Kavramaya ve fark etmeye başlıyoruz, sorguluyoruz. Eskiden bize saçma gelen şeyler, “olmaz, olamaz” dediklerimiz artık mümkün, eskiden en doğru sandıklarımız ise tartışılabilir geliyor. Bildiğimiz alanın dışına çıkmıştık zaten, yeni bir alanda, yeni olasılıklarla karşılaşmıştık. Eski hayat bilgisi derslerimizden öğrendiklerimiz, bu yeni zamanda çok da işimize yaramıyordu. Şimdi fark etmeye başlıyoruz. Gurbete gidenlerin, ev saydıkları kültüre dışarıdan bakabilmeleri gibi, bizde eski bize, sorgulamayla bakıyoruz.
Eleştiriden çok bir fark ediş bu. Masallardaki gibi, aslında sadece bir arpa boyu yol kat ettiğimizi görmek gibi. Şok etmiyor, geçmişe ya da kendimize kızgın değiliz, ama artık başka açılarımız ve perspektiflerimiz oluşuyor. “Gerçekten böyle mi düşünüyordum, böyle mi hissediyordum, yoksa yanlış mı hatırlıyorum?”a kadar gidebilen bir sorgulama. Özeleştiri dozu az, çünkü artık daha geniş açılardan daha derin perspektiflere bakıyoruz. Açılar ve perspektifler yabancı, o yüzden gözlerimiz henüz buğulu görüyor, ama yine de kavramaya başlıyoruz.
Aslında o kadar da aşmamışız kendimizi, aslında her şeyi bilmiyormuşuz, aslında o kadar güçlü, ya da o kadar sakin değilmişiz, aslında bilinçaltımızda dolaşan aysbergler varmış, aslında bildiğimiz gibi değilmiş. Ama diğer taraftan, önemli sandığımız bir sürü şey, insan ya da alışkanlık da o kadar değerli değilmiş, vazgeçilebilirmiş, aşılabilirmiş.
Kendimizi bilme yolculuğunda, daha derine bakıyoruz artık. Gördüklerimiz ilginç, ama korkunç değil. Bu yüzden değişimden, ki bu daha çok bir dönüşüm, ve dönüşümden korkmamak lazım.
Biz bu sorgulama ve fark etme çabasındayken, birer birer insanların ve toplumun etki ya da tepkileri anlamsızlaşmaya başlıyor. Ait olduğumuz grup ya da çevreler, ya da iç ve dış çemberlerdeki insanların hakkımızda ne düşünecekleri, neler diyecekleri, ya da neler yapabilecekleri eskisi kadar bağlamıyor elimizi ve dilimizi. Artık çok da umurumuzda değil. Bizi izlemeleri, takip etmeleri, açık kollamaları, hatta tuzak kurmaları bile bağlamıyor. Yeni bizi biz bilmiyoruz ki, onlar anlayabilsin. Bu yüzden, toplamada sıfır, çarpmada bir olan etkisiz elemanlar gibiler. Bir yararları var ama, kimyadaki katalizörler gibi, dönüşüm sürecini güçlendiriyor ve hızlandırıyorlar.
Bu derin sorgulama, bizi sosyal iletişime itiyor. Kendimize odaklanmak pek de alışık olmadığımız bir şey, ve oldukça yorucu. Bu yüzden iletişim, paylaşma, ve insanlarda dinlenme çabamız var. Başkalarına anlatasımız var. Dinlemek istemiyoruz, ama konuşasımız var.
Bir de gecikmeler oluyor. Beklenen şarkı, bitmeyen şarkı gibi oldu. Sürekli gecikiyor beklediklerimiz. Bir şeyler oluyor, oluveriyor, ve havuç uzaklaşıyor yine. Bu da biraz canımızı sıkıyor…
Aslında değişim daha önce başlamış olmasına rağmen, 11.11.11’de ben de çalışma yaptım, ama esas dönüşüm tarihi daha sonra. 20.11.2011 de önemli ama o da değil. Bu ayın sonlarından itibaren, bu süreçte netleşme olacak. Beklediklerimiz müspet ya da menfi sonuca ulaşacak. Ve ne yazık ki, ancak ondan sonra anlayabileceğiz birçok şeyi. Ancak o zaman, yeni alanda özgürleşecek, yeni açılara alışacak, yeni perspektifleri sevmeye başlayacak, ve net görmeye başlayabileceğiz. Geçen senelerde de oldu, düğün gecesi, Şeb-i Aruz’da, 17 Aralık’ta…
Acele etmeyelim. Sık söylüyorum, ama sabırsız adam iki kere bekler. Bu süreci kendimizi, yeni bakış ve görüşlerimizi, yeni analiz ve sentezlerimizi tanımaya ayıralım. Ama bu süreçte, istediklerimize çok dikkat edelim. Çünkü daha önceki yazıda bahsettim, artık düşüncelerimizin gerçekleşme katsayılarında bir artış var, ve kutsal metinlerdeki “düşüncelerinizden de sorumlusunuz” ifadeleri artık daha da geçerli. Öfke, endişe, üzüntü normal, ama bunlara esir olmak, aslında değiştirilmeleri için çok uygun bir iklimdeyken, hayatımızdaki engelleri aşmamızı engelleyebilir. Kendimizi izliyoruz ya, bu program interaktif, ve kolay olmasa da, kendiniz, sevdikleriniz, bütün insanlar ve insanlık için “iyi” şeyler istemeye devam edin…
Neşeniz, bilir…
Sevgi ve bilgi, paylaşılarak çoğalır…
Maksat Bir, rivayet muhtelif…
Sevgi ve ışık…
Korkut Keskiner
0 yorum: