AYA YORGİ YOLLARINDA

     Her yıl 23 Nisan günü Büyükada iskelesi dolar taşar. Çoğunluğu kadınların oluşturduğu bu telaşlı kalabalık, vapurdan iner inmez paytonlara atlar ve adanın tepesindeki Aya Yorgi kilisesinin yolunu tutar. Müslümanı, genci Yahudi’si, Rum’u, okumuşu, cahili; plikler, bezler, mumlar ve küçük anahtarlar ve dahi sayamadığımız daha bir sürü şeyle ceplerini, çantalarını doldurmuş olarak. Yol yokuş ve diktir. Hava iyiyse ne ala, yok iyi değilse sorun değil beis yok. Azim ve inançla yola koyulur.
     Kimi çıplak ayakla taşlı yolları tırmanır, dudağında dualar, kimileri elindeki iplik makarası aça aça ilerler. Yol boyunca satıcılar çoktan tezgâhlarını açmışlardır. Bazıları mum satar.    Rengârenk beyaz mum alırsan sağlığa iyi gelir, mavi çocuk içindir, yok eğer mor renkliyse hayırlı bir kısmet, sarı tez zamanda iş bulmak içindir.
    Yolda omuz omuza sıkışık bir biçimde ilerlerken geçen yıllar hangi dileklerinin nasıl oluverdiğini birbirine anlatır kadınlar. Zaten bir yıl boyunca bu günü beklemiştir herkes. Öyle inanmışlardır ki isteklerinin gerçekleşeceğine, telaş ve sevinçleri de bundadır zaten.
     Kuyruk metrelerce uzar gider. İplikler ağaçlara dolanarak kiliseye kadar kopmamasına dikkat edilerek hiç konuşulmadan yürünür. Bin bir zahmetle kiliseye varılınca mumlar dikilir anahtarlar çevrilir. Artık görev tamamlanmıştır. Akşama doğru yorgun ama mutlu bir şekilde vapurlara doluşulur ve evlerin yolu tutulur.
     Ne bu Allah aşkına! Bu çağda, bu akıl ve bilim çağında ne yapıyor bu insanlar diyebilirsiniz?
    Yahu bu tutum yeni değil ki insanlık var olalı beri var. Heykellerden, mezarlardan, taşlardan, ağaçlardan medet umma yeni değil ki!
     Daha yeni Buda’nın binlerce heykeli çıkarıldı toprak altından. Binlercesi de toprak üstünde devasa büyüklükte olanlardan, elle sığacak kadar küçük olanlara kadar. Hâlbuki adamcağız ölmeden önce öğrencilerine tembih etmiş, “sakın ben öldükten sonra heykellerimi yapmayın!” demiş. Başına geleceğini biliyor. Daha doğrusu insanı çok iyi tanıyor.
   Çünkü insan düşünmeyi sevmez.
   Çünkü insan aklını kullanmaktan korkar.
   Çünkü insan kendini aciz, çaresiz ve zayıf görmekten hoşlanır.
   Yeter ki emaneti kullanmasın.
   Oysa eğer iş bulamıyorsan, ya çalışmak istemiyorsun, ya o işi yapmak istemiyorsun.
   Yani sen bunu seçiyorsun.
   Ama seçtiğinin farkında değilsin.
   Sonra da gidip ağaçlara iplik sarıyorsun.
   Aşkını bulamadıysan, sevgiyi tehlikeli bir şey olarak görüyorsun. Ya aldatılmaktan korkuyorsun, ya terk edilmekten, ya da sevdiğinin ölmesinden.
    Yani bunu sen seçiyorsun.
    Ama seçtiğinin farkında değilsin.
    Hep parasal sorunlar yaşıyorsan, ya geçmişte ( geçmiş hayatların da olabilir) birilerine haksızlık etmişsindir, ya paranın pis, zararlı bir şey olduğuna inanıyorsun.
    Yani parasızlığı sen seçiyorsun.
   Ama bunun farkında değilsin.
   Sonra da gidip türbeye çaput bağlıyorsun.
    Kendine hakaret ediyorsun farkında değilsin. Emaneti kullanmıyorsun farkında değilsin.
    Haa peki  çaput bağlayarak, mum dikerek dileği gerçek olanlara ne diyeceğiz? Var çünkü böyleleri de. İşte bu kısım çok önemli. Bu da kuantum düşünce biçimi dediğimiz işin bir parçası. Yani herhangi bir hedefi bilinçaltının işbirliğini de katmayı istiyorsanız. Bazı sembolik motifler kullanmanız iyi sonuçlar verebilir. Burada bazı etkenler devreye girer.
1-  Birincisi şöyle şöyle yaparsam bu dileğim gerçek olacak diye inanmış olmanız çok önemli.
2-  İkincisi bu işlem biraz zorlu ve zahmetli olması, sizin bu işi ne kadar istiyor olduğunuzun bir göstergesi. Çıplak ayakla bir tepeyi tırmanmak, kısa süreli konuşma ve yeme oruçları falan.
3-  Üçüncüsü bu iş için belli tarihleri beklemek de önemli. Her ayın birinde, Nisanın yirmi üçünde gibi.
4-  Bu işin topluca yapılması da önemli.
5-  Son olarak isteğinizi net olarak ifade etmiş oluyorsunuz. Çünkü genelde insanlar hem pek bir şey istemezler ( ama istiyormuş gibi yaparlar) hem de isteklerini net ve pozitif bir biçimde ifade etmezler. Mesela “Allah kimseye muhtaç etmesi!” derler, ama zenginliği seçiyorum demezler.

  Kaynak: R. Sanal Gunseli

0 yorum: