Doğru yönetici Karı Yüzde 34 Artırır.

Patron ve yöneticilere "doğru lider, doğru kararlar" konusunda nutuk çeken ünlü beyin avcısı Claudio Fernandez Araoz’a göre böyle bir yönetici bulmak için milyon doları gözden çıkarmak gerekiyor.

Kökü çok eskilere dayanan bir şirketin yönetim kurulu başkanı büyük bir panik içinde ünlü beyin avcısıyla görüşmek ister. "Kanser oldum, ölüyorum. Büyük oğlumun benden sonra şirketi yönetebileceğinden emin olmak istiyorum" der. Adamın büyük oğlu kırklı yaşlarında, çok iyi eğitimli, şirkete emek vermiş ve sevilen bir yönetici. Beyin avcısı yeni CEO adayıyla uzun uzun görüştükten sonra babasına, "oğlunuz şirketi yönetmek için muhteşem bir aday" der ancak baba inanmaz. Beyin avcısını dürüst bir analiz yapıp yapmadığına dair uzun bir sınavdan geçirir. Sonuçta oğlunun ücret paketi üzerinde çalışır ve oğul nihayet CEO olur. Kısa süre sonra da baba vefat eder. Oğul gerçekten şirketi 10 yıl mükemmel yönetir. 50 yaşına gelince de aynı beyin avcısına gelip "Artık görevimi bırakmak istiyorum ama ailemde gerekli vasıflara sahip biri bulunmadığından dışarıdan bir profesyonel CEO bulmanız gerekiyor" der. Arjantin’de gerçekleşen bu olay şirketlerin doğru lideri bulmak için yüz yıllık gelenekleri bile bir çırpıda yıkabildiklerini gösteren iyi bir örnek. Olayı anlatan beyin avcısı Claudio Fernandez Araoz, geçen hafta doğru liderlerin nasıl bulunabileceğini anlatmak için Türkiye’deydi. Tayfun Beyazıt gibi ünlü yöneticilere doğru lider ve doğru kararların bir şirketin hayatını nasıl değiştirebileceğini anlattı. Egon Zhender Yönetim Kurulu Üyesi olan Araoz, artık yetenek bulmanın zor ve maliyetli bir iş olduğunu söylüyor.

"Adayın performansına değil, geleceğe bakın"
Araoz’a göre doğru adamı seçerken elinizdeki adayların geçmiş performanslarına bakmak yetersiz bir yöntem. Bunun yerine şirketin gelecekte nerede olmak istediğine bakmak ve ona göre bir profili liderliğe oturtmak gerekiyor. Adayın deneyim ve eğitimi kadar duygusal zekasının da o koltuğa uygun olup olmadığında büyük etkisi var. "Deneyimli ve eğitimli insanları işe alıyoruz ama empati yapmaktan yoksunlar" diyor Araoz.

Şirketin değerini artıyor
Araoz’un "Doğru Kararlar, Dogru Liderler" kitabında, şirkete uygun lideri bulmanın maliyeti ve kazandırdıkları üzerine bir formül var. Araoz, formülünü yöneticilerle paylaşıyor. Araoz’un formülünde üst düzey bir yöneticinin şirkete maliyeti 3 milyon dolar olarak belirlenmiş. En doğru ismi bulmak ise milyon dolara patlayan bir bütçe gerektiriyor. Bütün bu rakamlar çok görünse de Araoz’a göre doğru adamı liderlik koltuğuna oturtan bir şirketin yıllık karını yüzde 34 artırması işten bile değil. Araoz bunu şöyle açıklıyor: "Bir fabrikada çalışan standart işçiyle çok yetenekli bir işçinin verimlilik farkı yüzde 40’tır. Bu hizmet sektöründe bir pazarlama işiyse iki çalışan arasındaki fark yüzde 240’a çıkar, bir bilgisayar programcısıyla yüzde 1200’e kadar yükselir. İki lider arasındaki verimlilik farkını bir de siz düşünün."

"Türkler daha dayanıklı"
Üç gün boyunca Türk yönetici ve iş adamlarıyla bir araya gelen Cladio Fernandez Araoz, Türk liderlerindeki duygusal zekanın dikkat çekici olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Türkler uluslararası görevlere getirilmeye çok hazır. Çünkü duygusal zekaları çok yüksek. Kriz ortamında çok çabuk değişebiliyor, duruma çok çabuk adapte oluyorlar. Zorluklara karşı daha sabırlı ve dayanıklılar. Bu çok büyük bir avantaj."

Yazan : Yasemin Salih
Kaynak : www.isteinsan.com.tr

Oprah Winfrey'in hayattan öğrendiği 20 şey .

çekim yasası
Amerikalı ünlü talk show sunucusu ve yüzyılın en etkili kadınlarından sayılan Oprah Winfrey, hayattan  öğrendiği ve doğruluğundan emin olduğu 20 şeyi sıralamış.
Bakın bu listede neler var ;

1. Ektiğin kadarını biçersin. Emeğin sana mutlaka aynı oranda geri döner.

2. Kendi hikayeni kendin yaz. Kimse senin senaryonu yazmasın.

3. Geçmişte birinin sana yaptığı bir kötülüğün, bugün hiçbir gücü yoktur. Ancak sen o gücü verirsen olur.

4. İnsanlar sana kendilerini nasıl tanıtıyorlarsa, önce öyle kabul et.

5. Endişelenmek vakit kaybıdır. Öyle yapacağına, endişelendiğin şeyle ilgili bir şey yapmaya harca o zamanını.

6. Neye inandığın, hayallerinden, isteklerinden ve beklentilerinden çok daha güçlüdür. Sonunda her zaman, inandığın şey oluyorsun.

7. Sadece tek bir dua edeceksen, o "çok şükür" olsun.

8. Mutluluğun verdiğin sevgi kadardır.

9. Hata, seni başka yöne yönlendiren bir yol işaretidir.

10. Herkesin dediğinin aksine davranırsan, dünya yıkılmaz.

11. İçgüdülerine güven, onlar yalan söylemez.

12. Önce kendini sev. Sonra da, o sevgini her fırsatta etrafına yaymayı öğren.

13. İşini tutku yönetsin.

14. Sevdiğin şeyi yaparak para kazanmanın bir yolunu bul. O zaman her maaş, sana bonus olur.

15. Aşk acıtmaz. Çok da iyi hissettirir.

16. Her gün, yeniden başlamak için bir fırsattır.

17. Dünyadaki en zor iş, anneliktir. Ve bütün kadınlar bunu ilan etmelidir.

18. Şüphe, "-ma" ekidir. Kıpırda-ma, cevapla-ma, acele et-me.

19. Ne yapacağını bilemediğinde, sakinleş. Cevap gelir.

20. Hiçbir dert sonsuza kadar sürmez.
<<<>>> 
Yirmi madde de birbirinden önemli ve değerli.
Sekizinci maddede Winfrey, "Mutluluğun verdiğin sevgi kadardır." demiş....
Muhteşem bir tespit öyle değil mi ?
Bir çoğumuz ne oranda sevilirsek, o oranda mutlu olacağımızı sanıp, aldanırız. Oysa biz ne kadar sevebilirsek, o kadar mutlu olabiliriz.
Saygılarımla,

Yaratıcı zekaların Sırrı

Öğrenme güçlüğü çeken bir çocuğun durumu, zeka geriliğine, geçirilmiş beyin travmasına veya herhangi bir hastalığa bağlı değilse yani çocukta yazma, aritmetik, okuma ve heceleme becerileri anlamlı derecede bozulduğu halde bozukluğun nedeni zekada gerilik veya yetersiz eğitimden kaynaklanmıyorsa "Legastenik" bir çocukla karşı karşıya olabilirsiniz.

Legastenik çocuğun gelişimi normaldir ama okulda başarısızdır. Anlatılanları aklında tutamaz, herkesin anladığını anlayamaz ve kelimeleri karıştırır. Harfleri ters yazar, yazısı çok kötü ve dağınıktır, kelimeyi eksik ve yanlış yazar. Rakamların yerini karıştır, işaretleri karıştır, çarpım tablosunu öğrenemez.

Legastenik Kişilerin Özellikleri

- Teknik konularda üstün yetenekler sergileyebilir.

- Konuları karşılarındakilere sabırla, anladıklarından emin oluncaya kadar izah ederler.

- Anlatım ve izah yetenekleri gelişkindir.

- Adalet duygusu diğer insanlara oranla çok daha fazla gelişmiş olur.

- Legastenik bir insan ömür boyu sadık bir arkadaştır.

- Çok yaratıcıdırlar.

Legastenik kişiler arasında ünlü isimler de var: Thomas A. Edison, John F. Kennedy, Winston Churchill, Albert Einstein, Alexander, Graham Bell, Leonardo da Vinci, Motzhart ve Beethoven.

Psikiyatri ve Psikoterapi Uzmanı
Dr. Mehmet Çelikel

Yaşlanmak Güzeldir!!!!!!

İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, insanlar 50 yaşından itibaren stresten kurtuluyor, 85’te en mutlu dönemi yaşıyorlar

Londra Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre mutluluk 80'li yaşlarda başlıyor. Kişilerin yaşlandıkça olaylara ve kişilere karşı daha olumlu bir bakış açısı geliştirdiğini söyleyen Prof. Lewis Wolpert, "50'li yaşlardan itibaren kişiler, sorumluluklarından kurtulmaya başlıyor ve hayatlarındaki stres kaynakları azalıyor. Bu durum 80'li yaşlarda zirveye ulaşıyor. Kişilerin en mutlu oldukları yaşsa 85." diyor. En zorlu yaşların 20'li yaşlar olduğunu söyleyen Wolpert, kariyer ve gelecek planlarının kişiyi mutsuz ve stresli yaptığını anlatıyor. 40'lı yaşlarda insanların hayatlarına yeni bir bakış açısı katmaya çalıştıklarını söyleyen Wolpert, "Bu yaşlarda kişiler daha önce ısrarcı oldukları fikirlerinden vazgeçebiliyor, kişiliklerinde büyük değişimler olabiliyor." diyor.

Bu bir anlamda 50 yaşında bir insanın daha önce olduğu insandan tamamen farklı biri haline gelmesi demek. Amerikan Bilim Akademisi'nin katkılarıyla 341 bin kişiyle yapılan araştırmada mutluluk yaşının 85 olduğu ortaya çıktı. "Bu yaş, mutlulukta zirve noktası ancak insan 85 yaşının dinginliği ve huzurunu daha önce de yakalayabilir." diyen Wolpert, insan ömrünün uzadığını ve insanların sağlıklarına dikkat ettikleri sürece 85 yaşında da iyi görünebileceklerini söylüyor.

Kaynak : www.radikal.com.tr

Her Türk sınanmak İçin Doğar!

Önce okul hayatında, sonra hayat okulunda sınanıyoruz. Okul dersleri, üniversite sınavları, kız isteme seansları, her an bir sınav. Bir zamanlar Reina, Laila gibi eğlence yerlerinin girişi bile sınav seansı gibiydi!

Şu bahar aylarında, çoğumuzun içini sınanma sıkıntısı kaplamış durumda. Bazılarımız ÖSS, bazılarımız KPSS?ye hazırlanıyor. Sınavlardaki başarı öğrenme performansına bağlı.

Ben de bu yazımda başarılı öğrenmek ve öğrenerek başarmak üzerine bazı şeyler anlatmak istedim. En başından başlayalım?

İnsanlar öğrenme konusundaki tavırlarına göre iki gruba ayrılıyorlar: gönüllü öğrenenler ve zorunlu öğrenenler!

Siz gönüllü öğrenen misiniz, zorunlu öğrenen mi?

Tahmin edeceğiniz üzere, toplumum çoğunluğu zorunlu öğrenenlerden oluşur.

Zorunlu öğrenenler, içten gelen istekle değil, dıştan zorlamayla birşeyler öğrenirler. Aslına bakarsınız onlar öğrenmez, onlara öğretilir!

Gönüllü öğrenenler ise, kendi merakını gidermek için öğrenirler. Dıştan zorlamalı disiplin ile değil içten gelen merakla hareket ederler.

Bu gruptakiler de kendi içlerinde iki gruba ayrılır. Birincisi, yararlı şeyleri öğrenmeye odaklananlar. İkincisi, sadece ?ilginç? buldukları şeylere odaklananlar.

Sadece ilginç bulduklarını öğrenenler, çok şey bilseler de, hayatta başarı gösteremeyebilirler. Çünkü dizi izleyicileri de gönüllü öğrenenler sınıfında girerler ama öğrendikleri onları geliştirmez. Öğrenilen bilgilerin ilginç olduğu kadar yararlı olması da önemlidir.

Okul hayatı bitince hayat okulu başlar.

Hayatımız iki dönemden oluşuyor: okul hayatı ve hayat okulu!

Ömrümüzün yaklaşık dörtte biri okul hayatında, dörtte üçü hayat okulunda geçiyor. Okul hayatının amacı hayat okuluna hazırlamak. Aradaki müfredat uyuşmazlığından, hayat okulunda en çok lazım olan bilgileri okul hayatında öğrenemiyoruz.

Okul hayatında öğrenmediğimiz bir kritik şey daha var. Bizler okulda ?okumayı? öğreniyoruz, öğrenmeyi değil! Oysa sınavlarda okuma yazma biliyor olmamız değil, okuduklarımızı ne kadar iyi öğrendiğimiz test ediliyor.

Nasıl okuyacağımızı öğreniyoruz ama nasıl öğreneceğimiz üzerine fazla bir şey okumuyoruz.

Diplomaların son kullanma tarihi kısalıyor

Buna karşın dünya çok hızlı değişiyor ve ?öğrenilecekler? menüsü her geçen gün yenileniyor. Artık ?hayat boyunca öğrenme? zorunluluğu var. Diplomaların son kullanma tarihi hızla kısalıyor.

Tüm bunlar, öğrenmenin uğruna fazladan çaba harcanan bir iş olmaktan çıkarılıp, bir yaşam biçimine dönüştürülmesini gerektiriyor.

Peki bu durumda ne yapmalı? Önce öğrenmeyi öğrenmeli!

Öğrenmeyi öğrenme, ?nasıl öğrenmek gerektiğini? bilerek, aktif bir şekilde öğrenmek demek. Öğrenme metotları ve süreçleri üzerine bilgilendikçe öğrenmeyi öğreniriz.

Başarılı öğrenmek ve öğrenerek başarmak
Doğru, hızlı ve kalıcı öğrenmek için uyulması gereken onlarca kural var.

Aşağıda bu kurallardan birkaçını bulacaksınız.

? Öğrenmenin bittiği andan itibaren, ilk 10 dakika içerisinde yapılan tekrar bilginin kalıcılığını artırır.

? Öğrendiklerimizin %80?ini 24 saat içerisinde unuttuğumuz düşünülmektedir. Uyku sırasında unutma süreci durur. Bu nedenle, uyumadan önce gün içinde öğrenilenlerin tekrarlanması kalıcılığını artırır.

? Bir başkasına öğretmek veya bir başkasına öğretiyormuş gibi konuyu tekrar etmek, bilginin pekişmesini sağlar.

? Yazılı özet çıkararak yapılan tekrar, derin düzeyde kavrayışı artırır.

? Okunan metinden bazı anahtar kelimeler ve veciz sözler çıkararak beyinde tutmak, çağrışımı kolaylaştırır.

? Bir bilgi beyin için yeniyse, ilk defa öğreniliyorsa, birkaç kez tekrar ile akla yerleştirmek gerekir. Ezber ilk kayıt için önemli bir gerekliliktir.

? Öğrenmenin hemen bitiminde, öğrenilen bilgi parçalarının kendi aralarındaki ve bütünle ilişkileri üzerine düşünmek, konuyu sistematik olarak kaydedip hatırlamayı sağlar.

? Beynin öğrenme öncesi bazı ?ısınma hareketleri? ile okuma sürecine hazırlanması gerekir.

? Beyin kas sistemiyle çalışmadığı için, fiziksel anlamda yorulmaz. Beynin yorgunluğu monotonluktan kaynaklanır. Uzun süre aynı tekdüze şeye odaklanan beyin gücü yorulur ve zayıflar.

? Unutmayın ki,(B)ilgi beş harflidir, beşte dördü ilgidir!

Son olarak öğrenme konusunda Konfüçyüs?ün bilgece bir sözünü hatırlatmak
isterim: ?Düşünmeden öğrenmek gereksiz, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir?

Yazarın "Kesintisiz Öğrenme" kitabından özetlenmiştir.
Yazarı : Mümin Sekman
Kaynak : www.muminsekman.com

Kendinize Güvenerek Gelişin!

Özgüven şu kavramlarla tanımlanabilir: fikirlerini kabul ettirmek, iyimserlik, istekli olmak, sevgi, gurur, bağımsızlık, güven, eleştirilere açık olmak, duygusal olgunluk ve kapasitesini doğru değerlendirme becerisine sahip olmak.

Özgüven Nedir?

Özgüven; kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, özgüven eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik, boyun eğme, aşırı uyum gösterme, yalnızlık, eleştirilere karşı hassas olma, güvensizlik, depresyon, aşağılık duygusu ve sevilmediğini hissetme gibi kavramlarla tanımlanabilir.

Özgüven Eksikliği Nasıl Gelişir?

Aşağılık duygusu, umutsuzluk gibi duyguları, genellikle evde, okulda veya işte yaşadığımız kimi olumsuz yaşam deneyimlerinden sonra ortaya çıkar. Örneğin, siz büyüme aşamasındayken, ebeveynleriniz size sağlıklı ve destekleyici bir çevre sağlayamamış olabilir. Size karşı çok eleştirel, talepkar ve/veya aşırı koruyucu olabilirler. Sonuç olarak, kendiniz hakkında olumsuz düşünmeye başlarsınız.

Aileden birini veya yakın bir arkadaşı kaybetmek. Örneğin: anne-babanızın boşanması, evinizden ilk kez ayrılıyor olmak (ailenizden ve arkadaşlarınızdan ayrı olmak), erkek/kız arkadaşınızdan ayrılmak.

Başarısızlık, hayal kırıklığı gibi olumsuz olayları bir deneyim gibi algılamaktansa, bunların üzerinde fazla durmak.

Kendini veya yeteneklerini çok acımasız bir şekilde eleştirmek.

Olayların sonuçlarını, gerçekte olduklarından daha kötü bir şekilde değerlendirmek.

Ailenizin ve arkadaşlarınızın, sizinle ilgili istek ve beklentilerini karşılayabilmek için çok fazla baskı hissetme ve bu durumun sizin kendi kimliğinizi geliştirmenize ve kendinize ait kararlar almanıza mani olması.

Gerçekçi olmayan hedefler belirleme.

Başarısızlık korkusu. Örneğin; bir dersinizden kaldığınızda, kendinizi bir dersten kalmış, iyi bir insan olarak düşünmektense, işe yaramaz ve başarısız biri olarak düşünmek.

Özgüveninizi Nasıl Arttırırsınız?

Kendiniz hakkında olumlu düşünün.

Gerçekçi olan ve beklentilerinizi karşılayan hedefler belirleyin. Makul seviyede hedefler belirleyin ki, böylece başardığınız şeyler, başta ulaşmayı düşündüğünüz hedeflerlere yakın olsun. Bu durum, özgüveninizi ve kendinizle ilgili memnuniyetinizi destekler. Psikolojinin öncülerinden William James şöyle der: " Kendinden memnun olmak = Ne başardığımız / Başarmayı hedeflediğimiz şey "

Bir şey başardığınızda kendinizle gurur duyun ve kendinizi ödüllendirin.

Kötü veya üzücü bir şey olduğunda, olumsuz düşüncelerinizin farkına varın. Tamamen duygularınızla hareket etmek yerine, içinde bulunduğunuz durum hakkında mantıklı olarak düşünün.

Zayıf taraflarınız yerine, güçlü taraflarınıza ağırlık verin. Belirli konularda, diğerlerine göre daha becerikli ve iddialı olduğunuzun ve hayatınızın her alanında mükemmel olmanın imkansız bir şey olduğunun farkına varın.

Yaptığınız ve başardığınız şeyleri sadece şansa bağlamayın. Bunun yerine, kişisel başarılarınız için kendinizle de gurur duyun.

Fikirlerinizi savunun. Diğer bir ifadeyle, başkalarının haklarını ihlal etmeden, kendi duygularınızı, düşüncelerinizi, inançlarınızı, ihtiyaçlarınızı, dürüst ve net bir şekilde ifade etmeyi öğrenin.

Haklarınıza sahip çıkmayı öğrenin ve sizin için makul olmayan isteklere "hayır" deyin. Fikirlerinizi açık ifade edebilme konusunda alacağınız bir eğitim, özgüveninizin gelişmesinde size çok yardımcı olabilir.

Yaşamınızda önemli olduğuna inandığınız sorunların bir listesini çıkartın. Daha sonra bunları iyileştirmenin veya değiştirmenin yollarını yazın. Bütün sorunlarınız tabii ki kolay ve hızlı bir şekilde çözülemez ama hemen harekete geçebileceğiniz bazı alanlar da olacaktır.

Özgüveni İyileştirmek için Hatırlanması Gerekenler

Kötü şeyler yerine iyi şeylere ağırlık verin.

Kendiniz hakkında olumlu düşünün.

Deneyimlerinizden ders çıkartın.

Gerçekçi hedefler belirleyin.

Cesaretli olun.

Öğrenmeye devam edin.

İşe yarar şeyler yapın.

Basitliğe önem verin.

Değişimi hoş karşılayın.


Kaynak : www.dbe.com.tr

Ego nedir?

Ego kelimesi latin alfabesinden gelir ve çoğumuzun da bildiği gibi ben, kendim anlamına gelir.

Egonun ne olduğunu daha iyi anlayabilmek için kendimizi 2 kişi olarak düşünelim; ego ve biz.

Örneğin; önemli bir karar almak üzereyken içimizden gelen bir sese kulak veririz 'bence yapamazsın ' 'bu konuda tecrübende yok başaramazsın'gibi genelde olumsuzluk ifade eden bu cümleler bizi düşündürür,ardından ego kafa karıştırıp susar ve biz başlarız konuşmaya 'aslında bu kararı almak doğru mu?''zaten bu konuda kendime çok güvenmiyorum'.

Peki bunun nedeni nedir?

Ego içimizde şeytan yada bizim ayağımızı kaydırmaya çalışan bir düşman mıdır?

Hayır ikisi de değildir:ego sadece geçmiş yaşantımızda bilinçaltına yerleştirdiğimiz tüm bilgileri,başarısızlıkları,acıları,izlenimleri bir bilgisayar görevi görerek işler ve bunu bize sürekli hatırlatır.


Burda asıl önemli nokta egoyu susturabilmektir çünkü; egonun susmadığı anda biz kaybolmaya,karanlığa hapsolmaya başlarız ve ego ön plana çıkarak bizi yönetmeye başlar,benliğimizi kaybetmiş,kişilik karmaşasında buluruz kendimizi.

Egoyu nasıl mı yenebiliriz?

Ego konuşuyor ama ben dinlemiyorum gibi bir düşünceye sahipseniz bu yanlış tır,çünkü ego herzaman konuşur 24 saat boyunca,biz egoyu ikna edene dek konuşacaktır.

Aykut oğut un 'evrenden torpilim var ' adlı kitabında yer verdiği egoyla konuşma egzersizi ego yla başa çıkmak için bence iyi bir yöntem.

Televizyon Seyretmek Hafıza Kaybına Neden Oluyor.

BBC’nin internet sitesindeki habere göre Minnesota’daki Mayo Clinic hastanesinden araştırmacılar, hobilerin bunama başlangıcını geciktirdiğini, ancak televizyon karşısında vakit geçirmenin hafıza kaybı gibi sorunlar yarattığını belirledi.

Araştırmada, 70 ila 89 yaşlarında, hatırlama sorunu yaşayan yaklaşık 200 kişi, bu sorunu yaşamayan bir grupla karşılaştırıldı. Araştırmacılar, katılımcılara son bir yıl içinde günlük faaliyetleri ve 50 ile 65 yaş arasında zihinsel olarak ne kadar aktif oldukları hakkında sorular sordu.

Orta yaşta okuyan, oyun oynayan veya dikiş dikmek, örgü örmek gibi el sanatı ile uğraşanlarda hafıza kaybı riskinin yüzde 40 oranında azaldığı belirlendi. İlerleyen yaşlarda ise aynı faaliyetlerin bu riski yüzde 30 ila yüzde 50 oranında azalttığı sonucuna varıldı.

Araştırmada ayrıca günde 7 saatten az televizyon seyredenlerin, ekran karşısında daha fazla oturanlardan yüzde 50 oranında daha az hafıza kaybına uğradığı sonucuna varıldı.

Alzheimer Derneği yetkilisi Sarah Day ise gelecek 10 yılda bir milyon insanın bunama yaşayacağını, dolayısıyla bunamayı önlemenin yollarını bulmanın çok önemli olduğuna dikkati çekti. Day, ’’Beyninize egzersiz yaptırmak için yap-boz yapmak, bulmaca çözmek, hatta yeni bir dil öğrenmek eğlenceli olabilir’’ diye konuştu.

Kaynak : Gazeteport

Para Tutma Yolları

"Hiç para harcamıyorum ama param nereye gidiyor anlamıyorum!" diyenlerdenseniz, önerilerimiz tam size göre!

Para biriktiremiyor, hatta kazandığınız parayı bile yettiremiyorsunuz... Nerede hata hapıyorsunuz, bunu da çözemiyorsunuz. Ancak sizin için görünmeyen harcamalar Cafe RUJ ekibinin gözünden kaçmıyor ve paranız nerelere gidiyor sıralamaya başlıyoruz..

Keyfinize düşkünseniz yandınız
Özellikle İstanbul gibi bir metropolde yaşıyorsanız, toplu taşıma kullanımını bir kural olarak olmasa da, etik olarak benimsemelisiniz. Tek kişi olarak bindiğiniz taksi ya da yanınızda kimse olmadan kullanmış olduğunuz arabanızla hem trafik kirliliğine yol açıyor, hem de paranızı çöpe atmış oluyorsunuz. Metrobüs, metro, tramway gibi toplu taşıma araçları hem sizi istediğiniz yere daha çabuk götürecek hem de cüzdanızdaki parayı eritmemiş olacaksınız.

Yeme alışkanlığınıza dikkat
Dışarıda yemek yeme alışkanlığınızsa, para biriktirmeniz imkansız hale geliyor. Özel bir gününüz değilse ya da özel bir program yapmadıysanız hedefinize ulaşana kadar dışarıya aç karnına çıkmamanız gerekiyor. Teferruat gibi görünen ancak para biriktirmenize büyük katkıda bulunacak olan bu önerimize kulak verirseniz harcamalarınızın azaldığına şahit olacaksınız. Ayrıca nasıl yapıldığını bilmediğiniz yiyeceklerden uzak durmuş olacak, evde hazırlamış olduklarınızla daha sağlıklı besleneceksiniz.

Eli açık olanlar
Elim çok açık, para tutamıyorum diyenlerdenseniz, elinize geçen parayı hemen altına ya da dövize çevirmenizi öneriyoruz. Bu şekilde elinizde nakit para olmayacak ve anlık harcama içgüdünüze engel olmuş olacaksınız.

Bozuk paraları unutun
Market, manav, kasap gibi yerlerden yapmış olduğunuz alışverişten artan bozuk paraları bir kumbaraya atın ve unutun. Çocukluğunuza geri dönerek bu alışkanlığı tekrar edinin. Geçen yıl giymiş olduğunuz montunuzun cebinde bulduğunuz parayı gördüğünüzde ne hissediyorsanız aynı şeyi hissedeceksiniz

Kredi kartlarını bozuk para gibi harcayanlar!
Aramızda, kredi kartıyla her gördüğünü alan, sonrasında da pişman olan okuyucularımız var. Alışverişkolikler aylık gelirlerini göz ardı ederek alışveriş yapıyorlar ve sonunda ödeyemedikleri kredi kartı borçlarıyla yüzleşiyorlar. Eğer siz de bir alışverişkolikseniz, hem harcamalarınızı anlık dürtüleriniz doğrultusunda yapmamanız hem de ödeyemediğiniz ya da geciktirdiğiniz kredi kartı borçlarınızın itibarınızı zedelememesi için öncelikle kredi kartı limitinizi düşürün. Ve kredi kartlarınızı yanınızda taşımayın. Alışveriş merkezlerinde dolaşırken en sevdiğiniz mağazanın önündeyken, içinizden gelen "beni al!" sesi karşısında çaresiz kalacak ve kendinize düşünmek için zaman ayırmış olacaksınız. Büyük ihtimalle evde bıraktığınız kartınız sizi bekliyor olacak, ancak siz eve döndüğünüzde sesten uzaklaşmış olacaksınız.

İşinizin Geleceği ellerinizde

Aşağıda yer alan kuralları dikkate alırsanız işletmenizin sonraki yıllardaki performansına güvenebilirsiniz.

Doğru fiyatlandırma stratejisi

Fiyatlandırma yaparken hedef pazarınızı göz önünde bulundurmalısınız. Pazarda en ucuz veya en pahalı olmak yerine, ürüne ve pazardaki genel fiyatlara göre bir strateji belirlemek yararınıza olacaktır. Çok düşük fiyatlandırma stratejisi sizi gereğinden fazla çaba harcayarak küçük gelirler peşinde koşmaya iter. Yüksek fiyatlandırma sistemi ise pazarlamayı zorlaştıracağından, aslında her ikisi de çok tercih edilen durumlar değildir. Ürün/fiyat politikasının doğru belirlenememesi birçok işletmenin düştüğü hatalar arasında yer alıyor.

Doğru zamanlama

İş kurma sürecinde, gereksiz acelecilik hatalara, işi çok ağırdan almak ise trenin kaçmasına neden olabiliyor. Zamanlama hatası, girişimcilerin düştüğü önemli hatalardan biri. Faaliyet göstereceğiniz alandaki gelişim trendini, birkaç yıl sonrasını da hesaba katarak araştırmanız çok önemli. Bu süreçte Türkiye ve dünyadaki genel ekonomik göstergeleri de göz önünde bulundurmanız gerekiyor.

Kontrollü büyüyün


Yeni pazarlar araştırmak, bulmak, yatırım yapmak güzel. Ancak, bunun öncesinde şirketinizin konuya ne kadar hazırlıklı olduğunu da gözden geçirmelisiniz. Büyüme aşamasında yeterli hazırlığın olmaması, işletmeleri bekleyen önemli tuzaklardan biri. Büyümenin aynı zamanda maliyetlerinizi artıracağını unutmayın. Bu durum, nakit ihtiyacınızı da büyük oranda artıracaktır. Bunun için işletmelerin kontrolsüz büyümekten kaçınmaları gerekiyor. Plansız ve programsız büyüme çabaları, şirketlerin elindekini de kaybetmesine neden olabiliyor. Ayrıca, yönetim kadronuzun yetenek ve becerilerinin büyüme planlarınızla paralel olması gerekiyor.

Satışa odaklanın
Yeni kurulan bir işletmenin öncelikli hedefi tabi ki satış olacaktır. Bununla birlikte şirketin bir organizma bütünü olduğunu unutmayın. Organizma içindeki çürük veya hastalıklı bir yapı, neticede bütünü etkileyecektir. Sadece satışa odaklı bir sistem kurulması, çok sık karşılaşılan bir hatadır.

Hizmet ve servis kalitesini dikkate alın

Sadece satış odaklı bir yapıya odaklanmanın getirdiği tuzaklardan biri de hizmet ve servis kalitesinin ikinci planda kalması. Satış kadar önemli olan hizmet ve servis konusu, sizin pazardaki mevcudiyetinizi direkt etkileyecek bir konu. Dolayısıyla sisteminizi kurarken, hizmet ve servis kalitesini de göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Rekabet planı geliştirin Yeni kurulan bir işletmede uzun vadeli rekabet stratejisi bulunmaması girişimcilerin düştüğü tuzaklardan biri. İşletmenizin orta ve uzun vadeli stratejilerini belirlerken pazar ve piyasa odaklı olarak, rakiplerin muhtemel hareketlerini tahmin ve takip etmek şirketinizi rekabette bir adım daha öne çıkaracaktır. Nakit akışını planlayın İşletmenizin hem kuruluş hem de büyüme aşamasında karşılaşacağınız önemli sorunlardan biri, nakit akışının kontrolüdür. Örneğin, perakende sektöründe eğer büyük satıcılarla çalışıyor veya çalışmayı planlıyorsanız, söz konusu şirketlerin tedarikçileriyle olan ilişkilerini yakından takip etmeniz gerekiyor. Zira bu tür işletmeler satış ve müşteri gücüne bağlı olarak tedarikçilerine oldukça uzun vadeli ödeme planları önerebiliyor. Şirketinizin kuruluş ve büyüme aşamasında hem müşteriler hem de tedarikçilerle olan nakit akışının yönetilmesi büyük önem kazanıyor.

Reklâma yeterli kaynak ayırın

Pazarlama uzmanlarının dediği gibi: "Pazarlama bugünün değil, yarının satışlarını artırmaktır. Bugünün satışları satıcının işidir." Bu nedenle şirketinizin vizyonunu belirlerken, pazarlama konusunda uzun vadeli strateji oluşturmanız şart. Kısa süreli satış hedefleri, girişimcilerin iş kurma sürecinde düştüğü yanılgılardan biridir. Bundan kurtulmak için sürekli ve stabil bir pazarlama ve reklam stratejinizin bulunması gerekiyor.

Sakin olun, panik yapmayın

Kendi kurduğunuz işi duygularınızdan tamamen bağımsız olarak yönetmeniz çok zor, bu bir gerçek. Ancak doğru kararlar almak için doğru duygularınızı harekete geçirmelisiniz. Duygusal etkilerle alınan panik kararlar, işletmeleri büyük sıkıntı içine sokabiliyor. Doğru karar almak için, duygularınızı kontrol altına almanız ve panik halinden uzak durmanız gerekiyor.

Hatalardan ders alın

Alınan hatalı kararlardan zamanında geri dönebilmek, manevra kabiliyeti nispeten kolay olan küçük işletmeler için oldukça önemlidir. Şirket içi yönetim organizasyonundaki hataları belirlemek ve analiz etmek küçük dalgaları tsunami etkisiyle yaşayan küçük işletmeler için hayati önem taşıdığını unutmamak gerekiyor. Girişimci, dünya trendlerini yakından takip etmesi gereken kişidir. Dolayısıyla, girişimcinin dünyadaki gelişmeleri okuyabilmek için kendi kişisel gelişimine de gerekli önemi vermesi gerekiyor. Unutmamak gerekir ki girişimcinin vizyonu, kurduğu şirketin vizyonuna da yansıyacaktır.

İş yükünüzü paylaşın

Şirketinizin profesyonel olmadığı konularda, işleri outsource etmekten kaçınmayın. Her işi kendiniz yapamazsınız. Bazı işleri outsource ederek, kendi faaliyet alanınıza daha rahat odaklanabilirsiniz. Bu konudaki organizasyonunuzu iyi yapın.

Spesifik alanları-pazarları keşfedin

Çalışanlarınızın fikir üretmesi, sizin bazı spesifik alanları fark etmenize de yardımcı olabilir. Sektörünüzde çalışan bazı işletmelerin bazı alanları es geçebileceğini unutmayın. Bu alanları bulmaya çalışın.

İngilizce Öğrenme Kılavuzu....

"Ya, nasıl halledeceğiz şu İngilizce olayını? Başlayamadım bir türlü."

"Hocam, var mı şöyle bildiğin iyi bir kurs? İngilizce'ye başlamam lazım hemen."

"Liseden aslında iyi bir temelim var ama çoğunu unuttum. Özel ders mi alsam acaba?"

"Keşke evlenmeden önce dil öğrenme işini halletseydik. Şimdi vakit bulamıyorum."

Ülkemizde yukarıdaki cümleleri kuran insan sayısı o kadar fazla, ve gerçekten dil öğrenebilen kişilerin sayısı o kadar az ki, ortaya çıkan tablo bir yerlerde mutlaka sorun olduğunun sinyallerini veriyor. Millet olarak İngilizceyle ilgili genetik bir problemimiz olmadığına göre, ya motivasyon sorunumuz var, ya da yöntemlerimiz yanlış. Peki, dil öğrenmeye karar veren bir kişi ne yapmalı? İşte bazı tavsiyeler...

? Öğrenmeye karar verin ve hemen başlayın. Kaç yıl süreceğini, hangi aşamalardan geçmeniz gerekeceğini, masraflarını ve diğer bütün detayları düşünmeden başlayın. Başlamak için bir kelime öğrenmek bile yeterlidir. Karar vermek öğrenim sürecine girmek demektir ve bu da asıl problemi çözer. Yöntem, maliyet, zaman gibi sorunlar bu sürecin içinde sırasıyla çözülecektir.

? Yabancı dil öğrenmeye karar verdikten sonra öncelikli hedef olarak kendinize mutlaka güçlü bir "öğrenme nedeni" sağlayın. Öğrenme nedenlerini belirlemek için bir grup öğrenci arasında yapılan bir soruşturmada şu tür nedenler ortaya konmuştur;

- Yabancı dil bilmediği için iş bulamayan yakından etkilenme
- Turistlerle iletişim kurma dürtüsü
- Türkiye'de iş kaynakları tükeniyor
- İnternette hakim dilin İngilizce olması (%84)
- Satın alınan cihazların kullanma kılavuzlarını okuyabilme dürtüsü
- Kültürümüzü yabancı platformlarda anlatabilmek
- Gelişen dünyayı yakalayabilmek ve değişime ayak uydurabilmek için yazılı ve sözlü kaynaklardan yararlanabilmek

Bu düşünceler içinde baskın olan küme iletişim kurabilme ve iyi bir iş bulabilmek için yabancı dil öğrenmektir. Aslında ülkemizde güçlü bir "öğrenme nedeni" ve gerekli motivasyonu sağlayabilmek için sarı sayfalardaki iş ilanlarına bir göz atmak bile yeterli olabilir. Yabancı dil çoğu zaman bir amaç değil, hedefe taşıyan çok önemli bir araçtır ve bu yüzden geleceğe yönelik kesinlik kazanmış bir perspektifinizin olması dil öğrenme sürecinde çok önemli bir rol oynar.

- Dil öğrenmek için mevcut olan kaynakları sakın bazı yayınevlerinin hazırlamış olduğu kitap ve kasetlerle sınırlı sanmayın. Günümüzde İngilizce eğitimine ilişkin en kapsamlı kaynak İnternettir ve Türkiye'de olmasa da birçok ülkede çoğu insan yalnızca internet üzerinden dil öğrenmekte, eğitim sürecinde olanlar ise mutlaka destek amacıya interneti kullanmaktadır. "Okulsuz Eğitim" kavramı dünya literatürüne girdiğinden beri, "online" eğitim hizmeti veren sitelerin sayısı ve ciddiyeti önemli ölçüde artmıştır. Görünen o ki yakın zamanda insanlar dil öğrenirken parmak kaldırmak yerine, farenin sol düğmesine tıklayacaklar, zil sesinin yerini modem zırıltısı alacak ve diplomamız e-postamıza gelecek. Bir bilim kurgu romanının satırları arasından fırlamış gibi duran bu ifadeler artık daha az sayıda insanı şaşırtıyor. Daha on yıl önce bilgisayarın başında pijamasıyla alışveriş yapan ve karısına "Sevgilim, patlıcan da lazım mı?" diye bağıran bir insan karikatürüne kahkahalarla gülen insanlar, bugün birşeye gülmeden önce iki kez düşünür oldu. Tüm bu gelişmelere rağmen ülkemizde hala "internet eşittir chat" anlayışından kurtulamayan bir kitle var ve bu bilgi "teröristleri" örgüt evi olarak çoğunlukla internet cafeleri kullanıyorlar. Siz sakın bu örgüte dahil olmayın. Yabancı dil öğrenirken mutlaka internetteki kaynaklara ulaşmaya çalışın.

? Bir yabancı dilin öğrenilmesi, tarih, fizik ya da bir başka dersin öğrenilmesinden farklıdır. Bir dil, ait olduğu toplumun düşünce biçimini yansıtan bir araçtır. Dil toplumla birlikte geliştiği için, yabancı bir dile hakim olabilmenin ilk şartı, o dili konuşan toplum gibi düşünebilmektir. Örneğin, yabancı bir dilde erkek ve kadın için kullanılan kelimeler, o toplumda erkek ve kadının sosyal statülerini ortaya koyar. Başka bir örnek vermek gerekirse Türkçe'de söylenen "Dereyi görmeden paçaları sıvama" atasözü "İngilizce'de "Şişman kadın söylemeden operayı bitti sanma" şeklinde söylenmektedir. Her iki atasözü de aynı amaçla söylenmiş olsa da, kültürel farklılıklar sonucu farklı biçimlere bürünmüştür. Günümüzde sinemanın ve (popüler) müziğin başkenti Amerika olduğu için bu kaynaklardan da faydalanma şansımız yüksektir. Film metinleri ve şarkı sözleri toplumun aynasıdır ve "İngilizce düşünme" sürecini hızlandıran faktörlerdir.

? Dil öğrenme sürecini mutlaka zevkli bir hobiye dönüştürün. Bunun için yabancı bir dergiye (Newsweek veya Time) abone olun. Sinemaya gittiğinizde İngilizce'nizin mutlaka gelişeceğini bilin ve o bilinçle seyredin. Filmlerden maksimum derecede yararlanmak için eğer gerekli donanım varsa DVD filmleri hem seslendirmesi, hem de altyazısı İngilizce olarak seyredin.

? Eğer evinizde kablolu televizyon veya başka bir sistem varsa, günün belirli bir saati düzenli olarak BBC veya CNN seyredin. Hiç anlamıyorum diye yakınmayın. Bu öğrenme eylemi "bilinçsiz öğrenme" olarak adlandırılır ve öğrendiğinizi anlamazsınız.

Çoğumuzun başına gelmiştir. Bir alışveriş merkezinde dolaşırken dilimize bir şarkı takılır ve bir süre sonra alışveriş merkezinde de aynı şarkının çaldığını farkeder ve tesadüf sanarak hayret ederiz. Halbuki bu bir tesadüf değildir. Alışveriş merkezinde çalan müziği kulağımız farkeder ve beyine mesajı iletir. Ve biz o şarkıyı söylemeye başlarız ama niye söylediğimizi asla bilmeyiz. Yani bilinçsiz bir uyarılma vardır. Bir süre sonra ancak fonda çalan müziği beyin ayırdeder ve biz bunu tesadüf sanarız. Televizyon seyrederken veya film seyrederken de aynı durum yaşanır. Bu yüzden sakın "hiçbirşey anlamıyorum" diyerek vazgeçmeyin.

? Düzenli olarak mutlaka seviyenize uygun kitaplar okuyun. Eğer seviyenizi bilmiyorsanız ölçünüz şu olsun. Eğer kitabın bir sayfasında 10 kez sözlüğe bakıyorsanız o kitap size göre ağırdır ve bıkkınlığa neden olabilir. Eğer bir sayfada hiç sözlük ihtiyacı duymuyorsanız o kitap da seviyenizin altındadır ve bir fayda sağlamaz. Bu yüzden her sayfada sadece 2-3 kez sözlük ihtiyacı duyacağınız kitapları seçin ve seviyeyi giderek artırın. Peki nereden kitap edinebilirsiniz?

Beşiktaş Barbaros Bulvarındaki British Council (İngilizce Kütüphanesi) dil öğrenen herkes için büyük fırsatlar içeriyor. Bu kütüphanede az bir ücret ödeyerek çok zengin kaynaklara ulaşabilirsiniz. Her seviyeye uygun hikaye kitapları, dergiler, kasetli kitaplar ve filmlere ulaşmak ve ödünç almak için bu kütüphaneye mutlaka üye olun. Ankara İstanbul ve İzmir''de oturan arkadaşlar Britisih Council''in hizmetinden istifade edebilir. Detaylı bilgi için www.britishcouncil.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

? Eğer büyük bir engeliniz yoksa hedefleriniz arasında kısa süreli de olsa mutlaka bir yurtdışı gezisi olsun. Yurtdışına çıkma fikri bile birçok insana çok uzak gelmektedir. Genellikle ekonomik kaygılar nedeniyle uzak durulan yurtdışı planları sanıldığı gibi zor değildir aslında. Yapmanız gereken tek şey Amerika veya İngiltere'de yaz boyunca süren yarı gönüllü kamp programlarını araştırmak ve uygun olan bir tanesini seçip katılmaktır. Genelde dört ay süren bu kamplar İngilizce konuşma problemini büyük ölçüde halleder ve dile yeni bir bakış açısı kazanmanızı sağlar.

? Son olarak dili önemseyin ama dil öğrenme işini hafife alın. Hafife almak demek, sürekli nasıl öğreneceğinizi araştırıp kaygıyla beklemeye bir son vermek ve cesaretle ilk adımı atmak demektir. Bisiklete binmeyi öğrenmek isteyen bir kişi nasıl öğreneceği, öğrenirken nelere dikkat etmesi gerektiği, öğrendikten sonra geçireceği evreleri, bisiklet kullanabilen birisi olarak elde edeceği avantajları vs araştırmaya kalkarsa boş yere vakit kaybetmiş olur.

Bisiklet kullanmak isteyen kişinin yapması gereken ilk iş seleye oturmaktır. Önce düzlük yerde başlayan çalışmalar daha sonra bir yokuşun başında olgunluğa erişir. Rüzgar ilk saçlarını okşadığında bisikletin üzerindeki kişinin hafif bir korku ve tedirginlik oluşsa da, bu duygu çok kısa bir zamanda güven duygusuna dönüşür. Siz de düzlükte ilk adımınızı atın ve bekleyin. Emin olun çok kısa bir süre içinde dik bir uçurumun kenarında aşmış olduğunuz yola bakacaksınız gururla. Rüzgar saçlarınızı okşarken aşağıda hala birbirine "Abi, nasıl öğreniriz bu İngilizceyi yaa?" şeklinde soru soran insanlar görüp şaşıracaksınız.
Alıntıdır

Güçlü Hafızanın İlacı Nedir?

Güçlü hafızanın ilacı iyi uyku ve müzik!

ABD''nin en saygın bilim dergilerinden New Scientist''e göre yaşınız kaç olursa olsun beyni genç tutmak ve unutkanlığın önüne geçmek mümkün. Dergi, hafızayı korumaya yardımcı olacak tavsiyeleri derledi

Uzmanlara göre 40'lı yaşlarına gelen herkesde hafızayla ilgili ufak tefek sorunlar kendini göstermeye başlıyor.

Bunlar da anahtarın yerini unutmaktan, bir toplantıyı kaçırmaya kadar her türlü aksaklığı beraberinde getiriyor. Ancak doktorlar çocukların, yetişkinlerin, hatta yaşlıların bile hafızalarını kuvvetlendirmesinin mümkün olduğunu söylüyor.

Elbette bunun için doğru beslenmek ve birkaç ipucuna önem vermek gerekiyor. Saygın bilim dergisi New Scientist''in İngiltere ve ABD''deki ünlü doktorlara danışarak hazırladığı tavsiyelerden bazıları şöyle:

Sınav öncesi uyuyun

1. Gece yalnızca 3 saat uyumuş bir kişinin düşünce kabiliyeti, yasal olarak sarhoş olan bir kişiyle aynıdır. Gün içinde öğrendiğiniz her şey uyurken beyninizde "işleniyor." Araştırmalar yeni bir bilgisayar oyununu 2 saat oynayıp uyuyan bir kişinin kalktığında, birçok hileyi öğrendiğini gösteriyor. Aynı sonuç sınava hazırlanan kişilerde de görülüyor.

Müzik eğitimi alın

2. Araştırmalar müzik eğitimi alan 6-8 yaş arasındaki çocukların IQ''sunun yaşıtlarına göre 2-3 puan arttığını gösteriyor. Ayrıca düzenli olarak Mozart dinleyen kişilerin, diğer çeşit müzik dinleyenlere göre hafıza testlerinde daha başarılı oldukları görüldü. Bu sonuçlar Mozart bestelerinin kompleks yapısına bağlanıyor.

Yarım saat yürüyün

3. Haftada 3 kez yarım saat yürümek hafızayı güçlendiriyor. Düzenli egzersiz yapan çocukların sınavlardaki ve hafıza testlerindeki başarısının yüzde 15 arttığı görülüyor. Bunun nedeni beyne bol oksijen gitmesine bağlanıyor. Ayrıca egzersiz sırasında salgılanan hormonlar yeni beyin hücreleri yapılmasını tetikliyor.

Sigara ve alkol yok

4.ABD''deki Nötre Dame Rahibe Okulu''nda kalan rahibelerin yaşı 75-107 arasında değişiyor. Bunların birkaçı dışında ise hiçbirinde Alzheimer ya da diğer yaşlılık hastalıkları görülmüyor. Bu kadınların ortak özelliği ise portakal suyu, fasulye gibi gıdalarda bulunan folat vitamininden bol bol almaları. Sakin bir hayat sürmeleri ve sigara ile içkiden uzak durmaları da hafızalarını korumalarına yardımcı oluyor.

Konsantre olun

5. Uzmanlara göre "konsantre olacağım" diye düşünmek bile o sırada yapılan işe yoğunlaşmayı kolaylaştırıyor. Ayrıca gün içinde 1-2 fincan kahve içmek de beyni "şarj" ediyor. Ancak daha fazlası kişiyi yorup tam tersi etki yaratabiliyor.