Holotropik Nefes Teknikleri

   Bu özel teknikler bütünlüğü oluşturan veya başka manada dengeleyici nefes teknikleri olarak bilinmektedir Bilinç'in, hızlı solunum, uyarıcı müzik ve belirli kas gerici hareketlerle değiştirilmesidir. Ani ortaya çıkan ruhsal fenomenler ya da holotropik şuur halleri amaçlanır. Bu arada vucut kimyası çok hızlı değişir ve birçok konuda orijinal forma dönüş yaşanır.

   Holotropik nefes çalışmaları hızlı ve derin nefes alışlarla kana, alışık olduğu seviyenin üzerinde yüksek oranda oksijen yüklemeyi esas alır. Bu çalışmaların eğitmen eşliğinde ve kontrol altında yapılması gerektiğinden fazla açılmadan kendi düzenlediğim ve yeni başlayanlara uyguladığım, bir egzersizi bu konuda örnek olması için anlatayım.

   Önce yavaş ve sakin derin diyafram nefes alışverişleri ile kişi çalışmaya motive edilir, ortama alıştırılır ve dengelenmesi sağlanır. Nefes alışlar gittikçe tempo kazandırılarak hızlandırılır. Bu ön bir hazırlık aşamasıdır. Mümkünse çoşku yaratması için sert ritimli bir müzik açılır. Birkaç saniyelik bekleme süresinden sonra dudaklarınızın yirmi santim önünde imajine edilen muma doğum günü pastasının üflenerek söndürülmesi kuvvetinde, her seferinde ciğerlerin enaz üçte birinin boşalması temin edilecek şekilde, saniyede 2 kere ortalamasıyla üflenmeye başlanır. Üfleme sert ve kesik olmalıdır. Nefes alış verişinde konsantrasyon sadece nefes vermeye odaklıdır. Nefes alışlar dikkate alınmaz.

************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN


***********************************************
   Çalışmayı daha da kuvvetlendirmek için; üç kısa, bir uzun üfleme peryodu çalışmanın etkisini yükseltir. Bu peryodu önce yedi kere, daha sonra ondört kere seri nefeslerle aralıksız uygulamak gerekir. Dikkat edilmesi gereken ritmde hızlanma eğiliminin önüne geçilmesidir. Bu çalışma son derece normal ilerlerse yirmibirli periyot denenebilir. Muhtemelen ilk çalışmalarda daha yedili periyotlarda iken bile baş dönmesi ve halsizlik görülebilir. Bu oluştuğunda baş dönmesi geçene kadar çalışmaya ara vermek gerekir. Mide bulanması, ağza safra gelişi ve yüzde sararma olursa çalışmayı daha uygun bir zamana tehir etmek gerekir.

   Bu çalışma herşey yolunda gittiğinde yirmibirli periyotların üç tur tekrarıyla tamamlanır. Yaklaşık yarım saati bulan bu çalışmanın günde en az iki kere tekrarlanması uygundur.

   Normalde ağızdan ve burundan beraberce nefes alıp verilir. Çalışma esnasında baş dönmesi ve mide bulanması oluştuğunda fren yapmak anlamında sadece burundan nefes alıp verilmeye geçilir. Çalışma devam edereken kendini iyi hissetmeye başladığında tekrar ağız nefesi de devreye sokularak ağız ve burundan beraberce nefes alışverişlere devam edilir.

    Holotropik nefes çalışmaları mutlaka bir eğitmen eşliğinde kontrol altında yapılmalı mümkün olduğunca kendi başına denenmemelidir. Çalışma belli bir trans yaratabilme ihtimali taşıdığından en azından ilk zamanlarda çalışmayı gözlemliyen veya yöneten birine ihtiyaç vardır.

    Çalışma esnasında, sonrasında veya çalışmaya devam edilen günlerin bir zamanında, muhtemelen uykuda aniden vucutta bacaklardan başlayan ve bütün vucuda geçecek olan bir vibrasyon oluşacaktır. Ve yaklaşık birkaç dakika sürecektir. Bu sağılmanın başladığı anlamını taşır. Bunun arkasından bilinçaltını meşgul eden semptomlar açığa çıkabilir. Örneğin yüz ağlamaklı bir hal alabilir, Yada anlamsız bir kahkahalarla gülme, yada neferetle bakan bir yüz ortaya çıkabilir.

    Kişinin bu ortaya çıkacak oluşumlara karşı eğitimli ve beklenti içinde olması gerekirki, sağılım başladığında endişe ve korku yerini, tam bir teslimiyete ve akışa bırakabilsin.

Bilinçaltı Kayıtlarını Değiştirme- İçsel Temizlik

Bizi hayatımızda yönlendiren en önemli noktamızın bilinçaltı kayıtlarımız olduğunu biliyorsunuzdur. Şimdi artık olumsuz bilinçaltı kayıtlarımızı temizleme ve yerlerine olumlu kayıtları koyma zamanı geldi. Bilinçaltı kayıtlarımız çoğunlukla bizim çocukluğumuzda oluşur. İlköğretim çağlarında yaşadığımız olaylar ve deneyimler çok önemlidir. Özellikle Anneden, babadan ve okulda öğretmenler ve arkadaşlarımızdan aldığımız kayıtlar çok önemli. Orada oluşan tüm kayıtlar bizi hayat boyu yönlendirir. Bu bilinçaltı kayıtları ilerleyen hayatımızda karşımıza ego olarak çıkar. Hayatınıza göz attığınızda nerede bir direnç gösterdiğiniz yer nerede yargıladığınız yer varsa egonuz devrededir.


Bilinçaltını bir bilgisayarın hard diski olarak düşünebiliriz. Ekranda görülenler sizin gerçeğiniz veya yaşantınızdır. Yani bilinçaltınızdaki olumlu, olumsuz inançlarınızın hayatımıza yansımalarıdır. Nasıl bir bilgisayar programında direkt emir şeklinde komutlar veriliyor ise bilinçaltımız da komutlarımızı alır ve gerçekliğimize uyarlar.



Dusuncenin Gucu

    Düşünmenin kolay bir şey olduğunu  zannediyoruz, oysa bilinçli düşünme ve düşünceyi yönlendirme hiç de göründüğü gibi kolay değildir.Bu yazımda düşünce gücünü ve onu yönlendirmeyi aktarmak istiyorum.
     Düşüncenin işleyiş biçimini anlamak için bazı temel prensipleri bilmek gerekir. Etrafımızda gördüğümüz her şey bir enerjidir, yani fiziksel evren değişik titreşim frekanslarından oluşmuş bir enerjidir.Enerji farklı hızlarda titreşir, bu yüzden de inceden yoğuna farklı niteliklere ve çeşitlere sahiptir.Düşünce,nispeten ince, hafif ve bundan dolayı da çok hızlı ve kolayca değişebilen bir enerji seklidir.
    Madde ise nispeten yoğun ve bu yüzden de ağır hareket eden ve ağır değişim gösteren bir enerji seklidir.Madde de kendi içinde büyük çeşitlilik ve farklılık gösterir.Tum enerji şekilleri birbirleriyle karşılıklı ilişki içindedir ve birbirlerini etkileyebilirler.Enerji manyetiktir, belirli bir niteliğe ya da titreşime sahip enerji, kendisine benzer nitelik ve titreşime sahip enerjiyi çekme eğilimindedir.Düşünce ve duygular da manyetik enerjiye sahiptir; bunun sonucu olarak benzer yapıdaki enerjileri kendilerine çekerler.Gunluk yaşantımızdaki arkadaş ve sevgi ilişkilerinde de bunu yaşarız ve olumlu sinyaller hissettiğimiz insanlarla ilişkilere gireriz.Etrafımızda gördüğümüz tüm fiziksel evren başlangıçta bir düşünceydi.Sekil,fikri takip eder. Bir seyi yaratırken, önce onun bir düşünce seklinde yaratırız.Dusunce gibi hafif, devingen ve hızlı değişen enerji, maddeye dönüştüğünde ağır, durağan bir forma dönüşür. Fikirlerimizi gerçekleştirmek için doğrudan fiziksel bir eylemde bulunmadığımız zaman bile ayni prensipler geçerlidir. Sadece bir düşünceyi ya da fikri alıp onu zihnimizde tutmak bile bir enerjidir ve bu enerji bu sekli kendine çekip onu maddi düzlemde yaratmaya girişecektir. 
    Bir ressamın tablosunu çizmeden önce onu kafasında yaratması veya bir mühendisin bilgisayar programı yazmadan önce onu kafasında canlandırması gereklidir. Elimize aldığımız bir bardağın bile yıllar önce bir insanin kafasındaki düşünce olduğunu her zaman hatırlamak sanırım iyi olacaktır.


     Düşünceler, radyasyon gibi bir merkezden çıkarak yayılır ve çekim gücüne sahiptir.
      Bu, evrene ne gönderirseniz size geri yansıyacağı prensibidir. "Ne ekerseniz,onu biçersiniz" özdeyişi de bu prensibi içerir.Hayatta en cok düşündüğümüz,en güçlü biçimde inandığımız,en derinden beklediğimiz ve/veya hayalimizde en canli sekilde canlandırdığımız şeyleri kendimize cekeriz. Eğer temelde olumlu yaklaşımlara sahipsek, hayattan zevk, mutluluk ve doyum bekliyor ve bunların düşlerini kuruyorsak,bu olumlu beklentilerimize uyacak kişileri,durumlari ve olayları yaratir ve kendimize cekeriz. Böylece kurdugumuz düşlere ne kadar pozitif enerji yüklersek, o düş yaşantımızda o kadar cabuk ve yogun bir biçimde gerçekleşmeye baslar. Enerjinin degisim sureci sadece olumlu düşünce aracıyla olmaz, yaratici düşünce gücünü kullanmayı bilmek gereklidir. İnsan yaşamının düşünceler ile değiştiğine inanırsa bunu hayatinin her anına yansıtarak kullanmaya calisir. 
     Korkularımızı,olumsuzluklarimizi, kıskançlıklarımızı kısaca insanlığımızin kotu yönlerini yenmeyi başarırsak düşleyebileceğimiz en güzel yaşantı bizleri bekleyecektir.Düşüncelerimizi nasıl , ne şekilde daha iyi yönlendirebilecegimize dair pek cok kitap ve düşünce sistemi bulunmaktadir. Bunları okumak elbette bize bir seyler katar ama düşüncemizi arıtmayı başarmak icin en güçlü araç özümüzden gelen istek ve ışıktır. İnsanoğlu su anda beyninin %12'sinden fazlasını kullanamıyor. Fakat gelen her yeni nesil ile beyin kapasitesinin daha fazlasını kullanma yetisine sahip oluyor. En ilginc ve sırrı çözülememiş organımız olan beynimizdeki arta kalan %88 beyin hücresinin ne ise yaradığını hic merak
ettiniz mi?Beyin kapasitemizi kullanmayı arttırıyoruz, peki aslında cok eskiden beyin kapasitemizi cok daha iyi kullandığımızı hic düşündünüz mü?
    Belki o ise yaramadığını düşündugumuz atalarımızdan kalan mirasımızın kilitleri bir gun açılacak ve eski yetilerimize kavuşacağız. Belki su anda hayal ettiğimiz pek cok sey o zaman eyleme ve maddeye dönüşecek.
     Kapasitemizin artmasıyla birlikte enerji formları üzerinde daha etkili olduğumuzu ve yaratıcılık gücümüzün sınırsız olduğunu düşünün (Düşünün, düşünün ki olsun).
    Sizce insanoğlu bugünkü yaşantısıyla bunu hak ediyor mu? Düşüncelerini iyiye kullanmak yerine sapkınlıklara kullandığı surece bence bunu hak etmiyor. Size bir küre veriyorlar ve 'Dile benden ne dilersen' diye soruyorlar.
      Nelerin istendiğine bir bakin, sonra da kendimize de su soruyu soralım 'Biz ne isterdik'?Güç ve kuvvet iyi kişilerin elinde olduğu zaman iyiye kullanılır, düşünce de öyledir. Küre bize bunu hatırlattı, daha bu kuvvete sahip olacak kapasiteye ulaşmadığımızı ve önümüzde gitmemiz gereken cok yolumuz olduğunu hatırlattı. Biz, bize verilen en güzel küreye bile iyi davranmayı bilmiyoruz. Evrenin en guzel kürelerinden biri olan yerküremizi kendi ellerimizle olduruyoruz.
Düşüncelerimiz iyiye, güzele yönelemiyor ve bunun acısını her gun daha fazla hissederek yaşıyoruz. Filmin sonunda 'Küre ' insanlığı terk ederek uzaklaşıyor, tıpkı üzerinde yaşamayı doğru dürüst başaramadığımız yerküremizin bizden uzaklaşması gibi. Düşünce gücünün neden ve ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştım. Aslında söylenecek cok soz var ama mutlaka birileri benden önce söylemiştir.

       Sevgi ışığınız aydınlığınız olsun.

    "Düşündüğünüz bildiğimizden cok daha az.Bildiğimiz sevdiğimizden cok daha az. Sevdiğimiz var olandan cok daha az. Böylece, gerçekte olduğumuzdan cok daha az kendimiziz." Evren sevgi düşüncesi ile yaratıldı, onu sevgi ile koruyacak olanlar da kendi kendisi olmayı başaran insanlardır.
Işık ve sevgiyle kalın ...
Düşünekalın...

(Dr. Levent Bilgin)

************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN


***********************************************

AYA YORGİ YOLLARINDA

     Her yıl 23 Nisan günü Büyükada iskelesi dolar taşar. Çoğunluğu kadınların oluşturduğu bu telaşlı kalabalık, vapurdan iner inmez paytonlara atlar ve adanın tepesindeki Aya Yorgi kilisesinin yolunu tutar. Müslümanı, genci Yahudi’si, Rum’u, okumuşu, cahili; plikler, bezler, mumlar ve küçük anahtarlar ve dahi sayamadığımız daha bir sürü şeyle ceplerini, çantalarını doldurmuş olarak. Yol yokuş ve diktir. Hava iyiyse ne ala, yok iyi değilse sorun değil beis yok. Azim ve inançla yola koyulur.
     Kimi çıplak ayakla taşlı yolları tırmanır, dudağında dualar, kimileri elindeki iplik makarası aça aça ilerler. Yol boyunca satıcılar çoktan tezgâhlarını açmışlardır. Bazıları mum satar.    Rengârenk beyaz mum alırsan sağlığa iyi gelir, mavi çocuk içindir, yok eğer mor renkliyse hayırlı bir kısmet, sarı tez zamanda iş bulmak içindir.
    Yolda omuz omuza sıkışık bir biçimde ilerlerken geçen yıllar hangi dileklerinin nasıl oluverdiğini birbirine anlatır kadınlar. Zaten bir yıl boyunca bu günü beklemiştir herkes. Öyle inanmışlardır ki isteklerinin gerçekleşeceğine, telaş ve sevinçleri de bundadır zaten.
     Kuyruk metrelerce uzar gider. İplikler ağaçlara dolanarak kiliseye kadar kopmamasına dikkat edilerek hiç konuşulmadan yürünür. Bin bir zahmetle kiliseye varılınca mumlar dikilir anahtarlar çevrilir. Artık görev tamamlanmıştır. Akşama doğru yorgun ama mutlu bir şekilde vapurlara doluşulur ve evlerin yolu tutulur.
     Ne bu Allah aşkına! Bu çağda, bu akıl ve bilim çağında ne yapıyor bu insanlar diyebilirsiniz?
    Yahu bu tutum yeni değil ki insanlık var olalı beri var. Heykellerden, mezarlardan, taşlardan, ağaçlardan medet umma yeni değil ki!
     Daha yeni Buda’nın binlerce heykeli çıkarıldı toprak altından. Binlercesi de toprak üstünde devasa büyüklükte olanlardan, elle sığacak kadar küçük olanlara kadar. Hâlbuki adamcağız ölmeden önce öğrencilerine tembih etmiş, “sakın ben öldükten sonra heykellerimi yapmayın!” demiş. Başına geleceğini biliyor. Daha doğrusu insanı çok iyi tanıyor.
   Çünkü insan düşünmeyi sevmez.
   Çünkü insan aklını kullanmaktan korkar.
   Çünkü insan kendini aciz, çaresiz ve zayıf görmekten hoşlanır.
   Yeter ki emaneti kullanmasın.
   Oysa eğer iş bulamıyorsan, ya çalışmak istemiyorsun, ya o işi yapmak istemiyorsun.
   Yani sen bunu seçiyorsun.
   Ama seçtiğinin farkında değilsin.
   Sonra da gidip ağaçlara iplik sarıyorsun.
   Aşkını bulamadıysan, sevgiyi tehlikeli bir şey olarak görüyorsun. Ya aldatılmaktan korkuyorsun, ya terk edilmekten, ya da sevdiğinin ölmesinden.
    Yani bunu sen seçiyorsun.
    Ama seçtiğinin farkında değilsin.
    Hep parasal sorunlar yaşıyorsan, ya geçmişte ( geçmiş hayatların da olabilir) birilerine haksızlık etmişsindir, ya paranın pis, zararlı bir şey olduğuna inanıyorsun.
    Yani parasızlığı sen seçiyorsun.
   Ama bunun farkında değilsin.
   Sonra da gidip türbeye çaput bağlıyorsun.
    Kendine hakaret ediyorsun farkında değilsin. Emaneti kullanmıyorsun farkında değilsin.
    Haa peki  çaput bağlayarak, mum dikerek dileği gerçek olanlara ne diyeceğiz? Var çünkü böyleleri de. İşte bu kısım çok önemli. Bu da kuantum düşünce biçimi dediğimiz işin bir parçası. Yani herhangi bir hedefi bilinçaltının işbirliğini de katmayı istiyorsanız. Bazı sembolik motifler kullanmanız iyi sonuçlar verebilir. Burada bazı etkenler devreye girer.
1-  Birincisi şöyle şöyle yaparsam bu dileğim gerçek olacak diye inanmış olmanız çok önemli.
2-  İkincisi bu işlem biraz zorlu ve zahmetli olması, sizin bu işi ne kadar istiyor olduğunuzun bir göstergesi. Çıplak ayakla bir tepeyi tırmanmak, kısa süreli konuşma ve yeme oruçları falan.
3-  Üçüncüsü bu iş için belli tarihleri beklemek de önemli. Her ayın birinde, Nisanın yirmi üçünde gibi.
4-  Bu işin topluca yapılması da önemli.
5-  Son olarak isteğinizi net olarak ifade etmiş oluyorsunuz. Çünkü genelde insanlar hem pek bir şey istemezler ( ama istiyormuş gibi yaparlar) hem de isteklerini net ve pozitif bir biçimde ifade etmezler. Mesela “Allah kimseye muhtaç etmesi!” derler, ama zenginliği seçiyorum demezler.

  Kaynak: R. Sanal Gunseli

Çekim Yasasının Sırrı


     Çekim yasası ile ilgilenmem yaklaşık 4 sene öncesine dayanıyor. Çekim yasası maceram “The Secret” kitabını okumamla başladı. Hedefim aslında bir çok insanla aynıydı. Maddi anlamda kendimi daha iyi duruma getirmekti. Bu nedenle  konu ile ilgili çalışmalara başladım ama hep bir yerlerde bir şeyler eksik kalıyordu. Bunu da okumuş olduğum bir çok kitap ve makale sonrasında keşfettim.
     Gerçekten çekim yasasına inanan kişiler için başaramayacakları bir şey olmadığını biliyorum ve buna kesinlikle inanıyorum. Tabi ki işin sırrı nasıl isteyeceğinizi bilmekten geçiyor.
 Bir şeyi elde etmenin adımlarını kısaca göz atalım;
   1.  Ne istediğinizi bilmek ve tanımlamak
   2.  Tüm olumsuz ve sınırlayıcı inançları temizlemek
   3.  İstediğinize sahip olmanın, onu yapmanın ya da o olmanın nasıl bir şey olacağını hissetmek
  4.  İçgüdülerinize göre hareket ederken akışına bırakmak ve sonuçların kendilerini ifade etmelerine izin vermek.
   Yukarıdaki adımları gerektiği gibi uygulayabilirsen kesinlikle istediğini elde edeceğinize eminim.

Konrolleri Bırakmak

    Gelişen dünyamızda sorun yaşamaya devam ettiğimiz en önemli şey kontrol etme isteğimizdir. Kendimizi ve çevremizdekileri kontrol etmek istiyoruz. Birçoğumuz kontrollerin farkında bile değiliz. Üzerimizdeki kontrollerin farkına varıp  özgürleştirebilirsek, diğerleri üzerindeki kontrollerimizi de bırakmayı deneyebiliriz. 
    Düşüncelerimizi kontrol etmeye çalışıyoruz. Kötü düşüncelere sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Kötü bir insan olmanın korku ve endişesini taşıyoruz. Bu şekilde dengelerimizi bozan kontrollü bir yargıya sahip oluyoruz. Pozitif düşünmek, hayırlı düşünmek gibi kavramlar yaratıyoruz. “Olumsuz düşünceye sahip olamam, ben sadece iyi olanlara sahip olabilirim, bunun için İyi şeyler düşünmeliyim” diyoruz. 
     “Negatif sözler söyleyemem, sonra negatif  büyür, pozitifi ele geçirir” gibi şeyler söylüyoruz. Karanlık sözcüğünü bile söylemememiz gerektiğini düşünüyoruz ve bu sebepten bu kelimeyi bile kontrol ediyoruz. Aslında yaptığımız şey kendimizi sınırlamak ve üzerimizden akan enerjinin akışını kesmek oluyor.
     Bakışlarımızı, jest ve mimiklerimizi, nasıl görüntü verdiğimizi kontrol etmeye çalışıyoruz.  Kendimize çeki düzen verirken, giyinip kuşanırken hep kontrol ediyoruz.  Kendimizce beğenmediğimiz taraflarımızı saklayarak, kamufle ederek, içimizi dışımızdan farklı göstererek gelecek eleştirilere karşı kendimizi kontrol ediyoruz. Şimdi, bir an için kontrolleri bırakalım. Aynada gördüğümüz yüzümüz yerine, kendi gerçek benliğinize samimi bir bakış atalım. Gerçekten kim olduğunuzu görmeye çalışalım. Bazılarımız kontrol edip şöyle diyecek "Ben kendimi iyi hissetmek için güzelmişim gibi davranmak zorundayım” Bazıları da “Hiç de güzel değilim” diyecek. Buradan anlayacağız ki biz kendimizi kontrol ediyoruz. Biz önce yargılıyor, sonra yargımıza inanıyor ve yapışıp kalıyoruz. O yargıda bize yapışıp kalıyor. Nasıl göründüğümüzü kontrol ederek üzerimizde yeni kontroller oluşturuyoruz. Kontrolleri bile kontrol ediyoruz. Bir sabah kontrol etmeden özgürce istediğiniz gibi giyinin, nasıl giyineceğinizi kontrol etmeden, yargıları dikkate almadan, sadece olmak istediğiniz gibi. Ama kendimize izin vermeyeceğinizi göreceksiniz. Çünkü kontrolleri de kontrol ediyoruz.
     Ruhsallığımızı ve inançlarımızı kontrol etmeye çalışıyoruz. Varlığımızı bir seviyeye kadar geliştirdik ama şimdi de neyin doğru, neyin yanlış olduğu hakkında yeni kontroller oluşturuyoruz. Spiritüel inançlarınız sadece belirli şeyleri yapabileceğiniz noktasında kontroller oluşturmaya çalışıyorsa bunları da bırakmamız gerekiyor. O zaman bunu yıkmak adına bilerek kötü bir şey yapmalı, karşı kutbu deneyimleyerek ezberleri bozmaya çalışmalıyız.
     Kendi bolluğumuzla ilgili tüm şeyleri kontrol ediyoruz. Bolluğumuzu kontrol ederken şöyle diyoruz, "kazanabildiğim sadece bu kadar. Bu kadarına hakkım var. Sadece bu kadarına değerim" gibi yargılarla varlığımızı, tüm potansiyellerimizi ve bereketimizi kontrol ediyoruz. Fazlasıyla zengin olmak nasıl olurdu bir hayal edelim! Ama bunu yine de kontrol edeceğiz. Bir yandan istiyoruz, diğer yandan yine kontrol ederek sınırlıyoruz. Kişisel gelişim  öğretilerinde, ahlak, din ve felsefe konularında eğitim verenlerin para kazanmalarını ve gelir elde etmelerini kontrol ediyoruz. Onların kazançlarının ne olması ve olmaması konusunda kontroller oluşturuyor ve yargılıyoruz. Ama bu kontrollerin aslında kendi bereketimizi kontrol etmek, kendi imkânlarımızı sınırlamak ve bolluğumuzu kapatmak anlamına geldiğini hiç düşünmüyoruz.  
    Şu anda gerçeklik dünyamızda kendimize yüklediğimiz bir sürü kontrol var. En ilginçlerinden biriside, kendimize kızmamız için bile izin vermiyor oluşumuz. Erdemli bir insan olduğunuzu söyleyerek kızmamak gerektiğini düşünüyoruz. Tanrı kızmaz, diyoruz. Oysaki Tanrı kızar. Tanrı bunu bizde bedenlenerek üzerimizde deneyimler. Tanrının kızması bunun diğer insanlara zarar verecek biçimde gelişmesini gerektirmiyor. 
     Nazik konuşmaya çalışarak kontrol etmeye çalışıyoruz. Ve “bunu sevgi adına yapıyorum” diyoruz. Ama bu sevgi değil, kendimizi boğuyoruz, çevremizdeki diğer insanları boğuyoruz. “Tüm kontrolleri kaldırırsam birini dövebilirim. İstemediğim şeyleri söyleyerek canını acıtabilirim” diyoruz. Dürüst ve açık olmak yerine kontrol etmeyi tercih ediyoruz.
    Diyoruz ki,” kontrolü elden bırakırsam buzdolabında ve yiyecek dolabında ne varsa mideye indiririm. Kontrol etmem gerekiyor, çünkü bunu yapmazsam şişmanlayacağım. Çikolatalar, kekler, pastalar, şarap ve diğer içkiler için kendimi kontrol etmek zorundayım. Toplumda saygı kazanmam için toplumun kabul ettiği gibi görünmem gerekiyor, topluluk içinde gürültü çıkartmamak için kendimi kontrol etmek zorundayım” diyoruz.

Bu kontroller nedir biliyor musunuz?
   
Enerjinin kısıtlanmasıdır. Enerjinin sınırlanmasıdır. Kontroller aslında tam anlamıyla gelişmemizi yavaşlatıyorlar, bizi hapsediyorlar. Bu içsel varlığımızın kendi yolunu bulamamasının sonucu olarak kendi kimliğine tutunmasıdır. Eski anlayışlarımız karşısında , yeni anlayışlar oluşturamadığımız için benlik kendini korumaya çalışıyor, hepsi bu. Bu yazıdan etkilenseniz ve kontrol etmemek noktasında karar verseniz bile yinede kendimizi kontrol edebiliriz.  “Bir ya da iki kontrolü bırakıyormuş gibi yapıp bir deneyeyim, Ama kontrollerimin tamamını bırakacak olursam kendimi aptal yerine koymuş olabilirim. Sonra kim bilir yaşantım ne olur? Başkaları buna ne der?” diyerek sınırlar koyabiliriz. Buna şimdiden hazırlıklı olmak gerekiyor. Çünkü onlar söyleyecekler, hem de korktuğumuz ve duymak istemediğimiz şeyleri söyleyecekler ama onların söyleyeceklerinin hiç bir önemi yok.
    Kendimize izin verdiğimiz zaman, her şey değişebilir. Gerçek değişimlere hazır mıyız? Kendinize tümüyle güvenmeye hazır mıyız?  İşte bütün mesele bu. Sahip olduğunuz sembolik kontrolleri ve gerçek kontrolleri bırakabilecek kadar bütüne ve kendimize güveniyor muyuz? Kontrolleri bırakabilir miyiz?
    Şimdi, tüm bunlar için savaşmamız gerektiğini söyleyerek söyle diyeceğiz. Belli şeyleri yapmak içinde, yine kontrollere sahip olmam gerekiyor. Bunlardan kurtulmak için gerçekten kontrollere ihtiyacınız var mı?  Örneğin “arabamı kullanırken kontrol etmem gerekiyor” diyoruz. Düşünün bakalım siz arabanızı aşırı dikkat verdiğiniz ve çarpmamaya dikkat ettiğiniz zaman mı, yoksa rahat ve her şeye izin verdiğiniz zaman mı daha iyi ve sağlıklı kullanıyorsunuz. Ayrıca kontrol gerekiyor mu? 
       Ama görüyoruz ki, kontroller, inanç sistemleri, gelenekler, toplum psikolojisi bizi etkilemiş. Peki onlarla ilgili ne yapmalıyız? Onları severiz, onları kutsarız, izin veririz, bırakırız ve giderler. Yani onları salıvermemiz gerekiyor. Her şeyi kontrol etmediğimiz, kontrol etmek için enerji harcamadığımız bir yaşam acaba nasıl olurdu?  Birçoğumuz toplu bilincin ötesine geçmeye kabul verdik. Yükselmeye çalışıyoruz. Ama şimdi kontrolleri bırakmamız gerekiyor ki oluşturduğumuz kalitemiz ortaya çıksın. Şapka düşsün kel görünsün. Bunun için kendimizi kandırmaktan ve olduğumuzdan fazlasını göstermekten vazgeçmemiz gerekiyor.
    Hem duyularımızı kontrol ediyoruz. Hem de akışa bırakmak, yargılamamak, ummamak, beklememek ve neticeye bağlamamak gerektiğini bildiğimizi söylüyoruz. Kontrolleri bırakmak gerektiğini bilsek bile en uygunsuz zamanlarda kontroller oluşturmaya ve akışa karşı kürek çekmeye devam ediyoruz. Oysaki ışığı ve aydınlığı düşündüğümüz bir çalışmaya adanmışlığımızla ilgili kontroller oluşturuyoruz. “Sadece iyi düşünmeliyiz, çünkü kötü düşünecek olursak kesinlikle dünyaya zarar vereceğiz ve doğal yaşamı engelleyeceğiz” gibi bir varsayımla kontrol oluşturuyoruz. Oysaki uzun zamandır böyle düşünmemize rağmen dünya hâlâ sağlam ve beklenildiği gibi kıyamet gelmiyor.
    Paramızı o denli kontrol ediyoruz ki bu bize acı veriyor. Paranın her şeye bedel olduğuna inanıyoruz. Kasamıza, cebimize ve çek defterimize bakıp kontrol ediyor ve her bir kuruşu hesap etmek ve dengeli bir bütçe oluşturmak gerektiğini zannediyoruz. Neyi paylaşırsak onu çoğaltacağımızı, kontrolü elden bıraktığınız da hayal bile edemeyeceğiniz yollardan bize geri geleceğini bildiğimiz halde yorucu, kısıtlayıcı, doğal olmayan ve uygunsuz para kontrolünden vazgeçemiyoruz. Birkaç doları alıp yere atarsak ne olur? Cüzdanımız da tuttuğumuz paraları dökmekten, saçmaktan korkuyoruz.  Para enerjisinin bizi terk edeceğini sanıyoruz? Ekonomi ile ilgili bilgimiz olmadığını, finansal pazarlara ait ilgimiz olmadığını düşünüyoruz ve şu anki işimizi ve ya gelir akışımızı kaybettiğimizde her şeyin sonu gelecek zannediyor, kont roller ve kısıtlamalar koyuyor, bunlara sahip çıkıyor ve kabul veriyoruz! Belki de para kazanmak yeniden akışa sokulacak en kolay şeyler den biridir ve biz bunu hiç düşünmüyoruz.
     Her türlü kontrolü bırakmamız gerekiyor. Belli bir fiziksel özüre sahip olduğumuzu söyleyen kontrolü de bırakacağız. Kendimizin saf hale dönmemize izin vereceğiz. Bunların tamamının bizi götüreceği yer kontrollerin salınması, hikâyenin salıverilmesidir. Her bir kontrolümüzü  kutsamanın, özgür ve açık olmasını istemenin bizi götüreceği yer hepinizin üzerinde konuşacağı, yazacağı ve diğerlerine öğreteceği bir şeydir. Bu eş zamanlı yaşamdır.
   Geçmişte enerjimizi maddede tutmak çok zordu. Buraya kadar gelebilmek için kontrol oluşturduk, çünkü oluşturmamız gerekiyordu.  Bu yüzden bizi burada tutacak, dünyada oluşumuzu kolaylaştıracak bir sürü kontroller oluşturduk. Yaşamımızı bu kontrollerin üzerine kurduk. Şimdi onları salıvermek zamanıdır. Artık bilinçli olarak kontrolleri elden bırakalım. Kontrolsüz, kısıtlamasız, her şeyin akışta olduğu bir hali isteyelim Daha fazlasını oluşturabilmek ve diğer potansiyellerimizi aktive edebilmek için kendimize ve diğerlerine izin vermek tüm kontrollerimizi sonlandırmak zorundayız. Varlığımızın tümüyle burada, şimdide ve aynı zamanda tüm olasılıklarda var olabilmesi için artık o kontrollere ihtiyacımız yok. Kontroller bitti.

Kaynak : Mustafa Kartal

Beynimizle İlgili Müthiş Keşif!

İnsan beyninin yapabileceklerinin sınırları bitmiyor. İşte beynimizle ilgili son müthiş keşif...

Michigan Üniversitesi’nden bilim adamları beyinle ilgili yeni bir gelişmeyi daha su yüzüne çıkarttılar. Üniversiteden Geoffrey Murphy’nin açıklamalarına ve üniversitenin basın açıklamasına göre; farelerin beyinleri bazı bozulmalara karşın önemli özelliklerin yerini değiştirebiliyor.

Beyinde oluşan herhangi bir bozulmaya karşın, mikro boyutta beynin kendini yeniden organize etmesi ve öğrenme ve hafıza gibi önemli özelliklere bağlı önemli işlevleri yeniden düzenlemesi bilim dünyasını oldukça şaşırttı. Murphy konu hakkında şunları söylüyor; "Bu durum altında beynin kendini yeniden organize etmesi çok şaşırtıcı. Şu anda beynin bunu moleküler boyutta tam olarak nasıl başardığını anlamaya çalışıyoruz ancak beynimizin bizim için tüm bunları yapması bile içimizi biraz rahatlatıyor."

Daha önce yapılan bir deneyde de farelerin beynindeki bazı nöronların çalışması radyasyonla engellenmiş ve daha sonra beynin kalan nöronlarının daha aktif hale getirdiği ortaya çıkmıştı. Kalan nöronları daha aktif hale getiren beyin ayrıca kendini yeni nöronlar oluşturarak yeniden organize ediyor.


EGO nedir?

Ego, düşündüğünüzün doğru olduğunu düşünmenize sebep olur. Ego, düşünmenin net ve sorunsuz olduğunu düşündürür.
Ego, düşünmenizin basit ve konuya tam yaklaşım içerisinde olduğunuzu düşünmenize sebep olur.
Ego, kolaylıkla bahane üretebilir.
Ego, düşüncelerinizin az ve sizi rahatsız etmeyecek türde olduğuna düşünmenize sebep olur.
Tüm bu düşündükleriniz egodur. Ego, tüm düşündüklerinizdir.
Ego, bir konuya hakim olduğunuza ve dikkatinizi yoğunlaştırdığınıza inanmanızı sağlar. Bu gizlenen egodur.
Ego, yaptığınıza inanmanızı sağlar. İnançlar zinciri oluşturur.
Ego, iyileşmeniz gerektiğine inanmanızı, her türden yardıma açık olmanızı sağlar. Ancak arka kapıdan yardımı reddetmenize de sebep olur.
Ego, camı açıp atlamanızı sağlar. Ve bu yaptığınızı yapana kadar onun anlamlı olduğuna inanmanız için tüm bahaneleri yaratır.
Ego, tüm yaptıklarınız için bahane sağlar.
Ego, doğru olduğunuza ilişkin “siz” benliği oluşturmanızı ve bahane üretebilme becerisi sağlar.
Ego, rahatlamanızı veya öyle hissetmenin uygun olduğuna inanmanızı sağlar.
Yüzeysel olmanızı veya gerektiğinde karmaşık problemleri çözebilecek gücü sağlayan beyne hükmetmek Egosal varlığın karmaşık işidir.
Ego, özünüze yönelik herhangi bir çabanızı tahrip edebilen, sizi tesirsiz hale getirme mekanizmalarını sürekli gelişim halinde tutar.
Tüm bunların (yukarıda yazılanların) hepsini bir arada, komplike, ustalıkla, görülmemiş hızda işler; ardışık ya da iç içe karmaşık mekanizmalar yaratır.
Ego, çevresinde olmanızı sağlar.
Ego, ona inanmanızı sağlar.
Ego, patlatılamaz. Tesirsiz hale getirilebilir. Ama buna izin vermeyecektir.
Ego, “ben” dediğiniz her şeydir.
Ego, sizin “ben” olanınızı anlattığımda bir başkasından bahsediyormuşum izlenimi içinde olmanızı sağlar.
Ego, “ben” olduğunuzu söylediğim siz halinizin sahte olduğunu söylediğimde anlama yönünüzü başka yöne kaydırmanızı sağlar.
Ego, “ben” sıfatının arkasına eklenmiş veya eklediğiniz, beraberinizde sahiplendiğiniz her şeyinizdir. Neyi yapıp neyi yapmadığınızdır.
Ego, düşünceniz olan sahte sizdir.
Ego, iki fikirden doğan yeni bir çıkarımdır. Bir kaç fikir birleşerek yenisi ortaya çıkıyorsa tehlikedesiniz demektir. Ego çalışmaktadır.
Ego, yapmanızı istenene verdiğiniz tepkidir. Sizin güvende olmadığınızı düşündüren egodur. Egonun gölgesinde asla güvenlik yoktur ama güvenlik söz konusu olduğunda ego güvenli hissetmenizi sağlar.

Geliştirici: Erdinç Gürsözer

Düşüncenin İyileştirici Gücü – Louise L. Hay

İŞİNİZİ SEVİN   “Yaptığım her işten keyif alıyorum”
Belki kendinizi saplanmış hissettiğiniz bir iştesiniz; belki de, işinizden nefret ediyorsunuz ya da evinize para getirmek için yalnızca vakit geçirdiğinizin farkındasınız. Pekala, olumlu değişiklikler yaratmak üzere yapabileceğiniz şeyler kesinlikle var.Bu fikirler, saçma ya da basit gelebilir; ancak işe yaradıklarını biliyorum. Çalışma koşullarını iyi yönde değiştiren sayısız insan gördüm.
Bu durumu değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü araç, sevgi ile kutsamanın gücüdür. Nerede çalışıyorsanız çalışın ya da o yere ilişkin ne hissediyorsanız hissedin, ORAYI SEVGİ İLE KUTSAYIN!
Bina, binadaki donanım, eğer var ise masanız, eğer var ise çalıştığınız tezgah, kullandığınız çeşitli makinalar, ürünler, müşteriler, birlikte çalıştığınız insanlar, kendisi ile çalıştığınız insanlar ve bu işle ilgili başka her şey. Bu harikalar yaratacaktır.
İşyerinde sorunlar yaşadığınız bir insan varsa,  durumu değiştirmek için şu olumlu ifadeyi kullanın: İŞYERİNDEKİ HERKESLE HARİKA BİR İLİŞKİM VAR, BUNA… DA DAHİL. O kişiyi her anımsadığınızda, bu olumlu ifadeyi tekrarlayın. Söz konusu durumun daha iyiye doğru nasıl değiştiğine şaşıracaksınız. Şu an hayal bile edemediğimiz bir çözüm gerçekleşebilir. Sözlerinizi sarf edin; ardından bırakın ki, Evren işleri idare edeceğini kavrasın.
Eğer yeni bir iş kazanmak istiyorsanız, şu an yaptığınız işinizi koşulsuz sevgiyle sevin ve şu olumlu ifadeyi ekleyin. BU İŞİ, BURADA OLMAKTAN MEMNUNİYET DUYACAK BİR SONRAKİ KİŞİ İÇİN SEVGİ İLE SERBEST BIRAKIYORUM. Bu iş, onu kazandığınız anda sizin için idealdi. O an için kendinize değer verme duygunuzun mükemmel bir yansımasıydı. Artık büyüdünüz ve daha iyi şeylere geçiyorsunuz. Artık sizin olumlu ifadeniz şu:
UZAKLARDA, TAM OLARAK BENİM SUNACAĞIM ŞEYLERİ ARAYAN İNSANLAR OLDUĞUNU BİLİYORUM. ARTIK TÜM YARATICI YETENEKLERİMİ VE HÜNERLERİMİ KULLANAN BİR İŞİ KABUL EDİYORUM. BU İŞ, DERİN ANLAMDA TATMİN EDİCİ VE HER  GÜN BU İŞE  GİTMEK BENİM İÇİN BİR KEYİF. BİNA AYDINLIK, CANLI, HAVADAR VE COŞKU DOLU. BULUNDUĞU YER HARİKA. İYİ PARA KAZANIYORUM VE BUNUN İÇİN GERÇEKTEN MİNNETTARIM.
Eğer şu an yaptığınız işten nefret ediyorsanız, bu nefret duygusunu beraberinizde götüreceksiniz. Yeni işiniz iyi olsa bile, kısa süre sonra o yeni işten de nefret ettiğinizi fark edeceksiniz. İçinizde hangi duygu varsa, onu yeni yerinize de götüreceksiniz. Eğer bir hoşnutsuzluk dünyasında yaşıyorsanız, nereye giderseniz  gidin, o karşınıza çıkacaktır. Hayatınızda olumlu sonuçlar görebilmeniz için, bilincinizi şu an değiştirmelisiniz. Ardından yeni işiniz hayatınıza girecek ve iyi olacaktır. Siz ise, onu takdir edecek ve ondan keyif alacaksınız.
Dolayısıyla eğer işinizden nefret ediyorsanız, sizin olumlu ifadeniz şu olacaktır: ÇALIŞTIĞIM İŞYERİNİ HER ZAMAN SEVERİM. EN İYİ İŞLERİ ALIRIM. HER ZAMAN TAKDİR EDİLİRİM. Bunu sürekli tekrarlayarak, kendiniz için yeni bir kişisel yasa yaratırsınız. Evren, size nezaketle yanıt verecektir. Hayat size iyi şeyleri sunmak için, her zaman en uygun kanalları seçecektir; eğer siz izin verirseniz.
SEVDİĞİNİZ ŞEYİ YAPIN
Eğer geçiminizi sağlamak için “çok çalışmanız” gerektiği inancı ile yetiştirildiyseniz, bu inancı terk etmenin zamanı geldi. Şu olumlu ifadeyi kullanın: ÇALIŞMAK, BENİM İÇİN KOLAY VE EĞLENCELİDİR ya da YAPTIĞIM HER İŞTEN ZEVK ALIRIM. Bilinç, değişikliği gerçekleştirene kadar, bu ifadeyi tekrarlamaya devam edin. Sevdiğiniz işi yaparak para kazanın. Para kazanmaktan keyif almaya hakkınız var. Sizin hayat karşısındaki sorumluluğunuz, hoşlanabileceğiniz etkinliklere katılmaktır. Hoşlanacağınız bir şeyi yapmanın yolunu bulurken, hayat size başarı ve refaha giden yolu gösterecektir. İş, bir oyun olmaya başladığında eğlenceli ve ödüllendiricidir. İşle ilgili olumsuz yaklaşımlar, vücutta toksin yaratır.
Eğer kovulduysanız, lütfen kötü duygularınızdan olabildiğince çabuk kurtulun; çünkü kötü duygular hayatınıza iyi şeyler getirmez. Şu olumlu ifadeyi, sıkça tekrarlayın: ÖNCEKİ PATRONUMU SEVGİ İLE BIRAKIYORUM. BUNUNLA BİRLİKTE GELECEK OLAN, YALNIZCA İYİLİKTİR. ARTIK BENİM İÇİN DAHA İYİ OLAN BİR ŞEYE GİDİYORUM. GÜVENDEYİM VE HER ŞEY YOLUNDA. Ardından, yeni bir iş kazanmak için olumlu ifadeler kullanın.
Kimi zaman hayallerimize çok yaklaştığımızda gerçekten istediğimiz şeye sahip olmaktan o kadar korkarız ki, kendimizi sabote etmeye başlarız. Bunu anlamak ne kadar güç olsa da, kendimizi korumak üzere attığımız yanlış bir adımda bunu yapıyoruz. Büyük bir hamlede bulunmak, ideal işi elde etmek, gerçekten iyi para kazanmak; çok korkutucu bir şey olabilir. Ya başarısız olursam? Ya insanlar benden hoşlanmazsa? Ya mutlu olamazsam.
Bu sorular, hayallerinizi gerçekleştirmekten fazlasıyla korkan parçanızı temsil eder. Kendiniz karşı son derece sevecen, sabırlı ve yumuşak olmanızın zamanı geldi. İçinizdeki çocuğun endişelerini giderin, onu sevin ve güvende hissetmesini sağlayın. Şu ifadeyi sıkça tekrarlamayı unutmayın: EVRENDE GÜVENDEYİM. TÜM HAYAT BENİ SEVİYOR VE DESTEKLİYOR.

DÜŞÜNCENİZ, MÜKEMMEL İŞİ YARATMANIZ İÇİN SİZE YARDIMCI OLABİLİR
Bir iş bulmanın zor olduğu düşüncesine saplanmayın. Bu, pek çok insan için geçerli olabilir ancak sizin için geçerli olmak zorunda değildir. İhtiyacınız olan, yalnızca bir iştir. Sahip olacağınız berrak bir bilinç, başarıya giden yolu sizin için açacaktır. Pek çok insan, korkuya inanır. Ekonomide bir değişiklik olduğunda kitleler, hemen tüm olumsuz görüşleri satın alır ve sürekli bundan bahsederek konunun üzerinde durur. Bilincinizde tuttuğunuz ve kabul ettiğiniz şey, sizin için gerçeklik olur.
İş yaşamında ya da ekonomide olumsuz eğilimler duyduğunuzda hemen şu olumlu ifadeyi tekrarlayın: BAZILARI İÇİN GEÇERLİ OLABİLİR, ANCAK BENİM İÇİN DEĞİL. NEREDE OLURSAM OLAYIM YA DA NE OLURSA OLSUN, HER ZAMAN BAŞARILI OLURUM. Siz düşündükçe ve konuştukça gelecekte yaşayacağınız şeyleri yaratıyorsunuz. Başarınızla ilgili konuşma biçiminiz konusunda çok dikkatli olun. Her zaman yoksul ve zengin düşünme seçeneklerine sahipsiniz. En azından önümüzdeki bir hafta boyunca para, iş, kariyer, ekonomi, tasarruf ve emeklilik konularında nasıl konuştuğunuza dikkat edin. Kendinizi dinleyin. Sözlerinizin şu an ya da gelecekte başarı yaratmadığını görün.
Yoksul düşünmeye etkide bulunabilecek diğer şey, her biçimiyle sahtekarlıktır. Pek çok insan, çalıştıkları ofisten raptiye ya da buna benzer diğer malzemeleri evlerine götürmenin normal ve doğal olduğunu düşünür. Hayattan ALDIKLARI her şeyin, Hayat tarafından sizden ALINDIĞINI unutur ya da fark etmez. Küçük şeyleri bile almak, Hayata sizin bunları kendiniz için satın alamadığınızı söylemektir ve Hayat sizin sınırlara saplanmanıza neden olur.
Siz hayattan aldığınızda, Hayat sizden her zaman daha fazlasını alır. Raptiyeleri aldığınızda, önemli bir telefon görüşmesini kaçırabilirsiniz. Para aldığınızda, bir ilişkiyi kaybedebilirsiniz. Son kez bilinçli olarak bir şeyi aldığımda (1976′da), bu bir posta puluydu, bana gönderilen 300 dolarlık bir çek postada kaybolmuştu. Bu durum bir ders almak için pahalı bir yöntemdi ancak uzun vadede çok işe yaradı. Dolayısıyla, eğer para sizin için önemli bir konuysa, akıntıyı nerede durdurabileceğinize bakın. Eğer iş yerinden bir grup malzeme aldıysanız, yerine geri koyun. Bunu yapana kadar, asla başarılı olamayacaksınız.
Hayat, kendisini idame etmek için gerekli olan her şeyi fazlasıyla sunar. Bu kavramı anladığımızda ve kendi inanç sistemimize kattığımızda, yaşamlarımızda daha büyük başarılar ve zenginlikler yaşayacağız.
Eğer yeni işinizin patronları, çalışma arkadaşları, çalışma alanı, binası ya da herhangi bir yönü ile ilgili endişe duyarsanız unutmayın ki, kariyeriniz hakkında kişisel yasalar yaratan sizsiniz. İnançlarınızı değiştirin ki, çalışma hayatınızı da değiştirebilesiniz.
Unutmayın ki, çalışma hayatınızın nasıl olmasını istediğinize karar veren, sizsiniz. Bunu başarmak için olumlu ifadeler yaratın. Ardından, bu olumlu ifadeleri sıkça tekrarlayın. İstediğiniz çalışma hayatına sahip OLABİLİRSİNİZ!
ÇALIŞMA HAYATINIZI GELİŞTİRMEK İÇİN OLUMLU İFADELER
HER ZAMAN, BANA SAYGI DUYAN VE İYİ ÜCRET VEREN İNSANLAR İÇİN ÇALIŞIRIM.
HR ZAMAN, HARİKA PATRONLARIM OLUR.
İŞ ARKADAŞLARIMLA KARŞILIKLI SAYGIYA DAYALI BRİ ATMOSFERDE İYİ GEÇİNİRİM.
HER ZAMAN, EN NAZİK MÜŞTERİLERİ ÇEKERİM VE ONLARA HİZMET ETMEK BİR KEYİFTİR.
İŞ YERİMDE BULUNMAK, BİR KEYİFTİR.
İŞ YERİMDE ÇEVREMİ SARAN GÜZELLİĞİ SEVİYORUM.
İŞE GELMEK BİR KEYİF, HOŞ VE GÜVENLİ BU ÇEVREYİ SEVİYORUM.
İSTEDİĞİM ZAMAN İŞ BULUYORUM.
HER ZAMAN İŞ YERİNDE YÜZDE YÜZDE PERFORMANSLA ÇALIŞIYORUM VE BU DURUM FAZLASIYLA TAKDİR EDİLİYOR.
PROMOSYONLARDAN KOLAYLIKLA YARARLANIYORUM.
GELİRİM, SÜREKLİ ARTIYOR.
İŞİM, BEKLENTİLERİMİN ÖTESİNDE GENİŞLİYOR.
İDARE EDEBİLECEĞİMDEN DAHA ÇOK İŞ ALIYORUM.
HERKES İÇİN YETERİNCE VAR, BENİM İÇİN DE.
ÇALIŞTIĞIM İŞ, TATMİNKAR VE MEMNUN EDİCİDİR.
İŞYERİMDE MUTLUYUM.
HARİKA BİR KARİYERİM VAR.
İŞ DÜNYASINDA GÜVENDEYİM
Aklımdaki düşüncelerin bütünüyle çalışma koşullarımın ilgili olduğunu biliyorum. Bu nedenle, düşüncelerimi bilinçli olarak seçiyorum. Düşüncelerim, destekleyici ve olumlu. Başarıyla ilgili düşünceleri seçiyorum, bu nedenle başarılıyım. Uyumlu düşünceleri seçiyorum, bu nedenle uyumlu bir atmosferdeyim. Sabah kalktığımda o gün yapılacak önemli işlerim olduğunun bilincini taşımayı seviyorum. Son derece zor ancak tatmin edici işlerim var. Yaptığım işi düşündüğümde, kalbim gururla atıyor. HER ZAMAN işim var, her zaman üretkenim. Hayat güzel. Gerçekten de öyle!
HAYAT BENİ SEVİYOR VE BEN GÜVENDEYİM
Hayatımdaki herkesi, erkek ya da kadın, bir sevgi çemberine alıyorum. Bu çembere arkadaşlarımı, sevdiklerimi, iş arkadaşlarımı ve geçmişimdeki herkesi ekliyorum. Herkesle karşılıklı saygı ve sevginin olduğu harika ve uyum dolu ilişkiler kurduğumu ifade ediyorum. Huzur, barış ve sevinç içerisinde yaşıyorum. Sevgi çemberimi tüm gezegeni içine alacak biçimde genişletiyorum ve bu sevgi misliyle bana geri geliyor. İçimde koşulsuz bir sevgi var ve bunu herkese dile getiriyorum. Duyduğum koşulsuz sevgi, beni de kapsıyor; çünkü sevilmeyi hak ettiğimi biliyorum. Kendimi seviyor ve takdir ediyorum. Gerçekten de öyle!
Louise L. Hay
Düşüncenin iyileştirici Gücü

7 günde Einstein gibi olmak mümkün mü?

Hangimiz bir gün yataktan kalkıp da daha akıllı olduğumuzu görmek istemeyiz ki? Bu dilek her ne kadar ütopik olarak görülse de bir bilim adamının yöntemi, 1 hafta gibi kısa bir sürede, zekayı yüzde 40 oranında artırmanın mümkün olduğunu ortaya koydu.

Beynin herhangi bir kas gibi olduğunu ve egzersizlerle güçlenebileceğini öne süren İskoçya'daki Edinburgh Üniversitesi'nin Biyomedikal Bölümü'nden Prof. Mark Lythgoes'in 1 hafta süren programı BBC'de yayınlandı.

Programa katılan 100 kişinin IQ'larında, yüzde 40 oranına varan artış görüldü. Bu artış katılımcıların programa katılmadan önce girdikleri testle, programdan sonra uygulanan test sonuçları karşılaştırılarak elde edildi.

İşte bir haftalık program

Cumartesi: Dişinizi her zaman kullandığını elinizle değil, diğeriyle fırçalayın. Ve gözünüzü kaparatak duş alın.

Pazar: Sabah saatlerinde bulmaca çözün. Ve kısa yürüyüşe çıkın.

Pazartesi: Akşam yemeğinde yağlı balık yiyin. İşe ya yürüyerek ya bisikletle ya da daha önce kullanmadığınız bir araçla gidin.

Salı: Sözlükten bilmediğiniz sözcükleri öğrenin. Ve bunları günlük konuşmanızda kullanmaya çalışın.

Çarşamba: Yoga, Pilates ya da meditasyon derslerine katılın. Daha önce tanımadığınız bir insanla konuşun.

Perşembe: İşe daha önce kullanmadığınız bir yoldan gidin. Televizyondaki ciddi bilgi programlarını izleyin.

Cuma: Alkol ve kafein tüketmekten kaçının. Alışverişe çıkarken listeyi ezberlemeye çalışın.

Kaynak: The Guardian-Men's Health

BU KİTAP AKLINIZI BAŞINIZA GETİRECEK!

İnternetten beynin nasıl çalıştığı üzerine makale okuduğunuza göre, beyninizle "seviyeli bir birlikteliğiniz" var demektir:) Sizi tebrik ediyor, devamını diliyoruz.

Beynin nasıl çalıştığını kapsamlı ve anlaşılır bir şekilde öğrenmek istiyorsanız, "aklınızı başınıza getirecek" bir kitap önereceğiz.

Bu kitap beyninizi "işletmek" için yazılmış, bir beyin kılavuzu.

HER ŞEY BEYİNDE BAŞLAR: AKLINIZI BAŞINIZA TOPLAMA KİTABI!

"Beyni başarı için çalıştırmak" üzerine yazdığı kitaplarla tanınan Mümin Sekman, yeni kitabında "beyni başarıyla çalıştırmak" konusunu ele aldı.

Her Şey Beyinde Başlar adlı kitap, "beyin nasıl çalışır, nasıl daha iyi çalıştırılır?" konusunu anlatıyor. Kitabın kapak tasarımı Hollywood filmlerinin afişlerini yapan Emrah Yücel'e ait.

Kitapta Türkiye'de bir yılın TBMM tarafından "beyin yılı" ilan edilmesi çağrısı da yapılıyor. Beynimizi kullanma kültürümüzü yeniden yapılandırma önerileri sunuluyor. Beyin okuryazarlığı kavramının yaygınlaştırılması amaçlanıyor.

Beynin psikolojik, nörolojik ve sosyolojik boyutlarını anlatan kitap, teknik bir konuyu anlaşılır ve eğlenceli bir şekilde sunmasıyla dikkat çekiyor.

ALFA yayınları tarafından ilk baskısı 100.000 adet yapılan kitap, Türk insanının beyin gücüne bakış açısında kırılma noktası oluşturmayı amaçlıyor.

İnsan beyninin gücünü ve gizemini anlatan kitap, "aklını başına toplamak ve hayatını 'baş'tan aşağı değiştirmek" isteyenler için...

Kitabın arka kapak yazısı:

Her şey beyinde başlar.

Başarı, mutluluk, huzur beyinden gelir.

İnsanın karakteri, kararları, kaderi kafasında şekillenir.

Bazıları baştan kazanırken, bazıları 'kafadan' kaybeder!

Beyin vücudun % 2'si olsa da, geri kalan % 98'i yönetiyor.

Önemli bir iş yaptığından başımızın üstünde yeri var!

Aklın makinesi olan beyin herkese 'bedava' veriliyor!

Çoğumuz onu nasıl çalıştırmak gerektiğini öğrenmiyoruz.

O da kafamızın içinde, kafasına göre çalışıyor!

Ürettiği duygu ve düşüncelerin sonucunu ise biz yaşıyoruz.

Biz onu kullanmasak da o bizi kullanmaya devam ediyor.

Ne düşüneceğimizi, ne yapacağımızı belirliyor.

Bu kitap beyne, beyni anlatıyor.

Aklını başına toplamak ve

hayatını 'baş'tan aşağı değiştirmek

isteyenler için...

Kitapla ilgili Mümin Sekman'la yapılmış röportajlardan seçilmiş bazı cümleler:

- "Ortalama insan beyni 1.4 kilogram, bunun da yüzde 80'i sudan oluşuyor.
Geriye kalan yüzde 20'lik katı kısmın ağırlığı yaklaşık 280 gram! Yani bir insanın hayatta ne olacağına ya da ne olamayacağına karar veren 280 gramlık bir parça!"

- "Beynin benim hobim. Benim için bu kitap bir aşk çocuğu. Bu kitap beynini içeriden dikizlemek isteyenler için yazıldı. Bir keşif kitabı.Yazarken Evliya Çelebi gibi düşündüm. Evliya Çelebi, insan beyni içinde seyahat etme imkanı bulsaydı neler görür, neler not alır, neler anlatırdı? Bu bir beyin içi seyahatname kitabı! "

- "Türk insanının beyninin ne kadarını kullandığının ölçüsü belli. Dünyanın 17. büyük ekonomisiyiz, buna karşılık BM insani gelişmişlik raporuna göre 83. sıradayız. Yani ekonomimiz kendimizden daha çok gelişmiş! Beyin temelli bir kalkınma modeline ihtiyacımız var."

- "Beyni bir otomobile benzetirsek, zeka otomobilin beygir gücüne benziyor. Akıl arabanın direksiyonundaki şoför gibidir. Bilgi ise arabanın üzerinde gittiği yoldur. Zeka yaklaşık yüzde 80 oranında doğuştan geliyor. Yani sonradan geliştirilme oranı yüzde 20 kadar. Buna karşılık aklımızın yüzde 100'ünü ve daha da fazlasını geliştirebiliriz. Bu anlamda akıl en büyük imkandır. Zeka doğuştan eşit dağılmaz ama akıl zekanın dağılımındaki adaletsizliği düzeltmek için bir fırsat eşitliğidir! Akıl zekanın menajeri gibidir, onu yönetir."

- "Beyinde 100 milyar nöron denilen beyin hücresi var. Bu hücreler, kendi aralarında 10.000den fazla bağlantı kurabiliyor. Düşünceler kafamızın içinde saniyede 120 metre hızla dolaşıyor. Yani saatte 400 kilometre hızla şeytanlık düşünebiliyoruz!"

- " Beyin gücü ya inşa eder ya da döner sahibini tahrip eder. Hedefsiz keskin zeka küpüne zarar verir! Kafanızın içinde bir buldog besliyorsanız, ona sık sık kemik atmanız gerekiyor! Yani zeki insanların bir hedef belirleme mecburiyeti zeki olmayanlara göre daha yüksek."

Hafızanıza Bunları Yapmayın

Hafızanın henüz tam anlaşılmayacak kadar karmaşık olduğunu söyleyen uzmanlar, hafızanın insan biyolojisinin harikası olduğunu de açıkladılar. Ancak, hayatınız için büyük öneme sahip olan hafızanızı korumak için sizin de yapmanız gerekenler var.

Foxnews’te yer alan habere göre, psikolojik bir süreç olarak, bilginin depolanması ve geri çağırılması eksik olabiliyor ve böylece belirli yıkıcı güçler karşısında hafıza savunmasız oluyor. Bu güçler hem iç hem de dıştan gelebiliyor ve kısa süreli veya uzun süreli hafızanın herhangi bir alanını etkileyebiliyor.

İşte kaçınmanız gereken hafıza öldürücüler:


1. Sigara içmek: Birçok araştırma sigara içenlerin özellikle orta yaş döneminde ve yaşlılıklarında hafızalarında ve genel bilişsel yeteneklerinde artan bir azalma olduğunu gösterdi.

2. Kötü beslenme: Beyninizin yakıta, özellikle glukoza ihtiyacı vardır. Eğer beslenmenizi kısıtlarsanız, beyin gücünüzde de azalma olacaktır. Aç ya da aşırı yorgun olduğunuzda, yoğun ve belirsiz duygular hissedersiniz. Kötü beslenmeden başka, Korsakoff sendromu gibi daha ciddi bozukluklar ile sonuçlanabilir. Bu sendrom, özellikle B1 vitamini gibi az vitamin alınması ya da vitaminlerin yetersiz emilimi sonucu oluşan bir vitamin eksikliği belirtisidir.

3. Herpes: Alzheimer, felç ya da depresyon gibi çeşitli sağlık koşullarından ya da bozukluklarından biri olan Herpes, gerçek bir hafıza öldürücüdür. Birçok herpes vakası iş arkadaşınızın ismini unutmanıza ya da anahtarlarınızı unutmanıza yol açmaz. Ancak herpes simplex encephalitis olarak bilinen ciddi bir enfeksiyon şekli ciddi hafıza kaybına yol açıyor.

4. Hipnoz: Hipnoz altında yapılan şeyler unutulabilir. Bu olağanüstü olayda, her ne kadar etkisi geçici de olsa "posthypnotic amnesia (hipnoz sonrası amnezi)" aşaması oluyor, bu aşamada bazı olayları ya da tamamen geçmişi unutabiliyorsun.

5. Stres: Araştırmalar, stresli olayların hafızayı bastırdığını gösteriyor.

Hafızanızı güçlendirmek için 8 Basamak

Hayat aynı rutininde devam ediyor ve sıkılıyorsanız, yaşamı farklılaştırmanız ve beyninizi alışkanlıklarını bırakmaya zorlamanız gerekiyor. Bu size hem zihinsel zindelik hem de rahatlamayla birlikte mutluluk getirecek. Ailem.com'un verdiği ve okuduğunuzda basit gibi gelen, ancak uyguladığınızda ne kadar katı alışkanlıklara sahip olduğunuzu görmenizi sağlayacak önerileri mutlaka uygulayın. Unutmayın hayata bir kere gelme şansınız var ve ilk önce kendinize dikkat edin:

1- Vücudunuzu yeni davranışlara alıştırın. Saçınızı tararken, dişlerinizi fırçalarken, kahvenizi karıştırırken ya da diğer günlük basit işleri yaparken sürekli kullandığınız elinizi değil diğer elinizi kullanın.

2- Gözlerinizi kapatın ve odada yolunuzu duygularınızla bulmaya çalışın. Bilinçli olarak sesleri dinlemeye ve kokuları almaya çalışın. Bazen yerden bir şey almanız gerektiğinde, ayaklarınızı kullanın mesela kapıyı ayağınızla kapatmak gibi... Kitap okumayı seviyorsanız bir sayfayı baş aşağı okuyun.

3- Birisini eleştirmek yerine övgü dolu sözler bulun ve söyleyin. Yargılayıcılığınızı askıya aldığınızda, o kişi sandığınızdan daha iyi insan olmaya başlayacak.

4- Buzdolabınızın içine dikkatlice bakın. Daha sonra kapağını kapatın. İçindekileri teker teker sıralamaya çalışın. Eviniz için de aynı şeyi yapabilirsiniz, pencerenin önündekileri ya da duvardaki resmin ayrıntılarını inceleyebilirsiniz.

5- Her gün 5 dakika, kendinizi bir başka insanın yerine koyun ve olaylarını onun bakış açısından anlamaya ve hissetmeye çalışın. Bir aktörmüş gibi yapın, rol gereği yani ve kişi gibi davranın. Ne hissederse hissedin.

6- Her zaman üzüntü ya da şüpheye yakalanıyorsanız ve kendinizi başkalarından daha aşağı görüyorsanız, bunun yerine en çok istediğiniz şeyi ayrıntılı olarak tasarlayın ve elde ettiğinizdeki yaşamınızı düşünün. Negatif düşünceleriniz olduğunda pozitife çevirmek için gün boyunca bunu uygulayın.

7- Her günün sonunda o ana kadar ne yaptığınızı 60 dakikada gözden geçirin. Bu gününüzü daha önemli hale getirmek için iyi yardımcı yoldur. O ana kadar olan tüm aktivitelerini zihinsel olarak gözden geçirin. Hafızanız gününüz hakkındaki boşlukları, anları kasıtsız olarak açığa vuracaktır. Siz de bunları daha iyi değerlendireceksiniz.

8- Esnek olmak ve kolayca uyum sağlamak için hayatınızı değiştirin, her gün farklı bir şeyler yapın. Farklı bir mağazadan alışveriş yapın ya da rutin ev-iş yaşamından çıkın.

Kaynak : www.aksam.com.tr