Çekim Yasası Uygulaması- Özgürlüğe Yolculuğum-4

Çalışma sonrasında olayları yeniden gözden geçirdiğimde benim kendimi sorumlu hissetmemde birçok etkenin rol oynadığının farkına vardım. Özellikle ailem konusundaki birçok olayı daha rahat görüp yüzleşebildim. Beni etkileyen olaylar;

—    Anne ve babamın benden beklentileri karşısında bana yüklediklerini düşündüğüm imajı yıkmaktan korkmam ve onların bana güvenlerine zarar vermem,
—    Annemin kendisi ile barışık olmaması,
—   Annemin kendisi ile barışık olmadığı için diğer insanlarla da iletişimi zayıftı sürekli etraftaki insanları suçlamasından dolayı insanlar ondan uzaklaşıyordu.
—   Annemle babam arasındaki sorunlar, (annemle babam sevgi evliliği yapmamışlardı, ikiside ayrı dünyaların insanlarıydı)
—     Parasal anlamda yaşanan sorunlar.
—   İnanç sisteminde anne ve babaya verilen değer nedeniyle anne ve babamın rahatsız olduğum davranışlarına ve beni kullanmalarına izin vermemdi.


Annem ve babam bana ağabeylerimden farklı davranıyorlardı. Ben okul için ailemden ayrıldıktan sonra tatillerde eve gelmeye başladım. Arada gelmem nedeniyle ve işimin garanti olması nedeniyle anne babamın bana bakış açısı değişmişti. Diğer ağabeylerimin başarısızlıklarını bana anlatıyor onları eleştiriyorlardı. Babam bir seferinde ağabeylerimin yaptığı bir olaydan dolayı onlara kırıldığını bana anlatmıştı. Bu durum benimde yaptığım bir olaydı ama babam bunu bilmiyordu. Babamı hayal kırıklığını uğrattığımı düşündüm. Belkide birçok konuda kendimi sahip olduğum şeylere layık olmadığımı düşünmem kendimi hor görmemin temel nedenlerinden biriside buydu. Ve bu benim üzeride büyük bir yüktü.

Annemde aynı şekilde davranıyordu. Oda yakınmalar içindeydi. Onun derdi de ağabeylerimle ilgili sorunlar babamla geçinememek, kavga, dövüş, tartışma sevgi olmayan bir ortam vardı.
Ben arada sanki sünger gibi bunları emip dışarıya yansıtmıyordum. Çünkü iki tarafında bana güvendiklerini düşünüp onların güvenine layık olmam gerektiğini düşünüyordum. Bu nedenle iki tarafı da idare etmek zorunda hissediyordum.

Bugün farkına varıyorum ki bana yüklendiğini düşündüğüm görevlerin altında ezilmişim.
Bu konuda okumuş olduğum bir kitaptaki paragrafı paylaşmak istiyorum.
“ Yaşamımızın belli bir döneminde bize yapmamız gerektiği öğretilen şeylerle yıllar boyunca yapmayı sürdürdüğümüz şeyleri bir birinden ayırmayı öğrenmeliyiz.
Ebeveynlerinden aldığımız ve bir taraftan da reddettiğimiz mesajlara ömür boyu sadık kalacağımıza (farkında bile olmadan) yemin mi ediyoruz.”
                                                   Ah Kendime Bir Kulak Versem
                                                      Jacques Salome-Sylvie Galland

Benim hissettiklerimin hepsi benim zihnimde benim olaylara vermiş olduğum anlamlardan kaynaklanıyordu. Ailem kendi düşünce tarzına göre beni etkileyip onların beklentilerine göre yaşamamı istediklerini düşünürken diğer taraftan ben onların kontrolünden çıkıp özgür olmak istiyordum. Ailemin bana yüklediği görev ve sorumlulukları taşımak istemiyordum. (Bugün bu görevlerin büyük bir kısmını kendi kendime yüklediğimin farkına varmış durumdayım.)
Diğer taraftan aileye karşı mutlak itaat ve borçlu olmak inancı beni sıkıştırıyordu İkilemde kalmam nedeniyle yaşam boyu ızdırap çekip kendi kendimi eleştirmeye devam ettim.
Ben kendimi tanımlamak isterken ailemin yaptığını düşündüğüm tanımın dışına çıkmayı etik olarak kabul edemiyordum.  Yaptığım çalışmaların sonucunda aileme verdiğim beni tanımlama izin ve yetkilerini iptal ederek buradaki çıkmazımı yok etmeyi başardım.
Onların beni etkilemelerine, bana kurban rolü oynamalarına, benden beklenti içerisinde olmalarına verdiğim izin ve yetkileri iptal ettim.
Bu durum birçok insan için kabul edilmez gelebilir ama ben şu anda keşke ben bu çalışmaları annem ve babam sağken yapsaydım diyorum. Çünkü ilişkilerimde yukarıda saydığım nedenlerden dolayı hep bir rahatsızlık hissetmiştim.  
Nedenler ve beklenti ortadan kalktığında yapacağım davranışları ben içimden gelerek yapacak olduğum için onun enerjisinin çok daha farklı bir boyutta olacağına eminim.
Yazımı yine bir alıntı ile bitirmek istiyorum.
“ Başkalarının arzularında ya da “arzusuzluğunda” sıkışıp kaldığımızda, kendimizi bu insanlardan ayırt etmek, bu yabancılaştırıcı oyundan uzaklaşmak ve daha dinamik bir tutum benimsemek için (ki bazen bencilce, hatta acımasızca görülebilir) çaba göstermekten kaçınırız. Dahası çevremizdeki insanların bizi bencil olmakla suçlayacaklarını düşünürüz. Bu bencillik suçlaması kendimizi kurban gibi görmeye, suçlamaya ya da hor görmeye devam etmemize neden olur.”
                                                   Ah Kendime Bir Kulak Versem 
                                                     Jacques Salome-Sylvie Galland


2 yorum :

  1. Üstadım uygulamalarınızın sonunda nereye varacağınızı merakla bekliyorum.Ama sabırsızlığımı hoşgörün,şimdiye kadar anlattıklarınız nedeniyle şahsınızla doğrudan ilgisi olmayıp genele yönelik bir eleştiri yapmama izin vermenizi rica edeceğim.
    Önce bir ön bakış açısı ortaya koyarsam eleştirimin neye yönelik olduğu daha iyi anlaşılacaktır.Ben, çekim yasası konusunda iki büyük kaynak dışında daha iyisini sunabilen bir kaynağa daha henüz rastlamadım.O kaynaklar (başka bir yazıya dipnot olarak da düştüğüm) Ramtha ve diğeri de Abraham bilgileridir.
    Özetle Ramtha diyor ki duygu yüklü düşünceler,yani hisleriniz hangi frekansta titreşiyorsa onu hayatınızda bilinçli veya bilinçsiz tezahür ettirir ve yaşarsınız."Bilmek,bütünüyle bir histir", birşeyin olduğunu "bildiğiniz" zaman onun gerçekleşmesi kaçınılmaz olur.Çünkü bilmek çok yüksek bir frekanstır.Bunun da biyolojik ve fiziksel olarak nasıl gerçekleştiğini muhteşem bir biçimde açıklıyor.Yine bir başka muhteşem kaynak olan Abraham da diyor ki, önemli olan sadece ve sadece sizin hangi duygunun frekansında titreştiğinizdir.Ne hissediyorsanız o hissi size yaşatacak olanı kendinize çekersiniz.Aklından geçen şeyin içerdiği duygularla çekim yasası mekanizması çalışır.Bilinçli veya bilinçsiz,tıpkı Ramtha'nın dediği gibi.Her ikisinin ortak yönü de şudur, bütün o bilinçaltı temizleme,engelleri ortadan kaldırma işi filan hikayedir.Önemli olan istediğiniz frekansı bilinçli olarak seçip "farkındalıkla" o frekansta sabit yayın yapmanızdır."Farkındalık" işin anahtarıdır.Yani duygu ve düşüncelerinizin farkında olmalısınız, bu çok önemlidir,aksi halde frekansınızın kaydığının ve düşüncelerinizin-hislerinizin değiştiğinin ayırdında olamazsınız,rüzgarın önündeki yaprak olursunuz...Doğu bilgeleri zihin konusunda derler ki, zihin bir bardak kirli su gibidir.Bardağı temiz su kaynağının altına tuttuğunuz zaman temiz su kirli suyun üstüne dökülür dökülür ve bu dökülmenin şiddetine bağlı olan bir sürede o bardaktaki su tamamen tertemiz hale gelir... Arzularınızın frekansında kalmak da aynı o temiz su dökülmesi gibidir.
    Ben bu iki üstadın dediklerinin doğru olduğunu düşünüyorum.Çünkü bilinçaltı temizliği dediğimiz şeyin bir sonu yoktur.Temizle temizle bitmez...Çünkü artık temizlemeye odaklanmışsınızdır ve arzularınızın frekansından akan titreşim enerjisi yani temiz su hala bardağa aralıksız dökülmemektedir.Kirli suyun akışı kesilmemiştir.Freud gibi anne karnındaki vakalara bile geri gidebiliriz.Hiçbirşeye yaramaz.Çünkü Allah azim-ü şan biz insanlara öyle muhteşem bir zihin kapasitesi vermiş ki o hem bilinçaltında hem de bilinçüstünde sonsuza doğru giden bir potansiyele sahiptir.Bu temizlik işleri insanı kısırdöngüye sokma tehlikesi de içerirler.Habire temizliğe yönelip birşeyi tezahür ettiremeyince bilinçaltında bir sebep aramaya yönelirsiniz.Sonu yoktur.Oysa çekim yasasının işleyişi zaten "neyi düşünüyorsan-neyi hissediyorsan" iste ya da isteme onu alırsındır.Farklı bir bakış açısı olarak belki yolunuzda faydalı bir bilgi olabilir diye düşünüyorum.Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Aslında yukardaki yazıyı tam olarak bitirmemiştim içerisine biraz eklenti yapacaktım ama sitede zamanlamayı proglamladığım için yayımlanmış. Demekki olması gereken bu dedim ve bıraktım.
    Çekim yasası konusunda fikirlerine katılıyorum.
    Önemli olan istediğin şeyle aynı frekansta olmak. Mutlu ve gülümseyerek isteyebilmek. Sahipmiş gibi davranabilmek.
    Bunların hepsinin duygu kökenli olması gerekiyor. Çünkü enerji duyguda. Benim burada yaptığım imgeleme ile istediğim bir parasal miktarı çekebilmek. Eğer gerçek anlamda uygun frekansta olma becerisine sahipseniz. Başınıza gelene gülümseyerek bakıp geçebiliyorsanız. Bilinçaltı kayıtları sizi rahatsız etmez. Ama onu yapamıyorsanız. duyguyla isteyebilmek için ister istemez bazı kayıtları değiştirmek için müdahale etmek zorunda kalıyorsunuz.

    Benim burada yaptığım duyguyla hissedip isteyebilmemi engelleyen bilinçaltımda beni rahatsız eden blokajları temizlemek.
    İnsanların olaylara bakış açıları farklıdır.
    Stattaki bir maçta 22 kişi sahada oynarken binlerce kişi hepsi farklı bir maç seyreder.
    Bu işinde bir çok yöntemi var. Farkındalıkla istediğin yöntemle işi çözebilirsiniz.

    YanıtlaSil