Kuran Okumak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İniş Sırası ve Sebepleri ile Kur'an- ı Kerim Tercümesi


  İLİM KENDİN BİLMEKTİR

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır

Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru ekmektir

Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme
Eğer Hak bilmez isen
Abes yere gelmektir

Dört kitabın mânâsı
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır

Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Mânâsı ne demektir

Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir

                                 YUNUS EMRE

 ************************************************************************

 İniş Sırası ve Sebepleri ile Kur'an- ı Kerim Tercümesi


“İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin!
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.”
                                       Mehmet Akif Ersoy

Yüzde 98 si müslüman olduğu iddia edilen bir ülkede yaşıyoruz. Ancak ne hikmetse müslüman olduğunu söyleyen kişilerin büyük çoğunluğu Müslümanlığın temel kitabı olan Kuran'ı okumamış olduğunu görmek çok ilginç bir durum. (Bu kişilere 40 yaşına kadar bende dahildim.)

Çocukluğumda ailem beni de camiye göndererek dini öğrenmemi sağlamaya çalıştılar. Orada ders veren hocanın bilgisince İslam dini hakkında bilgiler verilerek, islamın şartı, imanın şartı gibi bilgiler ve Arapça duaları ezberleterek, Arapça harflerin okumasını öğretilmeye çalışılarak İslam dinini öğrettiler.  Ya da ben öyle sanmışım. Çünkü dinin kaynağının Kuran olduğunu biliyordum ama Arapça olduğu için ve bende Arapça bilmediğim için insanlar bana din adına ne söylüyorsa körü körüne inanıyordum. Din adına birçok kısıtlama ve yargılamalarla aslında sevgi dini olan İslam benim için korku dinine dönmüştü. İşin ilginci özel günlerimizde evimize getirip para karşılığında kuran okuyan hocalar sayesinde sevap kazandığımı bile sanıyordum.

Allah İle Aldatmak- Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk - 2

ALLAH İLE ALDATMANIN ‘ARAPÇA’CILIK AYAĞI


 
 Allah ile aldatmanın bu ayağı Arap dilini kutsal ilan etmek için dini kullanma şeklinde yürütülen bir zülümdür. Arap dili ‘Allah’ın dili’ ilan edilip onsuz ibadet yapılamayacağı dayatması dinleştirilmiştir. Üstelik dinde dokunulmaz kılınan birçok fakîhin aksini söylemesine rağmen. Yani Arapça’yı kutsallaştırma yoluyla yürütülen Arap kültür emperyalizmi, önünde hiçbir engele yaşama hakkı tanımamıştır.

Engizisyon, papazlarından alınma bu zülüm, kendisini ‘bütün insanlığın, bütün zamanların dini’ olarak tanıtan İslam’ı sadece Arapların dini haline getiren vahim zulümlerden biridir ve Allah ile aldatanlar tarafından asırlarca din diye yutturulmuştur. Bu zulümden en büyük zararı gören kitle ise Türk halkı olmuştur.

Tarihin en büyük insanlık suçlarından biri olan bu zülüm, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin sekiz bakanlık bütçesi kadar parayla beslenen Diyanet İşleri tarafından hala yaşatılmaktadır. Bu din ve akıldışı dayatmayı aşmak için bu satırların yazarı tarafından verilen mücadele Türk halkının belleklerinde hala canlı olsa gerektir. Bu mücadelede en büyük kahrı Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal din kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan çektik. Daha ibret verici olanı, aynı Diyanet, bu tavrını birkaç yıl sürdükten sonra Tarabya’da topladığı bir şurasında, Kuran’ı Türkçe okuyarak da namaz kılınabileceğini hükme bağladı. (Herkesin kendi diliyle ibadet etmesinin İslam’a uygun olduğu konusunda, bkz. Öztürk; Ana Dilde İbadet Meselesi)

Allah İle Aldatmak- Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk - 1

  ARAPLAR

Arapları ifade için Kuran’da a’rabî (Arap) veya arab sözcüklerinin çoğulu olan ‘a’rab’ kelimesi kullanılmaktadır.

Kur’an, Arapları ifadede başka bir sözcük kullanmamakta ve Arapları çok olumsuz sıfatlarla anmaktadır. Sonraki Arap dilcileri, Kuran’ın bu tavrını etkisiz kılmak için olacak, a’rab ve a’rabi sözcükleriyle tanıtılan Arapların bâdiye Arapları, yani Arapların köylü tipleri olduğu yolunda bir söylenti geliştirmişlerdir.

Allah, kötülüğü köylülüğe bağlamaktan münezzehtir. Doğrusu şu ki, Kuran’ın Araplarla ilgili söylemlerinin yarattığı sıkıntıya bir tepki olarak geliştirdiği anlaşılan bu yaklaşım kaş yaparken göz çıkarmıştır. Ne yazık ki bu tavır, Arap dili sözlüklerinin bir çoğunda yer almaktadır. (Örnek olarak bkz. İbn Manzur; Lisanu’l Arab, arb maddesi)

Sonraki dönemlerin bu söylemi esas alınırsa, “Kuran’da, şehirli Araplar hangi sözcükle ifade edilmiştir?” sorusu sorulu ve tabiî cevapsız kalır.

İşin gerçeğini, Kuran dilinin aşılmamış ustası Isfahanlı Râgıb söylemiştir: Ona göre, Kuran’da kullanılan a’rab sözcüğü Arap ırk ve insanını tümden ifade eden sözcüktür. Şöyle diyor:

“Arab, İbrahim’in oğlu İsmail’in zürriyetinin adıdır. A’rab kelimesi de, esasında bu arab kelimesinin çoğuludur.”
(Râgıb, el-Müfredat, arb. Maddesi)