Mustafa Kartal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Affetmek ve Özgürleşmek


Birçoğumuz affetmek hakkında çelişkili ve değişken düşüncelere sahibiz. Doğaldır ki belli bir farkındalık seviyesine ulaşmamış kişilerden affetmek konusunda anlayış oluşturmasını beklemek mümkün değildir. Sürüngen beyni henüz sabit olan, değişim ve dönüşüm programına henüz girememiş kişiler genellikle sebep sonuç ya da karma dediğimiz kozmik oyunu sürdürmek eğiliminde olurlar. Benlik arzuları onları affedici olmak yerine intikam alıcı olmaya yönelik tutar. Bu durumda affetmesi için kendince hiçbir neden yoktur. Tam tersine olarak kendisine acı ve zorluk yaratan kişi veya kurumlara karşı negatiftir. Cezalandırarak acı ve zorluk içine sokmak arzusundadır ve ancak bu şekilde deşarj ve tatmin olarak rahatlayacağını düşünmektedir. 
 Oysaki bu davranışının başına yeni oyunlar açacağından, acı ve zorluk yaratacak benzer sonuçları devamlı bir şekilde farklı kişilerle de olsa tekrar üzerine çekeceğinden habersizdir. Bu kozmik oyunu sona erdirmenin karşı enerji yaratmamaktan geçtiği bilinmelidir. Kendisine acı ve zorluk yaratan kişi ve kurumları kendisinden uzaklaştırmanın tek yolunun onlara karşı ve herkese karşı negatif duygu ve düşünce üretmemek, bu yönde seçimler yapmamak olduğunu, ayrıca; bunun tam tersi olarak kişi ve olayları kalbine alarak, beklentisiz bir sevgi içersinde, olanı olduğu gibi kabul etmek zorunda olduğunu bilmemektedir. 
Bizi devamlı oyunda tutan kutupsal düşünce yapımızı ve içimizde yatan intikam alma duygusunu Holoterapi Nefes Çalışmaları ile düzeltebilirsiniz. Holoterapi içinizde yanan intikam ateşini söndürmekte son derece etkin olacaktır. Gerçekten affetmek istediğinizde zorlandığınızın farkına varırsanız düşen enerjinizi tekrar eski seviyeye getirebilirsiniz. Çok kısa zamanda karşı tarafa zarar, acı ve zorluk verme duygunuzun söndüğünü fark edersiniz. 

Nefes Teknikleri İle Öfke Ve Kızgınlık Kontrolü

Kızgınlık çok hafif bir etkiden, şiddete kadar gidebilen bir duygudur. Öfkeyle birlikte beden üzerinde bir takım fizyolojik ve psikolojik değişimler görülür. Vücut biyokimyasında adrenalin ve noradrenalin hormonunun salınımı artar. Nefes alıp verme ve kalp atışı hızlanır. Göz bebekleri büyür ve tansiyon çıkar.

Kızgınlık birçok  nedene bağlı olarak kolayca gelişebilir. Bunlar kişinin dış dünyası ile ilgili olduğu kadar  içselde olabilir. Belli bir dozda kızgınlık normal ve hayatın devamı için gerekli sayılır. Belli bir düzeyi aşan kızgınlık durumlarında ise kendisine veya çevresine zarar verme görülebilir. Kızgınlık kontrol edilebilir bir duygudur ve önemli olan o sınırı koruyabilmektir.
Kızgınlık ve öfke kontrolünde kullanılan savunma sistemleri genellikle kızgınlığını sergileme,  sakinleştirme ve bastırma şeklindedir.
Kızgınlığını sergileyerek ifade etmek kontrolsüz bir şekilde saldırgan davranmak değil, gerektiği kadar hoşnutsuzluğunu bilinçli olarak gösterebilme durumudur.  Önemli olan duygu ve düşünceleri amacına uygun olarak diğerlerine doğru bir şekilde ifade etmektir. Kızgınlık ifade edilmek istendiğinde kontrolsüzlüğü engellemek için nefes kontrolü gerekir. Hızlanmış, kontrolden çıkmış duygu ve düşünce sistemini yavaşlatarak gerçek ihtiyacı belirlemek ve buna uygun davranış sergilemek için hiç ara vermeden on derin nefesi burundan hızla alıp, ağızdan yavaşça ohhh diyerek ya da hohlayarak vermek enerji blokajını çözer.
Sakinleştirme; dışsal tepkilerimizden çok içsel tepkilerimizi kontrol altına almamız anlamına gelir. Gerçekten kızgın ve kontrolsüz olmanın karşılığı olan bir nefes alma şekli vardır. Bu sakin ve gevşemiş durumda olduğunuzun tam tersi bir durumdur. Sakin ve kontrollü olduğunuzda nefes alışınız hızlı ama verişiniz yavaştır. Kızgın ve kontrolsüz olduğunuzda ise genellikle ağızdan yavaşça alınan nefes burundan hızla verilir. Halk arasında “burnundan soluyor” veya “boğalar gibi burnundan alev saçıyor”  sözleri kızgınlığın iyi birer ifadesidir.
Derin, düzenli ve dikkat odaklı nefes alış verişler vücut sistemini yavaşlatır. Daha uzun zamanda düşünerek hareket etmemizi sağlar. Kalp atışlarımızı ve hormonal sistemimizi dengeye sokar. Gereksiz adrenalin üreterek savaş ya da kaç etkisi yaratmamızı engeller. Kızgınlığın makul ve katlanılabilir bir seviyeye çekilmesine imkan sağlar.
Üçüncü yol ise bastırmadır. Burada öfke o an için bastırılıp daha sonra olumlu duygularla yer değiştirilerek kontrol altına alınmaya çalışılır. Bu yol sürekli kullanıldığında her zaman olumlu duygulara çevirmek mümkün olmayabilir. Bu durumda öfke içe yönelerek depresyon, somatizasyon gibi çeşitli rahatsızlıklara dönüşebilir. Duyguların gereği gibi zamanında ve ortamında ifade edilememesi birçok değişik rahatsızlıklara yol açar. Kişinin kızgınlık duyguları bastırıldığında daha sonra değişerek kin ve intikam alma gibi yollarla kendini gösterebilir. Kızgınlığın bastırılması çok özel durumlar dışında önerilmez.
Kızgınlığın kontrol altına alınması nefes teknikleri;
Her zaman nefes farkındalığı içinde olarak davranışları kontrol altında tutmak gerekir.
Gereksiz kızgınlığa yol açacak adrenalin salgısı oluşturmamak için sempatik sinir sistemini aktive edecek üst solunumdan kaçınmak, bunun yerine düzenli yumuşak damak ve diyafram eşleşmesi ile bütünsel nefes almaya ve kanın ph değerini düşük tutacak nefes döngüsü oluşturmaya gayret etmek gerekir.
Kızgınlık belirtileri görüldüğünde veya kızgınlığın farkına varıldığında on adet derin nefes arka arkaya alınması kalp ve karın bölgesinde oluşan blokajın dağılmasına ve elektriğin topraklanmasına yarar. 
Kızgınlık yaşama ihtimali yüksek olan bir durum öncesinde burundan hızla alıp yavaşça ağızdan vereceğiniz nefeslerle fizik, duygu ve düşünce bedenler üzerinde yavaşlama, sakinleşme ve gevşeme sağlanarak potansiyel kızgınlıklara karşı önlem alınabilir.
Her türlü önlem alınmasına rağmen giderilemeyen, obsesif bir görüntü alarak takıntı durumuna geçen kızgınlıklar için değiştirici ve dönüştürücü nefes teknikleri ile beyin sapı ve medulla üzerinde yoğunlaşan elektriği tamamen nötr hale getirmek mümkündür.
  
Nefes teknikleri içinde yer alan üç kısa bir uzun nefes çalışmaları Timus bezini ve bağışıklık sistemini aktive ettiği için kızgınlığa karşı dengeleme oluşturmak için kullanılması uygundur.

Mustafa Kartal


************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN


***********************************************

60 Nefes Çalışması

   Nefes çalışmasına başlayanların her gün yapmasını tavsiye ettiğim bu çalışma çok amaçlı olarak birçok farklı konuda fayda sağlamaktadır. Bu çalışma öncelikle; doğru nefes alıp vermeyi kazandıran bir çalışma olarak değil, fizik bedene bilinçli zorluk hazırlayarak direnç kazandıran ve nefeste güçlenmeyi sağlayan bir çalışma olarak düşünülmelidir. 
   Çalışma, bir dakika içerisindeki 60 saniyede 60 nefes alma esasına dayanır. Bir saniyede alıp verilecek güçlü nefeslerin her biri derin ve hızlı olmalıdır. Başlarken ilk yirmi nefeste daha yavaş olmalı, fakat nefes alışverişlerinin bir birine bağlı ve hiç bekleme yapılmadan gerçekleştirilmesi gerekir. İkinci yirmi sayıda 40’lı sayılara yaklaşılırken nefes alışverişleri hızlandırılır. Son 20 nefeste iyice hızlanarak neşe ve coşku içinde çalışma sonlandırılır.
    Nefes alışverişleri ağız iyice açılmış olarak, ağızdan ve burundan beraberce yapılmalı, alt ve üst solunum birlikte gerçekleştirilerek ciğer hacminin tamamı kullanılmalıdır..
   Nefes alışverişlerinin İlk yirmi sayında baş dönmesi başlar, kırklı sayılara doğru avuç içinde terleme, parmaklarda uyuşma görülür. Çalışmanın sonuna doğru iç sıkıntısı, çalışmayı bitirme isteği ve duygu kontrolünde zorlanma görülebilir. Çalışma bittikten sonra ağlama hissi, gülme ve aşırı sinirlilik ortaya çıkabilir. Sağlıklı bir insanda çalışma bittikten 15 saniye sonra tüm geçici rahatsızlıkların sonlanması gerekir. Çalışmayı bir süre yaparak dayanıklılık arttığında da bu geçici rahatsızlıklarda ortadan kalmaya başlar. Geçici rahatsızlıklar kısa zamanda iyileşmiyor ve uzun süre devam ediyorsa öncelikle alyuvar sayısında düşüklük ve böbreklerde yavaş çalışma sorunları akla gelmeli ve iyileştirmek için üzerinde durulmalıdır.
     Çalışma bittikten 15 saniye sonra tüm beden gevşer, düşüncede sessizlik ve sakinlik ortaya çıkar. Saf bilinç/saf tanıklık durumu denilen bu ruh halinde tam bir denge durumu vardır. Her şeye eşit uzaklıkta, ön yargısız, akışa izin verilen bir dinginlik durumu gözlenir. Bu durum farkındalık öğretilerinin hiçlik veya boşluk diye tanımladığı durumdur. Mutluluk ve huzur hissi vardır. 
    60 nefes çalışması, sempatik sinir sisteminin uyarılarak harekete geçirilmesini, sol beynin uyarılmasını sağladığı için uyanıklık, farkındalık artımı ve beta zihin seviyesi sağlar. Dikkat ve konsantrasyon artırır. Çalışmadan hemen sonra parasempatik sistem aktive olarak derin düşünce, yaratıcı zekâ ve tüm potansiyelleri kullanabilme kazancı oluşur.
    Çalışma her yerde ve har zaman yapılabilmesine rağmen sabah uykudan uyanıldığında gerçekleştirilirse çok hızlı uyanmak, kendine gelmek ve güne iyi bir başlangıç yapmak mümkün olabilir.
    Bu çalışma tüm heyecan kontrolsüzlükleri, konsantrasyon eksikliği, duygu bozuklukları, panik atak, anksiyete, depresyon ve polar bozukluklar gibi psikolojik sorunlarda etkindir. Her türlü nefes sorununu gidermek için kullanılır. Özellikle nefes çalışmalarına başlayanların karbondioksit toleransını artırmaları ve kan PH’ı üzerinde dengeleme sağlamaları açısından çok önemli bir çalışmadır. İstenilen performansa ulaşmak için günde üç kere değişik zamanlarda yapılması önerilir.  
     Çalışmanın farklı bir getirisi de tüm hormonları ve beyin kimyasını fabrika ayarlarına geri döndürerek orijinal ayarlarına çekmesidir.
    Bu uygulama her yerde her zaman yapılabilmesine karşın, geçici refleks kaybı yaratabileceği için araba veya iş makinesi kullanırken yapılmamalıdır.
 Mustafa Kartal
mkartalll@yahoo.com


************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN



***********************************************

Holotropik Nefes Teknikleri

   Bu özel teknikler bütünlüğü oluşturan veya başka manada dengeleyici nefes teknikleri olarak bilinmektedir Bilinç'in, hızlı solunum, uyarıcı müzik ve belirli kas gerici hareketlerle değiştirilmesidir. Ani ortaya çıkan ruhsal fenomenler ya da holotropik şuur halleri amaçlanır. Bu arada vucut kimyası çok hızlı değişir ve birçok konuda orijinal forma dönüş yaşanır.

   Holotropik nefes çalışmaları hızlı ve derin nefes alışlarla kana, alışık olduğu seviyenin üzerinde yüksek oranda oksijen yüklemeyi esas alır. Bu çalışmaların eğitmen eşliğinde ve kontrol altında yapılması gerektiğinden fazla açılmadan kendi düzenlediğim ve yeni başlayanlara uyguladığım, bir egzersizi bu konuda örnek olması için anlatayım.

   Önce yavaş ve sakin derin diyafram nefes alışverişleri ile kişi çalışmaya motive edilir, ortama alıştırılır ve dengelenmesi sağlanır. Nefes alışlar gittikçe tempo kazandırılarak hızlandırılır. Bu ön bir hazırlık aşamasıdır. Mümkünse çoşku yaratması için sert ritimli bir müzik açılır. Birkaç saniyelik bekleme süresinden sonra dudaklarınızın yirmi santim önünde imajine edilen muma doğum günü pastasının üflenerek söndürülmesi kuvvetinde, her seferinde ciğerlerin enaz üçte birinin boşalması temin edilecek şekilde, saniyede 2 kere ortalamasıyla üflenmeye başlanır. Üfleme sert ve kesik olmalıdır. Nefes alış verişinde konsantrasyon sadece nefes vermeye odaklıdır. Nefes alışlar dikkate alınmaz.

************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN


***********************************************
   Çalışmayı daha da kuvvetlendirmek için; üç kısa, bir uzun üfleme peryodu çalışmanın etkisini yükseltir. Bu peryodu önce yedi kere, daha sonra ondört kere seri nefeslerle aralıksız uygulamak gerekir. Dikkat edilmesi gereken ritmde hızlanma eğiliminin önüne geçilmesidir. Bu çalışma son derece normal ilerlerse yirmibirli periyot denenebilir. Muhtemelen ilk çalışmalarda daha yedili periyotlarda iken bile baş dönmesi ve halsizlik görülebilir. Bu oluştuğunda baş dönmesi geçene kadar çalışmaya ara vermek gerekir. Mide bulanması, ağza safra gelişi ve yüzde sararma olursa çalışmayı daha uygun bir zamana tehir etmek gerekir.

   Bu çalışma herşey yolunda gittiğinde yirmibirli periyotların üç tur tekrarıyla tamamlanır. Yaklaşık yarım saati bulan bu çalışmanın günde en az iki kere tekrarlanması uygundur.

   Normalde ağızdan ve burundan beraberce nefes alıp verilir. Çalışma esnasında baş dönmesi ve mide bulanması oluştuğunda fren yapmak anlamında sadece burundan nefes alıp verilmeye geçilir. Çalışma devam edereken kendini iyi hissetmeye başladığında tekrar ağız nefesi de devreye sokularak ağız ve burundan beraberce nefes alışverişlere devam edilir.

    Holotropik nefes çalışmaları mutlaka bir eğitmen eşliğinde kontrol altında yapılmalı mümkün olduğunca kendi başına denenmemelidir. Çalışma belli bir trans yaratabilme ihtimali taşıdığından en azından ilk zamanlarda çalışmayı gözlemliyen veya yöneten birine ihtiyaç vardır.

    Çalışma esnasında, sonrasında veya çalışmaya devam edilen günlerin bir zamanında, muhtemelen uykuda aniden vucutta bacaklardan başlayan ve bütün vucuda geçecek olan bir vibrasyon oluşacaktır. Ve yaklaşık birkaç dakika sürecektir. Bu sağılmanın başladığı anlamını taşır. Bunun arkasından bilinçaltını meşgul eden semptomlar açığa çıkabilir. Örneğin yüz ağlamaklı bir hal alabilir, Yada anlamsız bir kahkahalarla gülme, yada neferetle bakan bir yüz ortaya çıkabilir.

    Kişinin bu ortaya çıkacak oluşumlara karşı eğitimli ve beklenti içinde olması gerekirki, sağılım başladığında endişe ve korku yerini, tam bir teslimiyete ve akışa bırakabilsin.

Konrolleri Bırakmak

    Gelişen dünyamızda sorun yaşamaya devam ettiğimiz en önemli şey kontrol etme isteğimizdir. Kendimizi ve çevremizdekileri kontrol etmek istiyoruz. Birçoğumuz kontrollerin farkında bile değiliz. Üzerimizdeki kontrollerin farkına varıp  özgürleştirebilirsek, diğerleri üzerindeki kontrollerimizi de bırakmayı deneyebiliriz. 
    Düşüncelerimizi kontrol etmeye çalışıyoruz. Kötü düşüncelere sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Kötü bir insan olmanın korku ve endişesini taşıyoruz. Bu şekilde dengelerimizi bozan kontrollü bir yargıya sahip oluyoruz. Pozitif düşünmek, hayırlı düşünmek gibi kavramlar yaratıyoruz. “Olumsuz düşünceye sahip olamam, ben sadece iyi olanlara sahip olabilirim, bunun için İyi şeyler düşünmeliyim” diyoruz. 
     “Negatif sözler söyleyemem, sonra negatif  büyür, pozitifi ele geçirir” gibi şeyler söylüyoruz. Karanlık sözcüğünü bile söylemememiz gerektiğini düşünüyoruz ve bu sebepten bu kelimeyi bile kontrol ediyoruz. Aslında yaptığımız şey kendimizi sınırlamak ve üzerimizden akan enerjinin akışını kesmek oluyor.
     Bakışlarımızı, jest ve mimiklerimizi, nasıl görüntü verdiğimizi kontrol etmeye çalışıyoruz.  Kendimize çeki düzen verirken, giyinip kuşanırken hep kontrol ediyoruz.  Kendimizce beğenmediğimiz taraflarımızı saklayarak, kamufle ederek, içimizi dışımızdan farklı göstererek gelecek eleştirilere karşı kendimizi kontrol ediyoruz. Şimdi, bir an için kontrolleri bırakalım. Aynada gördüğümüz yüzümüz yerine, kendi gerçek benliğinize samimi bir bakış atalım. Gerçekten kim olduğunuzu görmeye çalışalım. Bazılarımız kontrol edip şöyle diyecek "Ben kendimi iyi hissetmek için güzelmişim gibi davranmak zorundayım” Bazıları da “Hiç de güzel değilim” diyecek. Buradan anlayacağız ki biz kendimizi kontrol ediyoruz. Biz önce yargılıyor, sonra yargımıza inanıyor ve yapışıp kalıyoruz. O yargıda bize yapışıp kalıyor. Nasıl göründüğümüzü kontrol ederek üzerimizde yeni kontroller oluşturuyoruz. Kontrolleri bile kontrol ediyoruz. Bir sabah kontrol etmeden özgürce istediğiniz gibi giyinin, nasıl giyineceğinizi kontrol etmeden, yargıları dikkate almadan, sadece olmak istediğiniz gibi. Ama kendimize izin vermeyeceğinizi göreceksiniz. Çünkü kontrolleri de kontrol ediyoruz.
     Ruhsallığımızı ve inançlarımızı kontrol etmeye çalışıyoruz. Varlığımızı bir seviyeye kadar geliştirdik ama şimdi de neyin doğru, neyin yanlış olduğu hakkında yeni kontroller oluşturuyoruz. Spiritüel inançlarınız sadece belirli şeyleri yapabileceğiniz noktasında kontroller oluşturmaya çalışıyorsa bunları da bırakmamız gerekiyor. O zaman bunu yıkmak adına bilerek kötü bir şey yapmalı, karşı kutbu deneyimleyerek ezberleri bozmaya çalışmalıyız.
     Kendi bolluğumuzla ilgili tüm şeyleri kontrol ediyoruz. Bolluğumuzu kontrol ederken şöyle diyoruz, "kazanabildiğim sadece bu kadar. Bu kadarına hakkım var. Sadece bu kadarına değerim" gibi yargılarla varlığımızı, tüm potansiyellerimizi ve bereketimizi kontrol ediyoruz. Fazlasıyla zengin olmak nasıl olurdu bir hayal edelim! Ama bunu yine de kontrol edeceğiz. Bir yandan istiyoruz, diğer yandan yine kontrol ederek sınırlıyoruz. Kişisel gelişim  öğretilerinde, ahlak, din ve felsefe konularında eğitim verenlerin para kazanmalarını ve gelir elde etmelerini kontrol ediyoruz. Onların kazançlarının ne olması ve olmaması konusunda kontroller oluşturuyor ve yargılıyoruz. Ama bu kontrollerin aslında kendi bereketimizi kontrol etmek, kendi imkânlarımızı sınırlamak ve bolluğumuzu kapatmak anlamına geldiğini hiç düşünmüyoruz.  
    Şu anda gerçeklik dünyamızda kendimize yüklediğimiz bir sürü kontrol var. En ilginçlerinden biriside, kendimize kızmamız için bile izin vermiyor oluşumuz. Erdemli bir insan olduğunuzu söyleyerek kızmamak gerektiğini düşünüyoruz. Tanrı kızmaz, diyoruz. Oysaki Tanrı kızar. Tanrı bunu bizde bedenlenerek üzerimizde deneyimler. Tanrının kızması bunun diğer insanlara zarar verecek biçimde gelişmesini gerektirmiyor. 
     Nazik konuşmaya çalışarak kontrol etmeye çalışıyoruz. Ve “bunu sevgi adına yapıyorum” diyoruz. Ama bu sevgi değil, kendimizi boğuyoruz, çevremizdeki diğer insanları boğuyoruz. “Tüm kontrolleri kaldırırsam birini dövebilirim. İstemediğim şeyleri söyleyerek canını acıtabilirim” diyoruz. Dürüst ve açık olmak yerine kontrol etmeyi tercih ediyoruz.
    Diyoruz ki,” kontrolü elden bırakırsam buzdolabında ve yiyecek dolabında ne varsa mideye indiririm. Kontrol etmem gerekiyor, çünkü bunu yapmazsam şişmanlayacağım. Çikolatalar, kekler, pastalar, şarap ve diğer içkiler için kendimi kontrol etmek zorundayım. Toplumda saygı kazanmam için toplumun kabul ettiği gibi görünmem gerekiyor, topluluk içinde gürültü çıkartmamak için kendimi kontrol etmek zorundayım” diyoruz.

Bu kontroller nedir biliyor musunuz?
   
Enerjinin kısıtlanmasıdır. Enerjinin sınırlanmasıdır. Kontroller aslında tam anlamıyla gelişmemizi yavaşlatıyorlar, bizi hapsediyorlar. Bu içsel varlığımızın kendi yolunu bulamamasının sonucu olarak kendi kimliğine tutunmasıdır. Eski anlayışlarımız karşısında , yeni anlayışlar oluşturamadığımız için benlik kendini korumaya çalışıyor, hepsi bu. Bu yazıdan etkilenseniz ve kontrol etmemek noktasında karar verseniz bile yinede kendimizi kontrol edebiliriz.  “Bir ya da iki kontrolü bırakıyormuş gibi yapıp bir deneyeyim, Ama kontrollerimin tamamını bırakacak olursam kendimi aptal yerine koymuş olabilirim. Sonra kim bilir yaşantım ne olur? Başkaları buna ne der?” diyerek sınırlar koyabiliriz. Buna şimdiden hazırlıklı olmak gerekiyor. Çünkü onlar söyleyecekler, hem de korktuğumuz ve duymak istemediğimiz şeyleri söyleyecekler ama onların söyleyeceklerinin hiç bir önemi yok.
    Kendimize izin verdiğimiz zaman, her şey değişebilir. Gerçek değişimlere hazır mıyız? Kendinize tümüyle güvenmeye hazır mıyız?  İşte bütün mesele bu. Sahip olduğunuz sembolik kontrolleri ve gerçek kontrolleri bırakabilecek kadar bütüne ve kendimize güveniyor muyuz? Kontrolleri bırakabilir miyiz?
    Şimdi, tüm bunlar için savaşmamız gerektiğini söyleyerek söyle diyeceğiz. Belli şeyleri yapmak içinde, yine kontrollere sahip olmam gerekiyor. Bunlardan kurtulmak için gerçekten kontrollere ihtiyacınız var mı?  Örneğin “arabamı kullanırken kontrol etmem gerekiyor” diyoruz. Düşünün bakalım siz arabanızı aşırı dikkat verdiğiniz ve çarpmamaya dikkat ettiğiniz zaman mı, yoksa rahat ve her şeye izin verdiğiniz zaman mı daha iyi ve sağlıklı kullanıyorsunuz. Ayrıca kontrol gerekiyor mu? 
       Ama görüyoruz ki, kontroller, inanç sistemleri, gelenekler, toplum psikolojisi bizi etkilemiş. Peki onlarla ilgili ne yapmalıyız? Onları severiz, onları kutsarız, izin veririz, bırakırız ve giderler. Yani onları salıvermemiz gerekiyor. Her şeyi kontrol etmediğimiz, kontrol etmek için enerji harcamadığımız bir yaşam acaba nasıl olurdu?  Birçoğumuz toplu bilincin ötesine geçmeye kabul verdik. Yükselmeye çalışıyoruz. Ama şimdi kontrolleri bırakmamız gerekiyor ki oluşturduğumuz kalitemiz ortaya çıksın. Şapka düşsün kel görünsün. Bunun için kendimizi kandırmaktan ve olduğumuzdan fazlasını göstermekten vazgeçmemiz gerekiyor.
    Hem duyularımızı kontrol ediyoruz. Hem de akışa bırakmak, yargılamamak, ummamak, beklememek ve neticeye bağlamamak gerektiğini bildiğimizi söylüyoruz. Kontrolleri bırakmak gerektiğini bilsek bile en uygunsuz zamanlarda kontroller oluşturmaya ve akışa karşı kürek çekmeye devam ediyoruz. Oysaki ışığı ve aydınlığı düşündüğümüz bir çalışmaya adanmışlığımızla ilgili kontroller oluşturuyoruz. “Sadece iyi düşünmeliyiz, çünkü kötü düşünecek olursak kesinlikle dünyaya zarar vereceğiz ve doğal yaşamı engelleyeceğiz” gibi bir varsayımla kontrol oluşturuyoruz. Oysaki uzun zamandır böyle düşünmemize rağmen dünya hâlâ sağlam ve beklenildiği gibi kıyamet gelmiyor.
    Paramızı o denli kontrol ediyoruz ki bu bize acı veriyor. Paranın her şeye bedel olduğuna inanıyoruz. Kasamıza, cebimize ve çek defterimize bakıp kontrol ediyor ve her bir kuruşu hesap etmek ve dengeli bir bütçe oluşturmak gerektiğini zannediyoruz. Neyi paylaşırsak onu çoğaltacağımızı, kontrolü elden bıraktığınız da hayal bile edemeyeceğiniz yollardan bize geri geleceğini bildiğimiz halde yorucu, kısıtlayıcı, doğal olmayan ve uygunsuz para kontrolünden vazgeçemiyoruz. Birkaç doları alıp yere atarsak ne olur? Cüzdanımız da tuttuğumuz paraları dökmekten, saçmaktan korkuyoruz.  Para enerjisinin bizi terk edeceğini sanıyoruz? Ekonomi ile ilgili bilgimiz olmadığını, finansal pazarlara ait ilgimiz olmadığını düşünüyoruz ve şu anki işimizi ve ya gelir akışımızı kaybettiğimizde her şeyin sonu gelecek zannediyor, kont roller ve kısıtlamalar koyuyor, bunlara sahip çıkıyor ve kabul veriyoruz! Belki de para kazanmak yeniden akışa sokulacak en kolay şeyler den biridir ve biz bunu hiç düşünmüyoruz.
     Her türlü kontrolü bırakmamız gerekiyor. Belli bir fiziksel özüre sahip olduğumuzu söyleyen kontrolü de bırakacağız. Kendimizin saf hale dönmemize izin vereceğiz. Bunların tamamının bizi götüreceği yer kontrollerin salınması, hikâyenin salıverilmesidir. Her bir kontrolümüzü  kutsamanın, özgür ve açık olmasını istemenin bizi götüreceği yer hepinizin üzerinde konuşacağı, yazacağı ve diğerlerine öğreteceği bir şeydir. Bu eş zamanlı yaşamdır.
   Geçmişte enerjimizi maddede tutmak çok zordu. Buraya kadar gelebilmek için kontrol oluşturduk, çünkü oluşturmamız gerekiyordu.  Bu yüzden bizi burada tutacak, dünyada oluşumuzu kolaylaştıracak bir sürü kontroller oluşturduk. Yaşamımızı bu kontrollerin üzerine kurduk. Şimdi onları salıvermek zamanıdır. Artık bilinçli olarak kontrolleri elden bırakalım. Kontrolsüz, kısıtlamasız, her şeyin akışta olduğu bir hali isteyelim Daha fazlasını oluşturabilmek ve diğer potansiyellerimizi aktive edebilmek için kendimize ve diğerlerine izin vermek tüm kontrollerimizi sonlandırmak zorundayız. Varlığımızın tümüyle burada, şimdide ve aynı zamanda tüm olasılıklarda var olabilmesi için artık o kontrollere ihtiyacımız yok. Kontroller bitti.

Kaynak : Mustafa Kartal