Nefes etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Nefes Teknikleri İle Öfke Ve Kızgınlık Kontrolü

Kızgınlık çok hafif bir etkiden, şiddete kadar gidebilen bir duygudur. Öfkeyle birlikte beden üzerinde bir takım fizyolojik ve psikolojik değişimler görülür. Vücut biyokimyasında adrenalin ve noradrenalin hormonunun salınımı artar. Nefes alıp verme ve kalp atışı hızlanır. Göz bebekleri büyür ve tansiyon çıkar.

Kızgınlık birçok  nedene bağlı olarak kolayca gelişebilir. Bunlar kişinin dış dünyası ile ilgili olduğu kadar  içselde olabilir. Belli bir dozda kızgınlık normal ve hayatın devamı için gerekli sayılır. Belli bir düzeyi aşan kızgınlık durumlarında ise kendisine veya çevresine zarar verme görülebilir. Kızgınlık kontrol edilebilir bir duygudur ve önemli olan o sınırı koruyabilmektir.
Kızgınlık ve öfke kontrolünde kullanılan savunma sistemleri genellikle kızgınlığını sergileme,  sakinleştirme ve bastırma şeklindedir.
Kızgınlığını sergileyerek ifade etmek kontrolsüz bir şekilde saldırgan davranmak değil, gerektiği kadar hoşnutsuzluğunu bilinçli olarak gösterebilme durumudur.  Önemli olan duygu ve düşünceleri amacına uygun olarak diğerlerine doğru bir şekilde ifade etmektir. Kızgınlık ifade edilmek istendiğinde kontrolsüzlüğü engellemek için nefes kontrolü gerekir. Hızlanmış, kontrolden çıkmış duygu ve düşünce sistemini yavaşlatarak gerçek ihtiyacı belirlemek ve buna uygun davranış sergilemek için hiç ara vermeden on derin nefesi burundan hızla alıp, ağızdan yavaşça ohhh diyerek ya da hohlayarak vermek enerji blokajını çözer.
Sakinleştirme; dışsal tepkilerimizden çok içsel tepkilerimizi kontrol altına almamız anlamına gelir. Gerçekten kızgın ve kontrolsüz olmanın karşılığı olan bir nefes alma şekli vardır. Bu sakin ve gevşemiş durumda olduğunuzun tam tersi bir durumdur. Sakin ve kontrollü olduğunuzda nefes alışınız hızlı ama verişiniz yavaştır. Kızgın ve kontrolsüz olduğunuzda ise genellikle ağızdan yavaşça alınan nefes burundan hızla verilir. Halk arasında “burnundan soluyor” veya “boğalar gibi burnundan alev saçıyor”  sözleri kızgınlığın iyi birer ifadesidir.
Derin, düzenli ve dikkat odaklı nefes alış verişler vücut sistemini yavaşlatır. Daha uzun zamanda düşünerek hareket etmemizi sağlar. Kalp atışlarımızı ve hormonal sistemimizi dengeye sokar. Gereksiz adrenalin üreterek savaş ya da kaç etkisi yaratmamızı engeller. Kızgınlığın makul ve katlanılabilir bir seviyeye çekilmesine imkan sağlar.
Üçüncü yol ise bastırmadır. Burada öfke o an için bastırılıp daha sonra olumlu duygularla yer değiştirilerek kontrol altına alınmaya çalışılır. Bu yol sürekli kullanıldığında her zaman olumlu duygulara çevirmek mümkün olmayabilir. Bu durumda öfke içe yönelerek depresyon, somatizasyon gibi çeşitli rahatsızlıklara dönüşebilir. Duyguların gereği gibi zamanında ve ortamında ifade edilememesi birçok değişik rahatsızlıklara yol açar. Kişinin kızgınlık duyguları bastırıldığında daha sonra değişerek kin ve intikam alma gibi yollarla kendini gösterebilir. Kızgınlığın bastırılması çok özel durumlar dışında önerilmez.
Kızgınlığın kontrol altına alınması nefes teknikleri;
Her zaman nefes farkındalığı içinde olarak davranışları kontrol altında tutmak gerekir.
Gereksiz kızgınlığa yol açacak adrenalin salgısı oluşturmamak için sempatik sinir sistemini aktive edecek üst solunumdan kaçınmak, bunun yerine düzenli yumuşak damak ve diyafram eşleşmesi ile bütünsel nefes almaya ve kanın ph değerini düşük tutacak nefes döngüsü oluşturmaya gayret etmek gerekir.
Kızgınlık belirtileri görüldüğünde veya kızgınlığın farkına varıldığında on adet derin nefes arka arkaya alınması kalp ve karın bölgesinde oluşan blokajın dağılmasına ve elektriğin topraklanmasına yarar. 
Kızgınlık yaşama ihtimali yüksek olan bir durum öncesinde burundan hızla alıp yavaşça ağızdan vereceğiniz nefeslerle fizik, duygu ve düşünce bedenler üzerinde yavaşlama, sakinleşme ve gevşeme sağlanarak potansiyel kızgınlıklara karşı önlem alınabilir.
Her türlü önlem alınmasına rağmen giderilemeyen, obsesif bir görüntü alarak takıntı durumuna geçen kızgınlıklar için değiştirici ve dönüştürücü nefes teknikleri ile beyin sapı ve medulla üzerinde yoğunlaşan elektriği tamamen nötr hale getirmek mümkündür.
  
Nefes teknikleri içinde yer alan üç kısa bir uzun nefes çalışmaları Timus bezini ve bağışıklık sistemini aktive ettiği için kızgınlığa karşı dengeleme oluşturmak için kullanılması uygundur.

Mustafa Kartal


************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN


***********************************************

60 Nefes Çalışması

   Nefes çalışmasına başlayanların her gün yapmasını tavsiye ettiğim bu çalışma çok amaçlı olarak birçok farklı konuda fayda sağlamaktadır. Bu çalışma öncelikle; doğru nefes alıp vermeyi kazandıran bir çalışma olarak değil, fizik bedene bilinçli zorluk hazırlayarak direnç kazandıran ve nefeste güçlenmeyi sağlayan bir çalışma olarak düşünülmelidir. 
   Çalışma, bir dakika içerisindeki 60 saniyede 60 nefes alma esasına dayanır. Bir saniyede alıp verilecek güçlü nefeslerin her biri derin ve hızlı olmalıdır. Başlarken ilk yirmi nefeste daha yavaş olmalı, fakat nefes alışverişlerinin bir birine bağlı ve hiç bekleme yapılmadan gerçekleştirilmesi gerekir. İkinci yirmi sayıda 40’lı sayılara yaklaşılırken nefes alışverişleri hızlandırılır. Son 20 nefeste iyice hızlanarak neşe ve coşku içinde çalışma sonlandırılır.
    Nefes alışverişleri ağız iyice açılmış olarak, ağızdan ve burundan beraberce yapılmalı, alt ve üst solunum birlikte gerçekleştirilerek ciğer hacminin tamamı kullanılmalıdır..
   Nefes alışverişlerinin İlk yirmi sayında baş dönmesi başlar, kırklı sayılara doğru avuç içinde terleme, parmaklarda uyuşma görülür. Çalışmanın sonuna doğru iç sıkıntısı, çalışmayı bitirme isteği ve duygu kontrolünde zorlanma görülebilir. Çalışma bittikten sonra ağlama hissi, gülme ve aşırı sinirlilik ortaya çıkabilir. Sağlıklı bir insanda çalışma bittikten 15 saniye sonra tüm geçici rahatsızlıkların sonlanması gerekir. Çalışmayı bir süre yaparak dayanıklılık arttığında da bu geçici rahatsızlıklarda ortadan kalmaya başlar. Geçici rahatsızlıklar kısa zamanda iyileşmiyor ve uzun süre devam ediyorsa öncelikle alyuvar sayısında düşüklük ve böbreklerde yavaş çalışma sorunları akla gelmeli ve iyileştirmek için üzerinde durulmalıdır.
     Çalışma bittikten 15 saniye sonra tüm beden gevşer, düşüncede sessizlik ve sakinlik ortaya çıkar. Saf bilinç/saf tanıklık durumu denilen bu ruh halinde tam bir denge durumu vardır. Her şeye eşit uzaklıkta, ön yargısız, akışa izin verilen bir dinginlik durumu gözlenir. Bu durum farkındalık öğretilerinin hiçlik veya boşluk diye tanımladığı durumdur. Mutluluk ve huzur hissi vardır. 
    60 nefes çalışması, sempatik sinir sisteminin uyarılarak harekete geçirilmesini, sol beynin uyarılmasını sağladığı için uyanıklık, farkındalık artımı ve beta zihin seviyesi sağlar. Dikkat ve konsantrasyon artırır. Çalışmadan hemen sonra parasempatik sistem aktive olarak derin düşünce, yaratıcı zekâ ve tüm potansiyelleri kullanabilme kazancı oluşur.
    Çalışma her yerde ve har zaman yapılabilmesine rağmen sabah uykudan uyanıldığında gerçekleştirilirse çok hızlı uyanmak, kendine gelmek ve güne iyi bir başlangıç yapmak mümkün olabilir.
    Bu çalışma tüm heyecan kontrolsüzlükleri, konsantrasyon eksikliği, duygu bozuklukları, panik atak, anksiyete, depresyon ve polar bozukluklar gibi psikolojik sorunlarda etkindir. Her türlü nefes sorununu gidermek için kullanılır. Özellikle nefes çalışmalarına başlayanların karbondioksit toleransını artırmaları ve kan PH’ı üzerinde dengeleme sağlamaları açısından çok önemli bir çalışmadır. İstenilen performansa ulaşmak için günde üç kere değişik zamanlarda yapılması önerilir.  
     Çalışmanın farklı bir getirisi de tüm hormonları ve beyin kimyasını fabrika ayarlarına geri döndürerek orijinal ayarlarına çekmesidir.
    Bu uygulama her yerde her zaman yapılabilmesine karşın, geçici refleks kaybı yaratabileceği için araba veya iş makinesi kullanırken yapılmamalıdır.
 Mustafa Kartal
mkartalll@yahoo.com


************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN



***********************************************

Nefes – Evrene Bir Köprü – 1 / OSHO

Gerçek her zaman buradadır. Bu zaten böyle. Gelecekte ulaşılacak bir şey değildir. Burada ve şimdi gerçek sensin, bu yüzden gerçek, yaratılacak bir şey değildir, tertiplenecek ya da aranacak bir şey değildir. Bunu iyice anla; o zaman bu teknikleri anlamak ve yapmak kolay olur.
Zihin bir arzulama mekanizmasıdır. Zihin daima arzu içindedir, daima bir şey aramakta, bir şey sormaktadır. Her zaman hedef gelecektedir; zihin şu anla hiç ilgilenmez. Zihin şu anda hareket edemez, yeri yoktur. Zihnin hareket etmek için geleceğe ihtiyacı vardır. Geçmişte ya da gelecekte hareket edebilir. Şu anda hareket edemez, yeri yoktur. Gerçek şu andadır ve zihin hep gelecekte ya da geçmiştedir, bu yüzden zihin ile gerçek bir araya gelemez.
Zihin dünyevi hedefler aradığı zaman zor olmaz, sorun saçma değildir; çözülebilir. Ama zihin gerçeği aramaya başladığında çabanın kendisi saçma olur, çünkü gerçek burada ve şu andadır ve zihin her zaman orada ve o zamandadır. Bir araya gelemezler. Bu yüzden önce şunu anla; gerçeği arayamazsın. Onu bulabilirsin, ama arayamazsın. Aramanın kendisi engeldir.
Aramaya başladığın anda, kendinden uzaklaşmışsındır, çünkü sen her zaman şu andasın. Arayıcı hep şu andadır ve arayış gelecektedir, her ne arıyorsan, bir araya gelemeyeceksin. Lao Tzu şöyle der: “Arama; aksi halde kaçırırsın. Aramayı bırak ve bul. Arama ve bul.”
Şiva’nın bütün bu tekniklerinin amacı basitçe zihni gelecekten ya da geçmişten şu ana çevirmektir. Aradığın şey zaten oradadır, zaten öyledir. Zihnin arayıştan aramayışa döndürülmesi gereklidir. Bu güçtür. Düşünsel olarak düşünürsen çok güçtür. Zihni arayıştan aramayışa nasıl döndürmeli? Çünkü o zaman zihin, aramayışın kendisini hedef yapar! O zaman zihin der ki: “Arama.” O zaman zihin der ki: “Aramamalıyım.” O zaman zihin der ki: “Şimdi hedefim; aramamak. Artık arzusuzluk durumunu arzuluyorum.” Arayış yine başlamıştır, arzu arka kapıdan yine girmiştir. İşte bu  yüzden dünyevi hedefler arayan insanlar vardır ve dünyevi hedefler aramadıklarını düşünen insanlar vardır. Tüm hedefler dünyevidir, çünkü “arayış” dünyadır.
Bu yüzden dünyevi olmayan hiçbir şey arayamazsın. Aradığın anda, aradığın şey dünyevi olur. Tanrı’yı arıyorsan, Tanrın dünyanın bir parçasıdır. Mokşa’yı arıyorsan, özgürleşmeyi, nirvana’yı; özgürleşmen dünyanın bir parçasıdır, çünkü arayış dünyadır, arzulama dünyadır. Bu yüzden nirvana’yı arzulayamazsın, arzusuzluğu arzulayamazsın. Düşünsel olarak anlamaya çalışırsan, bir bulmacaya  dönüşür.
Şiva, bu konuda hiçbir şey söylemez, hemen teknikler vermeye başlar. Onlar düşünsel değildir. Devi’ye şöyle demez: “Gerçek buradadır. Onu arama, o zaman bulursun.” Hemen teknikler verir. O teknikler düşünsel değildir. Onları yap, o zaman zihin döner. Dönüş yalnızca bir sonuçtur, yalnızca bir yan ürün; bir hedef değil. Dönüş yalnızca bir yan üründür.
Bir tekniği yaparsan, zihnin geleceğe ya da geçmişe yaptığı yolculuktan döner. Aniden kendini ‘şu an’da bulursun. İşte bu yüzden Buda teknikler vermiştir, Lao Tzu teknikler vermiştir, Krishna teknikler vermiştir. Ama onlar tekniklerini hep düşünsel kavramlarla sunarlar. Yalnızca Şiva farklıdır. O hemen teknikler verir, ama düşünsel anlayış vermez, düşünsel giriş vermez, çünkü zihnin hileci olduğunu bilir, olası en sinsi şey olduğunu bilir. Zihin her şeyi bir soruna dönüştürebilir. Aramayış sorun olur.
Bana gelip nasıl arzu edilmeyeceğini soran insanlar var. Onlar arzusuzluğu arzuluyorlar. Biri onlara söylemiş ya da bir yerlerde okumuşlar ya da ruhani dedikodular duymuşlar, arzulamazsan mutluluğa erişeceğini, arzulamazsan özgür olacağını, arzulamazsan acı çekmeyeceğini duymuşlar, bu yüzden nasıl arzulanmayacağını sorarlar. Zihinleri onlara oyunlar oynamaktadır. Hala arzulamaktadırlar, yalnızca artık hedef değişmiştir. Eskiden para arzuluyorlardı, şöhret arzuluyorlardı, prestij arzuluyorlardı, güç arzuluyorlardı. Artık arzusuzluğu arzuluyorlar. Yalnızca hedef değişmiş ve onlar aynı kalmışlar ve arzuları aynı kalmış. Ama şimdi arzu daha aldatıcı olmuş.
Bu yüzden, Şiva hiçbir giriş yapmadan hemen ilerler. Hemen tekniklerden bahsetmeye başlar. Bu teknikler, eğer izlenirse, aniden zihnini döndürürler: Zihin ‘şu an’a gelir. Ve zihin şu ana geldiğinde durur, artık yoktur. Şu anda bir zihin olamazsın, bu imkansızdır. Şu anda, burada ve şu andaysan, nasıl bir zihin olabilirsin? Düşünceler durur, çünkü hareket edemezler. Şu anda hareket edilecek yer yoktur. Şu andaysan, nasıl hareket edebilirsin? Zihin durur, zihinsizliğe ulaşırsın.
Bu yüzden, asıl önemli olan nasıl burada ve şu anda olacağındır. Deneyebilirsin, ama çaba boşuna olabilir… Çünkü şu anda olmayı bir hedef haline getirirsen, o zaman hedef geleceğe kaymıştır. Nasıl şu anda olunacağını sorarsan, yine gelecek hakkında soru sormaktasındır. “Nasıl şimdide olunur? Nasıl burada ve şu anda olunur?” diye sorarken şu an geçmektedir. Sen soru sorarken şu an geçmektedir ve zihnin gelecekte düşler görmeye, yaratmaya başlar: Bir gün hiç hareket olmadığı, hiç güdü olmadığı, hiç arayış olmadığı bir zihin durumuna erişeceksin ve o zaman mutluluk olacak… Bu durumda nasıl şu anda olunur?
Şiva bu konuda hiçbir şey söylemez, yalnızca bir teknik verir. Sen bu tekniği uygularsın ve aniden burada ve şu anda olduğunu görürsün. Ve senin burada ve şu anda olman gerçektir, özgürlüktür, nirvanadır.
İlk dokuz teknik nefesle ilgilidir. Bu yüzden nefese dair bir şeyi anlayalım ve sonra tekniklere geçelim. Doğum anından ölüm anına kadar devamlı nefes alıp veririz. Bu iki nokta arasında her şey değişir. Her şey değişir, hiçbir şey aynı kalmaz; doğum ile ölüm arasındaki tek daimi şey nefestir.
Çocuk genç olur; genç yaşlanır. Hastalık kapar, bedeni çirkinleşir, hasta olur; her şey değişir. Mutlu olur, mutsuz olur, acı çeken; her şey değişmeye devam eder. Ama bu iki nokta arasında ne olursa olsun, insanın nefes alıp vermesi gerekir. Mutlu ya da mutsuz, genç ya da yaşlı, başarılı ya da başarısız… Ne olduğun önemsizdir… Bir şey kesindir: Doğum ve ölüm arasında nefes alıp vermelisin.
Nefes alıp vermek daimi bir akımdır; bir aralık mümkün değildir. Tek bir an bile nefes almayı unutsan, artık var olamazsın. İşte bu yüzden senin nefes alman gerekmez, çünkü o zaman zor olur. İnsan bir an için nefes almayı unutabilir, o zaman hiçbir şey yapılamaz. Bu yüzden, aslında nefes alan sen değilsin, çünkü sana ihtiyaç yoktur. Derin uykuda olursun ve nefes alıp vermen devam eder; baygın olursun ve nefes alıp vermen devam eder; derin komada olursun nefes alıp vermen devam eder. Sana ihtiyaç yoktur; nefes sana rağmen devam eden bir şeydir.
Bu kişiliğindeki daimi faktörlerden biridir: Yaşam için çok gerekli ve temel bir şeydir nefes. Nefessiz yaşayamazsın. Bu yüzden nefes ve yaşam eşanlamlı anlamlı olmuştur. Nefes yaşamın mekanizmasıdır ve yaşam nefesle derinden ilişkilidir. İşte bu yüzden Hindistan’da ona prana deriz. İkisi için tek bir sözcük vermişizdir. Prana canlılık demektir. Yaşamın nefesindir.
Nefesin seninle bedenin arasında bir köprüdür. Bu köprü seni bağlamakta bedeninle ilişkilendirmektedir. Nefes yalnızca bedeninle aranda bir köprü değil aynı zamanda seninle evren arasında da bir köprüdür. Beden yalnızca sana gelen sana daha yakın olan evrendir.
Bedenin evrenin bir parçasıdır. Bedendeki her şey evrenin parçasıdır: Her zerresi, her hücresi… Evrene en yakın yaklaşımdır. Nefes köprüdür. Köprü yıkılırsa artık bedeninde olmazsın. Köprü yakılırsa artık evrende olmazsın. Bilinmeyen bir boyuta geçersin; o durumda, zaman ve uzamda bulunamazsın. Bu yüzden, nefes aynı zamanda seninle zaman ve uzam arasında köprüdür.
Bu yüzden nefes çok önemli olmuştur; en önemli şey… Bu yüzden ilk dokuz teknik nefesle ilgilidir… Nefesle bir şeyler yapabilirsen, aniden şu ana dönersin. Nefesle bir şey yapabilirsen, yaşamın kaynağına erişirsin. Nefesle bir şey yapabilirsen zamanı ve uzamı aşabilirsin. Nefesle bir şey yapabilirsen, dünyada ve aynı zamanda dünyanın ötesinde olursun.
Nefesin iki noktası vardır. Biri bedene ve evrene dokunduğu yer, diğeri sana ve evreni aşana dokunduğu yer. Biz nefesin yalnızca bir kısmını biliyoruz. Evrene, bedene girdiği zaman onu biliriz. Ama o aynı zamanda bedenden “bedensiz”e, “bedensiz”den bedene hareket etmektedir. Biz diğer noktayı bilmeyiz. Diğer noktanın, köprünün diğer parçasının, köprünün diğer kutbunun farkına varırsan, aniden dönüşürsün, farklı bir boyuta nakledilirsin.
Ama unutma, Şiva’nın söyleyeceği Yoga değildir, Tantra’dır. Yoga da nefes üzerinde çalışır, ama Yoga’nın ve Tantra’nın çalışmaları temelde farklıdır. Yoga nefes alıp vermeyi sistemleştirmeye çalışır. Nefesini sistemleştirirsen iyileşirsin. Nefesini sistemleştirir, sırlarını bilirsen ömrün uzar; daha sağlıklı olur ve daha uzun yaşarsın. Daha güçlü, daha enerji dolu, daha canlı, daha genç ve daha taze olursun.
Ama Tantra bununla ilgilenmez. Tantra nefesin sistemleştirilmesi ile ilgilenmez, nefesi yalnızca içe dönüş için bir teknik olarak kullanmakla ilgilenir. İnsanın özel bir nefes alıp verme tarzı denemesi gerekmez, özel bir nefes alıp verme sistemi ya da özel bir nefes alıp verme ritmi… Hayır! İnsanın olduğu gibi nefes alıp vermesi gerekir. İnsanın yalnızca nefesteki belirli noktaların farkına varması gerekir.
Belirli noktalar vardır, ama biz onların farkında değilizdir. Biz hep nefes alıp veriyorduk ve nefes alıp vermeye devam edeceğiz… Nefes alıp vererek doğduk ve nefes alıp vererek öleceğiz, ama belirli noktaların farkında değiliz… Ve bu tuhaf. İnsan arıyor, uzayın derinliklerini araştırıyor. İnsan aya gidiyor; insan daha uzağa ulaşmaya çalışıyor, yeryüzünden uzaya… Ve insan daha yaşamının en yakın parçasını öğrenmedi. Nefeste, hiç gözlemlemediğin belirli noktalar var; o noktalar kapılardır; farklı bir dünyaya, farklı bir benliğe, farklı bir bilince girmek için kullanabileceğin, sana en yakın kapılar… Ama onlar çok incelikli.
Ayı gözlemlemek çok güç değildir. Aya ulaşmak bile çok güç değildir; büyük bir yolculuktur. Mekanize olmak gerekir, teknolojiye ihtiyacın olur, toplanmış bilgilere ihtiyacın olur ve sonra ona ulaşabilirsin. Nefes alıp vermek sana en yakın şeydir ve bir şey sana ne kadar yakınsa, onu algılamak o kadar güç olur. Ne kadar yakınsa o kadar güç olur; ne kadar açıksa o kadar güç olur. Sana o kadar yakındır ki, seninle nefesin arasında boşluk yoktur. Ya da öylesine küçük bir boşluk var ki, çok titiz bir incelemeye ihtiyaç var, ancak o zaman belirli noktaların farkına varırsın. Bu noktalar bu tekniklerin temelidir. Bu yüzden her tekniği ele alacağım.

Empati ile Güçlenin

EVE DÖNÜŞ
İç dünyanızın derinliklerine ait katmanlar olan enerji bedenlerinizde olup bitenlerin daha çok farkına varabilmenizin bir başka yoluda “Eve Dönüş” çalışmasıdır.  
Tüm talimatları baştan sona okuyun. Daha sonra adım adım uygulamaya geçin (gerektiği zaman bir gözünüzü açarak sayfaya bakabilirsiniz).
Bu uzun bir teknik olduğundan dolayı, her bir adım için kendinize 30 saniye izin vermek isteyebilirsiniz. Tekniği bir ya da iki kere yaptıktan sonra tekniği takip eden özete göz atabilirsiniz. Eve dönüş tekniğinde pek çok aşama olmasına karşın basit bir tekniktir. Amacımız hiçbir şeyi değiştirmeye çalışmadan çevrenizdeki şeyleri fark etmektir.
1. 10-15 dakika boyunca yalnız kalabileceğiniz ve kendinizi rahat hissedebileceğiniz bir yerde oturun.
2. Gözlerinizi kapatarak nefes alın: en az yedi kere içinizdeki Titreşimleri Artıran Nefes alın; yani nefesinizi burnunuzdan içinize çekerek ağzınızdan verin. Neden bu şekilde nefes alıp veriyoruz? Nefesinizi burnunuzdan içinize çekmek vibrasyonlarınızı yükseltme niyetinizle birleşerek vibrasyonlarınızı arttırır. Nefesinizi ağzınızdan vermek ise, üzerinizden yorgunluğunuzu, şüphelerinizi ve üzüntülerinizi atmak niyetinizle birleşerek bu olumsuz hislerden kurtulmanızı sağlar. Hayatınız boyunca çektiğiniz üzüntüler elbette Titreşim Artıran Nefeslerle birlikte birdenbire ortadan kaybolmayacak; ancak bu yöntemle adete bir muzun kabuğunu soyup atar gibi yüzey geriliminizi de soyup atabilirsiniz. Titreşim Artıran Nefesler bilincinizin de daha çok farkına varmanızı sağlarlar; bu yüzden iç sesinizin daha çok farkına varmak istediğiniz zamanlar da bu şekilde nefes alıp verin. Ve bilincinizin aracılığıyla yolculuk yapmak istediğinizde, Titreşim Artıran Nefesler istediğiniz yere gitmeniz konusunda size yardımcı olabilirler.
3. Nefes seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: “Nefes, tam şu anda bana neler söylüyorsun?” Dikkatinizi nefesinizin seviyesine yönlendirin. Bu seviyede kendinizi yumuşak nüansların farkına varırken bulacaksınız; Nefesi içine çekmenin niteliği ve süresi, derinliği, hangi burun deliğinin daha aktif olduğu, nefes alırken mi yoksa verirken mi daha çok özünüze varıldığı gibi…vs. OTOMATİK SOLUNUM farkına varılmayan bir lütuftur. BİLİNÇLİ SOLUNUM ise Tanrı’nın varlığına erişim yeridir.
4. Titreşim Artıran Nefes alın. Fiziksel beden seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: Beden, tam şu anda bana ne söylüyorsun?” Derinlerinde, ayaklarınızın tabanlarını, zemini ve yine ayaklarınızın tabanını keşfederek tüm vücudunuz boyunca başınızın tepesindeki saçlarınıza doğru yükselin. BEDENİNİZ sizin tapınağınız, oyun odanız ve mutfağınızdır, evinizdeki tüm odalardır. Bu beden, isteklerinizi yerinize getirmek için çok çalışır. Dikkatinizi çekebilmesi için hastalanmasını beklemeyin. Hemen şu an ona içinizden gelen bir hediye sunar gibi tüm dikkatinizi verin.
5. Titreşimleri Artıran Nefes alın. ZİHNİNİZ seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: “Zihin, tam şu anda nasılsın, hakkında bilmemi istediğin şey ne?” Zihin ve akıl ayrı şeylerdir; şu ana dikkatinizi verme, fiziksel algılarınızı daha derin kavrayarak aralarındaki ilişkileri yorumlayan ve bağdaştıran bir yetenektir. Zihninizle baş başa kalmak sizi canlandırır!
6. Titreşimleri Artıran Nefes alın. Aklınız seviyesinde farkında olun. Şöyle sorun: “Akıl neler yapıyorsun? Tam şu anda bana ne öğretebilirsin?” AKIL, hayatı anlayabilmeniz için, meselelerin en ince tarafları üzerinde çalışarak ayırt eder ve yeni kavramlar oluşturur. En kültürlü yanınız olan aklınız, dikkatinizi çektiğinde sizi çok hoş şekillerde ödüllendirecektir.
7. Titreşimleri Artıran Nefes alın. “Bilinçsiz” olarak adlandırabileceğiniz en yüksek soyut duygularınızdan en ham ve derin seviyelerdeki hislerinize dek uzanan tüm DUYGULARINIZIN seviyesinde farkında olun. Görünüşe bakılırsa, Freud’un zamanında, insanlar çok kötü bir şekilde derin hislerden mahrum edildikleri için bu gizi çözebilmek amacıyla upuzun analizlere gereksinim duyuyorlardı. Ancak insanlık bilinci o zamandan beri büyük bir yol kat etti. Günümüzde en derinlerimizde yer alan duygularımızı dahi çok büyük bir çaba sarf etmeden keşfedebiliyoruz. Sadece sessizce oturarak, “Tam şu anda en derinlerde yatan duygum ne?diye sorun. Daha sonra bu soruyu bırakarak birkaç Titreşimleri Artıran Nefes alın. Cevap kendiliğinden size gelecektir.
8. Titreşimleri Artıran Nefes alın. İnsan deneyiminin sessiz bir tanığı olan Ruhunuz seviyesinde farkında olarak şöyle sorun, “Ruh, şimdi bana öğret. Hayatımın bütünlüğünü anlat bana“. RUHUNUZUN bir ağacın kökleri kadar gizli ama fark edilebilen tininizi, eksiksiz insan formu içinde ifade ettiğinin farkında olun. Evet, ruh kökler gibidir; dünyevi, dolaşık, tutarsız, karmaşık ve zengin. Bazen ruhunuzun lisanı, sağlamlığıyla sizi şaşırtabilir. Öyleyse şaşırın! Bu sizin ruhunuz, öyle değil mi? Farkındalığınızla birlikte ruhunuzun içine yolculuk yapın; o size tam şu anda en çok bilmeye gereksinim duyduğunuz şeyi söyleyecektir.
9. Titreşimleri Artıran Nefes alın. Sizi SİZ yapan Tanrı’nın kıvılcımlarından biri olan TİNİNİZİN seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: “Tin, içime daha fazla hakikat solu. Kim olduğum hakikatini kabul etmeye hazırım. Kim olduğumla ilgili ilahi hakikate şu ana kadar olduğundan daha çok uyanmam konusunda bana yardımcı ol. Nefes al ve ol. Bilgi sözler ya da görüntüler ile size gelecektir. Ya da sadece bir varlık hissedeceksiniz ile size gelecektir. Ya da sadece bir varlık hissedeceksiniz. Emin olun ki bu sizin tinsel varlığınızdır.
10. Fiziksel bedeninizi çevreleyen tabaka tabaka dizilmiş enerji bedenleri olan AURANIZIN seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: Aura, bedenim içindeki ve çevresindeki enerji neye benziyor? Tepeden tırnağa ve her yönde auranızın görünmez bir ışık ve ses şeklinde titrediğini keşfedin. Bu, bilgidir. Bu elektromanyetik bir enerjidir. Daha sonra, onun hakkında entelektüel olarak daha fazla şey öğrenebilirsiniz. Ancak şimdilik auralar hakkındaki bilginiz ne düzeyde olursa olsun, kendinizi auranızı gözünüzde rengarenk bir halde canlandırmaya ya da değerli bir zerresini değiştirmeye zorlamayın.
11. Bitirmeden evvel, enerjinizi boşaltın. Omurganızın en altından başlayan bir ip düşünün. Onu aşağıya doğru çekin. Ve ne kadar derine gidebileceği konusunda çok mütevazi olmayın. Dünya gezegeninin en sıcak ve yoğun özü olan çekirdeğe yani dünyanın merkezine kadar götürebilirsiniz.
12. Şimdi kendinizi yedi ya da daha fazla ENERJİ BOŞALTAN NEFES’in faydalarına verebilirsiniz. Bunlar hızlı, sığ nefeslerdir; ağızdan alır ve verirsiniz -biraz üfürmek ve biraz da ıslık çalmak gibi. Dudaklarınızı büzerek yapın! Enerjinizi boşaltma niyetinizle birleşen bu solunum şekli, tinsel deneyiminizi fiziksel bedeninizle birleştirmeye yardımcı olur.
13. Dikkatinizi dışarıya, vücudunuza ve çevrenize yöneltin. Gözlerinizi açmadan önce esnemek için birkaç saniye bekleyin.
14. Kendinizi hazır hissettiğinizde gözlerinizi açın. Eve dönüş tekniğini tamamladınız. Gözleriniz açık ve dikkatiniz dışarıya yönelmiş olduğu halde kendinizi bir bütün olarak kim olduğunuzla daha bağlantılı hissedeceksiniz.
EVE DÖNÜŞ – HIZLI VERSİYON
  • Dikkatinizi kendinize vermeye hazırlanın
  • Yedi titreşim artıran nefes alın
  • Dikkatinize nefesinize verin “Nefes, tam şu anda bana neler söylüyorsun?”
  • Dikkatinizi fiziksel bedeninize verin “Beden, tam şu anda bana ne söylüyorsun?”
  • Dikkatinizi bilinçli zihninize verin “Zihin, tam şu anda nasılsın, hakkında bilmemi istediğin şey ne?”
  • Dikkatinizi aklınıza verin “Akıl neler yapıyorsun? Tam şu anda bana ne öğretebilirsin?”
  • Dikkatinizi duygularınıza verin “Tam şu anda en derinlerde yatan duygum ne?”
  • Dikkatinizi ruhunuza verin “Ruh, şimdi bana öğret. Hayatımın bütünlüğünü anlat bana
  • Dikkatinizi tininize verin “Tin, içime daha fazla hakikat solu. Kim olduğum hakikatini kabul etmeye hazırım. Kim olduğumla ilgili ilahi hakikate şu ana kadar olduğundan daha çok uyanmam konusunda bana yardımcı ol
  • Dikkatinizi auranıza verin “Aura, bedenim içindeki ve çevresindeki enerji neye benziyor?
  • Enerji boşaltım kablonuzu yerleştirin
  • Yedi enerji boşaltıcı nefes alın
  • Dikkatinizi dışarıya, çevrenize yöneltin
  • Gözlerinizi açın
Bu teknikteki en önemli nokta, en iyi sonuçlar için bir şeye odaklanmaya çalışmamaktır. Sadece dikkatinizi verin, başka bir şeye gerek yoktur. Bu tekniğin gücü, kendi evinizde kendinizi fark etmenizden başka bir şeyi içermez. Bunu bir “olduğun gibi gel” partisi olarak düşünebilirsiniz. Olduğunuz şekilde kendinizi ziyaret etmeye istekli olmak, büyük bir kendini kayıtsız şartsız sevme yeteneğidir. Burada yaptığınız şey, bilincinizi uyandırmak ve bilincinizle yolculuk etmeyi öğrenmek. Ayrıca bu teknikle enerjinizi içine yönlendiriyorsunuz. Eve Dönüş tekniğinde, adından da belli olduğu gibi, amacınız kendiniz ile, yani size ait odaların ya da parçaların tümüyle birleşmek.
İç dünyanıza yani içeri girmek sizi şoke edebilir, özellikle de daha önce çok fazla deneyiminiz yoksa. Çok fazla şey olup bitiyor. Ama hiç durmamacasına olan bu hareketlilik bir yanılsama. Deneyiminizi tekrarladıkça, bu kaosa yol açan yüzey geriliminiz de ortadan kaybolacaktır. Bu arada önemli nokta çok basit: Düşünceler ve bedeninizin nazik farkındalığı arasında seçim yapmanız gerektiğinde  bedeninize dönün. Düşünceler ve zihninizin nazik farkındalığı arasında seçim yapmanız gerektiğinde zihninize dönün…vs. Kendinizi arayışınız esnasında, belli bir noktaya kadar dikkatinizi verin.
Sıkıntı baş gösterince, birkaç titreşim artıran nefes alın. Can sıkıntısının bedeninizin herhangi bir kısmı ile bağlantılı olup olmadığını sorun. Otomatik olarak zihniniz bedeninizin rahatsızlık hisseden bir tarafına yönelmiş olabilir. Bu durumda bu his ya da basınç ortadan kalkana kadar dikkatinizi oraya verin. Bir diğer olasılık şudur; sizin “sıkıntı” adını verdiğiniz şey, sadece tamamen yalnız başına kalmaktan duyduğunuz bir rahatsızlık da olabilir.
Bu özel deneyiminizden bağımsız olarak bu süreç tinsel yaşamınızla maddi yaşantınız arasındaki uyumu güçlendirecektir. Bu da sizi daha yüksek bir bilinçlilik durumuna ulaştırır.
Empati İle Güçlenin

Rose Rosetree