access bars soru örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Değişimi hangi kimliğinizle istiyorsunuz?

 

X.: Hayatım aynı gidiyor. İstediğim değişimleri gerçekleştiremedim.

H.Ş.: Gerçekten değişim istiyor musun?

X: Bilmiyorum. Eski heyecanım kayboldu. Belki de değişimi yeterince istemiyorum?

H.Ş.: Kaybolan heyecan kime ait? Yetişkin sana mı? Yoksa çocuk sana mı?

Büyük ihtimalle o heyecan çocuk sana ait bir heyecandır. Değişim için yetişkin heyecanına sahip olsaydın o değişimi gerçekleştirdin.



Çocuklar çoğunlukla çocukluklarındaki boşluğu dolduracak eksik ve yetersiz hissetmelerini giderecek hedefler arayışındadırlar. Hedeflerine sahip olduklarında ne yapacaklarına ve onu elde ettiklerinde ne yapmaları ne hissetmeleri gerektiğine dair aslında detaylı bir fikre sahip değillerdir. Haz ilkesi ön plandadır. Heyecan yaratan haz duygusudur. Ama aynı zamanda o isteğin arkası ve içi boştur. Orada sadece eksik ve mahrum bırakılmış bir duygu ya da hazzın gerçekleştirilme isteği vardır.

Yaşamınız Değiştirmek İçin Yeni VAROLUŞ Seçimleri Yapmalısınız.

 

Aynı frekansa sahip insanlar aynı katta yaşayan komşulara benzer. En sık birbirlerini görürüler, en çok birbirlerini duyarlar.

Bu bir VAROLUŞ seçimidir.

Var oluş seçimi kişinin, kim olduğu, ne olduğu, neyi yapıp neyi yapamayacağı, neye sahip olup neye sahip olamayacağı, neyi hak edip neyi hak etmeyeceği ve neye layık olduğu neye layık olmadığı kararlarının sonucunda oluşturmuş olduğu olma halidir.

Kim olmayı ve ne olmayı seçtiğidir.

Yaşamınızı değiştirmek istiyorsanız önce VAROLUŞ seçiminiz değiştirmeniz gerekiyor.





VAROLUŞ seçiminiz için ise kendinizle ilgili inandıklarınızı değiştirmeniz gerekiyor.

İşin en zor kı

Melankoli de Olmanın Nesini Seviyoruz?



“Melankoli, hüzünlü olma mutluluğudur.”
                 Victor Hugo
Birçok insanın yaşamında kendini sabote etmek için kullandığı davranış biçimlerinden biriside melankolik takılmaktır.  Çoğunlukla da bu duruma ben duygusalım diyerek kılıf bulmaktır.
Melankoli, derin bir keder içinde hüzünlü, acı çeken, yalnız, umutsuz bir insanın içinde bulunduğu durumdur.
Melankolik kişi bir yandan yalnızlığı seçmekten hoşnutken bir yandan da insanların içinde olamayışının hüznünü duyar. İnsanlarla ilişkilerinde genellikle sorun vardır. Anlaşılamaması, mizacı gereği farkındalığı, sosyal olmayı, diğerleri gibi olmayı becerememeleri onu insanlardan uzaklaştırır.
Melankolik takılmanın altında çoğunlukla kurban olduğunu, haksızlığa uğramış olduğunu düşünmek yatar.
Çoğunlukla melankolik durumu yaratmayı sağlayan şey yaşanan olay sonrasında geçmişteki bir duygu durumunu çağırıp bugünkü halimiz üzerine enerjitik olarak yüklemektir.

Bu genellikle 0-7 yaş arasında yaşamış olduğumuz duygusal durumlara o zaman verdiğimiz anlam ve tepkilerin yansıması şeklinde olur.

Babadan Özgürleşmek Prosesi -KONTROL SENDE Kitabımdan Küçük Bir bölüm


Babalarımız bizim dünyaya gelmemizi aracılık yapan kişilerden biridir. Aynı zamanda bizim doğumumuzdan itibaren hayata tutunmamızı sağlayan en büyük yardımcılarımızdır.
Yaşamımız için modelleyip taklit ettiğimiz kişiliğimizin oluşmasında en büyük etken olan kişileridir. Ve bu durum doğal olarak yaşamımızda onların bakış açısı ve etki alanından işlevsel olmamıza neden olur.


Çocuk olarak kendimiz olarak özgür bir birey olmak yerine çoğunlukla ebeveynlerimizin bir uydusu, bir benzeri gibi hareket ederiz.

Her insan bu dünyaya kendini gerçekleştirmeye gelmiştir.

Kendimizi gerçekleştirmek için kendimizi ebeveynlerimizin etki alanından çıkartmamız gerekir. Büyüdükçe kendi seçimlerimizin sorumluluğunu alarak özgürlük alanımızdan işlevsel olmamız bize geçek kendimiz olma şansını verir.

Bunun için bizi sınırlı yaşamda tutan onlara ait modelleyip kopyaladığımız ne kadar davranış biçimi, his, duygu ve bakış açıları varsa bütün bunları bırakmamız gerekir.

Babalarımızın gerçekliklerini geçerli kılmak için hangi düşünce, his ve duygu yaratımlarını kullanıyoruz?
Bununla ilgili var olan her şeyi yıkıp yaratımlarını iptal edelim mi?
Evet
(Enerji Temizlik cümlesi)

Babamızın hangi bakış açıları, realite ve yargılarını hayati ve önemli kıldık ki kendimizi, cinsiyetimizi ve kapasitemizi yok sayıyoruz?
Bununla ilgili var olan her şeyi yıkıp yaratımlarını iptal edelim mi?
Evet
(Enerji Temizlik cümlesi)

Anneden Özgürleşmek Prosesi -KONTROL SENDE Kitabımdan Küçük Bir bölüm



 Ailenin görevi bizi yaşama hazırlamak ve toplumsallaştırmaktır. Bunu yaparken içinde bulundukları kültür ve dünya ile ilgili kendi bakış açılarına göre yaparlar. Çocuklarına topluma uyum sağlamalarını kolaylaştırmak adına toplumla ilgili yaşamla ilgili kendi doğru bildiklerini empoze ederler.

Bu onlar için geçerli durumdur çünkü onlar hayatta kalmalarını bununla sağlamışlardır. Doğal olarak ta aynılarını çocuklarına aktarırlarsa çocukları da hayatta kalıp yaşamlarını devam ettirebilirler.

Ancak onların farkında olmadıkları şey şudur; Yaşamda tek bir yaşam yaratma biçimi yoktur.  Sonsuz ve sınırsız yaşam yaratma biçimi vardır. Ve yaşam yaratan tarafından belirtilen süre kadar garanti altına alınmıştır.



Çocuklar ve ebevenler farklı bir birey oldukları için farklı zamanda dünyaya gelip farklı şeyler algıladıkları için ebevenlerin onlara empoze ettiği şeyler onların hayatlarını kolaylaştırmak yerine birçok alanda engellemeye başlıyor. Burada kritik olan şey unun farkında olup bizim için işlevsel olanları hayatımızın bir parçası yapmak diğerlerini ise bizim hayatımıza katkı olacak işlevsel olan düşüncelerle değiştirmektir.

Burada ortaya çıkan sorun ise bize yaşamımızın ilk yıllarında kendi düşünce ve doğrularını empoze eden anne ve babamızdan farklı düşüncelere sahip olmak için kendimize izin vermemektir.

Çünkü onlar bizi beslemiş ve büyütmüşlerdir. Onlardan farklı düşünürsek onlara ihanet etmiş oluruz. Mutlaka borcumuzu onlara ödememiz gerektiği gibi bizi sınırlayan düşüncelerin esiri oluruz. Ve buda bize farklı bir yaşam kurmamıza izin vermez.

Düşüncelerini değiştir yaşamın değişsin

Yaşamamızda ki olduğumuz, sahip olduğumuz şeylerin hepsi kendimizle ilgili sahip olduğumuz kim olduğumuz, kim olabileceğimiz, kim olamayacağımız, neyi yapıp neleri yapamayacağımız, nelere sahip olup nelere sahip olmayacağımız hakkındaki tanım ve bakış açılarının bir yansımasıdır.
Bütün bunların hepsi kimliğimizi oluşturur. Bir kimliğe sahip olmak bir çok alanda işimizi kolaylaştırırken bir çok alanda da bizim olmak yapmak sahip olmak istediklerimiz için engel olabilmektedir. 

Yaşamımızda olduğumuz ve sahip olduğumuz şeylerden farklı bir şey yaratmak istediğimiz de kimliğimizin sınırlamaları dışına çıkmamız gerekiyor.

Gerçeklik Algını Değiştir Yaşamın Değişsin



Şu anda olduğun kişi ve sahip olduğun şeyler senin kendinle ilgili kim olduğun, ne olduğun, neye sahip olabileceğin, neye sahip olamayacağın konusunda almış olduğun kararların ve kendinle bakış açılarının bir yansımasıdır.
Yaşamındaki sahip olduğun şeylerden memnunsan o zaman zihnini bu düşünelerle beslenmeye devam et. Değilse o zaman bu düşünceleri değiştir.


Çünkü zihnimizin yaptığı şey ona verdiğimiz düşünceleri gerçek hayatımız ortaya çıkması için çalışmaktır. Gerçek hayatta bizim düşüncemize uygun durumlar yaratıp ne kadar haklı olduğumuzu bize göstermektir.
Bu bizim kendimizle ilgili yaşamla ilgili gerçeklik algılarımızı oluşturur.

Kimsenin Çözemeyeceği Sorunlara Sahip Olmak




Yaşamımızda yaptığımız şeylerden biriside kimsenin çözemeyeceği sorunlara sahip olmaya çalışmaktır.
Genellikle kendimizi mevcut durumda tutmak için veya yapmadığımız birşeye mazeret olması için buna başvururuz.
Bu bizim arka acil çıkış kapımızdır.
Sorumluluk almak veya adım atmak zorunda olmaktan bizi kurtarır.
Yaşamımızdaki yaratımların gerçek kaynağının kendimiz olduğunu görmezden gelerek konfor ve güvenli alanların hangi düzen noktalarında kendimizi kısıtlıyor, kilitliyoruz?
Yaşamınızda bizi adım atmaktan alıkoyan kaç tane kimsenin çözemediği soruna sahibiz?

Sınırlamalarımızın Ötesine Geçmek



Yaşamdaki olmak, sahip olmak, yapmak isteyip te olamadığımız, sahip olamadığımız, yapamadığımız şeyleri elde edememizin önündeki en büyük engel onlarla ilgili nasıl olup, nasıl olmayacağını, nasıl elde edilip nasıl elde edilemeyeceği hakkındaki doğru sandığımız sınırlı bilgilerimizdir?

 Bir şeyi olmanın, sahip olmanın ve yapmanın binlerce yolu vardır. 


Her şey enerjidir. Her şey enerjinin farklı formlarıdır. Bugün kendinize yaratmış olduğunuz sınırlamaların farkında olma izni verin. 

Yaşamınızı gözünün önüne getirin. Sahip olmak isteyipte olmadığınız, yapmak isteyipte yapamadığınız, olmak isteyipte olamadığınız neler var?

 Bunlar gerçekten istediğiniz şeyler mi onlar yoksa kendinizi meşgul etmek için uydurduğunuz hikâyeler mi?

Kendi Hayatımızın İçinde Olmamak



Yaşamımızda yaptığımız şeylerden biriside kabul görmek adına uyum sağlamaya çalışmaktır. 
  
Uyum sağlamak için kendimizi olduğumuz kişiden farklı olmamız gerektiğini sanırız.
İnsanların bakış açılarına kendimizi uydurmaya çalışırız.
Bu durumun yaşamımızda yarattığı şey tatminsiz ve yetersizlik duygusudur.
Kendi hayatımızın içinde olmamanın nesini seviyoruz?
Böyle olan her şeyi yıkıp yaratımlarını iptal edelim mi?
Evet
Pod&Poc
İnsanların bakış açılarına kendimizi kurban yapmanın nesini değerli kılıyoruz?
Böyle olan her şeyi yıkıp yaratımlarını iptal edelim mi?
Evet
Pod&Poc

Güven Hissi ve Rahatlık


Yaşamımızda bizim için önemli olan şeylerden biriside yaşantımızı garanti altına almak için güven hissi ve rahatlık yaratma peşinde olmamızdır. 
Kendimizi güvende hissetmek için bu dünyada önemli birisi,  değerimiz olan birisi olmamız gerektiğini düşünürüz. 
Bunun içinde kendimize bir pozisyon yaratmaya çalışıyoruz. 
Nereye ait, neye ait, kime ait olduğumuzu bulmaya çalışıyoruz. 
Neye sahip olmak uygundur? Ne yapmak uygundur? Konuşulacak, birlikte olunacak doğru insan kimdir? 
Hep bir arayış içerisindeyiz. 
Tüm bunlar bize sağlam ve güvenli bir gerçekliğe sahip olmanın rahatlığı ve güvencesini veren sabit bir bakış açısını belirlemek için yarattığımız potansiyel hiyerarşilerdir. 
Buradaki en büyük referansımızda geçmişimizdeki çocukluğumuzdaki yaşadıklarımızdır. 
Orada hissettiğimiz veya alamadığımız güven ve rahatlık hissini ararız.



Anne ve babamızın bize sağladığı yada sağlaması gerekipte sağlayamadığını düşündüğümüz şeyleri ararız. 

Yaşamımızı İcatlardan Yaratmak


Yaşamımızın ne kadarını icatlardan yaratmaya çalışıyoruz?
İcat, bir şeyin bir durumun nasıl olması gerektiğine karar verdiğimiz öyle olması gerektiğine inandığımız şeylerdir.
Örneğin, TV'de bir aşk filmi seyrediyoruz. Bir erkek ve bir kadın birbirlerine iltifat ederek tutkuyla öpüşürler. Ve ona bakarız ve tutkulu aşkın böyle yaşanması gerektiğini düşünürüz.
Zengin kız, fakir oğlan ve ya zengin oğlan, fakir kız filmi seyrederiz. Veya etrafımızda ki bir çiftin bir anlık mutlu görüntüsünü görür ve o çiftler gibi bir birliktelik yaşarsak mutlu olacağımızı sanırız.
Öyle bir kadın ya da erkekle birlikte olmanın eğlenceli olacağını keyifli olacağını ve bizim mutlu edeceğini sanırız.
Ve yaşamın böyle olduğunu karar verir mutlu olmamız için onları yaşamımızda yaratmaya ve ortaya çıkarmaya çalışırız.
Bu hayatımızda ne yaratır?
Çoğunlukla mutsuzluk ve başarısızlık.

Bunun Bana Hediyesi Ne?


Yaşamdaki her şey bir ilizyondan ibarettir.  Her şey bir bakış açısıdır. Birilerinin onun hakkında doğru olduğunu ispatlamaya çalıştıkları fikirlerdir.
Bir şeyle ilgili bizim için geçerli olan gerçeklik onun ne olduğu ya da nasıl göründüğü değil bizim onun hakkında ki algılarımızdan oluşur.
Burada etkili olan bizim hangi ruhsal durumda olduğumuzdur.
Örneğin, Yağmurun yağması kimine rahmet kimine göre felakettir.
Her iki durumda da bütünün yaratmış olduğu bir yaratım süreci vardır.
Felaket dediğimiz şey belki bir süre sonra orada mevcut gerçeklikten farklı bir gelecek için yaratılmış bir durum olabilir.

Bunun için mevcut durumun komple yıkılması gerektiği için yaşanmış olabilir.
Yaşamamızda böyledir. Başımıza bir şey gelir. Bundan rahatsız oluruz. Kötü olduğunu düşünürüz.
Bir süre sonra bakarız ki bu gerçekte bizim hayrımıza olmuş.

Kendimizi Sevilen Yapmaya Çalışmak


Hayat sizi seviyor!!!!!

Yaşamımızda peşinde olduğumuz en önemli şeylerden biriside kendimizin bu dünyada olmayı hak ettiğine kendimizi inandırmaya çalışmaktır.
Bunun için istenilen ve sevilen olmaya çalışırız.
Bu realitede bunun göstergelerinden bir tanesi de diğer insanlar ve karşı cins tarafından beğenilen, tercih edilen ve sevilen olmaktır.
Bunun temeli çocukluğa anne veya babamızın bizim hakkında sahip olduğu düşüncelere ve bizi kabulüne dayanır.

 Onlara verdiğimiz güce ve onlara yüklediğimiz anlama, onların bizim cinsiyetimizi kabulüne dayanır.
Ve sonrasında bütün bunlara göre kendimizin kendimize olan bakış açımıza dayanır.
En büyük açlığımız sevgi açlığıdır.
Anne ve babamızın bize sen bu dünyaya iyi ki geldin iyi ki bu dünyada varsın demesini bekleriz.
Senin varlığın bu dünya için çok önemli demesini bekleriz.
Bu dünya ile ilgili güven ararız, güvensizlik duygusundan bu şekilde kurtulacağımızı sanırız.
Onların davranış ve düşüncelerine bizi seviyor veya sevmiyor anlamları yükleriz.
Kendimizi onların davranış ve düşüncelerine göre istenilen ya da istenilmeyen yaparız.

Bu Kime Ait


Birçoğumuzun başına gelmiştir. Bir istek yada bir hedefi olmazsa olmazımız yapar elde etmek için peşin de koşarız.

Onları elde ettiğimiz de tatmin olmayıp yeniden arayışlara gireriz yeniden mücadele alanları yaratırız.

Bunun altında yatan şey peşinde koştuğumuz pek çok arzu ve isteğin bize ait olmamasıdır.

Ya annemize aittir, ya babamıza aittir, ya çocukluğumuzda bizim için önemli bize çok yakın kişilere aittir. 


Aslında yaptığımız şey o kişilerin bir şeye karşı ulaşamama özlemlerini kopyalamaktır.

Ve biz onlar olmadığımız içinde hedefe ulaştığımız da bir boşluğa düşeriz ve hiç bir zaman tatmin olamayız.

Yarattığımız şey sürekli arayışta olmak olur.

Kendini Aramak.



 Bir süre önce neden hayatımda daha fazlasını yaratmıyorum neden daha fazlasını olmuyorum, neden daha fazlasına sahip olmuyorum diye kendime sorular soruyordum ve bir gün ilginç bir açılım geldi.
Benim hayatımda daha fazlasını olmamın önündeki engellerin bir tanesini doğduğum ve çocukluğumun geçtiği mahalledeki kişilere “Bende sizdenim diyebilmek” için yaratmıştım.
Onlara ihtiyacım olduğunu düşünüyordum. Birden kendimi bir ağaç gibi hissettim. Ayakta kalabilmek için toprağa ve köklerine ihtiyaç duyan bir ağaç. 

Orası benim güvenli alanım ve oradan besleniyordum. Sanırım oradan ayrılmak benim için travmatik bir durumdu. Belki de diğer yaşamlarımın birisinde kökünden sökülüp ölen bir ağaç olduğum için tutunacak toprak arayan ağaç genleri ya da varlık vardı bedenimde. 

Baba ocağı ve o mahalle benim için beni besleyen kaynağı ifade ediyordu.  Ağaç beslenmezse ayakta kalamaz.