ankara kişisel gelişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kendimizi Hangi Konularda Küçültmeye Çalışıyoruz

 

Yaşamımızda en çok yaptığımız hatalardan biriside sahip olduğumuz yeteneklere sahip çıkmamak için birilerini kendimizden üstün yapmak için kendimizi küçültmektir.

Aslında bu bir anlamda birilerine saygı duymak adına yapılmış bir mütavizilik olarak görünse de kişilerin gelişimini olumsuz etkileyen bir durumdur. Birilerini olduğundan daha büyütürken kendimizi olduğumuzdan daha küçültmek kendi kalemize gol atmaktır.



Bu sahip olunan değersizlik inancın yansımasıdır. Kendimizi değersiz gördüğümüz için sahip olduğumuz her şeyin hatta yeteneğimizin de değersiz olduğuna karar veririz ve onun öyle olduğunu ispat etmek için elimizden geleni yaparız.

Geçenlerde bir öğretmenle konuşuyordum. Branşında ders verme konusunda sürekli bir direnç vardı. Kendini yeterli hissetmiyordu. Sürekli konu eksikliğinden bahsediyordu. Konu eksikliğine sahip olduğu içinde öğrenci karşısında soruları çözerken zorlanacağını düşünüyordu. Buda öğrenciye zayıf görünmekti. Varsayımlar üzerine kurulu güzel bir hikâye oluşturmuştu.

Lütfen, Virüsü Rahat Bırakın, Fiziksel Dünyada Kalsın.



Virüs olayı ortaya çıktığından bu yana spritüal âlemdeki çalışmalar havada uçuşmaya başladı. Her gün bir yerde bir platformda virüsle ilgili enerji veya spritüal çalışmalar yapılıyor.
Benim ilginç bakış açıma göre bu çalışmalar ondan daha tehlikeli, neden mi?
Öncelikle fiziksel dünya ile soyut dünya ayırımını iyi yapmamız gerekiyor. Olayların temeline baktığımızda virüs fiziksel bir olgudur. Fiziksel olduğu için yok edilmesi için fiziksel tedbir gerekir.


Evet, oda bir enerjiden oluşmuştur. Enerji tarz çalışmaları ona etki eder mi? İnsan zihninin enerjiyi yönetme kabiliyeti nedeniyle edebilir.
Farkında olunması gereken, insan beyninin çalışması ve bağlantılama yeteneğinin oluşturacağı yaratımların onu yok etmeyip daha karmaşık ve daha da kalıcı hale getireceğidir.

Para Daha Büyük Şeyleri Yaratmak İçin Bir Araçtır.



“Eşim yeterince para kazanmıyor, para kazanması gerekiyor” gibi paraya dair bir bakış açısına sahipseniz, bu fenomence çalışıyor mu? Yoksa bu gerçeklikle mi çalışıyor? Bu bir gerçeklik! Ve soru ne; "O yeterince para kazanmıyor?" Bu bir soru değil! Bir soru “Kendisinin mümkün olduğunu düşündüğünden çok daha fazla para yaratmada ona nasıl yardımcı olabilirim?” ya da “Onu para yaratmada ilham kaynağı olarak nasıl daha çok yaratabilirim?” Olurdu. İnsanları onun dışına çıkartırsan, ilham alırlar. İnsanların bir şeyler yapmasını sağlamaya çalışma. Yaptıklarının dışına çıkartın ve "Daha fazlasına sahip olmalıyım" diyecekler.
“O yeterince yapmıyor”, “Onlar yeterince yapmıyorlar”, “Onlar katkıda bulunmuyorlar”, “Onlar değil, değiller, onlar.. " Bu fenomenlik değil. Bu realitenin deliliği budur. Bu realitenin çıldırmış olduğunu fark ettin mi? Eğer bir fenomenseniz, kolaylıkla bu gerçekliğin ötesine geçebilirsiniz. Sizi götüreceğim yer burası. Bu benim hedefim. Eğer yaparsan, iyi ve yapmazsan, o zaman gider McDonald's'ta çalışırsın. 

Hayatımızı Kendimize Adamak.



   Temel atıf hatası, insanların davranışlarını dışsaldan çok içsel sebeplere bağlama, durumsal ve çevresel faktörlerin rolünü dikkate almayı ihmal etme eğilimidir.


    Yaşamımızın birçok alanında bunu bol bol yaparız. Bizim dışımızda olanı ayırt etmek yerine oradan kendimizi sorumlu tutacak yargılayacak bir şeyler buluruz ve iyi insan olmak için bunlara ihtiyacımız olduğumuzu düşünürüz.







   Olanı Sevmek kitabında Byron Kate’in iş için tanımı şöyledir. Dünyada 3 çeşit iş vardır. Bize ait olan, başkalarına ait olan ve Yaratana ait olan. Bizim üzerinde kontrol sahibi olduğumuz şeyse bize ait olandır.

    Bizim burada yaptığımız hata ise başkalarına ait durumlara ya da yaratana ait işleri yapmaya ve düzeltmeye çalışmaktır. Bunu yaparken kendi hayatımızı ıskalarız.

    Kendi hayatımızı yaşayamayız. Ama aynı zamanda bu durumdan yakınırız.

  Bu durumun ötesine geçmek için ilk yapılacak şey günlük hayatımızdaki önceliklerimizin farkında olmaktır. Günlük hayatımızda önceliği kendimize ayırmaktır. 

  Günlük yaşamınızda ne kadar kendinize ait olmayan sizin sorumluluğunda olmayan işi takip ediyor, kendi sorumluluğunuza alıyorsunuz?

Kimsenin Çözemeyeceği Sorunlara Sahip Olmak




Yaşamımızda yaptığımız şeylerden biriside kimsenin çözemeyeceği sorunlara sahip olmaya çalışmaktır.
Genellikle kendimizi mevcut durumda tutmak için veya yapmadığımız birşeye mazeret olması için buna başvururuz.
Bu bizim arka acil çıkış kapımızdır.
Sorumluluk almak veya adım atmak zorunda olmaktan bizi kurtarır.
Yaşamımızdaki yaratımların gerçek kaynağının kendimiz olduğunu görmezden gelerek konfor ve güvenli alanların hangi düzen noktalarında kendimizi kısıtlıyor, kilitliyoruz?
Yaşamınızda bizi adım atmaktan alıkoyan kaç tane kimsenin çözemediği soruna sahibiz?

Ben Değersizim Hipnozundan Nasıl Çıkabiliriz?


DEĞERSİZLİK YANILGISI
Birçoğumuz yaşadığı şeydir. 
Kendimi değersiz hissediyorum. Ben değerli değilim der.
Hayatındaki birçok şeyi buna bağlar. Kendini değerli hissetmek için yollar yöntemler arar. Kimisi pahalı elbiseler alır. Kimisi hiç kullanmayacağı özelliklere sahip telefona binlerce lira öder. Kimisi parayı hayatının en önemli şeyi yapar. Kimisi normalde birlikte olmayacağı kişiyi kendisine söyledikleri yalanlara rağmen hayatında tutar.
 İlginç olan şudur ki değer kavramı soyut bir kavramdır. Maddesel dünyada kullanılan bir kıyaslama kavramıdır. Örneğin altın metaller içerisinde az bulunan ve yapısı itibarıyla taklit edilemeyen bir maddedir. Ve insanlar onun bu özelliğini değiş tokuş amaçlı kullanırlar. Metalin saflık oranına göre yani içerisinde başka metal olup olmamasına göre bir kıyaslama yapılır. En safı 24 ayar tabir edilenidir. Veya ağırlık kavramı duruma göre daha ağır olan daha değerlidir. Buradaki değer karşılığında daha fazla ödeme yapılması takasta daha fazla şeyi almayı içerir.
İnsan dünyasına geldiğimizde değerin gerçek bir karşılığı yoktur. Değer algıları yada değer diye tanımlanan şeyler topluma, ülkelere ve kişilere göre değişir. Bütün bunların hepsinde olan şey içinde bulunulan durumun korunması için mevcut durumun devamı için insanları belli bir kalıba sokma amacıdır.