anne sevgisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Meleğim, Annem

Annemin meleğim olduğunu fark etmem çok uzun zaman önce değildi. Düşünsene seni her koşul ve durumda seven, her zaman senin için yapabileceği her şeyi yapabilecek olan, sürekli senin mutluluğunu isteyen başka bir varlık var mıdır bu dünyada? Üstüne üstlük bedenlenen...

Anne senin tesadüfen bir araya geldiğin bir ruh değil, tümüyle senin hayat amacına uygun, seçtiğin bir ruhtur. Belki yazdığım çok iddialı geldi, belki saçma buldun ya da son zamanlarda keşfettiğin bir şeydi. Belki ondan kızıyorsundur ona, hala hayat amacını keşfedip yola koyulmadığın için. Bazen onu çok sevip bazen nefret ediyorsundur, nefreti hissetme suçluluğuyla...

Anne rolü çok cesurca seçilen bir rol, daha önceki anlaşmanızda bu sefer ben anne olayım, sen kızım, oğlum ol. Bazı senaryolarda ben seni bırakıp gideyim, sen daha hızlı geliş, büyü, öğren, bazısında hep yanında olayım, benden özgürleşmek sana kendini buldursun.

Anneyle çocuğu arasındaki bağı anlatmaya sanırım sayfalar yetmez. Dünyanın neresine gitsen seni bulur, şefkatini hep hissettirir. Acınla canı acır, sevincinle sevinir. Annem ben yeni bilgiler öğrendikçe ve geliştikçe aynı bilgileri bana yansıtmaya başladı, mucize gibi. Asıl kuantumu o uyguluyor gibi geliyor bana. Geçen ay yanına gitmek için yola düştüğümde saçma bir sebep yüzünden uçağı kaçırdım, bir sonraki uçak için saatlerce havaalanında kalmam gerekti. Annemi aradım kullandığı bir cümle günümü aydınlattı; akşam eve geldiğinde bana sarıldığın anı düşün ve hisset... Sonucu düşle diyor yani kuantumu uyguluyor, müthiş.

Son zamanlarda da yapmak istediğim bir işle ilgili ben senin meleklerle konuştum, hallediyorlar diyor :) Bu aralar benim de meleklerimle görüşmelerim sıklaşmıştı. Nasıl derin bir hissediş aramızdaki, tarifi mümkün değil.

Canından bir canın varoluşu, o canı taşımak, beslemek, büyütmek hani derler ya anne olmadan anlaşılmaz diye, bizimki de böyle. Anlamak yerine hissedebiliriz belki ne kadar olabilirse.

Bazen annelerini kaybetmişþ kişilerle çalışıyorum. Bazen hastalıktan bazen yaşlılıktan sebep ne olursa olsun her ruh gidiş zamanını kendisi belirliyor. Bunun anlaşılması zor biliyorum, bazısı diyor ki yapacak çok işi vardı, hayata çok bağlıydı... Ruhun tamamlanmışlığını biz bilemiyoruz, o belirliyor.

Genellikle bu çalışmalarda öncelikle bir buluşma gerçekleşiyor ve harika gözyaşları, belki söylenememiş, yarım kalmış sözler, belki özlem ifadesi her ne ise içeride kalan, yarım kalan, hepsi açığa çıkıyor.

Anlaşılması en zor olan da gitmiş olsa da buradan, her zaman onunla bağlantı kurulabileceği. Bu noktada zihninizin şalterini kapatın lütfen, ruhunuzla algılayın durumu. İstediğiniz zaman onunla konuşabilir, iletişim kurabilir, desteğini alabilirsiniz. O her zaman yanınızdadır, tıpkı tanrı gibi.

Bazen düşünüyorum sen gittiğinde ben ne yaparım diye, hepimizde olduğu gibi benim de boğazım düğümleniyor, gözlerim doluyor. Bu yüzden aramızda hiçbir şey yarım kalmasın, tamamlayalım istiyorum, sanırım yine mümkün olmayan bir şeyi istiyorum.

Bir erkek danışanım 1 yaşından itibaren hiç görmemiş annesini, “Hiç bilmiyorumki varlığını bundan sonra olsa ne olacak” diyor. İlşkilerinde anlayamadığı hep aynı döngüyü yaşıyor, hiçbir kadını tam anlamıyla hayatına almıyor ve sebebini bilmediği bir şekilde tam bağlanacağı ve ilişkiye güven duyacağı sırada sorun çıkmaya, kızmaya başlıyor. Onun hayatının dönüşümü derin affedişle ve hayatına anne enerjisini almasıyla mümkün olabildi.

Bu noktada fiziksel görüşmeden bahsetmiyorum, hissederek, düşünerek sürekli görüşüyoruz birbirimizle zaten. Hangi ilişkiyi iyileştirmek istiyorsanız arzu ettiğiniz haliyle görün birbirinizi, duymak istediklerinizi söyleyin, sevgi verin, sevgiyle şifalandırın, bugüne kadar sevgisiz bir şifalanmaya tanık olmadım, olabileceğine de inanmıyorum.

Bir kadın danışanım hayatı boyunca annesinin onayı peşinde koşturduğunun ve annesinin kendisini hiç beğenmediğinden şikayetçi. Peşinde koştuğumuz her şey bizden uzaklaşıyor, enerji yasası… Evrene verdiğimiz mesaj; benim peşinde koştuğum bende yok, ben buna layık değilim. Kendi onayını vererek başladık işe, sen kendini onayla diye annen sürekli olarak içsel mesaj veriyor aslında, derin dönüşüm …

Annem İstanbul’a dönerken “yine gidiyorsun ama amacın ve hayalin için gidiyorsun biliyorum kalbim, ruhum hep seninle ve seni destekliyorum” dedi. Bunu tüm anneler söyler ve bu nasıl muazzam bir güç verir insana, bilirsiniz. Eğer hiç söylemedi diyorsan bil ki sen duymayı seçmemiş olabilirsin. Annenin güç veren sözleri, sıcacık sevgisi, şefkati, desteği hep seninle olsun ve öyledir.

Bu sayımızda melek çocuklarımızın ve melek annelerimizin güzel günlerini tüm kalbimle kutluyorum, sevgiyle.

Hayat Bizim Çabamızla Güzelleşir

Her şey zıddı ile bilinir...

Acı olmazsa tatlı,

Kötü olmazsa iyi,
...
Çirkin olmazsa güzel,

Ölüm olmazsa yaşam,

Yokluk olmazsa varlık,

Hastalık olmazsa sağlık,

Çileler ve hüzünler olmazsa mutluluk,

Nasıl bilinebilir!

Çoğu zaman herkesin hayattan nefret ettiği anlar olmuştur.

Bazen ölsem de kurtulsam dediğimiz anlar...

İşte böyle bir anda Azrail kapımızı çalsa ve ruhunu almaya geldim dese,

Kaçımız buyur içeri deriz.

Biraz önce bıktım artık yaşamak istemiyorum diyorduk,

Ama Azrail'e de kapıyı açmak istemiyoruz.

Demek ki her şeye rağmen yaşamak istiyoruz...


Hayat standardı bizlerden daha zor olanları düşüneceğiz, bizlerden iyileri değil.

İsyan etmek, bağırıp çağırmak, birilerinin hayatına bakıp sürekli imrenmek

Veya kıskançlık krizlerine girmek çözüm değil!

Hayatın renklerini biz aramalıyız.

Hayat hep siyah-beyaz renklerden oluşuyor ve başka renk göremiyorsak,

Siyah ve beyazında bir renk olduğunu kabul edip bu iki renkle mutlu olmaya çalışmalıyız.

Güzel görme, güzellikler bulma adına çabalarımız olmalı!

Değiştiremediğimiz şeyler içinde üzülmemeli ve ruhumuza eziyet etmemeliyiz.

Kader defterinde bizim için uygun görülen hayatı;

Kabul ederek,

Küsmeden, Onunla barışık yaşayarak,

Geçmişe hayıflanmadan,

Yapamadıklarımızı ve keşkelerimizi bir yana bırakarak,

Umudunuzu kaybetmeden,

Mevcut hayattan mutluluğu nasıl sağabilirimin hesabının yaparak,

Hayat yolunun bundan sonraki kısmında güzellikler de, engellerde olabileceğini düşünerek,

Neden ve niçin'lerle boğuşmadan,

Hayattan çok şey beklemeden, beklentilerimizi abartmadan,

Hayatın ellerini bırakmadan (nasıl olsa o bizi bir gün bırakacak acele etme)

Bir kere dünyaya geldiğimizin, bir defa yaşama hakkımızın olduğunun,

Başka şans tanınmayacağının bilinci ile:

Kabulleneceğiz!

Yaşayacağız!

Güzelleştireceğiz

Seveceğiz!

 

Acının İlacı

Çin’de, tek oğlunu yitiren bir anne, yüreğindeki büyük üzüntüsüyle bir din adamına gitti ve derdine bir çare bulmasını istedi: “ Oğlumu bana hangi duaların, hangi sihirlerin geri getirebileceğini öğrenmek istiyorum ” dedi. “ Söyleyin, o duaları edeyim, o sihirleri yapayım” Çinli din adamı, üzüntülü anneye acısını yatıştıracak sözler söylemek yerine, ona bir görev verdi:“Bana, yaşamları boyunca bireylerinden teki bile hiçbir acı tatmamış bir evden, bir avuç hardal tohumu getir ” dedi. “ Onu, senin yaşamında acıyı yok etmek için kullanacağız ”Üzüntülü anne, bu sihirli tohumu isteyebilmek için, acının bilinmediği bir ev aramaya başladı.Sonunda, çok güzel ve çok büyük bir konak gördü ve gitti, umutla kapısını çaldı.“ İçinde, acının asla yaşanmamış olduğu bir ev arıyorum ” dedi. “ Bu güzel ve büyük konağı görünce, burada acının yaşanmadığına inandım ve aradığım yerin burası olduğuna karar verdim.”Konağın sahipleri, acılı anneyi içeri aldılar, ona ikramda bulundular ve acısını dinledikten sonra ona, “ aradığı evin burası olmadığını ” söylediler.“ Siz yanlış yerdesiniz ” diye söze başladılar ve sonrada, başlarından geçen tüm acılı olayları anlatmaya başladılar. Acılı anne, ev sahiplerini dinlerken onlara acımaya başladı: “ Bunlar benden daha acılı ” dedi kendi kendine. “Bunlara birilerinin kesinlikle yardımcı olması gerekir.” Çevrede onlara yardım edecek kişilerin bulunmadığını görünce bir süre orada kaldı ve elinden geldiğince bu acılı aileye yardımcı oldu.Acılı anne daha sonra kentte yine sokak sokak dolaşarak, içinde acının yaşanmadığı başka evler aramasını sürdürdü.Fakat hangi evin kapısını çaldıysa, tümünde acılı öyküler dinledi. İçinde acının yaşanmamış olduğu bir ev bulamamış, fakat kapısını çaldığı bu evlerdeki acılı tüm kişilerin acılarını paylaşarak onlara yardımcı olabilmişti.Acılı anne, gittiği evlerde tanıştığı acılı kişilerin acılarını azalta bilmek için onlara yardımcı olmaya kendini o denli kaptırdı ki, bir süre sonra kendi yüreğinde ki evlat acısının da azalmaya başladığını gördü. Ve sonun da, sihirli hardal tohumunu anlamını buldu, içindeki acıyı da unuttuğunun ayırdına vardı.