başarılı olmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kişisel Başarı Telkini ve Ses Kaydı

İnsanların başarıyı tanımlamakta genellikle zorlandıkları her zaman gözlenmektedir. Oysa başarının ne olduğunu bilmiyorsanız, ona nasıl ulaşılacaktır. Bu yüzden sizin için anlam taşıyacak bir başarı tanımı ortaya koyalım: BAŞARI BİR YOLCULUKTUR.
Başarının elde edilmesinde yada bir hedefe ulaşmakta yanlış anlayışların bir kaçı şunlardır.
ZENGİNLİK : Başarı hakkındaki herhalde enyaygın yanlış anlama başarının parayla eş tutulmasıdır. Pek çok insan, para biriktirdikleri zaman başarılı olacaklarına inanır. Oysa zenginlik, kendiliğinden mutluluk yada başarı getirmez.
ÖZEL BİR DUYGU : Başka bir yaygın yanlış anlama, insanların kendilerini başarılı yada mutlu hissettikleri zaman başarıya ulaştıklarıdır. Ancak kendini başarılı hissetmeye çalışmak herhalde varlıklı olmaya çalışmaktan daha da zordur.
ÖZEL VE DEĞERLİ MALLAR : Bir şeyi çok fazla istediğiniz ve ona sahip olsaydınız yaşamınızın ciddi ölçüde değişeceğine inandığımız bir durum olmuştur. Oysa başarı bu şekilde ölçülmez ve ulaşılmaz, eşyalar olsa olsa geçici bir zevk verir.


************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN



***********************************************
GÜÇ : Güç bir karakter testidir. Abraham Lincoln dediği gibi “Herkes zor duruma düşebilir, ama bir insanın karakterini denemek isterseniz gücü onun eline verin.” Güç, kişisel bütünlüğü olan bir insanın ellerinde muazzam yarar sağlarken; bir başkasının elinde korkunç yıkımlara neden olur.
BAŞARI : Başarı birbiri peşi sıra yerine getirilmeye çalışılacak bir hedefler listesi değildir, gidilecek bir yere ulaşmak da değildir. Başarı bir yolculuktur.
Başarının elde edilmesinde yada hedefe ulaşmakta yapılması gereken şeylerden bazıları şunlardır.
Amacını bilmek, Potansiyelinize ulaşmak, Başkalarına yararlı olmak isteğidir.
AMACINI BİLMEK
Başarı bir yolculuktur Belirli bir yere vardığınız yada belirli bir hedefe ulaştığınız zaman birdenbire başarılı olmuş olmazsınız. Ama bu, varacak bir hedef saptamadan yolculuk yapmanız gerektiği anlamına da gelmez. Hangi yöne gitmekte olduğunuzu bilmezseniz amacınızı yerine getiremez ve potansiyelinize ulaşamazsınız. Gideceğiniz yeri saptayıp ona doğru yelken açmanız gerekir. Başka bir değişle, hayalinizi keşfetmeniz gerekir.
Hayali olan bir insan, yükselmek için nelerden vazgeçmek istediğini bilir. Hayalimiz bize yön kazandırır, potansiyelinizi arttırır, önceliklerinizi belirlememize yardım eder ve çalışmalarımıza değer katar.
Geleceğimizi yönlendirmek tutumumuzla yakında ilgilidir. Tutum, başarılı bir insana damgasını vuran ilk özelliktir. Olumlu tutumu olan, olumlu düşünen ve iddialı olmayla zorlukları seven bir insan, başarının yarısını elde etmiş demektir.
Başarı yolculuğunda gezinin ilk bölümü, son bölümü kadar önemlidir. Buradaki temel yön, gideceğin yere doğru sürekli hareket halinde olmaktır. Nitekim hedefleri belirlemek de bunun sürekliliğini sağlamanın en iyi yoludur. Hedefler amaç duygunuzu harekete geçirir ve size gidin der.
AZAMİ POTANSİYELİNİZE ULAŞMAK.
Gelişmezsek gerçekten yaşayamayız. Gelişmek, bilinen amaç sınırlayıcı kalıplardan güvenli ama ödül getirmeyen çalışmalardan, artık inanılmayan değerlerden, anlamını kaybetmiş ilişkilerden vazgeçmek anlamına gelir.
Bir şeyleri yaparken başarısızlığa uğramaktan korkmamalı. Tekrar tekrar başarısızlık yaşadığınız halde bu durumdan ders çıkarmaktan vazgeçmiyorsanız, hatalarınızın sizi yeniden yönlendirmesine olanak tanıyın. Belki gerçekten size göre olmayan bir yerde çalışıyorsunuz Bu sizin kötü yada yanlış birisi olduğunuz anlamına gelmez. Sadece yeni bir ayarlama yapmanız gerektiğini gösterir. Bir kapı yüzünüze tekrar tekrar kapanmışsa, açılıp açılmayacağını düşünerek orada çakılıp kalmayın. Başka bir açık kapı aramak için etrafınıza bakın.
Başarı yolculuğunda size karakterinizden daha iyi hizmet edecek olan başka hiçbir özellik yoktur. Robart Cock derki; “Karakterin yerin; hiçbir şey tutamaz. Beyin satın alabilirsiniz, ama karakter alamazsınız.”
Karakter yalnızca ilerlemenize yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda yol boyunca doğru kararlar almanızı da sağlar.
BAŞKALARINA YARARLI TOHUMLAR EKMEK.
Bu bölümde kişilerin başarı yolculuğundaki önemli etkenlerden birinin de aile olduğu anlatılmaktadır.
İnsanların değerler konusunda doğru yoldan sapmalarının nedenlerinden birisi, ailelerinin onlara eskisi kadar özen göstermemesidir. Ortak değerler bir aileyi güçlendirir ve gelişme çağlarında çocuklar açısından özellikle yararlıdır. Ailenizle ortak değerleri paylaşma doğrultusunda çalışmaya başlamanın en iyi yolu, aşmak istediğiniz değerleri belirlemektir.

  **************************************************************


    Bu telkin tek başına bir hastalık tedavi yöntemi değildir. Ses kaydındaki tüm konuşmalar duyulabilir, açık ve nettir.
 Ses kaydını dinlerken rahatsızlık hissederseniz (nefes alamama vb.) telkini dinlemeyi bırakın. 
Uzun süre yüksek sesle dinlemek işitme bozukluklarına yol açabilir.
 Olabilecek rahatsızlıklardan dolayı tüm sorumluluk telkini dinleyen kişiye aittir.

  

 

Motivasyon

MOTİVASYON VE BAŞARI İÇİN TAM 50 TAKTİK!
Motivasyon, mutlu ve Başarılı olmak için hayati önem taşır. Aşağıdaki ipuçları, kendi kendinizi motive etmenize ve bunu sürdürebilmenize yardımcı olacaktır. Bunlar, pratik ve sonuca yönelik tavsiyelerdir. Uygulamadığınız sürece, genel kültürden öteye geçmeyeceklerdir.

1. HİKAYENİZİ YAZIN

Temiz bir kağıda bir iki paragraf olacak şekilde arzu ettiğiniz geleceğin hikayesini yazın. Gelecekte yapmakta olduğunuz şeyi, yaşadığınız yeri ve sahip olduklarınızı yazın. Bu sizi, hem şimdi hem de gelecekte motive edecektir.

2. GELECEĞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN

Gözlerinizi kapatın ve kendinizi gelecekte ne yapıyor olarak görmek istiyorsanız, onu yaparken canlandırın. Sağlıklı bir şekilde koşuyorsunuz, bahçenizdeki çiçekler ile ilgileniyorsunuz ya da çalışıyorsunuz. Örneğin, hayaliniz küçük bir işyeri açmaksa, kendinizi açılış gününde, müşterileriniz ve çalışanlarınız ile selamlaşırken hayal edin. Böylece, hayallerinizi somutlaştırabilirsiniz.

3. GEÇMİŞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN

Geçmişi gözünüzde canlandırdığınızda, daha önce nerede olduğunuzu ve ne kadar yol kat ettiğinizi görürsünüz. Planlı hedeflerinize ne kadar ulaştığınızı ve nerelerde hata yaptığınızı anlarsınız. Bu sizin doğru yolda ilerlemenizi sağlayacaktır. Bir şoförü düşünün, yalnızca önüne baksa ve dikiz aynasından yararlanmasa nelere maruz kalabilir. Zaman zaman geçmişe bakmak, en az şoförün dikiz aynasına bakması kadar yararlıdır.

4. BÜYÜK DÜŞÜNÜN

Geleceğiniz ile ilgili büyük düşünmekten korkmayın. Bu, kısa süreli Başarısızlıklarınıza katlanmanızı kolaylaştıracaktır. Engeller, sizi durduramayacaktır. Çünkü, sizin gözleriniz büyük hedefe kilitlenmiş olacaktır. Uzun bir zamandan sonra sevdiğinize kavuşacağınızı düşünün, onu tren garından almaya giderken, bardaktan boşanırcasına yağan, sizi sırılsıklam eden yağmur, rahatsız eder mi?

Bir Başarı Hikayesi


Bir zenci.
Çocukluğu kötü geçmiş.
Babası onları terk etmiş, üvey babası çok kötü davranmış, onu ve kardeşlerini hırpalamış, annelerini dövmüş.
Daha yedi yaşındayken "çocuklarını asla bırakmayacağına" yemin etmiş.
Akıllı olduğu için arkadaşları buna "koca kafa" adını takmışlar.
Ama okumamış.
Gidip Deniz Kuvvetleri'ne yazılmış.
Sıhhiyeci olmuş.



Orada işleri çabuk öğrenmiş, doktorların ilgisini çekmiş.
Askerden sonra tıp okumayı düşünmüş.
Ordudan ayrılınca bir hastanede çalışmaya başlamış.
İşler iyi gidiyormuş.
Evlenmiş.
Sonra hastanede çalışmaktan vazgeçmiş.
Hastane malzemeleri satarak zengin olacağına karar vermiş.
Bu karar, onun felaketinin başlangıcı olmuş.
Bu arada bir de oğlu doğmuş.
Kapı kapı dolaşıp "tarayıcı" denilen bir alet satmaya uğraşıyormuş doktorlara.
Ama işler iyi gitmiyormuş.
Hayat gittikçe daha zorlaşıyormuş.
Parasızlık, çocuğun yuva masrafı, biriken faturalar, ödenemeyen kira, karısının çift vardiya çalışması, tarayıcıları kimsenin almaması.

Acaba… ?” : Performans Kaygısı Ve Başarısızlık Korkusu

    İş yaşamında, belirli bir işi yaparken hissedilen performans kaygısının ve başarısızlık korkusunun o işle / iş ortamıyla ilgili birtakım özelliklerin yanı sıra temelde bireyin kendisine ilişkin algı ve tutumlarından kaynaklandığı bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığında, sadece iş yaşamında değil gündelik yaşamın birçok alanında belirli bir sonuca ulaşma konusunda duyulan performans kaygısının ve başarısızlık korkusunun insanların kendileri hakkındaki düşüncelerinin (kendilik), kendilerine duydukları saygının (kendilik saygısı) ve kendilerini belirli bir işi yapmakta/başarılı olmakta ne derece yetkin/yeterli hissettiklerinin (kendilik yeterliliği) bir sonucu olduğunu söylemek mümkündür.

   Kendilik ya da benlik, kısaca, insanın “ben kimim” sorusuna verdiği yanıtları kapsar. Kendilik saygısı ise, bireyin, sahip olduğu bu özellikleri nasıl gördüğünü ve değerlendirdiğini ifade eder. Kendilik saygısının iki temel boyuttaki deneyimlere dayandığı söylenebilir:
•    Bireyin, özellikle yaşamının ilk yıllarında edindiği tüm deneyimler (Özellikle ailesi ve sosyal çevresi tarafından ne oranda onaylanıp onaylanmadığı, kabul görüp görmediği, değer verilip verilmediği ya da desteklenip desteklenmediğine ilişkin yaşadığı tüm olaylar).
•    Bireyin o ana kadarki elde ettiği statü ve pozisyonunu da kapsayacak biçimde yaşadığı tüm başarı ya da başarısızlıklar.
Kendilik saygısı, bir anlamda, kendiliğin duygusal olarak değerlendirmesidir. “Olduğunuzu düşündüğünüz insanı beğeniyor musunuz ?” sorusuna verilen yanıt o bireyin kendisine duyduğu saygıyı; başka bir deyişle düşük ya da yüksek saygıya sahip olmasını ifade etmektedir. Peki kendine duyduğu saygı düşük ya da yüksek olan bireyler gerek gündelik yaşamlarında gerekse iş yaşamlarında ne tür davranışlar sergilerler ?
Kendilik saygısı düşük bireyler;
•    Olumsuz duygulanımlar (öfke, suçluluk, üzüntü, yoğun kaygı gibi) yaşamaya eğilimlidirler ve belirli bir iş konusundaki başarısızlık hayali bile bu tür olumsuz duygulanımların tetiklenmesine neden olur
•    Olumsuz geribildirimlere karşı aşırı duyarlılık ve pasif davranma (hiçbir aktif ve yapıcı çözüm arayışında bulunmama) eğilimi görülür. Bu tür geribildirimler, geçmişteki hataları ve zayıflıkları da hatırlatması açısından önemlidir
•    Sürekli olarak geçmişteki başarısızlıklarına odaklanırlar
•    İhtiyaç duyduklarında başkalarından yardım istemezler (yetersiz algılanma korkusu nedeniyle)
•    Başarısızlık beklentisi nedeniyle eyleme geçmezler (“Zaten…beceremedim. Neden bir kez daha deneyeyim ki !”)
•    Belirli bir konuda başarılı olduklarında yaşadıkları mutluluk kısa sürelidir
•    Engellenmelere gösterdikleri tolerans düşüktür
•    Depresyon, yeme bozuklukları, yakın ilişki kurma ve sürdürmede zorlanma, alkol, madde ve ilaç kötüye kullanımı, intihar eğilimi ya da girişimi gibi psikolojik sorunlar yaşamaya eğilimlidirler
•    Motivasyon ve üretkenlik genellikle düşüktür
•    Belirli bir konuda yaratıcı olmak için yeterince çaba göstermezler
•    Belirli bir işi yaparken kendileriyle ilgili beklentilerden çok etkilenirler. Başarılı olup olmadıklarına ilişkin olarak çevrelerinden gelen geribildirim ya da uyarı/ yönergelere duyarlılık gösterirler. İş tamamlandıktan sonra ortaya çıkan ürünün kalitesi ya da bekleneni verip vermediği konusunda da kötümser bir yaklaşım sergilerler
•    “Attıkları adımların” (girişimlerinin) doğruluğu hakkında belirsizlik yaşarlar; bununla başa çıkmak için de diğer insanlarla sosyal karşılaştırmalar yaparlar (“O da aynı/benzer durumda…O…bir zarara uğramadığına göre…” gibi)
•    İnsanlardan olumlu geribildirim alma konusunda bağımlılık gösterirler (özellikle sosyal onay alma ihtiyacı)
Kendilik saygısı yüksek bireyler ise;
•    Bir başarısızlık durumunda, yaşamlarının başka alanlarında başarılı olduklarını düşünerek o anki gerilim-stresle baş etmeye çalışırlar (“Kimse benim kadar iyi tenis oynayamaz / yüzemez” gibi) ya da kendilik saygısı düşük bireylerin aksine, aktif ve yapıcı bir biçimde çözüm arayışına girerler (“Nasıl olur da / Ne yaparım da …bir daha tekrarlanmaz” gibi)
•    Geçmişteki hatalar ya da başarısızlıklar yerine geleceğe odaklanırlar
•    Kayıpları birer başarısızlık olarak değil birer gelişim ve öğrenme fırsatı olarak değerlendirirler
•    Sorunlarla ve hayal kırıklıklarıyla başa çıkabilme potansiyeline sahiptirler
•    İnsanlara kendilerini / yeteneklerini geliştirebilmeleri şansı tanırlar ya da başarılı olabilmeleri için onlara destek olurlar
•    İnsanları oldukları gibi kabullenirler (“Öteki”ne saygı)
•    Kararlarını kendi doğru ya da yanlışlarına göre verirler. Kendilerini, başkalarının kendileriyle ilgili özellikle de kişisel-sosyal olarak uygun olmayan beklentilerine her durum ve koşul altında karşılık vermek / tatmin etmek zorunda hissetmezler
•    Kendilerine yönelik olumlu algıları / tutumları yaşanması muhtemel olumsuz duygulanımlara karşı bir güvenlik duvarı gibi işlev görür
•    Başarısızlıkları genellikle dışsal koşullara (şans, hava durumu ya da ekonomik kriz gibi) atfederler
•    Her zaman yüksek performans göstermeye odaklanırlar. Bununla birlikte, performans olumsuz geribildirimlere rağmen düşmemekle birlikte artma eğilimi bile gösterebilir
•    Kendilerine belirgin hedefler koyarlar ve bu hedeflere ulaşmak için de yoğun çaba sarfederler
•    Kendine duyulan saygının artması beraberinde kendini belirli bir işi başarıyla tamamlama konusunda yetkin / yeterli hissetmeyi de (kendilik yeterliliği) getirir
•    Gerçekçi bir “çaba ð performans” beklentisine sahiptirler (“Eğer…gece/ay çalışırsam…projesini tamamlayabilirim” gibi)
•    Gereksinimlerine ve yeteneklerine uygun olduğunu düşündükleri işleri seçme eğilimindedirler
•    Rol belirsizliği ya da rol çatışması gibi stres kaynaklarından kendilik saygısı düşük bireylerden daha az oranda etkilenirler
    Belirli bir görevin etkili ve başarılı bir biçimde gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğine ilişkin algıları / beklentileri / yargılarını ifade eden kendilik yeterliliği ise a) bireyin yaşamı boyunca yaptığı çeşitli tercihlerini, b) belirli bir konuda nekadar çaba göstereceğini ve c) belirli bir durum / görevle ilgili zorluklara ya da stresli durumlara ne oranda katlanacağını belirler. Bununla birlikte, bireyin kendilik yeterliliğine ilişkin algılarının, meslek seçimini, kariyer planını, belirli bir konudaki motivasyonunu, belirli bir noktada yaşadığı stres düzeyini, potansiyel tehlikelerle başa çıkıp çıkamayacağına ilişkin algılarını, yaşamına yönelik hedef seçimini ve bu hedefe(lere) olan bağlılığını belirlediği de söylenebilir.
Bireyin herhangi bir işi yapma konusunda kendisini yeterli olarak algılamasını (yüksek kendilik yeterliliği) ya da algılamamasını (düşük kendilik yeterliliği) sağlayan 4 temel etken vardır:
•    Kişisel Performans/Başarı Algısı: Bireyin kendisiyle ilgili genelleşmiş bir algısını ifade eder. Yaşam süreci içerisinde hangi konuda olursa olsun ulaşılan başarılar bu algıyı güçlendirirken başarısızlıklar ise zayıflatır. Bireyin performansıyla ilgili kişisel inançları/yanlılıkları, görevin özellikleri (güçlüğü, karmaşıklığı, riski ya da tehlikeleri), sergilenmesi gerektiği düşünülen tahmini çaba miktarı ya da gerektiğinde alınabileceği düşünülen yardım miktarı gibi faktörler bireyin performans algısını etkilemektedir.
•    Başkalarını Model Alma: Başkalarının yapabildiğini görmek bireyde kendisinin de aynı işi yapabileceği / benzer performansı yakalayabileceği izlenimini uyandırır. Bu noktada, model alınan kişiyle olan kişisel yakınlık, benzer meslekten olmak, yapılan işin / görevlerin benzerliği ya da benzer tutumlara-özelliklere sahip olmak (aynı etnik köken ya da sosyo-ekonomik düzey vb.) gibi faktörler bireyin kendisini yeterli hissedip hissetmemesinde önemli birer etken olur
•    Sosyal Onay: Birey için özellikle de önemli / saygın olan ve o konuda uzman olarak algıladığı kişilerden o işi yapma konusunda başarılı olacağına dair sosyal onay almak yeterlilik hissinin uyanmasında aktif bir rol oynar. Model alınan kişilerin birey açısından önemi, değeri, saygınlığı, alanında uzmanlığı, model alınan birden fazla insanın bireye verdiği geribildirimler arasındaki tutarlılık ya da çelişki gibi faktörler de model alma sürecinde etkili olan faktörlerdir.
•    Fiziksel / Duygusal Durum: Bir işi yaparken yaşanan stres ya da ağrı-acı birey tarafından o işin başarılamayacağının birer işareti olarak algılanır. Bireyin o anlarda yaşadığı bedensel tepkiler/şikayetler, bu tepkileri nasıl algıladığı/neye dayandırdığı ya da yaşadığı ağrının türü/şiddeti gibi faktörler kendini yeterli ya da değil olarak değerlendirmesine yol açar
    Bireylerin kendilerine duydukları saygının ve kendilik yeterliliklerinin artması ve böylelikle de hem performans kaygılarının hem de başarısızlık korkularının azalması mümkün müdür ? Bireylerin, belirli bir görevde ya da farklı görevlerde başarılı oldukça ve bu başarılarına dair sürekli olarak olumlu geribildirimler aldıkça hem kendilerine verdikleri değerin hem de kendilerinin yetkin / yeterli insanlar olduklarına dair algılarının pekişeceği söylenebilir. Bununla birlikte, bireyin yaşam deneyiminin artmasının, kendisine gerek yapılacak işin – işlerin özellikleri ya da karmaşıklığı gerekse bu özellikleri nasıl kontrol edebileceğine ilişkin eğitim verilmesinin, kendisiyle ilgili farkındalığını artıracak profesyonel psikolojik destek almasının ya da etkili bir performans için yeteneklerini nasıl kullanabileceği konusunda danışmanlık yapılmasının da gerek kendine duyduğu saygının olumlu hale gelmesine gerekse kişisel yeterlik duygusunun gelişimine katkı sağlayacağı şüphesizdir. Bununla birlikte, ister düşük ister yüksek olsun her iki kendilik boyutunun da doğuştan getirilmediği; yaşam süreci içerinde olumlu ya da travmatik olaylarla oluştuğu ve düşük ya da yüksek olmasının “doğruluğunun” ya da “yanlışlığının” olmadığı önemle vurgulanmalıdır.

Uzm. Psk. Tarık Solmuş

Atalet, Fırsatlarımızı ve Hayallerimizi Gömdüğümüz Mezardır.

  Yapmamız gereken ileri ertelediğimizde, atalet içine düştüğümüzde hayallerimizi gömüyoruz demektir. Ya da Victor Clam'ın dediği gibi: "Atalet fırsatların katilidir.

   Hiç hoşumuza gitmese de, bazen ölümlü olduğumuzu hatırlamalıyız. Ancak bu şekilde, hayallerimizi gerçekleştirmek için harekete geçmemiz gereken zamanın tam da "bu an" olduğunu hissedebiliriz. Hayallerimizi gerçekleştirmek için yapmanız gerekenleri neden sürekli olarak gelip gelmeyeceği bile belirsiz bir zamana erteliyorsunuz. Sizi durduran ne ? sürekli hayatın kısa olduğunu vurgularken, neden zamanı ataletin bir hırsız gibi çalıp gitmesine izin veriyoruz

    Ataletin nedenlerinden biri hayata hatalı bir perspektifden bakmaktır. Örneğin "iş" kelimesini ele alalım. İş deyince çoğumuz negatif duygulara kapılırız. Hatta çoğumuzun işe "Tanrı tarafından verilen bir ödül" değil "Tanrının insanları cezalandırması" olarak gördüğüne eminim. İnsan doğası gereği "acı veren" şeylerden kaçar. Bu nedenle işten kaçmak insanın doğasında vardır diyebiliriz.

    İşten kaçmak taraftarlarındansanız Picasso'yu, Michelangelo'yu ya da Mozart'ı hayal edin. Sizce onlar sabah kalktıklarında "işe gidiyorum" mu diyorlardı ? onlar sanat yapıyorlardı ve mutlaka ki bundan iş olarak söz etmiyorlardı. Siz de kendinizi yaptığınız iş ne olursa olsun bir sanatçı olarak düşünün ve ürettiğiniz işe "eseriniz" gözüyle bakmaya çalışın.

   Bir arabayı yürütmek için nasıl benzin gerekliyse, başarı için de kararlılık ve azim gereklidir. Azminiz ve kararlı tutumunuz olmazsa, başarıya gidecek yolda arabanın motorunu bile çalıştıramazsınız.

   Azmin ve kararlılığın zıt kavramı ise atalettir. Azim asla vazgeçmemek demektir. Atalet ise asla başlayamamaktır. Başladığınız işleri bitirmemek de ataletin diğer bir örneğidir.

   Atalet içindeki kişilerin genellikle şöyle dediğini duyarsınız: "Ben mükemmeliyetçiyim. Ben bir işe başlamadan önce şartlar benim çalışmam için uygun olmalı. Dikkatimi dağıtacak hiçbir şey olmamalı, çok fazla ses olmamalı, telefonlar mümkünse çalmasın, telefon çalınca dikkatim dağılır. Elbette fiziksel olarak kendimi iyi hissetmeliyim, başım ağrıyorsa nasıl çalışabilirim ki ?" bu kişiler atalet içinde olduklarından bir işe asla başlayamayanlardır.

   Bir de başladıkları işi bitirmeyenler vardır, başladıkları işi hep yarım bırakırlar ama onların da mükemmeliyetçilik kılıfıyla örtülmüş bahaneleri daima hazırdır. Şöyle derler: "ben herşeyin tam ve mükemmel olmasını isterim. Hiçbir işden tatmin olmam. Bunun "i" harflerinin noktaları mükemmel bir benek şeklinde olmalı, bütün "t" harfleri birbirinin aynı olmalı. Yoksa o iş bitmiş sayılmaz. Ben kendimin en büyük eleştirmeniyim, ne yapayım ben böyleyim. Mükemmelliyetçi olduğum işler işler bitmiyor. Ama değişemem ki..."

   Burada neler olduğunu görebiliyor musunuz ? "Yanlış" bir davranış, "erdemli" bir davranışmış gibi gösteriliyor. Mükemmeliyetçi "kendi standartlarının içinde yaşadığı bu dünya için çok yüksek olduğunu" söylüyor. Hata-erdem sendromu adını verebileceğimiz bu davranış biçimi, aslında kişilerin zayıflıklarını örtmek için geliştirdikleri bir savunma kalkanıdır. Sahte bahaneler bulma çabasıdır. Elbette ki bu davranış şekli ataletin gerçek nedenlerini açıklamaz. Çünkü ataletin gerçek nedenleri çok daha derinlerde saklıdır
.
   Ataletin temelinde "başarısızlık korkusu" yatar. Korku sizi paralize etmiştir ve ilerlemekten alıkoymaktadır. Hiç başlayamamak ile başladığınız işi bitirememek arasındaki fark nedir ? aslında hiç fark yoktur. Her iki durumda da bir noktada takılıp kalırsınız. Her iki durumda da hiçbir yere varamazsınız. Yapmanız gereken görev ya da iş ne olursa olsun, karşısında yenik duruma düşmüşsünüzdür
.
  Bu davranışın gerçek nedeni ise sizin gelecekle ilgili oluşturduğunuz hatalı vizyonlarınızdır. Bu işi başaramadığınızda neler olacağını düşünmek, sizi o işi bitirmekten alıkoyan davranışı doğurur... yani ataleti. Belki başarısızlığınız karşısında insanların size güleceklerinden korkarsınız, belki alacağınız eleştirileri kaldıramayacağınızı düşünür ondan korkarsınız ya da korkunuzun nedeni, işi beklenen şekilde tamamlayamadığınızda, cezalandırılacağınız düşüncesi olabilir.

   Kısaca geleceğinizle ilgili oluşturduğunuz "negatif vizyonlar" sizi ilerlemekten alıkoyar, takılır kalırsınız. Bu pek çok kişinin zihninin kendi yarattığı bir araçtır.
Öyleyse bizi ilerlemekten alıkoyan ataleti yenmek için ne yapmalıyız ? şimdi size ataleti, azme dönüştürmenizi sağlayacak bir teknik göstereceğim. Ataleti ve pasifliği, üretkenliğe ve kararlılığa dönüştürmek için temel prensip şudur.

Parçalara Ayırma Prensibi

   Tamamlamaya çalıştığınız işin niteliği, bu prosesin işleyişini değiştirmez. Belki bir kitap yazmak istiyorsunuz, bir dağa tırmanmak istiyorsunuz, ya da evinizi badana yapacaksınız. Başarmak istediğiniz şey ne olursa olsun, başarının anahtarı, yapacağınız işi küçük parçalara ayırabilmenizdir. Her küçük parça işin, kolaylıkla tamamlayabileceğiniz, idare edebileceğiniz, bir bölümü olmalıdır. Tam şu anda işin ne kadarlık bölümünü bitirmeniz gerekiyorsa o kadarlık kısmına odaklanın. Daha ilerisinin düşünmeyi bırakın. Geleceği negatif bir şekilde gözünüzün önüne getirmekten vazgeçerek, tam da bulunduğunuz an için pozitif bakış açısı geliştirin. Bu teknik ataleti yenmedeki en önemli tekniklerin başında gelir. Şimdi bunu bir örnekle biraz daha açıklayalım:

   Diyelim ki sizden 400 sayfalık bir roman yazmanızı istedim. Eğer siz de çoğunluk gibiyseniz, bunun tamamlanması imkansız bir görev olduğunu düşünebilirsiniz. Ama şimdi size daha farklı bir soru sorduğumu farz edin; bu kez diyorum ki: "bir yıl boyunca her gün 1.5 sayfa yazı yazmanı istiyorum" Yapabileceğinizi düşünür müsünüz ? 400 sayfalık kitap yazma fikri imkansız gibi görünürken, bu yeni teklif size biraz daha kolay gelmedi mi ? En azından yapması imkansız gibi görünmüyor olsa gerek

  Burada yaptığımız "400 sayfalık kitap yazma işini parçalara ayırmak oldu. Peki iş kolaylaştı mı, belki evet... ama inanın bana, hala bazılarınızın gözünün korktuğunu görür gibi oluyorum. Neden mi ? çünkü burada "bir yıl" boyunca sürecek bir çalışmadan bahsettim, her gün 1.5 sayfa yazın dedim. 1.5 sayfa yazma kısmı kolay. Ama bunu 1 yıl boyunca yapmanız söylendiğinde bu pek çok kişinin gözünü korkutur. İnsanlardan bir yıl boyunca sürekli aynı şeyi sürdürmesini istediğinizde, kişiler ileriye bakma ve negatif bir ruh hali geliştirme eğilimine girerler. Öyleyse ne yapmalıyız. Haydi işi biraz daha parçalara ayıralım:

   Bu kez sizden, "bugün" 1.5 sayfa yazı yazmanızı istiyorum. Bunu isterken bir yıl, bir ay, bir hafta boyunca demiyorum. "Bugün 1.5 sayfa yazı yaz" diyorum, daha ötesine bakmanızı istemiyorum. Pek çok kişi bunu rahatlıkla kabul edecektir. Hatta 400 sayfalık bir kitap yazmanın kendileri için imkansız olduğunu düşünenler bile.

   Yarın olduğunda bu kişilerden yine aynı şeyi isteyeceğim, ve onlara şöyel diyeceğim "düne bakma, yarına da, asıl olan bu gündür ve bugün yapman gerek 1.5 sayfa yazı yazmaktır". Sizce yapabilirler mi?

  Buradaki teknikte yapılması gereken işin yanı sıra zamanı da parçalara ayırmış oluyoruz. Önemli bir işin için gereken zamanı bir günlük zaman dilimlerine bölüyoruz. Aynı anda yapılması gereken işin kendisini de parçalara ayırmış bulunuyorsunuz. İnanın bana bu tekniği bir yıl boyunca uygularsanız, sonunda hepinizin 400 sayfalık bir kitabı olacaktır !

  Eğer gözünüzü korkutan bir işle karşılaştığınızda, içinde bulunduğunuz günü esas alır, geriye ve ileriye bakmadan günlük görevlerinizi yerine getirirseniz başaramayacağınız iş yoktur.

  Unutmayın en uzun maraton koşusu bile "tek bir adım ile başlar". Kalkın ve ilk adımızını hemen şimdi atın.

Chuck Gallozzi, "Procrastination is the grave in which oppurtunity is buried" ve
Jim Rohn, "Ending procrastination" adlı makalelerinden çeviren ve derleyen Nüvide G. Tulgar

Olaylara tepki vermek

    Çevremizde olan olaylar başımızın üzerinde esen rüzgarlar gibidir. Aklımızın yelkenleri, olayları yorumlama şeklimizdir. Aynı nehirde esen aynı rüzgar ile farklı gemiler farklı yönlere gidebilmektedir. Farkı yaratan, rüzgarın hangi yönden estiğinden çok, yelkenlerimizi nasıl tuttuğumuzdur.
  • Düşüncelerine dikkat et, söze dönüşür,
  • Sözlerine dikkat et, eyleme dönüşür,
  • Eylemlerine dikkat et, alışkanlık olur,
  • Alışkanlıklarına dikkat et, kişilğin olur,
  • Kişiliğine dikkat et, kaderini biçimlendirir.
     Motivasyon sigaradan çıkan dumana benzer, onu görebilirsiniz ama onu tutamaz, cebinize koyamaz, kontrol edemezsiniz. Hayatınızı kontrol altına almak istiyorsanız, işinizi motivasyon perisine bırakmak istemezsiniz.

Başarmak sizin elinizde!

Hep bir şeylerin peşindeyiz hayatta. Şunda daha iyi olmam lazım, bunda daha başarılı. Önce ilkokulda "5 pekiyi aferin"ler, sonra lise ve üniversite giriş sınavlarında daha çok net daha az yanlışlar, hep başarıyı kovaladık. Biraz araştırma biraz da sınav sisteminin bize uygun gördüğü bölümde okuyup bir meslek sahibi olduk. Çoğumuz iş yerinde ilişkilerimizde, kariyerimizde ve de para kazanma konusunda arıyoruz başarıyı. Yani vazgeçemiyoruz başarıdan, yaşımız yedi de olsa yirmi yedide de... Bir alanda başarılı olmak yetmiyor diğer bir alanda arıyoruz başarıyı. Mutluluk da başarıyla geliyor çünkü.
 
Peki ya başarısız olunca, işler istediğimiz gibi gitmeyince? İster üniversite giriş sınavında ister üniversitede okurken ya da iş ararken zorluklar hep yanı başımızda. Zorluklar öyle ya da böyle hepimiz için ortak olsa da, aslında bizleri birbirimizden başarısızlığa nasıl yaklaştığımız, nasıl algıladığımız ayırıyor. Çoğu zaman karşılaştığımız zorlukları, yaşadığımız olayları değiştirme şansımız olmasa da bakış açımızı değiştirerek ilerlemek mecburiyetindeyiz. Ne kadar olumlu ve gerçekçi olursak o derece önümüze çıkan fırsatları daha iyi görürüz. İlla Polliana’cılık oynamamıza da gerek yok; bardak yarı dolu deyip. Gerçekçi olalım, bardağın yarı dolu-yarı boş olduğunu bilelim yeter.
 
Zorluklardan, sorunlardan kaçarak ömür geçirilemeyeceğine göre, bir yerlerden başlamamız, önce kendi kabuğumuzu kırıp dışarıdaki zorluklardan önce içimizdeki engelleri aşmamız lazım. Başarısızlıklarımızın ardındaki bahanelere bakmak da lazım tabi.
"Ben yapamam ki?"   
"Bu yaştan sonra da öğrenilmez ki?"   
"Ah vaktim olsa gideceğim ama?"   
"Beni almazlar ki oraya."
 
Mademki başarıyı bu kadar çok istiyoruz, o zaman hayata teslim olmak yerine mücadeleyi de göze almak gerek? Ve en önemlisi, bizim dışımızdaki koşullar kötü de olsa, motivasyonumuz sayesinde en az seviyede etkilenerek yolumuza devam edebilmek. Bunun en güzel örneklerinden birini geçtiğimiz günlerde gündemi fazlasıyla işgal eden milli koşucumuz Süreyya Ayhan’da yaşadık. Onca eleştiriye, medyanın üzerine sürekli gitmesine rağmen o yılmadı, geriye çekilmek yerine daha da ileriye gitti. O kendi hayatında yaşadığı zorluklarda bunu yaptı. Peki ya bizler ve bizim zorluklara karşı tutumumuz nasıl?
 
Yaşanan başarısızlıklar için şanssızlık demeyelim lütfen! Şans, doğru zamanda doğru yerde olmaktır. Şu anda bulunduğumuz yerden, sahip olduklarımızdan ya da olamadıklarımızdan memnun değilsek "şanssızlık" deyip kaçmamak lazım sorumluluktan. Hayat tercihlerimizde, yaptığımız seçimlerde şekillenmiyor mu? Şu anda okuduğunuz okulu/bölümü ÖSS tercihlerinize yazmasaydınız sınavda daha az/fazla soru yanıtlasaydınız ya da belki de yurtta değil de bir ev arkadaşı bulup ev tutmayı seçseydiniz hayatınız kim bilir nasıl olurdu?
 
Öyleyse doğru zamanda doğru yerde olmak -tüm zorluklara rağmen çoğu zaman- bizim elimizde; karşılaştığımız olaylardaki tutum ve davranışlarımızla belirleniyor. Aslında şansla, tesadüfle açıkladığımız yaşadığımız nice olayı da bizim tercihlerimiz belirliyor. İşte bu nedenle, başarılı olmak istediğimiz her konuda, ister iş veya okul ister ev yaşamımız, ister eşimizle ya da sevgilimizle olan ilişkimizde tutum, davranış ve tercihlerimizle yaptıklarımızdan bizim sorumlu olduğumuzun farkında olmamız gerekiyor.
 
Yani ister inanın ister inanmayın söylenilenler doğru:
Başarmak sizin elinizde!

Albert Einstein’dan 10 Hayat Dersi

1. Merakınızın peşinden gidin

"Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım."

Sizin merakınızı çeken nedir? Neyi en çok merak ediyorsunuz? Benim merak ettiğim neden bazı insanların başarılı olup bazılarının olamadığıdır. Bu yüzden yıllarca başarı üzerine çalıştım. Merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız.

2. Azim paha biçilmezdir

"Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum."

Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varasıya kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli olduğu söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.

3. Bugüne odaklanın

"Güzel bir kızı öperken düzgün araba kullanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir."

İki atı aynı anda süremezsiniz. Bir şeyler yapabilirsiniz ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.

4. Hayal gücü güç verir

"Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin önizlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir."

Hayal gücünüz geleceğinizi belirler. Einstein şöyle der: ‘Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil’. Bu yüzden hayal gücünüzün hantallaşmasına izin vermeyin.

5. Hata yapın

"Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir."

Hata yapmaktan korkmayın. Eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz hatalar sizi daha iyi bir konuma getirebilir. Başarılı olmak istiyorsanız yaptığınız hataları üçe katlayın.

6. Anı yaşayın

"Ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir."

Geleceği ayarlamanın tek yolu olabilidiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli olan tek an şimdidir.

7. Değer yaratın

"Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın."

Zamanınızı başarılı olmak için harcamayın, değerler yaratın. Eğer değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir.

8. Farklı sonuçlar beklemeyin

"Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek."

Hergün aynı rutinde yaşayarak farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz.

9. Bilgi deneyimden gelir

"Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir."

Bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.

10. Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın

"Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz."

Yapmanız gereken iki şey var. Birincisi oynadığınız oyunun kurallarını öğrenmek. İkincisi ise oyunu herkesten iyi oynamayı istemek. Bu iki şeyi yaparsanız başarı sizinle olur!