bireysel danışmanlık hikayeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kelebekleri özgürleştirmek- Cinsiyetini Kabul Etmek



Bir danışanımla yapmış olduğum bireysel danışmanlık çalışmasının devamını paylaşmak istiyorum. İki seans yoğun bir şekilde sevgi açlığı üzerinde çalışma yaptığım danışmanımla üçüncü seansta diğer iki seans gibi etkiliydi.
Konuşmaya geçen haftanın kritiğini yaparak başladık. Geçen hafta çok iyi geçmişti. Çalışmalar onu rahatlatmıştı. Birkaç kez zihni onu test etmeye çalışsada zihnini susturma tekniğini kullanarak rutini değiştirmişti. Ancak yinde içinde bir sıkıntı vardı. Eşi pişman olmuş ve af dilemişti. Oda onu affetmişti. Ama daha sonra yeniden bu işi yaparsa ne olacaktı. Yeniden bunalıma düşermiydi.
Aslında bahsettiği konu ilk haftaki konuydu sevgi açlığına öncelik verdiğimiz için sıra yeni ona gelmişti. Bu beklentide, bu durumda bir zayıflık güçsüzlük hissi vardı. Başka bir kadının eşinin yeniden aklına çelebileceğini düşünüyordu. Bu durum kendisini diğer kadınlara karşı eksik ve yetersiz bulmasından kaynaklanan özgüven sorunuydu. Bu durumu kendisinin fark etmesi gerekiyorduki bu düşünceyi değiştirebilsin.
Yeniden düşünceleri sorgulamaya başladık. Kendisine şunu sordum; “Sence eşin neden başka kadınlara bakma ihtiyacı hisseder?”
“Ben yeterince güzel değilim” dedi.
“Sana kendinin güzel olmadığını düşündüren şey ne?” dedim.
Cevap kilosunun olduğunu söyledi. 1.60 boylarında 75 kilo bir bayandı. Bence sence hangi kiloda olursan kendini güzel hissedersin dedim. Oda 65 dedi. O kiloda olursa eşinin onu beğeneceğini ve güzel olduğunu söyleyeceğini düşündüğünü belirtti. Eşi ona hiç güzelsin demiyordu. Hızlı bir yönlendirme yaptım. Şu anda 65 kilo olduğunu bir giyim mağazasına gitmesini ve istediği kıyafetleri giyip eşinin karşısına çıkmasını istedim. Dediklerimi uyguladıktan sonra eşi tarafından ona söylenmesini beklediği cümleyi eşinin ona söylediğini imgelemesini istedim.Eşi ona güzelsin diyordu. Devamında ne hissettiğini sordum. Cevap hiçbir şeydi. Eşinin söylediği sözün bir anlamı yoktu. Ona şunu sordum 75 kilodaki senle 65 kilodaki sen arasında ne fark var dedim. Fiziken bir zayıflama olmasına rağmen içinde herhangi bir fark yoktu. İçindeki mevcut rahatsızlık devam ediyordu. Yıllarca beklediği onay eşinden gelmişti ancak o onay ona kendini güzel hissetmesini sağlayamamıştı.

Kelebekleri Özgürleştirmek – İstenmeyen Çocuk



Kendimizi değersiz hissetmemizin altında en büyük etken hamilelikte yaşanan olaylardır. Yapılan bilimsel araştırmalar anne karnındaki bebeklerin etraflarında olup bitenden haberdar olduklarını ortaya koymuşlardır. Özellikle istenmeden kalınan hamilelikler, annenin içinde bulunduğu ruhsal ve fiziki durum, farklı cinsiyet beklentisi en büyük travmalarımızdır.
Ve bu durum hayatımız boyunca bizi kara bir gölge gibi takip eder. Öyle ya annesi yada babası tarafından istenmeyen çocuğu kim sever ki? Annesi veya babası onu kabul etmediği bir durumda onu kim kabul eder ki? İçten içe onu kemiren sinsi bir duygudur bu.
Yapmış olduğum bir regresyon çalışmasını paylaşmak istiyorum. Danışanım 39 yaşlarında bekar bir hanımdı. Kendisi ile yüz yüze bir çalışma yaptık. Kendisi hedefleri ve ilişkilerle ilgili yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu düşünerek bu kapsamda çalışma istediğini belirtmişti. 
Kendisi özel sektörde çalışıyor olmakla birlikte öğretmen olmak istediğini, mezun olduğu bölümden çok fazla öğretmen ataması olmadığını, yaşının 40 yaklaşması nedeniyle bundan sonra da olamayacağı korkusu vardı. Hayallerini gerçekleştiremediği için rahatsızlık duyuyordu.
Diğer taraftan ilişkiler konusunda da sıkıntısı vardı. Bir kez nişanlanıp ayrılmıştı ve hala bekar dı. Hayatına istediği tarzda bir erkeği çekemediği gibi uzun süreli bir ilişkisi de yoktu.
Çalışmamıza referans olması açısından geçmişindeki önemli olaylardan bahsetmesini istedim. Ailedeki en küçük çocuktu. Okul dönemlerinde başarılı bir öğrenciydi. Hep birincilikleri vardı, ilkokuldayken çok aktif olduğu için öğretmeni kendisine sınıflarından bir öğrencinin sorumluluğunu vermiş ve ona öğretmenlik yapmasını istemişti. Başarı onun hayatının olmazsa olmazıydı.
Bir diğer konu ise babasına olan yoğun ilgisiydi. Çocukken sürekli babasının kucağına oturuyordu. Hastalandığı zaman babası yanına geldiğinde anda mucizevi bir şekilde iyileşiyordu. Bu durum çocuklukta, üniversite çağlarında da hep yaşanmıştı. Ve hala da zaman zaman tekrar eden bir olaydı.
Babasının geçmişte bir kadınla ilişkisi gündeme gelmiş. Kadın babasına kafayı takmış ve babasını bitireceğini söylemiş. Ve bir süre sonrada babası iş hayatında tökezleyerek sıkıntıya girmişti. Ekonomik durumu bozulmuştu.  Yaşanan bu durumu kadının sözüyle örtüşmesi nedeniyle kadına karşı babasına kötülük ettiği için yoğun bir öfke ve kızgınlık vardı. Bu durum onun hayatında derin iz bırakmıştı. Kendi yaşadığı ilişkilerde de bir kadın geliyor, erkeği ayartıyor ve ilişkinin bozulmasına neden oluyordu. Aslında yapmış olduğu şey zihinsel bir çapa oluşturmaktı. Ve çapa o kadar güzel oluşturulmuştu ki kusursuz bir şekilde çalışıyordu.

Kelebekleri Özgürleştirmek - Kendimizi Affetmek



Bilinçaltımız varoluşumuzdan bu yana hatıralarla doludur bizleri üzüp acıtanda hatıralarımıza yüklediğimiz -öfke, suçluluk, yargı-duygularımızdır.  Hatıralarımız her tetiklendiğinde bize acı veren bu duyguları tekrar tekrar deneyimleriz.

Çocukluğumuzda yaşadığımız travmaların tüm hayatımız üzerinde nasıl etkili olduğuna örnek yapmış olduğum bir bireysel danışmanlık çalışma özetini danışanın iznini alarak paylaşmak istiyorum.
Danışan 26 yaşlarında bekar meslek sahibi bir hanımdı. Hayatında birçok insanın elde edemediği başarıları elde etse de içinde onu rahatsız eden bir şey vardı. Kendini bulunduğu yere ait hissedemiyordu. Hep bırakıp gidecekmiş hissi vardı. İçindeki bir his ona gitmesi gerektiğini söylüyordu. Bu ruh halinde olduğu içinde şu anki mevcut durumdan yaşamdan zevk alamıyordu.
Üniversitedeyken erasmus kapsamında yurtdışına çıkmış orada kaldığı sürece kendini rahat hissetmişti. Oraya takılı kalmış sürekli yurtdışına çıkıp gezmek istiyordu ama sonunda ne olabileceği konusunda bir fikri yoktu.
Bu bırakıp gitme duygusunu hayatının bir çok alanında yaşıyordu. Yaptığı şeylerden zevk almıyor. Nasıl olsan ben buradan ayrılacağım diyerek insanlarla samimi ve sıcak ilişkiler kurmuyor, insanlardan kaçıyordu.  Konuşurken onların konuşmasını basit görüp içten içe onları aşağılıyordu. İçerisinde bir şeyler vardı. Kendisi ile ilgili bir eksiklik duyduğu bir şey vardı onu rahatsız eden ama ne olduğundan emin değildi.

Hayattaki her şey yüzeyseldi. Aslında bu durum onun duyguları kapattığının göstergesiydi.
Sorgulama sırasında annesinin bazı davranışlarını fark etti. Annesi ona sürekli telkinlerde bulunuyordu. Daima kontrollü olmasını ve dikkatli olmasını söylüyordu. Bir şeylerini paylaşsa da kardeşiyle de mesafeliydi.
Ona şunu sordum birisi ile konuşurken odağın nerede? Kendinde mi, karşındaki kişide mi? Kardeşi ile konuşurken hep kendisinden bahsettiği fark etti. Hep kendisini ve erkek arkadaşını anlatığı için bir süre sonra karşısındaki insanın sıkılması doğaldı.
Bütün bu anlattıkları kendi yaşantımdan bana tanıdık geliyordu. Uzun zaman kendi geçmişimi olduğum gibi kabullenemediğim ve kendime olan bakış açım nedeniyle insanlarla ilişkim duygudan yoksun mekaniksel ve yüzeyseldi.

Kelebekleri Özgürleştirmek - Sevgi Açlığı


Uzun zamandır çalışmalarımla ilgili bilgi paylaşımına ara vermiştim. Bir danışanımla yapmış olduğum çalışma beni etkilediği için onunda müsaadesini alarak yayınlamak istedim.
Öncelikle bir konuyu açıklamak istiyorum. Yapılan çalışmaların başarıya ulaşıp ulaşmaması tamamen danışanın ruhsal ve zihinsel durumuyla alakalıdır. Şifayı veren Allah’tır. Eğer siz gerçekten şifalanmak istiyorsanız ve bunu yaratana net bir şekilde bildirmişseniz o sizin ihtiyacınız olan rehberi karşınıza çıkartacaktır. Rehber sadece bir araçtır, şifaya aracıdır. Gerçek dönüşüm sizin şifalanmaya olan inancınızda gizlidir.
Bazı kişiler çalışmalarla ilgili iyileşme garantisi vb. konuları dile getiriyorlar. Bu çalışmalarda ne yapılıyorsa bunu yapan danışanın kendisidir. Ne kadar içten bir şekilde terapiste yaklaşıp önerileri uygulamaya istekli olursa kendisine yansımasıda o kadar hızlı ve etkili olacaktır. Şifa dileyen şifa, tereddüt isteyen zihin karışıklığı bulacaktır.
Her ne olmuşsa olan şey olması gereken kadardır. Kişi alması gerektiği kadar şifa almıştır.
Yurtdışında yaşayan bir hanım danışanımla yapmış olduğu iki seansın özetini paylaşmak istiyorum. Kendisini benimle iletişime geçtiğinde eşinin yaklaşık 5-6 ay önce tek gecelik bir kaçamakla onu aldattığını öğrendiğini, eşinin pişmanlık gösterip af dilemesine rağman bu olayı içinden atamayıp bunalıma girdiğini belirterek aradı. Eşinden ayrılmak istemiyordu. Eşini sevdiğini söylüyor. Eşininde kendisini sevdiğini söylüyordu. Eşi kendisini bu kadar severken nasıl başka bir kadına dokunabilirdi, bunu aklı almıyordu.
Despot bir ailede yetişmiş, çocukken babasından yoğun bir şekilde şiddet görmüş, 15 yaşında evlendirilip yurt dışına gönderilmişti. Yabancı memlekette eşi ile 20 yıl geçirmiş. Çalışmıyordu. 3 çocuğu vardı. Eşi onun her şeyi olmuştu. O ona bu kadar bağlıyken eşinin yapmış olduğu olayla bir anda dünyası kararmış tutunacak dalı kalmamıştı.
İlk seans başlangıcında sesi çok heyecanlı geliyordu. Yapmış olduğumuz ön görüşmeden bir çözüm ışığı hissettiği için yoğun heyecan duyuyordu. Bir çıkış yolu bulduğunu düşünüyordu. Aşırı heyecanlı olması önce beni rahatsız etti, onu yönlendirmekte zorlanacağımı düşündüm. Rahatlatmak için hızlı bir şekilde gevşeme ve rahatlatma telkinlerine başladım. Bir süre sonra telkinlere cevap vermiş ve rahatlamaya başlamıştı. Bunu hissedince regresyon terapisine geçtim. Önce onu rahatsız eden duyguya odaklanmasını ve yoğun bir şekilde hissetmesini sağladım. Bunu vücudunun neresinde hissettiğini sordum. Cevap hızlıca geldi. Kalbinin üzerinde yoğun bir ağrı vardı. Nefesi hızlanmıştı. Ondan ağrıyı hissettiği yere odaklanmasını istedim. Orada ne görüyordu. Ağrı topunun rengini sordum. Oradaki ağrı topunun rengi kırmızıydı ve ateş gibi yakıyordu.