insan titreşimlerinin etkisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Düşüncelerinizi değiştirn, Kaderinizde değişsin.

ETKİ düşünceniz, TEPKİ ise bilinçaltınızın verdiği karşılıktır.
Bütün dilekleriniz gerçekleşecek diye bir kural yoktur. Herkes bunu bilir. Şüpheci kişiler, bunu duaların işe yaramadığına dair bir kanıt olarak yorumlarlar. Ancak göz ardı ettikleri bir nokta vardır:
Dileklerinizin karşılık bulabilmesi için bilimsel temeli net bir biçimde anlaşılarak etkin kullanılması gerekir. Ancak bundan sonra belirli bir isteğin neden etkin olmadığını anlayabilir ve onu daha etkin kılmak için pratik bir yöntem bulabiliriz.
Peki dileklerinizin istediğiniz gibi karşılık bulmadığını fark ederseniz, ne olur o zaman? İlk yapmanız gereken şey, böyle bir başarısızlığın temel nedenlerini anlamak olmalıdır. Bu nedenler güven eksikliği ve çok fazla çabadır. Birçok kişi, bilinçaltının işleyişini tam olarak anlayamaz ve dileklerinin gerçekleşmesine mani olur. Zihninizin nasıl çalıştığını bildiğinizde, büyük ölçüde güven kazanırsınız.
Unutmayın, bilinçaltınız ne zaman bir fikri kabul etse, hemen bunu uygulamaya başlar. Bunun için bütün önemli kaynaklarını ve potansiyellerini  kullanır. Derin zihninizin bütün zihinsel ve spiritüel yasalarını harekete geçirir. Bu yasa iyi fikirler için geçerlidir, ancak kötü fikirler içinde geçerlidir. Sonuç olarak, eğer bilinçaltınızı olumsuz biçimde kullanırsanız, bu soruna, başarısızlığa ve karışıklığa neden olur. Yapıcı biçimde kullanırsanız  kılavuzluk, özgürlük ve zihinsel huzur getirecektir.
Düşünceleriniz olumlu, yapıcı ve sevgi dolu olduğunda, doğru cevabı almanız kaçınılmazdır. Bu nedenle başarısızlığın, üstesinden gelmek için yapmanız gereken tek şey, bilinçaltınızın fikrinizi ya da isteğinizi kabul etmesini sağlamaktır. Siz bunun gerçekliğini kabul edin, zihninizin yasası gerisini halledecektir. İsteğinizi inançla, güvenle ve şüphesiz devredin; bilinçaltınız bu görevi devralacak ve size cevap verecektir.
Ne zaman bilinçaltınızı sizin için birşey yapmaya zorlamak isterseniz, başarısız olursunuz. İstediğiniz sonuçlar yaklaşmak yerine uzaklaşır. Bilinçaltınız zihinsel bir zorlamaya tepki vermez. İnancınıza ya da bilincinizin kabulüne tepki verir.
Sonuç elde etme konusundaki başarısızlığınız şu ifadelerden de kaynaklanabilir:
  • Herşey kötüye gidiyor
  • Asla karşılık alamayacağım
  • Çıkış yolu göremiyorum
  • Durum umutsuz
  • Ne yapacağımı bilmiyorum
  • Karmakarışık oldum
Bu tür ifadeler kullandığınızda, bilinçaltınız size karşılık vermez ve sizinle işbirliği yapmaz. Sürekli yerinde sayan bir asker gibi, ne ileri ne de geri gidersiniz. Başka bir deyişle, hiçbir yere gidemezsiniz.
Bir taksiye bindiğinizi ve taksiye bir sürü farklı yön söylediğinizi düşünün. Taksicinin kafası karmakarış olurdu herhalde, hatta sizi hiçbir yere götürmek istemeyebilirdi. Talimatlarınıza uymaya çalışsa da, bunu yapamayabilirdi. Sonunda kendinizi hiç kimsenin aklına gelmeyen bir yerde bulabilirdiniz.
Bilinçaltınızın müthiş güçleri ile çalışırken de aynı şey geçerlidir. Kafanızda net bir fikir olmalıdır. Bir çıkış yolu olduğuna, bir çözümün bulunacağına inanmalısınız. Yanlızca bilinçaltınızdaki Sınırsız Zeka cevabı bilir. Bilincinizdeki net karara vardığınızda, aklınızı başınıza toplarsınız ve neye inanırsanız onu yaşarsınız

Enerji Alanınızı Birikimlerden Temizlemek Frekansınızı Yükseltir

Işığınız bir elekten geçer gibi parlar, siz bu ışığın geçtiği kadarsınız. Ortak bir merkez tarafından bir soğan gibi yuvarlak katmanlarla çevrili olduğunuzu düşünün. En yakınınızdaki katmanlar fiziksel bilgiler içerir, bunun ötesindekilerde sırasıyla duygusal bilgiler, düşünce kalıplarınıza dair bilgiler ve en uzaktakilerde de ruhunuz ile hayattaki amacınızla ilgili bilgiler bulunur. Bunlar farkındalığınızdaki oktavlar gibidir.  Ruh seviyesinde korku ya da blokaj yoktur -sadece berrak, meditasyon yapanların saf bir farkındalık duygusu yarattığını ifade etmek için kullandıkları tabirle şefkat dolu mücevher ışığı vardır. Ama fiziksel, duygusal ve zihinsel katmanlarda kafanızın karıştığı ve korktuğunuz eski deneyimlerden kaynaklı fonksiyon bozukluklarını, sabit fikirleri ve donmuş duyguları bulursunuz. Bu kısaltılmış kalıplar gölgelere benzer; kendi doğrunuzu ve sevginizi yaşamadığınız hareketsiz yerlerdir. Parçalandığınız ya da bir şeyden kaçtığınızda da delikler ve gediklerle karşılaşırsınız ve bunlar da bloklar gibidir.
Zihninizi sakinleştirdiğinizde, hiçbir şey düşünmezsiniz ve bir şey düşünmediğinizde hiçbir şeye direnç göstermezsiniz ve direnç göstermediğinizde ve hiçbir şeye direnç göstermeyen düşünceler beslediğinizde Varlığınızın titreşimi yüksektir, hızlıdır ve saftır.
Abraham/Esther Hicks
Şimdi ruhunuzun yaşamınızı, bedeninizi ve kişiliğinizi yaratmak için oktavlarla bilgelik, niyet ve enerji yolladığını hayal edin. Birçok gölge ya da katı yer ve kim olduğunuza dair alandaki boşluklar yüzünden bütünlüğünüzün sadece belli bir yüzdesi elekten geçen ışık misali açıklıklardan geçebilir. Yüksek boyutlarda her yerde bir gölge ya da gedik vardır, sizin yaşamınızda ve bedeninizde de benzer bir kasılma ya da bilinçsiz yerler olacaktır. Duygusal bir travmanın hatırası ve bunun etrafında oluşmuş inançlar bedenin üzerine gölgelerini düşürecek, belki de kronik ağrılara, hastalıklara ya da orjinal yaraya tekabül eden bir noktada incinmelere sebebiyet verecektir.
Bastırılmış duyguları ve inançları anlayıp rahat bırakarak şifa bulduğunuzda, alanınızdaki karanlık noktalar kaybolur ve ondan sonra ruhunuzun mücevher ışığı daha fazla parlayabilir. Burada dünya üzerinde frekansınız yükselir, daha bilge ve daha sevecen bir insan olursunuz, bedeniniz iyileşir ve hayatınız daha iyi bir hale gelir. Demek ki, ruhunuzu bloke eden duygu ve düşüncelerden, sağlıksız duygusal alışkanlıklarınızdan, arınırsanız frekansınızda doğal olarak yükselecek.
Ruhu bloke eden şeylerden sıkça karşılaşılanlar arasında önceden üzerlerini kapattığımız sağlıksız duygusal alışkanlıklar bulunur: Kurban, mağdur ya da egemen güç olmak, kendini ya da başkalarını suçlamak, inatçı ve söz dinlemez olmak, başkalarını kurtarmak ve kurtarılmayı istemek ve başka şeylerle oyalanmak, geciktirmeler ve ertelemelerle gerçeklerden kaçınmak…Bunlara bir de şunları ekleyin: Başkalarını kıskanmak, saldırmak/kavga etmek, şikayet edip olumsuz konuşmak (ben yapamam, nefret ederim) ya da çirkin bir dil kullanmak (küçümseyerek konuşmak, dedikodu yapmak) ve akla gelebilecek en kötü senaryoları detaylarıyla kurgulamak. Budist rahibe Pema Chödrön bu tepkileri yemi yutmuş balıklar gibi “oltanın ucuna takılmak” diye niteliyor.
Bu olta iğnelerinden kurtulduğunuz ya da bu davranışları değiştirip yerlerine sağlıklı duygusal alışkanlıklar koyabildiğiniz zaman, olan bitene karşı çıkmayı bırakıp olayları sadece olduğu gibi kabul ettiğinizde ruhunuzun mücevher ışığının size daha fazla enerji vermesine izin vermiş olursunuz. Ve bunu her yaptığınızda mevcudiyetiniz önemli bilgileri ortaya çıkarır, sevecen bakış açınızı güçlendirir ve bundan sonra ne yapacağınızı bilmenize yardımcı olur. Bir şeyin üzerindeki etiketi kaldırdığınız ya da sabit bir fikir ya da bir tanıma yatırdığınız enerjiyi geri çektiğiniz zaman bir gölgeyi daha silersiniz ve yaşamınıza daha fazla mücevher enerjisi dolar. Aynı şey “rol yapmayı kestiğinizde” ve sağlıklı beslenip bayağı bir kilo verdiğinizde, sigarayı bıraktığınızda ya da bedeninizi bağımlılık yaratan maddelerle kirletmekten vazgeçtiğinizde de geçerlidir.
Ruhu bloke edenler arasındaki diğer bir kategori ise erken yaşlarda hayatta kalmak için farkında olmadan edindiğimiz düşünceler, inançlar ve dünya görüşleriyle ilgilidir. Bunlar, kim olduğunuzla ve burada bulunma amacınızla hiç ilgili olmayabilirler. Bu üst üste binmiş tabakalar ilk olarak, anne-babanızın inanç yapıları ve bedensel duruşlarını farkında olmadan benimsediğiniz “radar” dönemizde ortaya çıkmıştır. Aslında gözü pek bir gazeteci olmanız gerekirken, bu tabakalar size kibar ve alçakgönüllü olmanız gerektiğini söylüyor olabilir. Bu düşünceler size ağırlık yapan ıslak battaniyelere benzer, bıraktığınız alışkanlıklara dönüp eskisi gibi davranmanıza neden olur. Bu fikirler aslında size ait değildir ve belki de onları kimden ödünç aldıysanız ona geri vermeyi hayal edebilirsiniz ya da enerji sahanızdan buharlaşıp uçtuklarını, yok olduklarını görebilirsiniz. Bu ödünç fikirleri tanırsınız çünkü sonlarında “meli-malı” ekleri bulunur ya da bunları kendi kendinize söylemeyi denediğinizde başka birinin sesinin yankılandığını duyarsınız.
ŞUNU DENEYİN!
Başka İnsanların Üzerinizde Oluşturduğu Katmanları Temizleyin
  • Uğruna yaşadığınız töre ve değerlerin bir listesini yapın, hatta doğru bulduğunuz olumsuz olanları bile bu listeye yazın. Hangileri annenizden geliyor? Babanızdan gelenler hangileri? Aralarında modası geçmiş ve aslında size uygun olmadığını düşündükleriniz var mı? Varsa bunları kimden aldıysanız o insana iade edin ya da yok olmaya bırakın.
  • Para, iş, ilişkileri ebeveynlik sağlık, yaşlanma, din, politika ve ölüm hakkındaki düşüncelerinizi ve tavırlarınızı yazın. Bu fikirleri nereden, nasıl edindiniz? Bunlara ihtiyacınız var mı? Hepsini birer birer askıya almayı deneyin. Sabit fikirlere ve kurallara sahip olmak yerine her bir alanın size spontane olarak nasıl olabileceğiniz ve ne yapacağınızı öğretmesine izin vermek nasıl olurdu? Bu alanlar nasıl genişleyebilir ya da değişebilir?
Eğer cahillik ve ilgisizlik, mahrumiyet ve çaresizlik, unutkanlığı ve değersizlik duygusunu veya şikayet etmeyi artıran alışkanlıklarına takılıp kaldıysanız bu tür gedikleri doldurabilecek yegane şey anda mevcudiyettir: Her şeyin altında yatan, her şeye sinen sevgi dolu şefkat ve merhamet niteliğinde bir varoluş. Odaklanın, mevcudiyetinizle dolun ve sağlıksız duygusal alışkanlıklarınıza karşı “zihnen mevcut” olduğunuzu göreceksiniz. “Bilmem” dediğinizi işitince, “Bununla ilgili neler biliyorum?” demeye çalışın. Kendinizi bir arkadaşınıza, “Ben iyi dans edemem” derken bulduğunuzda bu düşünceyle ilginç, kendinize has ya da yaratıcı şekillerde hareket ettiğinizi düşünerek eğlenebilirsiniz. Dans etmenin size has haliyle yaşamak, bu hareketleri hayatınızın bir parçası yapmak nasıl olurdu? Hiçbir zaman yeterli paranız olmadığı kasetini yine başına sardığınızda kendinize şunu diyebilirsiniz: “Dur bir dakika! Şimdiye dek hayatta kalabilecek ve belli bir seviyede yaşayabilecek kadar param oldu. İyiyim ben. Durumumu istediğim zaman, daha enteresan bir şey elde edebileceksem değiştirebilirim. Şu an bana göre enteresan bir şey var mı? Ne yaratmak istiyorum” Siz kendi hikayenizin yazarısınız. Size gizemli bir şekilde bir yaşam hediye edildi ve aynı zamanda da kendi tavrınızı, ruh halinizi ve hareketlilik seviyenizi seçmekte özgürsünüz. Bu dünyada sizi gerçek siz olmaktan alıkoyabilecek güçte hiçbir kuvvet olamaz.
Nehirlerde hiç acele yoktur. Oraya, suyun kenarına gittiğinizde akış hızıyla hareket etmeye başlarsınız ve bu hız sizi bu gezegen üstündeki yaşamdan çok daha eski bir akışa bağlar. Bu hızı kabullenmek bir günlüğüne bile olsa bizi değiştirir, kendi kalp atışlarımızın sesinin ötesindeki ritimleri hatırlatır.
Jeff Rennicke
KISACA…Olumsuzluklara takılı kalmış olmak dört nedenle olur: Düşük kişisel titreşim, iradenin yanlış kullanımı, dalgalar ve döngülerle uyumlu yaşamamak ve anın içinde tam olarak mevcut olup tam bir farkındalık içinde bulunamamak.
Korktuğunuzda ve bu korkuyla sağlıksız duygu alışkanlıklarıyla savaş -ya da- kaç yöntemleriyle başa çıkmaya kalkıştığınızda kişisel vibrasyonunuz düşer. Kişisel vibrasyonunuz düştüğünde bir şeye takılıp kalmak kolaydır çünkü düşük frekanslar daha olumsuz deneyimlere neden olur. Bir dalgayı durdurmaya ya da arzu ettiğiniz gibi zorla hareket ettirmeye çalışırsanız yaşam akışınızda geri tepmeler ve deformasyonlara neden olursunuz. Bu deneyimi bir kenara bırakıp boşluk ya da olumsuz gerçekliklere konsantre olmaya çalışırsanız mevcudiyetin eksikliği deformasyonlara ve pürüzlere neden olur.
İrade gücünün doğru kullanımı zor kullanmak, kontrol etmek ya da direnmek değil şöyle olmalıdır: (1) Daha yüksek bir titreşim seçin, (2) İçinde bulunduğunuz dalga hareketine uyum sağlayarak “akışla” birlikte hareket edin, (3) O an her ne oluyorsa, “onunla kalmayı, onunla birlikte olmayı”, ruhunuzun bilgeliği ortaya çıkabilsin diye her durumda daha fazla mevcut olabilmeyi seçin… Ruhunuzu bloke eden düşünceleri ve kişiliğinize uygun olmayan ödünç alınmış düşünce katmanlarını yok ederek mücevher ışığınızın hayatınıza ve bedeninize dolması için daha temiz bir alan açabilirsiniz. Bunu yapmak için kuvvete ya da zor kullanmaya hiç ihtiyaç yoktur -frekansınız kendi araç gerecine bırakıldığında doğal olarak kendiliğinden yükselir. Kendinizi olumsuz titreşimlerden arındırmanız bugün kolaydır çünkü bedeninizdeki ve dünyadaki ivme kazanan frekans uzun süre takılıp kalmayı zorlaştırır ve korkulardan arınmak hemen anında mümkün olabilir.
Frekans
Penney Peirce

Zaman ve Süreç Deneyiminiz Değişiyor

Bugünlerde sırf konsantrasyonumuzu korumak bile kabusa dönüşen bir iş olabilir! Bilgi Çağı’ndan çıkıp Sezgi Çağı’na giriyoruz ki, bu da gerçeği algılama biçimimizde önemli bir değişimden çok daha fazlasını getiriyor. İlk olarak dünyanın çok hızlı hareket ettiğini ve sizin daha fazla kendinizi zorlayarak ve hızlanarak dünyanın bu hızına yetişmeniz gerektiğini hissedebilirsiniz.  Bir işi bitirdiğinizde on tane daha görevin sizi bekliyor olduğunu bilmek, başarılarınıza veya yaratıcılığınızı kullanarak yaptığınız işlere sevinecek zaman bulamamanıza neden olur. “Yapılacaklar” listeniz yakın gelecekteki birçok şey ile dolup taşmıştır. “Eski iyi günlerde” her şeyin ne kadar da sakin ve güzel olduğunu düşünmekten kendinizi alamazsınız. Zihniniz dinlenmek için geçmişe ve planlarınızı koordine edebilmek için geleceğe gider. Çok nadiren şimdiki zamanı yakalar ve anı yaşarsınız. Bu nedenle kendinizi baskı altında hisseder, kendi frekansınızı yakalayamaz ve sınırsız enerji rezervinizden faydalanamazsınız. Kendinizi sık sık bitkin ve tükenmiş hissedebilirsiniz. Algının eski yolunda, zaman ve süreçlere ilişkin deneyimleriniz bir görecelilik fonksiyonu yaratır; geçmişi bugüne ve bugünü geleceğe kıyaslar.

Sezgi Çağı’nda ise bunun tam tersi yaşanır -geçmiş ve gelecek genişlemiş bir şimdiki zaman tarafından yutulur ve böylece ortada görecelik ya da kıyaslanacak herhangi bir şey kalmaz. Sadece ihtiyacınız olan her şeyi barındıran daha büyük bir varlık ve dikkate doğru sizi yönelten sonsuz bir şimdiki zaman vardır. Her şey anın içindeyken ve şu an gerçekleşirken enerji ışık hızında hareket eder. Şimdiki zaman ve gelecek hareket ve sonuçları arasında hayal ettiğiniz boşluğu dolduran duraklama zamanı ortadan kaybolur. Böylece bir sorunu çözerken, kararlar alırken veya hedefler belirlerken eğer özellikle sürece dahil olan insanlar konuyu tamamen anlamış ise ve gerekli mantıksal süreç sağlanmış ise çok daha kısa zamanda sonuç alınabilir. Bir kez “hiper-uzaya zıplama” deneyiminden geçerek genişlemiş Şimdiki Zaman’ı yaşadığınızda, kendi frekansınızı oturtabilirsiniz ve yaşamınız sakinleşerek zaman neredeyse sonsuz bir hale gelir.
Kişisel gerçekliğiniz ile yüksek vizyonunuz arasında bilinçli olarak salınarak, zaman çizelgesi ve trendler hakkında doğal bir duyu geliştirebilirsiniz. Daha kapsamlı düşünen, potansiyelleri önceden fark eden ve daha fazla değişken arasındaki iç bağlantıların daha fazla farkında biri olabilirsiniz. Bir yolun diğerlerine göre önceliği olabileceğini sezebilirsiniz. Yeteneklerinizle sürece olan etkinizden mutluluk duyabilir ve dalgalanmaları, hızlanma ve yavaşlamaları yönlendirmenizden keyif alabilirsiniz.
Zaman çizelgesi, yaşayan ve kapsayan  herkesin ihtiyaçlarını özgün ve değişken bir şekilde yansıtan bir  olgudur.
ŞUNU DENEYİN!
Zaman Çizelgesinin Yolunu Hissedin
1. Sorumluluğunu alıp üstleneceğiniz  bir proje veya süreç düşünün. Bu bir gezi, yeni bir ürün gelişimi veya hangi üniversiteye gideceğinize karar vermek gibi bir süreç olabilir. Kendi içsel merkezi frekansınıza gidin ve tüm süreci yüzeye çıkarın, ilk anından en son ulaşacağı gerçekliğe kadar kendinizle birlikte süreci boşluğa yayın. Bir yanınız artık olacakları çoktan gördü ve tecrübe etti bile, gevşeyin.
2. Sürecin enerjisini hissedin ve bedeninizin olayların akışına göre doğruluk ve endişe sinyallerini yaymasına izin verin. Tüm işlemin içinden geçerek, olabilecek her ihtimal, her noktayı tecrübe ediyorsunuz. Nerede yavaşlayıp nerede hızlanacağınızı, diğer insanların dahil olabileceği yerleri ve iş akışının nerede duraksayacağını izleyin ve test edin.
3. Zaman çizelgesi çizin, bir kağıda bir nehri resmeder gibi. Genişlemeleri, daralmaları, artış ve azalış ile hızlanabileceği yerleri ekleyin. Farklı hareket ve eylemlerin, enerjilerin farklarını belirtin. Akışın değişimine etki edebilecek şeyleri hissetmeye çalışın ve isimlendirin. “Tartışma”, “kayıp”, “pozitif enerji”, “senkronizasyon”, “iyi şans” gibi etiketler kullanın.
4. Güncelleyin, tekrar tecrübe edin, nasıl gelişmesini istediğinize göre zaman çizelgenizi tekrar tekrar yapılandırın.
SORUNLARI MEYDANA GELMEDEN
FARK EDEBİLİRSİNİZ
Zihniniz durağanlık ve tanımlamalardan hoşlandığı için enerji akışındaki değişimlerin erken sinyalleri görmezden gelmek kolaydır. Düşünmenin eski yolunda buna “sorun çıkarmak” diyorduk. Bilinçli hisleri kullanarak ve görünebilirlik eşiğinde daha tetikte olarak problemleri önceden sezebilirsiniz. Hislerinize kulak verirseniz, çalışanlarınızın davranışlarına ve çevresel etmenlere dikkat ederek takip edebilirsiniz, yaklaşan olayları isabetli bir şekilde etkileyecek eylemleri önceden fark edebilirsiniz. Hayatın ve sürecin bozulmaya bağladığını, tıkanmaya ve sıkışmaları görebilirsiniz.
Yaklaşan olayların gölgeleri kendilerinden önce gelir.
Kadim Atasözü
Çevrenizde veya kendinizde bir enerji sorunu olduğunu düşündüğünüz, mutluluğunuzun azaldığını veya sağlığınızın bozulduğunu hissettiğinizde ve aynı miktardaki çabalarınız artık aynı verim ve sonuçları vermemeye başladığında yapmanız gereken; değişmektir!
ŞUNU DENEYİN
DEMLENEN DEĞİŞİMİ NASIL SEZERSİNİZ?
1. Dertler ve sorunlarla karşılaştığınız bir dönemi hatırlayın. Erken uyarı sinyalleri var mıydı? Eğer daha duyarlı olsaydınız, süreçte bir yön değişimi olduğunu fark edebilir miydiniz? Sorunlar yüzeye çıkmadan önce bedeninizde ve çevrenizde neler hissediyordunuz? Eğer gerçekleşmeye çalışan olayları fark edebilseydiniz nasıl tepkiler gösterebilirdiniz?
  • Bir sorunu fark etmek için hangi duyularınızı kullanırsınız? Bunlar vücudunuzda nereye kaydoluyor?
  • Bir olayın sorun haline dönüşeceğini nasıl bilebilirsiniz?
  • Bir problemin şu an var olduğunu veya potansiyelini, bu değişim sürecinin ne kadar sürede gerçekleşeceğini nasıl bilebilirsiniz?
  • “Tam doğru” bir çözüm sizi nasıl hissettirir?
2. Bugünden başlamak üzere enerji bozulmalarını ve sürecin tıkandığı anları hissetmek, vizyonunuzu kontrol etme zamanının geldiğini anlamak, ne zaman ne şekilde hareket etmeniz gerektiği ve tam bir perspektif geliştirmek için daha çok bilgiye ihtiyaç duyup duymadığınızı anlamak için pratik yapabilirsiniz.
KISACA…Titreşimsel sorun çözme ve planlamada sorunları, ruhunuza ve kaderinize tecrübe katmak adına bir duruma yönlendirilmiş sorular olarak görürsünüz. Sorunu çözmek sağlıklı bir enerji akışını tekrar düzenlemek adına ne yapılması gerektiğini görmek ve yeni bir yol bulmak için enerjinizi hareket ettirmek demektir. Kaderini bulmak, bireyler için hayattaki en büyük çözümü sağlar, çünkü ruhunuzun yaşadığı gibi yaşadığınızda, birlikteliği tecrübe eder, gelecek sorunlar ve gelecek için planları ortadan kaldırmış olursunuz. Geniş ölçekli çözümler her zaman kazandırır. Hayatın tüm biçimlerini önünüze sunar, fiziksel, duygusal, zihinsel ve spiritüel olarak birçok düzeyde etki eder.
Karmaşık durumlarda bile, karar vermek için kendi içsel frekansınızda merkezlenerek bir süreliğine vizyonunuzu kontrol etmeniz gerekir. Hayatınızın yönü değişiyor, gelişiyor olabilir. Çok fazla seçeneğiniz olduğunda seçimlerinizi tartmak için bedeninizin incelikli doğrularını çağırarak kaygı sinyallerinize dikkat etmeniz gerekir. Hedefleri planlar ve seçerken, günlük kişisel gerçekliğiniz ile daha ileri seviye hayalleriniz arasında kasıtlı olarak ve sık sık gidip gelmek önemlidir. Kaderiniz, herkesin kaderi ile ortak bir şekilde gelişir, bu nedenle planlarınız akışkan ve şu anda olmalıdır. Sezgi Çağı, zaman ve zaman çizelgesine ilişkin tecrübelerinizi değiştirir, geçmiş ve geleceğin genişletilmiş bir şimdiki zaman tarafında emilip yutulduğunu fark etmeniz, gerçekleştirme sürecini hızlandırır. Zaman çizelgeleri insanların seçimleri ve planları tarafından etkilenir ve sıklıkla kontrol edilmelidir.
AKIŞA UYUN Kİ SORUNLAR ÇÖZÜLSÜN…Hayat hareket halindedir. Sizi dalgadan parçacığa, hareketten duraksamaya götüren bir eğlence trenidir. Dalga, akış ve gevşemenin neşesini getirir. Duraksama kendinizin -bireyselliğinizin, çoğulluğunuzun ve birlik olgusunun- farkına varmanızı sağlar. Dalga ve duraksama. Genişlemek ve büzülmek…Ayrık olmak ve yeniden birleşmek…Vermek ve kabul etmek…İletişime geçin ve bağınızı hissedin. Öğrenin ve bilgeliği tecrübe edin. Siz dalgasınız ve parçacıksınız ve tekrar dalgasınız ve tekrar parçacıksınız. Her seferinde, yenisiniz.
Zihni yanlış kullanmak gibi sağlıksız alışkanlık edindiniz. Bir dalgadasınız ve zihniniz “Hayat enerjidir ve ben hareketim” diyor. Sonra duraksayıp parçacık olduğunuzda, zihniniz yeniden tanımlaması gerektiğini düşünüp “Hayat katı ve ben sonlu bir bireyim” diyor. Tekrar dalga olmaya başladığınızda, zihin tanımlamasını yeniden “akışa” çevirme konusunda baskı altında kalır. Kendi alışkanlığı yüzünden inatçıdır. Sizin ve hayatın sadece tek yönlü olmasını, hayata ve kendinizin doğal parçacık-dalga sistemini tecrübe etmenize bu kadar takılmamanı ister. Zihin kendi kısıtlı bakış açısından dalga-akış durumundan parçacık-duraksama haline her geçişinde kendine “Ben hatalıyım. Bir şeyler yanlış. Bir sorunum var. Bunu beğenmedim. Bu değişimi kontrol etmeliyim” der. Korku üretir ve gereksiz sıkıntılar doğurur.
Kendinizi tecrübe etmenin en yeni halinden keyif almak yerine, sorun sahibi olmaya odaklanmak insanoğlunun en büyük çılgınlığıdır. Sorun sahibi olduğunuzu hissettiğiniz anların altında, akış da olsa duraksama da, bir sonraki, şu ankinden daha fazla keyif alınabilir bir deneyime doğru yön değiştirdiğiniz hissi vardır. Deneyime sınıflandırmadan geçin ve onunla bir iletişim kurun. Hareket edin, açıklayın, yaratın ya da duraksayın, tekrar merkezinize dönün ve takdir edin. Sonra da dış dünyanın kendisini nu enerji döngüsüne -hayalinize, filminize- doğal olarak uyum sağlamasını izleyin. Zihnin tereddütleri olmadan, dünyanın tereddütü olmaz sorunlar ve cevaplar çözülür; varoluş yok oluş ve yeniden varoluş gerçekleşir bunun yerine. Yaşamdaki şekiller gelir ve geçer ve evrimleşir.
Zihninize tanımlama yapmasına son vermeyi ve şu an deneyimi ile “bir olmayı” öğretebilirsiniz. Zihninize, döngünüzün değişimlerini nasıl fark edeceğini, her aşamanın hazlarına uyum sağlamasını, “yanlış” kavramını, deneyimi mutlulukla kucaklayarak değiştirmesini gösterin. Zihninizin kopuk ya da dirençli olduğunu her fark ettiğinizde, boş verip mevcut faza yeniden katılmasını ve hazzı aramasını sağlayın. İleride bu derin hazlar, her farkındalık içeren her değerli anınıza sevgi katmanıza izin veren birleştirici prensip olacaktır. Ruhun hazzını düzenleyici prensip olarak ele aldığınızda yanlış bir şey, sorun, cevap kalmayacaktır. Hayat kendini bilgece geliştirir. Cevaplar zihnin ruhla buluştuğu, bu buluşmalarda, sonraki en uygun şeyi seçmenin keyfini yaşattığı anlık durma noktalarıdır. Sorun yaşamayı bırakabilirsiniz. Şimdi’ye kendinizi bıraktıkça, hiçbir şeye ihtiyaç duymazsınız.
Frekans “İnsan titreşimlerinin etkisi ve anlamı”
Penney Peirce