korku etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ruh, Beden ve Zihin Dengesi


 Ruh, Beden ve Zihin

Ruh, beden ve zihin biz insanoğlunu oluşturan muhteşem üçlüdür. Huzurlu güzel bir hayat için bu üçünün dengede olması gerekiyor.

Neden bunların dengede olması gerekiyor?

Önce bedenden başlayalım.

Allah kainatı yaratırken her şeyi bir nizam ve intizam içerisinde yaratmıştır. Ve onun yaratmış olduğu düzen binlerce yıldır devam etmektedir. Tüm canlıların temel taşı hücredir. Hepsinin yapısı ve stratejisi aynıdır.

Hayatta kalmak ve soyunu devam ettirmek..

Yaradan canlıları yaratırken bir taraftan etten kemikten yaratırken diğer taraftan hayatta kalma programını yaratmıştır.

Bizim insanoğlu olarak diğer canlılardan farkımız yaratanın ruhundan üflediği parçamız.

“Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman siz hemen onun için secdeye kapanın.” Hicr-29

Yaratan insanı yarattıktan sonra ona ruhundan üfleyerek onu can vermiştir. Ruhundan üflediği parçamız bizim özümüz, ruhumuz veya bilinçaltımız her ne derseniz deyin. Bizi diğer canlılardan ayıran özelliğimiz.

Diğer canlılar kendine yüklenmiş program vasıtasıyla hayatta kalmaya ve üremeye çalışırken biz programımızda değişiklik yapma imkanına sahip olmamızı sağlayan zihne sahibiz. Bu durum diğer canlıların yaşamından farklı olarak insan yaşantısını karmaşık bir hale getirmiştir.

Duyguların Zihin ve Beden Üzerindeki Etkisi



Duyguların beden üzerindeki etkilerini araştıran araştırmacılar, en yaygın duyguların vücutta güçlü hisleri tetiklediğini tespit ederek, her farklı duygu için vücudun topografik haritasını çıkardı.


Zihin Beden İlişkisi
Bilim adamlarının yeni hedefleri arasında zihinsel ve fizikler durumlar arasındaki köprüleri keşfetmek ve tedavi amaçlı kullanmayı öğrenmek de var. Yapılan bir araştırma, ABD”deki yetişkin nüfusun neredeyse yarısının beden ve zihni buluşturan yöntemlerle ilgilendiğini gösteriyor. Bunlar arasında yoga, derin nefes egzersizi uygulamaları, ileri kas esnetme teknikleri, hipnoz, düşleri yönlendirme teknikleri, bir de bedenle zihnin en etkili bağlantı şekli olan dini inanç ve dualar var. Hepsi temelde stresle savaşıyor. Çünkü stres günümüzde neredeyse öldürücü. Bunun yanısıra duygular da enerji bedene etki ediyor…

Duyguların enerji bedene etkileri
Coşkunun kalp ile bağlantılı bir duygu olduğunu bilmeyen yoktur. Coşku duygusunun tam tersi duygular kalp ve akciğer fonksiyonlarını etkileyebilir. Kalp sorunlarının olası zihinsel nedenleri arasında, çoğunlukla sevgi alış verişinin engellenilmesi, kalbin endişe keder gibi duygularla yorulması gibi etkenler yer alır. Coşku duygusu negatif iken, zihinsel dağınıklık oluşur.

Sevgi mi? Korku mu?

Dünyadaki yaşanılan her şey düşüncelerinizin eseri sonucu oluşmuştur. Başınıza gelen olayları farkında olarak ya da olmayarak siz yaratıyorsunuz. Düşüncelerinizi kontrol ettiğinizde istediğiniz biçimde yaratım gücüne sahipken, düşüncelerinizi etrafınızda olan bitene kaydırdığınızda ise olan bitenden etkilenerek istenmeyen bir yaratım oluşturuyorsunuz. İki türlüde başımıza gelen her şeyin sorumlusu ne yazık ki bizleriz.
O zaman neden istediğimiz gibi bir yaratım yapmayı seçmiyoruz?
Neden sahip olduğumuz gücün farkına vararak hayatımızın sorumluluğunu elimize alıp yaşamımızı istediğimiz gibi yeniden dizayn etmiyoruz?
Yüce Allah insanları yaratırken en değerli şeyi insanlara vermiş akıl ve sevgi. Biz bu iki öğeyi kullanarak yapmak istediğimizi yapabilecek olmak istediğimi olabilme imkânına sahibiz. Ancak sorun şu ki bir kısmımız bu gücün farkında değil diğer bir kısmımız ise kullanmak istemiyor.
Kullanmak istemeyenlerin en büyük sorunu yaşamlarının sorumluluğunu almak istememek. Burada en büyük sorun kişilerin kendilerine olan özgüven eksikliğinden kaynaklanmaktadır.  Özgüven eksikliği insanların tek başına ayakta durmalarının ve birine dayanmadan yaşamalarının önündeki en büyük engeldir.

Her şey tek bir damla ile başlıyor..

Yürekde yaratılan tek bir damlacık sevgi, öfke, korku, huzur…. 

Tıpkı içinde elmaya ve elma ağacına ait tüm sırları saklayan bir zerrecik olan elma çekirdeğinin uygun ortam bulduğunda büyüyüp yeşerip, sonunda tekrar elmalar vermesi gibi, o damlacık da uygun ortamı bulduğunda büyüyor ...ve okyanusa dönüşüyor.. Sevgi ise sevgi okyanusu, öfke ise öfke okyanusu..

Ve bu okyanus öylesi yayılıyor ki, aslında benden ayrı olmayan tüm dünyayı da etkiliyor, dünyaya yayılıyor.. Tek bir damla tüm dünyayı etkiliyor. Ben fark etmesemde bu böyle. Tıpkı bir kelebek etkisi gibi.. Yürekde yaratılan tek bir damla, özünde ne taşıyorsa, tüm dünyayı onun ile etkiliyor..

Bizim “gerçek yaratıcılığımız” bence en basiti ile bu.. Yüreğimizde yarattığımız sadece tek bir damla .. Ve o damlanın tüm dünyayı kendince bir yolla etkileyişi.. Büyümesi benim o yaratım sırasındaki enerjime bağlı, daha sonrasında kendisi için bulabildiği uygun ortamlara..

Yüreği hepten sevgi olmuş bir varlıkta, öfkenin besleneceği hiç bir ortam/enerji yok.. Yüreğinde sevgiyi hiç yeşertemeyen birisi için de sevgi damlasını taşıyabilecek güç yok..

Ben ne kadar dengede isem, hep aynı tip damlalar yaratıyorum ve yarattıklarımın etkisi katlanarak artıyor. Ve ben dengede isem, benim yarattığım damlalarla uyum içinde olmayan diğerlerini besleyecek enerji de üretmiyorum. Dolayısı ile onlar beni etkileyemedikleri gibi, benden beslenerek büyüme şansları da olmuyor..

Seçimim yüreğimin ışığının dengede ve huzurlu olarak hep sevgiyi yaratması
… Dengede kalmak ve dünyanın ihtiyaç duyduğu enerjileri taşıyacak damlaları yaratabilmek..

Bir bardak saf su hayal edin… milyonlarca molekül içerir. Çok küçük bir damla yoğun bir tatlandırıcının bardağın içine damladığını düşünün. Tatlı bir suyunuzun olması pek fazla zaman almaz! Bu tıpkı karanlıkta küçük bir ışık yaktığınızda olanla aynı şeydir. Çünkü karanlık, çok geniş bir alanda dahi, bir ışık yakıldığında artık var olamaz. Şöyle diyebilirsiniz, milyonlarca karanlığınız olabilir, ancak tek bir ışık ile, ortamı ışık ile tatlandırdınız.

Özgür olabilmek konusu, aslında her birimize sorumluluklar da yüklemekte. Öyle ki, bir birey olarak duygu, düşünce ve davranışlarımızın sorumluluğunu almamız gerekir. Yüreğimizde yarattığımız her bir damlanın sorumluluğunu almamız gerekir.

Dışımızda bizden başka bir şey yok.. İçimizde olan her ne ise dışımızda da o var. Bu durumda, sadece kendi duygu, düşünce ve davranışlarımızdan değil, çevremizdeki herkesin, yaşadığımız ortamda bulunan herşeyin duygu, düşünce, davranış ve oluşlarından da biz sorumluyuz. Çünkü olan her ne varsa benim içimde olduğu için orada oluyor..

İnsanların seçimleri

İnsanın her türlü seçimi ya KORKU, ya da SEVGİ düşüncesinden kaynaklanıyor.

KORKU; daraltan, kapayan, içe hapseden, kaçan, gizleyen, biriktiren, zarar veren enerjidir.

SEVGİ; genişleten, açan, yayılan, kalan, açık olan, paylaşan, iyileştiren enerjidir.
...
KORKU; bedenleri giysilerle sararak gizler.

SEVGİ; çıplak olmaya izin verir.

KORKU; sahip olduklarına sımsıkı yapışır.

SEVGİ; sahip olduklarını paylaşır.

KORKU; zorba yakınlık ister.

SEVGİ; sevecen yakınlık.

KORKU; sımsıkı sarar, bırakmak istemez.

SEVGİ; özgür bırakır.

KORKU; kurutur,

SEVGİ; yumuşatır.

KORKU; saldırır.

SEVGİ; bağrına basar.