mevlana etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sufi, Mevlana Celaleddin Rumi

Güneş Işığında toz benim, güneşin küresi ben.

Toza kal diyorum. Ve güneş ışığına yuvarlanmaya devam.

Sabahın pusu benim. Akşamın rüzgarı ben.

Korunun hışırtısı, denizin uğuldayan dalgaları benim.

Geminin direği, dümeni, dümencisi ve gemi benim.

Mercan kayalığı benim, onun üzerinde kurduğu.

Hayat ağacı, dallarındaki papağan benim.

Sessizlik, düşünce, dil ve ses.

Flütün sesi ve kişinin ruhu benim.

Taştaki kıvılcım, altın ve metaldeki parıltı benim.

Kandil ve etrafındaki kanat çırpan kelebek,

Gül ve onun kokusuyla sarhoş bülbül,

Varoluşun zinciri, kürenin çemberi benim,

Yaratılışın, yükselişin ve düşüşlerin terazisiyim.

Olan da olmayan da benim. Ben – O bilen sensin,

Celalettin, O söyle -Her şeyde ruh benim.

Sufi, Mevlana Celaleddin Rumi

Mevlana (Mesnevi')

Beri gel, daha beri, daha beri.
Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?
Bu hır gür, bu savaş nereye dek?
Sen bensin işte, ben senim işte.

Ne diye bu direnme böyle, ne diye?
Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?
Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek,
Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?

Zengin yoksulu hor görür, ne diye?
Sağ soluna yan bakar, ne diye?
İkisi de senin elin, ikiside,
Peki, kutlu ne, kutsuz ne?

Topumuz bir tek inciyiz, bir tek.
Başımız da tek, aklımız da tek.
Ne diye iki görür olup kalmışız
İki büklüm gökkubbenin altında, ne diye?

Sen habire gevele dur bakalım,
Habire ‘Usul boylu birlik çam ağacı’ de,
Sonu nereye varır bunun, nereye?

Şu beş duyudan, altı yönden
Varını yoğunu birliğe çek, birliğe.
Kendine gel, benlikten çık, uzak dur,
İnsanlara katıl, insanlara,
İnsanlarla bir ol.
İnsanlarla bir oldun mu bir madensin, bir ulu deniz.
Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.

Ama sen canı da bir bil, bedeni de,
Yalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine,
Hani bademler gibi, bademler gibi.
Ama hepsindeki yağ bir.

Dünyada nice diller var, nice diller,
Ama hepsin de anlam bir.
Sen kapları, testileri hele bir kır,
Sular nasıl bir yol tutar, gider.
Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak,
Can nasıl koşar, bunu canlara iletir.

MEVLÂNA

Mutluluk

Mutlu oldugunuzda mutlulugu yaşayan sadece kendiniz degilsiniz.

 

Sevgi dolu oldugunuzda, sevgiyi yaşayan ,sadece kendiniz degilsiniz. Barış ve huzur içinde oldugunuzda, barış ve huzuru yaşayan, sadece kendiniz degilsiniz. Mevlana oldugunuzda, Mevlanalığı yaşayan, sadece kendiniz degilsiniz. Siz bir yandan bunları yaşarke...n, bir yandan... da farkında olmadan, evrenin enerjisini yükselterek, pek insanin hayatını etkiliyorsunuz. Yaşadıklarınız ile oluşan düşük veya yüksek frekanstaki enerjiniz ile, siz farkına olsanız da olmasanız da, inansanız da inanmasanız da, görsenizde görmeseniz de, toplu bilinçteki yaşam enerjisini fazlası ile etkilemektesinizdir .

Kanadalı doktor David Hawkins araştırmaları sonucu vardıgı deger şöyle

Pozitif ve herşeyi oldugu gibi kabullenen mutlu bir insanın yaydıgı enerji,
90.000 insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Sevgiyi gerçek anlamda yaşayan bir insanın yaydıgı enerji,
750.000 insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Barış ve huzur içinde yaşayan bir insanın yaydıgı enerji,
10 milyon insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Mevlanalığı yaşayan bir insanın yaydıgı enerji,
70 milyon insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Peygamber, mevlana seviyesinde yaşayan bir insanın yaydıgı enerji ise
tüm insanlıgın yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Bugün, peygamber veya mevlana olmasanızda,
90 bin insani mutlu etmeye ne dersiniz ?

Doğru Bakış Açısı

İnsan olarak hayatta acı ve tatlı pek çok olayla karşılaşırız. Yol arkadaşlarımız tarafından terk edilebilir hastalanabilir mal varlığımızı yitirebilir sevdiklerimiz bize kapılarını kapatabilir v.s
Genelde bu gibi durumlarda insanlar çok çabuk sinirlenip üzülürler hayata ve olaylara karşı bakış açıların...da bir değişme oluşur. Hatta aynı hareketleri olayları onlar da karşılarındakine yapmaya kalkarlar. Bu da insanın nefsi karşısındaki acizliğini gösterir. Nefsine yenik düşmeyen insanlar ise bu olayları sabırla karşılayarak bu durumları olumlu şekilde nasıl değerlendirebileceklerini düşünürler.
Hayatta en kötü şeylerde en çirkin işlerde bile bir güzellik vardır. Yolda giderken Mevlana’ya yanında bulunanlar ın köpek leşinden tiksinmeleri karşısında Mevlananın : "Ne güzel dişleri var" demesi gibi. Yeter ki insan olumlu yönden bakmayı bilsin.
İnsan çerçevesini küçük dar bir alanla sınırlı tutarsa bakış açısı da o derece küçük olur. "Sürekli güneş var" diye ekinlerinin kuruyacağını düşünüp güneşe söylenenler "Yağmur yağıyor işçiler çalışamayacak" diyen patronlar "Sel gelip motorlar arızalansın da para kazanayım" diye bekleyen elektrikçiler verilenler karşısında cüzi bir miktar parası alınacak diye düşünenler "Verdiğim yemek zayi oldu" diye oturup üzülenler yol arkadaşı kendisine bir şey dedi diye kızıp gidenler... İşte bunlar bakış açıları dar olaylar karşısında tamamen aciz nefislerine yenik düşmüş ve küçük kabuklarının içinden çıkamayan insanlardır. Kendilerine belirli bir çember çizmiş ve bu çember içerisinden çıkmamak için direnmektedirler.
Bir de bu olayların tersine bakalım isterseniz. Yağmurun ve güneşin faydalarını bilen ve buna şükreden patronlar sel karşısında insanların mağduriyetlerini düşünen bir elektrikçi "Yaptığım yemek güzel olmadı" diyerek sebebini araştıran ve daha güzelini yapmaya çalışan bir aşçı "Birlikte yürüdüğüm kişi bana neden böyle söyledi ?" diye düşünen ve bundan ders çıkaran Müslüman... Evet bakın bir anda nasıl da degişiyor insanın bakış açısı. Yeter ki o çemberi geniş tutarak olaylara doğru yerden bakabilelim.
Bir insanla sorun yaşadığınızı düşünün bir an için. Ve bu kişi ilk etapta öyle bir tepki veriyor ki olayların gelişimini öyle bir değerlendiriyor ki sormayın. Bu değerlendirme esnasında kelimelere öyle bir anlam kazandırıyor ki nefsi bir bakış açısı ile acı olan gerçeğin üzerini gelin gibi giyindiriyor. Ve haksız olduğunu bile bile geçmişte sizinle olan uzun vadedeki birlikteliğini bir anda ters yönde değerlendiriyor. Halbuki birliktelik fedakarlık ister birliktelik bakış açınızın dar olmamasını gerektirir. Arada sorun olarak görülen şeylerin aslında bir hiç olduğunu ve arkadaşını yarı yolda bırakmanın acısını ancak ondan uzaklaşınca anlar. Gemiyi en son kaptanın terkedeceğini biliyoruz ama tayfaların da yolculardan önce kendilerini kurtarma çabalarına anlam olumlu bir anlam veremeyiz. Bütün tayfaların kaptana yardım ettiğini düşünürsek bunun adına "Gemisini kurtaran kaptan ve tayfalar" deriz.
Her insanın bu şekilde olumlu düşündüğünü varsayacak olursak kişiler arasında hiçbir sorun kalmayacaktır. Ve bu durumda ister insanlara karşı olsun ister hayattaki diğer olumsuzluklara karşı olsun ilginç bir sevgi duymaya başlarsınız. Bu şekilde bir hareket karşıdaki kişide de değişmelere sebep olacak ve onun olumlu adımlar atmasına vesile olacaktır.

MEVLANA




Bak... bil ki domuzların önüne inciler serilmez.
Mücevherden sarraflar anlar ancak, başkası bilmez.
Ne fark eder ki kör insan için elmas da birdir camda
Sana bakan bir kör ise, sakın kendini camdan sanma.
                                                      MEVLANA