Zaman ve Süreç Deneyiminiz Değişiyor

Bugünlerde sırf konsantrasyonumuzu korumak bile kabusa dönüşen bir iş olabilir! Bilgi Çağı’ndan çıkıp Sezgi Çağı’na giriyoruz ki, bu da gerçeği algılama biçimimizde önemli bir değişimden çok daha fazlasını getiriyor. İlk olarak dünyanın çok hızlı hareket ettiğini ve sizin daha fazla kendinizi zorlayarak ve hızlanarak dünyanın bu hızına yetişmeniz gerektiğini hissedebilirsiniz.  Bir işi bitirdiğinizde on tane daha görevin sizi bekliyor olduğunu bilmek, başarılarınıza veya yaratıcılığınızı kullanarak yaptığınız işlere sevinecek zaman bulamamanıza neden olur. “Yapılacaklar” listeniz yakın gelecekteki birçok şey ile dolup taşmıştır. “Eski iyi günlerde” her şeyin ne kadar da sakin ve güzel olduğunu düşünmekten kendinizi alamazsınız. Zihniniz dinlenmek için geçmişe ve planlarınızı koordine edebilmek için geleceğe gider. Çok nadiren şimdiki zamanı yakalar ve anı yaşarsınız. Bu nedenle kendinizi baskı altında hisseder, kendi frekansınızı yakalayamaz ve sınırsız enerji rezervinizden faydalanamazsınız. Kendinizi sık sık bitkin ve tükenmiş hissedebilirsiniz. Algının eski yolunda, zaman ve süreçlere ilişkin deneyimleriniz bir görecelilik fonksiyonu yaratır; geçmişi bugüne ve bugünü geleceğe kıyaslar.

Sezgi Çağı’nda ise bunun tam tersi yaşanır -geçmiş ve gelecek genişlemiş bir şimdiki zaman tarafından yutulur ve böylece ortada görecelik ya da kıyaslanacak herhangi bir şey kalmaz. Sadece ihtiyacınız olan her şeyi barındıran daha büyük bir varlık ve dikkate doğru sizi yönelten sonsuz bir şimdiki zaman vardır. Her şey anın içindeyken ve şu an gerçekleşirken enerji ışık hızında hareket eder. Şimdiki zaman ve gelecek hareket ve sonuçları arasında hayal ettiğiniz boşluğu dolduran duraklama zamanı ortadan kaybolur. Böylece bir sorunu çözerken, kararlar alırken veya hedefler belirlerken eğer özellikle sürece dahil olan insanlar konuyu tamamen anlamış ise ve gerekli mantıksal süreç sağlanmış ise çok daha kısa zamanda sonuç alınabilir. Bir kez “hiper-uzaya zıplama” deneyiminden geçerek genişlemiş Şimdiki Zaman’ı yaşadığınızda, kendi frekansınızı oturtabilirsiniz ve yaşamınız sakinleşerek zaman neredeyse sonsuz bir hale gelir.
Kişisel gerçekliğiniz ile yüksek vizyonunuz arasında bilinçli olarak salınarak, zaman çizelgesi ve trendler hakkında doğal bir duyu geliştirebilirsiniz. Daha kapsamlı düşünen, potansiyelleri önceden fark eden ve daha fazla değişken arasındaki iç bağlantıların daha fazla farkında biri olabilirsiniz. Bir yolun diğerlerine göre önceliği olabileceğini sezebilirsiniz. Yeteneklerinizle sürece olan etkinizden mutluluk duyabilir ve dalgalanmaları, hızlanma ve yavaşlamaları yönlendirmenizden keyif alabilirsiniz.
Zaman çizelgesi, yaşayan ve kapsayan  herkesin ihtiyaçlarını özgün ve değişken bir şekilde yansıtan bir  olgudur.
ŞUNU DENEYİN!
Zaman Çizelgesinin Yolunu Hissedin
1. Sorumluluğunu alıp üstleneceğiniz  bir proje veya süreç düşünün. Bu bir gezi, yeni bir ürün gelişimi veya hangi üniversiteye gideceğinize karar vermek gibi bir süreç olabilir. Kendi içsel merkezi frekansınıza gidin ve tüm süreci yüzeye çıkarın, ilk anından en son ulaşacağı gerçekliğe kadar kendinizle birlikte süreci boşluğa yayın. Bir yanınız artık olacakları çoktan gördü ve tecrübe etti bile, gevşeyin.
2. Sürecin enerjisini hissedin ve bedeninizin olayların akışına göre doğruluk ve endişe sinyallerini yaymasına izin verin. Tüm işlemin içinden geçerek, olabilecek her ihtimal, her noktayı tecrübe ediyorsunuz. Nerede yavaşlayıp nerede hızlanacağınızı, diğer insanların dahil olabileceği yerleri ve iş akışının nerede duraksayacağını izleyin ve test edin.
3. Zaman çizelgesi çizin, bir kağıda bir nehri resmeder gibi. Genişlemeleri, daralmaları, artış ve azalış ile hızlanabileceği yerleri ekleyin. Farklı hareket ve eylemlerin, enerjilerin farklarını belirtin. Akışın değişimine etki edebilecek şeyleri hissetmeye çalışın ve isimlendirin. “Tartışma”, “kayıp”, “pozitif enerji”, “senkronizasyon”, “iyi şans” gibi etiketler kullanın.
4. Güncelleyin, tekrar tecrübe edin, nasıl gelişmesini istediğinize göre zaman çizelgenizi tekrar tekrar yapılandırın.
SORUNLARI MEYDANA GELMEDEN
FARK EDEBİLİRSİNİZ
Zihniniz durağanlık ve tanımlamalardan hoşlandığı için enerji akışındaki değişimlerin erken sinyalleri görmezden gelmek kolaydır. Düşünmenin eski yolunda buna “sorun çıkarmak” diyorduk. Bilinçli hisleri kullanarak ve görünebilirlik eşiğinde daha tetikte olarak problemleri önceden sezebilirsiniz. Hislerinize kulak verirseniz, çalışanlarınızın davranışlarına ve çevresel etmenlere dikkat ederek takip edebilirsiniz, yaklaşan olayları isabetli bir şekilde etkileyecek eylemleri önceden fark edebilirsiniz. Hayatın ve sürecin bozulmaya bağladığını, tıkanmaya ve sıkışmaları görebilirsiniz.
Yaklaşan olayların gölgeleri kendilerinden önce gelir.
Kadim Atasözü
Çevrenizde veya kendinizde bir enerji sorunu olduğunu düşündüğünüz, mutluluğunuzun azaldığını veya sağlığınızın bozulduğunu hissettiğinizde ve aynı miktardaki çabalarınız artık aynı verim ve sonuçları vermemeye başladığında yapmanız gereken; değişmektir!
ŞUNU DENEYİN
DEMLENEN DEĞİŞİMİ NASIL SEZERSİNİZ?
1. Dertler ve sorunlarla karşılaştığınız bir dönemi hatırlayın. Erken uyarı sinyalleri var mıydı? Eğer daha duyarlı olsaydınız, süreçte bir yön değişimi olduğunu fark edebilir miydiniz? Sorunlar yüzeye çıkmadan önce bedeninizde ve çevrenizde neler hissediyordunuz? Eğer gerçekleşmeye çalışan olayları fark edebilseydiniz nasıl tepkiler gösterebilirdiniz?
  • Bir sorunu fark etmek için hangi duyularınızı kullanırsınız? Bunlar vücudunuzda nereye kaydoluyor?
  • Bir olayın sorun haline dönüşeceğini nasıl bilebilirsiniz?
  • Bir problemin şu an var olduğunu veya potansiyelini, bu değişim sürecinin ne kadar sürede gerçekleşeceğini nasıl bilebilirsiniz?
  • “Tam doğru” bir çözüm sizi nasıl hissettirir?
2. Bugünden başlamak üzere enerji bozulmalarını ve sürecin tıkandığı anları hissetmek, vizyonunuzu kontrol etme zamanının geldiğini anlamak, ne zaman ne şekilde hareket etmeniz gerektiği ve tam bir perspektif geliştirmek için daha çok bilgiye ihtiyaç duyup duymadığınızı anlamak için pratik yapabilirsiniz.
KISACA…Titreşimsel sorun çözme ve planlamada sorunları, ruhunuza ve kaderinize tecrübe katmak adına bir duruma yönlendirilmiş sorular olarak görürsünüz. Sorunu çözmek sağlıklı bir enerji akışını tekrar düzenlemek adına ne yapılması gerektiğini görmek ve yeni bir yol bulmak için enerjinizi hareket ettirmek demektir. Kaderini bulmak, bireyler için hayattaki en büyük çözümü sağlar, çünkü ruhunuzun yaşadığı gibi yaşadığınızda, birlikteliği tecrübe eder, gelecek sorunlar ve gelecek için planları ortadan kaldırmış olursunuz. Geniş ölçekli çözümler her zaman kazandırır. Hayatın tüm biçimlerini önünüze sunar, fiziksel, duygusal, zihinsel ve spiritüel olarak birçok düzeyde etki eder.
Karmaşık durumlarda bile, karar vermek için kendi içsel frekansınızda merkezlenerek bir süreliğine vizyonunuzu kontrol etmeniz gerekir. Hayatınızın yönü değişiyor, gelişiyor olabilir. Çok fazla seçeneğiniz olduğunda seçimlerinizi tartmak için bedeninizin incelikli doğrularını çağırarak kaygı sinyallerinize dikkat etmeniz gerekir. Hedefleri planlar ve seçerken, günlük kişisel gerçekliğiniz ile daha ileri seviye hayalleriniz arasında kasıtlı olarak ve sık sık gidip gelmek önemlidir. Kaderiniz, herkesin kaderi ile ortak bir şekilde gelişir, bu nedenle planlarınız akışkan ve şu anda olmalıdır. Sezgi Çağı, zaman ve zaman çizelgesine ilişkin tecrübelerinizi değiştirir, geçmiş ve geleceğin genişletilmiş bir şimdiki zaman tarafında emilip yutulduğunu fark etmeniz, gerçekleştirme sürecini hızlandırır. Zaman çizelgeleri insanların seçimleri ve planları tarafından etkilenir ve sıklıkla kontrol edilmelidir.
AKIŞA UYUN Kİ SORUNLAR ÇÖZÜLSÜN…Hayat hareket halindedir. Sizi dalgadan parçacığa, hareketten duraksamaya götüren bir eğlence trenidir. Dalga, akış ve gevşemenin neşesini getirir. Duraksama kendinizin -bireyselliğinizin, çoğulluğunuzun ve birlik olgusunun- farkına varmanızı sağlar. Dalga ve duraksama. Genişlemek ve büzülmek…Ayrık olmak ve yeniden birleşmek…Vermek ve kabul etmek…İletişime geçin ve bağınızı hissedin. Öğrenin ve bilgeliği tecrübe edin. Siz dalgasınız ve parçacıksınız ve tekrar dalgasınız ve tekrar parçacıksınız. Her seferinde, yenisiniz.
Zihni yanlış kullanmak gibi sağlıksız alışkanlık edindiniz. Bir dalgadasınız ve zihniniz “Hayat enerjidir ve ben hareketim” diyor. Sonra duraksayıp parçacık olduğunuzda, zihniniz yeniden tanımlaması gerektiğini düşünüp “Hayat katı ve ben sonlu bir bireyim” diyor. Tekrar dalga olmaya başladığınızda, zihin tanımlamasını yeniden “akışa” çevirme konusunda baskı altında kalır. Kendi alışkanlığı yüzünden inatçıdır. Sizin ve hayatın sadece tek yönlü olmasını, hayata ve kendinizin doğal parçacık-dalga sistemini tecrübe etmenize bu kadar takılmamanı ister. Zihin kendi kısıtlı bakış açısından dalga-akış durumundan parçacık-duraksama haline her geçişinde kendine “Ben hatalıyım. Bir şeyler yanlış. Bir sorunum var. Bunu beğenmedim. Bu değişimi kontrol etmeliyim” der. Korku üretir ve gereksiz sıkıntılar doğurur.
Kendinizi tecrübe etmenin en yeni halinden keyif almak yerine, sorun sahibi olmaya odaklanmak insanoğlunun en büyük çılgınlığıdır. Sorun sahibi olduğunuzu hissettiğiniz anların altında, akış da olsa duraksama da, bir sonraki, şu ankinden daha fazla keyif alınabilir bir deneyime doğru yön değiştirdiğiniz hissi vardır. Deneyime sınıflandırmadan geçin ve onunla bir iletişim kurun. Hareket edin, açıklayın, yaratın ya da duraksayın, tekrar merkezinize dönün ve takdir edin. Sonra da dış dünyanın kendisini nu enerji döngüsüne -hayalinize, filminize- doğal olarak uyum sağlamasını izleyin. Zihnin tereddütleri olmadan, dünyanın tereddütü olmaz sorunlar ve cevaplar çözülür; varoluş yok oluş ve yeniden varoluş gerçekleşir bunun yerine. Yaşamdaki şekiller gelir ve geçer ve evrimleşir.
Zihninize tanımlama yapmasına son vermeyi ve şu an deneyimi ile “bir olmayı” öğretebilirsiniz. Zihninize, döngünüzün değişimlerini nasıl fark edeceğini, her aşamanın hazlarına uyum sağlamasını, “yanlış” kavramını, deneyimi mutlulukla kucaklayarak değiştirmesini gösterin. Zihninizin kopuk ya da dirençli olduğunu her fark ettiğinizde, boş verip mevcut faza yeniden katılmasını ve hazzı aramasını sağlayın. İleride bu derin hazlar, her farkındalık içeren her değerli anınıza sevgi katmanıza izin veren birleştirici prensip olacaktır. Ruhun hazzını düzenleyici prensip olarak ele aldığınızda yanlış bir şey, sorun, cevap kalmayacaktır. Hayat kendini bilgece geliştirir. Cevaplar zihnin ruhla buluştuğu, bu buluşmalarda, sonraki en uygun şeyi seçmenin keyfini yaşattığı anlık durma noktalarıdır. Sorun yaşamayı bırakabilirsiniz. Şimdi’ye kendinizi bıraktıkça, hiçbir şeye ihtiyaç duymazsınız.
Frekans “İnsan titreşimlerinin etkisi ve anlamı”
Penney Peirce

Cesaret Nedir?

Eğer cesur değilsen samimi olamazsın.
Eğer cesur değilsen sevemezsin.
Eğer cesur değilsen güvenemezsin.
Eğer cesur değilsen, gerçeğin peşine düşemezsin.
O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler.

Cesaret bütün korkulara rağmen bilinmeyene adım atmaktır. Korkusuzluk, sürekli cesur ve daha cesur olunca ortaya çıkar. Kolomb gibi keşfedilmemiş denizlere açılmadığı zaman, bir korku vardır, yoğun bir korku. Çünkü kimse ne olacağını bilemez. Güvenliğin kıyılarını terk ediyorsun. Bir anlamda hiçbir sıkıntın yoktu. Eksik olan tek bir şey vardı: macera. Belirsizliğe adım atmak sana heyecan verir. Kalp tekrar atmaya başlar, tekrar canlanırsın; yaşadığını hissedersin. Varlığındaki her hücre canlanır. Çünkü bilinmeyenin meydan okumasını kabul etmişsindir. Bütün korkulara rağmen, bilinmeyenin meydan okumasını kabul etmek cesarettir. Korkular oradadır. Ama eğer sen tekrar tekrar bu meydan okumayı kabullenirsen, yavaş yavaş o korkular kaybolur. Bilinmeyenin getirdiği o sonsuz keyfi yaşamak, bilinmeyen ile duymaya başladığın heyecan, seni güçlü yapar. Zekanı keskinleştirir. Belirli bir bütünlüğe ulaşmanı sağlar. Sonra yavaş yavaş korku kaybolur. O zaman sürekli macera peşinde koşarsın. Kısacası cesaret, bilinmeyen için bilineni riske etmektir; tanıdık olmayan için, tanıdık olanı; konforsuzluk için, konforlu olanı, bilinmeyen bir varış noktaası için, herkesin bildiği göç yollarını terk etmek demektir. İnsan başarıp başaramayacağını asla bilemez. Bu bir kumardır. Ama hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir.
Hayat senin mantığını dinlemez; umursamadan kendi yoluna devam eder. Sen hayata kulak vermek zorundasın. Hayat senin mantığını dinlemez. Senin mantığını umursamaz.
Hayata girdiğin zaman ne görüyorsun? Büyük bir fırtına geliyor ve dev ağaçlar devriliyor. Charles Darwin’e göre onlar hayatta kalmalı; çünkü onlar, en iyi uyum sağlamış, en güçlü, en kuvvetlidir. Yaşlı bir ağaca bak. Yüz metre yüksekliğinde, üç bin yaşında. Ağacın varlığı bile güç yaratıyor, dayanıklılık ve kudret duygusu veriyor. Milyonlarca kök toprağın derinliklerine yayılmış durumda. Ve ağaç büyük bir ihtişamla ayakta duruyor. Ağaç tabii ki mücadele ediyor, teslim olmak istemiyor. Ama fırtınadan sonra devrilmiştir. Ölmüştür. Artık yaşamamaktadır. Bütün gücü kaybolup gitmiştir. Fırtına fazlasıyla güçlüydü. Fırtına her zaman daha güçlüdür. Çünkü fırtına bütünden gelir. Ağaç ise bir bireydir.
Sonra, küçük bitkiler ve sıradan otlar vardır. Fırtına geldiği zaman otlar eğilir ve fırtına ona bir zarar veremez. En fazla üstünü temizler; hepsi bu. Üzerinde birikmiş olan tozları süpürür. Fırtına onu bir güzel yıkayıp temizler. Ama fırtına dindikten sonra, küçük bitkiler ve otlar yine dikilirler. Bir otun neredeyse hiç kökü yoktur. Küçük bir çocuk tarafından bile sökülebilir. Ama fırtına yenilmiştir. Ne oldu?
Otlar Tao’nun yolunu izlemiştir; Lao Tzu’nun yolunu. Ve büyük ağaç ise Charles Darwin’i izledi. Büyük ağaç çok mantıklıydı: Direnmeye çalıştı, gücünü göstermeye çalıştı. Eğer gücünü göstermeye çalışırsan yenilmeye mahkum olacaksın. Bütün Hitler’ler, bütün Napolyon’lar, bütün İskender’ler, büyük güçlü ağaçlardır. Onların hepsi yenilgiye uğratılacaktır. Lao Tzu’lar, küçük otlar gibidir; kimse onları yenemez. Çünkü onlar her zaman eğilmeye hazırdır. Teslim olan birini nasıl yenebilirsin? Büyük İskender bile Lao Tzu önünde kendini güçsüz hissedecektir. Hiçbir şey yapamaz. Bu yaşandı. Tıpkı şöyle oldu:
Büyük İskender’in Hindistan’da olduğu zamanlar Dandamis adında bir sannyasin, bir mistik yaşıyormuş. Arkadaşları İskender’e Hindistan’a sefere çıkarken, dönüşte bir sannyasin getirmesi söylemişler. Çünkü o nadir çiçek sadece Hindistan’da filizleniyormuş.  “Dönüşte pek çok şey getireceksiniz ama lütfen sannyanis‘i unutmayın, biz onun ne olduğunu görmek istiyoruz, sannyasin‘in ne olduğunu tam olarak bilmek istiyoruz” demişler.
Savaşlar ve mücadeleler yüzünden o kadar meşgulmuş ki, bunu neredeyse unutmuş. Geri dönerken, tam Hindistan sınırını terk etmek üzereyken birden aklına gelmiş. Hindistan’ın son köyünden ayrılmak üzereymiş. O yüzden askerlerine köye gidip, bu civarda bir sannyasin olup olmadığını sormalarını istemiş. O sırada tesadüf eseri Damdamis köyde, nehir kıyısındaymış. Köylüler  ”tam vaktinde geldiniz. Birçok sannyasin vardır; ama gerçek sannyasin her zaman çok nadir bulunur. O şu anda burada. Gidip onu ziyaret eder, ders alabilirsiniz” demişler. İskender gülmüş “ben buraya ders almaya gelmedim. Askerlerim gidip onu alacak ve ben de onu ülkemin başkentine götüreceğim” demiş.
Köylüler “bu o kadar kolay değil” diye yanıtlamışler. İskender kulaklarına inanamamış; ne tür bir zorluk olabilirdi? O, imparatorları, büyük kralları dize getirmişti. O yüzden bir dilenciyle, bir sannyasin ile, nasıl bir zorluk yaşardı? Askerleri Damdamis’i görmeye gitti. Damdamis nehir kıyısında çırılçıplaktı. “Büyük İskender seni ülkesine davet ediyor. İhtiyacın olan herşey sana sunulacak. Kraliyet konuğu olacaksın” demişler.
Çıplak fakir gülmüş ve:  “Sen git ve ustana söyle, kendine büyük diyen bir insan büyük olamaz. Kimse beni bir yere götüremez. Bir sannyasin bulut gibi hareket eder. Tam bir özgürlük içinde. Ben kimsenin kölesi değilim” demiş.
“İskender’i duymuş olmalısın; o çok tehlikeli bir adam. Eğer ona hayır dersen, bunu kabul etmez. Kafanı kestirir” demiş askerler. Sannyasin onlara: Belki de en iyisi sizin onu buraya getirmenizdir, o benim ne demek istediğimi anlayabilir” demiş. Büyük İskender onu görmeye gitmek zorunda kalmış. Çünkü geri dönüp askerler ona şöyle demişti: “O eşsiz bir adam. Sanki ışıldıyor. Etrafında bilinmeyenden kaynaklanan bir şey var. Çıplak, ama onun yanında çıplaklığı hissetmiyorsunuz, daha sonra hatırlıyorsunuz. O kadar güçlü ki, onun varlığında bütün dünyayı unutuyorsunuz. Bir çekiciliği var. Etrafını büyük bir dinginlik kuşatmış. Ve sanki çevresindeki her şey onun varlığından mutluluk alıyor. Görülmeye değer biri. Ancak gelecekte onu tehlikeler bekliyor. Çünkü zavallı adam kimsenin onu bir yere götüremeyeceğini, kimsenin kölesi olmadığını söylüyor”.
İskender, elinde kınından çıkmış kılıcıyla onu görmeye gitti. Damdamis güldü ve konuştu: “kılıcını indir, burada bir işe yaramaz. Onu kınına sok. Burada bir işe yaramaz; çünkü sadece bedenimi kesebilirsin. Ve ben onu uzun zaman önce geride bıraktım. Kılıcın beni kesemez, o yüzden onu indir; çocukluk etme”. Söylenenlere göre, İskender hayatında ilk kez bir başkasının emrini yerini getirdi. Çünkü bu adamın huzurunda kim olduğunu bile unutmuştu. Kılıcını kınına soktu ve “hayatımda bu kadar güzel bir adamla karşılaşmadım” dedi. Kampa geri dönünce, düşüncelerini anlattı.” Ölmeye hazır olan birini öldürmek çok zor. Onu öldürmek anlamsız. Savaşan birini öldürürsün, o zaman öldürmenin bir anlamı var. Ama ölmeye hazır olan, işte kafam burada, onu kesebilirsin diyen bir adamı öldüremezsin”.
Damdamis aslında şöyle demişti: “Bu benim kafam. Onu kesebilirsin. Kafam düştüğü zaman, onu kumların üzerine düşerken göreceksin. Ben de aynı şeyi göreceğim. Çünkü ben bedenim değilim. Ben bir tanığım”.
İskender, bunu arkadaşlarına anlattı. Ve şöyle dedi: “buraya getirebileceğim sannyasin‘ler vardı, ancak onlar sannyasin değildi. Sonra gerçekten eşsiz olan bir adamla karşılaştım ve siz doğru duymuşsunuz: Bu çiçek gerçekten eşsiz. Ama kimse onu zorlayamıyor çünkü ölümden korkmuyor. Bir insan ölümden korkmadığı zaman, ona nasıl zorla bir şey yaptırabilirsiniz?”
Seni köle yapan şey kendi korkuların; senin korkuların. Korkusuz olduğun zaman artık köle değilsin. Aslında başkalarını, onlar seni köle yapmadan köle yapmaya zorlayan güç senin kendi içindeki korkudur. Korkusuz bir insan, ne kimseden korkar, ne de başkalarını korkutur.Ve korkaklar, sadece korkaklar, kafalarıyla yaşar. Korktukları için etraflarında mantıktan oluşan bir güvenlik duvarı yaratırlar. Korkularıyla her kapı ve pencereyi kapatırlar.  Cesur olmak, kalple yaşamak demektir. Kalbin yolu, cesaretin yoludur.
Kalp her zaman risk almaya hazırdır, kalp kumarbazdır. Kafa ise işadamıdır. Kafa her  zaman hesaplar…çok kurnazdır. Kafa geçmişi düşünür. Kalp ise gelecektir, Kalp her zaman umuttur, kalp her zaman gelecekte bir yerdedir. Kalp üzerinden yaşamak, anlamı keşfetmektir. Cesareti keşfetmektir.

Cesaret -OSHO-

Şimdi Anının Gücü İçin EFT Çalışması

Daima yapacak bir şeyiniz varsa bu bir beklenti demektir. Beklenti ise şimdi de değildir. O gelecektedir. Aydınlanmayı özleyebilirsiniz ama bu düşünce ileride bir yerdedir. Şunu iddia edebilirsiniz. “Aydınlanma tam şu anda şimdi burada!” O halde şimdide kalıyorsunuz ve hiçbir şey yapmadan duruyorsunuz demektir. Hiçbirşeysizlik hali bir oluştur. Onu sıkça yaparsanız meditasyon olur. İzleyici olursanız hayatın gözlemcisi, aydınlanmışsınız demektir. Geriye sadece değişim kalır. O şimdi olur sonra olur, ilgilenmezsiniz. Ve yine söyle demiş olmalısınız. “Şimdi ya da sonra önemli değil. Ölmek üzereyim biraz zamanım kaldı yaşım 100 ve birazdan almaya gelecekler. Aydınlanmadım ama önemli değil. Sadece şimdi vardır.“


Şimdide kalamamak pek çok eksik yaratımın da sorumlusudur. Bilinçli yaratımı engellemek istiyorsanız geçmiş ve gelecek arasında gidip gelirsiniz. Yaratımınız netleşemeden sakat bir şekilde sona erebilir. Bilinçaltı çalışmaları yapan birçok kişi bundan yakınmaktadır. Bu şey neden çalışmıyor! Çünkü şimdinin eş zamanlılığında değilsiniz.

Affedebilirim, fakat unutmam demek, affetmeyeceğim demenin başka bir şeklidir

Nefreti aşmanın tek yolu var:
Affetmek. Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz. Nefret yaşamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını görmemizi engeller.
Hiç kimse saf iyi ya da saf kötü değildir.
Salt kötülükleri görmek bir süre sonra şüphe, depresyon ve umutsuzluk denizinde boğar insanı. Nefret dolu bir yaşam, mutsuz bir yaşamdır.
Affetmek
insanı derinleştirir.
Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir. Çünkü affetmek bir seçimdir.
Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir.
Affetmek bir süreçtir. Birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.
Affetmeyi
seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır. Yani koşullu affetme yoktur.
Diğer insanın da sizi affetmesini, değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin.
Affetmek bir seçimdir.
Amacı sizin rahatlamanızdır, sizin özgürleşmenizdir.
Nefret duyduğunuz kişinin yaşıyor ya da ölmüş olması sizin affetme sürecinde duyduğunuz acıların yoğunluğunda bir farklılık oluşturmayacaktır.
O acılar sizin acılarınız.
Affetmek kolay değildir.
Fakat özgürleşmek için gereklidir.
Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır.
Oysa aaffetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrolü altında tutmasına son vermek demektir.
  • Affetmek, o kişiyi sevmek değil.
  • Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
  • Affetmek, o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
  • Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
  • Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil.
  • Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil.
  • Affetmek, o kişiyi hakli bulmak değil.
  • Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.
  • Affetmek kırgınlığın, kızgınlığın, nefretin hapishanesinden özgürlüğe çıkmaktır.
Affetmek artık acıyı hissetmemektir. Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değildir.
“Duygusal unutma” affetmenin diğer adıdır.
İşte Bu yüzden AFFEDİN….
Kim diyebilir ki, ben bu dünyada, kimseyi kırmadım ve kırılmadım?
Birilerine kızıp, öfke duyup, darılıp, küstük belki de. İçimizde bunca yoğun duygudan sonra, öfke, kin, intikam alma gibi olumsuz duygular gelişti. İşte bütün bu olumsuz duygular bizi yaşadığımız anın zevkini çıkartmaktan, mutlu bir yaşantı sürmekten, sözün kısası daha kaliteli bir yaşam için ileriye doğru bir adım atmaya engel olurlar.
Affetmek olan biteni geride bırakmak, öfkeyi, yenip kin beslemeğe son vermek demektir.
Haklı olduğunuz konuda hissettiğiniz hıncın, kızgınlığın, cezalandırma arzularının yenilip, bunun üstüne zafer kazanarak, artık o kişiye öfke duymamaktır. Bu bir erdemdir. Öfke bizim hayatı mutlu bir şekilde yaşamaktan alı koyar.
Affetmek, bir hatayı, yapılmış bir hakareti ya da hareketi ortadan kaldırmaz. Geçmişte yaşadığımız deneyimleri unutmamıza neden olmaz, bu deneyimler ilerde bizim aynı hatalara düşmemize engel olan, acı ama güzel derslerdir.
Affederek bizi üzen, öfkemizin dev dalgalar gibi büyümesine sebep olan kişinin, davranışlarını onaylamak değildir. Yapılmış olanların kabul edilebilir ya da önemsiz olduğu anlamını da içermez. Hele bir fedakârlık hiç değildir. Eğer bizi üzen, inciten kişiye, bir maske takarak sanki bir şey yokmuşçasına ya da tepkisiz kalarak davranıyorsak ve ilişkimizi devam ettiriyorsak, bu gerçek anlamda bir af ediş olmadığı gibi, kişinin kendine olan dürüstlüğüne de engel teşkil etmektedir.
Burada gerçek duygularımızı geçici bir süre için örtmüş oluruz. Hayattan artık zevk almıyoruzdur çünkü sahte duygular sergilemekteyizdir. Kızgınlığımız onun en zayıf anında ortaya çıkabilir ve öç alabilmek için acımasız davranışlar sergileyebiliriz.

Birisini affetmek, bizi üzen kişinin borcunu iptal etmektir. Eğer birini af etmeyi ret ediyorsak bu hala o kişiden bir beklentimiz olduğunu, bir şeyler istediğimizi gösterir, bu bir öfkeden sonra almak istediğiniz bir intikam dahi olsa, bizi sonsuza dek ona bağlı kılar. En iyisi, yapacak bir şeyleri olmayan, buna gücü yetmeyen bu kişileri af etmektir.
Bu sizin asla gerçekleşmeyecek olan beklentilerinizi ortadan kaldırarak içinizi yakan, çekmekte olduğunuz acının da sona ermesi anlamına gelmektedir. Gerçek gücümüzü geri kazanmak, hatalarımızdan pay almaktır.

Ancak gerçekten güçlü insanlar af edebilir, bu cesurların işidir. Sahte ya da suni bir af ediş ise korkakların, çıkarcıların işidir. Sakladığımız kızgınlık duygusunun bir süre sonra engellenemeyerek ortaya çıkmasına ve bunun sonucunda da bizim mutsuz, saldırgan biri olmamıza sonuçta yalnızlığımıza neden olur.
Sizi üzen bu insanları bırakın gitsin. Sonsuza kadar aklınızdan çıkartın, unutun. Bağışlayın ve onunla olan tüm bağlarınızı koparın, onu serbest bırakarak, ne kadar özgür ve mutlu olduğunuzu görün. Şimdi o pencereden yeniden bakın dışarısı ne kadar temiz ve berrak görünüyor, işte artık tam manası ile özgürsünüz. Şimdi bu anın keyfini çıkarın ve zamanı doya, doya yaşamaya başlayın.

www.adilmavis.com




Kitabımı edinerek kendinize ve bana katkıda 

bulunmak ister misiniz?












KONTROL SENDE

Çekim Yasası Ve Bilinçaltı Dönüşüm Teknikleri Kitabı



Kuantum Olumlama – 2

BAĞIŞLAMA

“Kimse bana kötülük yapamaz ve beni üzemez, çünkü her şeyi ben seçiyorum“

Bağışlıyor ve bırakıyorum. Anlıyor ve biliyorum. Kendi hayatımın yaratıcısıyım. Seçerek, planlayarak bu yaşamımı ve birlikte olacağım yol arkadaşlarımı seçtim. Annemi, babamı ve diğerlerini.

Benim için en faydalı sonuçları almak üzere ince planlar yaptım. Yüksek Benlik düzeyinde en uygun araçları yarattım. Benim hayat amacıma en uygun kişileri. Daha çok anlayış daha çok bilgelik daha çok sevgi, ifade ve özgürlük için. Bu amaç, bilinçaltımın derinliklerinde benim onu keşfetmemi bekliyor.

Her an, her deneyim bu planı açığa çıkaran bir kurgu aslında. Zafiyetimi güce, acıyı sevince, yenilgiyi yengiye dönüştürmek için.

Anlıyor, bağışlıyor ve teşekkür ediyorum. Bu hayatımı bu şekilde planladığım için kendimi kutluyorum ve sonra meleklere teşekkür ediyorum ve bütün bu olanakları bana koşulsuz sunduğu için Tanrı’ya.

Bana sevgisini sunmayanlar içimdeki sevgiyi, beni onaylamayanlar kendimi keşfetmeyi, beni anlamayanlar ifade gücümü arttırmak için benimleydiler. Onlara teşekkür ediyorum.

Bu rolü onlara ben vermiştim. Onlar da benle oynamayı istediler. Beni üzen, beni yoran, bana haksızlık eden, beni aldatan insanlar yapabileceklerinin en iyisini yaptılar. Daha fazlasını ve daha başkasını yapamazlardı. Zaten ben onları bunun için seçtim. Ben de yapabileceğimin en iyisini yapıyorum. Bağışlıyor ve teşekkür ediyorum.

Aynı sahneyi paylaşan oyuncular gibiyiz onlarla. Şimdi bu anlayışımdan doğan ışığı onların varlığına gönderiyorum. İhtiyacım olan bütün kaynakların kendi içimde olduğunu kabul ediyorum.

Evrenden Torpilin Var

Nasıl bir gün geçirmeye başladığın hiç önemli değil 

Gününe nasıl devam etmeyi SEÇTİĞİN ÖNEMLİ!
 
Şu an dur ve hayatında var olan muhteşem şeyleri hatırla
- Bu emaili okuyabilmek için gereken internetin var.
- Gözlerin görüyor, kulakların duyuyor
- Senin için durmadan çalışan bir Evren var.
- Her türlü gerçeklikten önemlisi, hayatta elde edebileceğin en büyük torpil,
Evrenden Torpilin Var;)))
Daha ne istersin ? 

Hadi listeye sen devam et;))
Gülümse... Odaklan... Değiştir.

Aykut Ogut 

Kuantum Olumlama – 1

Olmadığınız kişi olmaya çalışmakla boşuna uğraşmayın. Çünkü siz artık büyüdünüz. Evrende hiçbir varlık, olduğunun dışına çıkamaz. Aslında buna gerek de yoktur. Zaten olduğunuz şey olduğunuzda, olmadığınız şey olmaya çalışarak elde edemediğiniz şeyleri kendiliğinden elde edersiniz. Ne kolay ve ne rahat değil mi?

Bir de bunu deneyin ve zaten olduğunuz kişi olun!…R.Şanal


UYGULAMA NASIL YAPILIR?

Olumlama uygulamaları; söylediklerinizi duyacağınız bir tonda, sözcükleri belli bir tempoda ağır ağır okuyarak gerçekleştirilir.

Olumlamaları sabah ve akşam hafif bir sesle, kulağınızın duyacağı bir biçimde okumakta yarar vardır. Sabah ilk kalktığınızda ve akşam yatarken okumak daha etkileyicidir. Bu okumaları en az bir ay boyunca aksatılmaksızın sürdürülmesi, yeni bilginin hücresel ve sinirsel düzeyde kodlanması için yeterli olacaktır. Zaten bunu, alacağınız sonuçlardan da açıkça göreceksiniz.

İşin sırrı nedir gerçekten?

Hedeflere ulaşmak için öncelikle hedefleri iyi belirlemek gerekir. Detaylarıyla tanımlanmış, ölçülebilir, ulaşılabilir ve gerçekçi hedefler belirlemek öğretilir bize.   Doğru zamanlama, yeterli kaynak sağlama, ekip ve süreçlerin tanımı da çok önemlidir tabii. Bunların hepsinin belirlenmesine rağmen, yine ulaşamayabilirsiniz hedeflerinize.

“Ahh!” Dersiniz, “Hayal kurmayı, canlandırmayı, resimlerle düşünmeyi, olmuş gibi kabul etmeyi unuttum!”  Bunları da yapın, bu imgeleri pozitif duygularla besleyin, olumlu dil kalıplarıyla anlatın. Yine de hedefleriniz gerçekleşmeyi bekleyebilir.
Eğer içinizdeki ses, sizi sürekli olarak geçmişin başarısızlıklarında, olanaksızlıklarında tutuyorsa, başarıyı hak etmediğinize dair inançlarınız varsa, korkularınız, kıskançlıklarınız olduğunuz yerde saymanıza neden oluyorsa, hedefleriniz hep hedef olarak kalacak demektir.
Öncelikle duygusal ve zihinsel prangalarınızdan, kötü anılarınızdan temizlenmelisiniz. İçsel sesinizin, zihninizin sizin hedefleriniz doğrultusunda yeniden programlanması ve motive olması buna bağlıdır. Peki bunu da yaptınız diyelim. Hedeflerinize ulaşmaya bir adım vardır hala: Eylem!
Hiçbir eyleme geçmeden, yalnızca pozitif düşünerek, çekim yasasının manyetik alanına girip bekleyerek, günlerinizi “umarak” geçiriyorsanız, yaşamınızda pek bir şey değişmeyecektir. İşin sırrı, olumlu ve resimli düşünmenin yanı sıra, doğru eyleme geçmektir!
Tabii, daha önceki düşüncelerinizin, sözlerinizin, eylemlerinizin de sonuçlarına katlanmanız gerekir. Evrende “çekim yasası” olduğu kadar, “karma” da vardır. Yani ne ekmişsek onu biçeriz.  Biz hemen, bir anda, geçmişteki eylemlerimiz ile tüm yarattığımız  etkinin “iptal” olmasını istiyoruz, bunların sorumluluğunu hiç üstlenmeden! Eh, o zaman da hayal kırıklığına uğruyoruz doğal olarak.

Eyleme geçin, eyleme geçin, eyleme geçin... Olumsuz karmik birikimlerimizi temizleyecek olan şey, olumlu eylemlerdir. Yardım etmek, aç doyurmak, hayvan kurtarmak, barışmak, affetmek, hizmet etmek... Olumlu düşünceler, sözler ve imgeler, ancak olumlu ve hedefe odaklı eylemlerle desteklendiğinde gerçeğe dönüşür. Hedeflerinize ulaşmak için, başkalarının hedeflerine yardım etmeli, yardım almaya açık olmalısınız.

Biliyor musunuz, insanı en derinden mutlu eden şey, yardım etmektir. Eyleme dönüşmüş şefkat, arınmanızın, yüce bir amaca hizmet ederek ruhunuzun yükselmesinin temelini oluşturur.  En başta hedeflediğiniz şey yalnızca maddi bir gelir ya da mal mülk ise,  çok kısa sürede bunların gerçekleşmesinin mutluluğunuza  pek de katkıda bulunmadığını görürsünüz.
Harekete geçin, şikayeti bırakın, anınızın farkında olun: Şu andaki eyleminiz hedefinize giden yolu izliyor mu? Sizi oraya bir adım daha yaklaştırıyorsa, devam edin. Sizi hedefinizden şaşırtan tüm eylemlerden vazgeçin.

Şefkat dolu yüreğiniz, eylem dolu günleriniz size sevgi ve şifa getirsin!

Gülcan Arpacıoğlu

Nefesi İzlemek

   Sadece nefesi izlemek, nefes almak son derece basit ve doğal bir olay ve günde yirmi dört saat hep var.

     Hiçbir gayret göstermene gerek yok. Bir mantrayı tekrar edecek olsan o zaman bir çaba sarf etmen gerekecek, kendini zorlaman gerekecek. “Ram, ram, ram,” diyecek olursan kendini sürekli germek zorunda kalacaksın. Ve pek çok kereler unutman kaçınılmaz. Üstüne üstlük Ram sözcüğü yine zihne ait bir şeydir ve seni asla zihin ötesine götüremez.
    Sadece nefesini izle, nefes içeri giriyor, nefes dışarı çıkıyor. İzlenecek dört nokta var. 
     Nefesi görerek, nefesi hissederek sessizce otur. İçeri giren nefes ilk nokta. 

Başarının 12 Sırrı

1-Güçlü bir niyet Taşı
2-Temel Kuralları Bilmek
3-Farklılık yap
4-Prensipli olmak
5-Takip etmek
6-Kendi Kendini Motive Etmek
7-Kendini Sorgula
8-İsabetli ve Hızlı Karar vermek
9-Başkalarından Faydalan
10-Paylaşmayı Bil
11-İşini Sev
12-Yedek Plana Sahip Ol!

Bilirsinizki İş Dünyası karmaşık bir yapıya sahip. Farkı Değişik Değişik ibret veren olaylar gerçekleşiyor. Sağlam yenilikçi olan ayakta kalıyor. Çünkü İş dünyası artık her geçen gün Teknoloji ile özdeşleşiyor. Teknelojiyi yakalamaksa herkez için hatta işte bu marka teknolojinin ismi dediğiniz kişiler dahi teknolojiden uzak kalabiliyor. Bunun için sizlere 12 ayrı başlık altında toparladığımız verileri sunacağız.

1- Güçlü bir niyet

İnsan başarı için ne yapaması gerektiğini kendi zihin dünyasında çözmüş olmalı. Güçlü niyete sahipseniz başarıya ulaşmamanız geredeyse imkansız! Zira güçlü niyet tutkulu ideale döndüğünde bütün enerjinizi iş üzerinde odaklayabiliriz.

2-Temel Kuralları Bilmek

İşin temel Kurallarını öğrenme konusunda kararlılık şart. Bilgisiz girilen işler ya büyük kayıplarla ya da başarısızlıklarla sonuçlanır. Başarılı insanlar " işin inceliklerini bilme " konusu çoktan aşmışlardır.

3- Farklılık Yap ( Günde 2 saatini işi geliştirmeye , yenilik yapmaya ayır )

Herkezin yaptığını yapmak yada 55 vagonlu bir trenin 56. vagonu olmak bir süre sonra bıktırır ve dükkanı kapattırır.Sen en iyisi Lokomotif ( Lider , Önder ) olmaya bak. Bunun için ne iş yapıyorsan yap, o işe hayranlık uyandıran bir fark kat.

4-Prensipli Olmak

başarıda kişisel bütünlük olmassa olmaz. Girişimcilik başka insanlarla işbirliği demek. İster yanında çalışanlar olsun , ister tedarikçiler olsun ya da müşteriler , insanlarda güven oluşturmak en temel özellik. " Güvenilir " olmak da " prensipli " davranmaya bağlı. Prensipler herzaman açık , anlaşılır, yazılı belgele halinde olmasa da insanların zihin dünyalarında yer etmeli ki ; Güven sıkıntısı yaşanmasın. Prensipli insan, aynı zamanda " tanımlanabilir " insan demek. İnsanlar hangi durumda , ne gibi tepki vereceğinizi bilirse sizinle ilişkilerinde daha rahat olur; işlerini yaparken inisiyatif kallanmanın sınırlarını belirleyebilirler. Özetle başarılı insanlar aynı zamanda özü, sözü , davranışı birbirini bütünleyen " iç bütünlüğe " sahipler. Bu da prensiplerinizin ve onlara tavizsiz bağlılığınız sonucudur.

5-Takip Etmek

Bütün başarı hikayelerinin odağında işleri takip alışkanlığının bulunması yer alır. Yoksa olumlu gelişmeleri daha ileriye taşımak, olumsuz gelişmelere direnmek imkansızlaşır. Çünkü Kazanmak eşittir TAKİP.

6-Kendi Kendini Motive Et

Yapmaktan doğan sevinç kendi kendini motive etmek yolunu açar ve bu zamanla alışkanlığa dönüşür. Sınır tanımaz bir fedakarlıkla çalışmayı başka türlü sağlamak imkansızé İş, başarı üretmekten ; Başkalarına faydalı olmaktan duyulan gurur motivasyon için kafidir. İnsan başkaları için yaşadığı zaman insandır. Bu söz adeta başarılı insanların zihinden perçinlenmiş gibidir. Durmadan kendini yeniden üreten yatırımlar yapmaya iten duygu budur.

7-Kendini Sorgula

Kendine ayna tutmasını bilmek, kendini sorgulamak özgüven gelişmişliğini gösterir. İnsan mükemmel değildir. Kendine aşırı inanmış insanların sırrı , Kendilerini SORGULAYABİLMELERİDİR. İç dünyalarında yakaladıkları boşlukları doldurmaya dönük kendilerine yatırım yapma alışkanlıkları gelişenler böyle yapıyorlar.

8-İsabetli ve Hızlı Karar Vermek

Başarının olmazsa olmazı kararlılık. Çabuk usanıyorsanız , Maymun iştahlıysanızüzerine eğildiğiniz kanuların dibine kadar inen bir sabır gösteremiyorsanız ; kararsızsınız demektir. Karar problemi yaşamayanların herşeye hoşgörüleri vardır ama işte ciddiyetsizlik konusunda hoşgörüleri yoktur. Her başarı hikaye aynı zamanda iş üzerinde durmak , dinmek bilmeyen sabırla yoğunlaşmak anlamına geliyor.

9-Başkalarından Faydalan

Kendi Bilgi birikimi ve tecrübelerinden faydalanmak önemli, ancak ondan da önemlisi başkaların tecrübelerinden faydalanma becerisi. Bütün başarılı insanlar " Size doğruyu söyleyecek arkadaşınız olmalı! " cümlesinin altını çiziyorlar. Başarılı insanlar kendilerine muhtaç olmayan , o sebele yaptıkları hatayı değişik açıdan değerlendirenlere önem veriyorlar. İlk bakışta aykırı düşünce üreten insanlara tahammülsüz gibi gözüküyorlar ama gizli bir hayranlıkla kendilerini eleştiren dostlarını yakın çevrelerinde tutuyorlar.

10-Paylaşmayı Bil

Başardığı işlerde başkalarının payını vurgulamak her kişinin karı değil. Gerçi başarılı insanların çoğu kendilerine aşırı derecede inanıyorlar ama o inancın yanında kimi eşine, kimi ortağına, kimi yakın dostlarına başarılarındaki katkıları sebeiyle sık sık dönderme yapıyorlar. Bilginin zenginlik üretimindeli önemi atrtıkça paylaşmanın da önemi artıyor. çünkü bilgi paylaşarak büyür. Paylaşmayı bilmek başarıda temel belirleyicidir. Cama can katan Yusuf Usta diyor ki : " Bir insana usta denmesi için şu özelliğe sahip olmalı : Bütün bildiğini sabah çıraklarına , kalfalarına öğretmeli ; akşam evde yine yeni birşeyler öğrenerek ertesi gün onlara yine yeni birşeyler değerlere sahip olmalı. "

11- İşini Sev

İşi sevmeyen ona saygıyla bağlanmaz. İşi para kazanma aracı olmaktan çıkararak insan hayatını kolaylaştırıcı zenginlik üretimi şeklinde algılayan kişi daha üretken olur. Başarı hikayeleri yazılan girişimcilerin hepsi " işi sevmenin önemi " üzerinde duruyor. Sevgi olmaksızın doğru , tutarlı, başarılı ve sürekli iş yapılmaz.

12-Yedek Plana Sahip Ol

Hayatın ne gibi süprizler getireceği belli değil. İşinde başarının doruklarında olsan bile herhangi bir ihtimale karşı " yedek plan " sahibi ol. Çok zorlanırsan , kaybedersen teslim olmak yerine onunla mücadeleyi göze alanlar kafalarının bir yerinde yedek plan bulundururlar; Gerektiğinde o planı devreye sokarak işlerini yeniden toparlarlar.



Her şey halkalar gibi birbirine bağlı

Her şey halkalar gibi birbirine bağlı olduğu için, bir şey başka bir şeye yol açar. 
Her türlü yargılama yanlıştır. Çünkü tüm dünya derin bir bağ, iletişim içerisindedir. Bütünü bilmeden parçayı bilemezsiniz.  Şu an hem geçmişe hem de geleceğe bağ oluşturur. Tüm yargılamalar sadece bir parçayı içerdiği için yanlıştır.

"Köyün birinde yaşlı ve fakir bir adam yaşarmış. Fakat bu adamın öyle güzel beyaz bir atı varmış ki krallar bile kıskanırmış. Atı almak için muazzam fiyatlar teklif ettikleri zaman yaşlı adam şöyle demiş "Atım benim için bir dost gibidir, bir dostumu nasıl satarım? " Çok fakir olmasına ve çok fazla para teklif edilmiş olmasına rağmen atı satmamış. Bir sabah uyandığında atını yerinde bulamamış. Tüm köy "Bak işte gördün mü atın çalındı. Aptallık yaptın ve satmadın. Böyle değerli bir şeyi sen nasıl koruyabilirsin? Onu istediğin fiyata satabilirdin ama şimdi at gitti. Çok büyük şanssızlık." demişler. Yaşlı adam "Çok uzağa gitmiş olamaz. At zaten sabit bir hayvan değildir. Nasıl hemen böyle yargılara varabiliyorsunuz? Bunun şanssızlık olup olmadığını nasıl bilebilirsiniz? Nasıl böyle yargılara varabilirsiniz?" demiş. Köylüler "Bizi aptal yerine koyup felsefe yapmayı bırak. Felsefeye gerek yok. Hazineyi kaybettin. Bu bir şansızlıktır." demişler. Yaşlı adam "Tek bildiğim atın gitmiş olduğu. Hikayenin tümünü bilmiyoruz. Kim bilebilir ki bunun şansızlık olup olmadığını, bunu neyin takip edeceğini?" demiş. Köylüler, yaşlı adama gülerek onun delirdiğini düşünmüşler. On beş gün sonra at, yanında bir düzine atla geri dönmüş. Bu sefer tüm köy tekrar toplanmış ve "Evet sen haklıymışsın biz yanıldık. Bu şanssızlık değil bir kutsanmışlık, bir şansmış demişler." Yaşlı adam "Bunun şans olup olmadığını bilemeyiz. Tek söyleyebileceğimiz atın döndüğü ve yanında on iki at olduğu. Bir sayfayı okuyarak tüm kitap hakkında nasıl yorum yapabilir, yargıda bulunabiliriz?" demiş. Bu sefer köylüler sessiz kalmayı tercih etmişler. Yaşlı adamın bir tane de genç bir oğlu varmış. Vahşi atlardan birini terbiye ederken bacağını kırmış. Köylüler yine toplanmış "Haklıymışsın, bu bir talihsizlikmiş. Tek oğlun vardı o da şimdi sakatlandı. Sana şimdi kim yardım edecek?" demişler. Yaşlı adam "O kadar uzağa gidip yargıda bulunmayın. Bunun şansızlık olup olmadığını bilemeyiz. Bu da sadece hikayenin bir parçası. Hayat parça parça gelir Yargı ise bütünü kapsar" diye yanıt vermiş. Birkaç hafta sonra ülke, komşu ülke ile savaşa girmiş. Köydeki tüm gençler zorla askere alınmış. Sadece sakat olan yaşlı adamın oğlu kalmış. Bunun üzerine tüm köy büyük bir üzüntü ve ağlayışa gömülmüş. Köylüler yaşlı adama "Sen haklıydın bu bir şansmış. Oğlun sakat ama seninle, bizimkiler ise gitti." demişler. Yaşlı adam "Sizinle konuşmak imkansız. Devamlı yargılarda bulunuyorsunuz. Sadece oğullarınız zorla askere alındı. Bunun şans mı şansızlık mı olduğunu kimse bilemez.Sadece Tanrı bilir." diyerek yanıtlamış."
  Tanrı bilir dediğiniz zaman bu; sadece bütün bilir manasına gelir. Hemen yargıda bulunmak, parçalar ile hemen sonuca varmaktır. Sizi aşan şeyler vardır. Fakat buna rağmen yargıda bulunursunuz. Yargılama bir engeldir. Yargılama yapmak, zamanla size yardımı olmayan bir alışkanlık halini alır.
   Yaratılışta her an yeni bir durumdur. Bunun tadına varır veya kaçırırsınız. Herakles şöyle demiştir "Aynı nehirden iki kere geçemezsiniz." Her şey yeni ve özgündür fakat sizin zihniniz yaşlıdır. Eğer anı yaşarsanız tüm her şey farklı görünür. Yargılarda bulunup kendinizi bilgi hapishanesine kapatmayın. Özgür, köksüz ve evsiz kalın. Bunlar semboldür. Evsiz bir sanyasin; geçmişle bağı kalmamış, geçmişle olan köklerini koparmış manasına gelir.  İçinizde köksüz ve geçmişle bağlarınızı koparmış olun. 
Tanrı ile beraber yürümek istiyorsanız aralıksız bir şekilde, hareket halinde olmalı ve yolculuğa devam etmelisiniz. Bu yüzden yolculuk hiç bitmez. Bir yol biter, başkası başlar. Bir kapı kapanır diğeri açılır.

Rehber Rüyalar – Rüyaları Hatırlama Olumlaması

İyi bir rüya ustası olmanın ilk adımı, rüyaları hatırlamaktır. Neden bazılarımız her gece en az 5-6 rüya gördüğümüz halde, uyandığımızda hiç birini hatırlamayız?

Seminerlerimde en çok üzerinde durulan konudur;

“Ben hiç rüya görmüyorum”

“Hayır, görüyorsunuz ama hatırlamamayı seçiyorsunuz” dediğimde şaşırıyorlar. Bunun kendi seçimleri olmadığı düşünüyorlar. Biraz konuştuğumda çoğunluğun (rüyayı hatırlamayanların) daha önce yaşadığı bir deneyim çıkıyor karşıma. Kimisi yıllar önce gördüğü bir rüyadan sonra uyanık yaşamında olan olumsuz olaylar nedeniyle artık rüya hatırlamayı istemiyor. Böylece sorumluluk almak zorunda da kalmıyor. Kimisi de, gördüğü rüyanın yanlış yorumlanması nedeni ile bilinçaltına ekilen o olumsuz yorumları hayatına çekiyor ve bu durum rüyalara olan güvenini sarsıyor. Rüyaların sadece bilinçaltı kaynaklı olduğunun söylenmesi insanların rüyalarını hatırlamasına, paylaşmasına ve üzerinde düşünmesine engel oluyor. Bunların dışında, çok yorgun yatağa uzandıysak, rüyalarımızı hatırlamak konusunda gereken kararlılığa sahip değilsek, zihnimiz her gün ya da o gün geçenlerin peşinde ise sabah uyandığımızda rüyamızı hatırlamayı bırakın, dinlenmiş bir bedende bile uyanmak mucize olur.

Farkındalık Çalışması

Gün içinde nerede olursanız olun, bir an durun. Beş on dakika neler hissettiğinizin, neler düşündüğünüzün neler duyduğunuzun farkında olun. Bedeninizin, zihninizin, ruhunuzun sesini duymaya çalışın. Etrafınıza bakın, çevrenizdeki nesnelerin ayrıntılarına, insanlara, onların tepkilerine, yüzlerindeki değişimlere. Her şeyin farkında olun.

Sonra gözlerinizi kapatıp bu sahneleri zihninizden tekrar geçirin. Renkleri, kokuları, hisleri, yüzleri, tatları, sesleri…tam olarak ne kadarını hatırlayabiliyorsunuz gözden geçirin. Sonra çalışmayı bitirin.

“Rüyalarımın Bilgeliğine Güveniyorum…”

İYİ BİR RÜYA HATIRLAYICISI OLMAK İÇİN;
Rüyalarla ilgili inançlarınızı değiştirin.
Rüyalarınıza güvenin.
Rüyaların içinizdeki kaynaktan, bilen tarafınızdan geldiğini bilin.
Her rüyanıza değer verin. Teşekkür edin.
Rüyalarla ilgili olumsuz cümleler kullanmayın. “rüyalarımı hatırlamıyorum” “çok kötü bir rüyaydı” gibi.
Rüya günlüğünüzü başucunuzdan ayırmayın.
Gün içinde en az 20-25 kere aklınıza geldikçe “rüyalarımı hatırlıyorum” deyin.
Uyku öncesi dinlenmiş bir beden, zihin ve ruh ile yatağa uzanın. Bunun için uyku öncesi motivasyon çalışmalarını yapın.
Dua edin, meditasyon yapın, ılık bir duş alın ve nefes tekniğini uygulayın.
Rüya çemberi ve Farkındalık çalışmasını yapın.
Uyanır uyanmaz yataktan kalkmadan önce rüyanızı zihninizde canlandırın.
Yatağınıza uzandığınızda sadece 3.gözünüze (iki kaşın arası) odaklanarak güzel ve olumlu şeyler düşünün.
Hayatınızda neşeye ve sevince yer açın. Mutlaka işin dışında kendinize vakit ayırın.
Rüyalarınıza inanın.
Hatırlama olumlamasını yatmadan hemen önce okuyun.
Hatırlama olumlaması her sabah kalktığınızda ve her akşam yatmadan önce okumanızı öneriyorum. Bilinçaltındaki eski rüya hatırlamayla ilgili arşivlerin değişmesi için bu çok önemli.

Rüya Hatırlama Olumlaması

   Her gece yatağıma uzandığımda, tüm bedenim ayaklarımdan başlayarak gevşediğini hissederim. Hatırlarım, açık ve berrak bir biçimde. Huzur içinde yatağıma uzanır, uykudaki yaşamın bana sunacağı armağanları almak için hazırlanırım. Bilinçaltımın ve ruhumun iş birliğinde tüm gücün benim elimde olduğunun bilincinde olarak gözlerimi kapatır, kendimi berrak, akıcı, net rüyalarıma bırakırım. Hatırlıyorum, açık ve berrak bir biçimde. Rüyanın içinde, gördüğüm rüyanın farkında olduğumu bilir ve sabah uyandığımda aldığım armağanları hatırlar, uyanık yaşamıma aydınlık adımlarla ilerlerim. Uyanık bir sakinlik içindeyim. Hatırlıyorum, gördüğüm sembollerin anlamlarını ve o sıradaki duygularımı. Tüm sesleri, kokuları,renkleri, sayıları ve anlamlarını hatırlıyorum. Hayatımı açık bir zihinle planlayabiliyorum. Sezgilerim ve ilhamlarım bana yol gösteriyor. Her sabah uyandığımda, başucunda duran defterime rüyalarımı yazarım. Uykunun ve uyanık yaşamın işbirliği içinde keyifle yol alırım. Bütün bir gece uykunun keyfini çıkarırım. Rüyalarım içsel dünyamın bir tiyatrosudur. Sabah uyandığımda kendimi dinlenmiş ve zinde hissederim.

Rehber Rüyalar – Işık Elçi

Geliştirici: Sevinç Gürsözer

Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın!

Başkalarına değil, kendi gücüne inanacaksın. Birinin boynuna asılarak durursan, karşındakini yormakla kalmazsın, bir gün kendi kolların bile çekemez ağırlığını düşersin; kimseye dayanmayacaksın! Dünya da sensin, evren de! Kendini geliştireceksin. Büyüyeceksin, olgunlaşacaksın. Ruhunu da, aklını da bedenin gibi besleyeceksin. Önce sen büyük olacaksın, farkında olacaksın, sonra dünyanın zevklerinin, aşkın, hayatın tadını çıkaracaksın. Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın. Ne olmasını bekliyorsan, sen öyle oturdukça, olmayacak. Boşuna hayal kurmayacaksın!


Yattığın yerden, kurduğun hayale uygun bir beyaz atlı prens beklemeyeceksin. Aklın çalışacak, elin ekmek tutacak, kimseye boyun eğmeden yaşamanın lezzetini bileceksin. İster kocan olsun, ister oğlun, ister anan, ister baban, kimsenin sevgisiyle hükmünü birbirine karıştırmayacaksın. Ezilen, zavallı, akılsız olmak kazandırır gibi dursa da, sonunda mutlak kaybettirir; bunu unutmayacaksın!


İnsanız hepimiz, elbette zayıflıklarımız, düşkünlüklerimiz, saflıklarımız var ancak kendi huylarını, eksiklerini iyi tahlil edeceksin. Ardından gözyaşı döktüğünün adını doğru koyacaksın! Yıllar süren yaslar yaşayıp, unutamadığını iddia edeceğine, neden hayatına başlayamadığını çözeceksin. Korkularınla yüzleşeceksin.


Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin senden daha önemli olduğunu düşünmeyeceksin. Bedenine, ruhuna, aklına sahip çıkacaksın. Hak etmeyenin ardından yas tutup, bunu da aşka bağlayıp, aşkın şanını kirletmeyeceksin. Kendini tanıyacaksın, hem de çok iyi tanıyacaksın! Kimleri, neden ve niçin seçtiğini bileceksin.


Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın. Kalbinde yaşadığın her duyguyu aşk sanıp, peşinden çöllere düşmeyeceksin. Aşkın adını ağzına almadan önce, uzun uzun düşüneceksin. Yüreğinle yüzleşeceksin. Sevgiyi, tutkuyu, şehveti, alışkanlığı, çekimi, aşkı birbirinden ayırt edeceksin.


Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin. Bazen bildiklerin, öğrendiklerin acı verir. Onu da yaşayacaksın. Önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin, bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın.


Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın! Her şeyden önce farkına varacaksın! Hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın. Bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun yanılgısına kapılmışsın demektir. Kendini kandırmayacaksın!


Yanlış Hayatın Peşinde Koşmayacaksın! Sistem böyle çalışmıyor! Düşünce gücü, metafizik, parapsikoloji, yoga, meditasyon, aklına her ne geliyorsa, neye inanıyor ve peşinden gidiyorsan, hepsi bir yerde tıkanıp kalacaktır!


Ne olmasını bekliyorsun? Hayatın sana ne sunmasını bekliyorsun? Dün akşam hayalini kurduğun şeylerin, sabah olunca gerçekleşeceğini mi umuyorsun?

Can Yücel