EFT- Duygusal Özgürleştirme Tekniği Uygulaması



E.F.T basit anlamda nedir ?
EFT – “Emotional Freedom Technique”, yani
“Duygusal Özgürlük Tekniği”
Tüm fiziksel, zihinsel, ruhsal sorunların, hastalıkların altında, enerji sistemimizdeki tıkanıklıklar yatar.
(bağımlılıklar, fiziksel rahatsızlıklar, korkular, fobiler, depresyon,Vs…).
EFT, bu tıkanıklıkların ortadan kaldırılmasında kullanılan yöntemdir…
EFT, yazının ortasında görebileceğiniz üzere sayısız sorunun çözümünde uygulanabilir.
Uygulamayı öğrenmek başlangıçta zor görünebilir ancak bir kere öğrenildiğinde çok kolaydır. Bir çok sorununuza yarım saat gibi kısa bir sürede çözüm bulabilirsiniz.

 EFT çok basit bir dizi işlem yapılan bir yöntemdir. Bu basitliğine rağmen, tüm yemek tariflerine benzetilir; her basamağı aynen tanımlandığı gibi uygulamazsanız, istediğiniz sonucu alamazsınız. Bu nedenle aşağıdaki basamakları iyice dikkatle incelemeli ve uygulamalısınız.


EFT’nin dört temel basamağı vardır: Ana Reçete  olarak adlandırılır.
1. Kurulum
     a. Odaklanma
     b. Değerlendirme (Ölçme)
     c. Onaylama
2. Vuruş serisi (Hatırlatıcı tanım söylenerek vurulur)
3. Dokuz Gamut noktası ve göz hareketleri
4. Vuruş serisi

Bilinçaltının Gücü-3- Joseph Murpy







  Bilinçaltının Gücü Kitabında dikkatimi çeken olumlamaları paylaşmak istedim.
Olumlamalar fikir vermesi açısından faydalı olacağını düşünüyorum.
Önemli olanın kendi bilinçaltınızı ikna edecek size özel olumlama olduğunu unutmayın.

Belleğinizi koruma telkini;
Bugünden itibaren, hafızam her açıdan gelişiyor. Her an, her yerde bilmem gereken her şeyi hatırlayacağım. Aldığım etkiler net ve kesin olacak. Bunları kendiliğimden kolayca aklımda tutacağım. Hatırlamak istediğim her şey, zihnimde doğru biçimde kendini gösterecek. Her gün hızla gelişiyorum. Çok yakında hafızam eskisinden daha iyi olacak.

Kötü Ruh Halinin Üstesinden Gelme telkini;
Bugünden itibaren, daha keyifli olacağım. Neşe, mutluluk ve keyif zihnimin normal halleri olacak. Her gün daha sevimli ve anlayışlı oluyorum. Çevremdekilerin neşe ve iyi niyet merkezi olacağım, kendi iyi duygularımı ve keyfimi onlara da bulaştıracağım. Bu mutlu, keyifli, neşeli ruh hali benim normal zihinsel durumum olacak. Minnettarım.

Bilinçaltının Gücü-2- Joseph Murpy




Zorlama ters etki yapar. Arzularınızla hayal gücünüz çatıştığında, kazanan kaçınılmaz olarak hayal gücünüz olur.
Yerde duran dar bir tahtanın üzerinde yürümeniz gerektiğini düşünün. Bunu hiç kuşkusuz kolayca yapabilirsiniz. Birde aynı tahtayı yerden beş metre yukarıda ve iki duvar arasında asılmış olduğunu düşünün. Üzerinde yürür müydünüz? Yürüyebilir miydiniz?
Tabiî ki hayır. Tahta boyunca yürüme arzunuz, hayal gücünüzle çatışırdı. Tahtanın üzerinde yalpaladığınızı ve baş aşağı düştüğünüzü hayal ederdiniz. Yürümeyi çok isterdiniz, ama düşme korkunuz size engel olurdu. Hayal gücünüzün üstesinden gelmek ve bunu bastırmak için çaba sarf ettikçe, düşme fikri daha güçlü hale gelirdi.  Zihinsel çaba, istenen şeyin tersini yaratarak kişinin kendi yenilgisine neden olur.
İrade gücünüzü kullanarak bilinçaltınızı fikirlerinizi kabul etmeye zorlamayın. Bu tür girişimler sizi başarısızlığa mahkûm eder.
Dikkatinizi arzu ettiğiniz şeye kavuşmayı önleyen engeller üzerine yoğunlaştırırsanız, bu arzuya kavuşmanızı sağlayacak unsurlar üzerine yoğunlaşmak mümkün olmaz.
Zihinsel zorlama ve aşırı çaba, endişe ve korkuyu göstererek dileklerinizin karşılığını almanızı engeller. Rahatlık işi çözer.  Zihniniz gevşediğinde ve bir fikri kabul ettiğinizde, bilinçaltı bu fikri hayata geçirmek için işe koyulur.
Olumlama öyle olduğunu söylemektir. Zihnin tutumunu doğru kabul ettiğiniz sürece, bunun aksi yönündeki bütün etkenlerden bağımsız olarak dileklerinizin gerçekleştiğini görürsünüz. 
Olumlama ifadeniz net olduğunda ve zihinsel çatışma ya da anlaşmazlık yaratmadığına çok başarılı olur.

Bilinçaltının Gücü-1- Joseph Murpy




Bilinçaltının Gücü kitabında dikkatimi çeken önemli konuları burada paylaşmak istedim. 
Joseph Murphy ait kitap bilinçaltı ile ilgili çok güzel bilgiler içermektedir. Okumamış olanlar tavsiye ederim.

*****************************************

Bireyin bilinçaltı, o kişinin zihnindeki tabloya ya da düşünceye karşılık verdiğinde, dilekler gerçekleşir.
Fizik, kimya, matematik işlemleri prensiplere dayandığı gibi bilinçaltınızı işleyişi de bir prensiptir. İnanç yasalarına göre işler. İnancın ne olduğunu, neden ve nasıl çalıştığını bilmeniz gerekmez.
İnandığınız şey doğru ya da yanlış da olsa sonuç elde edersiniz. Bilinciniz zihninizdeki düşünceye yanıt verir. Zihninizdeki düşünceyi bir inanç olarak kabul edin, bu kadarı bile yeterli olacaktır.
Vücudunuz sürekli yenilenmektedir. Her saniye vücudunuzda yeni bir hücre oluşmaktadır. İnsan bilinçaltınızı yeniden tasarlayarak kendinizi yeniden yaratabileceğinizden emin olun.
Bilinciniz akıl yürüten zihindir. Zihnin seçim yapan safhasıdır. Bütün kararlarınızı bilincinizle veririsiniz.
Bilinçaltınız kendisine iletilenleri ya da bilinçli olarak inandıklarınızı kabul eder. Bilinciniz yaptığı şeyleri muhakeme etmez ve tartışmaz. Düşüncelerinizin iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olduğunu kanıtlamaya çalışmaz. Düşüncelerinizin ya da telkinlerinizin doğasına göre tepki verir. Örneğin bir şeyin bilinçli olarak doğru olduğunu varsayıyorsanız, bu yanlış olsa da, bilinçaltınız bunu doğru kabul eder ve siz bilinçli olarak doğru olduğunu varsaydığınız için, buna uyacak sonuçlar ortaya çıkarır.
Zihninizde nihai sonucu canlandırmanız, bilinçaltınızın karşılık vermesini ve zihinsel resmin gerçekleşmesini sağlar.

Regresyon Uygulaması Ses Kaydı- Geçmişte Yaşanan Olumsuz Duyguları Dönüştürmek.

Regresyon geçmişte yaşanmış olayların zihinde yeniden canlanması halidir. Bu durum herkesin başına her an gelebilir. Bir çağrışım bir anda geçmiş bir olayı hatırlamamıza neden olur. Hipnotik ortamda telkinle bu durumu yaratmaya hipnotik regresyon diyoruz. Hipnotik ortamda regresyon yaşama şansı daha fazladır. Aksi de geçerlidir. Yani kişi bir şekilde bir an herhangi bir ortamda reg­resyon yaşamışsa, regresyonu yaşadığı anda içinde bulunduğu durum hipnotiktir diyebiliriz. 
Bir olayın zihinsel düzeyde canlanması ne demektir?
Kişi geçmişte bu olayı ya­şarken beş duyusu tarafından kaydedilen algıların yeniden zihin tarafından can­landırılması demektir. En sık olan görüntü şeklinde olan canlanmalardır. Kişi o olayı sanki yeniden bir rüya görür gibi görmeye başlar. Bu görme bazen kendisi kamera gibidir ve etrafındaki olayları görür şeklindedir. Bazen de kendisini de olayın içinde seyreder. Bu ikinci şekilde canlanmalar daha geçmişte olan, çocuk­lukla olan olaylar için daha geçerlidir. Bilinçaltı bir şekilde olayları kaydetmekte ve yeniden canlandırırken kişinin anlayacağı görüntüler haline getirebilmektedir. Bazen regresyonlar ağırlıklı olarak sesler şeklinde kendini belli eder.

Telkin ses kaydında önce tüm vücudun gevşetme telkinleri devamında ise transa geçirme telkinleri bulunmaktadır. Trans telkinlerinden sonra ise aşağıda metni bulunan regresyon telkini bulunmaktadır. Devamında ise transtan çıkarma telkinleri bulunmaktadır.

Verimli bir çalışma için sessiz, sakin bir ortamda bir sandalye ya da koltukta oturarak dinlemeniz etki için daha uygun olacaktır. Uzandığınız zaman uykuya dalabilme olasılığınız vardır. İster uzanmış, ister oturmuş olun herhangi bir pozisyonda bacak bacak üstüne atmamanız ve/veya kollarınızı kavuşturmamanız sizi çalışma sırasında sizi en rahat pozisyonda tutacaktır.
En az yarım saat kadar dingin kalabileceğinizden emin olun!
Başlangıçta düşüncelerin akınına uğradığınızı düşünebilirsiniz. Size huzur vermediklerini hissedebilirsiniz. Onlardan kurtulmaya çabalamayın. Direnmeyin. Bırakın ve Sadece izleyin. Bir süre sonra akıp gideceklerdir.
Seans sonrasında, daha önce sizi rahatsız eden olayla ilgili olarak yaşamında bir olayı canlandırıp ve tepkilerinize bakmanız telkinin etkili olup olmadığının kontrolünü sağlayacaktır.  Olayı tüm duyularınızla hissederek canlandırma yaptıktan sonra içinize dönüp tepkilerinize bakın.  Ne hissediyorsunuz. Sizi rahatsız eden duygularınızda azalma var mı?
Bu telkin tek başına bir hastalık tedavi yöntemi değildir. 
Ses kaydındaki tüm konuşmalar duyulabilir, açık ve nettir. 
Ses kaydını dinlerken rahatsızlık hissederseniz (nefes alamama, panik atak vb.) telkini dinlemeyi bırakın. 
Uzun süre yüksek sesle dinlemek işitme bozukluklarına yol açabilir. 
Olabilecek rahatsızlıklardan dolayı tüm sorumluluk telkini dinleyen kişiye aittir.

     Dikkat : Tibbi tedaviye ihtiyaç duyan psikolojik rahtasızlığı olan (Panik Atak vb.) kişiler için uygun olmayabilir.
 
Sevgilerle
Halis Şahiner



Kendine Güven Telkini ve Ses Kaydı


Kendimizi çirkin görürsek başkaları da bizi çirkin görür. İnsan kendinde bir şeyin olduğuna inanırsa, ister olumlu ister olumsuz bunu yansıtacak biçimde davranır. Sürekli onu başkalarına gösterir. Bu başlangıçta ruhun yaratımı olduğu bir şey olsa bile, önce başkaları için gerçek olur sonrada kendi için.
Bir şeye inandığımızda o gerçek olur, o bizim gerçeğimiz olur. Herkes kendine dair kendine özgü şeylere inanır.




 Herkes dünyayı kendi gözünden ve düşünce yapısından tanımlar. Bu nedenle de herkes farklı şey görür ve hisseder. Biz diğer kişinin beynine girip onun ne gördüğünü gördüğüne ne anlama verdiğini bilemeyiz. Ancak biz kendi düşünce yapımızdan onun ne görebileceği konusunda varsayımlarda bulunuruz. Bu varsayımlar bizim yeni gerçekliğimizi oluşturur. Daha sonra bu gerçekliğimizi o kişinin kendisine özgü yaptığı davranışlara anlam vererek kuvvetlendiririz. Onu suçlarız, yargılarız veya güçlendiririz onu otorite kabul ederiz. Bu aslında en tehlikeli olanıdır. Bir kişiyi otorite kabul ettiğimizde ona kendimizi kontrol etme izni vermiş oluruz. Yani artık o kişinin düşüncesi sözleri bizim için önemlidir. O düşüncelere uygun davranmazsak kendimizi suçlu hissederiz. Kendimizi kapana kısılmış kafese kapatılmış hissederiz. Ama ne yazık ki gerçek şudur ki kendimizi kafese kapatan ne yazık ki kendi düşüncelerimiz ve düşüncelerimizde başkalarına verdiğimiz izindir. Bunun farkında olmadığımız içi diğer kişinin bizi kafesten çıkarmasını bekleriz.
İnsanlar inandıkları şeye çok bağlıdırlar. Hakikati aramazlar, yalnızca belli bir tür dengeyi korumak isterler ve inançlarının temelinde aşağı yukarı bağdaşık bir dünya inşa etmeyi başarırlar. Bu onları teskin eder ve farkında olmadan bağlanırlar.

Geçmişte Yaşananları Affetme Telkini


Yaşamımızda karşılaştığımız en büyük sorunların kaynağı geçmişimizde yaptığımız olayların etkilerini sürekli olarak yanımızda taşımamızdır. 
Geçmişte bir olay yaşamışızdır. Yaşadığımız o olay sonucunda bir şeyler hissetmişizdir. Özellikle kötü bir sonuç aldıysak -ki bilinçaltımızın asli görevi bizi korumak olduğu için sürekli hep bu durumu ön planda tutar- ömür boyu sürekli o olayın etkileri yapmak istediğimiz şeyler önünde bizi frenleyen tutan bir inanç kalıbına dönüşür.
Farkında olmadan tüm hayatımız boyunca o inanç kalıbını sırtımızda taşımaya devam ederiz. Ve en önemli olan şey yaşanan olayla ilgili sürekli olarak kendimizi suçlar ve aşağılarız. Sonuçta kendimizi sevemeyiz. Kendimizi sevemediğimiz için de sevgi eksikliği hissederiz. Ve bu eksikliğimizi dışarıdan birilerinin doldurmasını bekleriz.
Ve hayatımızın tüm kontrolünü başka insanların davranışlarına bağlı tutarız. Diğer insanların sürekli bize mutluluk vermelerini bekleriz. Tabiî ki onlarda kendi beklentileri istekleri doğrultusunda davrandıkları için hiçbir zaman tam anlamıyla tatmin olmayız. 
Beklentiler içinde dalgalı bir denizde dümensiz bir gemi gibi oradan oraya savruluruz. Yapmamız gereken tek şey gemideki aslında var olan dümeni fark edip hangi istikamete gitmek istiyorsak o tarafa doğru dümeni çevirip hedefimize yolculuğa başlamamız. 
Bunun için öncelikle ne istediğimizi bilmemiz gerekiyor. Devamında o dümeni tutacak güce ihtiyacımız var. Aslında o güç bizim içimizde mevcut. O güç sevgi. Bunun farkına vardığımızda o gücümüzle dümeni istediğimiz yöne çevirebileceğimiz için dışarıdaki dalgalar gemiyi artık istedikleri gibi etkileyemeyecektir. Çünkü geminin burnunu belli açıda tuttuğumuz sürece o dalgalar üzerinden kayıp yolumuza devam edebiliriz. 

Gemiyi istediğimiz yöne çevirebilmemiz ve hedefimize doğru hızlı bir şekilde ilerleyebilmemiz için geminin içindeki bize ait eski duygu, düşünce inanç kalıbı vs. işe yaramaz ne yük varsa hepsini atıp gemiyi hafifletmek ve aynı zamanda geminin dümenini açığa çıkarmamız gerekir. 
Geminin içindeki fazlalıkları boşalttığınız anda hem dümen ortaya çıkacak hem de gemi suyun üzerinde daha rahat yüzecektir. 
Bunun için yapmanız gereken şey geçmişte yaşadığınız ve sizi rahatsız eden tüm bu olaylardan dolayı kendinizi suçlamayı bırakıp içimizdeki gücün farkına varmamız yeterli olacaktır. 

Kendini Hipnoz etmek - Betty Erickson Modeli



Kendinizi Hipnotize Edin: Betty Erickson Modeli. Günde yarım saatinizi ayırarak istenilmeyen davranışlarınızı bu modelle rahatlıkla değiştirebilirsiniz.
Kendinizi Hipnotize Etmenin 10 Adımı
Kendinizi hipnotize etmek için size ilginç bir teknik göstereceğim. Buna Betty Erickson tekniği deniliyor. Betty’nin kocası Milton Erickson birkaç durumda değindiğim ünlü bir hipnoterapist psikiyatrist ve bütün işleri beni hipnotize ediyor. Kendinizi hipnotize etmek için kullanabileceğiniz bu teknik tamamen Betty’e ithaf edilmiştir.


Bu kendinizi hipnotize etme metodu aşağıdaki önerme ve düşünce tarzlarına dayanır:
Biz düşüncelerimizi resimlerle seslerle ve duygularla düşünürüz. Resimlerle düşündüğümüzde etrafımızda gördüğümüz şeylere ve yarattığımız içsel imgelere başvururuz. Bu hatırlanan görüntüleri (yatak odanız nasıl bir yer?) kurgulanan görüntüleri (tekrar dekore edilseydi nasıl görünürdü?) ve kendimizle ilgili gördüğümüz gerçek şeyleri içerir.

Kendi Kendini Hipnotize Etmek


Kendi kendine hipnoz; doğal oluşan bir zihinsel durumdur. Bu durum; odaklanmış yüksek dikkat (trans) ile, kendini telkinlere açmaya niyetli olmak sözcükleri ile tanımlanabilir.
Adımlar
Sessiz, sakin bir ortamda bir sandalye ya da koltuğa oturun. Bazıları uzanmayı tercih edebiliyorsa da oturduğunuz zamandan daha çok uykuya dalma olasılığınız vardır. İster uzanmış, ister oturmuş olun herhangi bir pozisyonda bacak bacak üstüne atmadığınızdan ve/veya kollarınızı kavuşturmadığınızdan emin olun çünkü bu pozisyonda uzun süre kalabilirsiniz ve bu bir rahatsızlık sebebi olabilir.
En az yarım saat kadar dingin kalabileceğinizden emin olun!

Gözlerinizi kapatın. Korku, gerginlik ve endişelerin bedeniniz ve zihninizden akıp gitmesine izin verin. Başlangıçta düşüncelerin akınına uğradığınızı düşünebilirsiniz. Size huzur vermediklerini hissedebilirsiniz. Onlardan kurtulmaya çabalamayın. Sadece izleyin. Bir süre sonra akıp gideceklerdir. Bu adımda RaKaMu size yardımcı olacaktır.

Hipnozu Neden Tercih Ediyoruz?

Hipnoz en basit tanımıyla trans halidir. Trans ise uyku ile uyanıklık arasında bir durum olup, telkin almayı kolaylaştıran bir ruh halidir diyebiliriz. Olumlu telkin tedavi edici bir terapi metodu olup trans halinde uygulandığında bilinçdışında olumlu değişikliklere ve iyileşmeye yol açmaktadır. Bu seanslar yeteri kadar tekrarlandığında bilinçdışında kalıcı değişiklikler ve iyileşmeler meydana gelmektedir. Kısacası hipnotik trans hali tedaviyi etkili bir şekilde uygulayabilmemiz için bize olanak sağlar. Ancak tedaviyi asıl oluşturan olumlu telkinler ve bu esnada uyguladığımız psikoterapi yöntemleridir.

Birçok ruhsal terapi yöntemi vardır. Ancak bilimsel açıdan kabul edilen ve en geniş anlamda uygulanmakta olan başlıca üç yöntemden söz edebiliriz.

1-Medikal Tedavi: İlaç tedavisi.
2-Psikoterapi: Bilişsel, davranışçı, dinamik ve varoluşçu terapiler.
3-Hipnoterapi: Telkinlerin ve psikoterapi yöntemlerinin trans altında uygulanması.

İlaç tedavisi 6 aydan başlayan bazı hallerde ömür boyu uygulanması gereken bir tedavi şeklidir. Beynin biyolojik bozukluklarında uygulanması zorunludur. Diğer bozukluklarda ise zorunlu bir tedavi şekli değildir. Psikoterapiye ve hipnoterapiye bir üstünlüğü yoktur. İlaçların yan etkileri ve diğer ilaç etkileşimleri bu tedavinin başlıca sorunlarını oluşturur. Tüm psikolojik bozukluklar için etkinliği saptanmış bir ilaç tedavisi henüz ortaya konamamıştır. Uzun süren ilaç tedavilerine rağmen nüksler sıktır. Bu yüzden kişisel olarak ben ilaç tedavisinden yana değilim.

Hipnoz Nedir, Nasıl Yapılır?

Günümüzde, özellikle tıbbın ve dolayısıyla ilacın yararlı olamadığı çoğu durumda hipnoz, insanlığa yardımcı olmaktadır. Hipnozun bütün dünyada analjezik, anestezik ve psikolojik tedavide kullanıldığı bilinmektedir. Örneğin, psikojen kökenli ağrılarda, allerjik bünyeler ve organizmanın kimyasal tedaviye elverişli olmadığı durumlarda hipnoz, diğer tıbbi metodların yanında yer almaktadır. Söz gelimi tüm fobileri ilaçla tedavi edebilmek mümkün değildir. Belki uzun zaman alan psikoterapi seansları ile fobiler önlenebilir fakat hipnoterapi ile çok kısa sürede hastalar bu şikayetlerinden kurtulabilmektedirler.
Çeşitli alışkanlık ve davranış bozukluklarının giderilmesinde hipnoterapinin yararı bugün hemen tüm dünyada kabul edilmektedir. Ayrıca hipnoz, tıbbi tedavinin yanı sıra eğitim, güzel sanatlar ve sporda etkili bir metod olarak uygulanmaktadır.
Fakat ne yazık ki günümüzde hipnoz, bazıları “hipnozcu”, bazıları medyum olarak adlandırılan ve psikolojik tedaviler konusunda hiçbir ehliyeti olmayan kişiler elinde sömürülmektedir.


Z-Ponopono Yöntem Uygulaması


Z- PONOPONO YÖNTEMİ NEDİR?
Z-ponopono yöntemi Grant Connoly’nin Z point öğretisi ile Dr İheakala’nın ho’oponopo öğretisinin birlikte derlenmesinden oluşmuştur.
Z point yöntemi Grant Connoly tarafında Be set free fast (BSFF) den geliştirilerek oluşturulmuştur
Ho’oponopono yöntemi ise ilk olarak Dr Hew Len İheakala’ya öğreten kişi olan Morrnah Simeneo tarafından eski Hawai bilgeliğinden günümüze taşınmıştır ve Joe Vitale ve Dr Hew Len ihaleakala tarafından dünyaya duyurulmuştur. Bu nedenle Z point & hooponoponoyu birlikte kullandığım bu yönteme Z-ponopono yöntemi ismini verdim. Z-poponopo yöntemi ile sildiğimiz kalıplar yaşadığımız bazı olaylar nedeniyle çok önceden bilinçaltımıza kaydettiğimiz unuttuğumuz ama bize zarar veren duygu, düşünce inanç kalıplarıdır.

Eckart Tolle "Şimdinin Gücü" kitabında acı bedenden bahseder. Acı beden biriktirilmiş deneyim ve duygulardan ibarettir. Acı bedeni oluşturan her şey bilinçaltımızın arşivinde biriktirilmiştir. Gördüğümüz, duyduğumuz düşündüğümüz, hissettiğimiz ve imgelediğimiz, deneyimlediğimiz her şey bireysel ve toplumsal bilinçaltımızda birikir daha sonra bu bilinçaltımızda biriken bu kalıpları tekrar çalmasına neden olan bir olayla karşılaştığımızda bu eski kayıtlar tetiklenir.
Kısaca bizler sürekli geçmişte bilinçaltımızda biriktirdiğimiz kalıplara göre yaşar ve hareket ederiz. Bu nedenle hepimiz hayatımızın her anından, karşılaştığımız her olaydan %100 sorumluyuz.


Z-point ve Ho'oponopono Yöntemi


Z-Point Grant Connolly tarafından “Be Set Free Fast “ (BSFF) den geliştirilmiş bir yöntemdir.
Grant Connoly der ki “gördüğümüz, duyduğumuz, düşündüğümüz, hissettiğimiz ve imgelediğimiz her şey bireysel ve toplumsal olarak bilinçaltımızda birikir ve bu kayıtlar benzer deneyimlerle karşılaşınca tetiklenir, tekrar çalmaya başlar. Sonuç olarak ta hayatımızda istenmeyen durumlar yaratır.
“Z Point” ile sildiğimiz kalıplar yaşadığımız bazı olaylarda çok önceden kaydettiğimiz unuttuğumuz ama artık bize zarar veren kalıplardır.
Sigara içmek, çok yemek yemek, tembellik, fobiler, parasal sıkıntılar, ilişki problemleri bunların hepsi önceden bilinçaltımıza stokladığımız kalıplar ve anılardır.

Bazı içsel ve dışsal olaylar bu kalıpları dürtükleyince aynı playback gibi bu kalıplar tekrar çalmaya başlar.
Birçoğumuz anda spontane tavırlar sergilemek yerine bilinçaltımızda depolanmış bu eski kayıtlara ve anılara göre hareket etmekte ve tepki göstermektedir ve gerçek özümüz devre dışı kalmıştır.

Aslında Hepimiz Büyücüyüz!



Evet yanlış okumadınız hepimiz büyücüyüz. Kullandığımız bir cümle ya da kelime bir insanın hayatını hatta ülkelerin kaderini olumlu ya da olumsuz yönde değiştiriyorsa bunun adı büyü değil de nedir?
Tarih yazan liderler sözleriyle etkilemedi mi halkını? Katliamlar sözcüklerin içindeki büyülü dünya ile yapılmadı mı? Güzel bir sözcükle aşık olmadık mı? Doktorun söylediği bir sözle iyileşmedik mi? Bir arkadaşımızın söylediği bir cümle ile kendimize gelmedik mi?
Küstüğümüz hayata tekrar başlamak için çıkardığımız haykırışlardır sözcükler. Bir çocuğa başarısızlığı öğretecek kadar güçlü, bir öğretmenin söylediği bir sözle dünyayı değiştireceğine karar verecek kadar hırslıdır. Ölmek üzere olan bir hastayı hiçbir şeyi olmadığına ikna edecek kadar iyileştirici, ağlayan bir çocuğun annesinin söylediği bir sözle susturacak kadar gülümsetir kelimeler. Katliamlar yaptıracak kadar diktatör, bir ulusun tarihini tekrar yazacak kadar kararlıdır sözlerimiz.
Peki bu kadar etkili ise o zaman kelimelerle dans etmesini öğrenmek gerekecektir bu hayatta. Bir yemeği aynı malzemelerle yaparak çok farklı tatlar ortaya çıkardığımız gibi aynı kelimelerle de çok farklı anlamlar yaratabiliriz. Eğer anlaşılamamış isek bir de karşımızdakine kızarız anlamadığı için. Anlatamadım demeyiz her nedense... 

Hayır! Kullanmıyorum” Diyen Biri Olmak…


Öncelikle doktorunuzun tavsiyesini almanızı önemle hatırlatmak isterim.
Burada ne bir tıbbi öneri, ne de bir tedavi amacı güdülmemektedir.

Yeri gelmişken şimdi burada şu anda okuduklarınız, yaşamınızda arzuladığınız olumlu değişimleri yaratacak yetenek ve gücü kendi içinizde bulmanızı sağlamayı ve sadece bunu hatırlatmayı hedeflemektedir.
Geçmişte ne kadar “başarısızlık” dediğiniz sonuçlar almış olsanız da,hedeflerinize ulaşmanız olası görünmese de, binlerce insanın başardığını başararak değişebilmenize yardımcı olmayı amaçlıyorum.
Bunlar öylesine verilmiş sözler değildir. Değişebilirsiniz ve bu değişim zor ve acılı olmak zorunda değil.
Farkında mısınız?
Birçok insanı değişmeyi sadece denemekten bile alıkoyan ana etken değişim sürecinin sancılı olacağı inancıdır.
Şu soruyu bir düşünün.
Eğer trans denen bir bilinç haline girseydiniz
– şu anda sadece olasılıktan bahsediyoruz –ve söz konusu değişimleri uygulamaya başlasaydınız, bilinçaltınızın şimdi bugün sizi sigaraya “Hayır! Kullanmıyorum” diyen biri olma hedefinizi gerçekleştirmek için çalışmaya başlamasına izin vermek nasıl birşey olur?
Okumaya devam ettikçe bu süreçten hiçbir zorluk yaşamadan nasıl geçeceğinizi öğreneceksiniz.