Zihnin Çalışması- Olumsuz Bilinçaltı Kayıtları, Tamamlanmamış İşler



Geştalt yaklaşımının psikoterapi alanına getirdiği en önemli katkılardan biri de "tamamlanmamış işler" kavramıdır. Tamamlanmamış işler kavramının temelinde, alan kuramının birbiriyle bağlantılı iki önermesi yer almaktadır. Bu önermelerden birincisine göre insanlar farklı nesneleri birbirinden bağımsız olarak algılamazlar, aksine anlamlı bir bütün halinde organize ederek algılarlar. Örneğin aşağıdaki örneklere baktığınızda bunları noktalar olarak değil, ilkini üçgen ikincisini ise kare olarak algıladığınızı fark edeceksiniz.



Şimdi de diğer şekillere bakın. Bunları da çeşitli lekeler olarak algıladığınızı fark edeceksiniz. İlk şekilde bir erkek, ikincisinde de ise bir köpek göreceksiniz. Üçüncü şekilde ise bir şey görmek biraz daha zordur.

Ama dikkatli baktığınızda ata binen bir insan olduğunu algılayabilirsiniz.

Alan kuramının ikinci önermesine göre ise insanlar eksik olan şeyleri tamamlama eğilimindedirler. Örneğin aşağıdaki gibi tamamlanmamış bir daire gördüğümüzde bunu zihnimizde tamamlayarak bir daire olarak algılarız. İkinci resimde ne görüyorsunuz? Bir kedi değil mi?

Belki de ilk bakışta fark etmemiş olabilirsiniz, ama bu sevimli kedinin kuyruğu ve bir kulağı yok. Ama bu onu kedi olarak algılamamızı engellemez, çünkü zihnimizde eksiklikleri tamamlarız.
Geştalt psikologlarının 1920'li yıllarda yaptıkları algı çalışmalarına bağlı olarak öne sürülen bu önermelerden yola çıkan Zeigarnik(1927), yaptığı deneysel çalışmalarla insanların tamamlanmamış işleri tamamlanmış olanlardan daha iyi hatırladıklarını ortaya koymuştur.
Ovsiankina (1928) ise onun bu deneysel çalışmalarını daha da ileriye götürerek, insanların yarım bıraktıkları işlere spontan bir biçimde geri dönerek tamamlama eğiliminde olduklarını saptamıştı. Bu çalışmalardan elde edilen sonuçlardan yola çıkarak Geştalt terapi yaklaşımında;

a) İnsanların daha önce tamamlayamamış oldukları işlerini (ihtiyaçlarını, temaslarını ya da duygularını) tamamlama eğiliminde oldukları,
c)  bunları tamamlayana kadar unutamadıkları ve
d)  tamamlayabilmek için çeşitli yollar aradıkları görüşü ortaya çıkmıştır.
Geştalt yaklaşımında tamamlanmamış işler kavramı “kişinin ihtiyaçlarını tatminkâr bir şekilde karşılayamaması ile ilişkilidir" Kişi ihtiyaçlarını tatminkâr bir şekilde karşılayamadığında geştalt tamamlanamaz ve yarım kalır.
Geştaltın tamamlanamaması ise iki şekilde ortaya çıkabilir. Bunlardan birincisi geştaltın tamamlanmak üzere açık kalması, ikincisi ise geştaltın tamamlanmadan kapatılması, yani geştaltın sabitleşmesidir.

Merhamet nedir? Empati Nedir?



Merhamet
Merhamet, sözlüklerde “bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma” olarak tanımlanmakta olup, neo-spiritüalist terminolojide kullanılan terimlerden biridir. Neo-spiritüalist görüşe göre merhamet, insan ruhunun “Dünya Okulu”nda edinmesi gereken temel ruhsal yeteneklerden biridir. Bu görüşe göre, kişinin acınacak bir hale gelmiş, bir felakete uğramış veya benzeri hallere düşmüş, ıstırap çeken bir insana acıyarak, o insanın çektiği ıstırabı kendi yüreğinde hissetmesi, ıstırabını paylaşması kişiye, onun başına gelen olaydan ıstırap çekerek edindiği deneyimi -aynı olayı yaşamasına gerek kalmaksızın- edinme olanağı sağlayabilir. (Vikipedi)
Merhamet, sizin ve diğer yaratıkların arasında derin bir bağ olduğunun farkındalığıdır. Ama merhametin, yani bu bağın iki yanı vardır. Bir yanda siz hala burada fiziksel bir beden olarak bulunduğunuzdan, fiziksel formunuzun incinmeye açıklığını ve faniliğini hisseder ve her canlı ile paylaşırsınız. Bir dahaki sefere, "benim bu insanla hiç bir ortak yanım yok" dediğinizde, ortak bir hayli şeyinizin bulunduğunu hatırlarsınız. Bundan kısa ya da uzun bir zaman sonra her ikinizin bedeni de bir kadavraya, sonra bir toz yığınına, sonra da bir hiç'e dönüşmüş olacak. Bu insanın aklını başına getiren ve kibrini kıran bir idraktır.
Bu olumsuz bir düşünce midir?
Hayır sadece bir olgudur. Ona neden gözlerimizi kapamalı ki? Bu anlamda, sizinle diğer yaratıklar arasında tam bir eşitlik vardır. En güçlü spiritüel uygulamalardan biri, fiziksel formların faniliği üzerinde derin bir meditasyon yapmaktır, bu meditasyona derinlemesine girin. Ölmeden ölmek dediğimiz bu pratik uygulama, fiziksel bedeninizin çözülüp dağıldığını ve yok olduğunu algılamaktır. Ancak siz hala oradasınızdır, bu sizin ölümsüz mevcudiyetinizdir. Bu parlak ve tamamen uyanık bir mevcudiyettir. Gerçek olan hiç birşey ölmemiştir, sadece isimler ve illüzyonlar ortadan kalkmıştır.
Gerçek doğanızın idraki olan ölümsüz boyut, merhametin öbür yanıdır. Derin bir hissediş düzeyinde siz şimdi sadece kendi ölümsüzlüğünüzü değil diğer yaratıkların da ölümsüzlüğünü görüp kabul edersiniz. Form düzeyinde siz faniliği ve varoluşun geçiciliğini paylaşırsınız. Varlık düzeyinde siz ebedi parlak yaşamı paylaşırsınız, bunlar merhametin iki veçhesidir.
Üzüntü ve sevinç olguları, yani görünüşte zıt olan hisler, merhamette birleşip, derin bir iç huzura dönüşür, bu Tanrının kendi içinizde olan mevcudiyeti ve huzurudur. O insanların hissetmeye muktedir oldukları en asil hislerden biridir, ve büyük şifa ve dönüştürme gücüne sahiptir.
Ama az önce tarif ettiğim şekliyle gerçek merhamete henüz çok az rastlanır. Bir başka varlığın ızdırabını derin biçimde hissetmek, paylaşmak, yüksek derecede bilinç gerektirir. Ama bu merhametin sadece bir yanını gösterir. Gerçek merhamet, empati, sempati, üzüntü ve ebedi yaşam sevincinin birleştiği, tüm formların ötesinde kendini gösteren, en yüce duygu olan sevgi'dir. (Eckhart Tolle)

Zihnin Çalışması- Freud Temel Fikirler



Freud normal insan davranışları kontrol eden iki süreç olduğunu öne sürmüştür.
Haz ilkesi: Haz ilkesi insanları, arzularının derhal tatmin edilmesine doğru iter. Bu tüm doğal itkilerin ve temel ihtiyaçların ardındaki eğilimdir. Bilinç dışıyla bağlantılıdır ve itkisel ilkel ve düzensizdir. Freud’a göre haz ilkesi her zaman bilinçdışını hareket geçiren ana kuvvettir.
 Gerçeklik ilkesi: Bir kişi olgunlaşıp toplumsal bir çevrede var olmak zorunda kalınca, karşıt kuvvet olan gerçeklik ilkesi oyuna girer. Bu ilke bilinçli ve mantıklı düşünceyi içerir ve günlük hayatı sürdürmek için tatmini ertelememizi sağlar. Söz gelimi, cinsel arzuların inkar edilmez gücüne rağmen insanlar büyüdükçe bunları kabul edebilir ve yerine getirebilir bir şey olmadığını öğrenir.
Freud ilk başta bu iki kuvvetin birbirine karşı ters yönde çalıştığını söylese da daha sonra bu konuda fikrini değiştirip birlikte çalıştıklarını uzun vadede beraberinde gerilimde bir azalma meydana getirdiğine karar verdi. Tüm davranışlar ruhsal gerilimdeki bu azalmayı hedefliyordu.
Genelde Freud, yaşayan organizmaların daima bir istikrar ve denge elde etmek yöneldiğini savunan biyoloji bilimin bakış açısına bağlı kalsa da ruhsal çalışmalarda her zaman hazzın her zaman bir gerilim giderilmesi sonucu olmadığını gördü.
Doruk noktasına giden yolda yaşananların hazzı uzattığı sonucuna vardı.
Örneğin ön sevişmenin sevişmeden alınan hazzı artırdığı gibi. Aslında bu durum hedefe ulaşmaktan ziyade hedefe yaptığımız yolculuğun bize keyif vermesidir. Hedefe ulaştığımızdaki haz belki birkaç saniyelik beki bir kaç dakikalıkken o yolda yapmış olunan yolculuk hedefe ulaştığında alınan haz miktarını artırıyordu.
Aslında tüm bu durum yaşanan her şeyin zihinsel olarak algılamamızdan kaynaklanıyor. Ve bu durumu da duyularımızla yaparız. Beş duyumuzla. Evet yaşam tamamen bunun üzerine kurulu. Örneğin Bir yemek yediğinizde ne yerseniz yiyin sonuçta o yemek midenizde kimyasal işleme tabi tutularak vücudun ihtiyacı olan protein, karbonhidrat, yağ şeker vb. tüm şeylere dönüşüp emilecektir. Sonuçta mideye giren şeyin hepsi aynı işleme tabi tutulup ihtiyacımız olan şeyler alındıktan sonra en sonunda ilk durumdakinden farklı bir şekilde dışarıya çıkacaktır. Ancak yemeği yemeden önce o yemeğin görüntüsü bize ayrı haz verirken, tadı farklı, kokusu bir haz verir. Ve bu kişiden kişiye değişir.
Bir başka konu sahip olduğumuzu düşündüğümüz şeylerdir. Aslında biz hiçbir şeye sahip değiliz. Bu dünyadaki her şey yaratıcının olup biz burada bir süreliğine kullanma hakkına sahibiz. Öldüğümüzde her şey burada kalmaktadır.

Regresyon ve Affetme Telkini


Bugün yaşadığımız sorunun kaynağı yirmi yıl öncesinde ya da çocukluğumuzda yaşadığımız deneyimimizde yatıyor olabilir. Geçmişten getirdiğimiz korkular, acılar ve hayal kırıklıklarımızla yüzleşmediğimiz zaman şimdiki hayatımızda ilişki kurmakta zorlanıyoruz, bağımlı oluyoruz ya da öfkemizi kontrol edemeyen bireyler haline dönüyoruz... 
Regresyon geçmişte yaşanmış olayların zihinde yeniden canlanması halidir. Bu durum herkesin başına her an gelebilir. Bir çağrışım bir anda geçmiş bir olayı hatırlamamıza neden olur. Hipnotik ortamda telkinle bu durumu yaratmaya hipnotik regresyon diyoruz. Hipnotik ortamda regresyon yaşama şansı daha fazladır. Aksi de geçerlidir. Yani kişi bir şekilde bir an herhangi bir ortamda reg­resyon yaşamışsa, regresyonu yaşadığı anda içinde bulunduğu durum hipnotiktir diyebiliriz.

Telkin ses kaydı kaynak olayı gösterme devamında ise öfke boşaltma ve affetme çalışması içermektedir.
 Kaynak olayı tespit ettikten sonra kaynak olay içerisinde yaşadığınız his ve duygularınıza bakarak korkularını temizlemek ve yok etmek için EFT-Duygusal Özgürleştirme Tekniği, İçsel Temizlik, Z.Ponopono gibi teknikleri kullanabilirsiniz.
 Bir seferde her sorunu halletmek mümkün olmayabilir. Bilinçaltı kayıtlarımız soğan gibi katman katmandır.  Bir yaşamın, ruhun sorununu sadece bir seferde hafifletebilirsin. Birkaç kez yapıldığında kalıcı çözümler oluşacaktır.
Sevgilerle
Halis Şahin

************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN



***********************************************

**********************************************************
Telkin ses kaydında önce tüm vücudun gevşetme telkinleri devamında ise transa geçirme telkinleri bulunmaktadır. Trans telkinlerinden sonra ise aşağıda metni bulunan regresyon telkini ve öfke boşaltma ve affetme çalışması bulunmaktadır. Devamında ise transtan çıkarma telkinleri bulunmaktadır.
Verimli bir çalışma için sessiz, sakin bir ortamda bir sandalye ya da koltukta oturarak dinlemeniz etki için daha uygun olacaktır. En az bir saat onbeş dakika kadar dingin kalabileceğinizden emin olun!
Başlangıçta düşüncelerin akınına uğradığınızı düşünebilirsiniz. Size huzur vermediklerini hissedebilirsiniz. Onlardan kurtulmaya çabalamayın. Direnmeyin. Bırakın ve sadece izleyin. Bir süre sonra akıp gideceklerdir.
Seans sonrasında, daha önce sizi rahatsız eden olayla ilgili olarak yaşamında bir olayı canlandırıp ve tepkilerinize bakmanız telkinin etkili olup olmadığının kontrolünü sağlayacaktır.  Olayı tüm duyularınızla hissederek canlandırma yaptıktan sonra içinize dönüp tepkilerinize bakın.  Ne hissediyorsunuz. Sizi rahatsız eden duygularınızda azalma var mı?

Kelebekleri Özgürleştirmek - İlgi ve Sevgi Açlığı



Bu çalışma hikayesi danışanın özel hayatına saygı kapsamında izni alınarak yayınlanmıştır. 

******************************************************************
Bir  takipçimle yapmış olduğum bir çalışmayı paylaşmak istiyorum. Danışan 29 yaşında bekar meslek sahibi bir bayandı. Kendisi benden bireysel danışmanlık hakkında bilgi talep etmesinden sonra yaptığımız ilk görüşmede önce yapacağımız çalışma detayları hakkında bilgi verdikten sonra kendisine ne istediğini sordum.
Bu çalışmadan ne bekliyordu? Bu çalışma hayatında ne gibi bir değişiklik yapmasını bekliyordu? Şu anda hayatında rahatsız olduğu konu neydi?
Bu soruların temel amacı konuyu genelden daha dar özellikli konuyu tespit etmeyi amaçlıyordu. Kendisi ilişkiler konusunda sorun yaşadığını şimdiye kadar hayatında 3 kişi ile ilişki yaşadığını ancak üçünün de kendisini terk ettiğini söyledi.  Şu anda bir yıldır hayatında bulunan kişi işe kendisinden oldukça büyük yaşta evli birisiydi. Karşılıklı bir etkileşim olmuş karşılıklı hediye alıp vermelerde bulunulmuş. Bir süre ayrılma girişiminde bulunsa da daha sonra aynı iş ortamda bulunmaları nedeniyle yeniden konuşulmaya başlanmış bir kişiydi. Zaman zaman yaptığının hata olduğunu düşünüp kişiden ayrılmak istese de onu arama isteğine direnmeye karşı koyamayıp aradığı bir kişiydi.
İlk başlangıçtaki görünüş kendisinden büyük birisini tercih etmek çocuklukta babası ile sorunu olduğunu düşündürdü. İlgi ve sevilme ihtiyacı.
Kendisine 6 sorudan oluşan soru formu gönderdim. Ve Annesi, babası, hayatındaki kişi ve ayrıldığı ve kendisini rahatsız eden kişiler hakkında formdaki  soruları cevaplamasını istedim.
Soruların cevabı geldiğinde şaşırdım. Soruları iki kişi için kısa kısa cevaplandırmıştı. Gelen cevapta hayatındaki sorunların kaynağı olarak gösterdiği en önemli kişi olarak ablası geliyordu.  Onunla ilgili yazdığı konu ise ablasının kendisini sürekli eleştirmesi ve onu onaylamamasıydı. Bir diğer konu hayatında olan erkekti.

Sınav Korkusu Telkini ve Ses kaydı



SINAV KORKUSU TELKİNİ
En alt kattasın ve uçuşarak ilerliyorsun birkaç metre ileride bir kapı var. Kapının üzerinde “Zihin Bilgisayar Odası” yazıyor. Kapıya doğru ilerliyorsun ve kapı kendiliğinde açılıyor içeriye giriyorsun. İçeride son teknoloji ile hazırlanmış bir bilgisayar var ve çok büyük bir monitörü var. Bilgisayarın önündeki sandalyeye oturuyorsun. Monitörde “Hoş geldin” yazıyor. Bilgisayar senin zihnini bilgisayarı. Geçmişte yaşadığın her şey, öğrendiğin tüm bilgiler burada kayıtlı. Bu bilgisayara kaydettiğin her şey zihnine kaydedilmiş oluyor ve bu bilgiler senin hayatını yönlendiriyor. Şimdi bilgisayarda bir word dosyası açmanı rica ediyorum. Bu dosyaya benim söylediklerimi yazmanı rica ediyorum. Bu yazdıkların seni büyük başarılara taşıyacak ve kendinle gurur duyacaksın. Evet şimdi söylüyorum yazacaklarını 
Ben eşsiz bir zihne sahibim. ..Ben öğrendiğim bütün bilgileri kolaylıkla hatırlıyorum…Ben her bilgiyi kolaylıkla öğreniyorum…Ben öğrenmekten ve ders çalışmaktan çok zevk alıyorum… Ben kendime her alanda güveniyorum…Ben girdiğim tüm sınavlarda çok sakinim çünkü bilgilerime ve kendime güveniyorum…Ben sınav esnasında dışarıdaki hiçbir sesi veya uyarıcıyı algılamıyorum…Ben rahatlıkla sınav sorularına kendimi odaklıyorum ve soruları dikkatlice okuyorum…Ben çok başarılıyım…Ben çok akıllıyım…Ben çok zekiyim…Ben kendime güveniyorum…Benim mükemmel bir hafızam var…Ben kendimi seviyorum ve takdir ediyorum… 

Ders Çalışma Telkini ve Ses Kaydı



TRANS METNİ GİRİŞ

Ayak parmaklarından derin bir gevşeme hissi başlıyor… Başlangıçta hissetmesen de biraz sonra yoğun bir biçimde hissetmeye başlayacaksın. .. Bu gevşeme hissi yavaş yavaş ayak bileklerine doğru yayılıyor… Kendini derin bir rahatlık ve huzur içerisinde hissediyorsun… Ayak bileklerindeki bu gevşeme hissi yavaş yavaş dizlerine doğru yükseliyor… Bu bölgedeki kas ve sinir sistemi iyice gevşiyor. Kendini daha da rahat ve huzurlu hissediyorsun… Şimdi dizlerinden yukarıya bacaklarının üst kısmına doğru yayılmaya başladı bu gevşeme duygusu… Bacakların iyice gevşedi ve rahatladın. .. Bu bölgedeki kaslar ve sinir sistemi gevşiyor ve rahatlıyor. Aldığın her nefeste bedeninin daha çok gevşediğini ve rahatladığını hissediyorsun. ..Evet aynen böyle, harikasın tebrik ediyorum… Şimdi bu gevşeme ve rahatla duygusu karnına ve kalçana doğru yayılmaya başladı. ..Aynı zamanda omuriliğine ılık bir dalga gibi yayılmaya başladı bu gevşeme hissi… Omuriliğindeki sinir sistemin gergin iplikler gibi. Şimdi bunların gevşediğini zihninde canlandır ve bedeninde hisset.. Gevşeme hissi göğüs kafesine doğru yükselirken tüm iç organların sağlıklı bir biçimde çalışıyor… Yine sağlıklı bir biçimde kalp atışın yavaşlıyor. ..Evet aynen böyle çok güzel… Nabız atışında sağlıklı bir biçimde yavaşlamaya başladı… Evet harika, çok güzel… Şimdi gevşeme hissi omuzlarına doğru çıkıyor… Bırak omuzlarındaki ağırlığı ve yükü, izin ver dinlenmesine omuzlarının ve bedeninin. .. Bu gevşeme ve derin rahatlama hissi şimdi omuzlarından dirseklerine doğru yayılmaya başladı… şimdi yavaş yavaş kol bileklerine, ellerine ve parmaklarına doğru ilerliyor… Sanki kolların senin kolların değil, bacakların senin bacakların değil, bedenin senin bedenin değil, bırak izin ver bedeninin rahatlamasına ve içindeki özgürlüğü hisset… Gevşeme hissi şimdi boynuna doğru yayılmaya başladı. Boynundaki tüm kas ve sinir sistemi iyice gevşedi. ..Bu gevşeme yüzüne doğru ılık bir dalga şeklinde yayılmaya başladı…Yüzündeki her zerre kas kendini bırakıyor, gevşiyor ve rahatlıyor… Özellikle çene kasların iyice gevşiyor… Alın kasların şakakların iyice gevşedi kendini derin bir rahatlık içerisinde hissediyorsun… Şimdi gözlerinin üzerine çok tatlı bir ağırlık oturuyor. Bu ağırlığın artmasına izin ver ki derin bir huzura , mutluluğa ve arzu ettiğin yaşama doğru yolculuğa çıkalım… Saçlarının dipleri ense kökün de iyice gevşiyor. Tüm bedenin baştan aşağı gevşedi ve rahatladı. Çok rahatsın, derin bir gevşeme içindesin, güvendesin…
Şimdi aşağıya doğru inmekte olan on basamaklı bir merdivenin başındasın… Ayakların çıplak ve ayağının altındaki halının yumuşak tüylerini hissediyorsun… Merdivenin cilalı ahşaptan bir trabzanı var… Elini trabzana at ve elinin altında ki cilalı ahşabın dokusunu hisset… Şimdi aşağıya doğru yavaş yavaş iniyoruz.. Beşinci basmağa geldiğinde neredeyse bedenini hiç hissetmeyecek içindeki özgürlüğü hissedeceksin… En alt katta indiğinde ise kendini hiç olmadığın kadar mutlu, hafif ve özgür hissedeceksin…Şimdi aşağıya doğru iniyoruz…Trabzanı tut ve 9.basamağa in… 8. Basamağa in…,7.basamağa in…6. Basamağa in…şimdi ise 5. Basamağa in çok özgürsün ve hafifsin… 4.basamağa in…3.basamağa in…2.basmağa in…1.basamağa in… ve en alt kata in, özgürsün ve çok mutlusun…O kadar hafifsin ki uçuşarak ilerliyorsun... 

Düşüncelerimizin Çakra'larımıza Etkileri



Düşüncelerimizin Çakra'larımıza etkileri

Çakra kelimesi Sanskritçe tekerlek anlamına gelir ve enerjilerden meydana gelen bir organdır. Enerji beden ile madde beden arasında bağlantıyı sağlar. Çakralar ruhun, boyutlarla (evren ile) olan bağlantısını sağlarlar. Ham enerji olarak aldığımız ruhsal enerji, düşünce ve duygulara dönüşünce, auranın katmanlarında biçimlenerek kişilik yapısını oluşturur. Bu yüzden her insanın kendine özgü bir "ruh bedeni" (aura) ve "can bedeni" vardır. Can bedenin içinde de varlık özü (eskilerin "töz" dedikleri) vardır.
 İnsan ruhu, deneyimlediği her hangi bir olumsuz duygu, düşünce veya hatıra karşısında, bunları sentezlemeye ve çözümlemeye hazır olmadığı zaman, bu enerjilerin akışını geçici olarak durdurarak, bu enerjilerle bütünleşmemeye çalışır. Bu yöntemle kendini korumaya, mutlu ve sağlıklı tutmaya calışır. Ancak, bloke edilen enerji'yi, çalışma masası üzerine konulan bir dosya gibi değerlendirebiliriz. Bu dosyalar zaman içerisinde artarsa, (insan bu konuları sentezleyerek, kendi tavrını ve tarzını geliştiremezse), başlangıçta korunma mekanizması olarak yapılan davranış, ciddi bir blokaja yol açar.
 Blokajın her türlüsü, aslında ruhun bütün katmanlarındaki akışına engel olur, ancak özellikle bulunduğu yerde (boyutlar ve çakralarla bağlantılı olarak) zaman içerisinde psikosomatik bir rahatsızlık ortaya çıkaracaktır.
 Blokajlar da her şey gibi sonuçta yine enerjiden oluşmaktadır. Bu nedenle varlıklarını devam ettirebilmek için, yine enerji ile beslenmek zorundadırlar. Bu yüzden blokajlar tıpkı kanser tümörleri gibi, insan bedeninden kendilerine bir enerji hattı çekerek, ruhsal enerjilerle beslenir, o kişinin bilincinde ya da bedeninde enerji azlığına sebep oluştururlar. Ancak eğer o insan, henüz bir travmayı atlatacak konuma gelmemişse, blokaj kalkmaz.
 Blokajların da bir mantığı ve bir oluşma sebebi vardır. Bazı blokajlar, o insan gelişim süresini tamamlayıp, o konuyla ilgili olan bilgi düzeyini arttırdıktan sonra, kendiliğinden dağılabilir. İnsan, kendini geliştirdiği alanlarda, bazı çakralar diğerlerinden daha geniş, bazıları daha küçük, bazıları tamamen kapalı olabilir, bu da o insanın kişiliği ve yaşam tarzı ile alakalıdır. İdeal olarak bütün çakraların uyum içersinde ve eşit büyüklükte olması, hepsinin aktif olarak çalışması olsa da, böyle bir durumu her zaman muhafaza etmek mümkün değildir. Ancak çakraların tamamen, veya uzun süre kapanması, hem ruhsal, hem de fiziksel hastalık zemini hazırlar.

Kişisel Başarı Telkini ve Ses Kaydı

İnsanların başarıyı tanımlamakta genellikle zorlandıkları her zaman gözlenmektedir. Oysa başarının ne olduğunu bilmiyorsanız, ona nasıl ulaşılacaktır. Bu yüzden sizin için anlam taşıyacak bir başarı tanımı ortaya koyalım: BAŞARI BİR YOLCULUKTUR.
Başarının elde edilmesinde yada bir hedefe ulaşmakta yanlış anlayışların bir kaçı şunlardır.
ZENGİNLİK : Başarı hakkındaki herhalde enyaygın yanlış anlama başarının parayla eş tutulmasıdır. Pek çok insan, para biriktirdikleri zaman başarılı olacaklarına inanır. Oysa zenginlik, kendiliğinden mutluluk yada başarı getirmez.
ÖZEL BİR DUYGU : Başka bir yaygın yanlış anlama, insanların kendilerini başarılı yada mutlu hissettikleri zaman başarıya ulaştıklarıdır. Ancak kendini başarılı hissetmeye çalışmak herhalde varlıklı olmaya çalışmaktan daha da zordur.
ÖZEL VE DEĞERLİ MALLAR : Bir şeyi çok fazla istediğiniz ve ona sahip olsaydınız yaşamınızın ciddi ölçüde değişeceğine inandığımız bir durum olmuştur. Oysa başarı bu şekilde ölçülmez ve ulaşılmaz, eşyalar olsa olsa geçici bir zevk verir.


************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN



***********************************************
GÜÇ : Güç bir karakter testidir. Abraham Lincoln dediği gibi “Herkes zor duruma düşebilir, ama bir insanın karakterini denemek isterseniz gücü onun eline verin.” Güç, kişisel bütünlüğü olan bir insanın ellerinde muazzam yarar sağlarken; bir başkasının elinde korkunç yıkımlara neden olur.
BAŞARI : Başarı birbiri peşi sıra yerine getirilmeye çalışılacak bir hedefler listesi değildir, gidilecek bir yere ulaşmak da değildir. Başarı bir yolculuktur.
Başarının elde edilmesinde yada hedefe ulaşmakta yapılması gereken şeylerden bazıları şunlardır.
Amacını bilmek, Potansiyelinize ulaşmak, Başkalarına yararlı olmak isteğidir.
AMACINI BİLMEK
Başarı bir yolculuktur Belirli bir yere vardığınız yada belirli bir hedefe ulaştığınız zaman birdenbire başarılı olmuş olmazsınız. Ama bu, varacak bir hedef saptamadan yolculuk yapmanız gerektiği anlamına da gelmez. Hangi yöne gitmekte olduğunuzu bilmezseniz amacınızı yerine getiremez ve potansiyelinize ulaşamazsınız. Gideceğiniz yeri saptayıp ona doğru yelken açmanız gerekir. Başka bir değişle, hayalinizi keşfetmeniz gerekir.
Hayali olan bir insan, yükselmek için nelerden vazgeçmek istediğini bilir. Hayalimiz bize yön kazandırır, potansiyelinizi arttırır, önceliklerinizi belirlememize yardım eder ve çalışmalarımıza değer katar.
Geleceğimizi yönlendirmek tutumumuzla yakında ilgilidir. Tutum, başarılı bir insana damgasını vuran ilk özelliktir. Olumlu tutumu olan, olumlu düşünen ve iddialı olmayla zorlukları seven bir insan, başarının yarısını elde etmiş demektir.
Başarı yolculuğunda gezinin ilk bölümü, son bölümü kadar önemlidir. Buradaki temel yön, gideceğin yere doğru sürekli hareket halinde olmaktır. Nitekim hedefleri belirlemek de bunun sürekliliğini sağlamanın en iyi yoludur. Hedefler amaç duygunuzu harekete geçirir ve size gidin der.
AZAMİ POTANSİYELİNİZE ULAŞMAK.
Gelişmezsek gerçekten yaşayamayız. Gelişmek, bilinen amaç sınırlayıcı kalıplardan güvenli ama ödül getirmeyen çalışmalardan, artık inanılmayan değerlerden, anlamını kaybetmiş ilişkilerden vazgeçmek anlamına gelir.
Bir şeyleri yaparken başarısızlığa uğramaktan korkmamalı. Tekrar tekrar başarısızlık yaşadığınız halde bu durumdan ders çıkarmaktan vazgeçmiyorsanız, hatalarınızın sizi yeniden yönlendirmesine olanak tanıyın. Belki gerçekten size göre olmayan bir yerde çalışıyorsunuz Bu sizin kötü yada yanlış birisi olduğunuz anlamına gelmez. Sadece yeni bir ayarlama yapmanız gerektiğini gösterir. Bir kapı yüzünüze tekrar tekrar kapanmışsa, açılıp açılmayacağını düşünerek orada çakılıp kalmayın. Başka bir açık kapı aramak için etrafınıza bakın.
Başarı yolculuğunda size karakterinizden daha iyi hizmet edecek olan başka hiçbir özellik yoktur. Robart Cock derki; “Karakterin yerin; hiçbir şey tutamaz. Beyin satın alabilirsiniz, ama karakter alamazsınız.”
Karakter yalnızca ilerlemenize yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda yol boyunca doğru kararlar almanızı da sağlar.
BAŞKALARINA YARARLI TOHUMLAR EKMEK.
Bu bölümde kişilerin başarı yolculuğundaki önemli etkenlerden birinin de aile olduğu anlatılmaktadır.
İnsanların değerler konusunda doğru yoldan sapmalarının nedenlerinden birisi, ailelerinin onlara eskisi kadar özen göstermemesidir. Ortak değerler bir aileyi güçlendirir ve gelişme çağlarında çocuklar açısından özellikle yararlıdır. Ailenizle ortak değerleri paylaşma doğrultusunda çalışmaya başlamanın en iyi yolu, aşmak istediğiniz değerleri belirlemektir.

  **************************************************************


    Bu telkin tek başına bir hastalık tedavi yöntemi değildir. Ses kaydındaki tüm konuşmalar duyulabilir, açık ve nettir.
 Ses kaydını dinlerken rahatsızlık hissederseniz (nefes alamama vb.) telkini dinlemeyi bırakın. 
Uzun süre yüksek sesle dinlemek işitme bozukluklarına yol açabilir.
 Olabilecek rahatsızlıklardan dolayı tüm sorumluluk telkini dinleyen kişiye aittir.

  

 

Depresyon Telkini ve Ses Kaydı



DEPRESYON NEDİR?
Daha önceleri severek ve kendi isteğimizle yaptığımız aktiviteleri çeşitli çevresel, hormonal ve genetik bozukluklardan dolayı yapmak istemediğimiz, zevk almadığımız çökkünlük haline depresyon denir.
Toplumda sık görülen bir rahatsızlıktır. Herkes hayatının bazı döneminde bu durumla karşılaşabilir. Bu durumda kişi kendini üzgün ve endişe içinde hisseder. Her şeyi olumsuz şekliyle düşünür, bütün olayları olumsuz tarafıyla görmeye başlar ve geçmişte yaptıklarından kendini sorumlu tutar. Kendisi düşünmek istemese de bu duruma hakim olamaz. Geleceği düşündüğünde umutsuz ve karamsardır. Kendini çaresiz hisseder ve hayatın anlamsız olduğunu düşünür. Bu bakış açısıyla kişinin sosyal ilişkileri bozulup, performansı düşebilir. Fakat her çökkünlük hali depresyon değildir. Depresyon diyebilmek için belirtilerin her gün ya da son iki haftadır devam etmesi gerekir.
DEPRESYONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Depresyonun belirtilerini şu şekilde sıralayabiliriz:

Önceden yapılan işlerden ve aktivitelerden zevk almamak,
Gençlerde duygu değişiklikleri görülmesi, çabuk sinirlenmek,
Her gün sürekli kendini üzgün hissetmek, çökkünlük hali,
v (çok uyuma, uyku arasında sık sık uyanma, uykusuzluk çekme ya da az uyuma),
Bir işe motive olamamak, dikkatin çabuk dağılması, huzursuzluk
Kendini işe yaramaz, değeri olmayan biri olarak görmek, ölmeyi düşünmek,
Vücudun işlevlerinin azalması, cinsel isteksizlik, yorgunluk hisleri,
Geçmişi ve geleceği düşündüğünde karamsar olmak, yaptıklarından kendini sorumlu tutmak,
İntihar etmeyi düşünmek ve planlamak,
Yukarıdaki belirtilerin hepsinin bir kişide olması şart değildir, bir kısmının bulunması da depresyon için yeterli olabilir, fakat bu belirtilerin en az on beş gün boyunca var olması gerekir.
Çocuklarda bu belirtilerin yanında dikkat çekici bazı belirtiler de vardır. Çocuğun okul yaşamı başarısız geçmeye başlar. Çocuk aşırı sinirli olur ve arkadaşlarından uzaklaşmaya başlar. Sessiz ve yalnız kalmak ister, odasına kapanır. Madde kullanımına eğilim artar. Kendisine zarar verecek arkadaşlara takılmaya başlar. Ders çalışmak istemez.
Bu ruhsal belirtilerin yanında depresyonun fiziksel belirtileri de vardır. Sindirim sistemi hastalıkları, cinsel sorunlar, kas ve baş ağrıları, kalp rahatsızlıkları, yorgunluk v.b problemler de görülebilir.
          ************************************************************
Bu telkin tek başına bir hastalık tedavi yöntemi değildir. Ses kaydındaki tüm konuşmalar duyulabilir, açık ve nettir. Ses kaydını dinlerken rahatsızlık hissederseniz (nefes alamama, panik atak vb.) telkini dinlemeyi bırakın. Uzun süre yüksek sesle dinlemek işitme bozukluklarına yol açabilir. Olabilecek rahatsızlıklardan dolayı tüm sorumluluk telkini dinleyen kişiye aittir.

 
 Deresyon Telkini



Tibetin 5 Hareketi - Tibet Yogası



Zamanında Hindistan'da görev yapmış bir İngiliz albayı (Colonel Bradford), Himalaya dağlarındaki bir grup Tibet Rahiplerin, ilerleyen yaşlarına rağmen, gençliklerini, canlılıklarını ve sağlıklarını koruduğu hakkında çok şey işitmiştir. Bu işin sırrını öğrenmeyi aklına koyan İngiliz, emekliye ayrıldıktan sonra, yeniden Hindistan'a gider. Artık yaşı ilerlemeye başlamış olan emekli albay, Tibet'te sözü geçen manastırı bulur, orada Tibetli keşişlerden temel sağlık ve gençlik sırlarını öğrenerek, bir yıl geçirir.
Tibetli Lamaların gençliklerini korumalarının ardındaki sır, her gün düzenli olarak yaptıkları, temeli yoga'ya dayanan, beş farklı egzersiz hareketinde gizlidir. Yapılması çok basit olan bu hareketleri, bir nefes alma/verme tekniği tamamlar. Emekli albay, bir yılın sonunda, vatanı İngiltere'ye döndüğünde, çevresindekiler onu tanımakta zorlanmış, çünkü 1 yıl önceki halinden çok daha genç görünüyormuş.
Türkiyede "5 Tibet Ayini" olarak da tanınan, "Peter Kelder" isimli yazar tarafından 1939'da yayına sunulan, ingilizce orjinal adı "The Eye of Revelation" olan bu kitaptan sonra, 5 hareketin etkileri ağızdan ağıza dolaşmış, bir efsane gibi dünyaya yayılmıştır. Günümüzde tüm dünyada binlerce insan, bu özel yogayı uygulamaktadır.
Aslında çok basit olan bu hareketleri, yıllardır uygulayan insanların anlatmalarına göre, gençleşen cilt, solan yaşlılık lekeleri, yok olan vücut ağrıları, yenilenen enerji düzeyleri ve tepeden tırnağa fiziksel canlanma vukuu buluyor. Uygulamanın düzenli ve tam konsantre olunarak yapılmasına bağlı olarak, daha üstün verimlilik elde edilebilir. Algınanan enerjileri destekleyen bilimsel araştırmalar olmasa da, hareketleri düzenli yapanlar, ilk bir kaç hafta içersinde faydalarını görmeye başladıklarını vurguluyorlar.
Tibet yogasının temelinde yatan sır, endokrin (hormonal) sistemimizin biz yaşlandıkça giderek daha az hormon salgılamaya başladığı gerçeğine dayanırmış. Tabiat Ana, gençliğin üretken yıllarını tamamladıktan sonra, artık karşı cinse çekici gelecek bir görünüme ya da gençlik enerjisine ve dürtülerine gereksinim duymayacağımıza karar vermiş. Bu nedenle, belli bir yaştan sonra, yavaş yavaş hormon musluğunu kapatmaya başlarmış. Bunun sonucu ise, hepimizin çekindiği yaşlılık işaretleri oluyormuş.

Şehvet ve Tutku ...- Seda Diker


Seda Diker son yayınlamış olduğu Haz Kitabı ile ilgili gelen mailerle ilgili yorumu gözüme ilişti ve paylaşmak istedim.
********************************************************************
Hepinize Merhaba,

 
En son yazdığım ve tamamen cinsellikle ilgili olan HAZ adlı kitabımın yayınlanması ile birlikte pek çok mail almaya başladım. Kadınlardan geldiği gibi bu kez erkek okurlarımdan da yorumlar ve sorular geldi. Öncelikle hepinize, ilginiz için çok teşekkür ediyorum.
Bazılarına ara ara bilgileri detaylandırarak cevap yazmak istiyorum. İsim vermeden de olsa, hem yazan kişilerin hem de herkesin kafasındaki soruları cevaplamak istiyorum.

ERKEK OKURLARIMDAN CİNSEL TECRÜBELER...
Şehvet duygusu önemlidir. Tutku da öyle... Güzel bir cinsellik için çok gereklidir. Ama maalesef uzun vadeli tutamazsınız. Yani durmuş oturmuş bir evlilik ya da ilişkide, tutku azalmaya mahkumdur. Şehvet oluşabilir ama yardımcı pek çok oyuna ihtiyaç duyulmaya başlanır.
Sorulardan bir tanesi, şehvet ve tutkuyu uzun vadeli nasıl hissedebiliriz, idi.
Birkaç erkek okurumdan şuna benzer hikayeler aldım.
"Eşim ile cinselliğimiz uzun sürmüyor. Ama Seda Hanım, zaten ben istesem bile, yani çabuk boşalmasam bile, karım bunu istemez. Bana kızar. Kabul etmiyor. Bir an önce gelmemi istiyor."
Bir başka ortak öyküde şu tema var:
"Eşimi aldatıyorum. Ama günübirlik ve aşık olmayacağım kadınlarla. Onlar yatakta benden FAHİŞE muamelesi istiyorlar. Benim de hoşuma gidiyor. Onlar da mutlu oluyorlar. Ama ben buna çok şaşırıyorum."
Bir başka ortak tema ise şu:
"Aşık olduğum kadınla birlikteyken performans endişesine kapılıyorum. Ve bu sefer sertliğimi koruyamıyorum. Ve kendimi pornografik öyküleri hayal ederken buluyorum. Ancak o zaman iyi geliyor. Belki de ona fahişe muamelesi yapamasam da, yaptığım kadınlarla olan beraberliklerimi düşünüyorum."
Bu arada fahişe muamelesi isteyen kadın, aşık olduğu erkeğin bunu kendisine uygulaması durumunda, eğer ilişki oturmamışsa, tam tersine alınganlık yaşamaya başlıyor.

Öfke sizi şişmanlatabilir - Seda Diker



Bilinçaltı ve duygusal dünyamızın kilo alıp vermemizde büyük etkisi var. Yalnızlığın, tatlı yeme alışkanlığını artırdığı biliniyor. Kadınlık ve cinsellikle ilgili öfkeler ise basen bölgesindeki fazlalıklardan sorumlu tutuluyor
Çözemediğiniz sorunların öfkeleri, suçluluk duygusu fazla kilo olarak vücudumuzda depolanır. "Durup dururken bunu da nereden çıkarttın Seda? Kilo bir matematik sonucu oluşur. Harcadığından fazla kalori alırsan şişmanlarsın," diyebilirsiniz. Ama vücutta bazı mekanizmalar bu kadar da basit çalışmıyor. Bilinçaltı ve duygusal dünyamızın çok büyük etkisi var. Bazılarını biz kadınlar çok iyi biliyoruz. Örneğin yalnızlık, gece saatlerinde tatlı yeme alışkanlığı yapabiliyor. Önemli kayıplar, boşanma, ölüm ya da travmatik ayrılıklar da benzer şekilde duygularımızı altüst ettiği için her fırsatta buzdolabına yönelebiliyoruz. Bu tip örnekleri çoğaltmak mümkün, ama bir de hiç farkında olmadıklarımız var. Bundan beş ay kadar önce, ofisime fazla kilosu olan bir kadın geldi. Bir bütün olarak, yüzü ve fiziği birbirini öylesine güzel tamamlıyordu ki, çok zayıf pek çok kadından daha çekici görünüyordu. Evliydi. Çok stresli bir işi vardı. Bir de minik oğlu vardı. Hayatı dışarıdan çok mutlu gibi görünüyordu. 

Kelebekleri Özgürleştirmek - Aileyi Koruma Görevi


Bu çalışma hikayesi danışanın özel hayatına saygı kapsamında izni alınarak yayınlanmıştır. 

******************************************************************

Bir hanım takipçim bireysel çalışma yapmak istediğini belirtti.Kendisiyle yaptığımız konuşmalarında yaşamış olduğu bazı olaylar sonrasında hayatına hep olumsuzlukları çektiğini ve çok bunaldığını söylüyordu.Bu durumun en büyük nedeninin düşüncelerimiz olduğu konusunda bilgisi vardı. Ancak olaylar üst üste geldiği için ne yapacağını şaşırdığını söylüyordu.
Yaşantısına baktığımızda annesini 13 yaşında kaybetmişti. Kendisi 30 yaşlarında yalnız başına yaşayan dışa dönük, sürekli seyahat edeceği işlerde çalışan bir hanımdı. Ablası evlenmiş ve ayrılmıştı.  Çalışmıyordu ve şu anda bir kişi ile birlikte yaşıyordu. Babası yalnız yaşıyordu. Aile annenin ölümü sonrasında dağılmıştı. Çocukluğunda babasının mali durumu oldukça iyiydi ancak kumar vb alışkanlıklar nedeniyle mali durum bozulmuştu. Bununla birlikte babanın psikolojik sorunları vardı.
Ailedeki her kişi kendi yoluna gitmek için ayrılmıştı. Bu hanımda kendi ayakları üzerinde durmak için kendi yolunu çizmiş güzel paralar kazanacağı işler yapmıştı. Ancak o kazandığı paralar hep bir şekilde harcamış ve maddi sorunlar yaşamıştı. Şu anda da iş yaptığı firma ile maddi anlamda sorunlar yaşıyordu.
Şu anda yaşadıkları tüm şeyleri öncelikle kendisinin düşünceleri ile çektiği
konusunda emindim. Geçmişte yaşamış olduğu bir şeyden dolayı kendini suçladığı için hayatına hep kendisini cezalandıracak olumsuzluklar çekiyordu. Birçok insanın sıkışmış olduğu iki kavrama sıkışmıştı. Suç ve ceza. İnanç kalıplarımız nedeniyle her suç mutlaka cezalandırılmalıdır. Suçluluk duygusu ceza arar, dolayısıyla kendi yargıcımız, jürimiz ve celladımız oluruz, kendimizi kendi yarattığımız bir hapishaneye mahkum ederiz. Kendimizi cezalandırırız bizi savunmaya gelecek kimse yoktur.
Kendi hayatımızın hakimi de yargıcıda kendimiziz. Ancak farkında olmadığımız şey ise inanç kalıplarımız nedeniyle mükemmel insan olma peşinde koşmamız bizi yapmış olduğumuz olayı sınıflarken kendimize müsamahalı davranmak yerine çok katı olduğumuzdur. Bizim kendimize karşı acımasız olduğumuz kadar kimse bize acımasız davranmamaktadır. Bizi yaratan Allah bile büyük günahların haricindeki her şeyi kalben tövbe edildiğinde affedeceğini kutsal kitabımız Kuran da net olarak açıklamıştır. 

Huzurlu Yaşam İçin Olanı Olduğu gibi kabul etmek.



Doğuştan itibaren sürekli olarak öğrenme ve deneyimleme durumundayız. Yaşamımızdaki her şey deneyimlemek ve hissetmek üzerine kurulu. Kâinatta bir yaşam döngüsü var, sürekli hareket var. Sürekli hareket olan bir ortamda biz insanoğlu zihinsel olarak kendimizi geçmişe takılı bırakarak yerimizde kalmaya hatta geri gitmeye çalışıyoruz. Akıntıya karşı kürek çekiyoruz ve ilerleyemiyoruz diyoruz. Akışa direnmeye çalışıyoruz. Bizim şu anki huzursuzluğumuzun sebebi de bu;
Gelişen ve hareket halindeki dünyadaki değişime direnmek. Gelişen değişen her şeye direnmek.
Etrafınıza bir bakın dünle bugün aynı mı? Kesinlikle hayır. Birçok çiçek açıyor, birçok canlı doğuyor, birçok canlı yaşamını yitiyor. Her saniye her an bir hareket var. Bahçedeki b,ir ağaç filiz verdi, bir dal kırıldı. Dün camınız önündeki olan kuş bugün yok.
Kâinatı yaratan öyle güzel bir düzen kurmuş ki gerçektende her şey tıkır tıkır işliyor. Her şey hareket halinde doğuyor, büyüyor ve zamanı gelince bu dünyayı terk ediyor toprağa kavuşuyor ve yeniden farklı bir şey olarak yeniden dünyaya geliyor. Hiç birisi bu döngüye itiraz etmiyor, direnmiyor. Kelebekler kozadan çıkarak bir günlük yaşam için günlerce yoğun bir güç harcayıp mücadele ediyorlar.