Yeniyi İnşa Etmek - Louise Hay




"İçimden gelen yanıtların kolaylıkla farkında oluyorum."



Şişman olmak istemiyorum.
Parasız kalmak istemiyorum.
Yaşlanmak istemiyorum.
Burada yaşamak istemiyorum.
Bu ilişkiyi sürdürmek istemiyorum.
Annem/babam gibi olmak istemiyorum.
Bu işimde takılıp kalmak istemiyorum.
Saçlarımın/burnumun/bedenimin  böyle olmasını istemiyo­rum.
Yalnız olmak istemiyorum.
Mutsuz olmak istemiyorum.
Hasta olmak istemiyorum.

Dikkatinizi Neye Yöneltiyorsanız, 0 Daha da Fazlalaşır

Yukarıdaki örnekler zihnimizde olumsuzluklarla savaşmaya nasıl kültürel olarak şartlandığımızı gösteriyor. Bu şekilde dü­şünürsek olumlunun kendiliğinden bize geleceğini sanıyoruz. Ama öyle değil.
İstemediğiniz şeyler için ne kadar sık hayıflanıyorsunuz? Böyle yapmak size gerçekten istediğiniz şeyleri hiç getirdi mi? Yaşamınızda değişiklik yapmayı gerçekten istiyorsanız, olumsuz­luklarla savaşmak zamanınızı boşa harcamaktan başka bir şey değil. İstemediğiniz şeyler üzerinde daha çok düşündükçe, daha çok istemediğiniz şeyleri yaratacaksınız. Kendiniz veya yaşamı­nız hakkında hep beğenmediğiniz şeyler, büyük olasılıkla hâlâ hayatınızda.
Dikkatinizi neye yoğunlaştırıyorsanız o daha da artar ve ya­şamınızda kalıcı hale gelir. Olumsuzdan uzaklasın ve dikkatinizi gerçekten olmak, yapmak, sahip olmak istediğiniz şeyler üzerin­de yoğunlaştırın. Yukarıdaki olumsuz ifadeleri hadi gelin olumlu ifadelere çevirelim.
İnceyim.
Maddi rahatlık içindeyim.
Hep genç kalıyorum.
Şimdi daha iyi bir yere taşınıyorum.
Harika yeni bir ilişki içindeyim.
Kendim gibi olmaktan memnunum.
Saçımı/burnumu/bedenimi seviyorum.
Sevgi ve şefkatle doluyum.
Neşeli, mutlu ve özgürüm.
Çok sağlıklıyım.

Olumlu İfadeler

Olumlu ifadeleri düşünmeyi öğrenin.

 Bunlar her konudaki ifade biçimlerinizdir. Genellikle olumsuz ifadelerle düşünürüz. Bunlar istemediğinizi söylediğiniz şeyleri sadece daha da fazla yaratır. "İşimden nefret ediyorum," demek hiçbir çözüm getirmez. "Şimdi harika yeni bir işi kabul ediyorum," demekse, bunu yarat­mak için bilincinizde kanallar açacaktır.
Sürekli hayatınızda neler olmasını istiyorsanız, o cümlelerle kendinizi ifade edin. Yalnız, burada bir nokta çok önemli: Olumlu ifadelerinizde daima ŞİMDİKİ ZAMAN kipi kullanın.  Yapıyorum, oluyorum gibi.
Bilinçaltınız öylesine itaatkâr bir hizmetkâr ki, eğer "olmak istiyorum" veya "olacağım" gibi gelecek zaman kipi kullanırsanız, gerçekleşmesini istediğiniz şeyler de daima gelecek zamana ait olacaklardır, yani elinizin altında olmayan gelecekte!

Uğur Koşar Videoları

 Allah her şeyden haberdardır, sanmayın ki size yapılan haksızlığa kayıtsız kalıyor. O, size bir annenin evladına yaklaştığı merhametten daha fazla merhamet duyandır. Duanın karşılığını takip etmeden "Allah de ötesini bırak". Kul Rabb'ini imtihan etmez. O'na tevekkülle yaklaştığında rahmetini tüm hücrelerinde hissedeceksin.

Karşında o kadar çok maskeli insan var ki onları tanımak için yoruluyorsun. Şayet dikkat edersen güzel olan bir şey var; o senin hakkını aldıkça, sen onun sevaplarından kazanıyorsun. O halde kaybettim diye üzülme, biraz daha derin bakarsan, aslında kazandığını fark edeceksin!..

Aşık olcaksın evet ama kalbini Allah aşkıyla yakacaksın...
Dünyanın geçici olduğunu, biteceğini İDRAK edeceksin; sadece sonsuz kudrete bağlanacaksın.


Trt-1 - İyi Fikir - 6 Haziran 2014 
 
 

Gülben Show - 7 Mart 2014- Dua ve Terapi nedir.
 
 

Gülben Show 1 Nisan 2014
 

Nasıl Değişiriz - Louise Hay





"Köprüleri neşeyle ve kolaylıkla geçiyorum."

"Nasılları çok seviyorum. Dünyadaki tüm teoriler, hayata geçirilip, değişim yaratmadıkça yararsızdır. Hep, nasıl yapılması gerektiğini bilmek isteyen pragmatik ve pratik bir insan oldum.
Şimdi üzerinde çalışacağımız prensipler:
Değişim arzusunu beslemek,
Zihni kontrol etmek,
Kendimizi ve başkalarını affetmenin bizi nasıl özgürleştirdiğini öğrenmek.

İhtiyaçtan Kurtulmak

Bazen, bir modeli değiştirmeye çalışırken, bir süre için koşullar daha da kötüye gidiyormuş gibi görünebilir. Bu kötü bir şey değil. Durumun değişmeye başladığını gösteren bir işarettir. Olumlu ifadeler yerini buluyor ve yolumuzda ilerlemeyi sürdürme­miz gerekiyor.

Örnekler
Ekonomik durumumuzu iyileştirmek üzerinde çalışıyoruz ve cüzdanımızı kaybediyoruz. İlişkilerimizi geliştirmek üzerinde çalışıyoruz ve kavga ediyo­ruz.
Sağlığımız üzerinde çalışıyoruz ve soğuk algınlığına yaka­lanıyoruz.
Yaratıcı yeteneklerimizi ifade etmek üzerinde çalışıyoruz ve işimize son veriliyor.
Bazen sorun başka bir yöne kayar ve bazı şeyleri daha iyi görmeye, anlamaya başlarız.
Örneğin, sigarayı bırakmaya çalışıyorsunuz ve "Sigaraya olan 'ihtiyacımdan kurtulmak istiyorum" diyorsunuz. Bu arada, ilişkilerinizin de rahatsızlık verici bir hal almaya başladığının far­kına varıyorsunuz.
Ümitsizliğe kapılmayın; bu durum değişim sürecinin çalıştı­ğını gösteriyor. Kendinize birçok soru sorabilirsiniz. "Rahatsızlık veren ilişkilerime son vermeyi istiyor muyum? Sigara, bu ilişkileri­min rahatsızlık verici yönlerini görmemem için duman perdesi mi yaratıyordu? Niçin bu tür ilişkiler yaratıyorum?"
Sigara sadece bir belirti, neden değil. Şimdi sizi özgürleştirecek daha derin bir anlayış kazanıyorsunuz.
"Rahatsızlık veren ilişkilere olan ihtiyacımdan kurtulmak istiyorum," demeye başlıyorsunuz.
Ve bu kadar rahatsızlık duyma nedeninizin, başka insanların sizi sürekli eleştiriyor gibi görünmeleri olduğunun farkına varıyor­sunuz.
Tüm deneyimlerimizi kendimizin yarattığının bilincinde olarak şimdi de, "Eleştirilme ihtiyacından kurtulmak istiyorum," demeye başlarsınız.
O zaman da eleştirilmek üzerine düşünür ve çocukken çok fazla eleştiriye hedef olduğunuzun farkına varırsınız, içinizdeki  küçük çocuk ancak eleştirildiğinde kendini "evde" hissediyordur. Sizin bu eleştiriden saklanmak için yarattığınız şey "duman perdesi" olmuş.
Belki bundan sonraki ilk adım, "Affetmeyi istiyorum," ola­caktır.
Olumlu ifadeler kullanmayı sürdürdükçe, sigara artık size ca­zip gelmemeye, hayatınızdaki insanlar sizi eleştirmeyi bırakmaya başlayacaktır. O zaman ihtiyacınızın artık olmadığını BİLİYOR olacaksınız.
Bu tür çalışma genellikle bir süre alır. Sabırla çalışmanızı sürdürür ve her gün değişimleri gözden geçirmek için kendinize sessiz birkaç dakika ayırırsanız, yanıtları da alacaksınız. İçiniz­deki Akıl, tüm evreni yaratan aynı akıl. İç Rehberinize güvenin. Bilmek istediğiniz her şeyi size söyleyecektir.

Değişime Direnmek - Louise Hay



"Sürekli değişen hayatın ritmi ve akışıyım."

Farkında Olmak İyileşmenin ve Değişmenin ilk adımıdır. 

Bir durumu değiştirmek için önce derinliklerde gömülü olan düşünce kalıplarımızın farkında olmalıyız. Belki o durumdan söz etmeye, yakınmaya başlarız ya da onu başka kişilerde de fark ederiz. Herhangi bir şekilde dikkatimizi çeken bu durumla ilgilenmeye başlarız. Bu noktada bir öğretmen, bir arkadaş, bir kurs ya da bir kitap, sorunu çözme yollarını göstererek bizi uyandırmaya başlar, farkında olmamızı sağlar.
Benim uyanışım, bir arkadaşımın öylesine laf arasında bir toplantıdan söz etmesiyle başladı. Arkadaşım o toplantıya gitmedi, ama içimdeki bir şey beni gitmem için dürttü. Bu küçük toplantı gözlerimi açan ilk basamaktı. Önemini, çok zaman geçtikten sonra anladım.
Bu ilk basamağa gösterdiğimiz tepki, genellikle önemsememe ya da aptalca bulmak oluyor. Bize, belki çok kolay ya da düşüncemize uymayan bir yol olarak geliyor. Uygulamak istemiyoruz. Direncimiz çok güçlü oluyor. Hatta önerilenleri ciddiye alıp uygulama düşüncesine bile kızıyoruz.
Bunun iyileşme sürecinde ilk basamak olduğunu fark edebilirsek, bu tür bir tepki çok iyi.
Bana göre kişinin herhangi bir direnç göstermesi iyileşme sürecine girmiş olduğunun bir ispatı. Aslında bu süreç, bir değişiklik yapmamız gerektiğini düşündüğümüz anda başlar. .
Sabırsızlık, öğrenmeye ve değişmeye gösterilen direncin bir başka şeklidir. Bir şeyin hemen, çabucak gerçekleşmesini istediğimizde, yarattığımız sorundan öğrenilecek dersler için kendimize zaman tanımamış oluyoruz.
Evinizde bir başka odaya gitmek istiyorsanız, kalkıp o odaya doğru adım adım yürümek zorundasınız. Oturduğunuz sandalyeden kımıldamadan diğer odada olmayı istemek işe yaramaz. Aynı bunun gibi hepimiz tüm sorunlarımızdan kurtulmak istiyoruz, ama bizi sonuca götürecek küçük adımları atmaya yanaşmıyoruz.
Şimdi, durumları ve koşulları yaratma sorumluluğunun kendimize ait olduğunu kabul etmenin zamanı. Sorumluluğu kabul edin demekle, suçluluk duyun ya da "kötü insan" olduğunuzu hissedin demek istemiyorum elbette. Her düşünceyi deneyime çeviren "içinizdeki gücü" tanıyın diyorum. Geçmişte bu gücü, bilmeden, istemediğimiz deneyimleri yaratmak için kullandık. Ne yaptığımızın farkında değildik. Şimdi, sorumluluğumuzu kabul ederek, FARKINDA OLUYORUZ ve bu gücü bilinçli olarak olumlu yollarla yararımıza kullanmayı öğreniyoruz. .
Sık sık, bir hastama çözüm önerdiğimde konuya bir başka açıdan bakmayı ya da konuyla ilgili kişiyi affetmeyi- çenelerin kasılmaya, kolların sımsıkı göğüs üzerinde kavuşturulmaya başlandığını görüyorum. Hatta yumruklarını bile sıkanlar oluyor. Direnç açığa çıkıyor ve değişmesi gereken noktayla temas kurduğumu anlıyorum.
Hepimizin öğrenmesi gereken dersler var. Bizim için en zor olan şeyler, öğrenmeyi seçtiğimiz dersler oluyor. Kolay olanlar ders değil, zaten bildiğimiz şeylerdir.

İzin Ver Olsun - Mustafa Kartal


İZİN VERME SANATI “Ben ne isem oyum ve bu durumdan mutluyum. Sen kimsen, O sun. Belki benden farklısın. Ama bu da çok güzel.”
Kişi, İzin Verme  Sanatındaki rolünü istemli olarak anlayıp uyguladığında, her şey kendisi için bir araya gelir. Çekim Yasası, kişi öyle olduğunu anlasa da, anlamasa da vardır ve değişmez. Her zaman karşılık verir ve her zaman düşünülen şeyle uyuşan kesin sonuçlar getirir. İzin Verme Sanatının dikkatli bir şekilde uygulanması, hislerin farkında olmayı ve düşüncelerin yönünü seçebilmeyi sağlar. Kişi bu yasayı anladığında ortaya çıkan durumu isteyerek mi, yoksa tesadüfen mi yarattığının farkına varır.
Sırasıyla Çekim Yasasını, sonra İstemli Oluşturma Bilimini ve en son İzin Verme Sanatını öğrenmek gerekir. Çünkü ilk ikisini anlamadan, İzin Verme Sanatı anlaşılamaz.
İzin Verme Sanatının özeti “Ben ne isem oyum ve bununla mutluyum ve keyifliyim. Ve sen kimsen, osun ve belki de benden farklısın ama bu da çok güzel”. Çünkü aramızdaki farklar dramatik ölçülerde bile olsa, ben, istediğim şeye odaklanabiliyorum. Olumsuz duygular yaşamıyorum. Çünkü bana huzursuzluk veren şeylere odaklanmayacak kadar bilinçliyim. İzin Verme Sanatını uygulayan birinin “Bu dünyaya herkesi, benim kendi doğrularımın peşinden sürüklemek için gelmedin” anlayışında olması gerekir. Bu yüzden İzin Verme Sanatı bu evrenin sürekliliği için  esastır. Siz, sizin bakış açınızdan kendi büyümenize izin vermiyor olabilirsiniz. İzin vermediğiniz zaman kendinizi kötü hissedebilirsiniz. Aynı şekilde bir başkasına izin vermediğiniz zaman da kendinizi kötü hissedebilirsiniz.
Sizi rahatsız  eden bir durum görüp, onu durdurmak ya da değiştirmek için hiçbir şey yapmamaya karar verdiğinizde, duruma hoşgörülü yaklaşmış olursunuz. Bu izin vermek disiplininden çok farklıdır. İzin vermek, olaylara bakmak için bir yol bulma sanatıdır. Aynı zamanda sizin bilinçaltınızla ilişkinize de izin verir. İzin vermek, zaman-mekan gerçekliğiniz içindeki verileri gözden geçirip iyi hissettiren şeylere odaklanmakla mümkündür. Duygusallık Rehberlik Sisteminizi, düşüncelerinizin yönünü belirlemenize yardımcı olması için kullanılır.
Başkalarının Düşüncelerinden Korunmalı Mıyım?
Bir şeyin size nasıl ulaştığını anlamazsanız, ondan korkarsınız. Siz düşüncelerinizle davet etmediğiniz sürece, başkalarının sizin deneyiminize gelemeyeceğini anlamazsınız, onların yaptıklarıyla ilgili endişeler duyabilirsiniz. Ancak siz düşüncelerinizle duygusallaşarak büyük beklentilere girmediğiniz sürece, hiçbir şeyin sizin deneyiminize gelemeyeceğini anlarsınız, istemediğiniz deneyimleri üzerinize çekmezsiniz.
Bu fiziksel dünyada, uyum içinde olduğunuz şeylerden, uyumsuzluk içinde olduğunuz başka şeylerden ve bir de ikisinin arasında, her şeyden biraz vardır. Ancak bu sürekli değişen bir şey olduğu için, siz buraya aynı fikirde olmadığınız şeyleri yıkmak ya da yok etmek için gelmediniz. Buraya gelme sebebiniz, ne istediğinizi her an, her gün, her yıl belirtmek ve düşüncenizin gücünü ona odaklamaktır. Özetle “Çekim Yasası” gücünün, onu size çekmesine izin vermektir.

Çekim Yasasını Kullanarak İstediğiniz Seyi Çekmek


Evrensel çekim yasasını kullanarak rüyalarınızı süsleyen şeyi çekebilirsiniz. Belki de uzun zamandır daha pratik şeyleri çekmenin yollarını arıyorsunuz. Aşağıda sizin için derlediğim olumlamaları kendi isteğinize göre değiştirerek kullanabilirsiniz. Günde ikişer defa olmak üzere denemenizi tavsiye ederim. Tabi bunun için en uygun zamanlar, sabah uykudan kalktığınız ve akşam yatmadan önceki dakikalar. Pozitif olumlamalar, istediğiniz şeyi çekmek için ihtiyaç duyduğunuz mükemmel duruma ulaşmanızda size yardımcı olacaktır.
Bu olumlamalar pozitif düşüncenin gücüne, derin inanca ve fiziksel tezahüre bağlanmanıza yardımcı olacak. Yeni bir şey yaratmanızı engelleyen sınırlayıcı düşüncelerin üstesinden gelecek ve istediğiniz şeye zihninizi odaklayarak, sekronize edebileceksiniz. Kısa zamanda sonuçları göreceğinizi umuyorum.

ŞİMDİKİ ZAMAN OLUMLAMALARI
Limon sarısı BMW Coupemi kendime çekiyorum
Rüya arabamı tezahür ettirmek için çekim yasasını kullanıyorum
BMW Coupe çekim gücüne sahip olduğuma derinden inanıyorum
BMW Coupe zaten benim
Zihnim tamamen rüya arabamı çekmeye odaklandı
Ben ve rüya arabam arasında derin bir bağlantı var
BMW Coupe hakkında tam olumlu düşüncelerim var
Yeni bir BMW Coupe arabaya sahip olduğuma bilinçaltı zihnimle hem fikiriz
Kendi rüya arabama sahip olmaya hakkım var
Rüya arabama derin bir bağlantı hissediyorum
Birinci el orjinal rüya arabamı neredeyse kelepir fiyatına aldım
Bir haftada 20000 amerikan doları kazandım
Kendimi, hayalimdeki BMW Coupe’nin sürücü koltuğunda hissedebiliyorum
Aston Martin’imi aldığım gibi yeni bir BMW Coupe alabilirim

"Kendi Adını Söyle" Meditasyonu



Nefesinize odaklanarak başlayın, nefes alın ve verin, sadece dönüm noktalarını fark edin; odaklanarak nefes alın ve sonra verin.
Birkaç nefes sonrasında nefes verirken kendi adınızı söyleyin, ama yüksek sesle değil, sadece kendi adınızı söyleyin. Adınız, soyadınız, takma adınız, kendinizden söz ederken hangi adınızı söylüyorsanız. Sadece nefes alın ve nefes verirken adınızı söyleyin, bunu on veya on beş nefes boyunca sürdürün. Devam edin, nefes verirken adınızı söylemeyi sürdürün. Kafanız dağılacak olursa, bu birçok insanın başına gelebilir, adınıza geri dönün ve nefes verirken onu tekrarlayın.
Kendinizden geçtiğiniz zamanlarda, kendinizi stres ve mutsuzluğa boğulmuş bir halde bulduğunuzda bu harika şifacı tekniğe bir şans verin ve neler olabileceğini görün. Kendinizi daha merkezli, kendinizden daha emin, gerçek, özgün benliğinizle daha fazla bağlantı içinde hissedeceksiniz.
Ama bunun için bir zorluk anını beklemenize gerek yok; bunu elinize fırsat geçtiği her an uygulayabilirsiniz. Belki kahvaltıya oturduğunuzda, birkaç dakika zaman ayırın, gözlerinizi kapatın ve nefesinize odaklanın, sonra nefes alın ve nefes verirken adınızı söyleyin. Giderek sizin için daha iyi bir hale gelecek.

Hastalıkların Nedenleri



Bazı Hastalıkların psikolojik nedenleri.

* Anksiyete: Tüm psikosomatik hastalıkların nedeni limitleyici nefes alışkanlıklarıdır. Anksiyete de bunlardan biri… Yürek sıkışması, nefes alamama, daralma hislerinin karışımından bahsediyorum. Bu hastalığın kaynağı da hayatın akışına güvensizliktir.
* Basur: Sandığınız gibi acı tükettiğimizde değil, geçmiş düşünce ve yaşam alışkanlıklarına duyulan öfke ve onları bırakmaktan korkulduğu için nükseder… Geçmişe tutunurken, nefesimizi de tutarız. Bu da bedenimizi kasar ve basur problemi oluşur.
* Depresyon: Bu rahatsızlığın altında “Kendimi hiçbir gruba, sisteme, kişiye ait hissetmiyorum” düşüncesi yatar. Bir başka deyişle sahip olabilme hakkına sahip olmadığını hissetmekten kaynaklanan kızgınlık diyebiliriz.
* Dizlerle ilgili problemler: Aynı eklem problemleri gibi inat, gurur, kibir ve egoyla alakalıdır. Bu problem gerçek dışı düşüncelere uzun zamandır tutunuyor olduğunuzu gösterir. Esnek olamamanın bir belirtisidir.
* Fıtık: Kopmuş ve uyumu bozulmuş ilişkileri sembolize eder. İstemediğimiz bir durumun içine itildiğimizi düşündüğümüzde meydana gelebilir.
* Astigmat: Kişinin kendini olduğu gibi görme korkusuyla alakalıdır. Kendini beğenmeyen, güzelliğini, bütünlüğünü görmek istemeyenlerin genel hastalığıdır.
* Hipermetrop: Şu an ile şu anda olamamakla ilgilidir. Bu kişiler, yaşamı içlerine çekmeden geçmişi geride bırakmadan beklerler. Zihinlerinde bir seçim yapmışlardır. Anı yaşamazlar.
* Guatr: Yaşamlarında fiziksel ve duygusal acı çektiğine, cezalandırıldığına ve kurban olduklarına inanan insanlarda görülür.


Huzurlu Bir Yaşam için Affetmeyi Öğrenin-3- Af için EFT çalışması



Affetmekle ilgili Dr. Bülent Uran ve Psk.Dnş. Nilgün Çalık’a ait EFT ile İyileşin ve İyileştirin kitabında bulunan EFT çalışmalarını paylaşmak istiyorum. Kendi kendine bilinçaltı kayıtları üzerinde bu tür çalışmaları yapmak isteyen kişiler için okumalarını tavsiye edebileceğim harika bir kaynak kitap.
EFT uygulaması konusunda sitemde bulunan EFT yazılarına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

EFT – Duygusal Özgürleştirme Tekniği Yazı İndeksi


Affetmek bir süreçtir. Hemen bir anda olacak bir şey değildir. Bir yaranın iyileşmesi gibidir. Adım adım süren bir iyileşme sürecidir. EFT ile yapacağımız çalışma içinde bu süreç geçerlidir. Bu nedenle kendi af sürecimize karşı saygılı olmamız gerekir. Her aştığımız kademe bir sonraki kademeyi aşmamızı kolaylaştıracaktır.

Çoğu kişi öfkenin ve intikam arzusunun kendi varlığını koruduğuna inanır. Bu nedenle bilinçaltı affetmeye karşı korku yaratır. Bu tip bilinçaltı kaygıları bulup ortadan kaldırmak gerekir.

Bu amaçla aşağıdaki çalışmayı yaparak bu kalıpları ortaya çıkarabiliriz:

-   "Eğer affedersem …………………………yapmak zorunda kalırım. "
-   "Eğer affedersem o zaman ……………………         yapamam.”
-   "Eğer affedersem o zaman, hayat asla bir daha       ……………………”
-   "Eğer affedersem, o zaman kimse bana karşı ……………."
-   "Eğer affedersem, o zaman, o kişi, ………….      "
-   "Eğer affedersem, o zaman, annem-babam ……………..”

 Basitçe sadece EFT noktalarına vurarak "eğer affedersem" diyerek turlayın. Nelerin ortaya çıktığını gözlemleyin. Analiz yaparak, mantık yürüterek ve düşünerek bir şeyler bulmaktan uzak durmak gerekir.

 Affetme bilincine ulaşmak ve affetme sürecini başlatmak için affetmeyle ilgili engelleri ortadan kaldırmak ve affetmenin ne demek olduğunu iyi anlamak gerekiyor. Bu anlam da aşağıdaki EFT çalışmasından yararlanabiliriz. Sizde affetmeyle ilgili kendi zihinsel kalıplarınızı yazarak, benzer bir çalışmayı uygulayabilirsiniz.

Huzurlu Bir Yaşam için Affetmeyi Öğrenin-2



Kendini sevmezsen kendinle yüzleşemezsin. - OSHO

 Affetmek bir süreçtir. Hemen bir anda olacak bir şey değildir. Bir yaranın iyileşmesi gibidir. Adım adım süren bir iyileşme sürecidir. Çoğu kişi öfkenin ve intikam arzusunun kendi varlığını koruduğuna inanır. Bu nedenle bilinçaltı affetmeye karşı korku yaratır. Bu tip bilinçaltı kaygıları bulup ortadan kaldırmak gerekir.

Biz insanız. İnsan duygusal varlıktır. Duygusal varlık olarak insan yaşamında hata yapabilir. Yani biz insan olarak duygusal ve hata yapabilen bir varlığız. Bu nedenledir ki Allah affedici olduğunu Kuran’ da onlarca ayette belirtilmiştir.

“Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden ve sizin yaptıklarınızı bilen O'dur.” (Sura-25)

“Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder.” (Sura-30)

 Affetmeye başlamadan önce öfkenin hangi konularda tetiklendiğini keşfetmek uygun olacaktır. Sana mantıklı gelen bir şeyin neden mantıklı geldiğini sorgulamak, sabah uyandığındaki ruh halini sorgulamak, aynaya baktığındaki ruh halini sorgulamak, eşinle ya da sevgilinle konuşurkenki ruh halini sorgulamak, işe giderken ve işi yaparkenki ruh halini sorgulamak affetmek kavramını senin için değiştirmeye başlatacak konulardır. Bunları yaptıkça kendinle ilgili bambaşka bir bakış açısı keşfedeceksin...

Olaylara verdiğiniz tepkilerin olayla alakası varmış gibi gözükse de olayın kendisiyle alakası yoktur. Bu tamamen sizin seçiminizdir.
Evet, geldik esas en önemli konuya affetmek için  “NE YAPMALI” sorusudur… Çok ilginçtir ki çoğu kitap zaten “ne yapmamız” gerektiğini binlerce değişik yöntem üzerinde gösteriyor. Ama soru hiç değişmiyor. Ne yapmalıyız… ?
Ho’oponopono, Eft, hipnoz, meditasyon, olumlama vs… Bunu yapmalısın, bunu bunu yada bunu… 3 gün yada 5 gün sonrasında yeni soru… Ne yapmalıyız… ?
Evet. Bu konuda kullanabileceğiniz birçok teknik mevcut. Ancak öncelikle önemli olan duygularınızın farkına varmak, düşüncelerinizi sorgulamak ve kendinizle yüzleşmeyi kabul etmek. Düşüncelerimiz kördüğüm olmuşken duygularımızı kapatmışken hiçbir şeyi çözümleme şansımız olmayacaktır.
Öncelikle düşüncelerimizi farkına varmamız gerekiyor. Aydınlanıyorum, sevgiyi kabul ediyorum derken hâlbuki kızgınsın, hâlbuki sende değer görmek, ilişki bulmak, haklı çıkmak, kavga etmek ba­zen de öfkelenmek istiyorsun… Yanlış yerden yola çıkıyorsun
Yanlış yerden yola çıkınca da hem isteklerimize ulaşamıyoruz. Hem duygularımızı kabul etmediğimiz için özgürleşemiyoruz. Hem de farklı bir şekilde bastırdığınız içinde içindeki acı ve suçluluk duygusu büyüyor…
Kişisel gelişim, çalışmalarında kullanılan tüm yöntemler dört temel üzerine kurulmuştur… Kabul etmek, Affetmek, Sevgi ve Minnettarlık…
Affetme çalışmaları konusunda sizin için en doğru yöntem ise sizin en çok hoşunuza giden yapmaktan zevk aldığınız, isteyerek yaptığınız yöntemlerdir.
Her insan farklıdır. Her insan farklı şeyleri yapmaktan hoşlanır. Bu bir kendini keşfetme ve özgürleştirme yolculuğudur.  Yolculuk yaparken insanlar farklı araçlar kullanmaktan hoşlanır. Kimisi uçaktan, kimisi trenden, kimisi gemiden, kimisi ise attan. Bunların hepsi size hedefinize götürecek araçlardır. Bunun dışında gerektiği zaman yola uygun araç seçmek zorunda kalabilirsiniz. Örneğin, Everest’in tepesine çıkmaya niyetlendiğinizde, bulunduğunuz yerden havaalanına gitmek için önce belki taksiyle sonra uçakla, sonra yeniden araç ya da başka bir vasıtayla, sonra binek hayvanıyla devamında ise yürüyerek yolculuk yapmak zorunda kalabilirsiniz. Her bir aracın yolculuktaki yeri farklıdır.  Ancak size uygun donanım, uygun araç ve sabırla bu yolculukta zirveye ulaşırsınız.

Huzurlu Bir Yaşam için Affetmeyi Öğrenin.-1



"İçsel dinginlikle teması yitirdiğinizde, kendinizle teması yitirirsiniz. Kendinizle teması yitirdiğinizde, kendinizi dünyada kaybedersiniz. Gerçek benliğiniz ile dinginlik birbirinden ayrılmaz. O sizin asli doğanızdır. Dinginlik içinde algıladığınız her şeyle bir'lik hissedersiniz. Her şeyle bir olduğunuzu hissetmek gerçek sevgidir. Dinginlik zekânın ta kendisidir; o her formu doğuran bilinçtir. Bilgelik dinginlikle birlikte gelir..."



                                                                                                    Eckhart Tolle
 
İçsel dinginliği yakalamanın en önemli yollarından birisi kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek ve affetmektir.

Güçlü ve sağlıklı zihin, güçlü ve sağlıklı vücudu yaratır. Yaşadığımız tüm sorunların ve sağlık problemlerinin temelinde geçmişimizi ve etrafımızdaki kişileri affedememek yatar. Yaşadığımız olayları zamanında çözmemiz nedeniyle içimize attığımızın duyguların fiziksel eşdeğere dönüşmek istemeleri sonucunda sahip olduğumuz öfke, kızgınlık, kırgınlık vücudumuzun birçok bölümünde kendini hastalık olarak gösterir. Aynı zamanda sahip olduğumuz öfke kızgınlık vs. duyguları nedeniyle etrafımıza aynı enerjiyi yayarız ve karşılığında da aynı enerjiyi kat ve kat hissedecek olayları yaşarız.


Daha huzurlu, daha sakin, daha mutlu bir yaşam sürdürmek istiyorsak öncelikli olarak kendimizi olduğumuz gibi kabul edip affetmeliyiz. Bunun içinde düşüncelerimiz çok önemlidir.

Affetmek huzura giden yolun anahtarıdır.

Affetmenin ne olduğunu öğrenmek için “affetmenin ne olmadığını” öğrenmek gerekir. Affetmek bize tokat atana diğer yanağımızı uzatmak değildir. Bir kaçış yolu değildir. Yapılan hataya tekrardan davetiye çıkarmak da değildir. Kendinizi savunmayacağınız anlamına da gelmez.
 Yıllar yılı “hiç geçmeyecek” diye derinlerinizde yaşattığınız bütün acılarınızdan özgürleşmek, artık o olayı tetikleyen her unsura karşı nötr(tepkisiz) olmanız demektir. Çünkü o durumu besleyen çekirdek inancınız değiştiğinde sizi dehşete düşüren şeyin artık sizi rahatsız etmemesi demektir.
 Bunu hayatta her şeye, evet her şeye uyarlayabilirsiniz. Ayrılık acılarına, ölüm acılarına, korkulara, başarısızlıklara, özgüvensizliğe, sosyal fobiye, öfkeye her şeye…
 Affetmeyi öğrenmek ve becerebilmek zihin beden bütünlüğünü sağlamada vazgeçilmez bir basamaktır. Birikmiş öfke ve intikam alma hırsı bedenimizi tıkayan en yıpratıcı olumsuz enerjilerin başında gelir. Bu nedenle gerek başkalarına gerekse kendimize karşı hissettiğimiz öfke, kızgınlık, kin gibi duyguları boşaltmamız gerekir. Bu duygular boşaldıkça affedebilen bir kişi olmaya başlarız.
 Başkaları bize haksızlık yapmış olabilir. Yanlış davranmış olabilir. Geçmişte zarar vermiş olabilir. Kendimize karşı haksızlık yapmış olabiliriz. Yanlış yapmış olabiliriz. Ama bunların duygularını yinede içimizde taşımak zorunda değiliz. Bu duygular sadece kendimize zarar verir.
Bu üzüntüleri aylar ve yıllar boyu devam ettirmek hissi çok can sıkıcı değil mi? Nefret ettiğiniz o insana bu şekilde güç verdiğinizin farkında mısınız?
Affetmek, bu nedenle, sadece ve sadece kendimize vereceğimizi bir hediyedir.

Zihnin Çalışması- Olumsuz Bilinçaltı Kayıtları, Tamamlanmamış İşler



Geştalt yaklaşımının psikoterapi alanına getirdiği en önemli katkılardan biri de "tamamlanmamış işler" kavramıdır. Tamamlanmamış işler kavramının temelinde, alan kuramının birbiriyle bağlantılı iki önermesi yer almaktadır. Bu önermelerden birincisine göre insanlar farklı nesneleri birbirinden bağımsız olarak algılamazlar, aksine anlamlı bir bütün halinde organize ederek algılarlar. Örneğin aşağıdaki örneklere baktığınızda bunları noktalar olarak değil, ilkini üçgen ikincisini ise kare olarak algıladığınızı fark edeceksiniz.



Şimdi de diğer şekillere bakın. Bunları da çeşitli lekeler olarak algıladığınızı fark edeceksiniz. İlk şekilde bir erkek, ikincisinde de ise bir köpek göreceksiniz. Üçüncü şekilde ise bir şey görmek biraz daha zordur.

Ama dikkatli baktığınızda ata binen bir insan olduğunu algılayabilirsiniz.

Alan kuramının ikinci önermesine göre ise insanlar eksik olan şeyleri tamamlama eğilimindedirler. Örneğin aşağıdaki gibi tamamlanmamış bir daire gördüğümüzde bunu zihnimizde tamamlayarak bir daire olarak algılarız. İkinci resimde ne görüyorsunuz? Bir kedi değil mi?

Belki de ilk bakışta fark etmemiş olabilirsiniz, ama bu sevimli kedinin kuyruğu ve bir kulağı yok. Ama bu onu kedi olarak algılamamızı engellemez, çünkü zihnimizde eksiklikleri tamamlarız.
Geştalt psikologlarının 1920'li yıllarda yaptıkları algı çalışmalarına bağlı olarak öne sürülen bu önermelerden yola çıkan Zeigarnik(1927), yaptığı deneysel çalışmalarla insanların tamamlanmamış işleri tamamlanmış olanlardan daha iyi hatırladıklarını ortaya koymuştur.
Ovsiankina (1928) ise onun bu deneysel çalışmalarını daha da ileriye götürerek, insanların yarım bıraktıkları işlere spontan bir biçimde geri dönerek tamamlama eğiliminde olduklarını saptamıştı. Bu çalışmalardan elde edilen sonuçlardan yola çıkarak Geştalt terapi yaklaşımında;

a) İnsanların daha önce tamamlayamamış oldukları işlerini (ihtiyaçlarını, temaslarını ya da duygularını) tamamlama eğiliminde oldukları,
c)  bunları tamamlayana kadar unutamadıkları ve
d)  tamamlayabilmek için çeşitli yollar aradıkları görüşü ortaya çıkmıştır.
Geştalt yaklaşımında tamamlanmamış işler kavramı “kişinin ihtiyaçlarını tatminkâr bir şekilde karşılayamaması ile ilişkilidir" Kişi ihtiyaçlarını tatminkâr bir şekilde karşılayamadığında geştalt tamamlanamaz ve yarım kalır.
Geştaltın tamamlanamaması ise iki şekilde ortaya çıkabilir. Bunlardan birincisi geştaltın tamamlanmak üzere açık kalması, ikincisi ise geştaltın tamamlanmadan kapatılması, yani geştaltın sabitleşmesidir.