Şükrü Erbaş- Koşar Adım




KOŞAR ADIM

Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
Ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak
Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;
Toprağı rüzgârı denizi göğü
O her zaman bir insanla anlamlı
Tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı
Unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
Ve ucuz korkuların kör kuyularına
Daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz.


Fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan
Koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan
Kurulmuş saatler gibi günboyu çalışıp tekdüze
Uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize.
Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz
Unuttunuz başkalarının acısını duymayı
Küçük çıkarların büyük kurnazları
Alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı
Sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım
Unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek
Düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst
Dışa vurmayı duygularınızı
Unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış.

Çekim Yasası Nasıl Çalışır? -1



Her kim olursa olsun, istediğin kişi olabilseydin eğer kim olmayı isterdin?

Eğer hiçbir sınırı ön yargı veya sana isteklerinin abartılı, aşırı gülünç ya da ölçüsüz olduğunu söyleyen kimse olmasaydı?
Yani eğer kim olursa olsun, istediğin kişi olabilseydin ve önünde bütün yollar ve kapılar açık olsaydı kim olmayı isterdin?

Çekim yasasını duydunuz ancak hayatınıza geçirmekte zorlanıyorsanız, kendinizle ilgili sıkıntıları nasıl çözeceğiniz bilemiyorsunuz, hep aynı şeyleri yaşıyorsanız, hep aynı sorunları ve hep aynı tip kişileri hayatınıza çekiyorsanız bu konuda çalışma yapıp hep bir yerlerde takıldıysanız o zaman bu yazıyı okumaya devam edin.

Belki bir vakit vardır ki;
Uyanışı gerektirir.
İşte bu vakit şimdi gelmiştir.
BUDDHA

Yaratan dünyayı yaratırken bir sistem kurmuştur. Sitemin binlerce yıldır kesintisiz işlemesini sağlayan şey ise onun düzen için koymuş olduğu kurallar dizinidir. Çekim yasası da bu kurallar dizininden bir tanesidir.
Çekim yasası yaşamımızdaki tüm olup bitenlerin bilinçaltındaki inançlarımız yüzünden size yöneldiği ilkesine dayanır.
Evet; hayatınızdaki tüm olup bitenlerin sizin bilinçaltınızdaki inançlarınız yüzündendir. İnançlarınızın bulunduğu yer ise bilinçaltınızdır. İçerisinde bulunduğunuz ruh halinizin altında içinizdeki bilinçaltı kayıtlarınız vardır.
Bunu ilk kez duyan kişiler hemen tepki veriyorlar.
“ Yaşamımdaki sıkıntıları üzüntüleri ve cezalandırmayı ben mi hayatıma çekiyorum. Ben manyak mıyım?”
“Hayatımdaki iyi kötü h

Access ® Bars Bireysel Çalışma

    Beynimiz büyük bir kapasitör gibi çalışır. Elektrik şarjı tutar. Duygularımızın, düşüncelerimizin ve hislerimizin elektrik yükü vardır. Bunlar belirli noktalarda tutulurlar. Ne zaman bir şeye anlam yüklersek, önemli olduğunu düşünürsek onu beynimizde depolarız. Tıpkı dev bir bilgisayar hard diski gibi.    
      Access Bars® çalışması ile o noktalara enerji verip orada oluşmuş manyetik alanı serbest bırakmayı deneyimliyoruz. Bars® uygulaması başımızda yer alan, 32 enerjetik şarj noktasına parmaklarla yumuşacık dokunularak yapılır. Bu noktaların aktive edilmesi ve enerji blokajlarının kaldırılarak, enerjinin bu noktalardan akıp gitmesi sağlanır.


Şifa, zaman, umut, farkındalık, yaratıcılık, güç, yaşlanma, cinsellik, para v.s. ile ilgili düşünceleri, fikirleri, inançları ve kararları depolayan 32 enerjetik elektrik şarj noktalarında tıkanan enerjinin akışı sağlanınca, blokajlar çözülmeye başlar. Bu sanki bilgisayarınızın hard diskinden eski ve işe yaramaz dosyaları silmeye benzer. Böylece yaşamımızda yaratmak istediğimiz yeni şeylere yer açmış oluruz.


   Bars® seansı sırasında beyin dalgaları yavaşlar, çocukluktan gelen davranış biçimleri, inanç sistemleri ve bakış açıları temizlendikten sonra, hayatınızda daha çok " Var" olabilmeye "An`da" kalabilmeye başlarsınız. Yani, geçmişinizi geleceğinize yansıtmadan, tam anlamıyla geleceğinizdeki olasılıkları, kısaca hayatınızı değiştirebilirsiniz.


Seanslar için Lütfen İletişime Geçin



************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN


***********************************************


Access Bars ile Hayatınızı Değiştirin!!




Hayatınız tam sizin olmasını istediğiniz gibi değil mi? Daha fazlasını mı arzu ediyorsunuz?

Peki o zaman kendinize daha fazla özen göstermeye ve kendinizi olumlu bir şekilde beslemeye istekli olsaydınız ne olurdu?

Yaşamınızda olmasının imkansız olduğuna karar verdiğiniz her şeyin bir şekilde olmasının kapılarını açsaydınız ne olurdu?

Evrenin tüm olasılıkları için ne kadar önemli olduğunuzu anlamanız neyi gerektirirdi?

Şu an’a kadar hayal dahi etmeye cesaret edemediğinizden daha şaşırtıcı olsaydınız ne olurdu?

Access Enerji Dönüştürme sistemi Amerika’da Gary Douglas tarafından geliştirilen dönüştürücü bir çalışmadır. Access bizi arzu ettiğimiz hayatı yaşamaktan alıkoyan alışkanlık, yargı ve kararları hızlıca, basitçe ve pratik şekilde değiştirebilmemiz için, bizlere her an kullanabileceğimiz araçlar sunar.

Access’in hedefi bizleri, kendimizi değiştirerek hayatımızdaki dramaları, travmaları değiştirebilme olasılığını artıracak kadar yeterli bilinçte olabileceğimiz bir alana getirmektir. Access farklı bir hayatınız ve farklı bir realiteniz olabilmesi için size hayatınızda iyi gitmeyen şeyleri değiştirmenize yardımcı olacak araç ve teknikleri vermek için tasarlanmıştır.

Başımızda nörolojik sinapsların elektromanyetik yüklerinin saklandığı 32 nokta vardır, bu enerji yükleri nasıl davrandığımızı ve işlev yaptığımızı etkiler. Bu barlar şimdiye dek herhangi bir şey hakkında sahip olmuş olduğunuz tüm düşüncelerin, fikirlerin, tutumların, kararların ve inançların elektromanyetik bileşenlerini depolar. Örneğin; önemli olduğunu düşündüğünüz, para ile ilgili sahip olduğunuz her düşünce, o düşüncenin enerjisi “para” adı verilen Bar’da saklanır. Şifa, beden, kontrol, farkındalık, yaratıcılık, güç, yaşlanma, cinsellik ve para için Barlar vardır. Her bar yaşamınızın o yanı veya alanına karşılık gelir.

Andulasyon Terapi Sistemi

Bütünsel Terapide yepyeni bir boyut…

Hayatınızda kendinizi hiç bu kadar iyi hissetmedim demek için! Andulasyon Terapi Sistemi ile tanışmanızın tam zamanı.

Andulasyon, kronik şikayetleri ortadan kaldırmak amacıyla geniş bir frekans alanında insan ve hayvan dokusunda biyolojik rezonans titreşimleri üreten çok özel bir terapi metodudur. 




Andulasyon Terapi Sistemi faydaları

    Strese
    Selülite
    Halsizlige
    Yorgunluga
    Yaglanmaya
    Uykusuzluga
    Erken Yaslanmaya
    Bel & Sırt Agrılarına
    Barsak Tembelligine
    Dolaşım Bozukluklarına
    Migren tipi baş ağrılarına 

Karşı tedavi amaçlı kullanılmaktadır.

Kan akımının yetersiz ya da tıkanmış olması halinde Andulasyon Terapi Sistemi; yavaşlamış olan metabolizmayı ardışık olarak kah yavaşlatıp kah hızlandırabilir. Bu işlemler sırasında titreşim frekanslarının sürekli değişmesi vücudun değişik doku katmanları tarafından uyumla karşılanır. Frekansın tek çeşit olmaması etki mekanizmasında hayati bir öneme sahiptir. Dokuların birbirinden farklı yapısına uygun tanımlanmış frekans bantları sayesinde en uygun sempatik aktivasyonu yapacak titreşim sağlanmış olur.

Sıradan insan sağlığını korumak ve enerjisini sürdürebilir kılmak için günde en az 10 km. yürümeli ya da bir saatlik spor faaliyetinde bulunmalıdır. Bu gün söz konusu mesafe ortalama 0,365 km.dir.

Lâ tahzen / Üzülme..


Lâ Tahzen... (Üzülme!)
İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme!
Rahman: (c.c), “Ben kırık kalplerdeyim” buyurmadı mı?
O halde ne diye üzülürsün ey can?
Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan;
Gece gibi kapkaranlık nefsini yak !..
“Derdim var” diyorsun;
Dert insanı Hak’ka götüren Burak’tır; sen bunu bilmiyorsun.
Sanma ki dert sadece sende var.
Şunu bil ki;



Sendeki derdi nimet sayanlar da var.
Umudunu yıkma; Yusuf'u hatırla.
Dert nerede ise deva oraya gider.
Yoksulluk nerede ise nimet oraya gider.
Soru nerede ise cevap oraya verilir.
Gemi nerede ise su oradadır.
Suyu ara, susuzluğu elde et de sular alttan da yerden de fışkırmaya başlasın.
Dünya malı Allah'ın tebessümüdür: ona bak! Ama sarhoş olma...

Sevgi Açlığı ve Farkındalık - İçinizdeki Çocuğu Sevin.


Sevgi, Sevgi, Sevgi,  Ruhumuzun temel gıdası.
Fiziksel bedenimizi doyuramadığımızda nasıl rahatsızlık ve huzursuzluk hissediyorsak ruhumuzu doyuramadığımızda da aynı şekilde huzursuzluk hissederiz. Buradaki en büyük sorun; fiziksel bedenimizi doyurmak için bizi doyuracak şeyin hangi yiyecekler olduğunu bilirken, ruhsal olarak gerçek açlığımızın ne olduğunu bilememektir.
Bedenimizin de, ruhumuzun da istediği tek şey kendini iyi hissetmektir.  Temel istenilen şey iyi hissetmektir. Yaşamımız boyunca bizi iyi hissettirecek şeyler peşinde koştururuz.
Yanlış yaptığımız şey ise mevcut halimizle iyi hissetmek yerine bizi iyi hissettirdiğini düşündüğümüz şeyler peşine takılmamızdır.
Duygularımızın farkında olmadığımız için ya da duygularımız kapattığımız için hislerimizin gerçek anlamlarını göz ardı etmekteyiz.
Bedenimiz çok açken açlığını gidermek için önümüze ne gelirse yeriz. Sağlıksız ya da hijyenik olup olmadığına bakmayız. Ruhumuzda aynı şekilde çalışır. Aç olduğunda ilk önüne gelenden bunu karşılamaya çalışır. Bunu karşılamaya çalışırken çocukluk ta özellikle 0-6 yaş arasındaki öğrendiği yöntemleri kullanır.
Ruhun temel gıdası sevgidir. Sevgi soyut bir kavramdır. Birçok somut davranışı birleşimi genel bir tanımdır. Örneğin ilk doğum esnasında sarılmak sevginin anneden bebeğe akış şeklidir. Bebek doğum sonrası bir anda farklı bir boyuta geçmiştir. Bu geçiş sırasında kendisini güvende hissettirecek şey ise ona sıkı sıkıya sarılan annesidir. Bu durum onun kendini güvende hissetmesine yardımcı olur. Kendini güvende hissettiği içinde kendini iyi hisseder.
İlk sevgi tohumları atılmış olur. Devamında beslenilmesi ona kendini iyi hissettirir. Algıları açıldıkça onunla ilgilenilmesi, konuşulması ona gülünmesi onun sevgi tanımını oluşturur. Anne ve babanın temsil sistemlerine ve sevgiyi hissediş biçimlerine göre ona sevgi aktarımı yapılır.
Bir süre sonra anne ve babasının ona sevgi aktarım yöntemi onun kendini iyi hissetmesinin temel anahtarını oluşturur. Büyüdükçe bu davranış biçimleri onda iyice çapalanır ve alışkanlık boyutuna gelir.

21 Günde Düşünce Detoksu




 “Biz birçok diyete gireriz vücudumuz için, detoks yaparız. Yağlarımızı eritmek için, ter atmak için, gençleşmek için. Şimdi yaptığımızın adı da düşünce detoksu. Düşüncelerimizi detokslayacağız ve kafamızın içinde bizi rahatsız eden her şeyi bırakacağız.”
“Evet sevgili kaptan, 21 gün boyunca …
yolculuğa çıkıyorsun. Düşüncelerini detoksluyorsun ve yoluna bütün olayları sevgiyle kabullenerek, alttan alarak değil, sevgiyle kabullenerek ve özellikle içinden kabulleniyorsun ve sevgiyle gönderiyorsun.”
Birçok kaynakta 21 gün diye bir laf duyarız. Nedir bu 21 gün? Ben de ilk başta birçok kişiye sordum. ‘Nedir bu 21 gün? Nedir amacı 21 günün?’
Bana ortalama olarak gelen yüzlerce cevabın özetini size vereyim.
Bilinçaltımızın herhangi bir düşünceye dayanabildiği süredir 21 gün. Aynı kelimeleri ya da aynı enerjiyi defa ve defa söylediğin sürece bilinçaltın 21’inci günün sonunda bunu yapıyor. Yani ona inanıyor.
Şimdi size bununla ilgili bir atasözü söyleyeyim; Bir insana kırk gün ‘delidir’ derseniz. O insan 40’ıncı günün sonunda deli olduğuna inanmaya başlar.’
Biz de kendi kendimizi 21 gün boyunca bir arınma sürecine sokuyoruz. Bu cümleleri okuduğunuz günden ve andan itibaren 21 gün boyunca kendimde uyguladığım ve insanlarda yüzlerce kişide uyguladığımız tekniği yapıyoruz.
21 GÜNDE NE YAPACAĞIZ?
Bu 21 günde ne yapacağız?
Dengede kalma ve arınma süreci. Dengede kalma ve arınma süreci şu demek; 21 gün boyunca insanlar ne söylerse söylesin, ne yaparlarsa yapsınlar, onları oldukları gibi kabullenip dengede kalacağız. Yani biri geldi bana bir laf mı söyledi. ‘Tamam, bu böyle bir insan. Kabulleniyorum ve dengedeyim.’

Kelebekleri Özgürleştirmek – İstenmeyen Çocuk



Kendimizi değersiz hissetmemizin altında en büyük etken hamilelikte yaşanan olaylardır. Yapılan bilimsel araştırmalar anne karnındaki bebeklerin etraflarında olup bitenden haberdar olduklarını ortaya koymuşlardır. Özellikle istenmeden kalınan hamilelikler, annenin içinde bulunduğu ruhsal ve fiziki durum, farklı cinsiyet beklentisi en büyük travmalarımızdır.
Ve bu durum hayatımız boyunca bizi kara bir gölge gibi takip eder. Öyle ya annesi yada babası tarafından istenmeyen çocuğu kim sever ki? Annesi veya babası onu kabul etmediği bir durumda onu kim kabul eder ki? İçten içe onu kemiren sinsi bir duygudur bu.
Yapmış olduğum bir regresyon çalışmasını paylaşmak istiyorum. Danışanım 39 yaşlarında bekar bir hanımdı. Kendisi ile yüz yüze bir çalışma yaptık. Kendisi hedefleri ve ilişkilerle ilgili yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu düşünerek bu kapsamda çalışma istediğini belirtmişti. 
Kendisi özel sektörde çalışıyor olmakla birlikte öğretmen olmak istediğini, mezun olduğu bölümden çok fazla öğretmen ataması olmadığını, yaşının 40 yaklaşması nedeniyle bundan sonra da olamayacağı korkusu vardı. Hayallerini gerçekleştiremediği için rahatsızlık duyuyordu.
Diğer taraftan ilişkiler konusunda da sıkıntısı vardı. Bir kez nişanlanıp ayrılmıştı ve hala bekar dı. Hayatına istediği tarzda bir erkeği çekemediği gibi uzun süreli bir ilişkisi de yoktu.
Çalışmamıza referans olması açısından geçmişindeki önemli olaylardan bahsetmesini istedim. Ailedeki en küçük çocuktu. Okul dönemlerinde başarılı bir öğrenciydi. Hep birincilikleri vardı, ilkokuldayken çok aktif olduğu için öğretmeni kendisine sınıflarından bir öğrencinin sorumluluğunu vermiş ve ona öğretmenlik yapmasını istemişti. Başarı onun hayatının olmazsa olmazıydı.
Bir diğer konu ise babasına olan yoğun ilgisiydi. Çocukken sürekli babasının kucağına oturuyordu. Hastalandığı zaman babası yanına geldiğinde anda mucizevi bir şekilde iyileşiyordu. Bu durum çocuklukta, üniversite çağlarında da hep yaşanmıştı. Ve hala da zaman zaman tekrar eden bir olaydı.
Babasının geçmişte bir kadınla ilişkisi gündeme gelmiş. Kadın babasına kafayı takmış ve babasını bitireceğini söylemiş. Ve bir süre sonrada babası iş hayatında tökezleyerek sıkıntıya girmişti. Ekonomik durumu bozulmuştu.  Yaşanan bu durumu kadının sözüyle örtüşmesi nedeniyle kadına karşı babasına kötülük ettiği için yoğun bir öfke ve kızgınlık vardı. Bu durum onun hayatında derin iz bırakmıştı. Kendi yaşadığı ilişkilerde de bir kadın geliyor, erkeği ayartıyor ve ilişkinin bozulmasına neden oluyordu. Aslında yapmış olduğu şey zihinsel bir çapa oluşturmaktı. Ve çapa o kadar güzel oluşturulmuştu ki kusursuz bir şekilde çalışıyordu.

Bugün Kendiniz için Küçük Bir Şey Yapın, Kendinizle Barışmayı Seçin..

       Bugün kendiniz için bir şey yapın. Kendinizle barışmayı seçin.
     Enerjinizi kendiniz için bir şeyler yapmaya kullanın.
      Bir çok insan için kendini affetmek çok zordur. Ama işin ilginç tarafı onlar geçmişi, geçmişteki kendilerini şimdiki zaman ve mekanda yargıladıklarının farkında değillerdir.
      Anlamadıkları konu da budur. Arada zaman, mekan ve bilinç farkı vardır. Evet yapılan şey bugünkü bilinç yapısıyla, bugünkü tecrübe ve deneyim birikimiyle geçmişteki kişi yargılanmaktadır. 5, 10, 15 yaş halimizle 20, 30, 40 yaşındaki halimiz hiç bir zaman bir değildir. Hatta hatta 10 yaşla 11 yaşındaki kişiliğimizde bir değildir. Oradaki kişi senin bilgi ve tecrübene deneyimine sahip değildi ki şu anda senin düşündüğün beklediğin gibi davranabilsin. Şu anda yapılan şey onu sahip olmadığı birşey üzerinden yapıp yapmadıkları için suçlamaktan başka bir şey değildir.
     Evet, geçmişimizdeki biz idealleri olan hayalleri olan bir kişiydi, ve bunun için mücadele etti. O anki bilgi ve tecrübesi ile kendisi için iyi olanı istemeye ve iyi olanı yapmaya çalıştı. 
       

     Etrafına kendisi için iyi olduğunu düşündüğü kişileri çekmeye çalıştı. O kişinin niyeti iyiyidi. O kişinin niyeti kendisi için iyisini çekmekti. Evet elindeki bilgi ve deneyim sermayesine göre kendisi ölçtü biçti ve kendisi için en iyisine ulaşmaya çalıştı. 

Tadıyla için hayatı.

Tadıyla için hayatı.

Soğutmadan sevgileri,


Soğutmadan sevdaları,


Soğutmadan dostlukları,


Yaşayın doyasıya.


Seviyorsanız koşun ardından,


Beş dakika bile zaman yok.


Kırmadan incitmeden sevin insanı.


Kırmaya zaman yok.


Çayınız bardakta soğumadan,


İçin çayınızı zaman geçiyor.


Yaşamamak yüreklere zarar.


                               Can Yücel

Ruh, Beden ve Zihin Dengesi


 Ruh, Beden ve Zihin

Ruh, beden ve zihin biz insanoğlunu oluşturan muhteşem üçlüdür. Huzurlu güzel bir hayat için bu üçünün dengede olması gerekiyor.

Neden bunların dengede olması gerekiyor?

Önce bedenden başlayalım.

Allah kainatı yaratırken her şeyi bir nizam ve intizam içerisinde yaratmıştır. Ve onun yaratmış olduğu düzen binlerce yıldır devam etmektedir. Tüm canlıların temel taşı hücredir. Hepsinin yapısı ve stratejisi aynıdır.

Hayatta kalmak ve soyunu devam ettirmek..

Yaradan canlıları yaratırken bir taraftan etten kemikten yaratırken diğer taraftan hayatta kalma programını yaratmıştır.

Bizim insanoğlu olarak diğer canlılardan farkımız yaratanın ruhundan üflediği parçamız.

“Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman siz hemen onun için secdeye kapanın.” Hicr-29

Yaratan insanı yarattıktan sonra ona ruhundan üfleyerek onu can vermiştir. Ruhundan üflediği parçamız bizim özümüz, ruhumuz veya bilinçaltımız her ne derseniz deyin. Bizi diğer canlılardan ayıran özelliğimiz.

Diğer canlılar kendine yüklenmiş program vasıtasıyla hayatta kalmaya ve üremeye çalışırken biz programımızda değişiklik yapma imkanına sahip olmamızı sağlayan zihne sahibiz. Bu durum diğer canlıların yaşamından farklı olarak insan yaşantısını karmaşık bir hale getirmiştir.

Duyguların Zihin ve Beden Üzerindeki Etkisi



Duyguların beden üzerindeki etkilerini araştıran araştırmacılar, en yaygın duyguların vücutta güçlü hisleri tetiklediğini tespit ederek, her farklı duygu için vücudun topografik haritasını çıkardı.


Zihin Beden İlişkisi
Bilim adamlarının yeni hedefleri arasında zihinsel ve fizikler durumlar arasındaki köprüleri keşfetmek ve tedavi amaçlı kullanmayı öğrenmek de var. Yapılan bir araştırma, ABD”deki yetişkin nüfusun neredeyse yarısının beden ve zihni buluşturan yöntemlerle ilgilendiğini gösteriyor. Bunlar arasında yoga, derin nefes egzersizi uygulamaları, ileri kas esnetme teknikleri, hipnoz, düşleri yönlendirme teknikleri, bir de bedenle zihnin en etkili bağlantı şekli olan dini inanç ve dualar var. Hepsi temelde stresle savaşıyor. Çünkü stres günümüzde neredeyse öldürücü. Bunun yanısıra duygular da enerji bedene etki ediyor…

Duyguların enerji bedene etkileri
Coşkunun kalp ile bağlantılı bir duygu olduğunu bilmeyen yoktur. Coşku duygusunun tam tersi duygular kalp ve akciğer fonksiyonlarını etkileyebilir. Kalp sorunlarının olası zihinsel nedenleri arasında, çoğunlukla sevgi alış verişinin engellenilmesi, kalbin endişe keder gibi duygularla yorulması gibi etkenler yer alır. Coşku duygusu negatif iken, zihinsel dağınıklık oluşur.

Kelebekleri Özgürleştirmek - Kendimizi Affetmek



Bilinçaltımız varoluşumuzdan bu yana hatıralarla doludur bizleri üzüp acıtanda hatıralarımıza yüklediğimiz -öfke, suçluluk, yargı-duygularımızdır.  Hatıralarımız her tetiklendiğinde bize acı veren bu duyguları tekrar tekrar deneyimleriz.

Çocukluğumuzda yaşadığımız travmaların tüm hayatımız üzerinde nasıl etkili olduğuna örnek yapmış olduğum bir bireysel danışmanlık çalışma özetini danışanın iznini alarak paylaşmak istiyorum.
Danışan 26 yaşlarında bekar meslek sahibi bir hanımdı. Hayatında birçok insanın elde edemediği başarıları elde etse de içinde onu rahatsız eden bir şey vardı. Kendini bulunduğu yere ait hissedemiyordu. Hep bırakıp gidecekmiş hissi vardı. İçindeki bir his ona gitmesi gerektiğini söylüyordu. Bu ruh halinde olduğu içinde şu anki mevcut durumdan yaşamdan zevk alamıyordu.
Üniversitedeyken erasmus kapsamında yurtdışına çıkmış orada kaldığı sürece kendini rahat hissetmişti. Oraya takılı kalmış sürekli yurtdışına çıkıp gezmek istiyordu ama sonunda ne olabileceği konusunda bir fikri yoktu.
Bu bırakıp gitme duygusunu hayatının bir çok alanında yaşıyordu. Yaptığı şeylerden zevk almıyor. Nasıl olsan ben buradan ayrılacağım diyerek insanlarla samimi ve sıcak ilişkiler kurmuyor, insanlardan kaçıyordu.  Konuşurken onların konuşmasını basit görüp içten içe onları aşağılıyordu. İçerisinde bir şeyler vardı. Kendisi ile ilgili bir eksiklik duyduğu bir şey vardı onu rahatsız eden ama ne olduğundan emin değildi.

Hayattaki her şey yüzeyseldi. Aslında bu durum onun duyguları kapattığının göstergesiydi.
Sorgulama sırasında annesinin bazı davranışlarını fark etti. Annesi ona sürekli telkinlerde bulunuyordu. Daima kontrollü olmasını ve dikkatli olmasını söylüyordu. Bir şeylerini paylaşsa da kardeşiyle de mesafeliydi.
Ona şunu sordum birisi ile konuşurken odağın nerede? Kendinde mi, karşındaki kişide mi? Kardeşi ile konuşurken hep kendisinden bahsettiği fark etti. Hep kendisini ve erkek arkadaşını anlatığı için bir süre sonra karşısındaki insanın sıkılması doğaldı.
Bütün bu anlattıkları kendi yaşantımdan bana tanıdık geliyordu. Uzun zaman kendi geçmişimi olduğum gibi kabullenemediğim ve kendime olan bakış açım nedeniyle insanlarla ilişkim duygudan yoksun mekaniksel ve yüzeyseldi.

Bilinçaltı Yüklerini Bırakma - Bağ Kesme Çalışması


Bu çalışmayı yaparken çözülmeler yaşayabilirsin. Sarıldığında bazen birden bir duygu boşalması yaşayabilir, ağlayabilirsin. Bırak hislerin olduğu gibi aksın sen süreci yönetmeye çalışma bırak kontrolü. Varlığının çatışmaları çözülsün.


Geçmişinden, çevrendeki insanlardan, annenden, babandan, sevdiklerinden, çatışma yaşadığın kişilerden yaşadığın alandaki herkesten ve her olay ve durumdan aldığın bilinçaltı kalıpların varlığında ve dış dünyanda çatışmaya sebep oluyor. Varlığının sonsuzluğu bu sınırlı kalıplarınla çatışıyor doğal olarak. Bu çatışma dış dünyanda da çatışma ile problemlerle karşılaşmana neden oluyor. Bu uygulamada bu yüklerin her birini tek tek bırakacak özgürleşeceğiz.
Rahat olacağın bir yerde rahat bir pozisyonda otur. Gözlerini yavaşça kapat. Ağır ağır ve derin nefesler al. Üç derin nefes alışverişinden sonra hayatında en fazla çatışma yaşadığın kişiyi gözünün önüne getir. Bu kişi bir arkadaşın olabilir, tanıdığın olabilir, bir akraban olabilir. Şu an hayatında olabilir, ya da geçmişte hayatında olmuş bir kişi olabilir. Hatta şu anda hayatta olmayan biri de olabilir. En fazla çatışma yaşadığın kişiden başla. Her seferinde bir kişi ile çalışacaksın.
Gözlerin kapalı, derin ve ağır nefesler alıyorsun. İlk önce çalışma yapacağın kişinin karşında olduğunu gör. Şu anda o kişi karşında. İmgesel olarak göremesen de yalnızca karşında olduğunu hisset. Şu anda o karşında duruyor. Ne hissediyorsun. Daha önce yaşadığınız o çatışmadan dolayı ona kızgın olabilirsin, ya da sen bir şey yaptın, bunun suçluluğunu taşıyor da olabilirsin. O kişiden korkuyor olabilirsin hatta nefret ediyor olabilirsin. Ama bil ki bunu sen hissediyorsun. O sadece içindeki kızgınlığın, korkunun açığa çıkması, dışarıdaki yansıması. O sensin. Kendi içindeki, bilincindeki çatışan yönlerini görüyorsun. O sana onu gösterdi. Seni sana gösteren bir aynan, yüzün o. Senin iç dünyanın ayna görüntüsü. İçindeki bu çatışmayı durdurmazsan, hayatında farklı farklı görünüşlerle ayni sorunu yaşayacaksın. İsimler değişecek belki, sahneler değişecek. Ama aynı şeyleri tekrar tekrar yaşayacaksın eğer içinde o çatışan yönünü bırakmazsan.
Şimdi, ona hissettiğin şeyler ne olursa olsun onun gözlerinin içine bak. Ama yalnızca sevgiyle. Çünkü o sensin, senin yüzün. Sevgiyle gözlerinin içine baktıktan sonra ona söyleyeceğin iki cümle çok önemli. Bu seni onun varlığıyla ve evrenle birleştiren iki cümle. Evrenden, her şeyden kendini ayırdığın, büyük resmi göremediğin için yaşadın bunları. İki cümle.
TEŞEKKÜR EDİYORUM.
SENİ SEVİYORUM.