Suçluluk Duygusundan Kurtulun


 Hepimizin hayatlarımızın bir noktasında derinden hissettiği bir duygu: Suçluluk duygusu. Birşey yapmak istediniz ama bu duygu sizi engelledi, ya da yapmak istemediğiniz birşeyi bu duygu yüzünden yaptınız. Bu söylediklerimiz size uzak değilse, lütfen okumaya devam edin…
Tahmin edebileceğinizden çok daha fazla insan suçluluk duygusu ile hayatlarını sürdürüyor. Esasında bu, öfke, korku ya da hüzün gibi normal bir duygu da sayılmaz. Suçluluk duygusu, öğrenilmiş bir tepkidir. Suçluluk, yaptığımız ya da olduğumuz birşeyle ilgili olarak sahip olduğumuz olumsuz bir duygudur. Bu duygunun kendimizle alakalı olduğunu sanarız ancak temelinde suçluluk duygusu birisini memnun etmemek, birisini hayal kırıklığına uğratmak ya da birisine belli bir şekilde davranmış olmamakla ilişkilidir.

Nasıl Para Olunur Çalışma Kitabı - Garry M.Douglas



     Bu kitap, Access Consciousness®’ın kurucusu Gary M. Douglas’ın kanallık yoluyla elde ettiği bilgileri, sizlere parayla ilgili daha çok netlik ve kolaylık sağlamak için amaçlı sunduğu bir çalışma kitabıdır. 
      Çalışma yapılmış bir workshopun çözümlenmiş halidir.

    Para konusunda yeni bakış açılarına sahip olmak ve DAHA FAZLA paraya sahip olmak için basit adımlar! 
     Ya para sadece dünyayı değiştirmek için bir araç ise? 
     Ya sınırsız miktarda parayı alıp kabul etmeye gönüllü olsaydınız?
      Parayla ilgili bakış açılarınızla yüzleşmeye hazırmısınız?

Yaşamımın nasıl olması hoşuma gider?



Kısa bir süre için yaşamın her alanıyla ilgili algınıza gelenleri yazın... Yazarak çalışmanızı öneririm. Düzenli ve ayrıntılı olması gerekmiyor. Mükemmel anlatımlı olması da(!)... Size bir fikir vermesi yeterli...
Yaşamımın nasıl olması hoşuma gider?
Sorunun algınıza sunduğu enerjideki hafifliği izleyerek ilerleyin. Enerjide ağırlık hissettiğinizde muhtemelen başka insanların bakış açılarına göre bir gelecek yaratmaya çalışıyor olabilirsiniz. Sizin varlığınızla ilgisi olmadığı için, sizin gerçekliğinizde bir katkısı olmadığı için ağırlık oluşmuş olabilir. Dolayısıyla yazmakta olduğunuz cümleler daha sınırlandırılmış, makul bir çerçeveye hapsedilmeye çalışılmış olabilir. 
Herkesin bakış açısına uyan, makul bir gelecek yaratmak mı istiyorsunuz?
Yoksa sonsuz versiyonunuzdan seçimler yapmak mı istersiniz? 
Hangisi daha genişleten? 
Hangisi gerçek?

Değersizlik Duygusu'nu Aşmak


Birçok kişiyle üzerine eğilip yeniden yapılandırmalar yapmamızı gerektiren bir alan olmuştur bu.


Kendime soruyorum bazen, "ben bu duyguyu yaşıyor muyum?" ve "ne zaman?" "nasıl?" diye.

Açık konuşmak gerekirse pek belirgin bir cevap bulamıyorum. İşin tuhaf tarafı, çoğu zaman çok özel biri olduğumu bile düşünmüşümdür :) 
Çünkü gerçekte öyleyiz. Her birimiz eşsiz, güzel ve özel varlıklarız. Her birimizin yaşama sunduğu hediye bir diğerinden bambaşka. 


Bu varoluş niteliğini algılamaya geçebildiğinde insan, 'değersizlik duygusu' yok olmaya mahkum olan kan emici bir mahluk. Kusura bakmasın artık efendi eve döndü, istilacılar toz olabilirler şimdi. Onu yaşam alanımızı talan etmesi için biz davet etmiştik, çünkü başka bir oluş şekli bilmiyorduk. Şimdi artık uyanıyoruz ve kendimizin daha çok farkına varıyoruz, dolayısıyla suistimale izin vermemek, suistimal edilmeyi artık seçmemek de mümkün hale geliyor.



Yaşamı Ciddiye Almayı Bıraksak Nasıl Olur?


Yaşamı Ciddiye Almayı Bıraksak Nasıl Olur?
Bu bize neler kazandırır?

Öncelikle, Her kimden satın aldıysak bu bakış açısını içine bilinç ekleyerek gönderene iade ediyorum. Gönderene iade ediyorum... Gönderene iade ediyorum...

Ya yaşamın amacı sadece eğlenmekse? O zaman neleri farklı yapmayı seçerdiniz?

Bu dönem, gelişimlerini takip edip katkı olmayı seçtiğim iki öğrencim var. Onlarla ilk seanslara başladığımız dönemde inanılmaz sıkıcı bir ciddiyetle sınavlara hazırlanmaya çalışıyorlardı. Nerdeyse tüm öğrenciler gibi... Kimden, nerden öğreniyorlarsa böyle ağır başlı olmayı(!)

Çocuklara tekrar tekrar söylenenlere ya da söylediklerinize dönüp de bir bakıyor musunuz? "Bu sınavı kazanman için çok ciddi çalışman gerek" , "Yaşam çok zor, bir yerlere gelmek istiyorsan kendinden çok ödün vermelisin ve kendini zorlamalısın", "Boşuna çabalama kaçırdığın çok şey var, ne kadar uğraşsan yetişemezsin." , "Otur, çalış, çalış, çalış, çalış!" ...vs.

Hayatınızdaki "Duygusal Vampir" kim?



   Doktor olarak hastalarımda ilişkilerin, hayattaki en büyük “enerji emiciler” olduğunu gözlemledim. Bazı ilişkiler olumludur ve ruh halinizi olumlu etkilerler. Bazıları ise sizdeki iyimserlik ve huzur duygusunu yok ederler. Ben böyle sizi kurutan insanlara “duygusal vampirler” diyorum. 
Bu insanlar sadece fiziksel enerjinizi emmekten çok daha fazlasını yapıyorlar. Kötü niyetli olanları size kendinizi değersiz ve sevilemez hissettirebilir. Diğerleri size kendinizi kötü hissettirmek için küçük zararlar verebilirler. Örneğin, “ Birkaç kilo aldığını fark ettim, şekerim” ya da “Çok hassassın!” onların en sevdiği cümlelerdendir. Bir anda sizi güveninizi sarsacak, tehlikeli alanlara doğru sürüklerler.

  Enerjinizi korumak için duygusal vampirlerle savaşmak gerekir.

   Bir duygusal vampirle karşılaştığınıza dair işaretler:

• Göz kapaklarınız ağırlaşır ve şekerleme yapma ihtiyacı hissedersiniz.
• Ruh haliniz bir anda düşüşe geçer.
• Sizi rahatlatan, bol karbonatlı yiyecekler yemek istersiniz.
• Kendinizi endişeli, depresif ve olumsuz hissedersiniz.
• Kendinizi eleştirilmiş hissedersiniz.

Duygusal vampir çeşitleri

1. Narsist
   
     Sloganları “Önce ben”dir. Her şey onlar hakkındadır. Abartılmış bir kibirleri vardır, dikkat çekmeye bayılırlar ve beğenilmeye ihtiyaç duyarlar. Tehlikelidirler çünkü empatiden yoksundurlar ve koşulsuz sevme konusunda hiç iyi değillerdir. Eğer bir şeyleri onların istediği gibi yapmazsanız, cezalandırıcı ve soğuk olurlar.
    
      Kendinizi nasıl korursunuz?

    Beklentilerinizi gerçekçi tutun. Bu insanlar duygusal anlamda kısıtlı insanlardır. Böyle birine aşık olmamaya çalışın ya da onlardan koşulsuz sevgi beklemeyin. Hiç bir zaman sizin değeriniz onlara bağlıymış gibi düşünmeyin ve onlarla en saklı sırlarınızı paylaşmayın. Onlarla başarılı bir şekilde iletişim kurmak için, bir şeyin onların nasıl yararlı olacağını göstermelisiniz. Eğer zorunlu değilse bu can sıkıcı egosantrikle fazla muhatap olmamak en iyisidir, ama eğer ilişki kaçınılmazsa bu yaklaşım işe yarar.

En Derin Hipnozumuz - Değersizlik İnancı - Dr. Bülent Uran



Değersizlik Duygusu mu? Değersizlik İnancı mı? 

Değersizlik bir duygu değil bir inançtır. Bilinçaltına en derinlere yerleşmiş köklü bir inançtır. 

"Bu ayrıntının ne önemi var" diyebilirsiniz. Ha duygu, ha inanç. Çok önemi var. Duygular geçicidir. Üretilirler ve kullanılırlar. Ancak kullanılmayan ve ifade edilmeyen duygular birikir ve zamanla soruna yol açarlar. Ama birikmiş duyguları bile boşaltma ve bedenden akıtma olanağı vardır. Duygular bedende bir eylem karşılığı olarak üretilirler. Genellikle de riskli olarak algılanan olaylar karşısında üretilirler. Bilinçaltının bir olayı riskli kabul edebilmesi için bu olayın bilinçaltında yerleşmiş bir inancı tehdit etmesi gerekir. Yani değersizlik bir duygu olsa, bu duygunun üretilmesi için bir inancı tehdit edecek bir durumla karşılaşılmış olması gerekir. 

Hâlbuki esas olan tehdit altında olan durumun değersizlik inancı olması ve bu tehdidin farklı duygular üretmesidir. İnanç bilinçaltına artık kesin doğru olarak kabul edilen bir düşüncenin yerleşmesidir. Bilinçaltı yerleşmiş inancı sorgulamaz, sorgulayamaz. Peşinen doğru kabul eder ve bu inancı koruyacak şekilde program işletir. 

Mevcut bir inancı zorlayan her türlü durumda duygu üretir. Çocuk doğduğu andan itibaren karşılaştığı değişik deneyimlerin toplamı bilinçaltında değersizlik inancının yerleşmesine neden olur. Bu inanç yeni bir inanç üretir. Bu ikincil inanç "değersiz olduğumun anlaşılmaması gerekir" inancıdır. Çünkü anlaşılırsa risk vardır. Daha güçlü olanlar tarafından yok edilme riski vardır. Bilinçaltı bu nedenle savunma mekanizmaları üretir. İnancın sınırlarının zorlandığı her durumda da duygu üretir. Değersiz olduğunun fark edildiği şeklindeki her algı korku ve öfke üretir.

Geri Dönüşümler

    Kişisel gelişim çalışmalarına başladığım zamandan, Bireysel danışmanlık yaptığım ve sitemde yayınlanan yazılardan sonra bir çok kişinin bu bilgilerden faydalanıp hayatında değişimler yaşadığını gelen mesajlardan görmek güzel bir duygu. 
   Gelen bir kaç mesajı burada paylaşmak istiyorum.


   Çekim yasası her zaman çalışır. Yeterki siz net bir şekilde elde edebileceğinize ve onu taşıyabileceğinize inanarak isteyin.  
  Çalışmaları yaparken temel hedef kişilerin ne istediklerinin farkına varmaları ve istedikleri önündeki engellerin kaldırılmasıdır. 

Hislerin Farkında olmak ve Hipnozdan Çıkmak.



DUYGULAR SOMUTTUR  KAVRAMLAR SOYUTTUR
Duygular somuttur.
Somut demek beş duyumuzla algıladığımız  şey demektir.
Ya görürüz, ya duyarız, ya dokunuruz, ya da tadar veya koklarız.
Bu beş duyumuza hitap eden bir durum varsa bunu somut kabul ederiz. Sandalye somuttur.
Görürüz, dokunuruz, tadarız.
Başarı ise soyuttur. Görülmez, dokunulmaz, koklanmaz. Bir kavramdır.
Düşünce de soyuttur. Görülmez, dokunulmaz, duyulmaz. Sadece varmış gibi gelir.
Ama elektrik somuttur. Görülmez ama dokunulur.
Aynı şekilde hisler de somuttur. Bedende içsel bir dokunma duygusu şeklinde hissedilir. Ama görülmez, duyulmaz, tadılmaz. Çünkü bunlarda zaten birer histir. Yani beden bir duyguyu bir his şekline çevirme gücüne sahiptir.

Bilinçaltı yaşanılan bir olayla, o olayı yaşadığımız anda, yaşadığımız duyguyla arasında bir ilişki kurar. Ama bu kurulan ilişkide hangisi hangisinden önce gelir, bilemez. Tüm ilişkiyi birlikte paketler. Bunu paketleyip saklar,  ya da saklamaz.
Bilinçaltı bir ilişki yumağını paketleyip saklıyorsa korunma açısından bu bilgiyi saklaması gerektiğine inanıyor demektir. Yani risk varsa saklar. Ya da emniyet ve güvende hissetmesi gerektiği zaman kullanmak üzere de saklar.
Küçük çocuk kapıyı hızla vurur. Annesi kızar ve tesadüf o anda deprem olur (çocuk ilk kez bir deprem deneyimlemektedir). Herkes korkar, bir yerlere saklanır. Bu korku esnasında bilinçaltı tüm ilişkiyi birlikte paketleyip saklar. Bilinçaltına göre depremi yaratan kapıyı hızlı çarpmaktır. Bu konuda ek bir bilgi almazsa artık buna inanır ve çocuk kapı çarpmasından çok korkmaya başlar. Eğer anne kızdığı anda çocuğun kulağını hızla çekmişse ve kulağı çok acımışsa ilişki paketine bu acı da dahil olur.
Herhangi bir titreşim anında çocuğun (ya da büyüğün) kulağı sızlar. Vapura biner vapur tam kalkarken titreşim yapar kişinin kulağı sızlar. Bir türlü ilişkiyi kuramaz. Kulak doktoruna falan gider. İlaçlar içer ama derdi bir türlü geçmez.

Duygusal Acı Tablosu - Deneyimlerimizi Şekillendiren Düşünce Kalıpları




************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN


***********************************************

Kelebekleri özgürleştirmek- Cinsiyetini Kabul Etmek



Bir danışanımla yapmış olduğum bireysel danışmanlık çalışmasının devamını paylaşmak istiyorum. İki seans yoğun bir şekilde sevgi açlığı üzerinde çalışma yaptığım danışmanımla üçüncü seansta diğer iki seans gibi etkiliydi.
Konuşmaya geçen haftanın kritiğini yaparak başladık. Geçen hafta çok iyi geçmişti. Çalışmalar onu rahatlatmıştı. Birkaç kez zihni onu test etmeye çalışsada zihnini susturma tekniğini kullanarak rutini değiştirmişti. Ancak yinde içinde bir sıkıntı vardı. Eşi pişman olmuş ve af dilemişti. Oda onu affetmişti. Ama daha sonra yeniden bu işi yaparsa ne olacaktı. Yeniden bunalıma düşermiydi.
Aslında bahsettiği konu ilk haftaki konuydu sevgi açlığına öncelik verdiğimiz için sıra yeni ona gelmişti. Bu beklentide, bu durumda bir zayıflık güçsüzlük hissi vardı. Başka bir kadının eşinin yeniden aklına çelebileceğini düşünüyordu. Bu durum kendisini diğer kadınlara karşı eksik ve yetersiz bulmasından kaynaklanan özgüven sorunuydu. Bu durumu kendisinin fark etmesi gerekiyorduki bu düşünceyi değiştirebilsin.
Yeniden düşünceleri sorgulamaya başladık. Kendisine şunu sordum; “Sence eşin neden başka kadınlara bakma ihtiyacı hisseder?”
“Ben yeterince güzel değilim” dedi.
“Sana kendinin güzel olmadığını düşündüren şey ne?” dedim.
Cevap kilosunun olduğunu söyledi. 1.60 boylarında 75 kilo bir bayandı. Bence sence hangi kiloda olursan kendini güzel hissedersin dedim. Oda 65 dedi. O kiloda olursa eşinin onu beğeneceğini ve güzel olduğunu söyleyeceğini düşündüğünü belirtti. Eşi ona hiç güzelsin demiyordu. Hızlı bir yönlendirme yaptım. Şu anda 65 kilo olduğunu bir giyim mağazasına gitmesini ve istediği kıyafetleri giyip eşinin karşısına çıkmasını istedim. Dediklerimi uyguladıktan sonra eşi tarafından ona söylenmesini beklediği cümleyi eşinin ona söylediğini imgelemesini istedim.Eşi ona güzelsin diyordu. Devamında ne hissettiğini sordum. Cevap hiçbir şeydi. Eşinin söylediği sözün bir anlamı yoktu. Ona şunu sordum 75 kilodaki senle 65 kilodaki sen arasında ne fark var dedim. Fiziken bir zayıflama olmasına rağmen içinde herhangi bir fark yoktu. İçindeki mevcut rahatsızlık devam ediyordu. Yıllarca beklediği onay eşinden gelmişti ancak o onay ona kendini güzel hissetmesini sağlayamamıştı.

Çekim Yasası Nasıl Çalışır -5- Şükretmek



Şükretmek

İsteklerimizin bize daha hızlı gelmesini sağlayan bir şeyde şükretmektir. Şükretmek sahip olduklarımız için onları bize verene minnet duymak saygımızı göstermektir.
Şükretmek, verilen her türlü nimetten ötürü, dille ve kalple Allah'a olan minnet ve teşekkürünü ifade etmektir.
Yaradan kitabında bu konuya birçok ayette yer vermiştir.

Öyleyse Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O'na kulluk ediyorsanız Allah'ın nimetine şükredin. (Nahl Suresi, 114)

Yaratan bizi bu dünyaya gönderdikten sonra rızkımı o vermektedir.

Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. (Hud Suresi, 114)

“De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti.” (Enam Suresi, 151)

Birisi bize bir şey verdiğinde ona teşekkür ediyoruz. Birisinden bir şey almak istediğimizde ona önce iltifat ederek onun gönlünü almak hoş etmek isteriz. Bütün bunları daha fazlasını almak için yaparız ya da devamını almak için yaparız.
İşin ilginci ise esas sahibini hiç dikkate almıyoruz. Bu dünyadaki her şeyin sahibi bizi yaratandır. Biz ne kullanıyorsak ne yiyip içiyorsak gerçek sahibi yaratandır. Bize verilmesine izin veren yine yaratandır.
Biz hiçbir şeyimiz olmadan bu dünyaya geliyoruz. Ve yaratanın bize biçtiği vakite kadar yaşıyoruz. Yaşamak için ise yiyeceğe ihtiyacımız var ve yaratan bize bunu biçtiği vadeye kadar karşılıksız sağlıyor. Beklediği şey ise sadece ona şükretmek.

Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)

... Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (Fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler. (Yunus Suresi, 60)

Çekim Yasası Nasıl Çalışır-4- Serbest Bırakın ve Yaratatıcı Adımlar Atın


5. Serbest Bırakın ve Yaratıcı Adımlar Atın.

Mutluluğa giden yolun ilk adımı neyi kontrol edeceğimizi neyi akışa bırakacağımıza karar vermektir. Yaşamda akışa bırakılması gereken pek çok şeyi kontrol etmeye çalışıp gerekesiz yere endişeleniyoruz ve düzeltilmesi gereken pek çok şeyide akışına bırakıp sonradan da hiçbir şey yapmadık diye pişman oluyoruz. 

Şimdiye kadar yapmış olduğunuz çalışmalarla tohumu ektiniz, suladınız, etrafındaki yabani otları temizlediniz, fidan haline getirdiniz ve meyve vermeye başladı. Sıra geldi meyvesini almaya. Ancak burada yapılması gereken bir şey daha var. Meyvenin olgunlaşması için bir süre, güneşe maruz kalması gerekmektedir. Eğer güneşe maruz kalmazsa hiçbir zaman sizin istediğiniz tadı vermeyecektir. Domates gerçekten domates olacaksa o güneşte yanacaktır. Bundan sonraki konu ise her şeyin sahibi olanın takdirine kalmıştır. Ve siz o domatesin güneşin altında kızarıp olgunlaşacağını bilirsiniz. Doğada sistem böyle çalışır.

Normal insan hayatı da aslında böyle çalışır. İstemek konusunda bahsetmiştim verecek olan her şeyin sahibi rabbimizdir. Rabbimizin rahmeti ve bereketi sonsuzdur. Dilediğine dilediği kadar verir. Hiçbir şey imkânsız değildir. Sadece ol demesi yeterlidir. Ancak nasıl vereceğini ancak o bilir. Bize düşen iş bizim yapmamız gerekenleri yapmak gerisini yaratana bırakmaktır. Bizi yaratana güvenmektir.


Buradaki ince çizgi atılacak adımların hangilerinin bize ait hangilerinin yaratana ait olduğunu bilmektir. İstemek arzu etmek bunlardan arınmak, imgelemek bize aitken onun verilmesi yaratana aittir. Yaratan bizim isteğimizi bizim aklımızın almayacağı yollardan bize gönderir. Çünkü onun rahmeti sonsuz ve sınırsızdır.

Çekim Yasası Nasıl Çalışır-3- Arınmak ve İmgelemek


3. Kısıtlayıcı İnançlardan Kurtulmak (Arınmak)

Bu aşama çekimyasası çalışmalarının kilit noktasını oluşturmaktadır. Önceki yazılarımda belirtmiştim bilinçaltı kayıtlarımızdan ve inançlarımızdan bahsetmiştim. Ve bunların 0-6 yaş aralığında oluştuğunu söylemiştim.

Bilinçaltımızdaki olumsuz ve kısıtlayıcı kayıtlar bizim hedeflerimize ulaşmamızda en büyük engellerimizdir. Bir yer ulaşmak istiyorsunuz ve o yol üzerinde onlarca kaya, taş ve engel var. Hedefe ulaşmak için o engelleri yolunuzdan çekmek durumundasınız. Eğer o engelleri yolunuzdan çekemezseniz enerjinizin çok büyük kısmını o engellerle mücadele içerisinde geçirirsiniz. Ve birde fiziki olarak yeterli güce sahip değilseniz doğal olarak hedefe ulaşacak enerjiniz kalmaz. O engelleri aşmaya çalışırken yaralanıp beden sağlığınızı kaybedeceğiniz için hedefe ulaşsanız da tadına varacak enerjiniz kalmayacaktır. 
Olumsuz bilinçaltı kayıtları da aynen böyledir. Bizim isteklerimiz önündeki en büyük engellerdir. Bilinçaltı çok az enerji ile sonuca gitmek ister. Sonunda alacağı ödül harcayacağı enerjiden çok fazlaysa ya da ödülü elde ettiğinde kendine haz vermiyorsa, ödülü elde etmek ona coşku vermiyorsa çaba sarf etmez.
Ödülün bizim için uygun olup olmadığı bilinçaltındaki inançlarımıza göre değişir.

İnanç nedir?

İnanç doğruluğuna kayıtsız şartsız inanılan şeydir.
Dikkat edin inançlar gerçek değildir. Doğru olduğuna inanılan şeydir.
İnanmaktan gelir. Yani soyut bir kavramdır. Ve zamana, yaşanılan ortama ve kişiye doğru değişir. Aslında dünyada hiçbir şey aynı kalmaz sürekli değişir. Ancak sorun şu ki birilerinin inandıklarının yanlış olduğuna ikna etmek ona yeni bir düşünce yüklemekten çok zordur.
 
İnsan yanlış olduğunu bilse de inandığı şeye tutunur. Çünkü onu bırakırsa kendinin aptal duruma düşeceğini düşünür. Yıllarca yanlış bir şeyin peşinde koşmuş olmak bir insan için kabul edilemez bir durumdur. 

İnançlar, bilinçaltının bizi korumak için kullandığı şeylerdir. Bilinçaltında sadece inançlar vardır. Bilinçaltında olumlu yada olumsuz diye tasnif edilen bir şey yoktur. Olumlu ya da olumsuzu biz tanımlarız.

Çekim Yasası Nasıl Çalışır-2- Bilinçli Olarak Çekim Yasasını Çalıştırmak.



Dileyin verilecektir. Arayın bulacaksınız,
Kapıyı çalın açılacaktır, Çünkü dileyen alır,
Arayan bulur Ve kapı sadece çalana açılır...
                                                     İncil-Matta-7

Bir önceki yazımda, çekim yasasının çalışması ve bilinçsiz çekim hakkında genel bilgileri verdikten sonra sıra geldi esas konuya; “Bilinçli olarak çekim yasasını nasıl kullanabiliriz?” “İstediklerimizi hayatımıza nasıl çekebiliriz?”
Hazır mısınız?
O zaman başlayalım. Altı yıllık tecrübelerimle birlikte size beş adımda bunun nasıl yapılacağını anlatacağım. 

1.    Neyi istemediğinizi bilin.
2.   Bir amaç belirleyin: “Ne istiyorsunuz?”
3.   Kısıtlayıcı inançlardan kurtulun : “Arının”
4.   İmgeleyin ve Netleşin
5.   Serbest Bırakın ve Yaratıcı Adımlar atın.

Evet adım adım nasıl yapacağınızı öğrenmeye hazır mısınız? O zaman başlayalım.
1. Neyi istemediğinizi bilin.
  İnsanlara ne istediklerini sorduğumda cevap veremezlerken “Ne istemediklerini” sorduğumda kesinlikle birçok konu anlatırlar.
Aslında doğal bir durum. Çünkü aynısını bende yaşadım. Hipnoz eğitiminde ilk günlerdeki bilgi açlığıyla Ufuk beye sorular sorarken, ikinci yada ikinci gün can alıcı soruyu sordu: “Ne istiyorsun?” Soruyu sorduğu anda ben apışıp kaldım. Evet, bir şeyler istiyordum ama hiçbir zaman gerçek anlamda ne istiyorum konusunda hiç detaylı düşünmemiştim. Ve bir cevap veremedim.
Kainatta her şey zıddıyla vardır. Siyahı bilmezsen beyazı tanımlayamazsın, boşu bilmezsen doluyu tanımlayamazsın, geceyi bilmezsen gündüzü tanımlayamazsın. Yaradan göndermiş olduğu kitabında misalleri hep bu şekilde verir.