Online Para Blokajları Çözme Atölyesi




Bir milyon dolarınızın veya elli sentinizin olması fark etmez, para sorunları herkes için zor meseledirler.”
                                                                                            Gary Douglas







Yeterince para kazanamıyor musunuz?

Borç içerisinde misiniz?

Ya da çok kazanıyorsunuz ancak kazandıkça daha mı fazla harcıyorsunuz?

Kazandığınız para geldiğinden çok daha hızlı bir şekilde sizi terk mi ediyor? Paranızın bolluğu bereketi mi yok?

Belki de neredeyse 12 saat çalışıyorsunuz yine de istediğiniz miktarda para kazanamıyor musunuz?

Kader Değil Almış Olduğumuz Kararların Sonucu



Yaşamın matematiği basittir:
Düşündüklerimiz ve inandıklarımızla yaratır, yaşamımızda olmasına izin verdiklerimiz ve alıp kabul ettiklerinizle yaşarız.

Geçenlerde bir video paylaşımı dikkatimi çekti. Videoda kişi kişisel gelişimciye bir soru soruyordu. “Yaptığınız çalışmalarla insanların yaşamlarındaki blokajları kaldırıp onları refaha ulaşmalarına ve istedikleri kişilerle evlilik yapmalarını sağladığınızı belirtiyorsunuz. Ya kader bunun neresinde? İnsanın kaderinde zenginlik yoksa evlenmek yoksa bu nasıl olacak?” diye bir soru sordu.

O soruyu duyduğumda, içimden bir ses “ilginç bakış açısı, onlar kader değil ki geçmişimizde almış olduğumuz kararların ve seçimlerimizin sonucu oluşan durumlar.“ dedi.

Birçok insanın yaşamındaki olaylara bakış açısı bu kişiye benzer durumdadır. Farkında olmadıkları şeyse sahip oldukları bakış açılarının içinde oldukları durumu yarattığıdır.

Geçmişte kendimize bir kimlik oluştururken içine doğduğumuz, aile, çevre ve kültürdeki tanımlamalara bakarak “kim olduğumuz, kim olmadığımız, neleri yapıp neleri yapamayacağımız, neleri olup neleri olmayacağımız, nelere sahip olup nelere sahip olamayacağımız, neleri hak edip neleri hak edemeyeceğimiz, nelere layık olup nelere layık olmadığımız” gibi birçok karar alırız. Ve yaşantımız boyunca da bu kararları referans alarak yaşamaya çalışırız.

Online Yaşamı Kolaylaştırmak Atölye Çalışması

BAL YAPMAYAN ARI'DAN BAL YAPAN ARI'YA DÖNÜŞMEK İSTERMİSİNİZ?

  Hayat bize her şeyi sunar.
Bizim ondan alabileceğimiz kabımızın büyüklüğü kadardır.
Kabımızın büyüklüğünü ise bizim neyi ne kadar alıp kabul etmeye istekli ve gönüllü olmamız belirler. 



Hayatınızda hep aynı sorunları mı yaşıyorsunuz?
Hayatınızda sürekli aynı şeylere mi takılıyorsunuz?
İstediğiniz şeyleri, istediğiniz bolluk ve bereketi, istediğiniz kişiyi hayatınıza çekmekte zorlanıyor musunuz?

Hayatın zor olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Yaşamında yolunda gitmeyen şeyler nedeniyle birçok kitap okuyup birçok çalışmaya katılıp yaşamında istediği atılımı yapamayanlardan mısınız?
Yaşamında bir şeyler değiştirmek isteyen ancak nereden başlayacağını bilemeyenlerden misiniz?
 Elinizde en iyi aletlere sahip olsanız dahi o aletleri nasıl ve nerede kullanacağınızı bilmiyorsanız o aletlerden istediğiniz verimi alamazsınız. Doğru noktalara doğru şekilde operasyon yaparak yaşamınızın gidişatını değiştirmek ister misiniz?

Yaratım Gücümüze Sahip Çıkmak


Yaşamınızda sizinle alakası olmayan neleri yaşamınızla bağlantılı ve ilgili yapıp sonrasında onların sizi kontrol etmelerine izin veriyorsunuz?

Bir şeyi yaşamımızla ilgili veya bağlantılı yapmak o şeye yaşamımız içerisinde önemli bir konum sağlayıp yaşamımızda olan şeylerle ilgili ona anlam yüklemektir.

Eğer bu bağlantılamayı farkındalık içerisinde yapıp yaşamımızın merkezine kendimizi koyup o şeye bir araç gözüyle bakarak yapıyorsak yaşamımızın kontrolü bizdedir. Ama bağlantılamayı o şeyi yaşamımızda kendimizden önemli ve değerli yaparak yapıyorsak kontrol o şeye geçer.

Dün birisi bana dolunayla ilgili etkilenip etkilenmediğini sordu. Bende ona, “Dolunay benim gündemimde değil. Onu yaşamımla ilgili ve bağlantılı yapmayı seçmiyorum.” dedim.

“Anlamadım” dedi.

Bende, ”Yaşamı yaratan sahip olduğu düşüncelerle insan zihnidir. Yaşamın ana yaratıcı kaynağı benim düşüncelerim ve zihnimken yaşamımda olan şeyleri neden dışarıdaki bir şeye atfedip kendi gücümü kendim dışında bir şeye veriyim ki?”

Aklımızı Bilinçli Kullanmak





Yaşamımızda yaptığımız davranış biçimlerinden biriside etrafımızdaki kişilere ve düşüncelere aşırı önem verip onları kendimizden daha büyük ve önemli yapmaya çalışmaktır. Bunu yaptığımızda yaşamımızdaki kontrolü onlara veririz. Bu aslında kendimizi geçersiz kılmaktır.

Benim bakış açıma göre; “Soyut âlemle ilgili her türlü bilgi insan zihninin ürünü, yaratımı, uydurması, anlamlandırması ve yorumlanmasıdır.”


Her insan uygun koşulları yaratarak yeterince kendi içerisine dönerse bazı enerjisel durumları deneyimlerler. Bu durumu sordukları bir sorunun cevabı veya bulmak istedikleri bir şeyle ilgili bir bilgi olarak bağlantılandırabilir veya anlamlandırabilir.

Devamında o deneyimlediklerini sahip olduğu bilgi birikimlerini referans alarak diğer insanlara aktarma işlemine geçer. Yani hissetmiş olduğu enerjisel boyutu bir forma ve yapıya sokup üzerine bir elbise giydirerek görünür ve anlaşılır kılamaya çalışır. Bu bazen bir enerji tanımlaması, bu bazen bir varlık olarak gösterme, bu bazen bir mistik olaya atıf yapma vb. şeklinde olabilir.

Lütfen, Virüsü Rahat Bırakın, Fiziksel Dünyada Kalsın.



Virüs olayı ortaya çıktığından bu yana spritüal âlemdeki çalışmalar havada uçuşmaya başladı. Her gün bir yerde bir platformda virüsle ilgili enerji veya spritüal çalışmalar yapılıyor.
Benim ilginç bakış açıma göre bu çalışmalar ondan daha tehlikeli, neden mi?
Öncelikle fiziksel dünya ile soyut dünya ayırımını iyi yapmamız gerekiyor. Olayların temeline baktığımızda virüs fiziksel bir olgudur. Fiziksel olduğu için yok edilmesi için fiziksel tedbir gerekir.


Evet, oda bir enerjiden oluşmuştur. Enerji tarz çalışmaları ona etki eder mi? İnsan zihninin enerjiyi yönetme kabiliyeti nedeniyle edebilir.
Farkında olunması gereken, insan beyninin çalışması ve bağlantılama yeteneğinin oluşturacağı yaratımların onu yok etmeyip daha karmaşık ve daha da kalıcı hale getireceğidir.

Yaşamımızda istek ve arzularımızın kaynağı olarak neleri tanımlıyoruz?


 Dün birisi Anka enerjisi ile istek ve arzularımıza ulaşmayı anlatan bir youtube video linki göndermişti. Video ismini gördüğümde ilginç bir şey hissettim. Kendimde dahil bu alandaki birçok kişi hep bir şeyler elde etmek için bir şeyler olma peşinde koşturuyordu.
Bunu yaparken yaşamla ilgili ana şeyi kaçırdığımı fark ettim; “kendim olmayı” kaçırıyordum. Sürekli istek ve arzularımızı elde edebilmek için birilerinin bize kim olmasını öğretmesinin peşinde geziyor, o enerjiden bir diğer enerjiye koşuyor ve bu şekilde yaşamımızdaki eksikliklerin tamamlanmasını bekliyoruz.





Bunu bende yaptım. Farklı enerjileri öğrenerek yaşamımdaki bir şeyleri değiştirme peşinde dolaştım. Ama hep bir şey eksik kaldı. Ne zaman bu tarz şeylerin temelinin ne olduğunu anlayıp yaratımlarımın kaynağı olarak kendimi tanımladığımda yaşamımı farklı kılmaya başladım.

Access Bars’ı Etkin Kullanmak




Access Bars seansların yaratmış olduğu enerjik ve iyi hissetme hali çok güzel bir durum olmasına rağmen çoğunlukla kişinin psikolojik sorunlarının iyileşmesi için tek başına yeterli değildir.

Geçenlerde kişisel gelişim çalışmaları üzerinde sohbet ederken bir şey dikkatimi çekti. Konuştuğum kişi Access Bars’ın yaşamında dönüm noktası olduğunu ve yaşamına oldukça fazla katkı sağladığından bahsetti. Aynı zamanda ablasının da aynı kolaylaştırıcıdan seans almasına rağmen çalışmadan başarılı sonuç elde edemediği ve memnun olmadığını söyledi.





Bu aslında birçok kişinin kişisel gelişim çalışmalarında yaşadığı bir durumdur. Çalışmalar bazı kişilerde olumlu etki yaratırken bazı kişiler yerinde saymaya devam ederler. Başarısızlığı çalışma yapan kişiye atfederler.

 Aslında sonucu belirleyen şey, kolaylaştırıcının mucizevi enerjiye sahip olması değil kişilerin çalışmalar sonrasında adım atmaya, hareket etmeye ve sorumluluk almaya gönüllü olup olmamalarıdır. Kolaylaştırıcının ön yargısız orada bulunması ve kişiyi doğru yönlendirmesi etkiyi artırır.

Güzellik anlayışı evrensel midir?


Başka bir çağda doğmuş olsaydınız sizi güzel bulurlar mıydı? Çekicilik aslında sandığımızdan daha esnek ve sübjektif bir kavram.
Güzellik standartları zamanla değişir mi? Yoksa yüzyılları ve kültürleri aşarak evrensel kabul gören bazı özellikler var mıdır?
Güzelliğin dönemle ilgili olmamasını gerektiren bazı evrimsel nedenler bile vardır aslında. Belli biyolojik özellikler kişinin sağlıklı ve doğurgan olduğunu, yani çiftleşecek uygun bir eş olduğunu gösterir ve bunlar cinsel bakımdan çekici kılan özelliklerdir. Oysa biyologlar ve psikologlar ne kadar araştırdıysa da güzellik için tümüyle biyolojik bir neden bulunamadı.
Öğrendiğimiz güzellik anlayışı simetrik ve dengeli özellikleri tercih ettiğimiz sonucunu doğuruyor.
Bunun bilimsel bir temeli var: Çocuklukta geçirilen hastalıklar vücudun gelişimini etkiler ve bir tarafımızın diğerinden daha farklı gelişmesine yol açan bir “istikrarsızlık” yaratır. Bu nedenle yüzde hafif bir eğrilik fiziksel zayıflığın işareti olabilir ve sizin çocuklarınızın annesi ya da babası olma konusunda onları daha az çekici kılabilir.
Geçmiş araştırmalarda sadece küçük bir gruba farklı yüzlere not vermeleri istenmiş olduğu için alınan sonuçlar çok da güvenilir olmamıştır. Fakat Belçika’daki Antwerp Üniversitesi’nden Stefan Van Dongen bu araştırmaları bir araya toplayıp incelediğinde farklı bir sonuca varmıştı: Aslında yüzdeki simetri sağlıkla ilgili çok da bir şey söylemiyordu. 2014’te 5000 gence uygulanan üç boyutlu yüz taramaları ve sağlık kayıtları incelendiğinde en simetrik yüz hatlarına sahip olanların diğerlerine göre daha sağlıklı olduğunu gösteren bir veriye rastlanmamıştı.

Access Bars Uygulayıcı Eğitimi - ANKARA

     Yaşamdaki her şey enerjidir. İstediklerimizi elde etmek için o şeyle enerjimizin uyumlu olması gerekir. Ve en güzel enerji uyumu siz neşeli keyifli olduğunuzda ortaya çıkar.
      Enerjilerinizi değiştirmek, hayatınızı kolaylık neşe ve eğlenceli hale getirmek ister misiniz?

     Access'le tanışın. Ve göreceksiniz ki bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
     Hayatınıza katkı olabilmeniz için neler mümkün?




        



Bars Çalışması:
Başınızda işleyen ve yaşamınızın farklı yanlarına bağlı olan 32  nokta vardır. Bu “Bars” tekniğini uygularken, temas ettiğiniz tüm noktaları çağırıyoruz. Bu noktalar şimdiye dek herhangi bir şey hakkında sahip olmuş olduğunuz tüm düşüncelerin, fikirlerin, tutumların, kararların ve inançların elektromanyetik bileşenlerini depolar. Örneğin; önemli olduğunu düşündüğünüz, para ile ilgili sahip olduğunuz her düşünce, o düşüncenin enerjisi “para” adı verilen Bar’da saklanır. Şifa, beden, kontrol, farkındalık, yaratıcılık, güç, yaşlanma, cinsellik ve para için Barlar vardır; 
32 farklı bar vardır. Her Bar yaşamınızın o yanı veya alanına karşılık gelir. Bir bara dokunduğunuzda, yaşamınızın o alanında veya o yanında kilitli kalmış enerjiyi temizlemeye başlarsınız. Bir diğer bara dokunarak, yalnızca ilk Bar’dan gelen sorunları ele almazsınız, ayrıca o ikinci Bar’da depolanmış “sorunların temizliği"ne başlarsınız.

Yaşamınızı Nasıl Yaratıyorsunuz?



Tarih tekerrürden ibaret olduğu gibi yaşamda tekerrürden ibarettir. Yaşamımızda sürekli tekrar eden şeylerin bebekliğimizle veya çocukluğumuzla bir bağlantısı vardır.

Farkında olsak ta olmasak ta yaşamımızda sürekli tekrarlayan bir şeyler varsa orada geçmiş bir olayı referans alıp onun enerjisini çağırıyoruz demektir.

Neden ve sonuçtan işlediğimiz bir dünyada yaşıyoruz.  Bebekliğimizde veya çocukluğumuzda bir olay yaşarız. Bu travmatik bir olayda olabilir veya farklı bir şeyde ama bizi en çok etkileyen şey travmatik olanlardır. Olayın sonrasında bir duygu hissederiz. Duyguyu hissetmek aslında orada bir enerjisel elbise yaratmaktır.


Yani duygu bedenimizde bazı kaslarımızın sıkışmasını yaratarak bedenimizde bir his oluşturur. Yani bir olay oluyor devamında bir durum ortaya çıkıyor ve biz bu duruma hissel bir tepki veriyoruz. Bu bedenimize çapalanıyor. Ve bu durum bizim için öğrenilmiş bir enerji oluyor.

Bir daha ona benzer veya o durumu hatırlatan bir olayla karşılaştığımızda zihnimiz bilinçaltımızdaki bu çapaladığımız şeyi referans olarak alıyor. Ve hemen onun duygusunu ve enerjisini bize getiriyor. Ve bedenimizde o durumu otomatik yaratıyor. Aslında bedenimiz o durumun enerjisini giyiyor. O durumun enerjisi oluyor.

Önce bilinçaltımızdan o enerjinin referansı olan geçmişin bir yansımasını çağırıyoruz. Devamında ise geçmişteki davranışa karşı bir tepki verir gibi tepki vererek izdüşüm yaratıyoruz. 

İsteklerimizi Tok Satıcı Enerjisinden Yapmak



Yaşam zihnimizde yaşadığımız bir dünyadır. Yaptığımız, olduğumuz veya sahip olduğumuz her şeyin zihnimizde bir karşılığı vardır. Sonunda hissetmeyi planladığımız durumdur onun yaratacağı duygudur. O duyguya yüklediğimiz anlamdır.
İyi veya kötü, doğru veya yanlış hepsi iki kutuplu dünyanın duygusal yansımalarıdır.

Geçen gün birisi mesaj atmış. Gelecekte ilgili sahip olmak istediği şeylerle ilgili uzun bir liste hazırlamış ve göndermiş. Listedekileri okuduğumda bende titreşen duygu kişinin yoksunluk modunda olduğuydu. Dilenci gibi istemek olarak geldi.


“Bu nedir?” diye kendime sordum. İnsanlara yaşamdaki her şeyi olabilmenin, istediği her şeyi alabilmenin mümkün olduğunu söyleyen birisi olarak bu listeye niye bu anlamı verdiğimi düşündüm.

Orada algıladığım şey isteklerin yapıldığı alanda yoksunluk ve eksiklik enerjisi vardı. İstediklerinin birisi tarafından ona verileceğini bekliyordu. İstediği tarzda bir kişi yaşamına gelerek yıllarca eksikliğini hissettiği sevgiyi, değeri, takdiri, onurlandırmayı ve zenginliği verip onu muhteşem biri yapmasını ve ona muhteşem biri gibi davranmasını bekliyordu.

Melankoli de Olmanın Nesini Seviyoruz?



“Melankoli, hüzünlü olma mutluluğudur.”
                 Victor Hugo
Birçok insanın yaşamında kendini sabote etmek için kullandığı davranış biçimlerinden biriside melankolik takılmaktır.  Çoğunlukla da bu duruma ben duygusalım diyerek kılıf bulmaktır.
Melankoli, derin bir keder içinde hüzünlü, acı çeken, yalnız, umutsuz bir insanın içinde bulunduğu durumdur.
Melankolik kişi bir yandan yalnızlığı seçmekten hoşnutken bir yandan da insanların içinde olamayışının hüznünü duyar. İnsanlarla ilişkilerinde genellikle sorun vardır. Anlaşılamaması, mizacı gereği farkındalığı, sosyal olmayı, diğerleri gibi olmayı becerememeleri onu insanlardan uzaklaştırır.
Melankolik takılmanın altında çoğunlukla kurban olduğunu, haksızlığa uğramış olduğunu düşünmek yatar.
Çoğunlukla melankolik durumu yaratmayı sağlayan şey yaşanan olay sonrasında geçmişteki bir duygu durumunu çağırıp bugünkü halimiz üzerine enerjitik olarak yüklemektir.

Bu genellikle 0-7 yaş arasında yaşamış olduğumuz duygusal durumlara o zaman verdiğimiz anlam ve tepkilerin yansıması şeklinde olur.

Beklentileri Uyumsuzluklarına Hangi Anlamları Yüklüyoruz?



Yaşamımızda, bizi yaşam boyunca etkileyen şey kendimizle ilgi sahip olduğumuz kim olduğumuz, ne olduğumuz nasıl birisi olabileceğimiz, neyi yapabileceğimiz, neyi yapamayacağımızla ilgili tanımlama ve düşüncelerimizdir. 

Bu bilgiler çocukluğumuzda dış dünyadan alıp içselleştirdiğimiz bilgilerden oluşur.
Dış dünyadan beş duyu organımızla aldığımız bilgileri genelleme, silme ve çarpıtma olarak adlandırılan üç tane içsel filtreden geçiririz.


Bilgiler bu filtrelerden geçirildikten sonra kendi dünya modelimizin bir yansıması olan kelimelerle bizim için anlamlı bir hale gelir.

Genelleme, silme ve çarpıtma yapmak birçok alanda yaşamımızı kolaylaştırırken birçok alanda ise sınırlama yaratır.

Genelleme, az ve sınırlı verilere dayanarak iddiada bulunmaktır. Genelleme, öğrenmenin bir sonucudur. Genelleme; tek bir olay veya sınırlı olaylarla evrensel kural çıkartmaktır. Genellemeler, istisnalara imkan tanımadıkları için kişiyi ve düşünceleri sınırlar.

Silme, belirli cümlelere odaklanma ve bunların ön plana çıkarılması sonucu oluşur. Diğer ayrıntılar anlatımda önemsizleşir.

Kaos'un İçinden Çıkmak


Yaşamınızda "kaos" olarak tanımladığınız alana bir bakın. Önce onunla ilgili düşünceleri, duyguları, enerjisini algılayın... Gözünüzün önüne arapsaçı gibi tuhaf şekiller, üzerinize almak istemediğiniz renkler, alanınızda yükselen duvarlar belirebilir. 
Ortaya çıkan her şeyi yıkıp yaratımlarını iptal edelim mi; POC & POD





Kendinize şunu sorun: Yaşamımda "karışıklık ve sıkışıklık" yaratmakla ilgili neyi seviyorum?

Birçok insan bu soru karşısında karışıklık ya da sıkışıklık yaratmayı neden seviyim ki der. Yaşamınızda aynı şeyi sürekli yaratıyorsanız ondan bir kazancınız vardır. Şöyle düşünün; sevmediğiniz bir yemek var; sürekli gidip onu yer misiniz? Sevmediğiniz yemeği tekrar tekrar gidip yemezsiniz. Sevdiğiniz yemeği tercih edersiniz.

O zaman neden sizi rahatsız ettiğini düşündüğünüz karışık ve sıkışık durumu hayatınızda yaratmaya devam ediyorsunuz?

Çünkü onun sizin hayatınıza bir katkısı var. Karışık ve sıkışık ruh halinde olmanız sizi bir şeyleri yapmaktan veya bir şeyleri olmaktan kurtarıyor. Yapmak istemediğiniz bir şeyler için geçerli bir mazeret oluyor. Mevcut durumdan bir kazancınız var. Buna psikolojide ikincil kazanç deniyor.