Var olmanın gücü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kitap Tavsiyesi

Okumuş olduğum kitaplardan önemli gördüklerimden bir kısmını burda paylaşmak istiyorum.






http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=129800&sa=150317292



Pozitif Gücün Büyüsü

Pozitif Gücün Büyüsü
Louise L. Hay
KORİDOR YAYINCILIK
Dünyanın en çok okunan yazarlarından Louise L. Hay elinizdeki bu kitapla düşüncelerinizi, inançlarınızı ve duygularınızı pozitif yönde derinleştirerek içinizdeki duygularınızın çevrenize coşkuyla akmasına yardımcı olacaktır.
Pozitif düşünce gücünün büyüsünü, insanın kendini tanıyıp hayatla barışık kalmasını sağlayıp mucizeler yarattığını büyük bir keyifle okuyacaksınız.

Louise L. Hay, bir metafizik öğretmeni ve aynı zamanda birçok adlı kitapların da bulunduğu çok sayıda eserin yazarıdır. Çalışmaları 35 ülkede 29 farklı dile çevrilmiştir. 1981 yılında bir Zihin Bilimi temsilcisi olarak kariyerine başladığından beri, Louise kişisel gelişim ve içsel şifa için kendi yaratıcı güçlerini kullanmaları adına milyonlarca insana yardım etmiştir.


"Louise Hay, yazdıklarıyla bütün iyileşmenin başladığı yer olan ruhunuza sesleniyor. Bu kitaba bayıldım... Louise Hay’e de."

Dr. Wayne W. Dyer





http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=449818&sa=150316864



Bilinçaltının Gücü
Joseph Murphy
KORİDOR YAYINCILIK

DÜŞÜNCELERİNİZİ DEĞİŞTİRİRSENİZ KADERİNİZİ DE DEĞİŞTİRİRSİNİZ
Neden bir insan üzgünken diğeri mutludur?
Neden bir insan korkak ve endişeliyken diğeri inanç ve güven doludur?
Neden bir insan amansız olduğu söylenen bir hastalıktan kurtulurken diğeri iyileşemez?
Neden bir insanın güzel, lüks bir evi varken diğeri derme çatma bir yerde yaşamak zorundadır?
Neden bir insan tam bir başarı örneğiyken diğeri sefil haldedir?
Neden bir konuşmacı ilgi çekici ve son derece popülerken, diğeri sıradan ve sönüktür?
Neden bir insan işinde ya da mesleğinde bir dehayken, diğeri hayatı boyunca hiçbir şey yapmadan ya da başarmadan düşe kalka yürümeye çalışır?
Neden bu kadar fazla hoşgörülü ve ahlaklı insan zihnindeki ve bedenindeki olumsuzlukların acısını çekiyor?
Neden ahlaksız pek çok kişi başarılı, zengin ve sağlıklı olup bunun keyfini çıkarıyor?
Neden bir insan mutlu bir evlilik sürerken diğeri evliliğinde mutsuzluk ve hayal kırıklığı yaşıyor?
Bu soruların yanıtı, bilinç ve bilinçaltınızın işleyişinde gizli olabilir mi?
Kesinlikle evet.


Echart Tolle - Farkındalık


Siz düşünceleriniz değilsiniz: Siz düşüncelerinizin gerisindeki Mutlak Bilinçsiniz.
Düşünceler çoğu zaman negatif ve acı vericidir. Gelecekten beklentilerimiz vardır, gelecekten bazen korkarız. Şu anda bir şeylerden şikayet ederiz. Geçmişte yaptıklarımız bizi rahatsız eder. Tüm bu düşünceler egomuz tarafından üretilir fakat gerçek kimliğimiz egomuz değildir. Egonun ürettiği düşünceleri objektif bir şekilde gözlemleyip o düşünceler girdabına kapılmama çabası bizi ruhani hürriyete götüren ilk adımdır.
· Sadece şimdiki anın gerçekliği vardır.
· Şimdiki ana direnmeyin sadece kabul edin.
· Acılara bağımlı olmayın.
 Gerçeği arama, sadece görüşlerine sıkı sıkıya tutunmaktan vazgeç. Bu ne demektir? Kendinizi zihinle tanımlamaktan vazgeçin demektir. Bunu yaptığınızda zihnin ötesinde kalan gerçek kimliğiniz zaten kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Ego biçimseldir, ilişkide bulunduğunuz kişilerle sizin aranızda şekilsel farklılıklar bulur ve eşit değilsinizdir der. Sadece varlık boyutundayken eşit olursunuz ve ancak kendi içinizdeki biçimi olmayan boyuta ulaştığınız zaman ilişkinizde gerçek sevgiden söz edebilirsiniz. İçinizdeki varlık bir diğerinin içindeki kendini tanır. Sevgi, kendinizi başka birinde görmektir. O zaman karşınızdaki kişinin "başkalığı" sadece insan boyutundaki bir illüzyon olarak kendini gösterir.
Egodan kurtulmak için gereken tek şey, onun farkında olmaktır, çünkü farkındalık ve ego bir arada olamaz. Farkındalık, şimdiki anın içinde gizli olan güçtür. Ancak şimdide var olabilirsiniz, geçmişte ya da yarında değil.

Kaderini sev, belki seninki en iyisidir.......



Kaderini sev, belki seninki en iyisidir.......
Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
Güneş onu yakıp kavurur.
O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye."Ol" der Tanrı.
Güneş oluverir.Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.Bulut olmak ister. "Ol" der Tanrı. Bulut olur.Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur.

Rüzgar olmak ister bu kez. Ona da "Ol" der Tanrı.
Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
Herşey karşısında eğilir.Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.
Ordan esen burdan eser, kaya banamısın demez!
Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı...
Sırtında bir acı ile uyanır....
Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır...

Aldığımız nefes bir mucizedir

Aldığımız nefes bir mucizedir, verdiğimiz nefes bir mucizedir. Yaşadığımız her an nefes aldığımız her an bir mucizedir.


Aldığımız nefes bir mucizedir, verdiğimiz nefes bir mucizedir. Yaşadığımız her an nefes aldığımız her an bir mucizedir. Bunu söylediğiniz herkes evet, doğru der. Balıklar, kuşlar, böcekler hayatı sorgulamazlar, öfke duymazlar, yargılamazlar, hiç bir şeyi yok etmeyi düşünmezler, hatta evet düşünmedikleri için zihinlerine, yüreklerine başka fısıltılar dolmadığı için sen insan gibi hayata, dünyaya negatif bir etki bırakmazlar. Çöp üretmezler, kirletmezler, ihtiyacından çok almayı, sömürmeyi bilmezler… Onlar sadece yaşadıkları ana bakarlar. İnsan? Düzinelerce kitap devirir. Konuşur, düşünür (!) Tüm dinleri, ruhsal öğretileri altüst eder, toplantılara katılır, deneyimlerine anlam vermeye çalışır, televizyon izler, gazete okur, araştırır, inceler, binlerce ses…. zihin sürekli didikler, gıdıklar, yargılar, tartar, karşılaştırır, ölçer biçer, kullandığı yüzde bilmem kaçlık kapasiteyi az biraz doldurunca sınırsız kaynaktan bir damla öğrenince, hissedince nirvanaya ulaştım sanır içten içe. Kendisine söylenenleri, öğrendiklerini uygulamaya ve anlatmaya başlar. Hep olumlu olmaya çabalar, öyle algılamaya çalışır, tüm kitaplarda yazan o değil mi? Aslında en büyük tuzağa düşülmüştür. Olan şey hükmetmeye çalışmak, güç elde etmeye çalışmak, saygınlık hayranlık uyandırmaya çalışmak ve daha bunların pek çok yavrusudur. Bir gün bir şey olur ve gerçekten dürüstçe içine bakabiliyorsa dışarıdan gelen her şeyin yapıştırma olduğunu hiç bir şeyin onu değiştirmediğini sadece suyun üstünde akıntı olduğunu alt tabakanın hala aynı koyulukta, karanlıkta kaldığını görür. Ya da tam tersine bazı insan da; sorumsuzca, düşünmeden, aramadan, hissetmeden yaşamaya, sadece bir robot gibi gün doldurmaya, önce nafakasını çıkartmaya sonra kefen parasını biriktirmeye bakar yada nerede akşam orada sabah dünyanın nimetlerini sömürmeye çalışır gittiği yere kadar. Yine bir şeyler eksik, ya da fazla. Hani insan bok böceğinden daha üstündü? Peki yanlış olan nedir, insan? İçinde dürüst kalmış gerçek olan asıl İnsan sessiz çığlıklar atar. bir şey yanlış. ben buradayım, içinde Peki yanlış nerede? Neden sana ulaşamıyor gerçek anlamda ya da aslında sen neden duyamıyorsun? Aldığımız nefes bir mucizedir, verdiğimiz nefes bir mucizedir. Yaşadığımız her an nefes aldığımız her an bir mucizedir. Ama her an yaşadığı mucizenin gerçekten farkına varamaz insan. Sadece aldığı verdiği nefesin bile bir mucize olduğunu fark etmez. Şükretmez. Gerçek anlamda şükür? Aslında yaptığı asıl şeyin maddi yada manevi fark etmez; zihninin en ince kıvrımlarında nasıl daha çok alacağını öğrenmek olduğunu fark etmez ya da fark etmek istemez. Oysa insanın asıl doğası sevgi dir. Sevgiye giden yol ise vermek ve şükretmek ten geçer. Ama hiçbir şey istemeden, umut etmeden. Yeryüzüne sevgi titreşimleri vermediğiniz taktirde aldığınız her nefese ihanet ediyorsunuzdur. 


Sevgiyle kalın

Gül Bahçesi

Bir gezginin yolu günün birinde bir bahçeye düsmüs. O bahçede yalnizgül yetisirmis. Birbirinden narin ve zarif güller. O güller kadar zarif ve latif bir hatun kapi onünde duruyormus. GEZGIN hatuna hayranlik ve saygi ile yaklasip kendisini takdim etmis. Ve hatundan adini bagislamasini istemis.


HATUN: Bana SEVGI derler.
GEZGIN: Sevgi hatun burada yalniz mi oturuyorsunuz?
SEVGI: Hayir esimle beraber oturuyoruz. Ona iLIM derler. Su anda bahçede çalisiyor. Bikmaz yorulmaz bir kisidir, benden bile bikmadi:)
GEZGIN: Bahçeyi dolasmama izin var mi?
SEVGI: Hay hay...lütfen ayakkabilarinizi çikarin da SAYGI dedigimiz su mesleri giyiniz. Onlar öylece konusurken ilim çikagelmis. Bahçeyi birlikte dolasmaya baslamislar.
SEVGI önde ILIM ve GEZGIN arkada yürüyorlarmis. Her gülün bir adi varmis.
MUTLULUK, HOSGÖRÜ, SABIR, KANAAT, Adalet, IRADE, SEFKAT, MERHAMET, AKIL, HIKMET, KUDRET, SAMIMIYET, TEVAZU, FAZILET VE........
Bu kadar çesitte ve bu kadar yogunlukta güzellik bu kadar bakim ve özen, böylesine bir düzen karsisinda heyecanlanan ve hayrete düsen gezgin bahçivan ILIM efendiye sormus:
GEZGIN: Siz hangi gülün hangi isimde oldugunu bazen karistiriyor musunuz?
ILIM: Bazen sasirdigim oluyorsa da, SEVGI hemen yardimima kosuyor, bana dogru ismi hatirlatiyor.
GEZGIN: Güllerin erip eristigi bu topragin bir özelligi var mi?
iLIM: Özelligi olup olmadigini bilmiyorum.
Bu topragi bize VEFA adinda bir dostumuz getirir.
VEFA dostumuzun dedigine göre, örnegin; MERHAMETLI bir insan görünce, ondan olusan topragi bize getirir, biz de onu MERHAMET gülünün altina serpiveririz veya SEFKATLI bir insan görünce ondan olusan topragi bize getirir, biz de o topragi SEFKAT gülünün altina sereriz ve bu böyle devam edip gider.
GEZGIN: Güllere asi yapiliyor mu?
ILIM: Elbette, HAYAL gülüne GERÇEK'i asiladik; ÜMIT gülü olustu.
IMAN gülüne HIZMET'i asiladik; TESLIMIYET gülü olustu.
HIKMET gülüne AKIL 'i asiladik; IRADE gülü olustu.
Bu asilari sürekli yapmak zorundayiz.
Örnegin; o muhtesem ADALET gülüne KUDRET gülünü asilamazsak,
ADALET hemen sararıp soluyor. Aciz kaliyor. KUDRET gülüne ADALET'I
asilamazsak,
KUDRET gülünün topraginda ZULÜM böcekleri üreyiveriyor.
GEZGIN: Bu asilari siz mi yapiyorsunuz?
ILIM: Çelikleri ben hazirliyorum, ama asiyi koyup kovusturan esim
SEVGIdir.
O ILHAM kalemini eline alir, asilanacak varligin AKIL perdesini yumusak yumuşak aralar, böylece o varligin gönlüne ulasir, oraya asi çeligini bir güzel yerlestirir. Sonra da olusan bütün kader sicimi ile tatli tatli sarar. Bütün bu isleri, bu asamalari her seferinde ayni zevk ve heyecan içinde seyrederim. Sanki o anda Allah  yanimizdaymis gibi...
GEZGIN: Tercih ettiginiz güller var mi?
ILIM: Aslinda yok. Fakat esim SEVGI; HOSGÖRÜ için 'o benim beş duyumdur.' der.
SAMIMIYET için, 'o benim AhlakIMDIR' der.
TEVAZU için, 'o benim EDEBIM dir' der, ama ÜMIT'e fazlaca düskün galiba...
Zira ÜMIT için 'o benim kanimdir' der durur...
Bir kaç Gün sonra gezgin bir kasabaya varmis. Bir kahvehaneye girmis.
Burasi oldukça tenha imis. Kuytu bir kösede bir kisi oturuyor ve çay
içiyormus. Gezgin bu zata yaklasmis, yanina oturmus, kendisini takdim  etmis, adını bağışlamasını dilemis....
O zat demis ki: ADEM: Bana ADEM derler.
Gezgin basindan geçenleri; gül bahçesini, iki soylu bahçivani, konusmalari anlatmis. Adem dinlemis.
Sonunda demis ki: O bahçeye INSANLIGIN OLGUNLUK BAHÇESI derler,
insanligin kemal bahcesi de derler...

(Bana gore de adı HUZUR ebedii saddet bahcesi...)

İç Duygularımızı Gözlemlemek

    Kendinizi gözlemleyerek zihinsel – duygusal halinizi izlemeyi bir alışkanlık haline getirin.’’Ben şu anda huzurlu muyum? ’ sorusu kendinize sık sık sorabileceğiniz iyi bir sorudur. Ya da , ‘’ Şu anda içimde ne oluyor?'' diye  sorabilirsiniz. İçinizde ne olduğuyla, en azından dışarıda ne olduğuyla ilgilendiğiniz kadar ilgilenin. Eğer içinizi yoluna koyarsanız, dışarısıda yoluna girecektir.  Esas realite içinizde, ikincil realite dışınızdadır. Ama bu soruları hemen yanıtlamayın. Dikkatinizi içinize yöneltin. İçinize bir bakın.. Zihniniz ne tür düşünceler üretiyor. Ne hissediyorsunuz.  Dikkatinizi bedeninize yöneltin. Bedeninizde bir gerilim hissediyormusunuz?  Bir kez düşük düzeyde bir huzursuzluk, geri planda bir cızırtı bulunduğunu saptadığınızda , şimdiyi yadsıyarak, yaşamdan nasıl kaçtığınızı, ona  nasıl direndiğinizi ya da onu nasıl yadsıdığınızı görmeye çalışın. İnsanların şimdiki an’a  bilinçsizce direnmelerinin bir çok yolu vardır.  Size birkaç örnek vereceğim.

     Uygulamayla, sizin  kendinizi  gözlemleme, içsel halinizi izleme  gücünüz keskinleşecektir.

     Yaptığınız  şeyi yaptığınız için  içerliyor musunuz?  Bu sizin  işiniz olabilir, ya  da siz bir şeyi yapmayı kabul etmişinizdir  ve onu yapmaktasınızdır, ama bir yanınız ona içerlemekte ve direnmektedir. Size yakın bir insana karşı  açığa vurulmamış bir içerleme taşıyor musunuz ? Bundan dolayı yaydığınız enerjinin çok zararlı etkileri olduğunun, onunla hem kendinizi , hem de çevrenizdekileri kirlettiğinizin farkında  mısınız ? İçinize iyice bir bakın. İçinizde  içerlemenin, gönülsüzlüğün en ufak bir kırıntısı var mı ? Eğer varsa, onu hem zihinsel hem de duygusal düzeyde gözlemleyin. Zihniniz bu durumla ilgili nasıl düşünceler üretiyor ? Sonra duyguya bakın, bedeniniz bu düşünceler hangi duyguyla tepki gösteriyor ?Duyguyu hissedin. O hoş bir his mi, yoksa nahoş bir his mi veriyor?  O içinizde bulunmasını  gerçekten seçeceğiniz bir enerjimi?   Siz bir seçime sahipmisiniz?

    Belki siz aldatıldınız, sömürüldünüz, belki meşgul olduğunuz faaliyet sıkıcı, usandırıcıdır, belki size yakın olan biri sahtekardır, sinir bozucudur ya da bilinçsizdir, ama  tüm bunlar konu dışıdır. Bu durumla ilgili düşüncelerinizin ve duygularınızın geçerli bir nedeninin olup olmaması,  sizin haklı olup olmamanız hiç fark etmez. Gerçek, sizin olana direnmenizdir. Siz şimdiki an’ı bir hasım, bir düşman haline getirmektesinizdir. İçsel ve dışsal olan arasında mutsuzluk ve çatışma yaratmaktasınızdır. Sizin  mutsuzluğunuz sadece içsel varlığınızı ve çevrenizdekileri değil, aynı zamanda ayrılmaz bir parçası olduğunuz ortak insan  psişesini kirletmektedir. Gezegenin kirlenmesi, sadece içsel psişik bir kirlenmenin- milyonlarca bilinçsiz bireyin içsel alanının sorumluluğunu üstlenmemesinin-dışsal bir yansımasıdır.

    Bu durumda , ya yaptığınız her şeyi yapmayı bırakın, ilgili kişiyle konuşup ne hissettiğinizi tam olarak ifade edin, ya da zihninizin bu durum çerçevesinde yarattığı, ve  sahte  bir benlik duygusunu güçlendirmekten başka  bir amaca hizmet etmeyen olumsuzluğu bırakın.  Onun boşunalığını, yararsızlığını görüp kabul etmek önemlidir.  Olumsuzluk bir durumla başa çıkmanın asla en iyi, en uygun yolu değildir. Aslında, çoğu durumda o  sizin içinde eli kolu bağlı, sıkışmış bir halde tutar, gerçek  değişimi engeller. Olumsuz enerjiyle yapılan herhangi bir şey onun tarafından kirletilecek ve zamanla daha fazla acıya, daha fazla mutsuzluğa neden olacaktır. Dahası her olumsuz iç hali bulaşıcıdır. Mutsuzluk fiziksel bir hastalıktan daha kolayca yayılır.



Kendinizi gözlemleyerek zihinsel – duygusal halinizi izlemeyi bir alışkanlık haline getirin.’’Ben şu anda huzurlu muyum? ’ sorusu kendinize sık sık sorabileceğiniz iyi bir sorudur. Ya da , ‘’ Şu anda içimde ne oluyor?'' diye  sorabilirsiniz. İçinizde ne olduğuyla, en azından dışarıda ne olduğuyla ilgilendiğiniz kadar ilgilenin. Eğer içinizi yoluna koyarsanız, dışarısıda yoluna girecektir.  Esas realite içinizde, ikincil realite dışınızdadır. Ama bu soruları hemen yanıtlamayın. Dikkatinizi içinize yöneltin. İçinize bir bakın.. Zihniniz ne tür düşünceler üretiyor. Ne hissediyorsunuz.  Dikkatinizi bedeninize yöneltin. Bedeninizde bir gerilim hissediyormusunuz?  Bir kez düşük düzeyde bir huzursuzluk, geri planda bir cızırtı bulunduğunu saptadığınızda , şimdiyi yadsıyarak, yaşamdan nasıl kaçtığınızı, ona  nasıl direndiğinizi ya da onu nasıl yadsıdığınızı görmeye çalışın. İnsanların şimdiki an’a  bilinçsizce direnmelerinin bir çok yolu vardır.  Size birkaç örnek vereceğim.



     Uygulamayla, sizin  kendinizi  gözlemleme, içsel halinizi izleme  gücünüz keskinleşecektir.



     Yaptığınız  şeyi yaptığınız için  içerliyor musunuz?  Bu sizin  işiniz olabilir, ya  da siz bir şeyi yapmayı kabul etmişinizdir  ve onu yapmaktasınızdır, ama bir yanınız ona içerlemekte ve direnmektedir. Size yakın bir insana karşı  açığa vurulmamış bir içerleme taşıyor musunuz ? Bundan dolayı yaydığınız enerjinin çok zararlı etkileri olduğunun, onunla hem kendinizi , hem de çevrenizdekileri kirlettiğinizin farkında  mısınız ? İçinize iyice bir bakın. İçinizde  içerlemenin, gönülsüzlüğün en ufak bir kırıntısı var mı ? Eğer varsa, onu hem zihinsel hem de duygusal düzeyde gözlemleyin. Zihniniz bu durumla ilgili nasıl düşünceler üretiyor ? Sonra duyguya bakın, bedeniniz bu düşünceler hangi duyguyla tepki gösteriyor ?Duyguyu hissedin. O hoş bir his mi, yoksa nahoş bir his mi veriyor?  O içinizde bulunmasını  gerçekten seçeceğiniz bir enerjimi?   Siz bir seçime sahipmisiniz?



    Belki siz aldatıldınız, sömürüldünüz, belki meşgul olduğunuz faaliyet sıkıcı, usandırıcıdır, belki size yakın olan biri sahtekardır, sinir bozucudur ya da bilinçsizdir, ama  tüm bunlar konu dışıdır. Bu durumla ilgili düşüncelerinizin ve duygularınızın geçerli bir nedeninin olup olmaması,  sizin haklı olup olmamanız hiç fark etmez. Gerçek, sizin olana direnmenizdir. Siz şimdiki an’ı bir hasım, bir düşman haline getirmektesinizdir. İçsel ve dışsal olan arasında mutsuzluk ve çatışma yaratmaktasınızdır. Sizin  mutsuzluğunuz sadece içsel varlığınızı ve çevrenizdekileri değil, aynı zamanda ayrılmaz bir parçası olduğunuz ortak insan  psişesini kirletmektedir. Gezegenin kirlenmesi, sadece içsel psişik bir kirlenmenin- milyonlarca bilinçsiz bireyin içsel alanının sorumluluğunu üstlenmemesinin-dışsal bir yansımasıdır.

    Bu durumda , ya yaptığınız her şeyi yapmayı bırakın, ilgili kişiyle konuşup ne hissettiğinizi tam olarak ifade edin, ya da zihninizin bu durum çerçevesinde yarattığı, ve  sahte  bir benlik duygusunu güçlendirmekten başka  bir amaca hizmet etmeyen olumsuzluğu bırakın.  Onun boşunalığını, yararsızlığını görüp kabul etmek önemlidir.  Olumsuzluk bir durumla başa çıkmanın asla en iyi, en uygun yolu değildir. Aslında, çoğu durumda o  sizin içinde eli kolu bağlı, sıkışmış bir halde tutar, gerçek  değişimi engeller. Olumsuz enerjiyle yapılan herhangi bir şey onun tarafından kirletilecek ve zamanla daha fazla acıya, daha fazla mutsuzluğa neden olacaktır. Dahası her olumsuz iç hali bulaşıcıdır. Mutsuzluk fiziksel bir hastalıktan daha kolayca yayılır.

 Kendinizi gözlemleyerek zihinsel – duygusal halinizi izlemeyi bir alışkanlık haline getirin.’’Ben şu anda huzurlu muyum? ’ sorusu kendinize sık sık sorabileceğiniz iyi bir sorudur. Ya da , ‘’ Şu anda içimde ne oluyor?'' diye  sorabilirsiniz. İçinizde ne olduğuyla, en azından dışarıda ne olduğuyla ilgilendiğiniz kadar ilgilenin. Eğer içinizi yoluna koyarsanız, dışarısıda yoluna girecektir.  Esas realite içinizde, ikincil realite dışınızdadır. Ama bu soruları hemen yanıtlamayın. Dikkatinizi içinize yöneltin. İçinize bir bakın.. Zihniniz ne tür düşünceler üretiyor. Ne hissediyorsunuz.  Dikkatinizi bedeninize yöneltin. Bedeninizde bir gerilim hissediyormusunuz?  Bir kez düşük düzeyde bir huzursuzluk, geri planda bir cızırtı bulunduğunu saptadığınızda , şimdiyi yadsıyarak, yaşamdan nasıl kaçtığınızı, ona  nasıl direndiğinizi ya da onu nasıl yadsıdığınızı görmeye çalışın. İnsanların şimdiki an’a  bilinçsizce direnmelerinin bir çok yolu vardır.  Size birkaç örnek vereceğim.



     Uygulamayla, sizin  kendinizi  gözlemleme, içsel halinizi izleme  gücünüz keskinleşecektir.



     Yaptığınız  şeyi yaptığınız için  içerliyor musunuz?  Bu sizin  işiniz olabilir, ya  da siz bir şeyi yapmayı kabul etmişinizdir  ve onu yapmaktasınızdır, ama bir yanınız ona içerlemekte ve direnmektedir. Size yakın bir insana karşı  açığa vurulmamış bir içerleme taşıyor musunuz ? Bundan dolayı yaydığınız enerjinin çok zararlı etkileri olduğunun, onunla hem kendinizi , hem de çevrenizdekileri kirlettiğinizin farkında  mısınız ? İçinize iyice bir bakın. İçinizde  içerlemenin, gönülsüzlüğün en ufak bir kırıntısı var mı ? Eğer varsa, onu hem zihinsel hem de duygusal düzeyde gözlemleyin. Zihniniz bu durumla ilgili nasıl düşünceler üretiyor ? Sonra duyguya bakın, bedeniniz bu düşünceler hangi duyguyla tepki gösteriyor ?Duyguyu hissedin. O hoş bir his mi, yoksa nahoş bir his mi veriyor?  O içinizde bulunmasını  gerçekten seçeceğiniz bir enerjimi?   Siz bir seçime sahipmisiniz?



    Belki siz aldatıldınız, sömürüldünüz, belki meşgul olduğunuz faaliyet sıkıcı, usandırıcıdır, belki size yakın olan biri sahtekardır, sinir bozucudur ya da bilinçsizdir, ama  tüm bunlar konu dışıdır. Bu durumla ilgili düşüncelerinizin ve duygularınızın geçerli bir nedeninin olup olmaması,  sizin haklı olup olmamanız hiç fark etmez. Gerçek, sizin olana direnmenizdir. Siz şimdiki an’ı bir hasım, bir düşman haline getirmektesinizdir. İçsel ve dışsal olan arasında mutsuzluk ve çatışma yaratmaktasınızdır. Sizin  mutsuzluğunuz sadece içsel varlığınızı ve çevrenizdekileri değil, aynı zamanda ayrılmaz bir parçası olduğunuz ortak insan  psişesini kirletmektedir. Gezegenin kirlenmesi, sadece içsel psişik bir kirlenmenin- milyonlarca bilinçsiz bireyin içsel alanının sorumluluğunu üstlenmemesinin-dışsal bir yansımasıdır.

    Bu durumda , ya yaptığınız her şeyi yapmayı bırakın, ilgili kişiyle konuşup ne hissettiğinizi tam olarak ifade edin, ya da zihninizin bu durum çerçevesinde yarattığı, ve  sahte  bir benlik duygusunu güçlendirmekten başka  bir amaca hizmet etmeyen olumsuzluğu bırakın.  Onun boşunalığını, yararsızlığını görüp kabul etmek önemlidir.  Olumsuzluk bir durumla başa çıkmanın asla en iyi, en uygun yolu değildir. Aslında, çoğu durumda o  sizin içinde eli kolu bağlı, sıkışmış bir halde tutar, gerçek  değişimi engeller. Olumsuz enerjiyle yapılan herhangi bir şey onun tarafından kirletilecek ve zamanla daha fazla acıya, daha fazla mutsuzluğa neden olacaktır. Dahası her olumsuz iç hali bulaşıcıdır. Mutsuzluk fiziksel bir hastalıktan daha kolayca yayılır.

    Siz dünyayı kirletiyormusunuz, yoksa kirliliği temizliyor musunuz?  Siz , tıpkı gezegenden  sorumlu olduğunuz gibi, içsel alanınızdan da sorumlusunuz ; bundan,  başka kimse sorumlu değildir. İçiniz nasılsa  dışarısı da öyledir: Eğer insanlar içsel kirliliği temizlerlerse, dışsal kirlilik  yaratmayı da bırakacaklardır.

Ufak şeyleri dert etmeyin!

Erkenden kalkmaya alışın!
Hayatı olduğu gibi kabul edin!
Tenkit etme isteğinizi bastırın!
Bırakın ara sıra canınız sıkılsın!
Rastgele iyilikler yapmaya çalışın!
Başkalarını suçlamayı artık bırakın!
Her şeye hakim olmaya çalışmayın!
Kusursuz olamayacağınızı kabullenin
Sabrınızı geliştirme egzersizleri yapın!
Her an bir şeyler öğrenmeye açık olun!
Konuşmadan önce derin bir soluk alın!
İnsanların gözlerine bakın ve gülümseyin!
Bırakın, çoğu zaman başkaları haklı olsun!
Aynı anda birkaç şey yapmaya kalkmayın!
Beterin beteri vardır, her hâlinize şükredin!
Olağan şeylerdeki olağanüstünlüğü arayın!
Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın!
Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın!
Yaptığınız iyiliklerden bahsetmemeye çalışın!
Bulunduğunuz durumda mutlu olmaya çalışın!
Öfkeniz kabarmaya başlayınca 10-a kadar sayın!
Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün!
Başka fikirlerde biraz olsun doğruluk payı arayın!
Her gün biraz vaktinizi, minnettarlık için harcayın!
Gördüğünüz her şeyde Yaradanın izini unutmayın!
Hizmeti, hayatın değişmez bir parçası hâline getirin!
İnatla savunduğunuz iddiaları yumuşatmaya çalışın!
Kimsenin sözünü kesmeyin, cümlesini siz bitirmeyin!
Sahip olmak istediğinizi değil, elde ettiğinizi düşünün!
Daha fazlası daha iyidir, diye düşünmekten vazgeçin!
Herkesin farklı olabileceğini anlayın ve saygı gösterin!
Unutmayın ki, insan edindiği huylardan meydana gelir!
Sevgi kapasitenizi geliştirip, hayatınızı sevgi ile doldurun!
Gerçeği olduğu gibi kabul edin, çünkü hayat âdil değildir!
Ölünce, yapılacak işler listesinin dolu olacağını unutmayın!
Unutmayın, 100 yıl sonra burada bambaşka insanlar olacak!
Olumlu ve olumsuz düşünce kartopunun çığ gibi büyüyeceğini
ve ilerde dağ gibi meseleler çıkaracağını göz önüne alın!

Kaliteli Yaşamın 38 Altın Kuralı !!!


1. Çok su için.

 2. Kahvaltıyı kral, öğle yemeğini prens ve akşam yemeğini de dilenci gibi yiyin.
 
3. Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok ve fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin.
 
4. 3 E ile yaşayın -- Energy, Enthusiasm, and Empathy (enerji, heyecan ve duygu paylaşımı).
 
5. Meditasyon,REİKİ, yoga ve dua yapacak zaman yaratın.

 6. Daha çok oyun oynayın.

 7. 2009’de okuduğunuzdan daha fazla kitap okuyun .
 
8. Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun.

9. 7 saat uyuyun.


10. Hergün 10-30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken gülümseyin.
 
KİŞİLİK:

 11. Hayatınızı başkalarınki ile karşılaştırmayın. Onların seyahatinin ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikrin yok.
 
12. Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere veya şeylere sahip olmayın. Bunun yerine enerjinizi olumlu şekilde şu an için harcayın.
 
13. Fazla abartmayın. Sınırlarınızı bilin.
 
14. Kendinizi çok ciddiye almayın.
 
15. Kıymetli enerjini gevezelikle, dedikoduyla boşa harcamayın.

 16. Uyanık iken daha fazla hayal kurun.
 
17. Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır. Zaten ihtiyacın olan herşeye sahipsin.

18. Geçmiş meseleleri unutun. Partnerinizin geçmiş hatalarını hatırlatmayın. Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar.
 
19. Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok kısadır. Kimseden nefret etmeyin.

 20. Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın.
 
21. Senden başka hiç kimse senin mutluluğundan sorumlu değildir.
 
22. Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada olduğumuzu unutmayın. Problemler, cebir dersi gibi gelip giden ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu devam ettiği eğitim programının bir parçasıdır.
 
23. Daha fazla gülümseyin ve gülün.
 
24. Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz. Aynı fikirde olmamak için anlaşın.
 
SOSYAL YAŞANTI:
 
25. Ailenizi sık arayın.

 26. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin.
 
27. Herkesi herşey için affedin.
 
28. 70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit geçirin.


29. Hergün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız en az 1 kişiye “GÜNAYDIN” deyin.
 
30. Başkalarının senin hakkında ne düşündüğü seni ilgilendirmez.


31. Hasta olduğun zaman işin sana bakmamalı. Arkadaşların bakmalı. Onlarla temasta olun.
 
HAYAT:

32. Doğru şeyi yapın!
 
33. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan herşeyden uzak durun.
 
34. TANRI herşeyi iyileştirir.


35. Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir.
 
36. Nasıl hissettiğinizin önemi yok, haydi kalkın, giyinin ve ortaya çıkın.
 
37. En iyisine henüz sıra gelmedi.
 
38. Sabah sağlıklı olarak uyandığınız zaman, bunun için TANRI’ya şükredin.

Hayatın Altın Kuralları


* Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşman gerekmez.

* Bak, aynı zamanda da baktığını gören ol.

* Geldiğin zaman boşluk dolduran değil,gittiğin zaman yeri doldurulamayan ol.

* Her duyduğuna inanma, elindekinin hepsini harcama ve istediğin kadar uyuma.

* "Seni seviyorum" derken inanarak söyle.

* "Özür dilerim" derken karşındakinin gözünün içine bak.

* İlk görüşte aşka inan.

* Evlenmeden önce en az altı ay nişanlı kal.

* Asla başkalarının hayalleriyle dalga geçme.

* Derinden ve inançla sev.

* Kırılabilirsin belki ama başka türlü de hayatını tam yaşayamazsın.

* Anlaşmazlıklarda dürüstçe savaş.

* İnsanlar hakkında konuşulanlara inanıp onlar hakkında karar verme.

* İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.

* İnsanlara beklediklerinden fazlasını ver ve bu işi yaparken kibar ol.

* Yavaş konuş, ama hızlı düşün.

* Eğer biri sana cevap vermek istemediğin bir soru sorarsa gülümse ve "neden bilmek istiyorsun?" de.

* Şunu daima hatırla ki, büyük aşk veya büyük yatırım daima büyük risk taşır.

* Eğer kaybedersen, aklını da kaybetme.

* Üç "S" yi unutma: Sevgi - herkese, Saygı - kendine, başkalarına, Sorumluluk - tüm hareketlerin için.

* Küçük bir tartışmanın tüm dostluğu mahvetmesine izin verme.

* Dostun olsun istiyorsan, dost ol.

* Eğer hata yaptığını fark edersen, hemen onu düzeltmeye bak, bile bile devam etme.

* Telefonda konuşurken gülümse. Karşındaki sesinden gülümseyişini duyacaktır.

* Konuşmayı sevdiğin biriyle evlen. Yaşın ilerledikçe sohbet her şeyden fazla önem kazanacaktır.

* Biraz yalnız kalmaya özen göster.

* Anneni say, sev, ara.

* Yeniliklere açık ol, ama ille de değişmeye çalışma.

* Şunu bil ki, sessiz kalmak bazen de en iyi cevaptır.

* Daha fazla kitap oku, dostlarını ara, daha az TV seyret.

* Güzel, şerefli bir hayat yaşa.Yaşlanıp geri baktığında ikinci bir defa tadını çıkarırsın.

* Allaha güven - ama arabanı kilitle.

* Yuvanda sıcak bir ortam yaratmak için elinden geleni yap.

* Sevdiklerinle tartışırken, o anı önemse, geçmişi kurcalama.

* Satır aralarını da oku. Bilgilerini paylaş.

* Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmekten, kararlılık korkudan kurtarır.KONFÜÇYÜS

* Dünyaya iyi davran.

* Dua et. Büyük güç verir.

Düşün. Daha da büyük güç verir.

* İşini iyi yap.

* Öperken gözlerini kapamayan sevgiliye güvenme.

* Yılda bir defa, daha önce gitmediğin bir yere git.

* Eğer çok paran olursa, başkalarına yardım et.Paranın en zevkli tarafını kaçırma.

* Bazen istediğin bir şeyin olmaması senin için bir şanstır.

* Önce kuralları öğren, düşün, karar ver ve bazılarını boz.

* En iyi ilişkin, birbirinize olan sevginiz, birbirinize ihtiyacınızdan fazla olduğu zaman olacaktır.

* Başarının gerçek olup olmadığını anlamak için karşılığında neler verdiğine bak.

* Ders alınmış başarısızlık başarı demektir.

* Şunu bil ki, karakterin senin kaderindir.

* Sınırsızca sev, her gönülde çiçek olacağına bir gönülde buket ol.

* Kişiliğini ve kimliğini hiçbir değerle değiştirme!

*Sevgi icin kollarını kapalı tutma, sonra kendinden başka tutacak şey bulamazsın.

* İçinden ne geliyorsa yap. Doğal ol.


* Sana Yapılan iyiliği mermere, kötülüğü toza yaz..

* Mutluluk, sorunsuz bir yaşam değil, onlarla başa çıkabilme yeteneği demektir.

* Gülmek için mutluluğu bekleme, sonra tebessüm bile edemezsin.

Uzun Yaşamanın 19 Sırrı

1- SAĞLIĞA DİKKAT 

YILDA bir kez düzenli olarak check-up yaptırıyor musunuz? Eğer bu soruya "evet" cevabı verebiliyorsanız ömrünüze üç yıl daha ekleyebilirsiniz. Yok eğer "hayır" diyorsanız ömrünüzden üç yıl eksiltmeniz gerekiyor.

2- NİNELER VE DEDELER 

EĞER büyükanneniz ya da büyükbabanız 80 yaşına kadar yaşadıysa 3 yıl daha kazandınız demektir.

3- ÇALIŞMAYI SEVMEK 

HİÇ gönüllü olarak çalıştınız mı? "Evet"se iki yıl daha ekleyin.

4- EĞİTİM DE ÖNEMLİ 

AMERİKA'DA yapılan bir araştırmaya göre üniversite mezunlarının daha uzun yaşadığı ortaya çıktı. Siz de üniversite mezunuysanız ömür hanenize iki yıl daha eklenmiş demektir.

5- BEKARLIK TEHLİKESİ 

BU araştırmayla "bekarlık sultanlıklıktır" anlayışı da tarihe karışacak gibi görünüyor. Çünkü yalnız yaşanlar daha pasif bir yaşam sürdürdükler için ömürlerinden üç yıl eksiliyor.

6- BOL BOL GÜLÜN 

MİZAH anlayışınız varsa bu "+3", yoksa "-3" demek oluyor.

7- İLLA DA DOST 

"DOST" kavramının insan hayatında önemli bir yeri vardır. Sorunlarınızı dinleyecek yakın bir dosta sahip olmanın ömrünüze iki yıl eklediğini, dostunuzun olmamasının ömrünüzden iki yıl götürdüğünü tahmin eder miydiniz?

8- ZEKAYI ÇALIŞTIR 

BEYİN cimnastiği yapmak insan hayatına 4 yıl daha kazandırıyor.

9- SPORU AKSATMAYIN 

BEYİN cimnastiğinin yanı sıra bir de düzenli olarak spor yapıyorsanız bu size üç yıl daha kazandırıyor.

10- BİLİNÇLİ YEMEK 

DENGELİ besleniyorsanız 2 yıl ekleyin, bilinçsizce yiyiyorum diyorsanız 3 yıl eksiltin.

11- KARARLI DİYET 

SÜREKLİ diyete başlayıp bırakıyorsanız 5 yıl eksiltin.

12- NİKOTİNİ UNUTUN 

SİGARA içiyorsanız 8 yılınızı silip atın.

13- YA PASİFLER... 

PASİF içici durumundaysınız bu kez 2 yılınızı silip atmanız gerekiyor.

14- KİLO YOK MU KİLO 

EĞER olmanız gereken kilodan her yıl sadece birkaç kilo oynuyorsa, ama olmanız gereken kiloyla aldığınız kilolar arasında uçurumlar varsa, bu sizin hayatınızdan üç yıl daha eksiltmeniz anlamına geliyor.

15- HAYVANLARI SEVİN 

KÖPEK ya da kedi gibi aktif hayvanlarınız varsa 2, balık gibi pasif hayvanlarınız varsa bir yıl ekleyin.

16- KIZIN VARSA İYİ 

İKİ ya da daha fazla kız çocuğunuz varsa üç yıl ekleyin.

17- DÜZENLİ YÜRÜYÜN

HER GÜN düzenli yürüyorsanız +2, sürekli araçlarla gidip geliyorsanız üç yıl eksiltin.

18- AŞK 

EĞER aşık değilseniz vakit kaybetmeyin çünkü aşk insan hayatının 7 yıl daha uzamasına neden oluyor.

19-OLUMLU BAKIŞ 

EĞER hayata olumlu bakıyorsanız ve uzun yıllar yaşamak istiyorsanız 5 yıl daha kazandınız demektir.

Sonsuz Enerjinin Parçasısın

    Sen Sonsuz bir enerjinin parçasısın, sonsuz bir okyanusta bir dalgasın. Bunu hatırlayabilirsen asla enerji kaybına uğramazsın,  çünkü sonsuz bir kaynak daima elinin altındadır. Sen sadece  bir dalgasın  ve derinlerde  bir yerdede okyanus gizli.
     Doğuyorsun; kim seni doğuran?  Kim sana bedeninin  içine girecek enerjiyi veriyor?      Bedene otomatik, hassas bir mekanizma, bir organizmaya dönüşme enerjisini kim sağlıyor?
     Beden  yetmiş seksen, hatta yüz yıl boyunca hayatta kalmaya devam ediyor.
    Demek ki hatırlanılması gereken ilk şey sonsuz bir enerjinin bir parçası olduğundur. Bunu sürekli hatırla ve hisset. Yürürken, yerken, uyurken- sonsuz olduğunu hisset.
   Upanishadlar’ın  söylediğide budur:  Daima kendini  brahman gibi ebedi hisset. Bunu gitgide daha fazla hissedebilirsen hiç enerji kaybetmediğinin farkına varacaksın. Kaynak senin için ulaşılabilir olacak. Bir araç olacaksın. O  zaman ne istersen yap.
    İnsan  aklının yanılsamalarından biri de bu bir şey yapmakla enerji kaybedeceğin fikridir. Hayır sana enerji kaybettiren şey yaptığın eylem değil, bir şey yaparak enerji kaybedeceğin fikrinin ta kendisidir. Yoksa  bir şey yaparak da enerji kazanabilirsinde,  tabi ki bu fikre sahipsen. Hiçbir fikrin yoksa da yine enerji kaybetmemiş olursun.
    Bedenin  bir dinamo gibidir.  Onu ne kadar kullanırsan, sonsuz enerji kaynağından da o kadar enerji sağlanmış olur sana. Onu kullanmazsan yeni enerji stoğuna da gerek kalmaz.  Sonra gitgide stok tükenir. Ne kadar aktif olursan o kadar enerjin olur. Hareketsizleştiğinde  fazlasıyla enerji kaybedersin. Enerji aktiviteyle kaybedilmez , tam tersine tazelenir. Sen enerjiyi kullandıkça , kaynaktanda sana daha çok enerji gelir. Aktiviteden  dolayı enerji kaybettiğimize dair yanlış  bir kanı var insan zihninde.  Hayır, ne kadar aktif olursak, o kadar enerjimiz olur,  ne  kadar az aktivite  o kadar az enerji. Ve bu hayatın  tüm boyutlarındaki aktiviteler için geçerlidir.  Ne kadar çok seversen, verecek o kadar çok sevgin olur.  Cimrilik edip   ‘’ Çok seversem   sevgimi dağıtmış olacağım ve er ya da geç sevgim tükenecek, en iyisi onu kendime saklıyım’’ dersen sevgin ölür  ve artık sevemez olursun.
    Ne kadar çok seversen o kadar çok sevgi elinin  altında olur;  ne kadar çok kullanırsan o kadar çok sahip olursun. Hayatın kanunu  budur.  Merhamet, sevgi, aktivite,boyut ne söz konusu olursa olsun aynı kanun geçerlidir. Neyin daha çok olmasını istiyorsan, sevgini elinden geldiği kadar çok paylaşmaya devam et. Cimri olma, ancak cimriler enerji kaybeder.  Ve hepimiz cimriyiz, bu yüzden  kendimizi hep bitip tükenmiş gibi hissediyoruz.
Osho

Kozadan Kelebeğe

 Bir çocuk sekropia denilen bir tür güve kozalarını topluyor ve bahar gelince ,güvelerin kozalardan nasıl çıktıklarını hayretle ve ilgi ile seyrediyordu.Fakat güvelerin kozadan çıkarken sarf ettikleri gayret ,çırpınma karşısında da içinde bir acıma hissi gelişiyordu.Babası bir gün ,bu böceklerin bir tanesinin kozadan çıkmasını güçleştiren ipeği makasla kesti.Fakat sonuç şaşırtıcı idi;çok geçmeden böcek öldü. Baba bu olay üzerine oğluna şu hayat dersini verdi: ” oğlum ,bu böcek kozasından dışarı çıkarken sarf ettiği gayret neticesinde ,vücudundaki zehri dışarı verir.Eğer o zehir dışarı verilemezse böcek ölür.Aynı zamanda da bu çırpınışlar sayesinde ileride kendisi için çok gerekli olan kasları güçlenir.İnsanlar da ,daha güçlü ,daha dayanıklı ve daha iradeli olmak ve böylece istediklerini yapabilemek için önlerine çıkan zorluklarla mücadele ederek olgunlaşır ,gelişir ve güçlenirler . Eğer insanlar ,arzularına kolayca ulaşırlarsa karakterleri zayıflar,adeta ,içlerinde bir şeyin ölmüş olduğunu hissederler

NEŞELİ OLMANIN GÜCÜ

“Siz önce güleryüzlü olmayı öğreniniz. İşte o zaman, alnınızda çizgiler olmaz. Ve işte o zaman, bir gönüle girmenin anahtarı elinizdedir.”

“Güleryüz, önce konuşan dilden önemlidir. Daha sonra dilinizle gözleriniz gülsün.”

 Dünya kederlerle, yoksulluklarla, hastalıklarla o kadar dolmuştur ki, ruhlarımıza çöken kara bulutları dağıtacak bir güneşe ihtiyacımız vardır. Dünyanın sevinç ve neşe ekici insanlara ihtiyacı vardır; yükselten ve ferahlandıran, ümit ve cesaret telkin eden insanlara.

Neşeli bir ruh ne büyük bir zenginlik hazinesidir!. İyimser olabilmek kıymetli bir mirastır!. Zira sükûnet ve barış daima onunla beraberdir. Onun ışığı etrafındaki gölgeleri kovar; kederli kalpleri aydınlatır. Onun kudreti ümitsizlere bile sevinç ve cesaret getirir. Hele iyimserlik özelliği, sevimlilik, nezaket ve yüz güzelliğiyle bir arada bulunursa, yer yüzünün hiçbir hazinesi bununla kıyaslanamaz. Bu paha biçilmez nimeti elde etmek sanıldığı kadar zor değildir; zira neşeli bir yüz, sıcak ve cömert bir kalbin yansımasıdır. İçteki güneş, ilk önce yüzde değil ruhta doğar, oradan yüze yansır. Yüze parlaklık ve çekicilik veren tatlı gülümseme içimizdeki güneş ışığından başka bir şey değildir.

Karşılaştığımız insanlara sempati ve ilgi göstermelisiniz. Herkes için iyi düşünceler ve duygular beslemelisiniz. Kendinizde bulunan iyi özelliklerimizi geliştirirseniz, başkalarının güzel ve asil duygularını anlamaya ve bu duyguları onlarda da yaratmaya güç kazanabilirsiniz.

Güneş gölgeleri kovduğu gibi, neşeli insanlar da ilişkide oldukları insanlardan kederi, tasa ve kaygıyı kovarlar. Neşeli insanlar somurtkanların bulundukları bir ortama girdikleri zaman, bulutlar arasından parlıyan güneş gibi ışık şaçarlar. Herkes yeni geleni görmekten huzur duyar; diller çözülür; ortam neşe ve sevinçle parlar.

Neşeli olabilmek hayatınızda kendinize ve başkalarına yapabileceğiniz iyiliklerin en büyüğüdür. Böyle bir ruh hali, yapacağınız her atılımda, mesleğinizde de sizi başarıya götürecektir. İşler, siz aramadan, kendiliğinden size gelecektir, dostlarınız sizi arayacaktır, toplum bütün kapılarını size açacaktır. Çünkü neşeli bir mizaçta çekim gücü vardır. O hayatın iyi şeylerini çeken bir mıknatıstır.


O. Swett Marden

ÖLÜYORUM…

Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya... çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.

Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85′indeyim ve biliyorum…

DOSTLARI OLMALI İNSANIN


Dostları olmalı insanın,
aynen gemilerin limanları gibi.
Zaman zaman uğradığın, yükünü boşalttığın,
dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda.

...Sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
geri döneceğin günü bekleme umuduyla.
Bazen, rüzgâra o açmalı yelkenini,
yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla,
halatlarını çözmeli,
seni çok ama çok özlemeli.

Dostları olmalı insanın;
ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen.
Düşünmediklerini düşündüren,
seni bir cambaz ipinde, güvende tutabilen,
gerektiğinde senin için ateşi yutabilen,
yolunu ışıtan ustan olmalı.
Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini.
Sana vermeli soğuk bir kış gününde
üzerindeki tek gömleğini...

Var Olmanın Gücü


Kimlik duygunuz,ihtiyaçlarınızı ve sizin için hayatta önemli olan

şeyleri belirlemenizi sağlar;

sizin için önemi olan şeyler ise aynı zamanda sizi üzme ve rahatsız etme potansiyeline sahiptir.
...
Bunu ,kendinizi ne kadar derinden tanıdığınızı anlamak için

bir kriter olarak kullanabilirsiniz.

Sizin için önemli olan şey,söyledikleriniz ya da

inançlarınızla ilgili olmak zorunda değildir;

sizin için asıl önemli şeyleri ele verecek olan,

yaptıklarınız ve verdiğiniz tepkilerdir.

Dolayısıyla kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:

Beni rahatsız eden,öfkelendiren ve üzen şeyler neler?

Eğer küçük şeyler sizi üzüyor ve sinirlendiriyorsa ,

o zaman, kendinizinde öğle olduğunu düşünüyorsunuzdur.

Yani küçük.Biliçaltınızdakii inanç budur.

Peki küçük şeyler neler olbilir?

Aslında her şey küçük ve önemsizdir,

çünkü her şey gelip geçicidir.


***

Kim olduğunuzu düşünüyorsunuz?

''Ölümsüz bir ruh olduğumu biliyorum'' ya da

''Bu çılgın dünyadan bıkıp usandım, tek istediğim biraz huzur''diyebilirsiniz;

ama ancak telefon çalana kadar.

Kötü haber:borsa çöktü;

anlaşma bozuldu;

arabanız çalındı;

kayınvalideniz geldi;

yolculuğunuz iptal edildi;

sözleşme bozuldu;

eşiniz sizi terk etti;

daha fazla para istiyorlar;

bunun sizin hatanız olduğunu söylüyorlar.

Aniden endişelenir ve öfkelenirsiniz.

Sesiniz sertleşir:

Buna daha fazla dayanamıyorum''.

Başkalarını suçlar, onlara saldırır,

kendinizi savunup haklı çıkarmaya çalışırsınız;

üstelik hepsi otomatik pilota bağlanmış şekilde olur.

Açıkça görüldüğü gibi şimdi kendiniz için

az önce başka bir şey istemediğinizi

söylediğiniz halde,hayatınızda huzurdan daha önemli başka

bir şey vardır ve ölümsüz bir ruh olduğunuzu

düşünmezsiniz bile.

Anlaşma,para,sözleşme ,kayıp ya da

kayıp tehlikesi sizin için daha önemlidir.

KİM İÇİN;AZ ÖNCE SÖZÜNÜ ETTİĞİNİZ ÖLÜMSÜZ RUH İÇİN Mİ?

Hayır !Egonuz için.Küçük benliğiniz,geçici olan şeylerde

güvenlik veya tatmin aramakta,

bulamadığı içinde öfkelenmektedir.

Eh! en azından ŞİMDİLİK gerçekte kim olduğunuzu

düşündüğünüzü biliyorsunuz.


***

Eğer istediğiniz şey gerçekten huzursa,

huzuru seçersiniz.

Gerçekten ölümsüz bir ruh olduğunuza inanıyorsanız,

zorlayıcı insanlarla ya da durumlarla karşılaştığınızda tepki vermezsiniz ve

tamamen uyanık kalırsınız.

Durumu hemen kabullenirsiniz ve kendinizi ondan ayırmak yerine

onunla birleşirsiniz.

Sonra uyanıklığınız sayesinde bir cevap gelir.

Cevap veren gerçek sizsinizdir.

BİLİNÇ!

Bu, olduğunuzu sandığınız kişi değildir.

Son derece güçlü ve etkili olduğundan,

hiç bir durumu ya da insanı

düşman olarak görmesine gerek yoktur.

Özellikle bir sorunla karşılaştığınızda insanlara

ve durumlara tepki verme şekliniz,

kendinizi ne kadar iyi tanıdığınızın en gerçekçi göstergesidir.

KİMSE SİZE KİM OLDUĞUNUZU SÖYLEYEMEZ.

Eğer söylerse, bu başka bir kavram olur ve

yine değişemezsiniz.

Kimlik inançsizlığı gerktirir.

Aslında her inanç bir engeldir.

Zaten her kimseniz o olduğunuzdan,

kim olduğunuzun farkında olmanıza bile gerek yoktur.

Ama farkındalık olmadan,

gerçek kimliğinizi bu dünyaya gösteremezsiniz.

Gerçek kimliğiniz,ifade edilmememiş bir şekilde

olduğu yerde kalır.

O zamanda bankada 100 milyon doları varken,

sokakta dilenen yoksul bir adam gibi olursunuz,

çünkü onunda sahip olduğu zenginlik

ifadesini bulmamıştır.


Var Olmanın Gücü -E.Tolle