| |

Kendimi Keşif Yolculuğum – 1 – Halis Şahiner

Kendimi keşif yolculuğumun hikâyesini paylaşmak istiyorum. Bu yolculukta birçok kişi ile tanıştım. Kişisel Gelişim konusunda birçok yöntem ve teknik öğrendim ve kendi üzerimde uyguladım.

Şunu anladım ki beni değiştiren en önemli şeyler bildiklerim değil eyleme döktüğüm çalışmalar oldu.

Kitap okumayı seven biriyim. Şu anda bu konuda evimde onlarca kitap var. Halada bu konuda çıkan yeni kitapları almaya özen gösteriyorum. Birçok kitabı özümsemek için iki kez bazen daha fazla okudum. Yoğun bir bilgi birikimi oluştu. İlk zamanlar her okuduğum kitaptan dolayı yoğun bir şekilde onun hissettirdikleri duyguların etkisiyle çalışmaya başlayıp kısa sürede sonuç almayı bekliyordum..

Olay hızlı bir şekilde başarıya ulaşmayı amaçlamamdan kaynaklanıyordu. Yıllarca hayallerimde hep kahraman olup birilerini veya bir şeyleri kurtarma hayalim vardı, kahraman olarak başarılı olup tanınma. Kendimi olduğumdan daha iyi ve daha fazla olduğumu kanıtlama çabası içindeydim.
Bu nedenle elde ettiğim her bilgiyi kendimi başarıya ulaştıracak bir fırsat görüp bir süre sonra bıkıyordum.


Bugün anlıyorum ki yaşadıklarım doğal bir durummuş, çünkü benim kahramanlık hayalim olarak sahiplendiğim şey sadece bulunduğum şartlardan kurtulmak için sarıldığım çocuk aklımın uydurduğu gerçekte beni sıkıştıran duygularla baş edebilmek için bulduğum bir meşguliyetmiş.

Bugün geldiğim noktada biliyorum ki yapmam gereken adım adım ve sindire sindire çalışarak ilerlemekti. Kendimin zihnen hazır olmadığım hiçbir şeyi hayatıma çekemezdim. Yapmam gereken adım adım ilerlemekti. Ben bir olayı sindirip çözdükçe devamında beni ileriye götürecek bir başka bir konu geliyordu. Her gelen durum çıtamı biraz daha yükseltmemi sağlıyordu.


Bir olayın anlatmak istediği anlamı çözüp sindirmeden bir sonraki adıma geçemiyordum. Hayat bize anlatmak istediğini farklı şekillerde getirir. Anlamamakta ısrar ettikçe daha da şiddetlenir. Ancak ben ondan alınması gereken dersi alıp düşüncelerini değiştirdiğinde bir sonraki adıma geçebilirdim.

Siz çıkmak istediğiniz bir dağın tepesine hızlı bir şekilde teknolojiyi kullanarak helikopterle ulaşabilirsiniz. En güzel şey zirveye kısa yoldan ulaşmak değil zirve yolculuğudur. Sizin zihninizde iz bırakan şey o yaptığınız yolculuktur. O yolculukta o zirveye ulaşana kadar bedeninde ve zihninde birçok değişim yaşayacak ve zirveye ulaştığınızda o zirveye adapte olacak pozisyonda olacaksın. Çünkü yükseğe çıktıkça havadaki oksijen miktarı değişeceği için vücut ona uyum sağlayamazsa büyük rahatsızlıklar hissedebilirsin. Ancak yapmış olduğun yolculukla bedenini buna hazırladığında ulaştığın zirvenin tadını çıkardığın gibi daha uzun sürede burada kalabilirsin.

User comments

İlerlemek alınması gerekenler alındığında ve anlaşılması gerekenler anlaşıldığında mümkün oluyor. Hayat o kadar harika ki aslında sizi koruma adına istediğiniz şeye sizi hazırlayarak götürüyor. İstediğiniz şey konusunda netleştiğinizde ihtiyacınız olan bilgi ve çözümler gelmeye başlıyor. Çözüm istediğinizde istediğiniz bilgi size gelir. En kolay şey budur. Ben hayatım boyunca yüzlerce kez yaşadım. Ancak gerçek anlamda farkındalık bu çalışmalar sırasında oluştu.

Örneğin siz buradasınız. Bu sitedeki bilgileri okuyorsunuz. Şu anda ihtiyacınız olan şey neyse bu sitede. Yapmanız gereken okuduklarınızı süzüp size uygun bilgiyi çıkartıp kullanmakta.

Derin bir nefes alın ve kendinize şunu sorun:

Ben ne istiyorum?

Ben burada ne arıyorum?

Görmem gereken ne?

Aradığım şey ne?

İnanın onlar sizin gözünüzün önünde. Bununla ilgili hayatımda birçok olay yaşadım. Odağımda ne varsa onunla ilgili bilgiyi açıklamayı hayatıma çektim.

Farkındalığım 2007 yılında çoğumuzun çekim yasası konusunu onunla öğrendiği bir kitapla başladı. “The Secret” Ve devamında çekim yasası ile ilgili bu bloğu açıp bilgi paylaşmaya başladım.

Çekim yasası düşüncelerinizle istediğiniz şeyi hayatınıza getirebileceğinizle ilgili. Bende o zaman odağımda olan maddiyat üzerinde ilerleme kaydetmek istiyordum. Aslında ondan önce birçok kez mucizeler yaşamış biriydim. Şanslıydım.

Ama şimdiye kadar olayın çekim yasası yönüne bakmamıştım. Olayı hayatıma adapte etmeye çalıştığımda karşıma bilinçaltı konusu çıktı. Çünkü çekim yasasında belirtilen “imgeleme yap ve istediğini elde et” konusunu gerçek hayatta uygulanabilir hale getiremiyordum. Verimli bir sonuç elde edemiyordum.

Sorunda burada başlıyordu burada ki imgeleme aslında benim düşündüğüm şey değildi. Yani hayal olarak sandığım şey değildi.

Yıllarca ben birçok konuda hayal kurmuştum. Adı üstündeydi “hayal”di, elde edebilmem mümkün değildi. Hayal ile imgeleme arasında en büyük fark imgelemede olaya duyguların katılmasıydı. Etrafa yayılan enerji ancak duyguyla yaratılabiliyordu.

Duygu kattığın imgelemede insan istediği şeye sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hissetmeye başlıyor. O hissettiğin enerji olumlu yönde ise istediğin şeyi sana çekiyor. İstediğini elde etmek için olumlu düşünmen, bu konuda net olman ve neşeli mutlu bir halde istek yapman gerekiyor.

Ancak bizi bilinçaltımız yönetiyor ve bilinçaltında yıllarca birikmiş bir bilgi potansiyeli var. İsteklerimiz önce orada bir kontrolden geçiyor. Bununla ilgili tüm kayıtlar ortaya çıkarılıyor. Bilinçaltımızın asli görevi bizi korumak. Biz para isterken, arka tarafta eğer para kötüdür ve bela getirir kaydı varsa sizi beladan korumak için hemen blokaj koyuyor. Siz hayatınıza para çekme imgelemesi yaparken, alttan bir ses size çok paran olursa hayatın tehlikeye girer diyor. Buda enerji akışını durmasına ve tersine dönmesine neden oluyor.

Siz dilinizle para istedikçe, bilinçaltınız paranın kötü ve tehlike olduğunu gösteren olayları hayatınıza çekerek size çok para kötüdür ve hayatına bela getirir anla artık diyor.

Hayatımın kontrolünün bilinçaltında olduğunu anladığımda bunun nasıl düzeltebileceğimi sorgulamaya başladım. Ve karşıma Duygusal Özgürleşme Tekniği olan EFT yöntemi çıktı. İnternette yapmış olduğum araştırmalar sonucunda bu tekniğin pdf kitabına ulaştım.

O dönemde çocuklarımın eğitim desteği için araştırma yaptığımda öğrenci koçluğu konusu ile karşılaştım. Bulduğum EFT tekniği öğrencilerin başarısını engelleyen blokajların çözümünde kullanılıyordu zaten. Ancak ben konuya ilgi duyduğumda önüme gelmişti.

Tekniği öğrenip çalışmaya başladım. Bir süre sonra ilk başlardaki hissettiğim heyecan bir süre sonra kayboldu. Bende bu çalışmayı yetersiz bularak yeniden arayışa girdim.

Bugün birçok insan bu tekniği öğreniyor ve kullanıyor. Gerçekten etkili bir teknik. Benim tekniği yetersiz bulmamın altında tekniği tam olarak duygularıma odaklanarak yapmayışım vardı. İkincisi aceleci olmam ve kısa sürede sonuç alma peşinde olmamdı. Ve en önemlisi de boşalttığım olumsuz duyguların yerine yeni bir olumlu duygu oluşturup kendime bunu öğretmememdi.

Bugün biliyorum ki bilinçaltı kayıt temizlik ve dönüştürme işleminde esas olan şey duyguya odaklanmak ve duygunun içine girmektir. Duygunun içine girmediğimiz sürece yapmış olduğunuz birçok çalışmanın etkisi çok zayıf olacaktır.

Ben ilk çalışmalarımda bu özeni göstermedim. Yapım nedeniyle hızlı çözümler peşinde gezdim. Bir an önce sonuç almak için olur olmaz zamanda ve sürekli çalışmalar yaptım. Fiziksel ve ruhsal hazır olmadan yaptığım çalışmaların hayatıma yansıması da tabiî ki istediğim gibi olmadı bende yetersiz olduğunu düşünüp yeniden araştırmaya başladım.

Aslında ne istediğimi tam olarak bilmiyordum. Ne istediğim konusunda hiçbir zaman oturup düşünmemiştim. Kafamda ne varsa ona yoğunlaşıyordum. Gerçekten istediğim bir şey mi diye sorgulamıyordum. Sonunda ne elde edeceğimi bilmediğim için bu konuda hazırlığım olmadığı için bir şeyler yapıyor ama sonunda bıkkınlık geliyordu. Dümeni olmayan bir gemi gibiydim. Rüzgâr nereye doğru eserse o taraf doğru gidiyordum.

Bugün farkındayım ki yaşadığım her dönem beni zihnen hedefime daha da yaklaştırmış.

EFT’yi öğrenmem ve çalışmalarım sonrasında ben çocuklarımdan bir yıl ayrı şehirde yaşamaya dönemim oldu. İşim dolayısıyla ben gitmek zorundaydım ancak çocuklarım okullarında son sınıflarda olmaları nedeniyle onların eğitiminde aksaklık olmaması için onları bulundukları şehirde bıraktım.

Her anne ve baba gibi bende çocuklarıma destek olmak istiyordum. Bunun için neler yapabilirim konusu ile ilgili olarak öğrenci koçluğu konusunda kızıma eğitim aldırdım. Ben uzaktayken o bu tekniği kullansın ve hayatında değişiklik yaratsın diye. Ne yazık ki kızım bu konuda çok istekli değildi eğitime de benim zorumla katıldığı için hayatında uygulamaya koymaya direndi.

Ben orada bir şeyi görememiştim. Öğrenci Koçluğu konusu benim ilgi alanımda ve odağımdaydı, kızımın odağında değildi. Ben her ne kadar kızımın iyiliğini düşünsem de kızım bunu anlayacak zihin yapısı içinde değildi.

Bugün biliyorum ki kendi istemediği sürece bir kimseye istemediği hiçbir şeyi zorla yaptırmaya kalkışmak onun özgür iradesine müdahale olur ki çoğu zaman ters teper.

Uzaktan çocuklarım için ne yapabilirim diye düşünürken bu kez enerji sistemi olan Reiki ile tanıştım. Reiki uyumlaması alıp yine kendi bilinçaltı kayıtlarım üzerinde çalışmalar yaptım. Uzaktan enerji gönderimi mümkündü ancak karşı tarafın bunu özgür iradesi ile kabul etmesi gerekiyordu.

Ancak somut bir sonuç arayışındaydım ve onu göremediğimi düşünüp bu çalışmaları da bıraktım.

Aslında her şey akışındaydı. Aradığım şey somut bir sonuçtu. Ben kontrol duygusu yüksek birisi olduğum için etrafımdaki her şeyi kontrol etmeye çalışıyordum. Ben kontrolü bende olmayan bir şeyleri kontrol etme çabasındaydım. Tabiî ki de sonuç alamamam doğaldı.

O gün farkında olamadığım şey benim kontrolümün sadece kendi zihnimle sınırlı olduğuydu. Onu kontrol ederek diğer insanların özgür iradeleri dışındaki isteklerim hariç her istediğimi elde edebilirim.

Reikiden yeterli verim almadığım duygusu beni yeniden arayışa itti. Ve karşıma korku temelli çalışma olan İçsel Temizlik Yöntemi çıktı.

İçsel temizlik benim kendimi anlamamdaki kritik bir çalışma oldu. Bu çalışma ile duyguyu, duyguya odaklanma ya da içine girmenin ne olduğunu anladım. Duyguyu yoğun olarak hissetmenin nasıl bir şey olduğunu anladım. Bu çalışma ile birlikte hedeflerimi ve isteklerimi sorgulamaya başladım. İçimdeki çelişkilerin farkına vardım.

Zenginlik istiyordum ama bir taraftan zenginlikten utanıyordum. Kendimi zenginliğe layık göremiyordum. Yaptığım çalışmalarda zenginlikten utanmanın kendimi değersiz görmemle ilgili olduğunu aslında zenginliği de güç için istediğimin farkına vardım.

Bununla ilgili geçmişimde birçok kayıta ulaştım temizlik çalışmaları yaptım ancak o kadar fazla kayıt vardı ki doğru noktalara temas edip çözümlemek bugüne kadar sürdü.

Henüz bazı şeylerin çözümüne hazır olmadığım anlama olgunluğuna erişemediğim için olayları görüyordum ancak temizlik çalışmaları yetersiz kalıyor, aynı sahnelerle tekrardan karşılaşıyordum. Çünkü bilinçaltımızdaki korkuların tek bir kaynağı yoktu bazıları onlarca ve yüzlerce sahne ile iyice pekiştirilmişti. Bataklığa gelen tüm su kaynakları kurutulmadan bataklık kurumayacağı gibi benimde tüm zihinsel bağlantılar çözülmeden hissettiğim korkular çözülmeyecekti.

Bugün artık geldiğim son noktayı açıklamak istiyorum. Annemin ailesi zengindi babamınki ise fakirdi. Annem bu yüzden babamı sürekli aşağılardı. Yıllarca her huzursuzlukta bu konu gündeme gelirdi. Babamda hiç sesini çıkarmaz annemin suçlamalarını sessizce kabul ederdi.

Annem içinde bulunduğu yaşamı kabullenememişti. Zamanında babamla evlenmeyi büyük ihtimalle istememişti. Yıllarca kurban rolü oynadı. Yaşadığı travmalar ve yaşam koşulları nedeniyle kendini sürekli olarak düşük seviyeli insan olarak gördü. Aynı zamanda sanırım bu nedenle de hırslı olduğu içinde benliğini tatmin etmek için sıkıntı yaşadığı insanları aşağılayarak kendinin üstün olduğunu ve akıllı olduğunu göstermeye çalışmıştı.

Ben yıllar sonra istediğim zenginliğin maddiyata aşırı derece odaklanmanın nedeninin annemin davranışlarından yoğun şekilde etkilenmem olduğunu anladım. Evdeki parasal huzursuzluk, paran olmazsa bir hiçsin, insanlar tarafından aşağılanırsın duyguları sonrasında yoğun olarak güçlü olma isteğim beni maddiyata yönlendirmişti.

Çocukluğumda yaşadığım olaylardan onlara verdiğim anlamlardan dolayı kendimi içsel olarak değersiz hissediyordum. Bu durum tüm hayatıma yansımıştı. Sanki kişiliğimi puanlamış ve yaptığım puanlamada kişiliğim sıfırın altında olduğu için herkes doğal olarak benden üstündü. Buda bulunduğum ortamlarda kabullenilmeme korkusuna neden oluyordu. Onaylanma takdir edilme beklentisi içerisindeydim.

Ben çözümü dışarıda arıyordum. Aslında diğer kişilerin benim kabullenilmemle ilgili bir sorunları yoktu, sorun onu adağımda tutan bendim. Bu nedenle de hata yapmaktan çok korkuyordum. Ve bulunduğum konumu ve sahip olduğum hiçbir şeyi kabullenip sahiplenemiyordum. Bana verilen yetkileri ve imkânları kullanmaktan imtina ediyordum.

İyi bir işim, konumum ve maddi gelirim olmasına rağmen hala içimde yetersizlik hissi vardı. Olduğun kişi olmak yetmez daha iyi olmalı. Mükemmel olmalı. Mükemmel olan kişi olmak için her şeyi kontrol etmeliyim.

Sorunum ne olduğunu anlamaya başlamıştım ama zihinsel olarak çözümleyecek olgunluğa hazır değildim. Bir an önce bulduğum bu sorunları çözme isteği ile yoğun bir çalışmaya girdim. Odağımda korku avcılığı vardı.

Bana mail atan sohbet eden kişilere direk korkularını söyleyip korku çalışması yapmalarını söylüyordum. Hatta bazılarına ısrar ediyordum.

Öğrendiğim şeyi paylaşmak için içimde yoğun bir istek vardı. Ancak anlamadığım ve farkına varmadığım iki şey vardı.

Birincisi onlar benim bulunduğum seviyede konu hakkında bilgili değillerdi.

İkincisi yardım istemeyene yardım edilmeyeceği için yaptığım önerileri eleştiri olarak algılanıp hemen savunmaya geçiliyordu. Bazı kişilerin beni listelerinden çıkarmaları sayesinde bu durumu da yaşayarak öğrendim.

Bu konuda, bir sohbet ortamında yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum. Sigara kullanmıyorum. Sigaranın zararlı olduğuna inananlardanım birisine sigarayı bağımlık olduğunu bırakılması gerektiğini konusunda nutuk atıyordum. Karşımdaki kişi bana şunu söyledi. ”Siz bunları söyleyerek bizi aptal yerine koyuyorsunuz. Bizim aklımız yok mu biz bilmiyor muyuz sigaranın zararlı olduğunu, sadece siz mi biliyorsunuz. Bu bizim tercihimiz, size ne oluyor, bizim hakkımızda karar veriyorsunuz.” dedi.

O günden sonra sigara ile ilgili kimseye bırak diye telkinde bulunmadım. Kişi sigarayı bırakmayı önce kendisi istemelidir. Kendisince sigarayı bırakmak için geçerli bir sebep bulmayan kimse sigarayı bırakmaz.

Odağımda korku temizliği olduğu için her şeyi korku ile tanımlamaya başlamıştım. Kendi gerçekliğinizi, kendiniz yaratırsınız sözü doğrulanmıştı. Yoğun korku çalışmalarım bir süre sonra bıkkınlık oluşturdu. İçimden bir ses “yeter atık çekim yasasını çalıştır. Korku çalışması, korku çalışması nereye kadar” dedi. Bende çekim yasasını çalıştırıp artık yaratıma geçmek istedim. Yeniden arayışa girdim.

Bu dönemde Aykut Oğut’un kitapları ile tanıştım. Onun farklı bakış açıları önerisiyle geçmişi daha iyi analiz etmeye başladım. Bu arada onun kitabında paylaştığı Egoyu ikna tekniğini kullandım.

Aynı zamanda Z.ponopono diye bir teknikle de karşılaştım. Z-ponopono yöntemi Grant Connoly’nin Z point öğretisi ile Dr İheakala’nın ho’oponopo öğretisinin birlikte derlenmesinden Ecz. Sevinc Sultan tarafından oluşturulmuş bir sistemdi.

Sisteme ait bir pdf kitap elime geçti. Kitapta sekiz adet temel çalışma seti vardı. Ben o sekiz çalışmayı yaptım.

Çalışmaların özü Ho’ponopono yönteminde anlatılan bahsedilen “özür dilerim, beni affet, teşekkür ediyorum, seni seviyorum” cümlelerinin bilinçaltı kayıtlarını silmek ve yeni kayıt oluşturmak için farklı kombinlerde kullanılmasıydı. Temizleme yaparken “ özür dilerim, beni affet, seni seviyorum” anahtar cümlelerini kullanırken pozitif önermeleri yüklerken ise “ teşekkür ederim seni seviyorum” anahtar cümlelerini kullanıyordu.

Bu cümlelerin arındırma gücü yüksekti. Ve bundan sonra birçok kez ben bu cümlelerle temizlik yaptım. Bugünde yine rahatsız olduğum konuda aynı tekniği kullanıyorum.

Her çalışma sonrasında bir rahatlık hissi geliyordu ama yine altta bir şeyler eksik diyordu. Ancak içerilerde bir yerlerde tıkanıklık vardı. Geçmişimde yaşamış olduğum olayları görüyorum temizlik yapıyorum ancak yeniden çalışma yaptığımda yine aynı sahnelere işaret ediyordu.

Sorunun kaynağı aileme olan öfke ve kızgınlığımdı. Öncelikli olarak onlara olan kızgınlığımı bitirmem gerekiyordu. Çünkü çalışmalarda her şey gidip onlara dayanıyordu.

Bu dönemde arayışlarım hemen yanıt buldu bu kez de bir hanım bana sitem üzerinden ulaştı. Oda bu konularda ilgileniyordu. Aile dizimi diye bir konudan bahsetti.

İnternette yaptığım araştırma sonucunda sisteme ait bazı bilgilere ulaştım.

Aile diziminin ana hedefi kendimiz ve ailede yaşanan kilitlenmeye ilişkin gerçekle yüzleşmektir. Farkında olsak da olmasak da hepimiz ebeveynlerimize derinden bağlıyız. Onlara ya sevgi ya da öfke duyarız. Ya yanlarında olmak isteriz ya da çok uzaklarında. Ebeveynine kayıtsız kişiye çok az rastlanır.

Aile Dizimi ile aile büyüklerimizden aldığımız yükleri onlara teslim ederiz. Kök ailemizin diziminde aile içindeki rollerin karışmış olduğu ortaya çıkar. En sık rastlananlar: annenin baba rolünü en büyük çocuk almıştır, ortanca ya da küçük çocuğun rolünü abla/abi almıştır ya da baba, çocuk rolünü almıştır. Rollerin karışmış olduğu bir ailede sağlıklı enerji akışı olamaz. İlişkiler sağlıklı kurulamadığından, ruhsal/fiziksel rahatsızlıklar, maddi/manevi tıkanıklıklar, anlam verilemeyen gerginlikler v.b. olaylar yaşanır.

Aile dizim çalışması bir terapist tarafından yönetilen bir çalışmaydı. Ben bulunduğum yer ve konum itibari ile böyle bir dizim çalışmasına katılamazdım. Bu durumu anlatan arkadaşa dizim çalışmasının nasıl olduğunu sordum. Oda bana anlattı.

Bu durumu terapi şeklinde yapabileceğimi söyledi. Karşımda aile büyüklerimin sandalyede oturduğunu hayal etmemi ve benimde sırasıyla onların karşısına geçip diz çöküp ellerimi onun avucuna elimi koyarak, sevgi akışını sağlamak amaçlayan cümleler söylemeyerek arada sevgi bağını oluşturmamı, bana sevgi ile bakmalarını görmemi ve onlardan bana sevgi akışına hissetmemi söyledi.

Çalışmalara başladım. Aile bireylerimi karşıma alıp onlarla konuşmaya başladım. İlk çalışmalarda bir şey hissetmedim. Babamın, annemin ağabeylerimin bana sevgiyle baktığını göremiyordum ve hissedemiyordum.

Birkaç gün sonra aile bireylerimle diyalogu ilerletmeye başladım. Çalışma sırasında babamın annemin karşısında diyalogda düşüncelerim için onlardan özür dilemeye başladım. Yaptığım ya da yapmam gerekirken yapmadığım düşündüğüm davranışlarım için özür diledim. Onları suçladığım konular için özür diledim. Birkaç gün bu şekilde geçti ama ben hala kendimi suçluyordum. Ama suçluluk duygusunun şiddeti azalmıştı

Devamı Bir Sonraki yazıda

Halis ŞAHİNER

Bireysel Danışmanlık

Kontrol Sende Kitabım için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız

Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabım İçin lütfen aşağıdaki linke tıklayınız

Similar Posts