Değişime Direnmek – Louise Hay
“Sürekli değişen hayatın ritmi ve akışıyım.”
Farkında Olmak İyileşmenin ve Değişmenin İlk adımıdır.
Bir durumu değiştirmek için önce derinliklerde gömülü olan düşünce kalıplarımızın farkında olmalıyız. Belki o durumdan söz etmeye, yakınmaya başlarız ya da onu başka kişilerde de fark ederiz. Herhangi bir şekilde dikkatimizi çeken bu durumla ilgilenmeye başlarız. Bu noktada bir öğretmen, bir arkadaş, bir kurs ya da bir kitap, sorunu çözme yollarını göstererek bizi uyandırmaya başlar, farkında olmamızı sağlar.
Benim uyanışım, bir arkadaşımın öylesine laf arasında bir toplantıdan söz etmesiyle başladı. Arkadaşım o toplantıya gitmedi, ama içimdeki bir şey beni gitmem için dürttü. Bu küçük toplantı gözlerimi açan ilk basamaktı. Önemini, çok zaman geçtikten sonra anladım.
Bu ilk basamağa gösterdiğimiz tepki, genellikle önemsememe ya da aptalca bulmak oluyor. Bize, belki çok kolay ya da düşüncemize uymayan bir yol olarak geliyor. Uygulamak istemiyoruz. Direncimiz çok güçlü oluyor. Hatta önerilenleri ciddiye alıp uygulama düşüncesine bile kızıyoruz.
Bunun iyileşme sürecinde ilk basamak olduğunu fark edebilirsek, bu tür bir tepki çok iyi.
Bana göre kişinin herhangi bir direnç göstermesi iyileşme sürecine girmiş olduğunun bir ispatı. Aslında bu süreç, bir değişiklik yapmamız gerektiğini düşündüğümüz anda başlar. .
Sabırsızlık, öğrenmeye ve değişmeye gösterilen direncin bir başka şeklidir. Bir şeyin hemen, çabucak gerçekleşmesini istediğimizde, yarattığımız sorundan öğrenilecek dersler için kendimize zaman tanımamış oluyoruz.
Evinizde bir başka odaya gitmek istiyorsanız, kalkıp o odaya doğru adım adım yürümek zorundasınız. Oturduğunuz sandalyeden kımıldamadan diğer odada olmayı istemek işe yaramaz. Aynı bunun gibi hepimiz tüm sorunlarımızdan kurtulmak istiyoruz, ama bizi sonuca götürecek küçük adımları atmaya yanaşmıyoruz.
Şimdi, durumları ve koşulları yaratma sorumluluğunun kendimize ait olduğunu kabul etmenin zamanı. Sorumluluğu kabul edin demekle, suçluluk duyun ya da “kötü insan” olduğunuzu hissedin demek istemiyorum elbette. Her düşünceyi deneyime çeviren “içinizdeki gücü” tanıyın diyorum. Geçmişte bu gücü, bilmeden, istemediğimiz deneyimleri yaratmak için kullandık. Ne yaptığımızın farkında değildik. Şimdi, sorumluluğumuzu kabul ederek, FARKINDA OLUYORUZ ve bu gücü bilinçli olarak olumlu yollarla yararımıza kullanmayı öğreniyoruz. .
Sık sık, bir hastama çözüm önerdiğimde konuya bir başka açıdan bakmayı ya da konuyla ilgili kişiyi affetmeyi- çenelerin kasılmaya, kolların sımsıkı göğüs üzerinde kavuşturulmaya başlandığını görüyorum. Hatta yumruklarını bile sıkanlar oluyor. Direnç açığa çıkıyor ve değişmesi gereken noktayla temas kurduğumu anlıyorum.
Hepimizin öğrenmesi gereken dersler var. Bizim için en zor olan şeyler, öğrenmeyi seçtiğimiz dersler oluyor. Kolay olanlar ders değil, zaten bildiğimiz şeylerdir.
Dersler, Farkında Olmakla Öğrenilebilir
Size neyi yapmak en zor geliyorsa ve neye en çok direnç gösteriyorsanız, işte o anda öğrenmeniz gereken dersle karşı karşıyasınız. Direncinizi kırarak teslimiyet ve öğrenmeniz gereken şeyi öğrenmeniz için kendinize izin vermek, bundan sonraki adımı atmanızı kolaylaştıracaktır.
Direncinizin sizi değişimden alıkoymasına izin vermeyin. İkisinin üzerinde de çalışabiliriz:
1) Direncinizi gözlemek,
2) Yine de zihinsel değişimleri yapmak.
Kendinizi gözlemleyin, nasıl direnç gösterdiğinizin farkına varın ve değişimi sürdürün.
Sözsel Olmayan İpuçları
Davranışlarımız çoğu kez direncimizi ortaya koyar. Örneğin:
Konuyu değiştirmek.
Odayı terk etmek.
Tuvalete gitmek.
Geç kalmak.
Hastalanmak.
Başka bir şey yaparak ertelemek.
Çok meşgul olarak ertelemek.
Zamanı boşa geçirerek ertelemek.
Gözleri kaçırmak veya pencereden dışarı bakmak.
Bir derginin sayfalarını karıştırmak.
Dikkati vermekten kaçınmak.
Yemek, içmek, sigara içmek.
Bir ilişkiyi başlatmak veya bitirmek.
Arabada, aletlerde, su borusunda vb. arızalar yaratmak.
Tahminler Yürütmek
Direncimizin haklı nedenlere dayanması için başkaları hakkında tahminler yürütürüz.
Uğraşmanın nasıl olsa bir yararı olmayacak.
Kocam/karım bunu anlamayacak.
Tüm kişiliği mi değiştirmek zorunda kalacağım.
Sadece deliler terapiste gider.
Benim sorunuma kimse yardım edemez.
Onlar haklı öfkemin nedenlerini anlayamaz.
Benim durumum farklı.
Onları rahatsız etmek istemem.
Kendi kendine nasıl olsa çözümlenir.
Başka kimse bunu yapmaz.
İnançlar
Kabullenerek büyüdüğümüz inançlar, değişime karşı direncimiz olur. Bu sınırlayıcı düşüncelerden bazıları:
Daha önce yapılmadı.
Doğru gelmiyor.
Benim bunu yapmam doğru değil.
Bu, ruhaniliğe (spiritüelliğe) uymaz.
Ruhani insanlar öfkeye kapılmaz.
Ailemde hiç kimse öyle yapmadı.
Aşk bana göre değil.
Çok aptalca bir şey.
Gitmek için çok uzak.
Çok fazla çalışmak gerekiyor.
Çok pahalı.
Çok uzun sürecek.
Böyle bir şeye inanmıyorum.
Ben o tür bir insan değilim.
Onlar
Gücümüzü başkalarına verir, sonra bunu değişmeye karşı geliştirdiğimiz direnç için bir mazeret olarak kullanırız. İşte bu tür düşüncelerden bazıları:
Tanrı onaylamaz.
Yıldızların onaylamasını bekliyorum.
Uygun bir ortam değil.
Değişmeme izin vermezler.
Doğru öğretmene / kitaba / kursa / araçlara sahip değilim.
Doktorum izin vermez.
İşten izin alamam.
Onların etkisi altında kalmak istemiyorum.
Hatta tümüyle onlarda.
Önce onlar değişmeli.
…….. yapar yapmaz, sıra buna gelecek.
Sen / onlar anlamıyor(sun).
Onları incitmek istemem.
Bu, benim yetişme tarzıma, dinime, felsefeme ters düşüyor.
Kendimiz Hakkındaki Düşüncelerimiz
Bizi sınırlayan ve değişmeye direnç göstermek için kullandığımız kendimizle ilgili düşüncelerimiz var. Örneğin:
Çok yaşlıyım.
Çok gencim.
Çok şişmanım.
Çok zayıfım.
Çok kısayım.
Çok uzunum.
Çok tembelim.
Çok güçlüyüm.
Çok güçsüzüm.
Çok aptalım.
Çok zekiyim.
Çok fakirim.
Çok değersizim.
Çok uçarıyım.
Çok ciddiyim.
Çok katıyım.
Geciktirme Taktikleri
Direncimiz, sıklıkla geciktirme taktikleri olarak kendini gösterir.
Şu tür mazeretlere başvururuz:
Sonra yaparım.
Şu anda düşünemiyorum.
Şimdi zamanım yok.
işimden o kadar fazla zaman ayıramam.
Evet, çok çok güzel bir fikir. Başka zaman yaparım.
Yapacak o kadar çok farklı işim var ki.
Yarın, bunun üzerinde düşüneceğim.
Şu işimi bitirir bitirmez …
Bu seyahatten döner dönmez …
Şu an benim için uygun değil.
Çok geç ya da çok erken.
Reddetme
Bu tür direnç, herhangi bir değişime ihtiyaç duyulduğunun inkarı şeklinde kendini gösterir. Örneğin:
Benim herhangi bir sorunum yok.
Bu sorun konusunda yapabileceğim hiçbir şey yok.
Geçen sefer bir sorun çıkmamıştı.
Değişmenin ne yararı olacak?
Aldırış etmezsen, belki sorun da kalmaz.
Korku
Bu tür direnç, herhangi bir değişime ihtiyaç duyulduğunun inkarı şeklinde kendini gösterir. Örneğin:
Benim herhangi bir sorunum yok.
Bu sorun konusunda yapabileceğim hiçbir şey yok.
Direncin en kapsamlı kategorisi korkularımız… Bilinmeyene duyulan korku. İşte bazıları;
Henüz hazır değilim.
Başarabilirim.
Beni kabul etmeyebilirler.
Komşular ne der?
Başımı derde sokmak istemiyorum.
Eski defterleri karıştırmak istemiyorum.
Kocama/karıma söylemekten korkuyorum.
Yeterli derecede bilgim yok.
Zarar görebilirim.
Değişmek zorunda kalabilirim.
Paraya mal olur.
Ölmeyi tercih ederim veya boşanmayı.
Kimsenin bir sorunum olduğunu bilmesini istemiyorum.
Duygularımı ifade etmekten korkuyorum.
Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum.
Yeterince gücüm (enerjim) yok.
Sonunun ne olacağını kim bilebilir?
Özgürlüğümü kaybedebilirim.
Bunu yapmak çok zor.
Şu anda yeteri kadar param yok.
Sırtımı acıtabilirim.
Arkadaşlarımı kaybedebilirim.
Kimseye güvenmiyorum.
İmajım zarar görür.
Yeterli değilim.
Ve liste sürüp gidiyor. Bunlardan bazıları sizin kullandığınız direnme yolları mı? Şu örneklerdeki dirence bakın.
Bir hastam çok ağrı çektiği için bana geldi. Üç ayrı araba kazasında sırtını, boynunu ve dizini kırmıştı Randevusuna geç kalmıştı, adresimi bulamadığını söyledi, sonra trafikte tıkanıp kalmıştı. Tüm sorunlarını kolayca sıralıyor, bana dertlerini anlatmakta hiç güçlük çekmiyordu. Ama ben ağzımı açıp durumunun değerlendirmesini yapmaya kalktığım anda, her şey ters gitmeye başladı Kontak lensleri gözlerini acıtıyordu. Başka sandalye ye oturmak istedi. Tuvalete gitmek zorunda kaldı. Sonra lenslerini çıkarma ihtiyacı duydu. Ona ayırdığım zamanın geri kalan kısmında dikkatini toplatmam mümkün olmadı.
Hepsi gösterdiği direncin değişik biçimleriydi. Henüz özgürleşmeye ve iyileşmeye hazır değildi. Kız kardeşinin de sırtını iki kez kırmış olduğunu öğrendim, annesinin de. … .
Bir başka hastam aktör, pantomimci, caddede hünerlerini sergileyen bir sokak sanatçısıydı. Başkalarını, özellikle devlet kurumlarını aldatma konusunda ne kadar usta olduğuyla müthiş
Övünüyordu. Hemen her şeyden nasıl yakasını kurtaracağını biliyordu. Ama tüm bunlar hiçbir işe yaramıyordu. Sürekli beş parasızdı, en azından bir aylık kira borcu oluyordu hep. Sık sık telefonu kesiliyordu,. Üstü baş dökülüyordu. İş bulmakta zorlanıyordu. Vücudu ağrılar içindeydi ve aşk hayatı sıfırdı.
Teorisi şuydu: Hayatında iyi bir şeyler olana kadar aldatmaktan vazgeçemezdi . Oysa aldatmayı sürdürdükçe verdiği bu şeyle hayatına iyi bir şeyler çekmesi düşünülemezdi. Önce aldatmayı bırakması gerekiyordu. Eski bildiği yoldan vazgeçmeye hazır olmadığı için direniyordu.
Arkadaşlarınıza Karışmayın
Çok sık olarak, kendimizi değiştirmeye çalışmak yerine, arkadaşlarımızın değişmesi gerektiğine karar veririz. Bu da direnç göstermektir. İşime yeni başladığım dönemde, beni hastanede yatan tüm arkadaşlarına gönderen bir müşterim vardı. Arkadaşlarına çiçek göndermek yerine, sorunlarını çözmem için beni gönderiyordu. Elimde teyp, hastaneye gittiğimde, genellikle yatağında niçin orada olduğumu bilmeden yatan ya da ne yapmak istediğimi anlamayan biriyle karşılaşıyordum. Bu istek kişinin kendisinden gelmedikçe, asla çalışmamam gerektiğini öğrenmeden önceydi.
Bazı müşteriler de, arkadaşları kendilerine benimle bir seanslık çalışma hediyesi verdikleri için gelirler. Bu tür gelişler de pek başarılı olmaz. Ender olarak çalışmayı sürdürmek isterler.
Bizim için başarılı olan bir yol bulduğumuzda, onu başkalarıyla da paylaşmak isteriz. Ama onlar hayatlarının bu döneminde değişmeye hazır olmayabilir. Biz değişmeyi isterken bile değişim yapmakta zorlanırken, başkaları değişmeyi arzu bile etmeden, onları değiştirmeye çalışmak imkânsızdır. Bu çaba güzel dostlukların yıkılmasına bile neden olabilir. Ben hastalarımla uğraşıyorum, çünkü onlar bana geliyorlar, arkadaşlarıma ise karışmam.
Ayna Çalışması
Aynalar kendi hakkımızdaki duygularımızı bize yansıtırlar.
Eğer mutlu, doyumlu bir hayat istiyorsak, nerelerde değişmemiz gerektiğini bize net bir şekilde gösterirler. İnsanlara, her aynanın önünden geçtiklerinde, gözlerinin içine bakarak kendileri hakkında olumlu bir şeyler söylemelerini salık veririm. Onaylayıcı olumlu ifadeleri en güçlü kılmanın yolu, aynaya bakarak yüksek sesle tekrarlamaktır. Bu yolla, eğer bir direnciniz varsa hemen farkına varır ve engelleri daha çabuk yenebilirsiniz. Bu kitabı okurken yanınızda bir ayna olması yararlıdır.
Olumlu ifadeler kullanırken sık sık ayna kullanın. Nerede direnç gösterdiğinizi, nerede açık ve uyumlu olduğunuzu gözlemleyin.
Şimdi, aynaya bakın ve kendinize, “Değişmeye istekliyim.” deyin. . .
Ne hissettiğinize dikkat edin. Eğer kararsız, dirençli ya da değişmek istemiyorsanız, kendinize niçin diye sorun. Hangi eski inanca sarılıyorsunuz? Şimdi, kendinizi azarlama zamanı değil.
Sadece neler olup bittiğine, hangi inancın su yüzüne çıktığına dikkat edin. işte size birçok sorun yaratan inanç. Nereden geldiğini hatırlayabiliyor musunuz? . “
Olumlu ifadeler kullandığımız halde, bize söylediklerimiz doğru gelmiyorsa, “Aman bunun hiç yararı yok,” demek çok kolay.
Oysa olumlu ifadeler etkisiz değil, ama onlara başlamadan önceki basamağı aşmamız gerekiyor.
Tekrarladığımız Davranış Kalıpları Bize İhtiyaçlarımızı Gösteriyor
Her bir alışkanlığımız, tekrar tekrar yaşadığımız her deneyim, yinelediğimiz her davranış kalıbı içimizdeki bir IHTİYACIN ifadesidir, ihtiyaç, sahip olduğumuz bir inancın karşılığı oluyor. Eğer bir ihtiyaç olmasaydı, onu yapmayacaktık, öyle olmayacaktık veya ona sahip olmayacaktık. İçimizdeki bir şeyin şişmanlığa, sağlıksız ilişkilere, başarısızlıklara, sigaraya, öfkeye, yoksulluğa, kötüye kullanılmaya ya da bizim için sorun neyse ona ihtiyacı var…
Kaç kez, “Bunu asla bir daha yapmayacağım, sözünü söylemiş, söz vermişizdir. Sonra da daha gün bitmeden yine bir parça pasta yemiş, sigara içmiş, sevdiğimiz kişiye kırıcı sözler söylemişizdir. Arkasından da kendimize kızarak, “Ah, hiç iraden yok. Disiplin denileni şey hiç yok. Sen, zayıf insanın tekisin, diye sorunu daha da çekilmez hale getirmişizdir. Buysa, zaten taşıyor olduğumuz suçluluk duygusunun ağırlığını artırmaktan başka bir işe yaramaz,
Bunun İrade veya Disiplinle Hiç İlgisi Yok
Hayatımızdan neyi çıkarıp atmak istiyorsak, o şey bir belirti, bir dış etkendir. Nedeni yok etmeden, belirtiyi ortadan kaldırmaya çalışmak yararsızdır. İrademize veya disiplinimize bir an ara verdiğimizde belirti yeniden görünecektir.
İhtiyacı Ortadan Kaldırmayı İstemek
“Bu durum bir ihtiyacınızdan kaynaklanmasaydı, hayatınızda olmazdı. Bir adım geri giderek İHTİYACI ORTADAN KALDIRMA isteği üzerinde çalışalım. İhtiyaç ortadan kalktığında, sigara içmek, aşırı yemek yemek ve olumsuz davranış gösterme arzunuz da olmayacak,” diye hastalarıma açıklarım.
İlk kullanmamız gereken olumlu ifadelerden biri şu: “Direnç, baş ağrısı, kabızlık, aşırı kilo, parasızlık vb. için duyduğum ihtiyacı ortadan kaldırmak istiyorum,” Şöyle deyin: “Kendimi böyle bir ihtiyaçtan kurtarmak istiyorum,” Eğer bu noktada direnç gösteriyorsanız, diğer olumlu ifadeler yararsız olur.
Etrafımıza kendi ördüğümüz ağları çözmemiz gerekiyor, Bir iplik yumağını çözmeye çalıştıysanız o yana bu yana çekmenin, asılmanın yumağı daha da karışık hale getirdiğini bilirsiniz. Çok dikkat ederek ve sabırla düğümleri çözebilirsiniz ancak. Kendi zihinsel düğümlerinizi de çözerken dikkatli ve sabırlı olmalısınız. İhtiyaç duyuyorsanız yardım istemekten çekinmeyin. En önemlisi bu süreç içinde kendinizi sevin. Eskiyi bırakmayı istemek, anahtar kelime, Sır burada.
“Soruna ihtiyaç duymak” derken, kendi özel düşünce kalıpları dizisine uygun olan, belirli dış etkilere ve deneyimlere ihtiyaç duyuyoruz demek istiyorum. Her dış etki, içimizdeki düşünce kalıbının doğal ifadesidir. Sadece dış etki ya da belirtiyle savaşmak, enerjiyi boşa harcamaktır ve genellikle sorunun daha da büyümesine neden olur.
“Değersizim” Duygusu Erteleme Yaratır
Eğer içsel inanç sistemlerimden veya düşünce kalıplarımdan biri “Ben değersiz biriyim” ise bunun dışa yansımalarından biride “sürekli erteleme” olacaktır. Erteleme, istediğimizi söylediğimiz şeyi yapmaktan bizi alıkoyan şeylerden biri değil mi? Yapacakları veya olacaklarını söyledikleri şeyleri sürekli erteleyen insanların çoğu, bu yüzden kendilerini suçlamak için çok zaman Ve enerji harcarlar. Kendilerine tembel damgası vurur ve kotu insan oldukları duygusuna kapılırlar.
Başkalarının Sahip Olduklarına İçerleme
Dikkatleri üzerine toplamayı seven bir hastam vardı. Grup çalışmalarına genellikle en geç gelen o olurdu. Böylece herkesin dikkatini çekerdi. 18 kardeşin en küçüğüydü. İhtiyaçların karşılanması listesinde sonda yer alıyordu. Bir çocuk olarak, başkalarının sahip olduğu şeyleri görüyor ve kendisi de o şeylere sahip olmanın özlemini duyuyordu. Bugün hala, birisinin sevincine, şanslı bir olayına o kişi adına sevinmekte güçlük çekiyor. Arkadaşlarının sevincini paylaşmak yerine, “Keşke ona ben sahip olsaydım, veya “Niye bana değil de ona?” türünden sözler sarf ediyordu ..
Sahip oldukları için başkalarına içerlemesi, kendi gelişimine ve değişimine engel oluyordu.
Özdeğer Birçok Kapıyı Açar
Bir hastam bana geldiğinde 79 yaşındaydı. Şan dersleri veriyor ve öğrencilerinden birçoğu televizyon reklâmlarında oynuyordu. Kendisi de reklâmlara çıkmak istiyor ama korkuyordu. Ona bütün kalbimle destek oldum ve şöyle dedim: “Bu dünyada sana benzeyen bir kişi daha yok. Sadece kendin ol yeter. Bunu zevk için yap. Senin yeteneklerine ihtiyaç duyup da bulamayan insanlar var. Onları varlığından haberdar et.”
Birçok ajansa telefon etti. “Ben çok çok yaşlı bir kadınım. Ve reklâmlarda oynamak istiyorum.” Kısa zamanda bir reklâmda oynadı. O gün bugündür değişik reklâm filmlerinde roller alıyor. Onu sık sık televizyonda ve dergilerde görüyorum. Yeni meslekler her yaşta başlayabilir, özellikle zevk için yapıyorsanız.
Kendine Yönelik Eleştiri, Hedefi Şaşırmak Demek
İnsanın kendini eleştirmesi ertelemeyi ve tembelliği daha da arttırır. Zihinsel enerjimizi eskiyi bırakmak ve yeni düşünce modelini oluşturmak için kullanalım.
“Değersiz olma ihtiyacından kurtulmak istiyorum. Hayatın en güzel şeylerine layığım ve kendime sevecenlikle her şeyin en iyisini kabul etmeye izin veriyorum,” deyin. “Birkaç gün bu olumlu ifadeyi sürekli yinelersem, erteleme şeklinde dışa yansıyan iç düşünce kalıbım kendiliğinden silinmeye başlayacak.”
“İçsel olarak özdeğer modelini yarattığımda, artık iyiliğimi geciktirmeye gerek duymayacağım.”
Bunun olumsuz düşünce kalıplarından bazılarına ya da hayatınızdaki dış etkilere nasıl uygulanabileceğini görüyor musunuz?
içsel bazı inançlarımız olduğu sürece kendimizi yapmaktan alıkoyamadığımız şeyler için kendimizi aşağılamaktan vazgeçelim. Enerji ve zamanımızı kendimizi aşağılamak için ziyan etmeyelim.
İNANÇLARIMIZI DEĞİŞTİRELİM.
Nasıl yaklaşırsanız yaklaşın, hangi konu üzerinde konuşuyorsak konuşalım, sadece düşüncelerle uğraşıyoruz ve düşünceler değiştirilebilir. Koşulları değiştirmek istiyorsak, şöyle diyelim: “Bu durumu yaratan içsel inanç ya da düşünce kalıbından kurtulmak istiyorum.”
Hastalığınızı ya da sorunlarınızı düşündüğünüz her anda bu cümleyi kendinize tekrar tekrar söyleyin. Söylediğiniz anda, kurban sınıfından çıkmış oluyorsunuz. Artık çaresiz değilsiniz, kendi gücünüzü onaylıyorsunuz.
Şunu söylüyorsunuz: “Bunu benim yarattığımı anlamaya başladım. Şimdi gücümü geri alıyorum. Eski düşüncelerimi bırakıp özgürleşeceğim.”
Özeleştiri
Kendi olumsuz düşüncelerine tahammül edemediği anlarda bir oturuşta yarım kilo tereyağını ve elinin altında olan her şeyi yiyen bir hastam var. Ertesi gün de çok şişman olduğu için bedenine öfke duyuyor. Küçücük bir kız çocuğuyken, yemek masasının etrafında dolaşır; herkesin tabağında arta kalanları ve bir kalıp tereyağını yiyip bitirirmiş. Ailesi küçük kızın bu davranışını çok sevimli bulup gülermiş. Ailesinden görüp görebildiği ender onaylamalardan ve ilgiden biriymiş bu anlar.
Kendinizi azarladığınız, yargıladığınız, yerden yere vurduğunuz zamanlar, kime bu kadar kötü davrandığınızı sanıyorsunuz?
Olumlu ya da olumsuz, neredeyse tüm programlanmamız, üç yaş civarına kadar tarafımızdan kabul edildi. O zamandan beri yaşadığımız tüm deneyimler, kendimiz ve hayat hakkında kabul ettiğimiz inançlarımızın ürünü. Küçükken bize nasıl davranılmışsa, genellikle kendimize de öyle davranıyoruz. Azarladığınız kişi içinizdeki o üç yaşındaki çocuk oluyor.
Korkak ve korku dolu olduğunuz için kendinize kızıyorsanız, kendinizi üç yaşındaki bir çocuk olarak düşünün. Eğer önünüzde üç yaşında korku dolu bir çocuk olsaydı, ne yapardınız? Ona kızar mıydınız, yoksa kollarınızı açıp onu kucaklayarak kendini güvende hissedene kadar rahatlatmaya mı çalışırdınız? Siz çocukken, belki etrafınızdaki yetişkinler sizi nasıl rahatlatacaklarını bilememiş olabilirler. Şimdi siz, hayatınızdaki yetişkin kişisiniz ve içinizdeki çocuğu hala rahatlatamıyorsanız, bu gerçekten çok üzücü bir durum.
Geçmişte olan oldu, ama şimdi yeni bir an. Kendinize nasıl davranılmasını istiyorsanız, öyle davranma şansınız var. Korku dolu bir çocuğun azarlanmaya değil, şefkate ihtiyacı vardır.
Kendinizi azarlamak, korkuları daha da artırır ve gittikçe kapana kısılırsınız. İçinizdeki çocuk, kendini güvende hissetmiyorsa, birçok sorun yaratır. Küçükken aşağılandığınızda neler hissettiğinizi hatırlayın. İçinizdeki çocuk da hala öyle hissediyor.
KENDİNİZE İYİ DAVRANIN, KENDİNİZİ SEVMEYE VE ONAYLAMAYA BAŞLAYIN.
En yüksek potansiyelini harekete geçirmesi için küçük çocuğun buna ihtiyacı var.
Hayatın sonsuzluğunda, bulunduğum noktada her şey mükemmel, bütün ve tam.
İçimdeki direnç gösteren kalıpları yalnızca kurtulunması gereken şeyler olarak görüyorum.
Onların üzerimde gücü yo.k Kendi dünyamın gücü benim. Hayatımdaki değişimlerin akışına elimden geldiğince kendimi bırakıyorum.
Kendimi ve yaşadığım değişimleri onaylıyorum. Yapabildiğimin en iyisini yapıyorum. Günlerim gittikçe kolaylaşıyor.
Sürekli değişken hayatın ritmi ve akışıyla uyum halindeyim.
Bugün harika bir gün
Böyle olmasını ben seçiyorum.
Dünyamda her şey iyi ve güzel.
Düşünce Gücüyle Tedavi
Louise Hay
Kontrol Sende Kitabımın için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız
Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabım İçin lütfen aşağıdaki linke tıklayınız
Değersizlikşe ilgili kısmı tam beni anlatıyor. .Tembellik bundan geliyor demek. Çok teşekkürler. O olumlamaları tekrarlıycam. Başka önerebileceğiniz birşey varsa seve seve. Bana mail atabilirsiniz. yav.yyu@hotmail.com Halis bey