Bu Kime Ait


Birçoğumuzun başına gelmiştir. Bir istek yada bir hedefi olmazsa olmazımız yapar elde etmek için peşin de koşarız.

Onları elde ettiğimiz de tatmin olmayıp yeniden arayışlara gireriz yeniden mücadele alanları yaratırız.

Bunun altında yatan şey peşinde koştuğumuz pek çok arzu ve isteğin bize ait olmamasıdır.

Ya annemize aittir, ya babamıza aittir, ya çocukluğumuzda bizim için önemli bize çok yakın kişilere aittir. 


Aslında yaptığımız şey o kişilerin bir şeye karşı ulaşamama özlemlerini kopyalamaktır.

Ve biz onlar olmadığımız içinde hedefe ulaştığımız da bir boşluğa düşeriz ve hiç bir zaman tatmin olamayız.

Yarattığımız şey sürekli arayışta olmak olur.

Kendini Aramak.



 Bir süre önce neden hayatımda daha fazlasını yaratmıyorum neden daha fazlasını olmuyorum, neden daha fazlasına sahip olmuyorum diye kendime sorular soruyordum ve bir gün ilginç bir açılım geldi.
Benim hayatımda daha fazlasını olmamın önündeki engellerin bir tanesini doğduğum ve çocukluğumun geçtiği mahalledeki kişilere “Bende sizdenim diyebilmek” için yaratmıştım.
Onlara ihtiyacım olduğunu düşünüyordum. Birden kendimi bir ağaç gibi hissettim. Ayakta kalabilmek için toprağa ve köklerine ihtiyaç duyan bir ağaç. 

Orası benim güvenli alanım ve oradan besleniyordum. Sanırım oradan ayrılmak benim için travmatik bir durumdu. Belki de diğer yaşamlarımın birisinde kökünden sökülüp ölen bir ağaç olduğum için tutunacak toprak arayan ağaç genleri ya da varlık vardı bedenimde. 

Baba ocağı ve o mahalle benim için beni besleyen kaynağı ifade ediyordu.  Ağaç beslenmezse ayakta kalamaz.