Yaşamımızı İcatlardan Yaratmak


Yaşamımızın ne kadarını icatlardan yaratmaya çalışıyoruz?
İcat, bir şeyin bir durumun nasıl olması gerektiğine karar verdiğimiz öyle olması gerektiğine inandığımız şeylerdir.
Örneğin, TV'de bir aşk filmi seyrediyoruz. Bir erkek ve bir kadın birbirlerine iltifat ederek tutkuyla öpüşürler. Ve ona bakarız ve tutkulu aşkın böyle yaşanması gerektiğini düşünürüz.
Zengin kız, fakir oğlan ve ya zengin oğlan, fakir kız filmi seyrederiz. Veya etrafımızda ki bir çiftin bir anlık mutlu görüntüsünü görür ve o çiftler gibi bir birliktelik yaşarsak mutlu olacağımızı sanırız.
Öyle bir kadın ya da erkekle birlikte olmanın eğlenceli olacağını keyifli olacağını ve bizim mutlu edeceğini sanırız.
Ve yaşamın böyle olduğunu karar verir mutlu olmamız için onları yaşamımızda yaratmaya ve ortaya çıkarmaya çalışırız.
Bu hayatımızda ne yaratır?
Çoğunlukla mutsuzluk ve başarısızlık.

Bunun Bana Hediyesi Ne?


Yaşamdaki her şey bir ilizyondan ibarettir.  Her şey bir bakış açısıdır. Birilerinin onun hakkında doğru olduğunu ispatlamaya çalıştıkları fikirlerdir.
Bir şeyle ilgili bizim için geçerli olan gerçeklik onun ne olduğu ya da nasıl göründüğü değil bizim onun hakkında ki algılarımızdan oluşur.
Burada etkili olan bizim hangi ruhsal durumda olduğumuzdur.
Örneğin, Yağmurun yağması kimine rahmet kimine göre felakettir.
Her iki durumda da bütünün yaratmış olduğu bir yaratım süreci vardır.
Felaket dediğimiz şey belki bir süre sonra orada mevcut gerçeklikten farklı bir gelecek için yaratılmış bir durum olabilir.

Bunun için mevcut durumun komple yıkılması gerektiği için yaşanmış olabilir.
Yaşamamızda böyledir. Başımıza bir şey gelir. Bundan rahatsız oluruz. Kötü olduğunu düşünürüz.
Bir süre sonra bakarız ki bu gerçekte bizim hayrımıza olmuş.

Kendimizi Sevilen Yapmaya Çalışmak


Hayat sizi seviyor!!!!!

Yaşamımızda peşinde olduğumuz en önemli şeylerden biriside kendimizin bu dünyada olmayı hak ettiğine kendimizi inandırmaya çalışmaktır.
Bunun için istenilen ve sevilen olmaya çalışırız.
Bu realitede bunun göstergelerinden bir tanesi de diğer insanlar ve karşı cins tarafından beğenilen, tercih edilen ve sevilen olmaktır.
Bunun temeli çocukluğa anne veya babamızın bizim hakkında sahip olduğu düşüncelere ve bizi kabulüne dayanır.

 Onlara verdiğimiz güce ve onlara yüklediğimiz anlama, onların bizim cinsiyetimizi kabulüne dayanır.
Ve sonrasında bütün bunlara göre kendimizin kendimize olan bakış açımıza dayanır.
En büyük açlığımız sevgi açlığıdır.
Anne ve babamızın bize sen bu dünyaya iyi ki geldin iyi ki bu dünyada varsın demesini bekleriz.
Senin varlığın bu dünya için çok önemli demesini bekleriz.
Bu dünya ile ilgili güven ararız, güvensizlik duygusundan bu şekilde kurtulacağımızı sanırız.
Onların davranış ve düşüncelerine bizi seviyor veya sevmiyor anlamları yükleriz.
Kendimizi onların davranış ve düşüncelerine göre istenilen ya da istenilmeyen yaparız.

`Neden zengin değilim?` diyorsanız

Muhtemelen hala neden zengin olmadığınızı merak ediyorsunuz. Belki de neden tasarruf yapamadığınızı veya harcamalarınızı kontrol altına alamadığınızı düşünüyorsunuz. Teorik olarak para yönetimi aslında oldukça basit: Çok kazan, az harca. Ancak insan olarak beynimiz deneyimlerimize ve şartlara göre kararlar alıyor ki bu kararlar parasal sorunlarınızın da temelini oluşturuyor. The Balance sitesinde yayınlanan makalede sizi zengin olmaktan alı koyan nedenler ve çözümler şu şekilde sıralanıyor:




HER ŞEYE SAHİP OLACAĞIM DÜŞÜNCESİNDEN KURTULUN

Eğer sürekli yeterli paranızın olmadığını düşünüyorsanız hayata bakış açınızı gözden geçirmelisiniz. Günümüzün psikoloji dünyasına göre “dar görüşlü bir bakış açısı zamana bakışımızı sınırlayarak uzun vadede bizleri zor duruma düşürebilecek anlık ve kısa vadeli kararlar almamıza neden oluyor. Tıpkı kredi kartları ile harcama yaparken o paranın uzun vadede ödeneceğini düşünmemek gibi.”