Ruh, Beden ve Zihin Dengesi


 Ruh, Beden ve Zihin

Ruh, beden ve zihin biz insanoğlunu oluşturan muhteşem üçlüdür. Huzurlu güzel bir hayat için bu üçünün dengede olması gerekiyor.

Neden bunların dengede olması gerekiyor?

Önce bedenden başlayalım.

Allah kainatı yaratırken her şeyi bir nizam ve intizam içerisinde yaratmıştır. Ve onun yaratmış olduğu düzen binlerce yıldır devam etmektedir. Tüm canlıların temel taşı hücredir. Hepsinin yapısı ve stratejisi aynıdır.

Hayatta kalmak ve soyunu devam ettirmek..

Yaradan canlıları yaratırken bir taraftan etten kemikten yaratırken diğer taraftan hayatta kalma programını yaratmıştır.

Bizim insanoğlu olarak diğer canlılardan farkımız yaratanın ruhundan üflediği parçamız.

“Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman siz hemen onun için secdeye kapanın.” Hicr-29

Yaratan insanı yarattıktan sonra ona ruhundan üfleyerek onu can vermiştir. Ruhundan üflediği parçamız bizim özümüz, ruhumuz veya bilinçaltımız her ne derseniz deyin. Bizi diğer canlılardan ayıran özelliğimiz.

Diğer canlılar kendine yüklenmiş program vasıtasıyla hayatta kalmaya ve üremeye çalışırken biz programımızda değişiklik yapma imkanına sahip olmamızı sağlayan zihne sahibiz. Bu durum diğer canlıların yaşamından farklı olarak insan yaşantısını karmaşık bir hale getirmiştir.

Duyguların Zihin ve Beden Üzerindeki Etkisi



Duyguların beden üzerindeki etkilerini araştıran araştırmacılar, en yaygın duyguların vücutta güçlü hisleri tetiklediğini tespit ederek, her farklı duygu için vücudun topografik haritasını çıkardı.


Zihin Beden İlişkisi
Bilim adamlarının yeni hedefleri arasında zihinsel ve fizikler durumlar arasındaki köprüleri keşfetmek ve tedavi amaçlı kullanmayı öğrenmek de var. Yapılan bir araştırma, ABD”deki yetişkin nüfusun neredeyse yarısının beden ve zihni buluşturan yöntemlerle ilgilendiğini gösteriyor. Bunlar arasında yoga, derin nefes egzersizi uygulamaları, ileri kas esnetme teknikleri, hipnoz, düşleri yönlendirme teknikleri, bir de bedenle zihnin en etkili bağlantı şekli olan dini inanç ve dualar var. Hepsi temelde stresle savaşıyor. Çünkü stres günümüzde neredeyse öldürücü. Bunun yanısıra duygular da enerji bedene etki ediyor…

Duyguların enerji bedene etkileri
Coşkunun kalp ile bağlantılı bir duygu olduğunu bilmeyen yoktur. Coşku duygusunun tam tersi duygular kalp ve akciğer fonksiyonlarını etkileyebilir. Kalp sorunlarının olası zihinsel nedenleri arasında, çoğunlukla sevgi alış verişinin engellenilmesi, kalbin endişe keder gibi duygularla yorulması gibi etkenler yer alır. Coşku duygusu negatif iken, zihinsel dağınıklık oluşur.

Kelebekleri Özgürleştirmek - Kendimizi Affetmek



Bilinçaltımız varoluşumuzdan bu yana hatıralarla doludur bizleri üzüp acıtanda hatıralarımıza yüklediğimiz -öfke, suçluluk, yargı-duygularımızdır.  Hatıralarımız her tetiklendiğinde bize acı veren bu duyguları tekrar tekrar deneyimleriz.

Çocukluğumuzda yaşadığımız travmaların tüm hayatımız üzerinde nasıl etkili olduğuna örnek yapmış olduğum bir bireysel danışmanlık çalışma özetini danışanın iznini alarak paylaşmak istiyorum.
Danışan 26 yaşlarında bekar meslek sahibi bir hanımdı. Hayatında birçok insanın elde edemediği başarıları elde etse de içinde onu rahatsız eden bir şey vardı. Kendini bulunduğu yere ait hissedemiyordu. Hep bırakıp gidecekmiş hissi vardı. İçindeki bir his ona gitmesi gerektiğini söylüyordu. Bu ruh halinde olduğu içinde şu anki mevcut durumdan yaşamdan zevk alamıyordu.
Üniversitedeyken erasmus kapsamında yurtdışına çıkmış orada kaldığı sürece kendini rahat hissetmişti. Oraya takılı kalmış sürekli yurtdışına çıkıp gezmek istiyordu ama sonunda ne olabileceği konusunda bir fikri yoktu.
Bu bırakıp gitme duygusunu hayatının bir çok alanında yaşıyordu. Yaptığı şeylerden zevk almıyor. Nasıl olsan ben buradan ayrılacağım diyerek insanlarla samimi ve sıcak ilişkiler kurmuyor, insanlardan kaçıyordu.  Konuşurken onların konuşmasını basit görüp içten içe onları aşağılıyordu. İçerisinde bir şeyler vardı. Kendisi ile ilgili bir eksiklik duyduğu bir şey vardı onu rahatsız eden ama ne olduğundan emin değildi.

Hayattaki her şey yüzeyseldi. Aslında bu durum onun duyguları kapattığının göstergesiydi.
Sorgulama sırasında annesinin bazı davranışlarını fark etti. Annesi ona sürekli telkinlerde bulunuyordu. Daima kontrollü olmasını ve dikkatli olmasını söylüyordu. Bir şeylerini paylaşsa da kardeşiyle de mesafeliydi.
Ona şunu sordum birisi ile konuşurken odağın nerede? Kendinde mi, karşındaki kişide mi? Kardeşi ile konuşurken hep kendisinden bahsettiği fark etti. Hep kendisini ve erkek arkadaşını anlatığı için bir süre sonra karşısındaki insanın sıkılması doğaldı.
Bütün bu anlattıkları kendi yaşantımdan bana tanıdık geliyordu. Uzun zaman kendi geçmişimi olduğum gibi kabullenemediğim ve kendime olan bakış açım nedeniyle insanlarla ilişkim duygudan yoksun mekaniksel ve yüzeyseldi.

Bilinçaltı Yüklerini Bırakma - Bağ Kesme Çalışması


Bu çalışmayı yaparken çözülmeler yaşayabilirsin. Sarıldığında bazen birden bir duygu boşalması yaşayabilir, ağlayabilirsin. Bırak hislerin olduğu gibi aksın sen süreci yönetmeye çalışma bırak kontrolü. Varlığının çatışmaları çözülsün.


Geçmişinden, çevrendeki insanlardan, annenden, babandan, sevdiklerinden, çatışma yaşadığın kişilerden yaşadığın alandaki herkesten ve her olay ve durumdan aldığın bilinçaltı kalıpların varlığında ve dış dünyanda çatışmaya sebep oluyor. Varlığının sonsuzluğu bu sınırlı kalıplarınla çatışıyor doğal olarak. Bu çatışma dış dünyanda da çatışma ile problemlerle karşılaşmana neden oluyor. Bu uygulamada bu yüklerin her birini tek tek bırakacak özgürleşeceğiz.
Rahat olacağın bir yerde rahat bir pozisyonda otur. Gözlerini yavaşça kapat. Ağır ağır ve derin nefesler al. Üç derin nefes alışverişinden sonra hayatında en fazla çatışma yaşadığın kişiyi gözünün önüne getir. Bu kişi bir arkadaşın olabilir, tanıdığın olabilir, bir akraban olabilir. Şu an hayatında olabilir, ya da geçmişte hayatında olmuş bir kişi olabilir. Hatta şu anda hayatta olmayan biri de olabilir. En fazla çatışma yaşadığın kişiden başla. Her seferinde bir kişi ile çalışacaksın.
Gözlerin kapalı, derin ve ağır nefesler alıyorsun. İlk önce çalışma yapacağın kişinin karşında olduğunu gör. Şu anda o kişi karşında. İmgesel olarak göremesen de yalnızca karşında olduğunu hisset. Şu anda o karşında duruyor. Ne hissediyorsun. Daha önce yaşadığınız o çatışmadan dolayı ona kızgın olabilirsin, ya da sen bir şey yaptın, bunun suçluluğunu taşıyor da olabilirsin. O kişiden korkuyor olabilirsin hatta nefret ediyor olabilirsin. Ama bil ki bunu sen hissediyorsun. O sadece içindeki kızgınlığın, korkunun açığa çıkması, dışarıdaki yansıması. O sensin. Kendi içindeki, bilincindeki çatışan yönlerini görüyorsun. O sana onu gösterdi. Seni sana gösteren bir aynan, yüzün o. Senin iç dünyanın ayna görüntüsü. İçindeki bu çatışmayı durdurmazsan, hayatında farklı farklı görünüşlerle ayni sorunu yaşayacaksın. İsimler değişecek belki, sahneler değişecek. Ama aynı şeyleri tekrar tekrar yaşayacaksın eğer içinde o çatışan yönünü bırakmazsan.
Şimdi, ona hissettiğin şeyler ne olursa olsun onun gözlerinin içine bak. Ama yalnızca sevgiyle. Çünkü o sensin, senin yüzün. Sevgiyle gözlerinin içine baktıktan sonra ona söyleyeceğin iki cümle çok önemli. Bu seni onun varlığıyla ve evrenle birleştiren iki cümle. Evrenden, her şeyden kendini ayırdığın, büyük resmi göremediğin için yaşadın bunları. İki cümle.
TEŞEKKÜR EDİYORUM.
SENİ SEVİYORUM.


Bedeni Arındırma


Farkındalık seviyelerinin daha farkındalıklı bir boyuta geçebilmesi için önce kişinin kendisini arındırmasını gerektiğine inanıyoruz.
Bizler ne duyarsak duyalım ne öğrenirsek öğrenelim yada okuyalım, eğitimini almış olalım fark etmez, bunları hayatımıza adapte etmediğimiz ve uygulamada yapmadığımız zaman hiçbir şekilde verim alınamayacağını biliyoruz..
Hayatımızda bir takım değişikliklerin olmayışının nedeninin ilk önce kişinin kendi kendini arındıramamasından olduğunu biliyoruz. Şu dakika itibariyle bir STOP deyin kendinize.. Kaç yaşında olduğunuzun bir önemi yok, o yaş dilimine kadar yaşamış olduğunuz geriye dönük zaman sürecinde yediğiniz içtiğiniz, ruhsal olarak düşündüğünüz her neyse arındırmak için başlayın. Nasıl ki kullandığımız her aracın bir bakımı var, arabaların bile 5.000-10.000 bakımları gelir ve düzenli yaptırır ve yolda kalma riskimizi azaltırız, bedenimiz de bizim aracımız onunda gerekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutmuyoruz..
Siz arındıkça bedeninizde ruhunuzda arınacak ve farklı şeylerin sizde zuhur ettiğini fark edecek ve farkındalık dereceniz artacaktır. Bu arınmaları hayatınıza dahil ettiğinizden itibaren gün ve haftalar içerisinde kendinizdeki farklılıkları hissedeceksiniz.
Arınmalarımızı Günlük arınmaHaftalık arınmaAylık arınma Olarak 3 şekilde uyguluyoruz.
Günlük Arınma
* Güne başlarken kendimizi hazırlıyoruz…
* Günün sonunda, gün içinde yaşadıklarımızdan kendimizi reset’liyoruz..
Biz buna Günlük Arınma diyoruz.
Sabah kalktığınızda özellikle farkındalıkla ilgili bireyler olmak istiyorsanız mutlaka ve mutlaka 07:00-08:00 saatleri arasında işiniz olsun olmasın uyanık olmanız gerekiyor. Aslında eğer yapabiliyorsanız 05:00-07:00 saatleri arasında uyanmak daha etkili.
 

05:00-07:00 saatleri arasında uyanık olmanın önemi; kalın bağırsağın çalışma saatin bu saat dilimi arasında olmasıdır, kalın bağırsağın maximum enerjiyle çalıştığı zamandır. Sindirim sıkıntısı çeken bir kimsenin bu saatlerde kalkması onun bu saatlerde mutlaka boşaltım yapmasını gerçekleştirir. Onun için bu saatlerde uyanmak ve güne başlamak önemli ve bedenimiz için faydalı.
Bu sebepten 10:00 ve daha sonraki saatlerde uyanan güne başlayan insanlarda sindirim problemleri yaşamaları çok normaldir.
08:00 de güne başladığınızı varsayalım..
Uyandınız, yataktan kalkar kalkmaz ‘Haydi hemen güne başlıyorum giyiniyorum ve çıkıyorum.’ Yapmadan önce mutlaka bir yatağınızda doğrulun, bir dakika kadar yerinizden kalkmayın. Kendinizi bir dinleyip uzuvlarınız kontrol ediyorsunuz. Kafam yerinde mi? Kollarım bacaklarım? Ruhum ve aklım yerinde mi? Bu kontrolü yapıyorsunuz.

Kelebekleri Özgürleştirmek - Sevgi Açlığı


Uzun zamandır çalışmalarımla ilgili bilgi paylaşımına ara vermiştim. Bir danışanımla yapmış olduğum çalışma beni etkilediği için onunda müsaadesini alarak yayınlamak istedim.
Öncelikle bir konuyu açıklamak istiyorum. Yapılan çalışmaların başarıya ulaşıp ulaşmaması tamamen danışanın ruhsal ve zihinsel durumuyla alakalıdır. Şifayı veren Allah’tır. Eğer siz gerçekten şifalanmak istiyorsanız ve bunu yaratana net bir şekilde bildirmişseniz o sizin ihtiyacınız olan rehberi karşınıza çıkartacaktır. Rehber sadece bir araçtır, şifaya aracıdır. Gerçek dönüşüm sizin şifalanmaya olan inancınızda gizlidir.
Bazı kişiler çalışmalarla ilgili iyileşme garantisi vb. konuları dile getiriyorlar. Bu çalışmalarda ne yapılıyorsa bunu yapan danışanın kendisidir. Ne kadar içten bir şekilde terapiste yaklaşıp önerileri uygulamaya istekli olursa kendisine yansımasıda o kadar hızlı ve etkili olacaktır. Şifa dileyen şifa, tereddüt isteyen zihin karışıklığı bulacaktır.
Her ne olmuşsa olan şey olması gereken kadardır. Kişi alması gerektiği kadar şifa almıştır.
Yurtdışında yaşayan bir hanım danışanımla yapmış olduğu iki seansın özetini paylaşmak istiyorum. Kendisini benimle iletişime geçtiğinde eşinin yaklaşık 5-6 ay önce tek gecelik bir kaçamakla onu aldattığını öğrendiğini, eşinin pişmanlık gösterip af dilemesine rağman bu olayı içinden atamayıp bunalıma girdiğini belirterek aradı. Eşinden ayrılmak istemiyordu. Eşini sevdiğini söylüyor. Eşininde kendisini sevdiğini söylüyordu. Eşi kendisini bu kadar severken nasıl başka bir kadına dokunabilirdi, bunu aklı almıyordu.
Despot bir ailede yetişmiş, çocukken babasından yoğun bir şekilde şiddet görmüş, 15 yaşında evlendirilip yurt dışına gönderilmişti. Yabancı memlekette eşi ile 20 yıl geçirmiş. Çalışmıyordu. 3 çocuğu vardı. Eşi onun her şeyi olmuştu. O ona bu kadar bağlıyken eşinin yapmış olduğu olayla bir anda dünyası kararmış tutunacak dalı kalmamıştı.
İlk seans başlangıcında sesi çok heyecanlı geliyordu. Yapmış olduğumuz ön görüşmeden bir çözüm ışığı hissettiği için yoğun heyecan duyuyordu. Bir çıkış yolu bulduğunu düşünüyordu. Aşırı heyecanlı olması önce beni rahatsız etti, onu yönlendirmekte zorlanacağımı düşündüm. Rahatlatmak için hızlı bir şekilde gevşeme ve rahatlatma telkinlerine başladım. Bir süre sonra telkinlere cevap vermiş ve rahatlamaya başlamıştı. Bunu hissedince regresyon terapisine geçtim. Önce onu rahatsız eden duyguya odaklanmasını ve yoğun bir şekilde hissetmesini sağladım. Bunu vücudunun neresinde hissettiğini sordum. Cevap hızlıca geldi. Kalbinin üzerinde yoğun bir ağrı vardı. Nefesi hızlanmıştı. Ondan ağrıyı hissettiği yere odaklanmasını istedim. Orada ne görüyordu. Ağrı topunun rengini sordum. Oradaki ağrı topunun rengi kırmızıydı ve ateş gibi yakıyordu.

Çekim Yasası, Bilinçaltı Kayıt temizliği ve Farkındalık Oluşturma Seminerini neden düzenledim.


Düzenlemekte olduğum Çekim Yasası, Bilinçaltı kayıt temizliği ve farkındalık oluşturma seminerinin detaylarını paylaşmak istiyorum. 
Sözlerime kendimle ilgili yapmış olduğum kendimi keşif yolculuğumu anlatarak başlamak istiyorum ki sizlerinde zihninizde farkındalık oluşmasına yardımcı olsun.
Çekim yasası ile ilgilenmem bundan 6 yıl öncesine dayanıyor. Bu konuya ilgi duyan birçok kişide benimde başlangıcım The Secret kitabını okumamla oldu. Secret kitabını okuduktan sonra kitabı hayatıma geçirip geçirmeyeceğimi düşünmeye başladım. Birileri başarmışsa bende başarabilirdim. Aslında detaylı düşününce geçmişimde belki onlarca kez bu yasayı çalıştırdığım zamanlar olmuştu. Ancak o zaman bilinçli değildim. O zaman zihnimde bir şimşek çaktı.
Neden bundan sonra bilinçli bir şekilde bu durumu hayatıma uygulamıyordum?
Evet. Çekim yasası gerçekten çalışıyordu. Yapmam gereken tek şey bunu bilinçli olarak hayatıma uygulamaktı. Ama nasıl yapacaktım. Secret kitabında konu geniş ve yüzeysel anlatılıyordu. Evet insanlar başarılı olmuş ama nasıl başardıkları konusunda bir boşluk vardı. Kişilerin hangi aşamalardan geçtikleri ve ruh hallerine dair bir boşluk vardı. O günkü algı seviyemde anlayamadığım konuları bugün çok daha kolayca anlayabilir seviyeye geldim.
Oradaki eksik konu, çekim yasası çalıştırmada izlenen adımların net olarak anlatılmasıydı. Bunu fark ettiğimde bu konuda bilgi aramaya başladım. O zaman piyasada bulunan bu konudaki kitapları aldım. Joe Vitale nin kitapları benim için etkileyiciydi. Daha sonra Aykut Oğut’un kitaplarını ve kişisel gelişim konusunda anlatımı bana hitap eden diğer yazarların kitaplarını aldım ve okudum. Her okuduğum kitapta daha fazla derinleştim. Zaman zaman zihnim karıştı. Ancak benin yıllarca gururla taşıdığım bir özelliğim olan okuduğumu analiz edip uygulama konusundaki yeteneğim işimi kolaylaştırıyordu.

Farkındalık Nedir?




Zihniniz geçmiş ve gelecek arasında gidip gelirken şu anla meşgul olamazsınız. Oturduğunuz ya da yürüdüğünüz yerde bulunmazsınız. Konuştuğunuz kişiyi dinleyemezsiniz. Şu an yaptığınız her şey geçmişe bağlıdır ya da geleceği, yani bir sonraki hareketinizi planlıyorsunuzdur. Belki zihninizde kendinizi geçmişteki bir deneyiminizin sonuçlarından korumaya, belki de eylemleriniz ve saygınlığınız için bir savunmaya bulmaya çabalıyorsunuz. Belki başkalarının hakkınızda ne düşüneceğinden endişeleniyorsunuz, belki de o an bir hata yaparak başkalarından bir adım öne geçmekten ya da çok gerilerde kalmaktan korkuyorsunuz. Belki geleceğinizi planlayarak zenginliğe, sevgiye, samimiyete ve/veya ait olma hissine duyduğunuz açlığı tatmin etmeye çalışıyorsunuz. Belki de duygularınız sizi anlatacağınız daha fazla hikayenin içine çekiyor. Zihniniz bulunduğunuz yerde değil.
Göğüs gerdiğiniz acıların bir sonucu olarak günlük farkındalığı yakalamak çok zordur. Kendimizi “Görüntü net” derken buluruz. Bu söylediğimiz kötü şeylerin olduğu ya da sıkıntılı olayların içinde kaldığımız zamanlardakine kıyasla görüşümüz daha iyi durumda demektir.
Farkındalık her eylemimizi daha gerçekleştirdiğimiz anda net bir şekilde görmemizi sağlar.
Vietnamlı Zen üstadı Thich Nhat Hanh’ınki gibi farkındalık geleneklerinde farkındalık geliştirmemize yardımcı olan kısa dua dizeleri vardır. Tüm dizeler her gün gerçekleştirdiğimiz sıradan eylemlerle bağlantılıdır. Dünyadaki farkındalıkla gerçekleştirdiğimiz daha önemli eylemlerimiz bu basit yöntemle başlar: Gördüğümüzde görürüz; yürüdüğümüzde yürürüz; dinlediğimizde dinleriz; konuştuğumuzda konuşuruz – bu eylemlerde bulunduğumuz esnada, başka hiçbir şey yapmayız.
Gülümsüyorum bu sabah uyanırken
24 yepyeni saat tamamen benim
Söz veriyorum bu saatleri farkındalıkla yaşayacağıma
Ve bütün canlılara şefkat ve sevgi dolu gözlerle bakacağıma.
Bu dört dizelik dua Thich Nhat Hanh’ın Zen farkındalık geleneğine aittir. Günlük hayatta aşağıda bulunan daha uzun dua dizileri de Zen farkındalık geleneğinde kullanılır.

İsteklerimizle Rezonansa Geçebilmek İçin Etkili Yollar



Sen Hangi Rezonans Alanlarında Bulunuyorsun?
İsteklerimizle rezonansa geçebilmek için önümüzde birçok imkan vardır. Bunların arasından sana en çok mutluluk vereni seçebilirsin. Zira isteklerimizi yaşamımıza çekebilmemiz için gerekli en önemli enerji  taşıyıcıları, mutluluk ve kolaylıktır. Olaya çok ciddi ve gergin girersek eğer, otomatikman negatif anlamda ciddi ve gergin bir rezonans alanı oluştururuz. Bunun sonucunda da yaşamımıza çekeceğimiz şeyin gergin bir ciddiyet olduğunu söylememize gerek yok, sanırım.
Yöntemlerin hepsi bir çırpıda sonuç vermeyecek ya da hemen favorin olmayacaktır. Hatta belki bazı tekniklerde içinden gelen bir direniş, hüzün ya da şüphe hissedeceksin. Veya inanç cümlelerine inanmakta ya da başlangıçta isteklerini gözünde canlandırmakta zorluk çekeceksin. Bütün bunlar çok normal. Hayal kırıklığına uğrayıp üzülme, çünkü Rezonans Kanununa göre bu, zorlukları körüklemekten başka işe yaramaz. Unutma ki;
Düşündüğün, hissettiğin ya da inandığın her şeyi yaşamına çekersin.
Bir teknikten diğerine zıplamanın veya hepsini aynı anda denemenin de lüzumu yok. Güvenle ve gönül rahatlığıyla uygulayabileceğimiz bir teknikle ulaşacağımız sonuç, birden fazla tekniği yarım yamalak kullanarak ulaşacağımızdan çok daha tatmin edici olacaktır.
İsteme tekniklerine başlamadan evvel, mevcut vaziyeti değerlendirmeliyiz. Öncelikle var olan hangi rezonans alanlarının içinde olduğumuzu gözden geçirmeliyiz. Bunu saptamak oldukça kolaydır. Zira dış dünyamızda sadece iç alemimizde mevcut olgular barınabildiği için, yakın çevremizi analiz ederek şu sıralar hangi rezonans alanlarını oluşturduğumuzu görebiliriz? Peki, bu durum değerlendirmesinin amacı nedir?

İniş Sırası ve Sebepleri ile Kur'an- ı Kerim Tercümesi


  İLİM KENDİN BİLMEKTİR

İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır

Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru ekmektir

Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme
Eğer Hak bilmez isen
Abes yere gelmektir

Dört kitabın mânâsı
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır

Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Mânâsı ne demektir

Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir

                                 YUNUS EMRE

 ************************************************************************

 İniş Sırası ve Sebepleri ile Kur'an- ı Kerim Tercümesi


“İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin!
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için.”
                                       Mehmet Akif Ersoy

Yüzde 98 si müslüman olduğu iddia edilen bir ülkede yaşıyoruz. Ancak ne hikmetse müslüman olduğunu söyleyen kişilerin büyük çoğunluğu Müslümanlığın temel kitabı olan Kuran'ı okumamış olduğunu görmek çok ilginç bir durum. (Bu kişilere 40 yaşına kadar bende dahildim.)

Çocukluğumda ailem beni de camiye göndererek dini öğrenmemi sağlamaya çalıştılar. Orada ders veren hocanın bilgisince İslam dini hakkında bilgiler verilerek, islamın şartı, imanın şartı gibi bilgiler ve Arapça duaları ezberleterek, Arapça harflerin okumasını öğretilmeye çalışılarak İslam dinini öğrettiler.  Ya da ben öyle sanmışım. Çünkü dinin kaynağının Kuran olduğunu biliyordum ama Arapça olduğu için ve bende Arapça bilmediğim için insanlar bana din adına ne söylüyorsa körü körüne inanıyordum. Din adına birçok kısıtlama ve yargılamalarla aslında sevgi dini olan İslam benim için korku dinine dönmüştü. İşin ilginci özel günlerimizde evimize getirip para karşılığında kuran okuyan hocalar sayesinde sevap kazandığımı bile sanıyordum.

Refleksoloji- Alternatif Tıp Uygulaması


- REFLEKSOLOJİ -
           Refleksoloji; ayakların vücudun aynası olduğu öğretisine dayanan, yaklaşık on iki bin yıllık bir geçmişiyle, insanlığın ortak mirası olarak günümüze kadar gelen, en etkili destekleyici tedavi yöntemlerindendir. Beyindeki sinirlerin vücutta son bulan noktaları olan el ve ayaklara uygulanmaktadır. Bu noktalar vücudumuzun iç organları ve iskelet sistemine denk gelen noktaların olduğu bir el ve ayak haritasını oluşturur. Burada bulunan sinir uçlarına bası müdahalesi yapılarak beyindeki hasar görmüş olan sinirlerin uyarılmasını sağlamaktadır. 

           
     Seanslar küçük çocuklar ya da engelliler için bir minder ya da hastaların anne tarafından kucağa alınmasıyla gerçekleşir. Ayrıca Refleksoloji’ nin etkisi yaşa, hastalığın seviyesine, hastanın bünyesine, psikolojisine ve hasta yakınlarının psikolojisine bağlı olarak değişir. Denemek için gelen kişilerin inanmamasından kaynaklanan negatif düşünceler Refleksoloji’ nin etkisini azaltabiliyor. Daha iyi sonuçlar için pozitif bir bakış açısının da etkisi olduğunu düşünüyoruz.  Refleksoloji.  tamamlayıcı ve destekleyici bir yöntemdir.

40 Günlük Bereket ve Zenginlik Planı



Hayatınızda daha fazla para ve bereket olmasını mı istiyorsunuz? O zaman etkilerin (maddiyat) bilincinden, neden (maneviyat) bilincine geçin. Bir etkiye güç verdiğiniz zaman, ona kendi gücünüzü veriyorsunuz. Gerçek anlamda üzerinizdeki etki gücünü veriyorsunuz. Paranın gücü var mıdır? Eğer evet diyorsanız, ona kendi gücünüzü veriyorsunuz ve onun kölesi haline geliyorsunuz. Rolleri değiştirmişsiniz.
İç varlığınız -Siz'in kendisi- gerçek para getirendir. Düşünceleriniz ya da mantık yürütmeniz değil. Tek kaynağınız kendi içinizdeki Tanrı'nın varlığıdır. Eğer aklınız Kaynak'ta yani neden üzerinde ise, o zaman beslenme özgürce akar. Eğer aklınız etkilerdeyse, bu akışı engellemiş olursunuz. Paranızın nereden geldiği ile ilgili ne kadar kişisel değilseniz (işiniz, maaşınız, primleriniz, yatırımlarınız, eşiniz vb.), paranızın kaynağı ile olan ilişkinizde o kadar çok kişisel olabilirsiniz ve böylece hayatınızdaki gerçek ve daha büyük olan bereketle, yani kendi Tanrı Benliğiniz ile daha yakın bir ilişki kurabilirsiniz.


John Randolph Price ait Bolluk Kitabında geçen 40 günlük bereket ve zenginlik planını aşağıda paylaşmak istedim.

Yeniyi İnşa Etmek - Louise Hay




"İçimden gelen yanıtların kolaylıkla farkında oluyorum."



Şişman olmak istemiyorum.
Parasız kalmak istemiyorum.
Yaşlanmak istemiyorum.
Burada yaşamak istemiyorum.
Bu ilişkiyi sürdürmek istemiyorum.
Annem/babam gibi olmak istemiyorum.
Bu işimde takılıp kalmak istemiyorum.
Saçlarımın/burnumun/bedenimin  böyle olmasını istemiyo­rum.
Yalnız olmak istemiyorum.
Mutsuz olmak istemiyorum.
Hasta olmak istemiyorum.

Dikkatinizi Neye Yöneltiyorsanız, 0 Daha da Fazlalaşır

Yukarıdaki örnekler zihnimizde olumsuzluklarla savaşmaya nasıl kültürel olarak şartlandığımızı gösteriyor. Bu şekilde dü­şünürsek olumlunun kendiliğinden bize geleceğini sanıyoruz. Ama öyle değil.
İstemediğiniz şeyler için ne kadar sık hayıflanıyorsunuz? Böyle yapmak size gerçekten istediğiniz şeyleri hiç getirdi mi? Yaşamınızda değişiklik yapmayı gerçekten istiyorsanız, olumsuz­luklarla savaşmak zamanınızı boşa harcamaktan başka bir şey değil. İstemediğiniz şeyler üzerinde daha çok düşündükçe, daha çok istemediğiniz şeyleri yaratacaksınız. Kendiniz veya yaşamı­nız hakkında hep beğenmediğiniz şeyler, büyük olasılıkla hâlâ hayatınızda.
Dikkatinizi neye yoğunlaştırıyorsanız o daha da artar ve ya­şamınızda kalıcı hale gelir. Olumsuzdan uzaklasın ve dikkatinizi gerçekten olmak, yapmak, sahip olmak istediğiniz şeyler üzerin­de yoğunlaştırın. Yukarıdaki olumsuz ifadeleri hadi gelin olumlu ifadelere çevirelim.
İnceyim.
Maddi rahatlık içindeyim.
Hep genç kalıyorum.
Şimdi daha iyi bir yere taşınıyorum.
Harika yeni bir ilişki içindeyim.
Kendim gibi olmaktan memnunum.
Saçımı/burnumu/bedenimi seviyorum.
Sevgi ve şefkatle doluyum.
Neşeli, mutlu ve özgürüm.
Çok sağlıklıyım.

Olumlu İfadeler

Olumlu ifadeleri düşünmeyi öğrenin.

 Bunlar her konudaki ifade biçimlerinizdir. Genellikle olumsuz ifadelerle düşünürüz. Bunlar istemediğinizi söylediğiniz şeyleri sadece daha da fazla yaratır. "İşimden nefret ediyorum," demek hiçbir çözüm getirmez. "Şimdi harika yeni bir işi kabul ediyorum," demekse, bunu yarat­mak için bilincinizde kanallar açacaktır.
Sürekli hayatınızda neler olmasını istiyorsanız, o cümlelerle kendinizi ifade edin. Yalnız, burada bir nokta çok önemli: Olumlu ifadelerinizde daima ŞİMDİKİ ZAMAN kipi kullanın.  Yapıyorum, oluyorum gibi.
Bilinçaltınız öylesine itaatkâr bir hizmetkâr ki, eğer "olmak istiyorum" veya "olacağım" gibi gelecek zaman kipi kullanırsanız, gerçekleşmesini istediğiniz şeyler de daima gelecek zamana ait olacaklardır, yani elinizin altında olmayan gelecekte!

Uğur Koşar Videoları

 Allah her şeyden haberdardır, sanmayın ki size yapılan haksızlığa kayıtsız kalıyor. O, size bir annenin evladına yaklaştığı merhametten daha fazla merhamet duyandır. Duanın karşılığını takip etmeden "Allah de ötesini bırak". Kul Rabb'ini imtihan etmez. O'na tevekkülle yaklaştığında rahmetini tüm hücrelerinde hissedeceksin.

Karşında o kadar çok maskeli insan var ki onları tanımak için yoruluyorsun. Şayet dikkat edersen güzel olan bir şey var; o senin hakkını aldıkça, sen onun sevaplarından kazanıyorsun. O halde kaybettim diye üzülme, biraz daha derin bakarsan, aslında kazandığını fark edeceksin!..

Aşık olcaksın evet ama kalbini Allah aşkıyla yakacaksın...
Dünyanın geçici olduğunu, biteceğini İDRAK edeceksin; sadece sonsuz kudrete bağlanacaksın.


Trt-1 - İyi Fikir - 6 Haziran 2014 
 
 

Gülben Show - 7 Mart 2014- Dua ve Terapi nedir.
 
 

Gülben Show 1 Nisan 2014
 

Nasıl Değişiriz - Louise Hay





"Köprüleri neşeyle ve kolaylıkla geçiyorum."

"Nasılları çok seviyorum. Dünyadaki tüm teoriler, hayata geçirilip, değişim yaratmadıkça yararsızdır. Hep, nasıl yapılması gerektiğini bilmek isteyen pragmatik ve pratik bir insan oldum.
Şimdi üzerinde çalışacağımız prensipler:
Değişim arzusunu beslemek,
Zihni kontrol etmek,
Kendimizi ve başkalarını affetmenin bizi nasıl özgürleştirdiğini öğrenmek.

İhtiyaçtan Kurtulmak

Bazen, bir modeli değiştirmeye çalışırken, bir süre için koşullar daha da kötüye gidiyormuş gibi görünebilir. Bu kötü bir şey değil. Durumun değişmeye başladığını gösteren bir işarettir. Olumlu ifadeler yerini buluyor ve yolumuzda ilerlemeyi sürdürme­miz gerekiyor.

Örnekler
Ekonomik durumumuzu iyileştirmek üzerinde çalışıyoruz ve cüzdanımızı kaybediyoruz. İlişkilerimizi geliştirmek üzerinde çalışıyoruz ve kavga ediyo­ruz.
Sağlığımız üzerinde çalışıyoruz ve soğuk algınlığına yaka­lanıyoruz.
Yaratıcı yeteneklerimizi ifade etmek üzerinde çalışıyoruz ve işimize son veriliyor.
Bazen sorun başka bir yöne kayar ve bazı şeyleri daha iyi görmeye, anlamaya başlarız.
Örneğin, sigarayı bırakmaya çalışıyorsunuz ve "Sigaraya olan 'ihtiyacımdan kurtulmak istiyorum" diyorsunuz. Bu arada, ilişkilerinizin de rahatsızlık verici bir hal almaya başladığının far­kına varıyorsunuz.
Ümitsizliğe kapılmayın; bu durum değişim sürecinin çalıştı­ğını gösteriyor. Kendinize birçok soru sorabilirsiniz. "Rahatsızlık veren ilişkilerime son vermeyi istiyor muyum? Sigara, bu ilişkileri­min rahatsızlık verici yönlerini görmemem için duman perdesi mi yaratıyordu? Niçin bu tür ilişkiler yaratıyorum?"
Sigara sadece bir belirti, neden değil. Şimdi sizi özgürleştirecek daha derin bir anlayış kazanıyorsunuz.
"Rahatsızlık veren ilişkilere olan ihtiyacımdan kurtulmak istiyorum," demeye başlıyorsunuz.
Ve bu kadar rahatsızlık duyma nedeninizin, başka insanların sizi sürekli eleştiriyor gibi görünmeleri olduğunun farkına varıyor­sunuz.
Tüm deneyimlerimizi kendimizin yarattığının bilincinde olarak şimdi de, "Eleştirilme ihtiyacından kurtulmak istiyorum," demeye başlarsınız.
O zaman da eleştirilmek üzerine düşünür ve çocukken çok fazla eleştiriye hedef olduğunuzun farkına varırsınız, içinizdeki  küçük çocuk ancak eleştirildiğinde kendini "evde" hissediyordur. Sizin bu eleştiriden saklanmak için yarattığınız şey "duman perdesi" olmuş.
Belki bundan sonraki ilk adım, "Affetmeyi istiyorum," ola­caktır.
Olumlu ifadeler kullanmayı sürdürdükçe, sigara artık size ca­zip gelmemeye, hayatınızdaki insanlar sizi eleştirmeyi bırakmaya başlayacaktır. O zaman ihtiyacınızın artık olmadığını BİLİYOR olacaksınız.
Bu tür çalışma genellikle bir süre alır. Sabırla çalışmanızı sürdürür ve her gün değişimleri gözden geçirmek için kendinize sessiz birkaç dakika ayırırsanız, yanıtları da alacaksınız. İçiniz­deki Akıl, tüm evreni yaratan aynı akıl. İç Rehberinize güvenin. Bilmek istediğiniz her şeyi size söyleyecektir.

Değişime Direnmek - Louise Hay



"Sürekli değişen hayatın ritmi ve akışıyım."

Farkında Olmak İyileşmenin ve Değişmenin ilk adımıdır. 

Bir durumu değiştirmek için önce derinliklerde gömülü olan düşünce kalıplarımızın farkında olmalıyız. Belki o durumdan söz etmeye, yakınmaya başlarız ya da onu başka kişilerde de fark ederiz. Herhangi bir şekilde dikkatimizi çeken bu durumla ilgilenmeye başlarız. Bu noktada bir öğretmen, bir arkadaş, bir kurs ya da bir kitap, sorunu çözme yollarını göstererek bizi uyandırmaya başlar, farkında olmamızı sağlar.
Benim uyanışım, bir arkadaşımın öylesine laf arasında bir toplantıdan söz etmesiyle başladı. Arkadaşım o toplantıya gitmedi, ama içimdeki bir şey beni gitmem için dürttü. Bu küçük toplantı gözlerimi açan ilk basamaktı. Önemini, çok zaman geçtikten sonra anladım.
Bu ilk basamağa gösterdiğimiz tepki, genellikle önemsememe ya da aptalca bulmak oluyor. Bize, belki çok kolay ya da düşüncemize uymayan bir yol olarak geliyor. Uygulamak istemiyoruz. Direncimiz çok güçlü oluyor. Hatta önerilenleri ciddiye alıp uygulama düşüncesine bile kızıyoruz.
Bunun iyileşme sürecinde ilk basamak olduğunu fark edebilirsek, bu tür bir tepki çok iyi.
Bana göre kişinin herhangi bir direnç göstermesi iyileşme sürecine girmiş olduğunun bir ispatı. Aslında bu süreç, bir değişiklik yapmamız gerektiğini düşündüğümüz anda başlar. .
Sabırsızlık, öğrenmeye ve değişmeye gösterilen direncin bir başka şeklidir. Bir şeyin hemen, çabucak gerçekleşmesini istediğimizde, yarattığımız sorundan öğrenilecek dersler için kendimize zaman tanımamış oluyoruz.
Evinizde bir başka odaya gitmek istiyorsanız, kalkıp o odaya doğru adım adım yürümek zorundasınız. Oturduğunuz sandalyeden kımıldamadan diğer odada olmayı istemek işe yaramaz. Aynı bunun gibi hepimiz tüm sorunlarımızdan kurtulmak istiyoruz, ama bizi sonuca götürecek küçük adımları atmaya yanaşmıyoruz.
Şimdi, durumları ve koşulları yaratma sorumluluğunun kendimize ait olduğunu kabul etmenin zamanı. Sorumluluğu kabul edin demekle, suçluluk duyun ya da "kötü insan" olduğunuzu hissedin demek istemiyorum elbette. Her düşünceyi deneyime çeviren "içinizdeki gücü" tanıyın diyorum. Geçmişte bu gücü, bilmeden, istemediğimiz deneyimleri yaratmak için kullandık. Ne yaptığımızın farkında değildik. Şimdi, sorumluluğumuzu kabul ederek, FARKINDA OLUYORUZ ve bu gücü bilinçli olarak olumlu yollarla yararımıza kullanmayı öğreniyoruz. .
Sık sık, bir hastama çözüm önerdiğimde konuya bir başka açıdan bakmayı ya da konuyla ilgili kişiyi affetmeyi- çenelerin kasılmaya, kolların sımsıkı göğüs üzerinde kavuşturulmaya başlandığını görüyorum. Hatta yumruklarını bile sıkanlar oluyor. Direnç açığa çıkıyor ve değişmesi gereken noktayla temas kurduğumu anlıyorum.
Hepimizin öğrenmesi gereken dersler var. Bizim için en zor olan şeyler, öğrenmeyi seçtiğimiz dersler oluyor. Kolay olanlar ders değil, zaten bildiğimiz şeylerdir.