Çekim Yasasını Kullanarak İstediğiniz Seyi Çekmek


Evrensel çekim yasasını kullanarak rüyalarınızı süsleyen şeyi çekebilirsiniz. Belki de uzun zamandır daha pratik şeyleri çekmenin yollarını arıyorsunuz. Aşağıda sizin için derlediğim olumlamaları kendi isteğinize göre değiştirerek kullanabilirsiniz. Günde ikişer defa olmak üzere denemenizi tavsiye ederim. Tabi bunun için en uygun zamanlar, sabah uykudan kalktığınız ve akşam yatmadan önceki dakikalar. Pozitif olumlamalar, istediğiniz şeyi çekmek için ihtiyaç duyduğunuz mükemmel duruma ulaşmanızda size yardımcı olacaktır.
Bu olumlamalar pozitif düşüncenin gücüne, derin inanca ve fiziksel tezahüre bağlanmanıza yardımcı olacak. Yeni bir şey yaratmanızı engelleyen sınırlayıcı düşüncelerin üstesinden gelecek ve istediğiniz şeye zihninizi odaklayarak, sekronize edebileceksiniz. Kısa zamanda sonuçları göreceğinizi umuyorum.

ŞİMDİKİ ZAMAN OLUMLAMALARI
Limon sarısı BMW Coupemi kendime çekiyorum
Rüya arabamı tezahür ettirmek için çekim yasasını kullanıyorum
BMW Coupe çekim gücüne sahip olduğuma derinden inanıyorum
BMW Coupe zaten benim
Zihnim tamamen rüya arabamı çekmeye odaklandı
Ben ve rüya arabam arasında derin bir bağlantı var
BMW Coupe hakkında tam olumlu düşüncelerim var
Yeni bir BMW Coupe arabaya sahip olduğuma bilinçaltı zihnimle hem fikiriz
Kendi rüya arabama sahip olmaya hakkım var
Rüya arabama derin bir bağlantı hissediyorum
Birinci el orjinal rüya arabamı neredeyse kelepir fiyatına aldım
Bir haftada 20000 amerikan doları kazandım
Kendimi, hayalimdeki BMW Coupe’nin sürücü koltuğunda hissedebiliyorum
Aston Martin’imi aldığım gibi yeni bir BMW Coupe alabilirim

"Kendi Adını Söyle" Meditasyonu



Nefesinize odaklanarak başlayın, nefes alın ve verin, sadece dönüm noktalarını fark edin; odaklanarak nefes alın ve sonra verin.
Birkaç nefes sonrasında nefes verirken kendi adınızı söyleyin, ama yüksek sesle değil, sadece kendi adınızı söyleyin. Adınız, soyadınız, takma adınız, kendinizden söz ederken hangi adınızı söylüyorsanız. Sadece nefes alın ve nefes verirken adınızı söyleyin, bunu on veya on beş nefes boyunca sürdürün. Devam edin, nefes verirken adınızı söylemeyi sürdürün. Kafanız dağılacak olursa, bu birçok insanın başına gelebilir, adınıza geri dönün ve nefes verirken onu tekrarlayın.
Kendinizden geçtiğiniz zamanlarda, kendinizi stres ve mutsuzluğa boğulmuş bir halde bulduğunuzda bu harika şifacı tekniğe bir şans verin ve neler olabileceğini görün. Kendinizi daha merkezli, kendinizden daha emin, gerçek, özgün benliğinizle daha fazla bağlantı içinde hissedeceksiniz.
Ama bunun için bir zorluk anını beklemenize gerek yok; bunu elinize fırsat geçtiği her an uygulayabilirsiniz. Belki kahvaltıya oturduğunuzda, birkaç dakika zaman ayırın, gözlerinizi kapatın ve nefesinize odaklanın, sonra nefes alın ve nefes verirken adınızı söyleyin. Giderek sizin için daha iyi bir hale gelecek.

Hastalıkların Nedenleri



Bazı Hastalıkların psikolojik nedenleri.

* Anksiyete: Tüm psikosomatik hastalıkların nedeni limitleyici nefes alışkanlıklarıdır. Anksiyete de bunlardan biri… Yürek sıkışması, nefes alamama, daralma hislerinin karışımından bahsediyorum. Bu hastalığın kaynağı da hayatın akışına güvensizliktir.
* Basur: Sandığınız gibi acı tükettiğimizde değil, geçmiş düşünce ve yaşam alışkanlıklarına duyulan öfke ve onları bırakmaktan korkulduğu için nükseder… Geçmişe tutunurken, nefesimizi de tutarız. Bu da bedenimizi kasar ve basur problemi oluşur.
* Depresyon: Bu rahatsızlığın altında “Kendimi hiçbir gruba, sisteme, kişiye ait hissetmiyorum” düşüncesi yatar. Bir başka deyişle sahip olabilme hakkına sahip olmadığını hissetmekten kaynaklanan kızgınlık diyebiliriz.
* Dizlerle ilgili problemler: Aynı eklem problemleri gibi inat, gurur, kibir ve egoyla alakalıdır. Bu problem gerçek dışı düşüncelere uzun zamandır tutunuyor olduğunuzu gösterir. Esnek olamamanın bir belirtisidir.
* Fıtık: Kopmuş ve uyumu bozulmuş ilişkileri sembolize eder. İstemediğimiz bir durumun içine itildiğimizi düşündüğümüzde meydana gelebilir.
* Astigmat: Kişinin kendini olduğu gibi görme korkusuyla alakalıdır. Kendini beğenmeyen, güzelliğini, bütünlüğünü görmek istemeyenlerin genel hastalığıdır.
* Hipermetrop: Şu an ile şu anda olamamakla ilgilidir. Bu kişiler, yaşamı içlerine çekmeden geçmişi geride bırakmadan beklerler. Zihinlerinde bir seçim yapmışlardır. Anı yaşamazlar.
* Guatr: Yaşamlarında fiziksel ve duygusal acı çektiğine, cezalandırıldığına ve kurban olduklarına inanan insanlarda görülür.


Huzurlu Bir Yaşam için Affetmeyi Öğrenin-3- Af için EFT çalışması



Affetmekle ilgili Dr. Bülent Uran ve Psk.Dnş. Nilgün Çalık’a ait EFT ile İyileşin ve İyileştirin kitabında bulunan EFT çalışmalarını paylaşmak istiyorum. Kendi kendine bilinçaltı kayıtları üzerinde bu tür çalışmaları yapmak isteyen kişiler için okumalarını tavsiye edebileceğim harika bir kaynak kitap.
EFT uygulaması konusunda sitemde bulunan EFT yazılarına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

EFT – Duygusal Özgürleştirme Tekniği Yazı İndeksi


Affetmek bir süreçtir. Hemen bir anda olacak bir şey değildir. Bir yaranın iyileşmesi gibidir. Adım adım süren bir iyileşme sürecidir. EFT ile yapacağımız çalışma içinde bu süreç geçerlidir. Bu nedenle kendi af sürecimize karşı saygılı olmamız gerekir. Her aştığımız kademe bir sonraki kademeyi aşmamızı kolaylaştıracaktır.

Çoğu kişi öfkenin ve intikam arzusunun kendi varlığını koruduğuna inanır. Bu nedenle bilinçaltı affetmeye karşı korku yaratır. Bu tip bilinçaltı kaygıları bulup ortadan kaldırmak gerekir.

Bu amaçla aşağıdaki çalışmayı yaparak bu kalıpları ortaya çıkarabiliriz:

-   "Eğer affedersem …………………………yapmak zorunda kalırım. "
-   "Eğer affedersem o zaman ……………………         yapamam.”
-   "Eğer affedersem o zaman, hayat asla bir daha       ……………………”
-   "Eğer affedersem, o zaman kimse bana karşı ……………."
-   "Eğer affedersem, o zaman, o kişi, ………….      "
-   "Eğer affedersem, o zaman, annem-babam ……………..”

 Basitçe sadece EFT noktalarına vurarak "eğer affedersem" diyerek turlayın. Nelerin ortaya çıktığını gözlemleyin. Analiz yaparak, mantık yürüterek ve düşünerek bir şeyler bulmaktan uzak durmak gerekir.

 Affetme bilincine ulaşmak ve affetme sürecini başlatmak için affetmeyle ilgili engelleri ortadan kaldırmak ve affetmenin ne demek olduğunu iyi anlamak gerekiyor. Bu anlam da aşağıdaki EFT çalışmasından yararlanabiliriz. Sizde affetmeyle ilgili kendi zihinsel kalıplarınızı yazarak, benzer bir çalışmayı uygulayabilirsiniz.

Huzurlu Bir Yaşam için Affetmeyi Öğrenin-2



Kendini sevmezsen kendinle yüzleşemezsin. - OSHO

 Affetmek bir süreçtir. Hemen bir anda olacak bir şey değildir. Bir yaranın iyileşmesi gibidir. Adım adım süren bir iyileşme sürecidir. Çoğu kişi öfkenin ve intikam arzusunun kendi varlığını koruduğuna inanır. Bu nedenle bilinçaltı affetmeye karşı korku yaratır. Bu tip bilinçaltı kaygıları bulup ortadan kaldırmak gerekir.

Biz insanız. İnsan duygusal varlıktır. Duygusal varlık olarak insan yaşamında hata yapabilir. Yani biz insan olarak duygusal ve hata yapabilen bir varlığız. Bu nedenledir ki Allah affedici olduğunu Kuran’ da onlarca ayette belirtilmiştir.

“Kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden ve sizin yaptıklarınızı bilen O'dur.” (Sura-25)

“Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder.” (Sura-30)

 Affetmeye başlamadan önce öfkenin hangi konularda tetiklendiğini keşfetmek uygun olacaktır. Sana mantıklı gelen bir şeyin neden mantıklı geldiğini sorgulamak, sabah uyandığındaki ruh halini sorgulamak, aynaya baktığındaki ruh halini sorgulamak, eşinle ya da sevgilinle konuşurkenki ruh halini sorgulamak, işe giderken ve işi yaparkenki ruh halini sorgulamak affetmek kavramını senin için değiştirmeye başlatacak konulardır. Bunları yaptıkça kendinle ilgili bambaşka bir bakış açısı keşfedeceksin...

Olaylara verdiğiniz tepkilerin olayla alakası varmış gibi gözükse de olayın kendisiyle alakası yoktur. Bu tamamen sizin seçiminizdir.
Evet, geldik esas en önemli konuya affetmek için  “NE YAPMALI” sorusudur… Çok ilginçtir ki çoğu kitap zaten “ne yapmamız” gerektiğini binlerce değişik yöntem üzerinde gösteriyor. Ama soru hiç değişmiyor. Ne yapmalıyız… ?
Ho’oponopono, Eft, hipnoz, meditasyon, olumlama vs… Bunu yapmalısın, bunu bunu yada bunu… 3 gün yada 5 gün sonrasında yeni soru… Ne yapmalıyız… ?
Evet. Bu konuda kullanabileceğiniz birçok teknik mevcut. Ancak öncelikle önemli olan duygularınızın farkına varmak, düşüncelerinizi sorgulamak ve kendinizle yüzleşmeyi kabul etmek. Düşüncelerimiz kördüğüm olmuşken duygularımızı kapatmışken hiçbir şeyi çözümleme şansımız olmayacaktır.
Öncelikle düşüncelerimizi farkına varmamız gerekiyor. Aydınlanıyorum, sevgiyi kabul ediyorum derken hâlbuki kızgınsın, hâlbuki sende değer görmek, ilişki bulmak, haklı çıkmak, kavga etmek ba­zen de öfkelenmek istiyorsun… Yanlış yerden yola çıkıyorsun
Yanlış yerden yola çıkınca da hem isteklerimize ulaşamıyoruz. Hem duygularımızı kabul etmediğimiz için özgürleşemiyoruz. Hem de farklı bir şekilde bastırdığınız içinde içindeki acı ve suçluluk duygusu büyüyor…
Kişisel gelişim, çalışmalarında kullanılan tüm yöntemler dört temel üzerine kurulmuştur… Kabul etmek, Affetmek, Sevgi ve Minnettarlık…
Affetme çalışmaları konusunda sizin için en doğru yöntem ise sizin en çok hoşunuza giden yapmaktan zevk aldığınız, isteyerek yaptığınız yöntemlerdir.
Her insan farklıdır. Her insan farklı şeyleri yapmaktan hoşlanır. Bu bir kendini keşfetme ve özgürleştirme yolculuğudur.  Yolculuk yaparken insanlar farklı araçlar kullanmaktan hoşlanır. Kimisi uçaktan, kimisi trenden, kimisi gemiden, kimisi ise attan. Bunların hepsi size hedefinize götürecek araçlardır. Bunun dışında gerektiği zaman yola uygun araç seçmek zorunda kalabilirsiniz. Örneğin, Everest’in tepesine çıkmaya niyetlendiğinizde, bulunduğunuz yerden havaalanına gitmek için önce belki taksiyle sonra uçakla, sonra yeniden araç ya da başka bir vasıtayla, sonra binek hayvanıyla devamında ise yürüyerek yolculuk yapmak zorunda kalabilirsiniz. Her bir aracın yolculuktaki yeri farklıdır.  Ancak size uygun donanım, uygun araç ve sabırla bu yolculukta zirveye ulaşırsınız.

Huzurlu Bir Yaşam için Affetmeyi Öğrenin.-1



"İçsel dinginlikle teması yitirdiğinizde, kendinizle teması yitirirsiniz. Kendinizle teması yitirdiğinizde, kendinizi dünyada kaybedersiniz. Gerçek benliğiniz ile dinginlik birbirinden ayrılmaz. O sizin asli doğanızdır. Dinginlik içinde algıladığınız her şeyle bir'lik hissedersiniz. Her şeyle bir olduğunuzu hissetmek gerçek sevgidir. Dinginlik zekânın ta kendisidir; o her formu doğuran bilinçtir. Bilgelik dinginlikle birlikte gelir..."



                                                                                                    Eckhart Tolle
 
İçsel dinginliği yakalamanın en önemli yollarından birisi kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek ve affetmektir.

Güçlü ve sağlıklı zihin, güçlü ve sağlıklı vücudu yaratır. Yaşadığımız tüm sorunların ve sağlık problemlerinin temelinde geçmişimizi ve etrafımızdaki kişileri affedememek yatar. Yaşadığımız olayları zamanında çözmemiz nedeniyle içimize attığımızın duyguların fiziksel eşdeğere dönüşmek istemeleri sonucunda sahip olduğumuz öfke, kızgınlık, kırgınlık vücudumuzun birçok bölümünde kendini hastalık olarak gösterir. Aynı zamanda sahip olduğumuz öfke kızgınlık vs. duyguları nedeniyle etrafımıza aynı enerjiyi yayarız ve karşılığında da aynı enerjiyi kat ve kat hissedecek olayları yaşarız.


Daha huzurlu, daha sakin, daha mutlu bir yaşam sürdürmek istiyorsak öncelikli olarak kendimizi olduğumuz gibi kabul edip affetmeliyiz. Bunun içinde düşüncelerimiz çok önemlidir.

Affetmek huzura giden yolun anahtarıdır.

Affetmenin ne olduğunu öğrenmek için “affetmenin ne olmadığını” öğrenmek gerekir. Affetmek bize tokat atana diğer yanağımızı uzatmak değildir. Bir kaçış yolu değildir. Yapılan hataya tekrardan davetiye çıkarmak da değildir. Kendinizi savunmayacağınız anlamına da gelmez.
 Yıllar yılı “hiç geçmeyecek” diye derinlerinizde yaşattığınız bütün acılarınızdan özgürleşmek, artık o olayı tetikleyen her unsura karşı nötr(tepkisiz) olmanız demektir. Çünkü o durumu besleyen çekirdek inancınız değiştiğinde sizi dehşete düşüren şeyin artık sizi rahatsız etmemesi demektir.
 Bunu hayatta her şeye, evet her şeye uyarlayabilirsiniz. Ayrılık acılarına, ölüm acılarına, korkulara, başarısızlıklara, özgüvensizliğe, sosyal fobiye, öfkeye her şeye…
 Affetmeyi öğrenmek ve becerebilmek zihin beden bütünlüğünü sağlamada vazgeçilmez bir basamaktır. Birikmiş öfke ve intikam alma hırsı bedenimizi tıkayan en yıpratıcı olumsuz enerjilerin başında gelir. Bu nedenle gerek başkalarına gerekse kendimize karşı hissettiğimiz öfke, kızgınlık, kin gibi duyguları boşaltmamız gerekir. Bu duygular boşaldıkça affedebilen bir kişi olmaya başlarız.
 Başkaları bize haksızlık yapmış olabilir. Yanlış davranmış olabilir. Geçmişte zarar vermiş olabilir. Kendimize karşı haksızlık yapmış olabiliriz. Yanlış yapmış olabiliriz. Ama bunların duygularını yinede içimizde taşımak zorunda değiliz. Bu duygular sadece kendimize zarar verir.
Bu üzüntüleri aylar ve yıllar boyu devam ettirmek hissi çok can sıkıcı değil mi? Nefret ettiğiniz o insana bu şekilde güç verdiğinizin farkında mısınız?
Affetmek, bu nedenle, sadece ve sadece kendimize vereceğimizi bir hediyedir.

Zihnin Çalışması- Olumsuz Bilinçaltı Kayıtları, Tamamlanmamış İşler



Geştalt yaklaşımının psikoterapi alanına getirdiği en önemli katkılardan biri de "tamamlanmamış işler" kavramıdır. Tamamlanmamış işler kavramının temelinde, alan kuramının birbiriyle bağlantılı iki önermesi yer almaktadır. Bu önermelerden birincisine göre insanlar farklı nesneleri birbirinden bağımsız olarak algılamazlar, aksine anlamlı bir bütün halinde organize ederek algılarlar. Örneğin aşağıdaki örneklere baktığınızda bunları noktalar olarak değil, ilkini üçgen ikincisini ise kare olarak algıladığınızı fark edeceksiniz.



Şimdi de diğer şekillere bakın. Bunları da çeşitli lekeler olarak algıladığınızı fark edeceksiniz. İlk şekilde bir erkek, ikincisinde de ise bir köpek göreceksiniz. Üçüncü şekilde ise bir şey görmek biraz daha zordur.

Ama dikkatli baktığınızda ata binen bir insan olduğunu algılayabilirsiniz.

Alan kuramının ikinci önermesine göre ise insanlar eksik olan şeyleri tamamlama eğilimindedirler. Örneğin aşağıdaki gibi tamamlanmamış bir daire gördüğümüzde bunu zihnimizde tamamlayarak bir daire olarak algılarız. İkinci resimde ne görüyorsunuz? Bir kedi değil mi?

Belki de ilk bakışta fark etmemiş olabilirsiniz, ama bu sevimli kedinin kuyruğu ve bir kulağı yok. Ama bu onu kedi olarak algılamamızı engellemez, çünkü zihnimizde eksiklikleri tamamlarız.
Geştalt psikologlarının 1920'li yıllarda yaptıkları algı çalışmalarına bağlı olarak öne sürülen bu önermelerden yola çıkan Zeigarnik(1927), yaptığı deneysel çalışmalarla insanların tamamlanmamış işleri tamamlanmış olanlardan daha iyi hatırladıklarını ortaya koymuştur.
Ovsiankina (1928) ise onun bu deneysel çalışmalarını daha da ileriye götürerek, insanların yarım bıraktıkları işlere spontan bir biçimde geri dönerek tamamlama eğiliminde olduklarını saptamıştı. Bu çalışmalardan elde edilen sonuçlardan yola çıkarak Geştalt terapi yaklaşımında;

a) İnsanların daha önce tamamlayamamış oldukları işlerini (ihtiyaçlarını, temaslarını ya da duygularını) tamamlama eğiliminde oldukları,
c)  bunları tamamlayana kadar unutamadıkları ve
d)  tamamlayabilmek için çeşitli yollar aradıkları görüşü ortaya çıkmıştır.
Geştalt yaklaşımında tamamlanmamış işler kavramı “kişinin ihtiyaçlarını tatminkâr bir şekilde karşılayamaması ile ilişkilidir" Kişi ihtiyaçlarını tatminkâr bir şekilde karşılayamadığında geştalt tamamlanamaz ve yarım kalır.
Geştaltın tamamlanamaması ise iki şekilde ortaya çıkabilir. Bunlardan birincisi geştaltın tamamlanmak üzere açık kalması, ikincisi ise geştaltın tamamlanmadan kapatılması, yani geştaltın sabitleşmesidir.

Merhamet nedir? Empati Nedir?



Merhamet
Merhamet, sözlüklerde “bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma” olarak tanımlanmakta olup, neo-spiritüalist terminolojide kullanılan terimlerden biridir. Neo-spiritüalist görüşe göre merhamet, insan ruhunun “Dünya Okulu”nda edinmesi gereken temel ruhsal yeteneklerden biridir. Bu görüşe göre, kişinin acınacak bir hale gelmiş, bir felakete uğramış veya benzeri hallere düşmüş, ıstırap çeken bir insana acıyarak, o insanın çektiği ıstırabı kendi yüreğinde hissetmesi, ıstırabını paylaşması kişiye, onun başına gelen olaydan ıstırap çekerek edindiği deneyimi -aynı olayı yaşamasına gerek kalmaksızın- edinme olanağı sağlayabilir. (Vikipedi)
Merhamet, sizin ve diğer yaratıkların arasında derin bir bağ olduğunun farkındalığıdır. Ama merhametin, yani bu bağın iki yanı vardır. Bir yanda siz hala burada fiziksel bir beden olarak bulunduğunuzdan, fiziksel formunuzun incinmeye açıklığını ve faniliğini hisseder ve her canlı ile paylaşırsınız. Bir dahaki sefere, "benim bu insanla hiç bir ortak yanım yok" dediğinizde, ortak bir hayli şeyinizin bulunduğunu hatırlarsınız. Bundan kısa ya da uzun bir zaman sonra her ikinizin bedeni de bir kadavraya, sonra bir toz yığınına, sonra da bir hiç'e dönüşmüş olacak. Bu insanın aklını başına getiren ve kibrini kıran bir idraktır.
Bu olumsuz bir düşünce midir?
Hayır sadece bir olgudur. Ona neden gözlerimizi kapamalı ki? Bu anlamda, sizinle diğer yaratıklar arasında tam bir eşitlik vardır. En güçlü spiritüel uygulamalardan biri, fiziksel formların faniliği üzerinde derin bir meditasyon yapmaktır, bu meditasyona derinlemesine girin. Ölmeden ölmek dediğimiz bu pratik uygulama, fiziksel bedeninizin çözülüp dağıldığını ve yok olduğunu algılamaktır. Ancak siz hala oradasınızdır, bu sizin ölümsüz mevcudiyetinizdir. Bu parlak ve tamamen uyanık bir mevcudiyettir. Gerçek olan hiç birşey ölmemiştir, sadece isimler ve illüzyonlar ortadan kalkmıştır.
Gerçek doğanızın idraki olan ölümsüz boyut, merhametin öbür yanıdır. Derin bir hissediş düzeyinde siz şimdi sadece kendi ölümsüzlüğünüzü değil diğer yaratıkların da ölümsüzlüğünü görüp kabul edersiniz. Form düzeyinde siz faniliği ve varoluşun geçiciliğini paylaşırsınız. Varlık düzeyinde siz ebedi parlak yaşamı paylaşırsınız, bunlar merhametin iki veçhesidir.
Üzüntü ve sevinç olguları, yani görünüşte zıt olan hisler, merhamette birleşip, derin bir iç huzura dönüşür, bu Tanrının kendi içinizde olan mevcudiyeti ve huzurudur. O insanların hissetmeye muktedir oldukları en asil hislerden biridir, ve büyük şifa ve dönüştürme gücüne sahiptir.
Ama az önce tarif ettiğim şekliyle gerçek merhamete henüz çok az rastlanır. Bir başka varlığın ızdırabını derin biçimde hissetmek, paylaşmak, yüksek derecede bilinç gerektirir. Ama bu merhametin sadece bir yanını gösterir. Gerçek merhamet, empati, sempati, üzüntü ve ebedi yaşam sevincinin birleştiği, tüm formların ötesinde kendini gösteren, en yüce duygu olan sevgi'dir. (Eckhart Tolle)