Yaşamınızı Nasıl Yaratıyorsunuz?



Tarih tekerrürden ibaret olduğu gibi yaşamda tekerrürden ibarettir. Yaşamımızda sürekli tekrar eden şeylerin bebekliğimizle veya çocukluğumuzla bir bağlantısı vardır.

Farkında olsak ta olmasak ta yaşamımızda sürekli tekrarlayan bir şeyler varsa orada geçmiş bir olayı referans alıp onun enerjisini çağırıyoruz demektir.

Neden ve sonuçtan işlediğimiz bir dünyada yaşıyoruz.  Bebekliğimizde veya çocukluğumuzda bir olay yaşarız. Bu travmatik bir olayda olabilir veya farklı bir şeyde ama bizi en çok etkileyen şey travmatik olanlardır. Olayın sonrasında bir duygu hissederiz. Duyguyu hissetmek aslında orada bir enerjisel elbise yaratmaktır.


Yani duygu bedenimizde bazı kaslarımızın sıkışmasını yaratarak bedenimizde bir his oluşturur. Yani bir olay oluyor devamında bir durum ortaya çıkıyor ve biz bu duruma hissel bir tepki veriyoruz. Bu bedenimize çapalanıyor. Ve bu durum bizim için öğrenilmiş bir enerji oluyor.

Bir daha ona benzer veya o durumu hatırlatan bir olayla karşılaştığımızda zihnimiz bilinçaltımızdaki bu çapaladığımız şeyi referans olarak alıyor. Ve hemen onun duygusunu ve enerjisini bize getiriyor. Ve bedenimizde o durumu otomatik yaratıyor. Aslında bedenimiz o durumun enerjisini giyiyor. O durumun enerjisi oluyor.

Önce bilinçaltımızdan o enerjinin referansı olan geçmişin bir yansımasını çağırıyoruz. Devamında ise geçmişteki davranışa karşı bir tepki verir gibi tepki vererek izdüşüm yaratıyoruz. 

İsteklerimizi Tok Satıcı Enerjisinden Yapmak



Yaşam zihnimizde yaşadığımız bir dünyadır. Yaptığımız, olduğumuz veya sahip olduğumuz her şeyin zihnimizde bir karşılığı vardır. Sonunda hissetmeyi planladığımız durumdur onun yaratacağı duygudur. O duyguya yüklediğimiz anlamdır.
İyi veya kötü, doğru veya yanlış hepsi iki kutuplu dünyanın duygusal yansımalarıdır.

Geçen gün birisi mesaj atmış. Gelecekte ilgili sahip olmak istediği şeylerle ilgili uzun bir liste hazırlamış ve göndermiş. Listedekileri okuduğumda bende titreşen duygu kişinin yoksunluk modunda olduğuydu. Dilenci gibi istemek olarak geldi.


“Bu nedir?” diye kendime sordum. İnsanlara yaşamdaki her şeyi olabilmenin, istediği her şeyi alabilmenin mümkün olduğunu söyleyen birisi olarak bu listeye niye bu anlamı verdiğimi düşündüm.

Orada algıladığım şey isteklerin yapıldığı alanda yoksunluk ve eksiklik enerjisi vardı. İstediklerinin birisi tarafından ona verileceğini bekliyordu. İstediği tarzda bir kişi yaşamına gelerek yıllarca eksikliğini hissettiği sevgiyi, değeri, takdiri, onurlandırmayı ve zenginliği verip onu muhteşem biri yapmasını ve ona muhteşem biri gibi davranmasını bekliyordu.

Melankoli de Olmanın Nesini Seviyoruz?



“Melankoli, hüzünlü olma mutluluğudur.”
                 Victor Hugo
Birçok insanın yaşamında kendini sabote etmek için kullandığı davranış biçimlerinden biriside melankolik takılmaktır.  Çoğunlukla da bu duruma ben duygusalım diyerek kılıf bulmaktır.
Melankoli, derin bir keder içinde hüzünlü, acı çeken, yalnız, umutsuz bir insanın içinde bulunduğu durumdur.
Melankolik kişi bir yandan yalnızlığı seçmekten hoşnutken bir yandan da insanların içinde olamayışının hüznünü duyar. İnsanlarla ilişkilerinde genellikle sorun vardır. Anlaşılamaması, mizacı gereği farkındalığı, sosyal olmayı, diğerleri gibi olmayı becerememeleri onu insanlardan uzaklaştırır.
Melankolik takılmanın altında çoğunlukla kurban olduğunu, haksızlığa uğramış olduğunu düşünmek yatar.
Çoğunlukla melankolik durumu yaratmayı sağlayan şey yaşanan olay sonrasında geçmişteki bir duygu durumunu çağırıp bugünkü halimiz üzerine enerjitik olarak yüklemektir.

Bu genellikle 0-7 yaş arasında yaşamış olduğumuz duygusal durumlara o zaman verdiğimiz anlam ve tepkilerin yansıması şeklinde olur.

Beklentileri Uyumsuzluklarına Hangi Anlamları Yüklüyoruz?



Yaşamımızda, bizi yaşam boyunca etkileyen şey kendimizle ilgi sahip olduğumuz kim olduğumuz, ne olduğumuz nasıl birisi olabileceğimiz, neyi yapabileceğimiz, neyi yapamayacağımızla ilgili tanımlama ve düşüncelerimizdir. 

Bu bilgiler çocukluğumuzda dış dünyadan alıp içselleştirdiğimiz bilgilerden oluşur.
Dış dünyadan beş duyu organımızla aldığımız bilgileri genelleme, silme ve çarpıtma olarak adlandırılan üç tane içsel filtreden geçiririz.


Bilgiler bu filtrelerden geçirildikten sonra kendi dünya modelimizin bir yansıması olan kelimelerle bizim için anlamlı bir hale gelir.

Genelleme, silme ve çarpıtma yapmak birçok alanda yaşamımızı kolaylaştırırken birçok alanda ise sınırlama yaratır.

Genelleme, az ve sınırlı verilere dayanarak iddiada bulunmaktır. Genelleme, öğrenmenin bir sonucudur. Genelleme; tek bir olay veya sınırlı olaylarla evrensel kural çıkartmaktır. Genellemeler, istisnalara imkan tanımadıkları için kişiyi ve düşünceleri sınırlar.

Silme, belirli cümlelere odaklanma ve bunların ön plana çıkarılması sonucu oluşur. Diğer ayrıntılar anlatımda önemsizleşir.

Kaos'un İçinden Çıkmak


Yaşamınızda "kaos" olarak tanımladığınız alana bir bakın. Önce onunla ilgili düşünceleri, duyguları, enerjisini algılayın... Gözünüzün önüne arapsaçı gibi tuhaf şekiller, üzerinize almak istemediğiniz renkler, alanınızda yükselen duvarlar belirebilir. 
Ortaya çıkan her şeyi yıkıp yaratımlarını iptal edelim mi; POC & POD





Kendinize şunu sorun: Yaşamımda "karışıklık ve sıkışıklık" yaratmakla ilgili neyi seviyorum?

Birçok insan bu soru karşısında karışıklık ya da sıkışıklık yaratmayı neden seviyim ki der. Yaşamınızda aynı şeyi sürekli yaratıyorsanız ondan bir kazancınız vardır. Şöyle düşünün; sevmediğiniz bir yemek var; sürekli gidip onu yer misiniz? Sevmediğiniz yemeği tekrar tekrar gidip yemezsiniz. Sevdiğiniz yemeği tercih edersiniz.

O zaman neden sizi rahatsız ettiğini düşündüğünüz karışık ve sıkışık durumu hayatınızda yaratmaya devam ediyorsunuz?

Çünkü onun sizin hayatınıza bir katkısı var. Karışık ve sıkışık ruh halinde olmanız sizi bir şeyleri yapmaktan veya bir şeyleri olmaktan kurtarıyor. Yapmak istemediğiniz bir şeyler için geçerli bir mazeret oluyor. Mevcut durumdan bir kazancınız var. Buna psikolojide ikincil kazanç deniyor.

Kontrol Sende - Çekim Yasası ve Bilinçaltı Dönüşüm Rehberi Kitabı - 2019 - 2 nci Baskı

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLMAK İSTERMİSİNİZ?

Birilerinin bir şey yaparken başarısız olması, sizin de onu yaparken başarısız olacağınız anlamına gelmez. Ancak birilerinin bir şeyi başarması sizin onu başarabileceğiniz anlamına gelir.
Yapmanız gereken şey doğru şeyleri referans alıp onu yaşamınızda uygulamaktır.
Sürekli aynı şeylerin başınıza gelmesinden rahatsızsanız!
Yaşamınızı değiştirmek istiyor ama nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız!
İşte size fırsat. Kendi kendinizin yaşam koçu olabilirsiniz. Aradığınız soruların cevabını bulabileceğiniz bir uygulama kitabı.


Kitap DÖRT bölümden oluşmaktadır.

BİRİNCİ BÖLÜM: ÇEKİM YASASI 

Çekim yasasını kullanarak isteklerinize nasıl ulaşacağınızın anlatıldığı bölümdür. Hayatınızı kolaylaştıracak, ilişkiler ve para konusunda farklı bir bakış açısına sahip olarak realitenizi nasıl değiştirebileceğiniz detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. 

İKİNCİ BÖLÜM: BİLİNÇALTI DÖNÜŞÜM REHBERİ

Bilinç ve bilinçaltı hakkında bilgilendirme ile başlayıp bilinçaltındaki dönüşüm için ihtiyacınız olan çalışmaları içerir. 
Sizi özgürleştirecek ve öz güveninizi yükseltecek,
- Enerjisel Bağ kesme
- İçimizdeki çocuğa ulaşma
- Öfke boşaltma ve Affetme
- Duyguları ifade etme
- Geçmiş inançları bırakmak
- Enerjilerimizin farkına varma ( Dişi ve Eril)
- Olumlama 
- Oto hipnoz çalışmalarını içerir. 

Her şey İçin Ödeme - Kutsanmış Olasılıklar

HER ŞEY İÇİN ÖDEME

ND:
Paranın insanlar için bir faktör olmasını istemiyorum, bu yüzden 
otomatik olarak yiyecek, içecek veya otel odası için faturayı 
kapatmak istiyorum. Otomatik yanıt sistemi gibi.

Gary:
Bu ne kadar üstün olduğunuzu kanıtlamaya çalışıyor.

ND:
Belki de, bir şeyi kanıtlamaya çalışmaktan geliyormuş gibi 
gelmiyor. Bu otomatik.
Gary:
Otomatikleştirdin çünkü kimseye bir şey borcu ödemek 
istemiyorsun. Her şey için ödeme yaparsanız, istediğinde 
herkesi reddedebilirsin.

ND:
Evet, işte bu. Bununla ilgili ne yapabilirim?

Para Daha Büyük Şeyleri Yaratmak İçin Bir Araçtır.



“Eşim yeterince para kazanmıyor, para kazanması gerekiyor” gibi paraya dair bir bakış açısına sahipseniz, bu fenomence çalışıyor mu? Yoksa bu gerçeklikle mi çalışıyor? Bu bir gerçeklik! Ve soru ne; "O yeterince para kazanmıyor?" Bu bir soru değil! Bir soru “Kendisinin mümkün olduğunu düşündüğünden çok daha fazla para yaratmada ona nasıl yardımcı olabilirim?” ya da “Onu para yaratmada ilham kaynağı olarak nasıl daha çok yaratabilirim?” Olurdu. İnsanları onun dışına çıkartırsan, ilham alırlar. İnsanların bir şeyler yapmasını sağlamaya çalışma. Yaptıklarının dışına çıkartın ve "Daha fazlasına sahip olmalıyım" diyecekler.
“O yeterince yapmıyor”, “Onlar yeterince yapmıyorlar”, “Onlar katkıda bulunmuyorlar”, “Onlar değil, değiller, onlar.. " Bu fenomenlik değil. Bu realitenin deliliği budur. Bu realitenin çıldırmış olduğunu fark ettin mi? Eğer bir fenomenseniz, kolaylıkla bu gerçekliğin ötesine geçebilirsiniz. Sizi götüreceğim yer burası. Bu benim hedefim. Eğer yaparsan, iyi ve yapmazsan, o zaman gider McDonald's'ta çalışırsın. 

Gücüne Sahip Çıkmak Atölye Çalışması


Gücüne Sahip Çıkmak Atölye Çalışması - Ankara

Yaşamınızla ilgili doğuştan sahip olduğunuz gerçek gücün farkında olsaydınız ve bu gücü yaşamınızı kolaylaştırmak için kullansaydınız bu sizin yaşamınızda ne yaratırdı?






Nasıl bir yaşama sahip olurdunuz?
Kim olurdunuz?

Gücüne Sahip Çıkmak Atölye Çalışmasında hepimizin doğuştan sahip olduğumuz güçle nasıl tanışabileceğimizi öğreneceksiniz. Bu enerjiyi nasıl kendiniz için kolaylıkla kullanabileceğinizin farkında olacaksınız.

Bildikleriniz değil YAPABİLDİKLERİNİZ yaşamınızda fark yaratır.

Bilen olmaktan yapabilen olmaya geçmek ister misiniz?

Yaşamınızla ilgili püf noktalarının farkında olup yaşamınızı kolaylaştırmak ister misiniz?

Yaşamımızda direnç yaratan hangi yanlış referanslara sahipsiniz


Geçen bir kırtasiyede para çalışması ile ilgili fotokopi çektirirken kâğıt üzerindeki sorular kırtasiyedeki kadının dikkatini çekti. Para ile üç duygu sorusuna takıldı ve bana dönüp para ile ilgili aklıma gelen ilk şey “Ondan nefret ettiğim. Ondan nefret ediyorum ama onun için çalışmak zorundayım. Çocuklarımın ihtiyacı var. “ dedi.

Şöyle bir durdum ve ona şunu sordum, “Nefret ettiğin bir şey hayatında olur mu? Sen senden nefret eden birinin hayatında kendine yer bulabilir misin?” diye sordum. 

“Eğer parayı hayatında istiyorsan onunla arkadaş olmalısın dost olmalısın ki seni hiçbir zaman terk etmesin.”

Şunu fark ettim ki yaşamda birçok kişi aynen o kırtasiyeci kadın gibi düşünüyordu. “Para için çalıştıklarını.” Kimse aslında olan şeyin nihayetinde istediğimiz hayatı gerçekleştirmeye hizmet ettiğinin farkında değildi. 

Gerçek şu ki yaşamımızda ne yapıyorsak hepsi gerçekleştirmek istediğimiz hayata hizmet için yapıyoruzdur. Para bize istediğimiz yaşamı gerçekleştirmeyi kolaylaştıran araçlardan birisidir.  Biz yaşamımızda para yaratma peşinde koşarken aslında gerçekleştirmek istediğimiz yaşam peşinde koşmaktayız. Para için çalıştığımızı düşünürken aslında yaptığımız şey kendimiz için çalışmak. 

Hayatımızı Kendimize Adamak.



   Temel atıf hatası, insanların davranışlarını dışsaldan çok içsel sebeplere bağlama, durumsal ve çevresel faktörlerin rolünü dikkate almayı ihmal etme eğilimidir.


    Yaşamımızın birçok alanında bunu bol bol yaparız. Bizim dışımızda olanı ayırt etmek yerine oradan kendimizi sorumlu tutacak yargılayacak bir şeyler buluruz ve iyi insan olmak için bunlara ihtiyacımız olduğumuzu düşünürüz.







   Olanı Sevmek kitabında Byron Kate’in iş için tanımı şöyledir. Dünyada 3 çeşit iş vardır. Bize ait olan, başkalarına ait olan ve Yaratana ait olan. Bizim üzerinde kontrol sahibi olduğumuz şeyse bize ait olandır.

    Bizim burada yaptığımız hata ise başkalarına ait durumlara ya da yaratana ait işleri yapmaya ve düzeltmeye çalışmaktır. Bunu yaparken kendi hayatımızı ıskalarız.

    Kendi hayatımızı yaşayamayız. Ama aynı zamanda bu durumdan yakınırız.

  Bu durumun ötesine geçmek için ilk yapılacak şey günlük hayatımızdaki önceliklerimizin farkında olmaktır. Günlük hayatımızda önceliği kendimize ayırmaktır. 

  Günlük yaşamınızda ne kadar kendinize ait olmayan sizin sorumluluğunda olmayan işi takip ediyor, kendi sorumluluğunuza alıyorsunuz?

Geçmiş Travmaların Anlamlarını Değiştirmek



Yaşamımızda bir şey olmaktan, bir şeye sahip olmaktan engelleyen en büyük şey geçmişte yaşadığımız travmalara verdiğimiz anlamdır.

Oradaki yaşananları algılama şeklimizdir.

Çocukluğumuzda olayları sağlıklı bir biçimde anlamlandıramadığımız için anne karnından itibaren anne ve babamızın bizim hakkımızdaki düşüncelerini referans alırız. Bir şeye anlam verirken onların bakış açılarından işlevsel oluruz.




Bu durumun yarattığı şeyse oradaki gerçeği görmek yerine varsayımda bulunmaktır.  Annemizin karnında iken annemizin davranışlarının kısıtlanması, annenin babayla ilgili yaşadıklarının duygusal etkileri aslında bizimle ilgili olmamasına rağmen bize ait sanır oradaki rahatsızlığın sorumlusunun kendimiz olduğunu düşünür ve bu durumu içselleştiririz.

Sonrasında ise anne ve babamızın duygu durumlarını düzeltme görevini üzerimize alırız. Onlar kendilerini her kötü hissettiğinde bir şeyler yapmak zorunda hissederiz. Veya diğer insanlarla bulunduğumuz ortamlarda kişilerin kendilerini kötü hissetmelerinden kendimiz sorumlu tutarız.

Buda bizi yorar.

Mevcut durumdan kurtulmak için referanslardaki yanlışımızı görmek durumdayız. Orada olan şeyi görmek durumundayız.

Servet Oluşturmanın Dört Elementi - Gary Douglas



Büyürken annem bana; “Şampanya zevkin ve bira bütçen var.” derdi. Ben de o zaman tamam, dedim, şampanya bütçesine sahip olacağım ve iyi bira içeceğim.

Çoğumuz çocukken, her şeyin bizim için mümkün olduğuna dair bir algıya sahiptik. Ailelerimiz bize bir şeyler verirken biz hala daha fazlasını istiyorduk. Çoğumuzun ailesi “Neden sadece sana verdiklerim için şükretmiyorsun?!” gibi şeyler söyledi. Bizim cevabımız da; “Çünkü daha fazlası var! Neden bana her şeyi vermiyorsun?” oldu.

Her şeye sahip olamayacağınız bahanesiyle kaç tane yalan satın aldınız? Ya eğer olabilseydiniz? Ya kendinize her şeye sahip olmak için izin verseydiniz? Ya yargı yapmak ve nerede yanlış yaptığınızı düşünmek yerine durup şöyle söyleseydiniz; “Oh! Burada farkında olduğum bir olasılık var. Bunu yaratmak için ne gerekir?”





Servet ve bolluk mümkün. Daha fazlası mümkün. Siz almaya istekli misiniz? Bunu seçmeniz için ne gerekir?

Servet Oluşturmanın 4 Elementi

1. Paraya SAHİP Olmaya İstekli Olun

Paraya sahip olmaya istekli misiniz? Yoksa sadece para harcamaya mı? Eğer sadece para harcamaya istekliyseniz elinize geçen her şeyi harcamak zorundasınız. Zengin insanlar paraya SAHİPtir ve paraya sahip olduğunuzda onu nerede ve ne zaman harcayacağınızı SEÇEBİLİRSİNİZ.
 

İstediklerimize Sahip Olmak konusunda Kendimize İzin Vermek

   Yaşamımızda çoğu zaman bir şeyler istediğimizi konuşuruz ve bol bol ona sahip olamama hikayeleri anlatırız.

    Sanırız ki ne kadar çok ona nasıl sahip olamadığımızı konuşursak yada nasıl sahip olamadığımız hikayesini anlatırsak istediklerimize sahip oluruz.


     Bir şeyi istediğimizi konuşup nasıl sahip olamayacağımız konusunda mazeretler uyduruyorsak aslında o şeyi gerçekten isteyen birisi değilizdir. Sadece hiç bir şey yapmayan olmak yerine zihnimizi rahatlatıcı bir durum yaratıyoruz demektir.

   Çünkü bir şey istemezseniz yada zihnimize egomuzu besleyecek bir şey vermezseniz kendimi değersiz ve yetersiz hissederiz.
Buda kendimizi kötü hissettirir.

   Kendimizi kötü hissetmemek adına kendimize hangi yalanları söylüyoruz?
Gerçekte sahip olmak istemediğimiz hangi şeyleri isteğimiz diye sahiplenip kendimizi kandırıyoruz?

Bütün bununla ilgili her şeyi iptal edelim mi?
Pod&Poc


Yaşadıklarınızın Arkasındaki Gerçekliğe Sahip Olmak


Yaşamımızda yaptığımız şeylerden biriside olan olayları olduğu gibi görmek yerine onlara farklı anlamlar yükleyerek görmektir.

Psikolojide bir terim vardır.
İnsanlar dünyayı olduğu gibi değil kendi oldukları gibi görürler.

   Yaptığımız şey olayı kendi zihinsel referanslarımıza göre anlamlandırmaya çalışmaktır.  Algılama dediğimiz durum böyle oluşur.

       Çok basit bir şey çok önemli hale gelebilirler önemli olan şey de kişi için öncelikli olmadığı için önemli olmayabiliyor.
     
     Bizim için önemli olan şey neyin olduğu değil bizim onu nasıl algıladığımızdır.





        Buradaki en büyük hatamız başka kişilerle yaşadığımız olaylardaki canımızı yakan durumları kişiselleştirip kendimizi suçlamak ve yargılamak eğiliminde olmaktır. Temel atıf hatası.

Örneğin, bir kişinin bizden ayrılmasını kişiselleştirip kendimizden kaynaklanan bir durum olarak değerlendirip kendimizi suçlamak ve devamında birde genelleme yaparak kendimizin sevilmeyen ve beğenilmeyen olduğuna karar vermek ki bunun yarattığı şey başarısız ilişkilerin devamıdır.
Buradaki en büyük ve yanlış referanslar çocukluktaki anne ve babanın davranışlarına yüklediğimiz anlamlardır.

Ancak bilmeniz gereken şey şudur ki anne babanızın davranışları onların kendilerine özeldir, size özel değildir.

Babadan Özgürleşmek Prosesi -KONTROL SENDE Kitabımdan Küçük Bir bölüm


Babalarımız bizim dünyaya gelmemizi aracılık yapan kişilerden biridir. Aynı zamanda bizim doğumumuzdan itibaren hayata tutunmamızı sağlayan en büyük yardımcılarımızdır.
Yaşamımız için modelleyip taklit ettiğimiz kişiliğimizin oluşmasında en büyük etken olan kişileridir. Ve bu durum doğal olarak yaşamımızda onların bakış açısı ve etki alanından işlevsel olmamıza neden olur.


Çocuk olarak kendimiz olarak özgür bir birey olmak yerine çoğunlukla ebeveynlerimizin bir uydusu, bir benzeri gibi hareket ederiz.

Her insan bu dünyaya kendini gerçekleştirmeye gelmiştir.

Kendimizi gerçekleştirmek için kendimizi ebeveynlerimizin etki alanından çıkartmamız gerekir. Büyüdükçe kendi seçimlerimizin sorumluluğunu alarak özgürlük alanımızdan işlevsel olmamız bize geçek kendimiz olma şansını verir.

Bunun için bizi sınırlı yaşamda tutan onlara ait modelleyip kopyaladığımız ne kadar davranış biçimi, his, duygu ve bakış açıları varsa bütün bunları bırakmamız gerekir.

Babalarımızın gerçekliklerini geçerli kılmak için hangi düşünce, his ve duygu yaratımlarını kullanıyoruz?
Bununla ilgili var olan her şeyi yıkıp yaratımlarını iptal edelim mi?
Evet
(Enerji Temizlik cümlesi)

Babamızın hangi bakış açıları, realite ve yargılarını hayati ve önemli kıldık ki kendimizi, cinsiyetimizi ve kapasitemizi yok sayıyoruz?
Bununla ilgili var olan her şeyi yıkıp yaratımlarını iptal edelim mi?
Evet
(Enerji Temizlik cümlesi)