Access Bars ile Hayatınızı Değiştirin!!




Hayatınız tam sizin olmasını istediğiniz gibi değil mi? Daha fazlasını mı arzu ediyorsunuz?

Peki o zaman kendinize daha fazla özen göstermeye ve kendinizi olumlu bir şekilde beslemeye istekli olsaydınız ne olurdu?

Yaşamınızda olmasının imkansız olduğuna karar verdiğiniz her şeyin bir şekilde olmasının kapılarını açsaydınız ne olurdu?

Evrenin tüm olasılıkları için ne kadar önemli olduğunuzu anlamanız neyi gerektirirdi?

Şu an’a kadar hayal dahi etmeye cesaret edemediğinizden daha şaşırtıcı olsaydınız ne olurdu?

Access Enerji Dönüştürme sistemi Amerika’da Gary Douglas tarafından geliştirilen dönüştürücü bir çalışmadır. Access bizi arzu ettiğimiz hayatı yaşamaktan alıkoyan alışkanlık, yargı ve kararları hızlıca, basitçe ve pratik şekilde değiştirebilmemiz için, bizlere her an kullanabileceğimiz araçlar sunar.

Access’in hedefi bizleri, kendimizi değiştirerek hayatımızdaki dramaları, travmaları değiştirebilme olasılığını artıracak kadar yeterli bilinçte olabileceğimiz bir alana getirmektir. Access farklı bir hayatınız ve farklı bir realiteniz olabilmesi için size hayatınızda iyi gitmeyen şeyleri değiştirmenize yardımcı olacak araç ve teknikleri vermek için tasarlanmıştır.

Başımızda nörolojik sinapsların elektromanyetik yüklerinin saklandığı 32 nokta vardır, bu enerji yükleri nasıl davrandığımızı ve işlev yaptığımızı etkiler. Bu barlar şimdiye dek herhangi bir şey hakkında sahip olmuş olduğunuz tüm düşüncelerin, fikirlerin, tutumların, kararların ve inançların elektromanyetik bileşenlerini depolar. Örneğin; önemli olduğunu düşündüğünüz, para ile ilgili sahip olduğunuz her düşünce, o düşüncenin enerjisi “para” adı verilen Bar’da saklanır. Şifa, beden, kontrol, farkındalık, yaratıcılık, güç, yaşlanma, cinsellik ve para için Barlar vardır. Her bar yaşamınızın o yanı veya alanına karşılık gelir.

Andulasyon Terapi Sistemi

Bütünsel Terapide yepyeni bir boyut…

Hayatınızda kendinizi hiç bu kadar iyi hissetmedim demek için! Andulasyon Terapi Sistemi ile tanışmanızın tam zamanı.

Andulasyon, kronik şikayetleri ortadan kaldırmak amacıyla geniş bir frekans alanında insan ve hayvan dokusunda biyolojik rezonans titreşimleri üreten çok özel bir terapi metodudur. 




Andulasyon Terapi Sistemi faydaları

    Strese
    Selülite
    Halsizlige
    Yorgunluga
    Yaglanmaya
    Uykusuzluga
    Erken Yaslanmaya
    Bel & Sırt Agrılarına
    Barsak Tembelligine
    Dolaşım Bozukluklarına
    Migren tipi baş ağrılarına 

Karşı tedavi amaçlı kullanılmaktadır.

Kan akımının yetersiz ya da tıkanmış olması halinde Andulasyon Terapi Sistemi; yavaşlamış olan metabolizmayı ardışık olarak kah yavaşlatıp kah hızlandırabilir. Bu işlemler sırasında titreşim frekanslarının sürekli değişmesi vücudun değişik doku katmanları tarafından uyumla karşılanır. Frekansın tek çeşit olmaması etki mekanizmasında hayati bir öneme sahiptir. Dokuların birbirinden farklı yapısına uygun tanımlanmış frekans bantları sayesinde en uygun sempatik aktivasyonu yapacak titreşim sağlanmış olur.

Sıradan insan sağlığını korumak ve enerjisini sürdürebilir kılmak için günde en az 10 km. yürümeli ya da bir saatlik spor faaliyetinde bulunmalıdır. Bu gün söz konusu mesafe ortalama 0,365 km.dir.

Lâ tahzen / Üzülme..


Lâ Tahzen... (Üzülme!)
İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme!
Rahman: (c.c), “Ben kırık kalplerdeyim” buyurmadı mı?
O halde ne diye üzülürsün ey can?
Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan;
Gece gibi kapkaranlık nefsini yak !..
“Derdim var” diyorsun;
Dert insanı Hak’ka götüren Burak’tır; sen bunu bilmiyorsun.
Sanma ki dert sadece sende var.
Şunu bil ki;



Sendeki derdi nimet sayanlar da var.
Umudunu yıkma; Yusuf'u hatırla.
Dert nerede ise deva oraya gider.
Yoksulluk nerede ise nimet oraya gider.
Soru nerede ise cevap oraya verilir.
Gemi nerede ise su oradadır.
Suyu ara, susuzluğu elde et de sular alttan da yerden de fışkırmaya başlasın.
Dünya malı Allah'ın tebessümüdür: ona bak! Ama sarhoş olma...

Sevgi Açlığı ve Farkındalık - İçinizdeki Çocuğu Sevin.


Sevgi, Sevgi, Sevgi,  Ruhumuzun temel gıdası.
Fiziksel bedenimizi doyuramadığımızda nasıl rahatsızlık ve huzursuzluk hissediyorsak ruhumuzu doyuramadığımızda da aynı şekilde huzursuzluk hissederiz. Buradaki en büyük sorun; fiziksel bedenimizi doyurmak için bizi doyuracak şeyin hangi yiyecekler olduğunu bilirken, ruhsal olarak gerçek açlığımızın ne olduğunu bilememektir.
Bedenimizin de, ruhumuzun da istediği tek şey kendini iyi hissetmektir.  Temel istenilen şey iyi hissetmektir. Yaşamımız boyunca bizi iyi hissettirecek şeyler peşinde koştururuz.
Yanlış yaptığımız şey ise mevcut halimizle iyi hissetmek yerine bizi iyi hissettirdiğini düşündüğümüz şeyler peşine takılmamızdır.
Duygularımızın farkında olmadığımız için ya da duygularımız kapattığımız için hislerimizin gerçek anlamlarını göz ardı etmekteyiz.
Bedenimiz çok açken açlığını gidermek için önümüze ne gelirse yeriz. Sağlıksız ya da hijyenik olup olmadığına bakmayız. Ruhumuzda aynı şekilde çalışır. Aç olduğunda ilk önüne gelenden bunu karşılamaya çalışır. Bunu karşılamaya çalışırken çocukluk ta özellikle 0-6 yaş arasındaki öğrendiği yöntemleri kullanır.
Ruhun temel gıdası sevgidir. Sevgi soyut bir kavramdır. Birçok somut davranışı birleşimi genel bir tanımdır. Örneğin ilk doğum esnasında sarılmak sevginin anneden bebeğe akış şeklidir. Bebek doğum sonrası bir anda farklı bir boyuta geçmiştir. Bu geçiş sırasında kendisini güvende hissettirecek şey ise ona sıkı sıkıya sarılan annesidir. Bu durum onun kendini güvende hissetmesine yardımcı olur. Kendini güvende hissettiği içinde kendini iyi hisseder.
İlk sevgi tohumları atılmış olur. Devamında beslenilmesi ona kendini iyi hissettirir. Algıları açıldıkça onunla ilgilenilmesi, konuşulması ona gülünmesi onun sevgi tanımını oluşturur. Anne ve babanın temsil sistemlerine ve sevgiyi hissediş biçimlerine göre ona sevgi aktarımı yapılır.
Bir süre sonra anne ve babasının ona sevgi aktarım yöntemi onun kendini iyi hissetmesinin temel anahtarını oluşturur. Büyüdükçe bu davranış biçimleri onda iyice çapalanır ve alışkanlık boyutuna gelir.

21 Günde Düşünce Detoksu




 “Biz birçok diyete gireriz vücudumuz için, detoks yaparız. Yağlarımızı eritmek için, ter atmak için, gençleşmek için. Şimdi yaptığımızın adı da düşünce detoksu. Düşüncelerimizi detokslayacağız ve kafamızın içinde bizi rahatsız eden her şeyi bırakacağız.”
“Evet sevgili kaptan, 21 gün boyunca …
yolculuğa çıkıyorsun. Düşüncelerini detoksluyorsun ve yoluna bütün olayları sevgiyle kabullenerek, alttan alarak değil, sevgiyle kabullenerek ve özellikle içinden kabulleniyorsun ve sevgiyle gönderiyorsun.”
Birçok kaynakta 21 gün diye bir laf duyarız. Nedir bu 21 gün? Ben de ilk başta birçok kişiye sordum. ‘Nedir bu 21 gün? Nedir amacı 21 günün?’
Bana ortalama olarak gelen yüzlerce cevabın özetini size vereyim.
Bilinçaltımızın herhangi bir düşünceye dayanabildiği süredir 21 gün. Aynı kelimeleri ya da aynı enerjiyi defa ve defa söylediğin sürece bilinçaltın 21’inci günün sonunda bunu yapıyor. Yani ona inanıyor.
Şimdi size bununla ilgili bir atasözü söyleyeyim; Bir insana kırk gün ‘delidir’ derseniz. O insan 40’ıncı günün sonunda deli olduğuna inanmaya başlar.’
Biz de kendi kendimizi 21 gün boyunca bir arınma sürecine sokuyoruz. Bu cümleleri okuduğunuz günden ve andan itibaren 21 gün boyunca kendimde uyguladığım ve insanlarda yüzlerce kişide uyguladığımız tekniği yapıyoruz.
21 GÜNDE NE YAPACAĞIZ?
Bu 21 günde ne yapacağız?
Dengede kalma ve arınma süreci. Dengede kalma ve arınma süreci şu demek; 21 gün boyunca insanlar ne söylerse söylesin, ne yaparlarsa yapsınlar, onları oldukları gibi kabullenip dengede kalacağız. Yani biri geldi bana bir laf mı söyledi. ‘Tamam, bu böyle bir insan. Kabulleniyorum ve dengedeyim.’

Kelebekleri Özgürleştirmek – İstenmeyen Çocuk



Kendimizi değersiz hissetmemizin altında en büyük etken hamilelikte yaşanan olaylardır. Yapılan bilimsel araştırmalar anne karnındaki bebeklerin etraflarında olup bitenden haberdar olduklarını ortaya koymuşlardır. Özellikle istenmeden kalınan hamilelikler, annenin içinde bulunduğu ruhsal ve fiziki durum, farklı cinsiyet beklentisi en büyük travmalarımızdır.
Ve bu durum hayatımız boyunca bizi kara bir gölge gibi takip eder. Öyle ya annesi yada babası tarafından istenmeyen çocuğu kim sever ki? Annesi veya babası onu kabul etmediği bir durumda onu kim kabul eder ki? İçten içe onu kemiren sinsi bir duygudur bu.
Yapmış olduğum bir regresyon çalışmasını paylaşmak istiyorum. Danışanım 39 yaşlarında bekar bir hanımdı. Kendisi ile yüz yüze bir çalışma yaptık. Kendisi hedefleri ve ilişkilerle ilgili yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu düşünerek bu kapsamda çalışma istediğini belirtmişti. 
Kendisi özel sektörde çalışıyor olmakla birlikte öğretmen olmak istediğini, mezun olduğu bölümden çok fazla öğretmen ataması olmadığını, yaşının 40 yaklaşması nedeniyle bundan sonra da olamayacağı korkusu vardı. Hayallerini gerçekleştiremediği için rahatsızlık duyuyordu.
Diğer taraftan ilişkiler konusunda da sıkıntısı vardı. Bir kez nişanlanıp ayrılmıştı ve hala bekar dı. Hayatına istediği tarzda bir erkeği çekemediği gibi uzun süreli bir ilişkisi de yoktu.
Çalışmamıza referans olması açısından geçmişindeki önemli olaylardan bahsetmesini istedim. Ailedeki en küçük çocuktu. Okul dönemlerinde başarılı bir öğrenciydi. Hep birincilikleri vardı, ilkokuldayken çok aktif olduğu için öğretmeni kendisine sınıflarından bir öğrencinin sorumluluğunu vermiş ve ona öğretmenlik yapmasını istemişti. Başarı onun hayatının olmazsa olmazıydı.
Bir diğer konu ise babasına olan yoğun ilgisiydi. Çocukken sürekli babasının kucağına oturuyordu. Hastalandığı zaman babası yanına geldiğinde anda mucizevi bir şekilde iyileşiyordu. Bu durum çocuklukta, üniversite çağlarında da hep yaşanmıştı. Ve hala da zaman zaman tekrar eden bir olaydı.
Babasının geçmişte bir kadınla ilişkisi gündeme gelmiş. Kadın babasına kafayı takmış ve babasını bitireceğini söylemiş. Ve bir süre sonrada babası iş hayatında tökezleyerek sıkıntıya girmişti. Ekonomik durumu bozulmuştu.  Yaşanan bu durumu kadının sözüyle örtüşmesi nedeniyle kadına karşı babasına kötülük ettiği için yoğun bir öfke ve kızgınlık vardı. Bu durum onun hayatında derin iz bırakmıştı. Kendi yaşadığı ilişkilerde de bir kadın geliyor, erkeği ayartıyor ve ilişkinin bozulmasına neden oluyordu. Aslında yapmış olduğu şey zihinsel bir çapa oluşturmaktı. Ve çapa o kadar güzel oluşturulmuştu ki kusursuz bir şekilde çalışıyordu.

Bugün Kendiniz için Küçük Bir Şey Yapın, Kendinizle Barışmayı Seçin..

       Bugün kendiniz için bir şey yapın. Kendinizle barışmayı seçin.
     Enerjinizi kendiniz için bir şeyler yapmaya kullanın.
      Bir çok insan için kendini affetmek çok zordur. Ama işin ilginç tarafı onlar geçmişi, geçmişteki kendilerini şimdiki zaman ve mekanda yargıladıklarının farkında değillerdir.
      Anlamadıkları konu da budur. Arada zaman, mekan ve bilinç farkı vardır. Evet yapılan şey bugünkü bilinç yapısıyla, bugünkü tecrübe ve deneyim birikimiyle geçmişteki kişi yargılanmaktadır. 5, 10, 15 yaş halimizle 20, 30, 40 yaşındaki halimiz hiç bir zaman bir değildir. Hatta hatta 10 yaşla 11 yaşındaki kişiliğimizde bir değildir. Oradaki kişi senin bilgi ve tecrübene deneyimine sahip değildi ki şu anda senin düşündüğün beklediğin gibi davranabilsin. Şu anda yapılan şey onu sahip olmadığı birşey üzerinden yapıp yapmadıkları için suçlamaktan başka bir şey değildir.
     Evet, geçmişimizdeki biz idealleri olan hayalleri olan bir kişiydi, ve bunun için mücadele etti. O anki bilgi ve tecrübesi ile kendisi için iyi olanı istemeye ve iyi olanı yapmaya çalıştı. 
       

     Etrafına kendisi için iyi olduğunu düşündüğü kişileri çekmeye çalıştı. O kişinin niyeti iyiyidi. O kişinin niyeti kendisi için iyisini çekmekti. Evet elindeki bilgi ve deneyim sermayesine göre kendisi ölçtü biçti ve kendisi için en iyisine ulaşmaya çalıştı. 

Tadıyla için hayatı.

Tadıyla için hayatı.

Soğutmadan sevgileri,


Soğutmadan sevdaları,


Soğutmadan dostlukları,


Yaşayın doyasıya.


Seviyorsanız koşun ardından,


Beş dakika bile zaman yok.


Kırmadan incitmeden sevin insanı.


Kırmaya zaman yok.


Çayınız bardakta soğumadan,


İçin çayınızı zaman geçiyor.


Yaşamamak yüreklere zarar.


                               Can Yücel