Mutluluk Üzerine Küçük Bir Ders

Kral sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastladı.

Dilenciye “Dile benden ne dilersen” dedi.
Dilenci güldü ve;
“Sanki dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz” diye yanıtladı.


Kral dilencinin bu sözlerinden çok alındı ve dilencinin istediğini yerine getireceği konusunda ısrar
etmeye başladı:

“Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim” dedi.

“Sen söyle hele; ne istiyorsun?”

Dilenci “Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım”dedi.

Dilenci sıradan bir dilenci değildi. Kralın ilk yaşantısında öğretmeni olmuştu ve ona şu sözü vermişti:

“Bundan sonraki yaşantında tekrar karşına çıkıp seni uyaracağım.”

Kral bu olayı çoktan unutmuştu. Bu yüzden ısrar ediyordu:

“Ne istersen verebilirim. Ben güçlü bir kralım” dedi.

“Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz.”

Bunun üzerine dilenci, çanağını uzatıp,
“Şu çanağı herhangi bir şeyle doldurabilir misin?” diye sordu.

Hayatta Muvaffak Olma Yolunun Tehlikeleri ve Düşmanları

Yetişme ve muvaffak olma yolunun genç yolcusu ! Bil ki tuttuğun yolda bir çok tehlikeli geçitlerin ve yol kesen düşmanların vardır.
Gerçi bunlara yalnız sen değil, hayat yolunun her yolcusu rastlayabilir.Fakat bu düşmanlar, senin gibi hayatın henüz eşiğindeki tecrübesiz masumlara musallat olmayı çok sever…..
Müsaade et de sana evvela, yolunu bekleyen düşmanları ve rastlayacağın tehlikeleri göstereyim.

1. MUVAFFAKİYETİN İLK DÜŞMANI TEMBELLİKTİR.
Muvaffak olma yolunda senin ilk büyük düşmanın tenbelliktir. Burada sana tenbelliği tarif edecek değilim…Onu sen, ben, hepimiz az çok tanırız. Yalnız ben sana şunu söyleyeceğim ki, tenbellik insanın karşısına çıkıp ta mertçe savaşan bir düşman değildir. Bilakis eski peri hikayelerindeki gibi, şekilden şekile girecek ve bin bir hile kullanarak alt etmeğe çalışan bir NAMERTTİR. Tehlikesinin büyüklüğü de buradan gelmektedir. HAYATTA MUVAFFAK OLMA YOLUNUN TEHLİKELERİ VE DÜŞMANLARI
Yetişme ve muvaffak olma yolunun genç yolcusu ! Bil ki tuttuğun yolda bir çok tehlikeli geçitlerin ve yol kesen düşmanların vardır.
Gerçi bunlara yalnız sen değil, hayat yolunun her yolcusu rastlayabilir.Fakat bu düşmanlar, senin gibi hayatın henüz eşiğindeki tecrübesiz masumlara musallat olmayı çok sever…..
Müsaade et de sana evvela, yolunu bekleyen düşmanları ve rastlayacağın tehlikeleri göstereyim.

Sen Sevgisin


Sen Sevgisin Sevgi, nesneye bağımlı değildir. Senin Özneliğinin ışımasıdır; ruhunun ışımasıdır.Ve ışıma ne kadar enginse ruhun da o kadar büyüktür. Sevginin kanatları ne kadar geniş açılırsa , varlığının göğü de o kadar büyüktür. 


Şimdi soruyorsun " Sizi sevmeye muktedirmiyim?" yine aynı yanılsama. Sadece" SEVGİ OLMAYA MUKTEDİRMİYİM " diye sor.

Benim mevcudiyetim karşısındayken beni sevmeyi düşünmene gerek yok. Aksi takdirde her zaman ki yanılsamalarının dışına çıkmamış olursun.Burada sadece sevgi olmayı öğrenmelisin. Elbette senin sevgin bana da ulaşacaktır; başkalarına da ulaşacaktır. O seni çevreleyen , her tarafa yayılan titreşim olacaktır. Ve şayet pek çok insan basit bir şekilde sevgilerini , şarkılarını, mutluluklarını yayarlarsa burası bir tapınağa dönüşür.Bir tapınak yapmanın başka bir yolu yoktur. O zaman tüm alan yeni bir enerji ile dolar. Ve kimse yolunu şaşırmaz,çünkü bu kadar çok insanın sevgisi üzerine yağıyor.Her bir kimsenin üzerine pek çok insanın sevgisi yağıyor. Hayat Sevginin çiçek açması için bir fırsattan başka bir şey değildir. Eğer canlıysan son nefesinde bile fırsat oradadır. Tüm hayatın boyunca kaçırmış olabilirsin: Sadece son nefes, yeryüzündeki son nefes: EğerSevgi olabilirsen hiç bir şeyi kaçırmamışsındır.Çünkü tek bir sevgi anı sevginin bütün sonsuzluğuna eşittir.OSHO

Sen Sevginin Işığısın

Bugüne yeniden dogan sana, merhaba ..

sen sevginin ışığısın..

herkes bizlerin istediği gibi değil, olması gerektikleri gibidir.

yargılarımız ve yargılarımız.

çocukluğumuzdan beri, büyürken bizimle birlikte büyüyen ve gürbüzleşen yargılarımız.

yargı sistemimiz öylesine gelişmiştir ki, etrafımızda ne olursa olsun,
aklımıza ilk gelen düşünce yargılarımızdır.

yargılarla dolu günlerimize bir göz atarsak;

"babam da bağırmadan konuşamaz",
"annem de laftan anlamaz, sürekli dırdır eder",
"bu kadın ne kadar çirkin, makyaj yapsa ne olur ki",
"şu adama bak, o boyla o arabaya hiç yakışmış mı?",
"bu adamın doğru bir iş yaptığı yok".

bu örneklere siz daha binlercesini ekleyebilirsiniz.
biri size "kahve mi, çay mı içersiniz?" diye sorduğunda, cevap kahve de olabilir çay da.

bunun nedeni sadece tercih etmenizdir. hiç çilek niye kırmızıdır diye sorgular mısınız?
yaptığınız sadece çileğin lezzetini düşünmektir.

kişileri ve olayları oldukları gibi kabullendiğinizde de hayatınız lezzetlenir.
değiştirmeye uğraşmayın. başaramazsınız.

işin sonunda, siz mutsuz ve huzursuz olursunuz. bunca yargılama içinde, kendinizi unutuyorsunuz
ve sadece bir yargı makinesi haline geliyorsunuz.

herkes bizlerin istediği gibi değil, kendi istedikleri gibidirler.

yaydığımız frekansa uygun olanlar bizimle hayat yolunda dansa devam eder,
uymayanlar ise farklı yollarda.

evrensel aşk tadında kaldıgımız sürece etrafımızdakiler ve içinde soludugumuz olaylar bu frekansda seyredecektir

kendinize aşk ile bakın..

Binmediğim hiçbir otobüs

Binmediğim hiçbir otobüs
Seni İçimden Terk Ediyorum ! beklemediğim hiçbir durak kalmadı bu şehirde
gittikçe azalıyor hayat
neyi erken yaşadıysam
hep ona geç kalıyorum
...
sana göçüyorum her sonbahar
yolların çıkmıyor aşkıma
unuttuğun yağmurların adı saklımda
seni içimden terk ediyorum

susmaktan yoruldum
kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri
efkar demliyorum gözlerimde
yaşlarımı yanağıma varmadan öldürüyorum
tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
seni içimden terk ediyorum

ne unutacak kadar nefret ettin
ne hatırlayacak kadar sevdin
yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin
biliyorum
beni hep bulmamak için aradın
yanılgımdın
yandığımdın
yangındın

sensizliğe yenilmek
sana yenilmekten zor olsa da
ardımda bir sürü belkiler bırakarak
seni içimden terk ediyorum

şimdi
içimizde öldürülecek bir anı bile bulamayan
iki yarım kaldık
tamamlayamadık bizi
elimden tutmadın yalnızlığımın
saçlarımı da uzaklarına gömdün
içimin mavisi senin okyanusundandı
al geri veriyorum
kilitleri hep yanlış kapılara vurdun
devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim
sana bensizliği terk ediyorum

yarime uzanmayan bütün dallarım kırılsın demiştin
aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi

ne tuhaf değil mi
içimi acıtanda sendin
acımı dindirecek olanda
ya öldür beni dedim
ya da git benden
içi bulanık bir sevdanın ucunda seni kaybettim

aldırmadın aldırmalarıma
bir gecede yakıp yarini
şafaklara sattın ihanetini
külüme basanlar bile utandı yaptığından

işte soluk bir ömrün
son nefesi
benden
içimden
terk ediyorum

Gül Bahçesi

Bir gezginin yolu günün birinde bir bahçeye düsmüs. O bahçede yalnizgül yetisirmis. Birbirinden narin ve zarif güller. O güller kadar zarif ve latif bir hatun kapi onünde duruyormus. GEZGIN hatuna hayranlik ve saygi ile yaklasip kendisini takdim etmis. Ve hatundan adini bagislamasini istemis.


HATUN: Bana SEVGI derler.
GEZGIN: Sevgi hatun burada yalniz mi oturuyorsunuz?
SEVGI: Hayir esimle beraber oturuyoruz. Ona iLIM derler. Su anda bahçede çalisiyor. Bikmaz yorulmaz bir kisidir, benden bile bikmadi:)
GEZGIN: Bahçeyi dolasmama izin var mi?
SEVGI: Hay hay...lütfen ayakkabilarinizi çikarin da SAYGI dedigimiz su mesleri giyiniz. Onlar öylece konusurken ilim çikagelmis. Bahçeyi birlikte dolasmaya baslamislar.
SEVGI önde ILIM ve GEZGIN arkada yürüyorlarmis. Her gülün bir adi varmis.
MUTLULUK, HOSGÖRÜ, SABIR, KANAAT, Adalet, IRADE, SEFKAT, MERHAMET, AKIL, HIKMET, KUDRET, SAMIMIYET, TEVAZU, FAZILET VE........
Bu kadar çesitte ve bu kadar yogunlukta güzellik bu kadar bakim ve özen, böylesine bir düzen karsisinda heyecanlanan ve hayrete düsen gezgin bahçivan ILIM efendiye sormus:
GEZGIN: Siz hangi gülün hangi isimde oldugunu bazen karistiriyor musunuz?
ILIM: Bazen sasirdigim oluyorsa da, SEVGI hemen yardimima kosuyor, bana dogru ismi hatirlatiyor.
GEZGIN: Güllerin erip eristigi bu topragin bir özelligi var mi?
iLIM: Özelligi olup olmadigini bilmiyorum.
Bu topragi bize VEFA adinda bir dostumuz getirir.
VEFA dostumuzun dedigine göre, örnegin; MERHAMETLI bir insan görünce, ondan olusan topragi bize getirir, biz de onu MERHAMET gülünün altina serpiveririz veya SEFKATLI bir insan görünce ondan olusan topragi bize getirir, biz de o topragi SEFKAT gülünün altina sereriz ve bu böyle devam edip gider.
GEZGIN: Güllere asi yapiliyor mu?
ILIM: Elbette, HAYAL gülüne GERÇEK'i asiladik; ÜMIT gülü olustu.
IMAN gülüne HIZMET'i asiladik; TESLIMIYET gülü olustu.
HIKMET gülüne AKIL 'i asiladik; IRADE gülü olustu.
Bu asilari sürekli yapmak zorundayiz.
Örnegin; o muhtesem ADALET gülüne KUDRET gülünü asilamazsak,
ADALET hemen sararıp soluyor. Aciz kaliyor. KUDRET gülüne ADALET'I
asilamazsak,
KUDRET gülünün topraginda ZULÜM böcekleri üreyiveriyor.
GEZGIN: Bu asilari siz mi yapiyorsunuz?
ILIM: Çelikleri ben hazirliyorum, ama asiyi koyup kovusturan esim
SEVGIdir.
O ILHAM kalemini eline alir, asilanacak varligin AKIL perdesini yumusak yumuşak aralar, böylece o varligin gönlüne ulasir, oraya asi çeligini bir güzel yerlestirir. Sonra da olusan bütün kader sicimi ile tatli tatli sarar. Bütün bu isleri, bu asamalari her seferinde ayni zevk ve heyecan içinde seyrederim. Sanki o anda Allah  yanimizdaymis gibi...
GEZGIN: Tercih ettiginiz güller var mi?
ILIM: Aslinda yok. Fakat esim SEVGI; HOSGÖRÜ için 'o benim beş duyumdur.' der.
SAMIMIYET için, 'o benim AhlakIMDIR' der.
TEVAZU için, 'o benim EDEBIM dir' der, ama ÜMIT'e fazlaca düskün galiba...
Zira ÜMIT için 'o benim kanimdir' der durur...
Bir kaç Gün sonra gezgin bir kasabaya varmis. Bir kahvehaneye girmis.
Burasi oldukça tenha imis. Kuytu bir kösede bir kisi oturuyor ve çay
içiyormus. Gezgin bu zata yaklasmis, yanina oturmus, kendisini takdim  etmis, adını bağışlamasını dilemis....
O zat demis ki: ADEM: Bana ADEM derler.
Gezgin basindan geçenleri; gül bahçesini, iki soylu bahçivani, konusmalari anlatmis. Adem dinlemis.
Sonunda demis ki: O bahçeye INSANLIGIN OLGUNLUK BAHÇESI derler,
insanligin kemal bahcesi de derler...

(Bana gore de adı HUZUR ebedii saddet bahcesi...)

Sadece olumlu düşünmek yeterli değildir

Hepimizin rüyaları vardır, değil mi? Hepimiz; ailemizde, arkadaşlarımızda ya da diğer kişilerde belirgin bir yolla şu ya da bu şekilde fark yaratabilen, özel insanlar olduğumuza inanmak isteriz. Yaşamımızın herhangi bir anında, gerçekten neleri istediğimiz ve neleri hak ettiğimiz konusunda bir fikrimiz olmuştur.

Bununla birlikte çoğumuz yaşamın güçlükleriyle karşılaşınca, rüyalarımızı unuturuz. Özlemlerimizin geleceğimizi şekillendirmedeki gücünü unutarak, onları bir kenara bırakırız. Güven ve ümidimizi kaybederiz. Yaşamda herşeyi değiştirecek gücün, içimizde uyuyor olduğunu hatırlamayız. Bugünden başlayarak, bu gücü uyandırabilir ve rüyalarınızı yaşama geçirebilirsiniz.

Olumlu düşünme, şüphesiz önemli bir başlangıçtır. Elbette nelerin ne kadar yanlış olduğu yerine, nelerin nasıl çözümleneceği üzerinde durmalısınız. Ancak tek başına olumlu düşünce, yaşamımızı değiştirmek için yeterli değildir. Nasıl düşündüğünüzü, nasıl hissettiğinizi ve yaşadığınız her gün yaptığınızı değiştirmek için, bazı stratejilere ve adım adım neler yapacağınızı gösteren planlara sahip olmanız gerekir.

Yaşamınızda bazı şeyleri değiştirmek ya da geliştirmek istiyorsunuz değil mi? Değiştirmek istediğiniz şeyleri iki grupta toplayabiliriz; ya hislerimizi (daha fazla güven duymak, korkularımızı yenmek, mutlu olmak, geçmişte olanlar için kendimizi daha iyi hissetmek gibi) ya da eylemlerimizi (sigarayı, içkiyi, ertelemeyi bırakma gibi farklı şeyleri) değiştirmek isteriz. Asıl sorun; herkesin bu değişiklikleri yapmak istemesine rağmen, çok az kişinin bunların nasıl yapılacağını bilmesi ve sonsuza kadar sürdürebilmesidir. Bunun için bazı temel teknikleri kullanarak, yaşamınızın kalitesini denetlemeye ve değiştirmeye başlayabilirsiniz.

Şu anda bu sürecin sizin lehinize çalışması için gerekli olan tek şey, değişimin mümkün olduğuna inanmakla işe başlamaktır. Geçmiş önemli değildir. Geçmişte işe yaramayan hiçbir şeyin, bugün yapacaklarınızla herhangi bir şekilde ilgisi yoktur. Şu anda yapacaklarınız, geleceğinizi şekillendirecektir. Hemen şimdi kendi kendinizin dostu olmalısınız. Olanlar için kendinizi yıpratmak yerine, derhal sorunlarınızın çözümü üzerinde yoğunlaşmalısınız.

YILGINLIK HİSLERİNİZİ TERSİNE ÇEVİREBİLİRSİNİZYaşamda sık sık, gerçekten kontrol edemeyeceğimiz olaylar olur. Çalıştığımız şirket küçülür ve işten çıkarılabiliriz. Eşimiz bizi terk edebilir. Aile fertlerinden biri hasta olabilir ya da ölüme çok yaklaşabilir. Bu gibi durumlarda artık yapabileceğimiz hiçbir şeyin olmadığı hissine kapılabiliriz.

Belki de bir iş bulabilmek ya da sadece kendinizi daha mutlu hissedebilmek için, bildiğiniz her şeyi denemiş olabilirsiniz. Hiçbir şey işe yaramamış gibi gözükebilir. Elimizden gelenin en iyisini yaparak, yeni bir yaklaşımı denediğimizde hala amacımıza ulaşamamışsak, genellikle bunları tekrar denemeyiz. Niçin? Çünkü hepimiz acıdan kaçmak isteriz! Hiç kimse Başarısızlığı tekrar yaşamak istemez. Hiç kimse sadece hayal kırıklığına uğramak için, bütünüyle kendisini vermez. Genellikle bu hayal kırıklığı deneyimlerinden sonra, tekrar denemekten vazgeçeriz! Böylece hiçbir şeyin işe yaramayacağına inandığımız noktaya geliriz.

Halbuki yanılıyorsunuz. Her şeyi yapabilirsiniz! Bugün, algılama ve eylemlerinizi değiştirerek yaşamınızdaki herhangi bir şeyi değiştirebilirsiniz.

Yaşamınızı tersine çevirmede ilk adım, bir şey yapamayacağınız ya da çaresiz olduğunuza ilişkin inancınızdan kurtulmaktır. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Genellikle insanlar geçmişte denediklerini, fakat başaramadıklarını söylemektedirler. Yaşamım boyunca geçmiş geleceğiniz değildir ifadesini sık sık kullandığımı hatırlatmak isterim. Dün ne yaptığınız önemli değildir, şimdi ne yaptığınız önemlidir. Bugün yapacaklarınız üzerine yoğunlaşırsanız, her şey daha iyi olacaktır.

Mesaj basittir. Amaçlarınızın peşinde giderken, sabırla ve esneklik duygusunu kaybetmeden, yoğun ve sürekli eylemde bulunur ve çözüm yoktur duygusunu bir kenara bırakırsanız; eninde sonunda istediğinizi elde edersiniz. Derhal, küçük bile olsalar, bugün yapabileceğiniz eylemler üzerinde yoğunlaşmalısınız.

KARAR VERMEK Daha önce yaşamınızın herhangi bir kısmını değiştirebilecek güce sahip olduğunuzu söylemiştim. Peki, o nerededir? Onunla nasıl anlaşacağız? Hepimiz yeni sonuçlara ulaşmak için yeni eylemler yapmak zorunda olduğumuzu biliyoruz, fakat hepimiz eylemlerimize bir kararın babalık yaptığını anlamak zorundayız; kararın gücü, değişimin gücüdür. Tekrar belirtmeliyim ki, yaşamımızdaki olayları her zaman kontrol edemeyiz, fakat bu olaylarla ilgili olarak ne düşüneceğimizi, neye inanacağımızı, ne hissedeceğimizi ve ne yapacağımızı kontrol edebiliriz. Yaşamımızın her anında kendi kendimizi kabul etsek de, etmesek de; yeni seçimlerimizin, yeni eylemlerimizin ve yeni sonuçlarımızın nedeninin sadece bir ya da iki karara bağlı olduğunu hatırlamalıyız. SONUÇTA GELECEĞİMİZİ; YAŞAM KOŞULLARIMIZ DEĞİL, VERDİĞİMİZ KARARLAR BELİRLER.

 Anthony Robbins
 Bir Dosttan PUSULALAR

İç Duygularımızı Gözlemlemek

    Kendinizi gözlemleyerek zihinsel – duygusal halinizi izlemeyi bir alışkanlık haline getirin.’’Ben şu anda huzurlu muyum? ’ sorusu kendinize sık sık sorabileceğiniz iyi bir sorudur. Ya da , ‘’ Şu anda içimde ne oluyor?'' diye  sorabilirsiniz. İçinizde ne olduğuyla, en azından dışarıda ne olduğuyla ilgilendiğiniz kadar ilgilenin. Eğer içinizi yoluna koyarsanız, dışarısıda yoluna girecektir.  Esas realite içinizde, ikincil realite dışınızdadır. Ama bu soruları hemen yanıtlamayın. Dikkatinizi içinize yöneltin. İçinize bir bakın.. Zihniniz ne tür düşünceler üretiyor. Ne hissediyorsunuz.  Dikkatinizi bedeninize yöneltin. Bedeninizde bir gerilim hissediyormusunuz?  Bir kez düşük düzeyde bir huzursuzluk, geri planda bir cızırtı bulunduğunu saptadığınızda , şimdiyi yadsıyarak, yaşamdan nasıl kaçtığınızı, ona  nasıl direndiğinizi ya da onu nasıl yadsıdığınızı görmeye çalışın. İnsanların şimdiki an’a  bilinçsizce direnmelerinin bir çok yolu vardır.  Size birkaç örnek vereceğim.

     Uygulamayla, sizin  kendinizi  gözlemleme, içsel halinizi izleme  gücünüz keskinleşecektir.

     Yaptığınız  şeyi yaptığınız için  içerliyor musunuz?  Bu sizin  işiniz olabilir, ya  da siz bir şeyi yapmayı kabul etmişinizdir  ve onu yapmaktasınızdır, ama bir yanınız ona içerlemekte ve direnmektedir. Size yakın bir insana karşı  açığa vurulmamış bir içerleme taşıyor musunuz ? Bundan dolayı yaydığınız enerjinin çok zararlı etkileri olduğunun, onunla hem kendinizi , hem de çevrenizdekileri kirlettiğinizin farkında  mısınız ? İçinize iyice bir bakın. İçinizde  içerlemenin, gönülsüzlüğün en ufak bir kırıntısı var mı ? Eğer varsa, onu hem zihinsel hem de duygusal düzeyde gözlemleyin. Zihniniz bu durumla ilgili nasıl düşünceler üretiyor ? Sonra duyguya bakın, bedeniniz bu düşünceler hangi duyguyla tepki gösteriyor ?Duyguyu hissedin. O hoş bir his mi, yoksa nahoş bir his mi veriyor?  O içinizde bulunmasını  gerçekten seçeceğiniz bir enerjimi?   Siz bir seçime sahipmisiniz?

    Belki siz aldatıldınız, sömürüldünüz, belki meşgul olduğunuz faaliyet sıkıcı, usandırıcıdır, belki size yakın olan biri sahtekardır, sinir bozucudur ya da bilinçsizdir, ama  tüm bunlar konu dışıdır. Bu durumla ilgili düşüncelerinizin ve duygularınızın geçerli bir nedeninin olup olmaması,  sizin haklı olup olmamanız hiç fark etmez. Gerçek, sizin olana direnmenizdir. Siz şimdiki an’ı bir hasım, bir düşman haline getirmektesinizdir. İçsel ve dışsal olan arasında mutsuzluk ve çatışma yaratmaktasınızdır. Sizin  mutsuzluğunuz sadece içsel varlığınızı ve çevrenizdekileri değil, aynı zamanda ayrılmaz bir parçası olduğunuz ortak insan  psişesini kirletmektedir. Gezegenin kirlenmesi, sadece içsel psişik bir kirlenmenin- milyonlarca bilinçsiz bireyin içsel alanının sorumluluğunu üstlenmemesinin-dışsal bir yansımasıdır.

    Bu durumda , ya yaptığınız her şeyi yapmayı bırakın, ilgili kişiyle konuşup ne hissettiğinizi tam olarak ifade edin, ya da zihninizin bu durum çerçevesinde yarattığı, ve  sahte  bir benlik duygusunu güçlendirmekten başka  bir amaca hizmet etmeyen olumsuzluğu bırakın.  Onun boşunalığını, yararsızlığını görüp kabul etmek önemlidir.  Olumsuzluk bir durumla başa çıkmanın asla en iyi, en uygun yolu değildir. Aslında, çoğu durumda o  sizin içinde eli kolu bağlı, sıkışmış bir halde tutar, gerçek  değişimi engeller. Olumsuz enerjiyle yapılan herhangi bir şey onun tarafından kirletilecek ve zamanla daha fazla acıya, daha fazla mutsuzluğa neden olacaktır. Dahası her olumsuz iç hali bulaşıcıdır. Mutsuzluk fiziksel bir hastalıktan daha kolayca yayılır.



Kendinizi gözlemleyerek zihinsel – duygusal halinizi izlemeyi bir alışkanlık haline getirin.’’Ben şu anda huzurlu muyum? ’ sorusu kendinize sık sık sorabileceğiniz iyi bir sorudur. Ya da , ‘’ Şu anda içimde ne oluyor?'' diye  sorabilirsiniz. İçinizde ne olduğuyla, en azından dışarıda ne olduğuyla ilgilendiğiniz kadar ilgilenin. Eğer içinizi yoluna koyarsanız, dışarısıda yoluna girecektir.  Esas realite içinizde, ikincil realite dışınızdadır. Ama bu soruları hemen yanıtlamayın. Dikkatinizi içinize yöneltin. İçinize bir bakın.. Zihniniz ne tür düşünceler üretiyor. Ne hissediyorsunuz.  Dikkatinizi bedeninize yöneltin. Bedeninizde bir gerilim hissediyormusunuz?  Bir kez düşük düzeyde bir huzursuzluk, geri planda bir cızırtı bulunduğunu saptadığınızda , şimdiyi yadsıyarak, yaşamdan nasıl kaçtığınızı, ona  nasıl direndiğinizi ya da onu nasıl yadsıdığınızı görmeye çalışın. İnsanların şimdiki an’a  bilinçsizce direnmelerinin bir çok yolu vardır.  Size birkaç örnek vereceğim.



     Uygulamayla, sizin  kendinizi  gözlemleme, içsel halinizi izleme  gücünüz keskinleşecektir.



     Yaptığınız  şeyi yaptığınız için  içerliyor musunuz?  Bu sizin  işiniz olabilir, ya  da siz bir şeyi yapmayı kabul etmişinizdir  ve onu yapmaktasınızdır, ama bir yanınız ona içerlemekte ve direnmektedir. Size yakın bir insana karşı  açığa vurulmamış bir içerleme taşıyor musunuz ? Bundan dolayı yaydığınız enerjinin çok zararlı etkileri olduğunun, onunla hem kendinizi , hem de çevrenizdekileri kirlettiğinizin farkında  mısınız ? İçinize iyice bir bakın. İçinizde  içerlemenin, gönülsüzlüğün en ufak bir kırıntısı var mı ? Eğer varsa, onu hem zihinsel hem de duygusal düzeyde gözlemleyin. Zihniniz bu durumla ilgili nasıl düşünceler üretiyor ? Sonra duyguya bakın, bedeniniz bu düşünceler hangi duyguyla tepki gösteriyor ?Duyguyu hissedin. O hoş bir his mi, yoksa nahoş bir his mi veriyor?  O içinizde bulunmasını  gerçekten seçeceğiniz bir enerjimi?   Siz bir seçime sahipmisiniz?



    Belki siz aldatıldınız, sömürüldünüz, belki meşgul olduğunuz faaliyet sıkıcı, usandırıcıdır, belki size yakın olan biri sahtekardır, sinir bozucudur ya da bilinçsizdir, ama  tüm bunlar konu dışıdır. Bu durumla ilgili düşüncelerinizin ve duygularınızın geçerli bir nedeninin olup olmaması,  sizin haklı olup olmamanız hiç fark etmez. Gerçek, sizin olana direnmenizdir. Siz şimdiki an’ı bir hasım, bir düşman haline getirmektesinizdir. İçsel ve dışsal olan arasında mutsuzluk ve çatışma yaratmaktasınızdır. Sizin  mutsuzluğunuz sadece içsel varlığınızı ve çevrenizdekileri değil, aynı zamanda ayrılmaz bir parçası olduğunuz ortak insan  psişesini kirletmektedir. Gezegenin kirlenmesi, sadece içsel psişik bir kirlenmenin- milyonlarca bilinçsiz bireyin içsel alanının sorumluluğunu üstlenmemesinin-dışsal bir yansımasıdır.

    Bu durumda , ya yaptığınız her şeyi yapmayı bırakın, ilgili kişiyle konuşup ne hissettiğinizi tam olarak ifade edin, ya da zihninizin bu durum çerçevesinde yarattığı, ve  sahte  bir benlik duygusunu güçlendirmekten başka  bir amaca hizmet etmeyen olumsuzluğu bırakın.  Onun boşunalığını, yararsızlığını görüp kabul etmek önemlidir.  Olumsuzluk bir durumla başa çıkmanın asla en iyi, en uygun yolu değildir. Aslında, çoğu durumda o  sizin içinde eli kolu bağlı, sıkışmış bir halde tutar, gerçek  değişimi engeller. Olumsuz enerjiyle yapılan herhangi bir şey onun tarafından kirletilecek ve zamanla daha fazla acıya, daha fazla mutsuzluğa neden olacaktır. Dahası her olumsuz iç hali bulaşıcıdır. Mutsuzluk fiziksel bir hastalıktan daha kolayca yayılır.

 Kendinizi gözlemleyerek zihinsel – duygusal halinizi izlemeyi bir alışkanlık haline getirin.’’Ben şu anda huzurlu muyum? ’ sorusu kendinize sık sık sorabileceğiniz iyi bir sorudur. Ya da , ‘’ Şu anda içimde ne oluyor?'' diye  sorabilirsiniz. İçinizde ne olduğuyla, en azından dışarıda ne olduğuyla ilgilendiğiniz kadar ilgilenin. Eğer içinizi yoluna koyarsanız, dışarısıda yoluna girecektir.  Esas realite içinizde, ikincil realite dışınızdadır. Ama bu soruları hemen yanıtlamayın. Dikkatinizi içinize yöneltin. İçinize bir bakın.. Zihniniz ne tür düşünceler üretiyor. Ne hissediyorsunuz.  Dikkatinizi bedeninize yöneltin. Bedeninizde bir gerilim hissediyormusunuz?  Bir kez düşük düzeyde bir huzursuzluk, geri planda bir cızırtı bulunduğunu saptadığınızda , şimdiyi yadsıyarak, yaşamdan nasıl kaçtığınızı, ona  nasıl direndiğinizi ya da onu nasıl yadsıdığınızı görmeye çalışın. İnsanların şimdiki an’a  bilinçsizce direnmelerinin bir çok yolu vardır.  Size birkaç örnek vereceğim.



     Uygulamayla, sizin  kendinizi  gözlemleme, içsel halinizi izleme  gücünüz keskinleşecektir.



     Yaptığınız  şeyi yaptığınız için  içerliyor musunuz?  Bu sizin  işiniz olabilir, ya  da siz bir şeyi yapmayı kabul etmişinizdir  ve onu yapmaktasınızdır, ama bir yanınız ona içerlemekte ve direnmektedir. Size yakın bir insana karşı  açığa vurulmamış bir içerleme taşıyor musunuz ? Bundan dolayı yaydığınız enerjinin çok zararlı etkileri olduğunun, onunla hem kendinizi , hem de çevrenizdekileri kirlettiğinizin farkında  mısınız ? İçinize iyice bir bakın. İçinizde  içerlemenin, gönülsüzlüğün en ufak bir kırıntısı var mı ? Eğer varsa, onu hem zihinsel hem de duygusal düzeyde gözlemleyin. Zihniniz bu durumla ilgili nasıl düşünceler üretiyor ? Sonra duyguya bakın, bedeniniz bu düşünceler hangi duyguyla tepki gösteriyor ?Duyguyu hissedin. O hoş bir his mi, yoksa nahoş bir his mi veriyor?  O içinizde bulunmasını  gerçekten seçeceğiniz bir enerjimi?   Siz bir seçime sahipmisiniz?



    Belki siz aldatıldınız, sömürüldünüz, belki meşgul olduğunuz faaliyet sıkıcı, usandırıcıdır, belki size yakın olan biri sahtekardır, sinir bozucudur ya da bilinçsizdir, ama  tüm bunlar konu dışıdır. Bu durumla ilgili düşüncelerinizin ve duygularınızın geçerli bir nedeninin olup olmaması,  sizin haklı olup olmamanız hiç fark etmez. Gerçek, sizin olana direnmenizdir. Siz şimdiki an’ı bir hasım, bir düşman haline getirmektesinizdir. İçsel ve dışsal olan arasında mutsuzluk ve çatışma yaratmaktasınızdır. Sizin  mutsuzluğunuz sadece içsel varlığınızı ve çevrenizdekileri değil, aynı zamanda ayrılmaz bir parçası olduğunuz ortak insan  psişesini kirletmektedir. Gezegenin kirlenmesi, sadece içsel psişik bir kirlenmenin- milyonlarca bilinçsiz bireyin içsel alanının sorumluluğunu üstlenmemesinin-dışsal bir yansımasıdır.

    Bu durumda , ya yaptığınız her şeyi yapmayı bırakın, ilgili kişiyle konuşup ne hissettiğinizi tam olarak ifade edin, ya da zihninizin bu durum çerçevesinde yarattığı, ve  sahte  bir benlik duygusunu güçlendirmekten başka  bir amaca hizmet etmeyen olumsuzluğu bırakın.  Onun boşunalığını, yararsızlığını görüp kabul etmek önemlidir.  Olumsuzluk bir durumla başa çıkmanın asla en iyi, en uygun yolu değildir. Aslında, çoğu durumda o  sizin içinde eli kolu bağlı, sıkışmış bir halde tutar, gerçek  değişimi engeller. Olumsuz enerjiyle yapılan herhangi bir şey onun tarafından kirletilecek ve zamanla daha fazla acıya, daha fazla mutsuzluğa neden olacaktır. Dahası her olumsuz iç hali bulaşıcıdır. Mutsuzluk fiziksel bir hastalıktan daha kolayca yayılır.

    Siz dünyayı kirletiyormusunuz, yoksa kirliliği temizliyor musunuz?  Siz , tıpkı gezegenden  sorumlu olduğunuz gibi, içsel alanınızdan da sorumlusunuz ; bundan,  başka kimse sorumlu değildir. İçiniz nasılsa  dışarısı da öyledir: Eğer insanlar içsel kirliliği temizlerlerse, dışsal kirlilik  yaratmayı da bırakacaklardır.

Aklın kimyası ile aşkın kimyası

Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler.

Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!


Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

Şems-i Tebriz

İç Barışın Belirtileri

Eski deneyimlere dayanan korkulardan kaynaklanan düşünceler yerine, ani, kendiliğinden düşünme ve davranma eğilimi.

Uyanık geçirilen her anı Kuşkulardan arınmış ve neşe içinde geçirme yetisi.

 Başkalarını yargılamaya ilginin azalması.

Başkalarının davranışlarını yorumlamaya ilginin azalması.

 Çatışmalara ilginin azalması.


Kaygılanma ve vesvese yetisinin azalması (Bu çok ciddi bir belirtidir).

Sık sık, karşı konulmaz şükran duygularıyla dolma.

Doğayla ve başkalarıyla bağlantı içinde olmaktan dolayı doyumluluk.


Olayları baskı ve zorlamayla gerçekleştirmeye çalışmak yerine, doğal akışları içinde dönüşüme izin verme eğiliminde artış.

Başkalarından yayılan sevgiyi algılamaya duyarlılıkta artış ve sevgiye dolaysızca sevgiyle karşılık verebilme hazırlılığı.

Soruna Değil, Çözüme odaklanın!!!

Doğru soruyu sor ve beyninin hayatını yönlendirecek cevabı bulmasına izin ver.

Kişinin nasıl hissettiğini ve ne yaptığını saptayan, yani eylemlerini yönlendiren, yaşamını şekillendiren, olaylar değil yaşam deneyimlerini kendi kendine nasıl değerlendirdiği ve yorumladığıdır.

Düşünmek dediğimiz şey aslında bir dizi soru sorup cevaplamak... Bizim aslında her an yaptığımız şey sorular sorup, o soruların cevabını beklemek yada aramak. O halde, yaşamımızın kalitesini arttırmak istiyorsak kendi kendimize sormayı adet edindiğimiz soruları değiştirmek zorundayız.

Yapılan araştırmalarda Başarılı gözüken insanla Başarısız insanlar arasındaki fark; Başarılı insanların daha iyi sorular sormaları, dolayısıyla daha iyi cevaplar almaları. Aynı zamanda insanların yaşam kalitelerindeki fark, sürekli sordukları sorular arasındaki farktan gelir.

Özürlü insanların güçlü sorular sorarak belli alanlarda uzmanlaşarak, sağlıklı insanlardan çok daha Başarılı sonuçlar elde ettiklerini görmüşsünüzdür. Neden ben tanrım? Ne yararı var? Denemeye ne gerek var? sorularını sormak yerine, bu durumu nasıl kullanabilirim? Beni sınırlıyormuş gibi gözüken özrüme rağmen, başkalarının hayatlarına nasıl katkıda bulunabilirim? sorularını sordukları için sınırlarını aşarak Başarıyı yakalayabilmişlerdir.

Sorduğumuz sorular aynı zamanda bizim sınırlarımızı da belirler. Hayatımızdaki bütün sınırlarımızı kendi kendimize sorduğumuz sorular belirler, ilişkilerimizden gelirimize, yeteneklerimize kadar.



Sorular, bilinçaltımızın dileklerimizi yerine getirmesine izin veren sihirli birer araçtır. O yüzden soru sorarken dikkatli olmalıyız. Bilinçaltımız sorduğumuz soruları birer emir olarak algılar. Ve cevabını bulmak için otomatik bir program başlatır. Bilinçaltı olumsuz –me, -ma eklerini algılamaz. Bunu yapmaMAlıyım, dediğinizde bilinçaltı bunu yapmak istediğiniz bir şeymiş gibi algılar ve bunu yapmanız için elinden geleni yapar. Bu yüzden yapmak istemediğimiz şeylere değil, yapmak istediğimiz şeylere odaklanmalıyız. Yalnız sorduğumuz sorular değil, sormadığımız sorularda hayatımızı etkiler

Sorduğumuz sorular bizim odak noktamızı belirler. Karşınıza çıkan her türlü sorun için kullanabileceğiniz, sizi probleme değil çözüme odaklayacak olan soruları aşağıda bulabilirsiniz. Bu sorular sizi soruna değil, çözüme odaklayacaktır. Tabii ki kullanırsanız.

Problem çözen sorular:

 Bu problemin harika yanı nedir?
 Neler henüz mükemmel değil?
Bunu istediğim hale getirmek için neleri yapmaya istekliyim?
Bunu istediğim hale getirmek için neleri yapmamaya istekliyim?
Bunu istediğim hale getirmek için gerekenleri yaparken bu süreci nasıl zevkli kılabilirim?
O zaman bütün bunlardan çıkan sonuç, sürekli olarak sizi güçlendiren soruları sormakla ilgili alışkanlık kazanmanız gerekir.


Özellikle kriz anlarında güçlendirici soruları sormak gerekir.Her sabah uyandığımızda kendi kendimize otomatik olarak sorular sorarız. İşe gitmek zorunda mıyım? İşyerinde ne tür zorluklar beni bekliyor? Acaba trafik ne kadar kötü? sorularını sormak yerine, sabahları aşağıdaki soruları sorarak nasıl bir gün geçireceğinizi belirleyebilirsiniz. Unutmayın sorularınızın kalitesi gününüzün kalitesini belirleyecektir.

Bu yazıyı okuyup geçenlerden olacağınızı sanmıyorum. Kendi kendine kazık atacak tiplerden değilseniz, bu soruları not alın ve sabahları kendi kendinize sorarak yaşamınızda bir fark yaratın. Bunu bugün yapın. Ertelemeyin.

 Güçlendiren sabah soruları

Şu anda hayatımda beni mutlu eden şey ne?
Şu anda hayatımda bana heyecan veren şey ne?
Şu anda hayatımda neyden gurur duyuyorum?
Şu anda hayatımda neye minnet duyuyorum?
Şu anda hayatımda en çok neyden zevk alıyorum?
Şu anda hayatımda adanmış olduğum şey ne?
Kimleri seviyorum? Kimler beni seviyor?

Bu soruların her birine birkaç cevap bulmaya çalışın. Eğer bir cevap gelmezse, ne olabilirdi kelimesini ekleyin. Örneğin, şu anda hayatımda mutlu eden bir şey olsaydı, ne olabilirdi?

Yaşamınızda gerçek anlamda bir değişiklik yaratmak istiyorsanız, bireysel gelişiminiz için bu soruları sormayı alışkanlık haline getirin. Bir süre sonra bu soruların alışkanlıkla otomatik olarak çıktığını göreceksiniz.

Unutmayın ki problemler, biz onları problem olarak gördüğümüz için vardır. Bir problemle karşılaştığımızda doğru soruları sorarak, probleme değil çözüme odaklanabiliriz.

Başarılı gözüken bir insanla, Başarısız insanlar arasındaki bir diğer fark da; Başarısız insanlar probleme takılır kalırlar. Problem onların odak noktası olur. Başarılı insanlarsa, problemle karşılaştığında doğru soruları sorarak hemen çözüme odaklanırlar. Bu durumu nasıl tersine çevirebilirim? Bu durumdan nasıl yararlanabilirim? Bu durumdan ne öğrenebilirim? Soruları bizi direk çözüme odaklayacaktır. Yapmamız gereken sadece soruyu sormak. Cevabını bilmek zorunda bile değilsiniz. Sadece doğru soruyu sormanız odak noktanızı değiştirecek ve çözüm kendiliğinden gelecektir .

Kendine Zaman Ayır

       Yapman gerekenleri gergin olduğunda yapamazsın . Yalnız  olmak için kendine zaman ayır  ve basit bir şey yap , yapmaktan hoşlandığın bir şeyi… Ancak bu yaptığın, kendi seçtiğin bir şey olsun, başkasının sana önerdiği bir şey değil… Bunu yaparken her şeyi  başka bir bilinç seviyesinden görebileceksin. Üzerindeki ağırlık kalkacak ve çok daha fazla şey yapabildiğini anlayacaksın.   Ayrıca , asla çok fazla ilerisini görmeye çalışma; Bu da büyük bir gerginlik ve sıkıntı yaratabilir.  Her seferinde bir  adım atmalısın; böylece sen o ilk adımı attıktan sonra diğer adım uygun zamanda  onu takip edecektir. Bırak bu kendiliğinden ortaya çıksın, sen onu idare etmeye çalışma . Bir şeyler tam olarak  beklediğin gibi gerçekleşmediği  zaman  canını sıkıp sinirlenme ve sabırsızlanma. Bunun yerine gerçekleşen her ne varsa onun amacını ve ona ait planı araştır ve gör; her şeyin en hayırlısının gerçekleşeceğine inan…



Eıleen  Caddy

İçimizdeki Kapıları Açmak

Basit Anlamlı Bir Hikaye

Bir çiftçi sabah uyandığında gözlerine inanamaz;çünkü tavuk sürülerinin telef olduğunu görmüştür.

Bunun üzerine çiftçimiz pazara gidip yeni bir tavuk sürüsü almaya karar verir ve arabayla yola koyulur yalnız pazara ulaşabilmek için vapurlada karşıya geçmesi gerekmektedir .

Fakat çiftçimiz vapuru kılpayı kaçırmıştır ve pazara gitme işini bir başka güne bırakmış bir şekilde arabayla geri dönmeye karar verir geri dönüş yolculuğu sırasında önünden büyük bir tavuk sürüsünün önünden geçtiğini farkeder bu tavuk sürülerinin takip ettiğinde tellerden geçerek bir kümesin içine girdiklerini görür bunun üzerine çiftçimiz bu tavuk sürülerinin sahibi olduğu evi çalar ve kapıyı yaşlı bir teyze açmıştır ve çiftçi teyzeden tavuk sürülerini satmasını karşılığında istediği ücreti vereceğini söyler.

Teyze çok sevinerek şöyle demiştir ah oğlum eşim hasta olduğu için paraya ihtiyacı olduğunu ve bunun için hayvanları zaten satmak istediğini fakat satamadığını ancak ümidini hiç kaybetmediğini ve hergün birilerinin gelip bu hayvanları satın alcağını düşündüğünü söyler bunları duyan çiftçimiz yaşlı teyzeye hayvanlar karşılığında hem fazla parar verir hemde ertesi gün yaşlı çifte doktor yollar ve hikaye sonunda bu hikayeyi anlatan kişi söyle söyler.

  NE OLURSA OLSUN OLUMSUZ DÜŞÜNMEKTEN KAÇININ SİZ OLUMSUZ DÜŞÜNÜRSENİZ EVREN SİZE OLUMSUZ OLAYLARI OLUMLU DÜŞÜNÜRSENİZ OLUMLU OLAYLARI AYAĞINIZA GETİRİR

Ufak şeyleri dert etmeyin!

Erkenden kalkmaya alışın!
Hayatı olduğu gibi kabul edin!
Tenkit etme isteğinizi bastırın!
Bırakın ara sıra canınız sıkılsın!
Rastgele iyilikler yapmaya çalışın!
Başkalarını suçlamayı artık bırakın!
Her şeye hakim olmaya çalışmayın!
Kusursuz olamayacağınızı kabullenin
Sabrınızı geliştirme egzersizleri yapın!
Her an bir şeyler öğrenmeye açık olun!
Konuşmadan önce derin bir soluk alın!
İnsanların gözlerine bakın ve gülümseyin!
Bırakın, çoğu zaman başkaları haklı olsun!
Aynı anda birkaç şey yapmaya kalkmayın!
Beterin beteri vardır, her hâlinize şükredin!
Olağan şeylerdeki olağanüstünlüğü arayın!
Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın!
Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın!
Yaptığınız iyiliklerden bahsetmemeye çalışın!
Bulunduğunuz durumda mutlu olmaya çalışın!
Öfkeniz kabarmaya başlayınca 10-a kadar sayın!
Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün!
Başka fikirlerde biraz olsun doğruluk payı arayın!
Her gün biraz vaktinizi, minnettarlık için harcayın!
Gördüğünüz her şeyde Yaradanın izini unutmayın!
Hizmeti, hayatın değişmez bir parçası hâline getirin!
İnatla savunduğunuz iddiaları yumuşatmaya çalışın!
Kimsenin sözünü kesmeyin, cümlesini siz bitirmeyin!
Sahip olmak istediğinizi değil, elde ettiğinizi düşünün!
Daha fazlası daha iyidir, diye düşünmekten vazgeçin!
Herkesin farklı olabileceğini anlayın ve saygı gösterin!
Unutmayın ki, insan edindiği huylardan meydana gelir!
Sevgi kapasitenizi geliştirip, hayatınızı sevgi ile doldurun!
Gerçeği olduğu gibi kabul edin, çünkü hayat âdil değildir!
Ölünce, yapılacak işler listesinin dolu olacağını unutmayın!
Unutmayın, 100 yıl sonra burada bambaşka insanlar olacak!
Olumlu ve olumsuz düşünce kartopunun çığ gibi büyüyeceğini
ve ilerde dağ gibi meseleler çıkaracağını göz önüne alın!

Sevgiyim

Buradayız, dünya yaşamında yaşıyoruz ve birbirimize yansımalar yapıyoruz. Sonsuz sevgi işbasında!
Sevgide çaba yoktur, aşama vardır… Derece derece yükselme vardır. Bu bilincin yükselmesidir. Bilinç açıldıkça, daha çok sevgiyi bedenler insan. Sevgi, insanın doğuştan gelen özelliğidir. Sonradan çevre, toplum çeşitli şekillerle kalıplara girer kişi. Sevgi denizinin içine daldıkça, bu denizle bütünlenen insanin bilinci çok daha farklı bir tat alır.  Sevgi insanın doğasında ve bunu konuşmak, göstermek, yaşamak insanın içinden gelir.  Bunca yazı, bunca şiir, bunca serenat ask için, sevgi için! Sevgi her şekilde kendini gösterir. Sevgiyi yasamak ve birbirimize vermek, sevgi enerjisi içinde akmak varken,  ben biliyorum diye nasıl oturabiliriz? Ya bilmeyen varsa bu kadar güzelini! Ya görmeyen, duymayan… Bunca ask, sevgi senaryoları, kitaplar… Peygamberler, üstatlar sevgiyi, en güzelini yasayabilmemiz için, örnekler olup yasamadılar mı yaşamlarını? Sen nasıl bir sevgi senaryosunu yaşıyorsun hiç düşündün mü? Bütüne bakıp, ohh bu da bütünün içindeki benim sevgim, sevgi modelim, ‘Ben Sevgiyim!’ dedin mi? Ya bütünün henüz farkına varamayanlar, göremeyenler, bir uyarı, dürtüyle uyanmayı bekleyenler…

İşte burada, bu yaşamda sevgimizi gösteriyoruz. Bilgimizi paylaşarak, bilmediklerimizi ifade ederek, duyduklarımızı birbirimize aktararak… Yasarken her an gösteriyoruz. Seçimlerimizi yaparak! Severek, kin duyarak, nefret ederek, öfkelenerek, şefkat duyarak, ağlayarak, acı çekerek, birbirimizin elinden tutarak, kaldırarak, her an sevgimizi gösteriyoruz. Tüm görünen çabanın ardında sadece sevgi arayışı var. Çabasızca sadece sevgi olabiliriz! Sadece sevgi…

Hakikat olan sevgidir, bilinçtir. Ve bilinç, aydınlıktır. Sevgi ile yaşayan bir kişi bütünün içinde, bütünle birlikte, bütünün kendisi olduğunu, tek olduğunu fark eder. Ayrılık yoktur, görünen, sadece bir yanılsamadır!

Bütün içinde; (iyi - kötü, güzel - çirkin, doğru - yanlış) barındırır. Hepsinin kaynağı Tek olandır! Hakikat bunu bilmektir!  Hakikati idrak eden kişi, kendisine giden sevgi yolundadır! Adım adım sonsuz, sınırsız sevgi –bilinç yolculuğunda, hem yolun kendisi, hem de yolcudur. Ve haydi gidelim demek ister. Birlikte…
Sevgiyi yasayan bir kalp, öğrenmek ister. Her an daha çok öğrenmek isteğiyle, bilmek isteğiyle yanar tutuşur. Bu çabalamak değildir.  Aşka uyanmaktır. Ask yolunda çabalamak yoktur! Çabasız bir akis vardır, seçimlerimizle, Olan’a…

Neyi seçersek O’nun sevgisini yaşarız. Zihin değil, kalp devrededir! Kalbimizle düşünüp, zihnimizle hissetme yeteneği kazanılır zamanla.


İyi - kötü O’ndandır. Seçim bizimdir ve sonsuzdur. Seçeriz, isteriz ve bize akan yaşamı birlikte yaratırız, Tüm Olan’la!  Bunu bilmek teslimiyet noktasıdır. Teslim imanla, içsel bir bilişle gelir! Zihin disipline edilir! Ehlileşir… Sessiz zihin kıvamını yaşarsın zamanla. Kitabi bilgi değil, içsel biliş-bilinç sevgi mertebesine an an yaklaşırsın… hakikat sendendir artık, bütün ve tek olan biricik olansındır. Sen o Tek’i yansıtırsın!

Hakikate ulaşmak için insan önce kendini bilmeli! Kendini bilinceye kadar sormaya devam!
Savunduğum bir ‘Ben’ yok! Bazen susmak istiyorum, susamıyorum…Sessizliği dinlemek istiyorum tüm seslilikte, seslerde…