İç Barışın Belirtileri

Eski deneyimlere dayanan korkulardan kaynaklanan düşünceler yerine, ani, kendiliğinden düşünme ve davranma eğilimi.

Uyanık geçirilen her anı Kuşkulardan arınmış ve neşe içinde geçirme yetisi.

 Başkalarını yargılamaya ilginin azalması.

Başkalarının davranışlarını yorumlamaya ilginin azalması.

 Çatışmalara ilginin azalması.


Kaygılanma ve vesvese yetisinin azalması (Bu çok ciddi bir belirtidir).

Sık sık, karşı konulmaz şükran duygularıyla dolma.

Doğayla ve başkalarıyla bağlantı içinde olmaktan dolayı doyumluluk.


Olayları baskı ve zorlamayla gerçekleştirmeye çalışmak yerine, doğal akışları içinde dönüşüme izin verme eğiliminde artış.

Başkalarından yayılan sevgiyi algılamaya duyarlılıkta artış ve sevgiye dolaysızca sevgiyle karşılık verebilme hazırlılığı.

Soruna Değil, Çözüme odaklanın!!!

Doğru soruyu sor ve beyninin hayatını yönlendirecek cevabı bulmasına izin ver.

Kişinin nasıl hissettiğini ve ne yaptığını saptayan, yani eylemlerini yönlendiren, yaşamını şekillendiren, olaylar değil yaşam deneyimlerini kendi kendine nasıl değerlendirdiği ve yorumladığıdır.

Düşünmek dediğimiz şey aslında bir dizi soru sorup cevaplamak... Bizim aslında her an yaptığımız şey sorular sorup, o soruların cevabını beklemek yada aramak. O halde, yaşamımızın kalitesini arttırmak istiyorsak kendi kendimize sormayı adet edindiğimiz soruları değiştirmek zorundayız.

Yapılan araştırmalarda Başarılı gözüken insanla Başarısız insanlar arasındaki fark; Başarılı insanların daha iyi sorular sormaları, dolayısıyla daha iyi cevaplar almaları. Aynı zamanda insanların yaşam kalitelerindeki fark, sürekli sordukları sorular arasındaki farktan gelir.

Özürlü insanların güçlü sorular sorarak belli alanlarda uzmanlaşarak, sağlıklı insanlardan çok daha Başarılı sonuçlar elde ettiklerini görmüşsünüzdür. Neden ben tanrım? Ne yararı var? Denemeye ne gerek var? sorularını sormak yerine, bu durumu nasıl kullanabilirim? Beni sınırlıyormuş gibi gözüken özrüme rağmen, başkalarının hayatlarına nasıl katkıda bulunabilirim? sorularını sordukları için sınırlarını aşarak Başarıyı yakalayabilmişlerdir.

Sorduğumuz sorular aynı zamanda bizim sınırlarımızı da belirler. Hayatımızdaki bütün sınırlarımızı kendi kendimize sorduğumuz sorular belirler, ilişkilerimizden gelirimize, yeteneklerimize kadar.



Sorular, bilinçaltımızın dileklerimizi yerine getirmesine izin veren sihirli birer araçtır. O yüzden soru sorarken dikkatli olmalıyız. Bilinçaltımız sorduğumuz soruları birer emir olarak algılar. Ve cevabını bulmak için otomatik bir program başlatır. Bilinçaltı olumsuz –me, -ma eklerini algılamaz. Bunu yapmaMAlıyım, dediğinizde bilinçaltı bunu yapmak istediğiniz bir şeymiş gibi algılar ve bunu yapmanız için elinden geleni yapar. Bu yüzden yapmak istemediğimiz şeylere değil, yapmak istediğimiz şeylere odaklanmalıyız. Yalnız sorduğumuz sorular değil, sormadığımız sorularda hayatımızı etkiler

Sorduğumuz sorular bizim odak noktamızı belirler. Karşınıza çıkan her türlü sorun için kullanabileceğiniz, sizi probleme değil çözüme odaklayacak olan soruları aşağıda bulabilirsiniz. Bu sorular sizi soruna değil, çözüme odaklayacaktır. Tabii ki kullanırsanız.

Problem çözen sorular:

 Bu problemin harika yanı nedir?
 Neler henüz mükemmel değil?
Bunu istediğim hale getirmek için neleri yapmaya istekliyim?
Bunu istediğim hale getirmek için neleri yapmamaya istekliyim?
Bunu istediğim hale getirmek için gerekenleri yaparken bu süreci nasıl zevkli kılabilirim?
O zaman bütün bunlardan çıkan sonuç, sürekli olarak sizi güçlendiren soruları sormakla ilgili alışkanlık kazanmanız gerekir.


Özellikle kriz anlarında güçlendirici soruları sormak gerekir.Her sabah uyandığımızda kendi kendimize otomatik olarak sorular sorarız. İşe gitmek zorunda mıyım? İşyerinde ne tür zorluklar beni bekliyor? Acaba trafik ne kadar kötü? sorularını sormak yerine, sabahları aşağıdaki soruları sorarak nasıl bir gün geçireceğinizi belirleyebilirsiniz. Unutmayın sorularınızın kalitesi gününüzün kalitesini belirleyecektir.

Bu yazıyı okuyup geçenlerden olacağınızı sanmıyorum. Kendi kendine kazık atacak tiplerden değilseniz, bu soruları not alın ve sabahları kendi kendinize sorarak yaşamınızda bir fark yaratın. Bunu bugün yapın. Ertelemeyin.

 Güçlendiren sabah soruları

Şu anda hayatımda beni mutlu eden şey ne?
Şu anda hayatımda bana heyecan veren şey ne?
Şu anda hayatımda neyden gurur duyuyorum?
Şu anda hayatımda neye minnet duyuyorum?
Şu anda hayatımda en çok neyden zevk alıyorum?
Şu anda hayatımda adanmış olduğum şey ne?
Kimleri seviyorum? Kimler beni seviyor?

Bu soruların her birine birkaç cevap bulmaya çalışın. Eğer bir cevap gelmezse, ne olabilirdi kelimesini ekleyin. Örneğin, şu anda hayatımda mutlu eden bir şey olsaydı, ne olabilirdi?

Yaşamınızda gerçek anlamda bir değişiklik yaratmak istiyorsanız, bireysel gelişiminiz için bu soruları sormayı alışkanlık haline getirin. Bir süre sonra bu soruların alışkanlıkla otomatik olarak çıktığını göreceksiniz.

Unutmayın ki problemler, biz onları problem olarak gördüğümüz için vardır. Bir problemle karşılaştığımızda doğru soruları sorarak, probleme değil çözüme odaklanabiliriz.

Başarılı gözüken bir insanla, Başarısız insanlar arasındaki bir diğer fark da; Başarısız insanlar probleme takılır kalırlar. Problem onların odak noktası olur. Başarılı insanlarsa, problemle karşılaştığında doğru soruları sorarak hemen çözüme odaklanırlar. Bu durumu nasıl tersine çevirebilirim? Bu durumdan nasıl yararlanabilirim? Bu durumdan ne öğrenebilirim? Soruları bizi direk çözüme odaklayacaktır. Yapmamız gereken sadece soruyu sormak. Cevabını bilmek zorunda bile değilsiniz. Sadece doğru soruyu sormanız odak noktanızı değiştirecek ve çözüm kendiliğinden gelecektir .

Kendine Zaman Ayır

       Yapman gerekenleri gergin olduğunda yapamazsın . Yalnız  olmak için kendine zaman ayır  ve basit bir şey yap , yapmaktan hoşlandığın bir şeyi… Ancak bu yaptığın, kendi seçtiğin bir şey olsun, başkasının sana önerdiği bir şey değil… Bunu yaparken her şeyi  başka bir bilinç seviyesinden görebileceksin. Üzerindeki ağırlık kalkacak ve çok daha fazla şey yapabildiğini anlayacaksın.   Ayrıca , asla çok fazla ilerisini görmeye çalışma; Bu da büyük bir gerginlik ve sıkıntı yaratabilir.  Her seferinde bir  adım atmalısın; böylece sen o ilk adımı attıktan sonra diğer adım uygun zamanda  onu takip edecektir. Bırak bu kendiliğinden ortaya çıksın, sen onu idare etmeye çalışma . Bir şeyler tam olarak  beklediğin gibi gerçekleşmediği  zaman  canını sıkıp sinirlenme ve sabırsızlanma. Bunun yerine gerçekleşen her ne varsa onun amacını ve ona ait planı araştır ve gör; her şeyin en hayırlısının gerçekleşeceğine inan…



Eıleen  Caddy

İçimizdeki Kapıları Açmak

Basit Anlamlı Bir Hikaye

Bir çiftçi sabah uyandığında gözlerine inanamaz;çünkü tavuk sürülerinin telef olduğunu görmüştür.

Bunun üzerine çiftçimiz pazara gidip yeni bir tavuk sürüsü almaya karar verir ve arabayla yola koyulur yalnız pazara ulaşabilmek için vapurlada karşıya geçmesi gerekmektedir .

Fakat çiftçimiz vapuru kılpayı kaçırmıştır ve pazara gitme işini bir başka güne bırakmış bir şekilde arabayla geri dönmeye karar verir geri dönüş yolculuğu sırasında önünden büyük bir tavuk sürüsünün önünden geçtiğini farkeder bu tavuk sürülerinin takip ettiğinde tellerden geçerek bir kümesin içine girdiklerini görür bunun üzerine çiftçimiz bu tavuk sürülerinin sahibi olduğu evi çalar ve kapıyı yaşlı bir teyze açmıştır ve çiftçi teyzeden tavuk sürülerini satmasını karşılığında istediği ücreti vereceğini söyler.

Teyze çok sevinerek şöyle demiştir ah oğlum eşim hasta olduğu için paraya ihtiyacı olduğunu ve bunun için hayvanları zaten satmak istediğini fakat satamadığını ancak ümidini hiç kaybetmediğini ve hergün birilerinin gelip bu hayvanları satın alcağını düşündüğünü söyler bunları duyan çiftçimiz yaşlı teyzeye hayvanlar karşılığında hem fazla parar verir hemde ertesi gün yaşlı çifte doktor yollar ve hikaye sonunda bu hikayeyi anlatan kişi söyle söyler.

  NE OLURSA OLSUN OLUMSUZ DÜŞÜNMEKTEN KAÇININ SİZ OLUMSUZ DÜŞÜNÜRSENİZ EVREN SİZE OLUMSUZ OLAYLARI OLUMLU DÜŞÜNÜRSENİZ OLUMLU OLAYLARI AYAĞINIZA GETİRİR

Ufak şeyleri dert etmeyin!

Erkenden kalkmaya alışın!
Hayatı olduğu gibi kabul edin!
Tenkit etme isteğinizi bastırın!
Bırakın ara sıra canınız sıkılsın!
Rastgele iyilikler yapmaya çalışın!
Başkalarını suçlamayı artık bırakın!
Her şeye hakim olmaya çalışmayın!
Kusursuz olamayacağınızı kabullenin
Sabrınızı geliştirme egzersizleri yapın!
Her an bir şeyler öğrenmeye açık olun!
Konuşmadan önce derin bir soluk alın!
İnsanların gözlerine bakın ve gülümseyin!
Bırakın, çoğu zaman başkaları haklı olsun!
Aynı anda birkaç şey yapmaya kalkmayın!
Beterin beteri vardır, her hâlinize şükredin!
Olağan şeylerdeki olağanüstünlüğü arayın!
Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın!
Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın!
Yaptığınız iyiliklerden bahsetmemeye çalışın!
Bulunduğunuz durumda mutlu olmaya çalışın!
Öfkeniz kabarmaya başlayınca 10-a kadar sayın!
Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün!
Başka fikirlerde biraz olsun doğruluk payı arayın!
Her gün biraz vaktinizi, minnettarlık için harcayın!
Gördüğünüz her şeyde Yaradanın izini unutmayın!
Hizmeti, hayatın değişmez bir parçası hâline getirin!
İnatla savunduğunuz iddiaları yumuşatmaya çalışın!
Kimsenin sözünü kesmeyin, cümlesini siz bitirmeyin!
Sahip olmak istediğinizi değil, elde ettiğinizi düşünün!
Daha fazlası daha iyidir, diye düşünmekten vazgeçin!
Herkesin farklı olabileceğini anlayın ve saygı gösterin!
Unutmayın ki, insan edindiği huylardan meydana gelir!
Sevgi kapasitenizi geliştirip, hayatınızı sevgi ile doldurun!
Gerçeği olduğu gibi kabul edin, çünkü hayat âdil değildir!
Ölünce, yapılacak işler listesinin dolu olacağını unutmayın!
Unutmayın, 100 yıl sonra burada bambaşka insanlar olacak!
Olumlu ve olumsuz düşünce kartopunun çığ gibi büyüyeceğini
ve ilerde dağ gibi meseleler çıkaracağını göz önüne alın!

Sevgiyim

Buradayız, dünya yaşamında yaşıyoruz ve birbirimize yansımalar yapıyoruz. Sonsuz sevgi işbasında!
Sevgide çaba yoktur, aşama vardır… Derece derece yükselme vardır. Bu bilincin yükselmesidir. Bilinç açıldıkça, daha çok sevgiyi bedenler insan. Sevgi, insanın doğuştan gelen özelliğidir. Sonradan çevre, toplum çeşitli şekillerle kalıplara girer kişi. Sevgi denizinin içine daldıkça, bu denizle bütünlenen insanin bilinci çok daha farklı bir tat alır.  Sevgi insanın doğasında ve bunu konuşmak, göstermek, yaşamak insanın içinden gelir.  Bunca yazı, bunca şiir, bunca serenat ask için, sevgi için! Sevgi her şekilde kendini gösterir. Sevgiyi yasamak ve birbirimize vermek, sevgi enerjisi içinde akmak varken,  ben biliyorum diye nasıl oturabiliriz? Ya bilmeyen varsa bu kadar güzelini! Ya görmeyen, duymayan… Bunca ask, sevgi senaryoları, kitaplar… Peygamberler, üstatlar sevgiyi, en güzelini yasayabilmemiz için, örnekler olup yasamadılar mı yaşamlarını? Sen nasıl bir sevgi senaryosunu yaşıyorsun hiç düşündün mü? Bütüne bakıp, ohh bu da bütünün içindeki benim sevgim, sevgi modelim, ‘Ben Sevgiyim!’ dedin mi? Ya bütünün henüz farkına varamayanlar, göremeyenler, bir uyarı, dürtüyle uyanmayı bekleyenler…

İşte burada, bu yaşamda sevgimizi gösteriyoruz. Bilgimizi paylaşarak, bilmediklerimizi ifade ederek, duyduklarımızı birbirimize aktararak… Yasarken her an gösteriyoruz. Seçimlerimizi yaparak! Severek, kin duyarak, nefret ederek, öfkelenerek, şefkat duyarak, ağlayarak, acı çekerek, birbirimizin elinden tutarak, kaldırarak, her an sevgimizi gösteriyoruz. Tüm görünen çabanın ardında sadece sevgi arayışı var. Çabasızca sadece sevgi olabiliriz! Sadece sevgi…

Hakikat olan sevgidir, bilinçtir. Ve bilinç, aydınlıktır. Sevgi ile yaşayan bir kişi bütünün içinde, bütünle birlikte, bütünün kendisi olduğunu, tek olduğunu fark eder. Ayrılık yoktur, görünen, sadece bir yanılsamadır!

Bütün içinde; (iyi - kötü, güzel - çirkin, doğru - yanlış) barındırır. Hepsinin kaynağı Tek olandır! Hakikat bunu bilmektir!  Hakikati idrak eden kişi, kendisine giden sevgi yolundadır! Adım adım sonsuz, sınırsız sevgi –bilinç yolculuğunda, hem yolun kendisi, hem de yolcudur. Ve haydi gidelim demek ister. Birlikte…
Sevgiyi yasayan bir kalp, öğrenmek ister. Her an daha çok öğrenmek isteğiyle, bilmek isteğiyle yanar tutuşur. Bu çabalamak değildir.  Aşka uyanmaktır. Ask yolunda çabalamak yoktur! Çabasız bir akis vardır, seçimlerimizle, Olan’a…

Neyi seçersek O’nun sevgisini yaşarız. Zihin değil, kalp devrededir! Kalbimizle düşünüp, zihnimizle hissetme yeteneği kazanılır zamanla.


İyi - kötü O’ndandır. Seçim bizimdir ve sonsuzdur. Seçeriz, isteriz ve bize akan yaşamı birlikte yaratırız, Tüm Olan’la!  Bunu bilmek teslimiyet noktasıdır. Teslim imanla, içsel bir bilişle gelir! Zihin disipline edilir! Ehlileşir… Sessiz zihin kıvamını yaşarsın zamanla. Kitabi bilgi değil, içsel biliş-bilinç sevgi mertebesine an an yaklaşırsın… hakikat sendendir artık, bütün ve tek olan biricik olansındır. Sen o Tek’i yansıtırsın!

Hakikate ulaşmak için insan önce kendini bilmeli! Kendini bilinceye kadar sormaya devam!
Savunduğum bir ‘Ben’ yok! Bazen susmak istiyorum, susamıyorum…Sessizliği dinlemek istiyorum tüm seslilikte, seslerde…

'Hayır'' demesini öğrenmek

En kolay hayır diyenlere bakın, çocuklar olduğunu göreceksiniz (özellikle de 2 yaş civarındaki). Hayır diyebilmek bir onur işidir. Herkesin cesaret edemediği, söyleyemediği bir kelimeyi söyleme eylemidir. Bunu gerçekten yapmak istiyor muyum, yoksa sadece başka birini memnun etmeye mi çalışıyorum? Katkım karşılığında ne elde edeceğim? Eğer bunu yapmaya karar verirsem, bu ödüllendirici olarak mı devam edecek yoksa bunaltıcı bir yük mü olacak? Sınırlarınızı koruyun. Saygı duyulmaya, fikrinizi değiştirmeye ve hayırdemeye hakkınız var. Sınırlarınızı korumanıza karşınızdakinin vereceği tepkiye hazırlıklı olun. Karşınızdaki düşmanca davranışlar gösterebilir, sizi utangaçlıkla, onu yönlendirdiğinizle ilgili suçlayabilir. Ancak onun davranışı ya da tepkisinden siz sorumlu değilsiniz. Eğer değer verdiğiniz biriyse, ona yardım edebilirsiniz ancak kendinizi ondan sorumlu hissetmek zorunda değilsiniz.  Kendi kararlarınızda her türlü hakka sahipsiniz. Zaman isteyin. Karar veremiyorsanız, aceleyle emin olmadığınız bir şeye kalkışmayın. Ne istediğinizden emin değilseniz, karşınızdakinden size saygı göstermesini, zaman vermesini isteyin. Sıkıntı çekmek yerine hayır demesini öğrenmek, stresleri bir hayli azaltıp engelliyor. Çok üzgünüm ama ..." demeden "Hayır" demeyi öğrenin. "Çok üzgünüm ama ..." tarzı ifadeler sizin sağlam basmanızı engeller ve diğer insanları, sizin suçluluk duygularınız üzerinde oynamalarına doğru yönlendirir. Etrafınızda "Hayır" diyebilen birileri varsa onları daha yakından tanımak için gayret sarfedin. Çünkü onlar çok zor anların arkasında durmayı bilen, cesaretli insanlardır.

Kaliteli Yaşamın 38 Altın Kuralı !!!


1. Çok su için.

 2. Kahvaltıyı kral, öğle yemeğini prens ve akşam yemeğini de dilenci gibi yiyin.
 
3. Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok ve fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin.
 
4. 3 E ile yaşayın -- Energy, Enthusiasm, and Empathy (enerji, heyecan ve duygu paylaşımı).
 
5. Meditasyon,REİKİ, yoga ve dua yapacak zaman yaratın.

 6. Daha çok oyun oynayın.

 7. 2009’de okuduğunuzdan daha fazla kitap okuyun .
 
8. Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun.

9. 7 saat uyuyun.


10. Hergün 10-30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken gülümseyin.
 
KİŞİLİK:

 11. Hayatınızı başkalarınki ile karşılaştırmayın. Onların seyahatinin ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikrin yok.
 
12. Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere veya şeylere sahip olmayın. Bunun yerine enerjinizi olumlu şekilde şu an için harcayın.
 
13. Fazla abartmayın. Sınırlarınızı bilin.
 
14. Kendinizi çok ciddiye almayın.
 
15. Kıymetli enerjini gevezelikle, dedikoduyla boşa harcamayın.

 16. Uyanık iken daha fazla hayal kurun.
 
17. Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır. Zaten ihtiyacın olan herşeye sahipsin.

18. Geçmiş meseleleri unutun. Partnerinizin geçmiş hatalarını hatırlatmayın. Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar.
 
19. Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok kısadır. Kimseden nefret etmeyin.

 20. Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın.
 
21. Senden başka hiç kimse senin mutluluğundan sorumlu değildir.
 
22. Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada olduğumuzu unutmayın. Problemler, cebir dersi gibi gelip giden ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu devam ettiği eğitim programının bir parçasıdır.
 
23. Daha fazla gülümseyin ve gülün.
 
24. Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz. Aynı fikirde olmamak için anlaşın.
 
SOSYAL YAŞANTI:
 
25. Ailenizi sık arayın.

 26. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin.
 
27. Herkesi herşey için affedin.
 
28. 70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit geçirin.


29. Hergün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız en az 1 kişiye “GÜNAYDIN” deyin.
 
30. Başkalarının senin hakkında ne düşündüğü seni ilgilendirmez.


31. Hasta olduğun zaman işin sana bakmamalı. Arkadaşların bakmalı. Onlarla temasta olun.
 
HAYAT:

32. Doğru şeyi yapın!
 
33. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan herşeyden uzak durun.
 
34. TANRI herşeyi iyileştirir.


35. Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir.
 
36. Nasıl hissettiğinizin önemi yok, haydi kalkın, giyinin ve ortaya çıkın.
 
37. En iyisine henüz sıra gelmedi.
 
38. Sabah sağlıklı olarak uyandığınız zaman, bunun için TANRI’ya şükredin.

Hayatın Altın Kuralları


* Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşman gerekmez.

* Bak, aynı zamanda da baktığını gören ol.

* Geldiğin zaman boşluk dolduran değil,gittiğin zaman yeri doldurulamayan ol.

* Her duyduğuna inanma, elindekinin hepsini harcama ve istediğin kadar uyuma.

* "Seni seviyorum" derken inanarak söyle.

* "Özür dilerim" derken karşındakinin gözünün içine bak.

* İlk görüşte aşka inan.

* Evlenmeden önce en az altı ay nişanlı kal.

* Asla başkalarının hayalleriyle dalga geçme.

* Derinden ve inançla sev.

* Kırılabilirsin belki ama başka türlü de hayatını tam yaşayamazsın.

* Anlaşmazlıklarda dürüstçe savaş.

* İnsanlar hakkında konuşulanlara inanıp onlar hakkında karar verme.

* İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.

* İnsanlara beklediklerinden fazlasını ver ve bu işi yaparken kibar ol.

* Yavaş konuş, ama hızlı düşün.

* Eğer biri sana cevap vermek istemediğin bir soru sorarsa gülümse ve "neden bilmek istiyorsun?" de.

* Şunu daima hatırla ki, büyük aşk veya büyük yatırım daima büyük risk taşır.

* Eğer kaybedersen, aklını da kaybetme.

* Üç "S" yi unutma: Sevgi - herkese, Saygı - kendine, başkalarına, Sorumluluk - tüm hareketlerin için.

* Küçük bir tartışmanın tüm dostluğu mahvetmesine izin verme.

* Dostun olsun istiyorsan, dost ol.

* Eğer hata yaptığını fark edersen, hemen onu düzeltmeye bak, bile bile devam etme.

* Telefonda konuşurken gülümse. Karşındaki sesinden gülümseyişini duyacaktır.

* Konuşmayı sevdiğin biriyle evlen. Yaşın ilerledikçe sohbet her şeyden fazla önem kazanacaktır.

* Biraz yalnız kalmaya özen göster.

* Anneni say, sev, ara.

* Yeniliklere açık ol, ama ille de değişmeye çalışma.

* Şunu bil ki, sessiz kalmak bazen de en iyi cevaptır.

* Daha fazla kitap oku, dostlarını ara, daha az TV seyret.

* Güzel, şerefli bir hayat yaşa.Yaşlanıp geri baktığında ikinci bir defa tadını çıkarırsın.

* Allaha güven - ama arabanı kilitle.

* Yuvanda sıcak bir ortam yaratmak için elinden geleni yap.

* Sevdiklerinle tartışırken, o anı önemse, geçmişi kurcalama.

* Satır aralarını da oku. Bilgilerini paylaş.

* Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmekten, kararlılık korkudan kurtarır.KONFÜÇYÜS

* Dünyaya iyi davran.

* Dua et. Büyük güç verir.

Düşün. Daha da büyük güç verir.

* İşini iyi yap.

* Öperken gözlerini kapamayan sevgiliye güvenme.

* Yılda bir defa, daha önce gitmediğin bir yere git.

* Eğer çok paran olursa, başkalarına yardım et.Paranın en zevkli tarafını kaçırma.

* Bazen istediğin bir şeyin olmaması senin için bir şanstır.

* Önce kuralları öğren, düşün, karar ver ve bazılarını boz.

* En iyi ilişkin, birbirinize olan sevginiz, birbirinize ihtiyacınızdan fazla olduğu zaman olacaktır.

* Başarının gerçek olup olmadığını anlamak için karşılığında neler verdiğine bak.

* Ders alınmış başarısızlık başarı demektir.

* Şunu bil ki, karakterin senin kaderindir.

* Sınırsızca sev, her gönülde çiçek olacağına bir gönülde buket ol.

* Kişiliğini ve kimliğini hiçbir değerle değiştirme!

*Sevgi icin kollarını kapalı tutma, sonra kendinden başka tutacak şey bulamazsın.

* İçinden ne geliyorsa yap. Doğal ol.


* Sana Yapılan iyiliği mermere, kötülüğü toza yaz..

* Mutluluk, sorunsuz bir yaşam değil, onlarla başa çıkabilme yeteneği demektir.

* Gülmek için mutluluğu bekleme, sonra tebessüm bile edemezsin.

Uzun Yaşamanın 19 Sırrı

1- SAĞLIĞA DİKKAT 

YILDA bir kez düzenli olarak check-up yaptırıyor musunuz? Eğer bu soruya "evet" cevabı verebiliyorsanız ömrünüze üç yıl daha ekleyebilirsiniz. Yok eğer "hayır" diyorsanız ömrünüzden üç yıl eksiltmeniz gerekiyor.

2- NİNELER VE DEDELER 

EĞER büyükanneniz ya da büyükbabanız 80 yaşına kadar yaşadıysa 3 yıl daha kazandınız demektir.

3- ÇALIŞMAYI SEVMEK 

HİÇ gönüllü olarak çalıştınız mı? "Evet"se iki yıl daha ekleyin.

4- EĞİTİM DE ÖNEMLİ 

AMERİKA'DA yapılan bir araştırmaya göre üniversite mezunlarının daha uzun yaşadığı ortaya çıktı. Siz de üniversite mezunuysanız ömür hanenize iki yıl daha eklenmiş demektir.

5- BEKARLIK TEHLİKESİ 

BU araştırmayla "bekarlık sultanlıklıktır" anlayışı da tarihe karışacak gibi görünüyor. Çünkü yalnız yaşanlar daha pasif bir yaşam sürdürdükler için ömürlerinden üç yıl eksiliyor.

6- BOL BOL GÜLÜN 

MİZAH anlayışınız varsa bu "+3", yoksa "-3" demek oluyor.

7- İLLA DA DOST 

"DOST" kavramının insan hayatında önemli bir yeri vardır. Sorunlarınızı dinleyecek yakın bir dosta sahip olmanın ömrünüze iki yıl eklediğini, dostunuzun olmamasının ömrünüzden iki yıl götürdüğünü tahmin eder miydiniz?

8- ZEKAYI ÇALIŞTIR 

BEYİN cimnastiği yapmak insan hayatına 4 yıl daha kazandırıyor.

9- SPORU AKSATMAYIN 

BEYİN cimnastiğinin yanı sıra bir de düzenli olarak spor yapıyorsanız bu size üç yıl daha kazandırıyor.

10- BİLİNÇLİ YEMEK 

DENGELİ besleniyorsanız 2 yıl ekleyin, bilinçsizce yiyiyorum diyorsanız 3 yıl eksiltin.

11- KARARLI DİYET 

SÜREKLİ diyete başlayıp bırakıyorsanız 5 yıl eksiltin.

12- NİKOTİNİ UNUTUN 

SİGARA içiyorsanız 8 yılınızı silip atın.

13- YA PASİFLER... 

PASİF içici durumundaysınız bu kez 2 yılınızı silip atmanız gerekiyor.

14- KİLO YOK MU KİLO 

EĞER olmanız gereken kilodan her yıl sadece birkaç kilo oynuyorsa, ama olmanız gereken kiloyla aldığınız kilolar arasında uçurumlar varsa, bu sizin hayatınızdan üç yıl daha eksiltmeniz anlamına geliyor.

15- HAYVANLARI SEVİN 

KÖPEK ya da kedi gibi aktif hayvanlarınız varsa 2, balık gibi pasif hayvanlarınız varsa bir yıl ekleyin.

16- KIZIN VARSA İYİ 

İKİ ya da daha fazla kız çocuğunuz varsa üç yıl ekleyin.

17- DÜZENLİ YÜRÜYÜN

HER GÜN düzenli yürüyorsanız +2, sürekli araçlarla gidip geliyorsanız üç yıl eksiltin.

18- AŞK 

EĞER aşık değilseniz vakit kaybetmeyin çünkü aşk insan hayatının 7 yıl daha uzamasına neden oluyor.

19-OLUMLU BAKIŞ 

EĞER hayata olumlu bakıyorsanız ve uzun yıllar yaşamak istiyorsanız 5 yıl daha kazandınız demektir.

Sonsuz Enerjinin Parçasısın

    Sen Sonsuz bir enerjinin parçasısın, sonsuz bir okyanusta bir dalgasın. Bunu hatırlayabilirsen asla enerji kaybına uğramazsın,  çünkü sonsuz bir kaynak daima elinin altındadır. Sen sadece  bir dalgasın  ve derinlerde  bir yerdede okyanus gizli.
     Doğuyorsun; kim seni doğuran?  Kim sana bedeninin  içine girecek enerjiyi veriyor?      Bedene otomatik, hassas bir mekanizma, bir organizmaya dönüşme enerjisini kim sağlıyor?
     Beden  yetmiş seksen, hatta yüz yıl boyunca hayatta kalmaya devam ediyor.
    Demek ki hatırlanılması gereken ilk şey sonsuz bir enerjinin bir parçası olduğundur. Bunu sürekli hatırla ve hisset. Yürürken, yerken, uyurken- sonsuz olduğunu hisset.
   Upanishadlar’ın  söylediğide budur:  Daima kendini  brahman gibi ebedi hisset. Bunu gitgide daha fazla hissedebilirsen hiç enerji kaybetmediğinin farkına varacaksın. Kaynak senin için ulaşılabilir olacak. Bir araç olacaksın. O  zaman ne istersen yap.
    İnsan  aklının yanılsamalarından biri de bu bir şey yapmakla enerji kaybedeceğin fikridir. Hayır sana enerji kaybettiren şey yaptığın eylem değil, bir şey yaparak enerji kaybedeceğin fikrinin ta kendisidir. Yoksa  bir şey yaparak da enerji kazanabilirsinde,  tabi ki bu fikre sahipsen. Hiçbir fikrin yoksa da yine enerji kaybetmemiş olursun.
    Bedenin  bir dinamo gibidir.  Onu ne kadar kullanırsan, sonsuz enerji kaynağından da o kadar enerji sağlanmış olur sana. Onu kullanmazsan yeni enerji stoğuna da gerek kalmaz.  Sonra gitgide stok tükenir. Ne kadar aktif olursan o kadar enerjin olur. Hareketsizleştiğinde  fazlasıyla enerji kaybedersin. Enerji aktiviteyle kaybedilmez , tam tersine tazelenir. Sen enerjiyi kullandıkça , kaynaktanda sana daha çok enerji gelir. Aktiviteden  dolayı enerji kaybettiğimize dair yanlış  bir kanı var insan zihninde.  Hayır, ne kadar aktif olursak, o kadar enerjimiz olur,  ne  kadar az aktivite  o kadar az enerji. Ve bu hayatın  tüm boyutlarındaki aktiviteler için geçerlidir.  Ne kadar çok seversen, verecek o kadar çok sevgin olur.  Cimrilik edip   ‘’ Çok seversem   sevgimi dağıtmış olacağım ve er ya da geç sevgim tükenecek, en iyisi onu kendime saklıyım’’ dersen sevgin ölür  ve artık sevemez olursun.
    Ne kadar çok seversen o kadar çok sevgi elinin  altında olur;  ne kadar çok kullanırsan o kadar çok sahip olursun. Hayatın kanunu  budur.  Merhamet, sevgi, aktivite,boyut ne söz konusu olursa olsun aynı kanun geçerlidir. Neyin daha çok olmasını istiyorsan, sevgini elinden geldiği kadar çok paylaşmaya devam et. Cimri olma, ancak cimriler enerji kaybeder.  Ve hepimiz cimriyiz, bu yüzden  kendimizi hep bitip tükenmiş gibi hissediyoruz.
Osho

Bırak Sevgi Seni Bulsun


İyi kalpli yalnız bir adam bir gün bir koza bulur. Kozanın içinde küçük bir tırtıl vardır. Adam çok sever bu tırtılı. Onunla tüm yalnızlığını, tüm sevgisini paylaşır. Gel zaman git zaman tırtıl büyür, güzel bir kelebek olur. Adam kelebeğine hayran, bırakamaz onu bir türlü. Aslında kelebeğin aklında dağlar, kırlar, çiçekler vardır da kıyamaz bir türlü adama ve sevgisine, yalnız bırakamaz onu. Üç günlük ömrünü sevildiği ve sevdiği yerde geçirmeye hazırdır. Ama adam bilir ki "Sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir." Kelebeğine son kez bakar ve onu salıverir özgürlüğüne, kırlarına, çiçeklerine doğru... Kelebek mutlu olmasına mutludur ama hiçbir meltem, hiçbir çiçek yaprağı adamın avucunun sıcaklığını andırmaz. Aklında adam, o çiçek senin bu çiçek benim dolaşır saatlerce...

Adam bir kelebeğe sevdalı, bakıp durur boşluğa. Kelebekse hâlâ konacak sıcak bir avuç aramakta! Böylece kelebek şunu anlar; "Bazen ait olduğumuz yer orasıdır; sıcak bir avuçtur biliriz. Ama o yerin bize ait olma ihtimali bir hiçtir." Böylece adam şunu anlar: "Hiçbir sevdayı yalnızca sevgiyle yaşatamazsınız." O günden sonra kelebek, adama duyduğu özlemi gömecek bir dağ aramaya başlar. Ama gücü tükenene dek arayıp da bulamayınca anlar ki "Hiçbir dağ bir özlemi gömebileceğimiz kadar büyük değildir." Adamsa artık sevdasını koyar avuçlarına kelebeğinin yerine. Herkes bir şeyler yaşar; iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış. Yaşadıklarından bir çıkarım yaparak hayatına bir yol verir, aynı zamanda düşüncelerine de


BIRAK SEVGİ SENİ BULSUN!

Bir söz nelere bedel

Hocam Cemil Güzey'in anlattığı öykü söz ve sözün geçerliliği üzerindeki inancımı pekiştirdi ve beni bu konu üzerinde bir yazı yazmaya teşvik etti. Öykü kısaca şöyle:

 " Bürosunda evraklarını karıştıran avukatın kapısı çalar. Avukat yerinden doğrulur ve kapıyı açar. İçeri giren genç bir adamdır, elindeki çiçekleri avukata verir ve " ben avukat..., hani cezaevinde bizi ziyaret etmiştiniz de, bana " sen eğitimine devam edersen, büyük bir adam olabilirsin, bunu başarabilirsin..." demiştiniz. O güne kadar kimse bana güzel bir şey söylememişti, bu söz beni çok onura etti, sevindim, mutlu oldum ve üzerinde uzun uzun düşündüm. O günden sonra, sizin bana inandığınız gibi ben de kendime inandım ve yarıda bıraktığım eğitimime devam etmeye karar verdim. Okula başladım ve derslerime çok çalıştım. O söz beni her zaman motive etti ve büyük bir gayretle okulumu bitirdim, sizin gibi hukuk fakültesine girdim. Böyle bir bölüme girmeyi başarmış olmam beni güçlendirdi ve kendime olan güvenimi geliştirdi. Çok çalıştım, okulu bitirinceye kadar bir çok zorluklar geçirdim ama nihayet mezun oldum.
Artık bir avukatım, başarımı ve mesleğime olan güvenimi sağlamada sizin o sözünüz bana kılavuzluk etti. Çok teşekkür ederim"
Bu yaşam öyküsünü dinlediğimde, sözün hayatımızda ne kadar da önemli olduğunu ve bizi yönlendiren, harekete geçiren, ideallerimizi biçimlendiren sözlerin kalıcı gücünü düşündüm. Hayat boyu , olabilirsin, yapabilirsin, sende şu yetenekler var, iyi insan, iyi Müslüman, çalışkan insan, düzenli cömert kişi, ya da kötümser, başarısız, merhametsiz, kendini bilmez, tembel, asabi, miskin,... sözçüklerini ne kadar çok işitmiş ve iç dünyamızda yer vermişiz..
Uzmanlar, gerek çocuk eğitiminde gerek bireysel ilişkilerde olumlu geri bildirimlerin iyi netice verebileceğini vurguluyorlar. Geribildirimlerin pozitif ve yapıcı olması bazı sorunların giderilmesinde ve başarı çıtasının yükselmesinde önemli bir anahtar. Aile için de ya da arkadaş çevresinde farkında olmadan bir çok insanın hayatını olumlu ya da olumsuz kanallara bilmeden yönlendiriyoruz. Grup içinde, sürekli başarabilirsin, yapabilirsin, sözleriyle desteklenen bir genç, kendine güvenme ve inanma noktasındaki inancını pekiştirerek motivasyon kazanıyor, güç elde ediyor. Bu da başarma yolunda elde edilecek en büyük adımlardan biridir.
Çocuklarımızı başarısızlığa sürükleyen etkenlerden biri de, başaramazsın yapamazsın senin kafan basmaz, zaten hep tembelsin... gibi negatif geri dönüşümlerle onun cesaretini kırıp, tahrip etmemizdir . Bütün bunlar çocuğun kendine olan inancını, sarsıyor ve çalışma, başarma gayreti, azmini kırıyor.
On yedi yaşındaki bir danışanım bana kendi öyküsünü anlatırken şöyle demişti.
 " matematiği hiç sevmiyordum ama lise birinci sınıfta bir öğretmen geldi. Ondan dersiyle ilgili olumsuz bir kelime dahi işitmedik. Hepimizi "çocuklar yapabilirsiniz, biraz gayret gösterin, bunu başarabileceğinize inanıyorum..."diyerek teşvik ediyordu. İlk zamanlar bana da bir şeyler sorduğunda " hocam ben oldu olası matematiği pek sevmem" diyordum yüzüme tebessümle bakarak bana " sen bunu yapabilirsin, senin böyle bir kabiliyetinin olduğunu görebiliyorum, bu problemleri çözen kimseler senden farklı değiller..." diyerek kendime inanmamı sağlıyordu. Her ne olduysa ben farkında olmadan, matematiği yapabileceğime inanmaya başladım. Meğer inanmak önemliymiş...Çünkü daha önce " asla bu derste başarılı olamam" diye düşünüyordum. Bu konuda kendime inandım ve çalışmaya başladım. Problemleri çözdükçe de, kendime olan inancım yerleşti..."
Her iki örnekte de bir kaç kelimeden oluşan sözün insanların hayatlarını nasıl değiştirdiğini görüyoruz.
Çocuklarımızla, aile yakınlarımızla, arkadaşlarımızla, yakın çevremizle... ilişkilerimizde pozitif geri bildirimler vererek onların başarı hanesine küçük bir katkı yapabiliriz. Bu hiç te zor bir şey değil...İyi şeyler söylediğinizde kendinizden bir şeyler kaybetmediğiniz gibi, kazanacaksınız, karşınızdaki kimseye inandığınız gibi kendinize de inanmaya başlayacaksınız.
Güzel söz, en etkin kurşunlardan, en gelişmiş savaş aygıtlarından, en sert taşlardan delici aletlerden, demirden...çok daha etkili...Bütün bu araçlar, deliyor tahrip ediyor yıkıyor oysa güzel söz yapıyor tamir ediyor, onarıyor. Sözün gücü merminin gücüne hiç benzemez...Aksine söz, güzel olduğunda, insanı inşa ediyor ve kurtarıyor, geliştiriyor...Ama sözün de kötüsü mermi kadar tehlikeli mermi kadar yıkıcı mermi kadar tahripkar oluyor. Üstelik kötü sözün tahripkarlığı benliğin can damarını yıkıyor... Benim sözünü ettiğim üzerinde durduğum söz ise kaynağını hakikatten alan güzel sözdür...

Yürekli Olmalı İnsan

İnsan…Hayata her zaman soyunuk olmalı..istedigini istediği biçimde giyinebilmek için..her şekil güzel durmaz insanda..bilmeli insan hayatın neresinde durduğunu…ve görebilmeli rengini..almalı kokusunu hayatın..insanın hası gibi..adam gibi yaşamalı..dolu olsa bile bardak, hep bir damla bırakabilmeli taşırmadan bardağı..eritmeli alttan çünkü her yeni gelene yer açmak için…İnsan…Biraz basit olmalı..dediği anlaşılmalı, yaptığı konuşulmalı..Basit dediysem, sade..yalın..kendi yani…düşündüğü tanıdık..yaşadığı tanıdık..yani biraz sen biraz ben olabilmeli..kendinin bile anlayamadığı metropollüklere girmeden,Fikrini zikrinde görebilmeli..İnsan…Kafa tutabilmeli..kullanım süresini dolduran hayat değil de bizlersek..hakkını sapına kadar vermeli bu sürecin.ezilmeden, büzülmeden..zaman kapkaçcılığı yapmadan,hüzün korsanlığına soyunmadan..ne eksik..ne fazla..tastamam..Ya kadın gibi kadın..ya adam gibi adam…ama önce insan..Yaşadığı hayatın kendisi,okuduğu her öykünün bir parçası olmalı..öyle dolu yaşamalı ki …Her öyküden almalı biraz nasibini..İnsan….Darlığı da bilmeli, bolluğu da..Darlıkta daralmadan…bollukta şımarmadan..Yalın, çıplak…öyle bir hüküm sürmeli ki aleni,üstü açık,milletin gözüne soka soka..meydanlarda..hayatın arka mahallelerinde kurmamalı egemenliğini..Ya da burjuva caddelerinde kölelik yapmamalı kendinden geçmiş krallıklara..İnsan…Her zaman biraz yalnız olmalı..ama bilmeli yalnızlığında bile kalabalık olabilmeyi..yada onca kalabalığın arasında yalnız kalabilmeyi de sindirmeli..ve o sindirmelerde artırabilmeli hayatını…her duruma hazırlamalı kendini..her konumun insanı olmalı…yakışmalı giydiği her elbise…takındığı her tavır..hayat denilen sanatı iyi uygulamalı..yazdığı okunur, cizdiği bakılır, oynadığı seyredilir olmalı..her rolün adamı olmaktansa oynadığı role sahiplenmeli önce…İnsan…Her vakit, her an yürekli olmalı..öyle yürekli olmalı ki…sevdalar yakışmalı ona..sevda o olmalı…çiçeğe bakınca balı, sevgiliye bakınca aşkı görebilmeli..Öyle bir sevdalanmalı ki… dibine vurmalı…ağlamaksa ağlamak…gülmekse gülmek…özlemekse özlemek…yanlışsa yermeyi, güzelse övmeyi bilerek…Sana ihtiyacım var diyebilmeli insan …ihtiyaç duyulduğunda aranılanlar listesine girebilmeli…mükemmel değil kendi gibi gelebilmeli…konuşurken korkmadan, dokunurken ürkmeden, hatta saçmalayabilmeli yanında mahcubiyet bilmeden…biraz senden olmalı..biraz ondan….Sevdalı olmalı işte..ötesi ne…biraz yanık, biraz tutuk, biraz uçuk…alışkanlık yapacak kadar sen…her an gidecekmiş gibi yabancı…ama yinede öyle sevdalanmalı ki insan…sevdası kimliğine yapışmalı…ve haykırabilmeli tüm dünyaya…“seviyorum ulan”….

Bütün olumsuz taraflarıma ragmen genelde budur ben...öfkelerini,sevinçlerini,sevdalarını,acılarını nasıl yaşanması gerekiyorsa yaşayan..biraz deli, biraz çılgın ama sevgili, eş, anne,ve evlat yanı ağır basan..ve dost...olmazsa olmazlardan..kısaca biraz insan...

24 Altın Para

Yeni tanıştığım bir arkadaşımın yaşamak için altı aylık bir ömrü kalmıştı. Fakat onun hayata bakış açısı henüz yeni şekillenmeye başlamıştı. İnanılmaz pozitif düşünen, hayata olumlu bakan biriydi. Ona hayatında bu kadar kısa bir zaman kaldığı halde nasıl bu kadar pozitif bir insan olabildiğini sordum. Düşüncelerini bana şu şekilde anlattı:

"Her gün uyandığımda 24 tane altın paramın olduğuna inanırım.Günün her bir saati için bir tane altın param vardır. Bu paraların bir kısmını yemek yemek, uyumak, ailemle vakit geçirmek ve günlük sorumluluklarımı yerine getirmek için kullanmalıyım. Ben bu paraların bir kısmını kendi eğlencem ve de başkalarına yardım etmek için kullanmayı seçtim. Eğer hayatımda bir şeyler ertelediysem bir miktar param kalıyor ancak bunları büyük bir titizlikle harcamalıyım.Her güne sadece 24 altınla başlayabiliyorum fazla değil.Bunu dikkatlice harcamalıyım."


Ne kadar değerli bir hayat dersidir bu bizler için.Çok telaşlı, koşturmacali hayatlar yaşıyoruz. Oysa dünyada hiç bir zaman doğru şeyleri yapmak için doğru bir zaman olmayacaktır. Bu yüzden bizler de gelecek nesil çocuklarımız da gün içinde sahip olduğumuz altın paraları bilgece, titizlikle harcamayı öğrenmiş olmalıyız.

Altınlar için bazı küçük ipuçları verecek olursam:

-İhtiyacı olan birisine, o yardım isteğini dile getirmeden yardım edin.

-Yeni bir kitaba yada aklınızda olan yeni bir projeye başlayın.

-Kendinize, ödevlerinize fazladan otuz dakika zaman ayırın.

Şu soruları düşünün;

-Dün gün içinde sahip olduğunuz 24 altınınızı nasıl harcadınız? Peki bugün?

-Ailenizle ya da arkadaşlarınızla sadece bir gün için sahip olabileceğiniz 24 altınınızı nasıl en iyi şekilde kullanabileceğinizle ilgili fikir alışverişinde bulundunuz mu?

Şunu hiçbir zaman unutmayın:" Doğru şeyleri yapmak için doğru zamandasınız..."

selfgrowth