Regresyon Uygulaması Ses Kaydı- Geçmişte Yaşanan Olumsuz Duyguları Dönüştürmek.

Regresyon geçmişte yaşanmış olayların zihinde yeniden canlanması halidir. Bu durum herkesin başına her an gelebilir. Bir çağrışım bir anda geçmiş bir olayı hatırlamamıza neden olur. Hipnotik ortamda telkinle bu durumu yaratmaya hipnotik regresyon diyoruz. Hipnotik ortamda regresyon yaşama şansı daha fazladır. Aksi de geçerlidir. Yani kişi bir şekilde bir an herhangi bir ortamda reg­resyon yaşamışsa, regresyonu yaşadığı anda içinde bulunduğu durum hipnotiktir diyebiliriz. 
Bir olayın zihinsel düzeyde canlanması ne demektir?
Kişi geçmişte bu olayı ya­şarken beş duyusu tarafından kaydedilen algıların yeniden zihin tarafından can­landırılması demektir. En sık olan görüntü şeklinde olan canlanmalardır. Kişi o olayı sanki yeniden bir rüya görür gibi görmeye başlar. Bu görme bazen kendisi kamera gibidir ve etrafındaki olayları görür şeklindedir. Bazen de kendisini de olayın içinde seyreder. Bu ikinci şekilde canlanmalar daha geçmişte olan, çocuk­lukla olan olaylar için daha geçerlidir. Bilinçaltı bir şekilde olayları kaydetmekte ve yeniden canlandırırken kişinin anlayacağı görüntüler haline getirebilmektedir. Bazen regresyonlar ağırlıklı olarak sesler şeklinde kendini belli eder.

Telkin ses kaydında önce tüm vücudun gevşetme telkinleri devamında ise transa geçirme telkinleri bulunmaktadır. Trans telkinlerinden sonra ise aşağıda metni bulunan regresyon telkini bulunmaktadır. Devamında ise transtan çıkarma telkinleri bulunmaktadır.

Verimli bir çalışma için sessiz, sakin bir ortamda bir sandalye ya da koltukta oturarak dinlemeniz etki için daha uygun olacaktır. Uzandığınız zaman uykuya dalabilme olasılığınız vardır. İster uzanmış, ister oturmuş olun herhangi bir pozisyonda bacak bacak üstüne atmamanız ve/veya kollarınızı kavuşturmamanız sizi çalışma sırasında sizi en rahat pozisyonda tutacaktır.
En az yarım saat kadar dingin kalabileceğinizden emin olun!
Başlangıçta düşüncelerin akınına uğradığınızı düşünebilirsiniz. Size huzur vermediklerini hissedebilirsiniz. Onlardan kurtulmaya çabalamayın. Direnmeyin. Bırakın ve Sadece izleyin. Bir süre sonra akıp gideceklerdir.
Seans sonrasında, daha önce sizi rahatsız eden olayla ilgili olarak yaşamında bir olayı canlandırıp ve tepkilerinize bakmanız telkinin etkili olup olmadığının kontrolünü sağlayacaktır.  Olayı tüm duyularınızla hissederek canlandırma yaptıktan sonra içinize dönüp tepkilerinize bakın.  Ne hissediyorsunuz. Sizi rahatsız eden duygularınızda azalma var mı?
Bu telkin tek başına bir hastalık tedavi yöntemi değildir. 
Ses kaydındaki tüm konuşmalar duyulabilir, açık ve nettir. 
Ses kaydını dinlerken rahatsızlık hissederseniz (nefes alamama, panik atak vb.) telkini dinlemeyi bırakın. 
Uzun süre yüksek sesle dinlemek işitme bozukluklarına yol açabilir. 
Olabilecek rahatsızlıklardan dolayı tüm sorumluluk telkini dinleyen kişiye aittir.

     Dikkat : Tibbi tedaviye ihtiyaç duyan psikolojik rahtasızlığı olan (Panik Atak vb.) kişiler için uygun olmayabilir.
 
Sevgilerle
Halis Şahiner



Kendine Güven Telkini ve Ses Kaydı


Kendimizi çirkin görürsek başkaları da bizi çirkin görür. İnsan kendinde bir şeyin olduğuna inanırsa, ister olumlu ister olumsuz bunu yansıtacak biçimde davranır. Sürekli onu başkalarına gösterir. Bu başlangıçta ruhun yaratımı olduğu bir şey olsa bile, önce başkaları için gerçek olur sonrada kendi için.
Bir şeye inandığımızda o gerçek olur, o bizim gerçeğimiz olur. Herkes kendine dair kendine özgü şeylere inanır.




 Herkes dünyayı kendi gözünden ve düşünce yapısından tanımlar. Bu nedenle de herkes farklı şey görür ve hisseder. Biz diğer kişinin beynine girip onun ne gördüğünü gördüğüne ne anlama verdiğini bilemeyiz. Ancak biz kendi düşünce yapımızdan onun ne görebileceği konusunda varsayımlarda bulunuruz. Bu varsayımlar bizim yeni gerçekliğimizi oluşturur. Daha sonra bu gerçekliğimizi o kişinin kendisine özgü yaptığı davranışlara anlam vererek kuvvetlendiririz. Onu suçlarız, yargılarız veya güçlendiririz onu otorite kabul ederiz. Bu aslında en tehlikeli olanıdır. Bir kişiyi otorite kabul ettiğimizde ona kendimizi kontrol etme izni vermiş oluruz. Yani artık o kişinin düşüncesi sözleri bizim için önemlidir. O düşüncelere uygun davranmazsak kendimizi suçlu hissederiz. Kendimizi kapana kısılmış kafese kapatılmış hissederiz. Ama ne yazık ki gerçek şudur ki kendimizi kafese kapatan ne yazık ki kendi düşüncelerimiz ve düşüncelerimizde başkalarına verdiğimiz izindir. Bunun farkında olmadığımız içi diğer kişinin bizi kafesten çıkarmasını bekleriz.
İnsanlar inandıkları şeye çok bağlıdırlar. Hakikati aramazlar, yalnızca belli bir tür dengeyi korumak isterler ve inançlarının temelinde aşağı yukarı bağdaşık bir dünya inşa etmeyi başarırlar. Bu onları teskin eder ve farkında olmadan bağlanırlar.

Geçmişte Yaşananları Affetme Telkini


Yaşamımızda karşılaştığımız en büyük sorunların kaynağı geçmişimizde yaptığımız olayların etkilerini sürekli olarak yanımızda taşımamızdır. 
Geçmişte bir olay yaşamışızdır. Yaşadığımız o olay sonucunda bir şeyler hissetmişizdir. Özellikle kötü bir sonuç aldıysak -ki bilinçaltımızın asli görevi bizi korumak olduğu için sürekli hep bu durumu ön planda tutar- ömür boyu sürekli o olayın etkileri yapmak istediğimiz şeyler önünde bizi frenleyen tutan bir inanç kalıbına dönüşür.
Farkında olmadan tüm hayatımız boyunca o inanç kalıbını sırtımızda taşımaya devam ederiz. Ve en önemli olan şey yaşanan olayla ilgili sürekli olarak kendimizi suçlar ve aşağılarız. Sonuçta kendimizi sevemeyiz. Kendimizi sevemediğimiz için de sevgi eksikliği hissederiz. Ve bu eksikliğimizi dışarıdan birilerinin doldurmasını bekleriz.
Ve hayatımızın tüm kontrolünü başka insanların davranışlarına bağlı tutarız. Diğer insanların sürekli bize mutluluk vermelerini bekleriz. Tabiî ki onlarda kendi beklentileri istekleri doğrultusunda davrandıkları için hiçbir zaman tam anlamıyla tatmin olmayız. 
Beklentiler içinde dalgalı bir denizde dümensiz bir gemi gibi oradan oraya savruluruz. Yapmamız gereken tek şey gemideki aslında var olan dümeni fark edip hangi istikamete gitmek istiyorsak o tarafa doğru dümeni çevirip hedefimize yolculuğa başlamamız. 
Bunun için öncelikle ne istediğimizi bilmemiz gerekiyor. Devamında o dümeni tutacak güce ihtiyacımız var. Aslında o güç bizim içimizde mevcut. O güç sevgi. Bunun farkına vardığımızda o gücümüzle dümeni istediğimiz yöne çevirebileceğimiz için dışarıdaki dalgalar gemiyi artık istedikleri gibi etkileyemeyecektir. Çünkü geminin burnunu belli açıda tuttuğumuz sürece o dalgalar üzerinden kayıp yolumuza devam edebiliriz. 

Gemiyi istediğimiz yöne çevirebilmemiz ve hedefimize doğru hızlı bir şekilde ilerleyebilmemiz için geminin içindeki bize ait eski duygu, düşünce inanç kalıbı vs. işe yaramaz ne yük varsa hepsini atıp gemiyi hafifletmek ve aynı zamanda geminin dümenini açığa çıkarmamız gerekir. 
Geminin içindeki fazlalıkları boşalttığınız anda hem dümen ortaya çıkacak hem de gemi suyun üzerinde daha rahat yüzecektir. 
Bunun için yapmanız gereken şey geçmişte yaşadığınız ve sizi rahatsız eden tüm bu olaylardan dolayı kendinizi suçlamayı bırakıp içimizdeki gücün farkına varmamız yeterli olacaktır. 

Kendini Hipnoz etmek - Betty Erickson Modeli



Kendinizi Hipnotize Edin: Betty Erickson Modeli. Günde yarım saatinizi ayırarak istenilmeyen davranışlarınızı bu modelle rahatlıkla değiştirebilirsiniz.
Kendinizi Hipnotize Etmenin 10 Adımı
Kendinizi hipnotize etmek için size ilginç bir teknik göstereceğim. Buna Betty Erickson tekniği deniliyor. Betty’nin kocası Milton Erickson birkaç durumda değindiğim ünlü bir hipnoterapist psikiyatrist ve bütün işleri beni hipnotize ediyor. Kendinizi hipnotize etmek için kullanabileceğiniz bu teknik tamamen Betty’e ithaf edilmiştir.


Bu kendinizi hipnotize etme metodu aşağıdaki önerme ve düşünce tarzlarına dayanır:
Biz düşüncelerimizi resimlerle seslerle ve duygularla düşünürüz. Resimlerle düşündüğümüzde etrafımızda gördüğümüz şeylere ve yarattığımız içsel imgelere başvururuz. Bu hatırlanan görüntüleri (yatak odanız nasıl bir yer?) kurgulanan görüntüleri (tekrar dekore edilseydi nasıl görünürdü?) ve kendimizle ilgili gördüğümüz gerçek şeyleri içerir.

Kendi Kendini Hipnotize Etmek


Kendi kendine hipnoz; doğal oluşan bir zihinsel durumdur. Bu durum; odaklanmış yüksek dikkat (trans) ile, kendini telkinlere açmaya niyetli olmak sözcükleri ile tanımlanabilir.
Adımlar
Sessiz, sakin bir ortamda bir sandalye ya da koltuğa oturun. Bazıları uzanmayı tercih edebiliyorsa da oturduğunuz zamandan daha çok uykuya dalma olasılığınız vardır. İster uzanmış, ister oturmuş olun herhangi bir pozisyonda bacak bacak üstüne atmadığınızdan ve/veya kollarınızı kavuşturmadığınızdan emin olun çünkü bu pozisyonda uzun süre kalabilirsiniz ve bu bir rahatsızlık sebebi olabilir.
En az yarım saat kadar dingin kalabileceğinizden emin olun!

Gözlerinizi kapatın. Korku, gerginlik ve endişelerin bedeniniz ve zihninizden akıp gitmesine izin verin. Başlangıçta düşüncelerin akınına uğradığınızı düşünebilirsiniz. Size huzur vermediklerini hissedebilirsiniz. Onlardan kurtulmaya çabalamayın. Sadece izleyin. Bir süre sonra akıp gideceklerdir. Bu adımda RaKaMu size yardımcı olacaktır.

Hipnozu Neden Tercih Ediyoruz?

Hipnoz en basit tanımıyla trans halidir. Trans ise uyku ile uyanıklık arasında bir durum olup, telkin almayı kolaylaştıran bir ruh halidir diyebiliriz. Olumlu telkin tedavi edici bir terapi metodu olup trans halinde uygulandığında bilinçdışında olumlu değişikliklere ve iyileşmeye yol açmaktadır. Bu seanslar yeteri kadar tekrarlandığında bilinçdışında kalıcı değişiklikler ve iyileşmeler meydana gelmektedir. Kısacası hipnotik trans hali tedaviyi etkili bir şekilde uygulayabilmemiz için bize olanak sağlar. Ancak tedaviyi asıl oluşturan olumlu telkinler ve bu esnada uyguladığımız psikoterapi yöntemleridir.

Birçok ruhsal terapi yöntemi vardır. Ancak bilimsel açıdan kabul edilen ve en geniş anlamda uygulanmakta olan başlıca üç yöntemden söz edebiliriz.

1-Medikal Tedavi: İlaç tedavisi.
2-Psikoterapi: Bilişsel, davranışçı, dinamik ve varoluşçu terapiler.
3-Hipnoterapi: Telkinlerin ve psikoterapi yöntemlerinin trans altında uygulanması.

İlaç tedavisi 6 aydan başlayan bazı hallerde ömür boyu uygulanması gereken bir tedavi şeklidir. Beynin biyolojik bozukluklarında uygulanması zorunludur. Diğer bozukluklarda ise zorunlu bir tedavi şekli değildir. Psikoterapiye ve hipnoterapiye bir üstünlüğü yoktur. İlaçların yan etkileri ve diğer ilaç etkileşimleri bu tedavinin başlıca sorunlarını oluşturur. Tüm psikolojik bozukluklar için etkinliği saptanmış bir ilaç tedavisi henüz ortaya konamamıştır. Uzun süren ilaç tedavilerine rağmen nüksler sıktır. Bu yüzden kişisel olarak ben ilaç tedavisinden yana değilim.

Hipnoz Nedir, Nasıl Yapılır?

Günümüzde, özellikle tıbbın ve dolayısıyla ilacın yararlı olamadığı çoğu durumda hipnoz, insanlığa yardımcı olmaktadır. Hipnozun bütün dünyada analjezik, anestezik ve psikolojik tedavide kullanıldığı bilinmektedir. Örneğin, psikojen kökenli ağrılarda, allerjik bünyeler ve organizmanın kimyasal tedaviye elverişli olmadığı durumlarda hipnoz, diğer tıbbi metodların yanında yer almaktadır. Söz gelimi tüm fobileri ilaçla tedavi edebilmek mümkün değildir. Belki uzun zaman alan psikoterapi seansları ile fobiler önlenebilir fakat hipnoterapi ile çok kısa sürede hastalar bu şikayetlerinden kurtulabilmektedirler.
Çeşitli alışkanlık ve davranış bozukluklarının giderilmesinde hipnoterapinin yararı bugün hemen tüm dünyada kabul edilmektedir. Ayrıca hipnoz, tıbbi tedavinin yanı sıra eğitim, güzel sanatlar ve sporda etkili bir metod olarak uygulanmaktadır.
Fakat ne yazık ki günümüzde hipnoz, bazıları “hipnozcu”, bazıları medyum olarak adlandırılan ve psikolojik tedaviler konusunda hiçbir ehliyeti olmayan kişiler elinde sömürülmektedir.


Z-Ponopono Yöntem Uygulaması


Z- PONOPONO YÖNTEMİ NEDİR?
Z-ponopono yöntemi Grant Connoly’nin Z point öğretisi ile Dr İheakala’nın ho’oponopo öğretisinin birlikte derlenmesinden oluşmuştur.
Z point yöntemi Grant Connoly tarafında Be set free fast (BSFF) den geliştirilerek oluşturulmuştur
Ho’oponopono yöntemi ise ilk olarak Dr Hew Len İheakala’ya öğreten kişi olan Morrnah Simeneo tarafından eski Hawai bilgeliğinden günümüze taşınmıştır ve Joe Vitale ve Dr Hew Len ihaleakala tarafından dünyaya duyurulmuştur. Bu nedenle Z point & hooponoponoyu birlikte kullandığım bu yönteme Z-ponopono yöntemi ismini verdim. Z-poponopo yöntemi ile sildiğimiz kalıplar yaşadığımız bazı olaylar nedeniyle çok önceden bilinçaltımıza kaydettiğimiz unuttuğumuz ama bize zarar veren duygu, düşünce inanç kalıplarıdır.

Eckart Tolle "Şimdinin Gücü" kitabında acı bedenden bahseder. Acı beden biriktirilmiş deneyim ve duygulardan ibarettir. Acı bedeni oluşturan her şey bilinçaltımızın arşivinde biriktirilmiştir. Gördüğümüz, duyduğumuz düşündüğümüz, hissettiğimiz ve imgelediğimiz, deneyimlediğimiz her şey bireysel ve toplumsal bilinçaltımızda birikir daha sonra bu bilinçaltımızda biriken bu kalıpları tekrar çalmasına neden olan bir olayla karşılaştığımızda bu eski kayıtlar tetiklenir.
Kısaca bizler sürekli geçmişte bilinçaltımızda biriktirdiğimiz kalıplara göre yaşar ve hareket ederiz. Bu nedenle hepimiz hayatımızın her anından, karşılaştığımız her olaydan %100 sorumluyuz.


Z-point ve Ho'oponopono Yöntemi


Z-Point Grant Connolly tarafından “Be Set Free Fast “ (BSFF) den geliştirilmiş bir yöntemdir.
Grant Connoly der ki “gördüğümüz, duyduğumuz, düşündüğümüz, hissettiğimiz ve imgelediğimiz her şey bireysel ve toplumsal olarak bilinçaltımızda birikir ve bu kayıtlar benzer deneyimlerle karşılaşınca tetiklenir, tekrar çalmaya başlar. Sonuç olarak ta hayatımızda istenmeyen durumlar yaratır.
“Z Point” ile sildiğimiz kalıplar yaşadığımız bazı olaylarda çok önceden kaydettiğimiz unuttuğumuz ama artık bize zarar veren kalıplardır.
Sigara içmek, çok yemek yemek, tembellik, fobiler, parasal sıkıntılar, ilişki problemleri bunların hepsi önceden bilinçaltımıza stokladığımız kalıplar ve anılardır.

Bazı içsel ve dışsal olaylar bu kalıpları dürtükleyince aynı playback gibi bu kalıplar tekrar çalmaya başlar.
Birçoğumuz anda spontane tavırlar sergilemek yerine bilinçaltımızda depolanmış bu eski kayıtlara ve anılara göre hareket etmekte ve tepki göstermektedir ve gerçek özümüz devre dışı kalmıştır.

Aslında Hepimiz Büyücüyüz!



Evet yanlış okumadınız hepimiz büyücüyüz. Kullandığımız bir cümle ya da kelime bir insanın hayatını hatta ülkelerin kaderini olumlu ya da olumsuz yönde değiştiriyorsa bunun adı büyü değil de nedir?
Tarih yazan liderler sözleriyle etkilemedi mi halkını? Katliamlar sözcüklerin içindeki büyülü dünya ile yapılmadı mı? Güzel bir sözcükle aşık olmadık mı? Doktorun söylediği bir sözle iyileşmedik mi? Bir arkadaşımızın söylediği bir cümle ile kendimize gelmedik mi?
Küstüğümüz hayata tekrar başlamak için çıkardığımız haykırışlardır sözcükler. Bir çocuğa başarısızlığı öğretecek kadar güçlü, bir öğretmenin söylediği bir sözle dünyayı değiştireceğine karar verecek kadar hırslıdır. Ölmek üzere olan bir hastayı hiçbir şeyi olmadığına ikna edecek kadar iyileştirici, ağlayan bir çocuğun annesinin söylediği bir sözle susturacak kadar gülümsetir kelimeler. Katliamlar yaptıracak kadar diktatör, bir ulusun tarihini tekrar yazacak kadar kararlıdır sözlerimiz.
Peki bu kadar etkili ise o zaman kelimelerle dans etmesini öğrenmek gerekecektir bu hayatta. Bir yemeği aynı malzemelerle yaparak çok farklı tatlar ortaya çıkardığımız gibi aynı kelimelerle de çok farklı anlamlar yaratabiliriz. Eğer anlaşılamamış isek bir de karşımızdakine kızarız anlamadığı için. Anlatamadım demeyiz her nedense... 

Hayır! Kullanmıyorum” Diyen Biri Olmak…


Öncelikle doktorunuzun tavsiyesini almanızı önemle hatırlatmak isterim.
Burada ne bir tıbbi öneri, ne de bir tedavi amacı güdülmemektedir.

Yeri gelmişken şimdi burada şu anda okuduklarınız, yaşamınızda arzuladığınız olumlu değişimleri yaratacak yetenek ve gücü kendi içinizde bulmanızı sağlamayı ve sadece bunu hatırlatmayı hedeflemektedir.
Geçmişte ne kadar “başarısızlık” dediğiniz sonuçlar almış olsanız da,hedeflerinize ulaşmanız olası görünmese de, binlerce insanın başardığını başararak değişebilmenize yardımcı olmayı amaçlıyorum.
Bunlar öylesine verilmiş sözler değildir. Değişebilirsiniz ve bu değişim zor ve acılı olmak zorunda değil.
Farkında mısınız?
Birçok insanı değişmeyi sadece denemekten bile alıkoyan ana etken değişim sürecinin sancılı olacağı inancıdır.
Şu soruyu bir düşünün.
Eğer trans denen bir bilinç haline girseydiniz
– şu anda sadece olasılıktan bahsediyoruz –ve söz konusu değişimleri uygulamaya başlasaydınız, bilinçaltınızın şimdi bugün sizi sigaraya “Hayır! Kullanmıyorum” diyen biri olma hedefinizi gerçekleştirmek için çalışmaya başlamasına izin vermek nasıl birşey olur?
Okumaya devam ettikçe bu süreçten hiçbir zorluk yaşamadan nasıl geçeceğinizi öğreneceksiniz.

Düşüncelerinizi Nasıl Yansıtırsınız


Çoğu insanın karşı karşıya geldiği en büyük sorun parasızlık. Bu Zihin Meselesi'ni kullanarak bin dolarlık banknotlar edinen insanları duysam da bence para, zihin Meselesi ve enerjiyle yapılan eylemi birleştirdiğinizde geliyor. Elbette düşünceniz parayı çekebilir ve bir kez ufukta göründü mü, düşünceniz sizi onu elde etme yollarına götürecek. Ben yatırım bankacılığı işindeyken, büyük serveti olan pek çok insan tanıyordum ve her biri "para bilincine" sahipti. Servetlerinj ve onu elde etme yollarının, bu kitapta önceden bahsettiğim deneyimlerime oldukça benzediğini söylediler.


Ne dilerseniz dileyin, kullanılan hep aynı teknik. İstediğiniz şeyi resmini tasavvur edin ve kendinize onu elde edeceğinizi söyleyin. Ama sadece tetikte bir bekleyiş geçirerek ona kavuşacağınızı sanmayın. İşe gidin, amacınız, sürekli aklınızda tutun ve biriktirmeye başlayın. Haftalık maaşınızdan artıracağınız her dolar, sizin olacak servete bir adım daha yaklaşmak demek. Böyle düşünün ve artırabildiğiniz kadar artırın. Siz biriktirdikçe, o servet daha hızlı oluşacak.
Sonra birikimlerinizi kara dönüştürün, kumar ya da borsa değil de değeri kanıtlanmış kıymetlere, mülke ya da kendi işinize yatırım yapın. Yatırımınız, sizin para bilinçliliğiniz altında büyüdükçe, daha fazla para kazanıp daha fazla biriktirdiğinizi görecek ve ·şaşıracaksınız. Dahası, bunu heyecan verici ve teşvik edici bulacaksınız. Elinize, beklenmeyen ve bilinmeyen pek çok kaynaktan daha karlı yatırım fırsatları geçecek ama çoğu insanın yaptığı hatayı yapıp temeli olmayan işlere girişmeyin, tek bir kuruşunuzu bile yatırmadan önce sağlam tavsiyeler alın.

Çekim Yasası Uygulaması- Özgürlüğe Yolculuğum-4

Çalışma sonrasında olayları yeniden gözden geçirdiğimde benim kendimi sorumlu hissetmemde birçok etkenin rol oynadığının farkına vardım. Özellikle ailem konusundaki birçok olayı daha rahat görüp yüzleşebildim. Beni etkileyen olaylar;

—    Anne ve babamın benden beklentileri karşısında bana yüklediklerini düşündüğüm imajı yıkmaktan korkmam ve onların bana güvenlerine zarar vermem,
—    Annemin kendisi ile barışık olmaması,
—   Annemin kendisi ile barışık olmadığı için diğer insanlarla da iletişimi zayıftı sürekli etraftaki insanları suçlamasından dolayı insanlar ondan uzaklaşıyordu.
—   Annemle babam arasındaki sorunlar, (annemle babam sevgi evliliği yapmamışlardı, ikiside ayrı dünyaların insanlarıydı)
—     Parasal anlamda yaşanan sorunlar.
—   İnanç sisteminde anne ve babaya verilen değer nedeniyle anne ve babamın rahatsız olduğum davranışlarına ve beni kullanmalarına izin vermemdi.

Çekim Yasası Uygulaması- Özgürlüğe Yolculuğum-3

Parasal bir hedef amaçlayarak başladığım çalışma farklı bir boyuta gelmişti. Ama sonraki günlerde kendimle ilgili yaptığım keşfin asıl hedefimle bağlantılı olduğunu görmem müthiş heyecanlandırmıştı. Bu keşif parasal blokajlarımın sebeplerinden birisiydi
Tünelin ucundaki ışık görünmüştü.
Tünel Işık

Bu keşif benim ailemle aramdaki buzların erimesini sağlayan bir keşif oldu. Ben aile dizimi çalışmaları esnasında en küçük ağabeyimle ilgili konuları çözümlerken bir konuya takıldım. Ağabeyim bir para alışverişimiz olmuştu. Ağabeyim yurtdışından saklamam için bana bir miktar para göndermişti. Ve uzun bir süre yurtdışından dönmedi. Parayı dolar olarak uzun bir süre sakladım ve daha sonra ev alımı için kendi paramla birlikte kullandım. Para evin bedelinin 3’te birine yakındı. Aradan yıllar geçtikten sonra ağabeyimin paraya ihtiyacı olduğunda evi satıp evin 3’te biri olan parayı iade ettim.
Bununla ilgi konuları çalışırken bir şey dikkatimi çekti, ben evi kendi evimmiş sahiplenemiyordum. Öylesine değersiz bir şey ya da emanet bir şey muamelesi yapıyordum. Evin yeri güzeldi. Kiracı sorunu yoktu ama ben o ev gerçek anlamda benimmiş gibi hissedemiyordum. Bu durumu irdelemeye başladım. Neden ben bu şekilde düşünüyorum diye.

Çekim Yasası Uygulaması- Özgürlüğe Yolculuğum-2- Aile Dizimi Çalışmalarım


Parasal bir hedefi kendime çekme konusunda yapmış olduğum imgeleme çalışmalarım sonrasında kendimi bir anda yüzleşmem gereken bir konu ile bulmuştum. Bu konu aslında benim daha önce yüzleştiğimi sandığım konuydu.
Çalışmalar beni asıl çözmem gereken noktaya yeniden döndürmüştü.
Ortaya çıkan konularla yüzleşmem gerekiyordu. Aile konusu gerçekten oldukça hassas bir konuydu. İnanç sistemin ve şimdiye kadar bana empoze edilen şeylerden dolayı büyük bir kıskaç içerisindeydim.
Ailemle ilgili konulardan bir tanesi; benim aileme yeterince maddi yardım yapmamak, diğeri de ailemden utanmaktı. Böyle bir şeyi kabul edilmesi mümkün değildi. İnançlarım bana bunu söylüyordu. Ve bundan dolayı büyük suçluluk duygusu hissediyordum. Vicdanım beni rahatsız ediyordu.
Yapmam gereken şey kendimi bu vicdan kıskacından kurtarmaktı ama nasıl?
 Çünkü annem ve babam vefat etmişti. Şu anda geçmişte olanları düzeltecek bir şey yoktu. Ya durumu o şekilde kabul edip yeni yaşamıma devam edecektim ya da bu suçluluk duygularının beynimi kemirmeye devam etmesine izin verecektim.

Sıkışıp kalmıştım, tam da bu günlerde bir hanım beni face’te ekledi. Onunla sohbetimde Aile Dizimi diye bir şeyden bahsetti. İnternette konuyu incelemeye başladım. Aile bireyleri ile ilgili sorunları düzeltme ile ilgili bir çalışmaydı. Bu benim ihtiyacım olan şeydi.