Lütfen Gülümseyin. Hayatın amacı deneyimlemek ve keyif almaktır.
Atomik olandan astronomik olana kadar her şey gibi, içsel ilahi ruhunuzun da bu dünyada var olmak için anlamlı bir amacı vardır. Her şeyde düzeni ve amacı ne kadar çok bulursanız, onların altında yatan ilahiliği o kadar çok keşfedersiniz ve takdiriniz o kadar artar. Başınıza gelen her şey amacınızla bağlantılıdır. Hata yok. Bunu varlığınızın derinliklerinden bilmek, hayatınızı takdir etmek ve bir zamanlar en hor görülen ve cehennem gibi görünen şeyin, sonunda kendisini ilahi düzenin başka bir parçası olarak gösterdiğini fark etmektir. Ne zaman derin bir takdir hissetsen, kapılar açılıyor ve odaklandığın her alanda zenginliğin büyük bir sıçrama yapıyor. Sözde düşmanlarınız da dâhil hiçbir şey sevgiye ve takdire layık değildir.
Yıllar önce, ben
hala pratisyen bir kiropraktörken, büyük bir menkul kıymetler firmasından iki
adam, bir meslektaşımın tavsiyesi üzerine beni görmeye geldi. Mali
komisyoncular ve varlık koruma uzmanlarıydılar ve şirketlerinden biriyle büyük
bir sorunları vardı. Kapımdaki tabelayı görünce "Finansal sorunlarımızı çözmek için masöre mi gidiyoruz?"
dediler. Biraz şüpheci olduklarını söyleyebilirsiniz.
Kendimiz olmanın ilk adımı ebeveynlerimizle ilgili çocukluğumuza ait bizi sınırlayan konuların çözümlemektir. Tarih tekerrürden ibaret olduğu gibi yaşamda çocukluğumuzun tekrarı olarak ortaya çıkar.
Bu nedenle yaşamımızda yolunda gitmeyen sürekli tekrarlayan bir şey varsa mutlaka orada çocukluğumuzdan getirdiğimiz bir şey vardır. Çoğunlukla da çocukluğumuzda ebeveynlerimizle çözümleyemediğimiz konulardır.
O durumdan kurtulmak için ilk adım neleri tekrar ettiğimizin ve ne getirdiğimizin tespitidir. Çoğunlukla da bunlar ebeveynlerimizin bizim ve yaşamın nasıl olması ve nasıl yaşanması ile ilgili bakış açılarının yansımalarıdır.
Öz-değer, hem yaratıcılığı hem de cesareti geliştirir. Kendinize büyük bir saygınız varsa, bir işe sahip olma konusunda asla endişelenmenize gerek kalmaz çünkü insanlar kendiliğinden bu niteliğe çekilir ve bu niteliğe sahip olanları istihdam etmek veya onlar için çalışmak isterler. Öz değeriniz düşükse, bir iş bulmakta daha çok zorlanacaksınız ve başkalarını suçlarsanız veya hayatınızın gidişatı için bahaneler uydurursanız, zaten düşük olan öz değerinizi daha da düşürürsünüz. Ya sonuçlarınız ya da mazeretleriniz var ve bunlar birbirini dışlıyor. Hayatınız için sorumluluk alırsanız ve bunu nasıl yerine getireceğinize dair kaliteli sorular sorarsanız, fırsatların mıknatısı olursunuz. İnsanlar ve para karşı konulamaz bir şekilde enerjiye, coşkuya ve kesinliğe çekilir.
Bir
itirafta bulunacağım.
Kendimi
çalışkan ve hırslı biri olarak görsem de -ailem ve arkadaşlarım da beni böyle
tanımlasalar da— çalışkan olduğumu nadiren hissediyorum. On sekiz saatlik çalışmalar
ve uluslararası konferanslarımı gerçekleştirmek için planlanan yoğun seyahat
programım, bana sıkı çalışmak gibi gelmiyor. Hatta tam tersine, dünyadaki en
güzel tatilmiş gibi geliyor. Bu, çalışmak zorunda olmadığım bir konumda olsam
da, yapmayı en sevdiğim şey.
Aynı
şekilde, uluslararası alanda çok satan onlarca kitabımı gördüyseniz ya da
çalışmalarımı güncel tutabilmem için yaptığım araştırmalara göz attıysanız,
benim disiplinli biri olduğumu düşünebilirsiniz. Öyle olduğuma çok emin
değilim. Ama bunun önemi yok, çünkü sevdiğiniz bir işi yapıyorsanız, o işi disiplin bakımından değerlendirmezsiniz.
Amacınızı gerçekleştirmek öyle mutluluk vericidir ki o işi yapmak için
sabırsızlanırsınız.
"İnançlarınız, düşüncelerinize dönüşün
Düşünceleriniz, sözlerinize dönüşür
Sözleriniz davranışlarınıza dönüşür
Davranışlarınız alışkanlıklarınıza dönüşür
Alışkanlıklarınız değerlerinize dönüşür
Değerleriniz kaderiniz olun. "
- MAHATMA GANDİ
Her zaman hayalini kurduğunuz ilham
dolu ve tatmin edici hayata erişebilmek için atmanız gereken en önemli adım
nedir?
Belki bu sorunun, "Para
biriktirmeye başlamak”, "Daha iyi bir iş bulmak” ya da "Terfi almak”
gibi bir cevabı olduğunu sanıyorsunuz.
Belki de cevabınız şöyle: "Hayat
arkadaşımı bulmak”, 'Çocuk sahibi olmak” ya da "Evliliğimi iyileştirmek.”
Belki düşünceleriniz, "Okula
devam etmek”, "Seyahate daha çok vakit ayırmak” ya da "Maneviyatla
ilgili şeylere daha çok vakit ayırmak” gibi cevaplara dönüşebilir.
Hayat bize her şeyi sunar.
Ancak bizim ondan aldığımız kabımızın
büyüklüğü kadardır.
Kabımızın büyüklüğünü ise bizim neyi ne kadar
alıp kabul etmeye istekli ve gönüllü olmamız belirler.
Bu değer bizim öz-değerimizi oluşturur. Ve öz
değerimiz ne kadar aşağıdaysa kendimizi çok rahat elde edebileceğimiz birçok
şeyden mahrum ederiz.
Bunun ötesine geçmek ister misiniz?
İstediğinize ulaşmanıza engel olan öz değer
eksikliğinizin kaynaklarının farkına varabilmek ve bunlardan kolaylıkla
kurtulmanın yöntemini öğrenmek ister misiniz?
Bu çalışma size göre!!!!
Bildikleriniz değil YAPABİLDİKLERİNİZ
yaşamınızda fark yaratır.
Atölye Çalışması 4 Farklı Konuda
Olacaktır.
Değerlerimizin Tespiti
Aile ile Enerji Dengeleme Çalışması
Para Blokajları Çalışması
Hedef ve Vizyon Çalışması
"Başkalarını bilmek bilgeliktir. Kendini bilmek aydınlanmadır."
- Lao Tzu
Tabii ki "Harika, hadi yapalım" dedim.
İki hafta sonra beni
aradı ve "Onlara daha başarılı
olmaları için ilham vermeni isteyen bir emlak kongrem var" dedi ve
bana zamanı ve yeri verdi. Onunla toplantı salonunda konuşmamdan yaklaşık 30
dakika önce buluştum ve bana, "Başlamadan
önce emin olmak istediğim bir şey var. Lütfen orada kalkıp 'Ben bir dâhiyim'
dediğin şeyi tekrarlama" dedi.
"Ah, neden?"
"Çünkü senin ego patlaması yaşadığını düşünecekler. Sadece bana bunu
söylemeyeceğine söz ver. İşimiz için büyük planlarım var ve bu gerçekten her
şeyi alt üst eder."
Ona gülümsedim ve "Onlara ilham verecek şeyi yapacağım, merak
etme" dedim.
"Bir insanın kaderini belirleyen ya da daha doğrusu gösteren, kendisi
hakkında ne düşündüğüdür."
- Henry David Thoreau
BU DÜNYADA, nihayetinde
tam olarak hak ettiğinizi düşündüğünüz şeyi alırsınız, ne eksik ne fazla.
Henüz 17 yaşındayken, hayatımı değiştiren 93 yaşında güçlü bir adamla tanıştım. Bunu, gerçek değerimi yükselten ve benim için neyin mümkün olduğuna dair inançlarımı değiştiren, kaderimin derin ve ilham verici bir vizyonunu benden çıkartarak yaptı. Bana şunu öğretti, sen onu gördüğün zaman, o olabilirsin. O olağanüstü adam bana "Ben bir dâhiyim ve dehamı kullanıyorum” olumlamasını verdi ve bunu hayatımın geri kalanında her gün söylememi söyledi. O zamanlar okuma yazma bilmeyen genç bir sörfçü olmama rağmen, ona güvendim ve rehberliğini özenle takip ettim. 31 yılı aşkın bir süredir bu olumlamayı bir gün bile kaçırmadan söyledim ve şu anda olduğum kişi ve yerde olmamın en önemli nedenlerinden birinin bu olduğunu biliyorum.
Neye inandığınız ve
kendinize ne söylediğiniz, başınıza gelecekler ve nasıl bir hayat süreceğiniz
üzerinde muazzam bir etkiye sahiptir. Kendi kaderinizin yaratıcısısınız. Her
düşüncenizle hayatınızın senaryosunu yazıyorsunuz. Kendinize ne kadar çok saygı
ve sevgi beslerseniz, hayatınız o kadar büyük ve finansal olarak daha fazla
ödüllendirilecektir.
Evren olduğu
sekliyle muhteşemdir. Büyük organize tasarım onu öyle tasarla mistir. Bizler
kimi zaman onun nasıl olması gerektiği ile ilgili hayallere kapılıp, o bizim
hayallerimize uymadığı için kendimize eziyet ederiz. Bu bizim kendi
yarattığımız, cehennemdir. Bence cehennem, gerçekçi olmayan beklentilerimiz gerçekleşmeyince
kendimize çektirdiğimiz ıstıraptır. Şükran duygusundan uzaklaştığımızda kimi
din adamlarının cehennem diye adlandırdığı şeyi yaşarız. Şükranla doluyken ise
içsel cennetimize kavuşuruz.
Birçok kişi tek taraflı hayallerinin, fantezilerinin esiri olur. Onlara esrar gibi bağımlı olurlar. Bir kere bağımlı olduktan sonra da, imkânsız hayalleri gerçekleşmediğinde kaçınılmaz olarak yoksunluk sendromu yaşamaya başlarlar. Bazı kültürlerde çok fazla uyuşturucu kullanılıyor oluşunun sebebi budur. Onlar acı olmadan zevke, üzüntü olmadan mutluluğa, kötülük olmadan iyiliğe sahip olmak istiyorlar. Bu tarz ortamlarda insanlar eğer böyle davranmazlarsa kendilerinde bir tuhaflık olduğunu düşünmeye koşullanıyorlar. Size hiçbir tuhaflık yok. Zıt kutupların dengesi ile sizler mükemmelsiniz. Kendinize sarılın, bağımlılık yanılsamasından kurtulun ve kendinize Şükür Etkisi konusunda ustalaşma fırsatı tanıyın.
*****************************
Daha İyi Bir yaşam için
BİLİNÇLİ YARATMA SANATI
Sayfa : 256
******************************
Kitapları Temin İçin : cekimyasasi@hotmail.com
Tel/Whatsapp : 0 553 06 00 464
Bütün zenginlikler zihinde başlar, servet parada değil düşüncededir.
- Robert Collier
Kendilerini
küçümseyen insanlar, sürekli verip fedakârlık yapmak isterler, vermenin
almaktan daha kutsal olduğunu düşünürler. Diğer insanların kendilerinden daha
önemli olduğunu ve daha fazlasını hak ettiğini düşünür ve diğerleri için daha çok
çalışırlar. Kendini beğenmiş kişiler ise verdiklerinden daha fazlasını almak
isterler, o yüzden insanlar ölesiye çalıştırırlar.
Her iki
tarz insan da dünyaya bir hizmette bulunur. Bence en tatmin edici yer orta noktadır,
o noktada fazla ya da az verme değil, adil takas mevcuttur. Bir hizmet
verirsiniz, karşılığında para alırsınız bu iş bu kadar basit ve nettir.
Ayağa kalkıp
kendi kıymetimizi bilene dek hayatimiz bizden para alan insanları çekeriz.
Kendi değerimizi anlamadıkça bize sadece alıcılar gelir. Aslında onlara
teşekkür etmemiz gerekir çünkü bize, "Ben bundan daha fazlasına
değerim" demeyi öğretiyorlar. Kendini takdir etmeyi öğrenmek ise
bu denklemin ilk adımıdır. ikinci adımı ise paranın sana sadece onu takdir
edersen geleceğini anlamaktır. Takdir etmezseniz, neden yaşamınıza gelsin ki?
Şimdiye
kadar para kazanmak, takdir etmek, biriktirmek ve yatırım yapmak hakkında
konuştuk, şimdi ise sıra daha çetrefilli bir konu olan "borç"
konusuna geldi. Borçlarla başa çıkmanın özel bir metodu vardır, onu
uyguladığınızda stresiniz sihirli bir şekilde ortadan kaybolur. Borç fikrini
kafanızda yeniden şekillendirmeniz gerekir. Borçlu olduğunuz kişi ya da bankayı
sizin yatırımcılarınız olarak düşünün ve size inanmış oldukları için şükran
duyun. Belki onlar size sizin kendinize güvendiğinizden daha fazla güvendiler.
Bu, şükran duygusunu hak etmiyor mu?
Bolluk,
şükran duygusu ile ilgilidir. Yıllar evvel, Catherine Ponder'in yazdığı
Bolluğun Dinamik Yasalar (The Dynamic Laws of Prosperity) isimli kitabı okumuştum.
O kitaptan, her çek yazdığımda şükran duymayı öğrenmiştim. Eğer bir çek yazmaktaysam
bu, çoktan bir ürün ya da hizmet almış olduğum anlamına gelmekteydi ve kendi
deneyimlerim sonucunda, eğer şükran duyuyorsam o çeki yazmanın daha kolay olduğunu
öğrendim. Çekin altına küçük bir teşekkür notu eklemek de güzel bir alışkanlıktır.
Çeki alanlar büyük ihtimalle şaşırıp mutu olacaklardır. Belki onlar da aynı şeyi
bir başkası için yaparlar, şükran duygusu bir domino etkisi yaratır. İşte buna Şükür
Etkisi denir.
- Anthony J. D'angelo
Eğer her
şeyi ve herkesi değiştirmeye çalışırsak, kendimize ve dünyaya karşı nasıl şükran
duyabiliriz?
Tanrı
hakkındaki beklentilerimizle ilgilidir ve kendi insani değerlerimizin dışında
yaşayabileceğimiz fantezisidir.
Mekanik
nesnelerin onlar kontrol eden fizik yasalarının ve kullanım amaçlarının dışına
çıkabileceğine dair gerçekdışı beklentidir.
En büyük kesif; duyusal algılarımızı ve motor fonksiyonlarımızı değiştirebileceğimizi fark etmektir. Bu şekilde dünyayı algılama şeklimiz ve davranışlarımız değişir. Eğer hayatımızda olup biten şeyler bizi tatmin etmiyorsa, her zaman iki olasılık vardır. Hayatımız istediğimiz yönün aksine doğru gidiyormuş gibi görünürse, bize algımızı düzeltmemiz gerektiğine dair bir uyarı veriyordur.
Amaçlarımızı evrensel yasalara ve değerlerimize göre belirlemek hayatimizin
kontrolünü elimize alp kaderimizi kontrol edebilmek için yapılacak en akıllıca
şeydir. Şundan eminim ki herkesin bir süper modele benzediği, bitmeyen bir
balayı havasının estiği ve içinde hiç stres olmayan bir dünya ile ilgili kurduğumuz
fanteziler bize mutluluk getirmeyecektir. Bu tarz fanteziler, bizim zihinsel
acı ve depresyonumuzun ana sebebidir. Aslında ben mutluluk arayışımı çoktan
bıraktım çünkü beni mutsuz etti.
Onun yerine
Şükür Etkisinin gerçek ve dengeli gücünü tercih ediyorum.
Teksas’a kadar otostop çekerek gittim. Annemle babamın Teksas'taki evlerine döndüğümde, annemden bana bir sözlük almasını istedim. Okuyabilmeyi gerçekten çok çok istiyordum. İlk başlarda sadece bir iki kelime okuyabiliyordum. İlkönce hecelemeyi öğrenmem gerekti, sonra kelimelere geçtim. Sonra o kelimeler hakkında daha fazla şey öğrenebilmek için ansiklopedi okumaya başladım. Kendime olan güvenim hala çok düşüktü. Adım adım ilerlemem gerekiyordu.
Ne yapmam gerektiğini tam olarak bilmiyor, "Yapmak istiyorum" ile "Yapabilir miyim bilmiyorum" arasında gidip geliyordum.
Annem bana öğrenme yolculuğumda çok yardımcı oluyordu. Günde otuz kelime öğreniyordum ve o da bana bu kelimelerin anlamını soruyordu. Her gün ona bir liste veriyordum, o da benden onların ne anlama geldiklerini anlatmamı istiyordu.
Konuşabilmek, okuyabilmek ve iletişim kurabilmek müthiş bir duyguydu. Sürekli sözlük ile beraber yasamaya başlamıştım.
Onunla yatıyor, onunla kalkıyordum. Onunla beraber kelimeleri okuyup cümleler kurmaya başladım. Ayni zamanda annemin bana zaman ayırıp yardım ediyor olmasına da şükran duyuyordum. Okumaya Ask oldum, olağanüstü güzel bir şeydi.
- Arthur Schopenhauer
Pek çok kişi
Şükür Etkisini uyandırmak yerine kendileri için sınırlayınca birtakım yalanlar
üretmeyi seçer. "Benim kapasitem, bu kadar hatırlamaya, bu
kadar hızlı okumaya, bu kadar öğrenmeye, bu kadar yapmaya yetiyor"
diyerek kendilerini kandırırlar. Bu tarz bir yalan, kişilerin kendileri ile
ilgili düşük bir algılarının olduğunun göstergesidir. Küçük bir çocukken ben de
kendimi bir yalana inandırmıştım. Benim hikâyem, ben yedi yaşındayken ilkokul öğretmenimin
aileme benim okuma ve yazma konusunda kısıtlılığım olduğunu söylemesi ile
başladı.
O
zamanlarda onun dediklerine inandım çünkü bir alternatifim olduğunu
bilmiyordum. Sadece yedi yasındaydım ve benim gözümde o, ne dediğini bilen bir
otorite simgesiydi.
O günden
sonra bana, akademik açıdan başarılı olamayacak çok da zeki olmayan bir çocuk
gözüyle bakılmaya başlandı.
Bana, öğrenme
kapasitem yetersiz olduğu için enerjimi spora yönlendirmemin daha akıllıca
olacağını söylediler. Bu olaydan on yıl sonra, büyük bir efor ve kararlılıkla
bir kitabı bastan sona okuyabildiğimi gördüm ve bu durum beni gözyaşlarına
boğdu.