çekim yasası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bize Engel Oluşturan Yedi Endişe -3

 

3. Başarısız olma endişesi

Başarısız olma fikrine inanmıyorum. Pek çok kişinin başarısız olmak olarak adlandırdığı şeyin aslında geribildirim olduğuna inanıyorum. Eğer bir şey size gerçekten ilham veriyorsa ve değerlerinizle bağlantılıysa, başarısız olamazsınız çünkü pes etmezsiniz. Hedefinizin peşinde koşmaya devam edersiniz. Belki defalarca başarısızlığa uğrayabilirsiniz ancak toparlanıp yeniden yola devam edersiniz.





Başarısızlığa uğrayıp da tekrar ayağa kalkmazsanız ne olur? Bu size verilen bir armağandır, çünkü tekrar ayağa kalkmak konusundaki isteksizliğiniz, peşinde olduğunuz şeyin aslında sizin için gerçekten de önemli olmadığını anlamanızı sağlar. Sizin için gerçekten önemli olan şeyler söz konusu olduğundaysa pes etmezsiniz. Sizin için önemli olmayan şeyler söz konusuysa pes edersiniz.

Bize Engel Oluşturan Yedi Endişe -2

 

2. Yeterince zeki olmama endişesi

Belki de yeterince zeki olmamaktan endişe ettiğiniz için özgün liderliğinizi sergilemekten çekiniyorsunuz. Belki de doğru diplomaya, yeterliliğe veya eğitime sahip olmamaktan korkuyorsunuz. Diploma sahibi olmamak sizi engellememeli ancak diploma sahibi olmama endişesi, sizin kendinizi geri planda tutmanıza neden olabilir.



Hemen hemen her zaman diploması olmamasına rağmen tarihi değiştiren biri vardır. Bir başkasının hayatının sadece küçük bir bölümünü inceleyen insanların doktora derecesi alabileceğini ve bu ortalama doktoranın lisans derecesini almasının ardından yaklaşık dört yıl daha sürdüğünü biliyor muydunuz?  Dolayısıyla 30 ila 70 yaşlarındaysanız, 7 ila 17 doktora derecesi değerinde deneyime sahipsiniz demektir. Bir gün birisi, sizin hayatınızı inceleyerek doktora yapabilir — tabii eğer kendinizi onurlandırır ve sıra dışı bir şey yapmak için imkân tanırsanız. Sizden gidip aynaya bakmanızı ve kendi kendinize şöyle demenizi istiyorum: "Ben şaşırtıcı derecede zekiyim ve hayatım bana pek çok doktora derecesi kazandırdı!”

Size ileri bir eğitim almayın demiyorum. Ben de yaklaşık on yıllık üniversite eğitimi ve mesleki eğitim aldım. Sonra yoğunlaştırılmış bir programla çeşitli şekillerde ileri eğitime devam ettim.

 

Bize Engel Oluşturan Yedi Endişe -1

 

Dünyadaki herkes gibi sizin de özgün bir hizmet misyonunuz var. Misyonunuzu bilmediğinizi ya da en azından misyonunuzun net olmadığını sanıp bunu iddia etseniz bile, misyonunuz kendini açığa vurmak için can atarak, içinizde sessizce bekliyor. Misyonunuzdan emin değilseniz ya da kendinizi içinizdeki gizli misyondan ilham alan bir lider olarak görmüyorsanız, aşağıdaki endişelerin muazzam potansiyelinizi engellemesine izin veriyor olabilirsiniz.

1. Manevi bir otoritenin ahlak kurallarını yıkma endişesi

Çok anlamlı bulduğunuz için yapmak istediğiniz ancak birtakım manevi otoritelerin hakkınızda ne düşüneceği endişesiyle vazgeçtiğiniz bir şey oldu mu hiç? Belki de birinin ya da bir grup insanın, yeterince "manevi” ya da ahlaklı olmadığınızı düşünmenize sebep olacak şekilde hareket etmekten korktunuz? Ya da belki birtakım manevi otoriteler tarafından reddedilmekten, bazı dini ve manevi liderler veya akımlar tarafından dışlanmaktan çekindiniz? Kendi değerlerinizin gerçekliğini inkâr etmiş ve sözde bir manevi otorite için onları ikinci plana atmış olabilirsiniz. Ya da belki değerlerinizin gerektirdiği eylemlerde bulunmaktan kaçınmış olabilirsiniz. Hatta kınanma, reddedilme veya dışlanma endişesiyle hiç harekete geçmemiş bile olabilirsiniz.





Muhtemelen anne babalarınızın size öğrettiği manevi kural göre -bu kurallar size ya da ailenize uygun olsa da olmasa da- yaşıyorsunuz. Annesi, büyükannesi ve büyük büyükannesi öyle yaptığı için hindinin bacağını kesen kadının hikâyesi aklıma geldi. Aile, sonunda büyük büyükanneye neden hindiyi hep bu şekilde hazırladığını sorduğunda, onlara fırını küçük olduğu için hindiyi bütün olarak fırına sığdıramadığını söylemiş.

Bir İşe Yaramak

 

Her birimiz, kendi değerler hiyerarşimize sahibiz ancak hepimiz ortak bir değeri paylaşıyoruz. Bir ise yaramak bizim doğamızda var. Eğer bir işe yarıyorsanız, kendinizi daha mutlu hissetmeye meyilli olursunuz; bir işe yaramıyorsanız, mutsuz olursunuz. Bir iş için iyi derecede ödüllendirilseniz bile -yüksek maaş alsanız, itibar sahibi olsanız ve başka faydalar sağlasanız dahi- başkaları için sürekli ve gerçekten değerli bir fayda sağlamanın tatminini yasamıyorsanız, aldığınız ödüller o kadar da anlamlı ve tatmin edici olmaz.

 



Mükemmel bir şekilde tasarlanmadığınız ve yapmak için heyecan duymadığınız işleri başkalarına devrettiğinizde ve tüm çabanızı sizin için en anlamlı ve en önemli olan işi yapmaya yoğunlaştırdığınızda, en önemli enerji kaynağınızı, başkalarına fayda sağlamak için kullanmış olursunuz.

 

Sizi Özel Kılan Şey Nedir?

 

X: İs arkadaşım var. ODTÜ mezunu. Okulda 4 yıl boyunca hocalar bu işte onlardan iyi kimsenin olmayacağını söylemiş. O da bu inançla mezun olmuş en yüksek maaş veren firmalara başvuru yapmış ve kendini oralardan başka bir yere ait olamayacağına inandırmış. Fakat dönüş olmamış bunun sonucunda şimdi diyor ki beni büyük bir inançla doldurdular, fakat is hayatına girince balon gibi söndü diyor. Ben de böyle bir hayal kırıklığı yaşamamak için ne yapmalıyım?

 


H.S.: Bu durumla ilgili üç şey var.

Birincisi, hedefinin gereklerine uygun kişi olma gerekliliğidir. Hedefe doğru yapılan yolculuk bizi o hedefe uygun kişi haline getirir. Zihinsel ve fiziksel olarak ona uygun olmaya kendimizi uyumlamamıza yardımcı olur.

 

İkincisi, hedefin bize olan uzaklığıdır. Hedef çok uzakta ve yüksekteyse ona ulaşmak için çok fazla adım atmaya ve araca ihtiyacımız vardır. Bazı hedefler 10 adım atarak ulaşılabilirken, bazı hedeflere 100, bazıları için 1 milyon adım gerekebilir. Ancak bazen yardımcı araçlar bu yolculuğu hızlandırabilir.

 

Tanrı Ayrıntılarda Gizlidir


 Amerika'nın en iyi mimarlarından biri, New York'un birçok gökdelenini tasarlayan dahi bir adam, şaheserlerine geniş temellerle başlar ve sonra onu geliştirmeye devam eder. Tek bir proje bile yıllar alabilir ama bitirdiğinde her cıvatayı, her bir halıyı, her duvarın boyutunu ve ne kadar boyaya ihtiyacı olacağını bilir. Her ayrıntıyı son derece net bir şekilde gördüğü ve işi daha sorunsuz aktığı için alanının zirvesindedir.

Hayaliniz ne olursa olsun, onu ayrıntılı bir şekilde gerçekleştirmek için zaman ayırın. Göremediğiniz ve görüş alanınızdan çıkardığınız herhangi bir ayrıntı, çekeceğiniz veya karşılaşacağınız bir engel veya meydan okuma haline gelir ve engeller, görüşünüzü netleştirmenize yardımcı olmak için tasarlanmıştır. Harika bir soru, hayatınız detayları ustalıkla planlamaya değer mi? Büyük Tasarımcı sizi neredeyse sonsuz ayrıntıyla tasarladı, yoksa hayatta kalamazdınız. Aynı kaynaktan gelen maksatlı hayalinizin değeri daha mı az?



Mevcudiyet, detayın sonsuzluğuna yaklaşmaktan başka bir şey değildir.

Ayrıntılarınız ne kadar büyükse, varlığınız o kadar büyük olur ve fırsatları ve kaynakları manyetik olarak çekmek için o kadar fazla gücünüz olur. Plan yapmamak, başarısız olmayı planlamaktır, ancak hayatınızda tam olarak ne olmak, yapmak ve sahip olmak istediğinizi tanımlamak ve geliştirmek için zaman ayırırsanız, ortaya çıkmaya başlayan şey budur.

Amacını Biliyorsun

 

Amacını Biliyorsun

Neredeyse her gün ne yapmayı seveceklerini bilmediklerini söyleyen insanlarla çalışıyorum ama bunun doğru olmadığını gördüm. Onlara, "Kalbinizde tam olarak ne yapmak istediğinizi biliyorsunuz, ancak kafanızdaki korkular ve suçluluk duygusu bunu kabul etmenizi engelliyor" diyorum. Sonra, vizyonlarını felç eden korkular olmadan sevecekleri şeye yaklaşabilmeleri için onu parçalara ayırırım.

En bariz sorularla başlarım: "Kaliteli yemek yemeyi sever miydin? "

"Tabii ki."






"Harika, bunu bir yere yaz. Yapmayı seveceğini söylemesi gülünç derecede kolay olan başka ne var?"

"Pekâlâ, seyahat etmeyi çok isterim."

Seveceklerini bildikleri şeyi inşa ediyorum ve ortaya çıkmasına izin veriyorum: "Zengin olmak ister miydin? Ne kadar zengin? Nereye ve ne zaman seyahat etmek isterdin? Dünyada bir fark yaratmak ister miydin? Yazmayı, resim yapmayı, konuşmayı, inşa etmeyi veya öğretmeyi sever miydiniz? Size en çok ne ilham verirdi? İnsanlarla çalışmak ister miydiniz? Tüm bu kriterleri bir araya getirdiğimizde olasılıklar nelerdir?" Ayrıntıları bilinçli olarak bilmiyor olabilirsiniz, ancak ruhunuzun içinde her şey tamamen açıktır ve sadece onu aramanızı beklemektedir. Öyleyse bildiklerinizle başlayın ve oluşturun.

Kavgacı Adamlar

 

Atomik olandan astronomik olana kadar her şey gibi, içsel ilahi ruhunuzun da bu dünyada var olmak için anlamlı bir amacı vardır. Her şeyde düzeni ve amacı ne kadar çok bulursanız, onların altında yatan ilahiliği o kadar çok keşfedersiniz ve takdiriniz o kadar artar. Başınıza gelen her şey amacınızla bağlantılıdır. Hata yok. Bunu varlığınızın derinliklerinden bilmek, hayatınızı takdir etmek ve bir zamanlar en hor görülen ve cehennem gibi görünen şeyin, sonunda kendisini ilahi düzenin başka bir parçası olarak gösterdiğini fark etmektir. Ne zaman derin bir takdir hissetsen, kapılar açılıyor ve odaklandığın her alanda zenginliğin büyük bir sıçrama yapıyor. Sözde düşmanlarınız da dâhil hiçbir şey sevgiye ve takdire layık değildir.

Yıllar önce, ben hala pratisyen bir kiropraktörken, büyük bir menkul kıymetler firmasından iki adam, bir meslektaşımın tavsiyesi üzerine beni görmeye geldi. Mali komisyoncular ve varlık koruma uzmanlarıydılar ve şirketlerinden biriyle büyük bir sorunları vardı. Kapımdaki tabelayı görünce "Finansal sorunlarımızı çözmek için masöre mi gidiyoruz?" dediler. Biraz şüpheci olduklarını söyleyebilirsiniz.

Cesaret ve Zafer

 

Öz-değer, hem yaratıcılığı hem de cesareti geliştirir. Kendinize büyük bir saygınız varsa, bir işe sahip olma konusunda asla endişelenmenize gerek kalmaz çünkü insanlar kendiliğinden bu niteliğe çekilir ve bu niteliğe sahip olanları istihdam etmek veya onlar için çalışmak isterler. Öz değeriniz düşükse, bir iş bulmakta daha çok zorlanacaksınız ve başkalarını suçlarsanız veya hayatınızın gidişatı için bahaneler uydurursanız, zaten düşük olan öz değerinizi daha da düşürürsünüz. Ya sonuçlarınız ya da mazeretleriniz var ve bunlar birbirini dışlıyor. Hayatınız için sorumluluk alırsanız ve bunu nasıl yerine getireceğinize dair kaliteli sorular sorarsanız, fırsatların mıknatısı olursunuz. İnsanlar ve para karşı konulamaz bir şekilde enerjiye, coşkuya ve kesinliğe çekilir.



Kayropraktik muayenehanemi ilk açtığımda, bir alışveriş merkezinde 870 metrekarelik bir ofisim vardı. Dokuz ay sonra, benim için çalışan üç doktorla 2.100 metrekareye genişledim. Tanıtım derslerini bir otel yerine küçük resepsiyon odamda verdim çünkü oradaki insanların klinikte onları hemen bakıma almalarını istiyordum. Ardından, bir gecede yan taraftaki ayakkabı dükkânı iflas etti ve yaklaşık 3.000 metrekarelik alan açıldı. Alan mükemmel bir amfi olacaktı ve ben hemen taşınmak istedim.

Değerlerinize Göre Yaşamak

Bir itirafta bulunacağım.

Kendimi çalışkan ve hırslı biri olarak görsem de -ailem ve arkadaşlarım da beni böyle tanımlasalar da— çalışkan olduğumu nadiren hissediyorum. On sekiz saatlik çalışmalar ve uluslararası konferanslarımı gerçekleştirmek için planlanan yoğun seyahat programım, bana sıkı çalışmak gibi gelmiyor. Hatta tam tersine, dünyadaki en güzel tatilmiş gibi geliyor. Bu, çalışmak zorunda olmadığım bir konumda olsam da, yapmayı en sevdiğim şey.



Aynı şekilde, uluslararası alanda çok satan onlarca kitabımı gördüyseniz ya da çalışmalarımı güncel tutabilmem için yaptığım araştırmalara göz attıysanız, benim disiplinli biri olduğumu düşünebilirsiniz. Öyle olduğuma çok emin değilim. Ama bunun önemi yok, çünkü sevdiğiniz bir işi yapıyorsanız, o işi  disiplin bakımından değerlendirmezsiniz. Amacınızı gerçekleştirmek öyle mutluluk vericidir ki o işi yapmak için sabırsızlanırsınız.

Değerler Prensibi Nedir?

 

"İnançlarınız, düşüncelerinize dönüşün

Düşünceleriniz, sözlerinize dönüşür

Sözleriniz davranışlarınıza dönüşür

Davranışlarınız alışkanlıklarınıza dönüşür

Alışkanlıklarınız değerlerinize dönüşür

Değerleriniz kaderiniz olun. "

- MAHATMA GANDİ

Her zaman hayalini kurduğunuz ilham dolu ve tatmin edici hayata erişebilmek için atmanız gereken en önemli adım nedir?           

Belki bu sorunun, "Para biriktirmeye başlamak”, "Daha iyi bir iş bulmak” ya da "Terfi almak” gibi bir cevabı olduğunu sanıyorsunuz. 





Belki de cevabınız şöyle: "Hayat arkadaşımı bulmak”, 'Çocuk sahibi olmak” ya da "Evliliğimi iyileştirmek.”

Belki düşünceleriniz, "Okula devam etmek”, "Seyahate daha çok vakit ayırmak” ya da "Maneviyatla ilgili şeylere daha çok vakit ayırmak” gibi cevaplara dönüşebilir.

Ben Dahiyim!

 

"Başkalarını bilmek bilgeliktir. Kendini bilmek aydınlanmadır."

- Lao Tzu

 

 Yaklaşık 15 yıl önce öz-değer ve doğuştan deha üzerine bir konuşma yaptım ve daha sonra bir bayan yanıma geldi ve "Doktor Demartini, konuşmanıza bayıldım. Ben bir toplantı planlayıcısıyım ve eğer ilgilenirsen senin için bir dizi konuşma ayarlayabilirim." dedi.

Tabii ki "Harika, hadi yapalım" dedim.

İki hafta sonra beni aradı ve "Onlara daha başarılı olmaları için ilham vermeni isteyen bir emlak kongrem var" dedi ve bana zamanı ve yeri verdi. Onunla toplantı salonunda konuşmamdan yaklaşık 30 dakika önce buluştum ve bana, "Başlamadan önce emin olmak istediğim bir şey var. Lütfen orada kalkıp 'Ben bir dâhiyim' dediğin şeyi tekrarlama" dedi.








"Ah, neden?"

"Çünkü senin ego patlaması yaşadığını düşünecekler. Sadece bana bunu söylemeyeceğine söz ver. İşimiz için büyük planlarım var ve bu gerçekten her şeyi alt üst eder."

Ona gülümsedim ve "Onlara ilham verecek şeyi yapacağım, merak etme" dedim.

Evren olduğu sekliyle muhteşemdir

 

Evren olduğu sekliyle muhteşemdir. Büyük organize tasarım onu öyle tasarla mistir. Bizler kimi zaman onun nasıl olması gerektiği ile ilgili hayallere kapılıp, o bizim hayallerimize uymadığı için kendimize eziyet ederiz. Bu bizim kendi yarattığımız, cehennemdir. Bence cehennem, gerçekçi olmayan beklentilerimiz gerçekleşmeyince kendimize çektirdiğimiz ıstıraptır. Şükran duygusundan uzaklaştığımızda kimi din adamlarının cehennem diye adlandırdığı şeyi yaşarız. Şükranla doluyken ise içsel cennetimize kavuşuruz. 



Birçok kişi tek taraflı hayallerinin, fantezilerinin esiri olur. Onlara esrar gibi bağımlı olurlar. Bir kere bağımlı olduktan sonra da, imkânsız hayalleri gerçekleşmediğinde kaçınılmaz olarak yoksunluk sendromu yaşamaya başlarlar. Bazı kültürlerde çok fazla uyuşturucu kullanılıyor oluşunun sebebi budur. Onlar acı olmadan zevke, üzüntü olmadan mutluluğa, kötülük olmadan iyiliğe sahip olmak istiyorlar. Bu tarz ortamlarda insanlar eğer böyle davranmazlarsa kendilerinde bir tuhaflık olduğunu düşünmeye koşullanıyorlar. Size hiçbir tuhaflık yok. Zıt kutupların dengesi ile sizler mükemmelsiniz. Kendinize sarılın, bağımlılık yanılsamasından kurtulun ve kendinize Şükür Etkisi konusunda ustalaşma fırsatı tanıyın.


İçimizden Doğan Güç - Şükür Etkisi

John DEMARTİNİ


  *****************************


Daha fazla kişisel gelişim konusunda bilgi ve  yaratım aracı için kitaplarımı satın alabilirsiniz 







Kontrol Sende - Çekim Yasası ve Bilinçaltı Dönüşüm Rehberi Kitabı - 2019 - 2 nci Baskı


 KONTROL SENDE
İzin Ver GELSİN, İzin Ver OLSUN
Çekim yasası ve Bilinçaltı Kayıt Dönüşüm Rehberi

Düzenlemiş İkinci Baskı
Sayfa : 312

************************************************


Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabı


Daha İyi Bir yaşam için

BİLİNÇLİ YARATMA SANATI


Sayfa : 256


******************************

Kitapları Temin İçin : cekimyasasi@hotmail.com

Tel/Whatsapp : 0 553 06 00 464

Bütün zenginlikler zihinde başlar.

 

Bütün zenginlikler zihinde başlar, servet parada değil düşüncededir.

- Robert Collier

 

Kendilerini küçümseyen insanlar, sürekli verip fedakârlık yapmak isterler, vermenin almaktan daha kutsal olduğunu düşünürler. Diğer insanların kendilerinden daha önemli olduğunu ve daha fazlasını hak ettiğini düşünür ve diğerleri için daha çok çalışırlar. Kendini beğenmiş kişiler ise verdiklerinden daha fazlasını almak isterler, o yüzden insanlar ölesiye çalıştırırlar.







Her iki tarz insan da dünyaya bir hizmette bulunur. Bence en tatmin edici yer orta noktadır, o noktada fazla ya da az verme değil, adil takas mevcuttur. Bir hizmet verirsiniz, karşılığında para alırsınız bu iş bu kadar basit ve nettir.

Ayağa kalkıp kendi kıymetimizi bilene dek hayatimiz bizden para alan insanları çekeriz. Kendi değerimizi anlamadıkça bize sadece alıcılar gelir. Aslında onlara teşekkür etmemiz gerekir çünkü bize, "Ben bundan daha fazlasına değerim" demeyi öğretiyorlar. Kendini takdir etmeyi öğrenmek ise bu denklemin ilk adımıdır. ikinci adımı ise paranın sana sadece onu takdir edersen geleceğini anlamaktır. Takdir etmezseniz, neden yaşamınıza gelsin ki?

Borçlarınız İçin Şükran Duymak

 


Şimdiye kadar para kazanmak, takdir etmek, biriktirmek ve yatırım yapmak hakkında konuştuk, şimdi ise sıra daha çetrefilli bir konu olan "borç" konusuna geldi. Borçlarla başa çıkmanın özel bir metodu vardır, onu uyguladığınızda stresiniz sihirli bir şekilde ortadan kaybolur. Borç fikrini kafanızda yeniden şekillendirmeniz gerekir. Borçlu olduğunuz kişi ya da bankayı sizin yatırımcılarınız olarak düşünün ve size inanmış oldukları için şükran duyun. Belki onlar size sizin kendinize güvendiğinizden daha fazla güvendiler. Bu, şükran duygusunu hak etmiyor mu?



Bolluk, şükran duygusu ile ilgilidir. Yıllar evvel, Catherine Ponder'in yazdığı Bolluğun Dinamik Yasalar (The Dynamic Laws of Prosperity) isimli kitabı okumuştum. O kitaptan, her çek yazdığımda şükran duymayı öğrenmiştim. Eğer bir çek yazmaktaysam bu, çoktan bir ürün ya da hizmet almış olduğum anlamına gelmekteydi ve kendi deneyimlerim sonucunda, eğer şükran duyuyorsam o çeki yazmanın daha kolay olduğunu öğrendim. Çekin altına küçük bir teşekkür notu eklemek de güzel bir alışkanlıktır. Çeki alanlar büyük ihtimalle şaşırıp mutu olacaklardır. Belki onlar da aynı şeyi bir başkası için yaparlar, şükran duygusu bir domino etkisi yaratır. İşte buna Şükür Etkisi denir.

Şükran Duymak

 

 Gerçekler acı değildir, acı olan; gerçekler hakkındaki algımızdır.

- Anthony J. D'angelo


 Eğer her şeyi ve herkesi değiştirmeye çalışırsak, kendimize ve dünyaya karşı nasıl şükran duyabiliriz?

Tanrı hakkındaki beklentilerimizle ilgilidir ve kendi insani değerlerimizin dışında yaşayabileceğimiz fantezisidir.

Mekanik nesnelerin onlar kontrol eden fizik yasalarının ve kullanım amaçlarının dışına çıkabileceğine dair gerçekdışı beklentidir.

En büyük kesif; duyusal algılarımızı ve motor fonksiyonlarımızı değiştirebileceğimizi fark etmektir. Bu şekilde dünyayı algılama şeklimiz ve davranışlarımız değişir. Eğer hayatımızda olup biten şeyler bizi tatmin etmiyorsa, her zaman iki olasılık vardır. Hayatımız istediğimiz yönün aksine doğru gidiyormuş gibi görünürse, bize algımızı düzeltmemiz gerektiğine dair bir uyarı veriyordur. 





Amaçlarımızı evrensel yasalara ve değerlerimize göre belirlemek hayatimizin kontrolünü elimize alp kaderimizi kontrol edebilmek için yapılacak en akıllıca şeydir. Şundan eminim ki herkesin bir süper modele benzediği, bitmeyen bir balayı havasının estiği ve içinde hiç stres olmayan bir dünya ile ilgili kurduğumuz fanteziler bize mutluluk getirmeyecektir. Bu tarz fanteziler, bizim zihinsel acı ve depresyonumuzun ana sebebidir. Aslında ben mutluluk arayışımı çoktan bıraktım çünkü beni mutsuz etti.

Onun yerine Şükür Etkisinin gerçek ve dengeli gücünü tercih ediyorum.

En Sevdiğiniz Yalan Hangisi - 2

 Teksas’a kadar otostop çekerek gittim. Annemle babamın Teksas'taki evlerine döndüğümde, annemden bana bir sözlük almasını istedim. Okuyabilmeyi gerçekten çok çok istiyordum. İlk başlarda sadece bir iki kelime okuyabiliyordum. İlkönce hecelemeyi öğrenmem gerekti, sonra kelimelere geçtim. Sonra o kelimeler hakkında daha fazla şey öğrenebilmek için ansiklopedi okumaya başladım. Kendime olan güvenim hala çok düşüktü. Adım adım ilerlemem gerekiyordu.

Ne yapmam gerektiğini tam olarak bilmiyor, "Yapmak istiyorum" ile "Yapabilir miyim bilmiyorum" arasında gidip geliyordum.





Annem bana öğrenme yolculuğumda çok yardımcı oluyordu. Günde otuz kelime öğreniyordum ve o da bana bu kelimelerin anlamını soruyordu. Her gün ona bir liste veriyordum, o da benden onların ne anlama geldiklerini anlatmamı istiyordu.

Konuşabilmek, okuyabilmek ve iletişim kurabilmek müthiş bir duyguydu. Sürekli sözlük ile beraber yasamaya başlamıştım.

Onunla yatıyor, onunla kalkıyordum. Onunla beraber kelimeleri okuyup cümleler kurmaya başladım. Ayni zamanda annemin bana zaman ayırıp yardım ediyor olmasına da şükran duyuyordum. Okumaya Ask oldum, olağanüstü güzel bir şeydi.

En Sevdiğiniz Yalan Hangisi? - 1

 

 Her insan, kendi görüş sahasının sınırlarını, dünyanın sınırları olarak kabul eder.

- Arthur Schopenhauer

 

Pek çok kişi Şükür Etkisini uyandırmak yerine kendileri için sınırlayınca birtakım yalanlar üretmeyi seçer. "Benim kapasitem, bu kadar hatırlamaya, bu kadar hızlı okumaya, bu kadar öğrenmeye, bu kadar yapmaya yetiyor" diyerek kendilerini kandırırlar. Bu tarz bir yalan, kişilerin kendileri ile ilgili düşük bir algılarının olduğunun göstergesidir. Küçük bir çocukken ben de kendimi bir yalana inandırmıştım. Benim hikâyem, ben yedi yaşındayken ilkokul öğretmenimin aileme benim okuma ve yazma konusunda kısıtlılığım olduğunu söylemesi ile başladı.





O zamanlarda onun dediklerine inandım çünkü bir alternatifim olduğunu bilmiyordum. Sadece yedi yasındaydım ve benim gözümde o, ne dediğini bilen bir otorite simgesiydi.

O günden sonra bana, akademik açıdan başarılı olamayacak çok da zeki olmayan bir çocuk gözüyle bakılmaya başlandı.

Bana, öğrenme kapasitem yetersiz olduğu için enerjimi spora yönlendirmemin daha akıllıca olacağını söylediler. Bu olaydan on yıl sonra, büyük bir efor ve kararlılıkla bir kitabı bastan sona okuyabildiğimi gördüm ve bu durum beni gözyaşlarına boğdu.

Benim Kutum Seninkinden Daha Güzel

 

  Biraz da kutulardan bahsedelim. Bunun ruhaniyetle ne alakası var diyebilirsiniz. Çoğumuz, düşüncelerimizi ve maalesef ruhani prototiplerimizi küçük kutularımızın içinde depoluyoruz.

Sizlerle bir hikâye paylaşayım.

Seminerlerimden birinde bir kadın yanıma gelip “Benim kocam hiç ruhani değil" dedi.

"Ne demek istiyorsunuz?" diye sordum.

"Tanrıya inanmıyor ve kiliseye gitmiyor" diye yanıtladı.

"Sizce o bir ateist mi? Tanrı’yı. İnkâr mı ediyor?" dedim.

"Evet."



"Peki, size bir şey soracağım. Ruhani olmak sizin için ne anlam ifade ediyor? Size ruhaniyet nedir?"

“Bence Tanrıya inanmaktır. Buna mecburuz."

"Mecburiyet. " dedim.

"Genellikle kişiye dışardan dikte edilen bir şeyi ifade eder. Bu fikre nereden kapıldınız ?"

"Sanırım bunu bana öğrettiler."

Bilinç ve Birlik

 

İlişki gerçekten istediğiniz şey mi? 

Şahsen ben ilişkiyle ilgilenmiyorum. Bilinçle ilgileniyorum ve paylaşımla ilgileniyorum. Birlik, Pazar günü içtiğiniz gofret ya da şarap değildir; her şeyin farkındalığıdır ve hepimizin olduğu birliktir. Paylaşım hakkında konuştuğumda, her şeyle paylaşım içinde olmayı kastediyorum ama en önemlisi ... kendinle ve kendi bedeninle paylaşım içinde olmayı kastediyorum. Kendinizle birlik içinde olana kadar bir başkasıyla ilişki kurmaya başlayamazsınız ve birlik içinde olmak içinde bilinçli olmalısınız.

Bilinç ve maneviyat birbirini dışlamaz ama aynı şey de değildir. Pek çok insan maneviyatla uğraşır ama ona 'Ben haklıyım ve sen haksızsın' bakış açısıyla yaklaşırlar. Bu olduğunda, maneviyat başka bir din biçimi haline gelir ve birlik yerine ayrılık yaratır. Manevi arayışların çoğunun zorluğu, çok fazla yargılama yapmalarıdır. Bilinç, bu tür maneviyattan farklı olarak, her şeyi içerir ve hiçbir şeyi yargılamaz.




Bilinç maneviyat içerir mi? Cinsellik içerir mi? Evet öyle. Yargılamanın sorunu, verdiğiniz her yargının, bu yargıya uymayan herhangi bir şeyi almanızı engellemesidir. Örneğin, eşinizin mükemmel eş olduğuna karar verirseniz, size karşı bir şey yaptıklarında bunu görmek istemezsiniz. Eşinizin mükemmel olduğuna karar verdiğiniz an, algılamayı bırakırsınız.