Bilinç ve Bilinçaltı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çekim Yasası Uygulaması- Özgürlüğe Yolculuğum-2- Aile Dizimi Çalışmalarım


Parasal bir hedefi kendime çekme konusunda yapmış olduğum imgeleme çalışmalarım sonrasında kendimi bir anda yüzleşmem gereken bir konu ile bulmuştum. Bu konu aslında benim daha önce yüzleştiğimi sandığım konuydu.
Çalışmalar beni asıl çözmem gereken noktaya yeniden döndürmüştü.
Ortaya çıkan konularla yüzleşmem gerekiyordu. Aile konusu gerçekten oldukça hassas bir konuydu. İnanç sistemin ve şimdiye kadar bana empoze edilen şeylerden dolayı büyük bir kıskaç içerisindeydim.
Ailemle ilgili konulardan bir tanesi; benim aileme yeterince maddi yardım yapmamak, diğeri de ailemden utanmaktı. Böyle bir şeyi kabul edilmesi mümkün değildi. İnançlarım bana bunu söylüyordu. Ve bundan dolayı büyük suçluluk duygusu hissediyordum. Vicdanım beni rahatsız ediyordu.
Yapmam gereken şey kendimi bu vicdan kıskacından kurtarmaktı ama nasıl?
 Çünkü annem ve babam vefat etmişti. Şu anda geçmişte olanları düzeltecek bir şey yoktu. Ya durumu o şekilde kabul edip yeni yaşamıma devam edecektim ya da bu suçluluk duygularının beynimi kemirmeye devam etmesine izin verecektim.

Sıkışıp kalmıştım, tam da bu günlerde bir hanım beni face’te ekledi. Onunla sohbetimde Aile Dizimi diye bir şeyden bahsetti. İnternette konuyu incelemeye başladım. Aile bireyleri ile ilgili sorunları düzeltme ile ilgili bir çalışmaydı. Bu benim ihtiyacım olan şeydi.



Çekim Yasası Uygulaması- Özgürlüğe Yolculuğum-1

Çekim yasası ile ilgili olarak yapmış olduğum bir çalışmanın ayrıntısını anlatmak istiyorum.
İstediğimi elde etmedeki en büyük engelin bilinçaltım olduğunu keşfettikten sonra bu konuda çalışmalara başlamıştım. Bu konuda birçok tekniği kullandım. Reiki, EFT Duygusal Özgürleştirme Tekniği, İçsel Temizlik, Egoyu ikna çalışması ve Z.Ponopono kullandığım tekniklerden bazılarıdır.
Çekim yasası ile ilgili çalışırken kendimle ilgili koymuş olduğum hedeflerden bir tanesi zengin olmaktı. Bahçeli havuzlu bir villa, lüks bir araba ve her istediğime yeten sürekli bir gelir ve bolluk ve bereket içerisinde bir yaşam. Aslında bu birçoklarımızın hayali buna benzer şeyler olduğuna eminim.

Bu konuyu çekim yasasında nasıl çalıştırabilirim diye düşündüm. Her gün yukarıda belirttiğim konularda imgeleme yapıyordum ama bir yerlerde bir şey eksikti yaptığım imgeleme yeterli gelmiyordu. Birde aynı zamanda imgeleme yaparken ben o imgeleme yaptığım alana ait hissedemiyordum kendimi. Bunun üzerinde düşünürken aslında benim bu kadar zenginliği kaldıracak zihin yapısına sahip olmadığımı anladım. Bu konuda bir kitapta okuduğum bir söz aklıma geldi.
Kişinin sahip olabileceklerinin limiti bilincinin kabul ettiği kadardır.

Gevşeme Egzersizi

Gün içerisinde enerjinizi yenilemek için yapabileceğiniz basit bir çalışmayı burada paylaşmak istedim.

Dik bir şekilde ve rahatça oturun, önce nefesinizi tamamen verin ve burnunuzdan yavaşça derin bir nefes alın, nefesinizi birkaç saniye tutun ve bu kez ağzınızdan mümkün olduğunca yavaş bir şekilde ve sonuna kadar verin. Bu işlemi 20 kez tekrarlayın ve gevşeyin.
Kademeli olarak kasları gevşetmek için yapılacak şey önce kasların zorlanmadan gerilmesi ve yavaş yavaş serbest bırakılmasıdır.
Ayak kaslarınızı yavaşça sıkın ve birkaç saniye böyle tutun, yavaşça gevşeyin.
Bu sıkma ve gevşetme uygulamasını vücudunuzun yukarısına doğru kademeli olarak yapmaya devam edin.
Baldırlarınız, kalçalarınız, karın, göğüs, sırt, eller, kollar, omuzlar, boyun ve yüz. Sıkma ve gevşetme uygulaması sırasında bir yandan da rahatladığınızı hayal edin ve hissedin.
Son olarak tıpkı sabah uykudan yeni kalkmış gibi tüm vücudunuzla gerinin.
Ön hazırlık bittikten sonra uygulamaya geçebiliriz. Rahat bir şekilde oturun veya uzanın.
Gözlerinizi yavaşça kapatın.


Bilinçaltı Nedir?

Bilinçaltı beynimizin, biz farkında olmadan bilincimiz dışı çalışan, bedenimizin istemsiz kaslarını yöneten, gece uyurken dahi vücut fonksiyonlarımızın çalışmasını sağlayan, beş duyumuzla algıladığımız her şeyi an be an kaydeden ve gerektiğinde kullanılmak üzere bilincin emrine veren bir parçasıdır.
Bilinç ve bilinçaltını daha iyi açıklamak için bir kaç örnek verelim. Mesela bilgisayar örneği; Bilgisayarın donanım dediğimiz kısmı bilinçaltı, bilgisayarda yüklü işletim sistemi, programlar ise bilincin kendisidir. Bu programlar arasında bize hizmet eden iyi programlar olabileceği gibi virüsler ve trojanlar gibi zararlı programlar da olabilir. Bilinçaltı, bilgisayarın hafızası gibi, her türlü bilgiyi kaydeder ama bu bilgilerin nasıl kullanılacağı bilgisayarda yüklü işletim sistemine bağlıdır.

Bilinçaltı Nasıl Temizlenir?

Bilinçaltı nasıl temizlenir?
Öncelikle muğlak olan bir kavramı kesinlik içeren bir kavrama dönüştürelim.
Biz bilinçaltı yerine Tepkisel Zihin demeyi tercih ediyoruz, çünkü bu kelime tam olarak anlatmak istediğimiz şeyi karşılıyor.


Frued insan zihnini Bilinç ve Bilinçaltı olarak ayırt ettiğinden beri, bir çok teori türedi. Fakat ben teoriler yerine her zaman uygulamada işe yarar sonuçlar içeren yöntemleri kullanmayı tercih ediyorum.
Zihninimizi Bilinçli Zihin (Mantıksal Zihin) ve Tepkisel Zihin (Bilinçaltı) olarak ikiye ayırıyoruz.
Farkında olduğumuz her an Bilinçli zihnimizi kullanıyoruz.
Bilinçliliğimizin düşük olduğunda, bilinçsiz olduğumuz anlarda ve bilincin bazı boşluk durumlarında tüm kayıtlar tepkisel zihne gider.
Şimdi hemen bu durumları inceleyelim.
Bilinçliliğin Düşük Olduğu Durumlar
Trans ve Hipnotik Trans Durumları bu kategoriye girmektedir. Kişilerin bu durumlarda kayıtları tepkisel zihnin bankalarına kayıt edilmektedir. (Bu bankaları başka bir yazıda anlatacağım.)
Bilincin Boşlukları
Bilincin boşlukları ve bunlarla ilgili ayrıca bir yazı yazmıştın, o yazıyı buradan okuyabilirsiniz.
Bilinçsiz Olduğumuz Anlar
Yoğun fiziksel acı (araba kazası vb.), yoğun duygusal acı (bir yakınının kaybı vb.) veya organizmanın ‘Hayatta Kal’ dinamiğine ters düşen belirsizlik anlarındaki tüm kayıtlar tepkisel zihne daha sonra çağrılabilecek şekilde kaydolur.
Uyurken de bilinçsiz bir konumda olsak da, burada yapılan kayıtlar yoğun duygular içermediği için zihin tarafından pek önemsenmezler.
Bizi rahatsız eden tüm kayıtlar yoğun duygusal anlar ve belirsizlik, bilinmezlik anlarında kaydedilmiştir.

Eckhart Tolle - Kabullenmek & Teslim Olmak

Yapabildiğiniz her seferinde, kendi içinize bir "bakın," bunu içsel ile dışsal arasında, o sıradaki dışsal koşullarınız -bulunduğunuz yer, birlikte olduğunuz kişi, ya da yaptığınız şey- ile duygularınız ve hisleriniz arasında bilinçsiz olarak çatışma yaratıp yaratmadığınızı görmek için yapın. Olana içsel olarak karşı koymanın ne kadar acı verici olduğunu hissedebiliyor musunuz?
Bunu fark ettiğinizde, şimdi bu boş, bu nafile çatışmayı, bu içsel savaş halini bırakmakta özgür olduğunuzu da fark edersiniz.
er o andaki içsel realitenizi dile getirecek olsaydınız, her gün ne kadar sık olarak "Bulunduğum yerde olmak istemiyorum" demek zorunda olurdunuz? Bulunduğunuz yerde -sıkışık trafikte, iş yerinizde, havaalanındaki bekleme salonunda, birlikte olduğunuz kişilerle- olmak istemediğinizde, bu nasıl bir his verir?
Kuşkusuz, bazı yerleri terk etmek iyi olur -ve bazen bu sizin için yapılması en uygun şey olabilir.
Ancak, birçok durumda, çekip gitmek bir seçenek değildir. Tüm o durumlarda, "Ben burada olmak istemiyorum" yaklaşımı sadece yararsız değil, aynı zamanda işlevsizdir de. Bu sizi ve diğerlerini mutsuz kılar.
"Her nereye giderseniz, oradasınızdır" diye bir söz vardır. Bir başka deyişle: Siz buradasınız. Daima.
Bunu kabullenmek o kadar zor mudur?
Her duyusal algıyı ve deneyimi zihinsel olarak nitelendirip etiketlemeniz gerçekten gerekiyor mu?
Yaşamla -durumlarla ve insanlarla neredeyse sürekli çatışma halinde olduğunuz- tepkisel bir hoşlanıyorum/hoşlanmıyorum ilişkisi içinde olmanız gerçekten gerekiyor mu? Yoksa bu, sadece, kurtulabileceğiniz köklü bir zihinsel alışkanlık mı? Herhangi bir şey yapmadan, bu anın olduğu gibi olmasına izin vererek kurtulabileceğiniz bir alışkanlık...

Eckhart Tolle - Şimdi

Yüzeysel olarak bakıldığında, şimdiki an sadece birçok andan biri olarak görünür. Yaşamınızın her bir günü farklı şeylerin vuku bulduğu binlerce andan oluşur görünür. Ancak, daha derin bir biçimde baktığınızda, daima tek bir an vardır, öyle değil mi? Yaşam ebediyen "bu an" değil midir?
Bu bir an -Şimdi- ondan asla kaçamayacağınız tek şeydir, yaşamınızdaki tek değişmez ve sürekli etkendir. Her ne olursa olsun, yaşamınız ne kadar çok değişirse değişsin, bir şey kesindir: Bu daima
Şimdi'dir.
Şimdi'den hiçbir kaçış yoksa o zaman neden onu hoş karşılamamak, onunla dost olmamak?
Siz şimdiki an ile dost olduğunuzda, her nerede bulunursanız bulunun, kendinizi rahat hissedersiniz.
Şimdi' de kendinizi rahat hissetmediğinizde ise, her nereye giderseniz gidin, huzursuzluğu ve rahatsızlığı birlikte götürürsünüz.
Şimdiki an olduğu gibidir. Daima. Onun olmasına izin verebilir misiniz?
Yaşamın geçmiş, şimdi ve gelecek diye bölünmesi zihin-ürünüdür ve sonuçta illüzyonidir. Geçmiş ve gelecek düşünce formlarıdır, zihinsel soyutlamalardır. Geçmiş ancak Şimdi hatırlanabilir. Sızın hatırladığınız, Şimdi' de vuku bulmuş olan bir olaydır ve onu yine Şimdi hatırlarsınız. Gelecek de, geldiğinde, Şimdi'dir. Böylece gerçek olan tek şey, daima var olan tek şey Şimdi'dir.
Dikkatinizi Şimdi'ye vermek yaşamınızda gereken şeyi yadsımak değildir. O neyin en önemli, neyin birincil olduğunun farkında olmaktır. O zaman ikincil olan şeyle çok kolayca başa çıkabilirsiniz. Bu, "Ben artık hiçbir şeyle uğraşmayacağım, çünkü sadece Şimdi vardır," demek değildir. Hayır. Önce neyin birincil olduğunu bulun ve Şimdi'yi düşmanınız değil, dostunuz kılın. Onu kabul ve tasdik edin, onurlandırın. Şimdi yaşamınızın temeli ve birincil odağı olduğunda, yaşamınız kolayca gelişir.
Bulaşıkları yıkamak, bir iş stratejisi hazırlamak, bir geziyi plânlamak -hangisi daha önemlidir:
Yapmak mı, yoksa yapma yoluyla erişmek istediğiniz sonuç mu?
Önemli olan bu an mıdır, yoksa gelecekteki bir an mı?

Eckhart Tolle - Egosal Benlik

Zihin sürekli olarak sadece düşünce besini değil, kimliğinin, benlik duygusunun besinini de arar. İşte ego böyle var olur ve sürekli olarak kendisini tekrar yaratır.

 Siz kendi haklımızda düşündüğünüzde ya da konuştuğunuzda, "Ben" dediğinizde, genellikle sözünü ettiğiniz şey "ben ve benim öyküm" dür. Bu sizin sevdiğiniz ve sevmediğiniz şeylerin, korkularınızın ve arzularınızın "ben"idir, asla uzun sürek tatmin olmayan "ben" dir. O, geçmiş tarafından koşullandırılmış olan ve doyumunu gelecekte bulmaya çalışan, zihin-ürünü bir benlik duygusudur.
Bu "ben"in geçici olduğunu, suyun yüzeyindeki bir dalga gibi geçici bir oluşum olduğunu görebiliyor musunuz?
Bunu gören kimdir? Fiziksel ve psikolojik formunuzun geçiciliğinin farkında olan kimdir? Ben'im. Bu geçmiş ve gelecek ile hiçbir ilgisi olmayan daha derin "Ben" dir.
Her gün dikkatinizin çoğunu alan sorunlu yaşam durumunuzla ilişkili tüm korku ve isteklerden geriye ne kalacaktır? Mezar taşınızda, doğum tarihiniz ile ölüm tarihiniz arasındaki üç-beş santim uzunluğunda bir tire.

Ne Yaparsam Yapayım.



Ne yaparsam yapayım gördüklerim hiçbir zaman değişmeyecek ; Ta ki gördüklerimin başına benim gördüklerimi yaşayıncaya dek. İstediğin kadar samimi ol istediğin kadar insancıl tarafınla yanaş, yaklaş;  insanlara, karakterlere, mevkiye ve en yüksek kişiye.
Senden almak istediğini verinceye dek ; savaşacaktır, sataşacaktır; hatta hiç yapmadıklarını yapıp diz çökecektir karşında. İstediğini alıncaya dek. İstediğin kadar bilgi sahibi ol, istediğin kadar bilgisiz.
Bir gün sana verilen mutluluğu, rahatlığı, huzuru, ihtişamı almak için biri gelip keyfini ayaklarının altından halı gibi çekecektir.

İstediğin kadar vaaz ver, başını döndür pırıltılı kutularla, ümitlendir hayallerini, yaşandığı zaman anlarsın hiç bitmeyecek gibi gelir bazen, tablonun renklerini oluşturursun gözlerinle ve hiçbir zaman bitmeyeceğini gözlerini kapayınca anlarsın.
Bir çok Tv kanalları, yapılan reklamlar, dağıtılan broşürler, filimler, diziler hep bir mesaj verir ; Kürsüye çıkan vaazlar verir. En iyi rolünü oynayan  en çok insanı tarafına çekendir. Hiçbir zaman bitmeyecek sanılır; Çeşit çeşit kıyafetler dizilir karşımıza. Etrafımızda pervane gibi döner durur. Bir kıyafet alırsın kendine , çoğu zaman bir kostümdür ; gün be gün , an be an kokteyl den partiye oradan toplantıya, kumar partilerine , kahve içmeye derken sinema ve spora ardından yatağa girerken bile hep değiştirirsin kıyafetini. Bir kostüm olduğunu bilmeden ; içindeki canavarı terbiye etmeden ; sürekli değişimi gösterirsin sahnende. İçinde yananları görmeden.
Daha ne kadar ve her gün yenilenebilir ruhlar ; daha ne kadar her gün yeni bir gün uyanır insan.

Saf Sevgi Özdedir



Son zamanlarda kendimce içine çekilmiş, hayat yolculuğun da doğruları nasıl seçebilirim ? Doğru karar verdiğimi nasıl anlayabilirim? Ve doğrular gerçek mi yoksa bizim yarattığımız şeyler mi doğru?   Nedir doğru?  Sorgulayarak, araştırarak köşeme çekildim.  Birazda münzeviyim ;
Şehrin gürültüsünden uzaklaşarak, yaşadığımız ilişkileri iş-aile-eş-çocuk bir bütün olarak görerek odaklanmaya, gözlemlemeye koyuldum. Pek iç  açıcı değildi bu güne kadar gördüklerim en azından beni tatmin etmiyordu özel bir şey olmalıydı , değerli ve hiç bitmeyecek bir şey olmalıydı.
Okuduklarımı aktarmak istiyorum;
Yaşam nasıl sorunlu olabilir? o bir boşluktur, onun içi kalabalık değildir, kalabalık olan senin zihnindir ve yaşam daima boşluğun dansına eşlik eder. Onun içinde sevginin evi vardır ve insanlar bu boşlukta kurulmuş olan sevgi evini ona kattığı anlamlar ile şekillendirir. ‘ Ben üzgünüm ‘  dendiğinde ona enerjini katmış olursun, ona can verirsin, onu farkında olmadan beslemişsindir. Ve beslediğin her ne ise büyümeye başlar. Aşk beslersen Aşk büyür, Korku beslersen Korku büyüyecektir.  Hiçbir sorun ciddiyet taşımaz , o saf haldedir, o sadece mevcut enerjisi ile gelir, o tarafsız durumdadır;  yoğunluğu ne fazladır ne de azdır. Ve onu yoğunlaştıran senin bakış açındır. Onu ne kadar büyütürsen o kadar sorunlu hal alır. Ona kattığın yoğunluğu azaltırsan , o önce bir portakal büyüklüğünde olabilir, sonra onu bir fındık kadar küçültebilirsin ve onu sonunda toz parçaları haline getirerek üflersen kaybolacaktır.
Ve her şeyin içinde mutlak sevgi vardır. Sevginin içinde var olmadığı hiçbir şey yoktur , o her duygunun , her olayın ve her anın içinde mutlaka vardır. Ve o derinlerdedir. 
İyi yahut kötü, olumlu yada olumsuz durum, duygu nasıl olursa olsun, geçecektir, bu yaşamanın gerçeğidir, senin bir şey yapmana gerek yoktur; yaşam böyle işler. Sahte olan zamanın içinde tezahür eder ve zamanın içinde kaybolur. Zihnin içinde tutunduğun her gerçek dışıdır, önce bunu idrak et. Yaşamın akışında her şey mevcuttur bunu kabullendiğinde içindeki Sevgi tomurcuğu filizlenmeye başlar. Sen, bugün sahip olduğun inançların ve kendi doğruların ile yaşamı kendine zindan ettiysen bir yerlerde yanlışlık vardı. Doğrular ve inançlar hakikati gösteren işaretler olabilir; fakat hakikatin kendisi değildir, onlar sana toplum tarafından empoze edilmiştir ve artık değiştirme zamanın gelmiştir.

Kuantum Diyarı’nda Olumlamalar…

Evrende iki temel yüksek frekanslı enerji bulunmakta, aynı ying-yang sembolünde olduğu gibi, gece- gündüz, iyilik-kötülük, güzellik-çirkinlik gibi. Bu temel iki enerji Sevgi-Korku enerjisi.Tüm olumlu  ve olumsuz frekanslı diğer duygusal enerjiler bu iki temel enerjiden doğuyor. Birinin olduğu yerde diğeri çok fazla barınamıyor. Temel olarak dünyaya Sevgi enerjisiyle geliyoruz ancak yaklaşık üç yaş civarlarında zihnimiz dünya formatına giriyor ve korkularla tanışmaya başlıyoruz. Egomuz bizleri korumak adına korku enerjisini daha çok kullanıyor ve yavaş yavaş ilk saf halimiz olan sevgi enerjisinden uzaklaşmaya başlıyoruz. Amacımız sevgi enerjisinin frekansını korku enerjisinin üzerine çıkarmak. Sevgi enerjisi, kendimize güvenmemizi, yaşamın akışına güvenmemizi, kendimizi değerli bulmamızı (ki hepimiz insan olma onurundan dolayı çok değerliyiz) , sağlık, bolluk ve bereket içerisinde yaşamımızı sağlar. Korku enerjisi ise, yaşamın akışından, geleceğimizden korkmamızı, kaybetmekten, parasız kalmaktan endişelenmemizi sağlar.  Korku titreşimi çok yüksek ve hücrelerimize zarar veren bir enerji frekansıdır. Olumlamalar yaparken kendimizde bulduğumuz korkular üzerine çalışmalıyız. Burada en önemli nokta bu çalışmayı zihnimiz alfa (7-14 hz.) aralığındayken yapmamız gerekiyor. Bilinç düzeyinde yapılan olumlamalar genellikle egomuzun tesiriyle ters tepebiliyor. Olumlama yapayım derken daha çok korkuyu hatırlatan geveze zihin ortaya çıkıyor. Bu nedenle bu çalışmayı zihnimizin doğal süreçte alfaya girdiği zamanda yani sabah uyanır uyanmaz ve gece uyumadan hemen önce yapmamız gerekiyor. Ya da kendinizi nasıl bu alana yani hipnoz alanına çekebileceğinizi öğrenmeniz gerekiyor.

Aşağıdaki olumlama örneklerinde sıklıkla “ben” kelimesi kullanılmakta.Bunun anlamı başkaları değil sadece “ben” demek değildir. Kişinin zayıf olduğu alanını güçlendirmek için kullanılmaktadır yoksa egosal bir yaklaşım değildir.

Korkular İçin Olumlamalar;

Güvensizlik Korkusu için;

Yaşamın akışına güveniyorum.
Her ne oluyorsa benim için en güzel şekilde gerçekleşiyor.
Ben kendime güveniyorum.
Ben tüm insanlara güveniyorum.
Ben her halimle güvendeyim ve bunun için şükrediyorum.