Cesaret ve Zafer

 

Öz-değer, hem yaratıcılığı hem de cesareti geliştirir. Kendinize büyük bir saygınız varsa, bir işe sahip olma konusunda asla endişelenmenize gerek kalmaz çünkü insanlar kendiliğinden bu niteliğe çekilir ve bu niteliğe sahip olanları istihdam etmek veya onlar için çalışmak isterler. Öz değeriniz düşükse, bir iş bulmakta daha çok zorlanacaksınız ve başkalarını suçlarsanız veya hayatınızın gidişatı için bahaneler uydurursanız, zaten düşük olan öz değerinizi daha da düşürürsünüz. Ya sonuçlarınız ya da mazeretleriniz var ve bunlar birbirini dışlıyor. Hayatınız için sorumluluk alırsanız ve bunu nasıl yerine getireceğinize dair kaliteli sorular sorarsanız, fırsatların mıknatısı olursunuz. İnsanlar ve para karşı konulamaz bir şekilde enerjiye, coşkuya ve kesinliğe çekilir.



Kayropraktik muayenehanemi ilk açtığımda, bir alışveriş merkezinde 870 metrekarelik bir ofisim vardı. Dokuz ay sonra, benim için çalışan üç doktorla 2.100 metrekareye genişledim. Tanıtım derslerini bir otel yerine küçük resepsiyon odamda verdim çünkü oradaki insanların klinikte onları hemen bakıma almalarını istiyordum. Ardından, bir gecede yan taraftaki ayakkabı dükkânı iflas etti ve yaklaşık 3.000 metrekarelik alan açıldı. Alan mükemmel bir amfi olacaktı ve ben hemen taşınmak istedim.

Değerlerinize Göre Yaşamak

Bir itirafta bulunacağım.

Kendimi çalışkan ve hırslı biri olarak görsem de -ailem ve arkadaşlarım da beni böyle tanımlasalar da— çalışkan olduğumu nadiren hissediyorum. On sekiz saatlik çalışmalar ve uluslararası konferanslarımı gerçekleştirmek için planlanan yoğun seyahat programım, bana sıkı çalışmak gibi gelmiyor. Hatta tam tersine, dünyadaki en güzel tatilmiş gibi geliyor. Bu, çalışmak zorunda olmadığım bir konumda olsam da, yapmayı en sevdiğim şey.



Aynı şekilde, uluslararası alanda çok satan onlarca kitabımı gördüyseniz ya da çalışmalarımı güncel tutabilmem için yaptığım araştırmalara göz attıysanız, benim disiplinli biri olduğumu düşünebilirsiniz. Öyle olduğuma çok emin değilim. Ama bunun önemi yok, çünkü sevdiğiniz bir işi yapıyorsanız, o işi  disiplin bakımından değerlendirmezsiniz. Amacınızı gerçekleştirmek öyle mutluluk vericidir ki o işi yapmak için sabırsızlanırsınız.

Değerler Prensibi Nedir?

 

"İnançlarınız, düşüncelerinize dönüşün

Düşünceleriniz, sözlerinize dönüşür

Sözleriniz davranışlarınıza dönüşür

Davranışlarınız alışkanlıklarınıza dönüşür

Alışkanlıklarınız değerlerinize dönüşür

Değerleriniz kaderiniz olun. "

- MAHATMA GANDİ

Her zaman hayalini kurduğunuz ilham dolu ve tatmin edici hayata erişebilmek için atmanız gereken en önemli adım nedir?           

Belki bu sorunun, "Para biriktirmeye başlamak”, "Daha iyi bir iş bulmak” ya da "Terfi almak” gibi bir cevabı olduğunu sanıyorsunuz. 





Belki de cevabınız şöyle: "Hayat arkadaşımı bulmak”, 'Çocuk sahibi olmak” ya da "Evliliğimi iyileştirmek.”

Belki düşünceleriniz, "Okula devam etmek”, "Seyahate daha çok vakit ayırmak” ya da "Maneviyatla ilgili şeylere daha çok vakit ayırmak” gibi cevaplara dönüşebilir.

Öz-Değerini Yükseltme Atölye Çalışmaları

 

  Hayat bize her şeyi sunar.

Ancak bizim ondan aldığımız kabımızın büyüklüğü kadardır.

Kabımızın büyüklüğünü ise bizim neyi ne kadar alıp kabul etmeye istekli ve gönüllü olmamız belirler.


Bunu belirleyen şeyse kendimizle ilgili bakış açılarımız ve bu dünyadaki kendimize biçtiğimiz değerdir.

Bu değer bizim öz-değerimizi oluşturur. Ve öz değerimiz ne kadar aşağıdaysa kendimizi çok rahat elde edebileceğimiz birçok şeyden mahrum ederiz.

Bunun ötesine geçmek ister misiniz?

İstediğinize ulaşmanıza engel olan öz değer eksikliğinizin kaynaklarının farkına varabilmek ve bunlardan kolaylıkla kurtulmanın yöntemini öğrenmek ister misiniz?

Bu çalışma size göre!!!!

Bildikleriniz değil YAPABİLDİKLERİNİZ yaşamınızda fark yaratır.

 

Atölye Çalışması 4 Farklı Konuda Olacaktır.

Değerlerimizin Tespiti 

Aile ile Enerji Dengeleme Çalışması

Para Blokajları Çalışması

Hedef ve Vizyon Çalışması

Ben Dahiyim!

 

"Başkalarını bilmek bilgeliktir. Kendini bilmek aydınlanmadır."

- Lao Tzu

 

 Yaklaşık 15 yıl önce öz-değer ve doğuştan deha üzerine bir konuşma yaptım ve daha sonra bir bayan yanıma geldi ve "Doktor Demartini, konuşmanıza bayıldım. Ben bir toplantı planlayıcısıyım ve eğer ilgilenirsen senin için bir dizi konuşma ayarlayabilirim." dedi.

Tabii ki "Harika, hadi yapalım" dedim.

İki hafta sonra beni aradı ve "Onlara daha başarılı olmaları için ilham vermeni isteyen bir emlak kongrem var" dedi ve bana zamanı ve yeri verdi. Onunla toplantı salonunda konuşmamdan yaklaşık 30 dakika önce buluştum ve bana, "Başlamadan önce emin olmak istediğim bir şey var. Lütfen orada kalkıp 'Ben bir dâhiyim' dediğin şeyi tekrarlama" dedi.








"Ah, neden?"

"Çünkü senin ego patlaması yaşadığını düşünecekler. Sadece bana bunu söylemeyeceğine söz ver. İşimiz için büyük planlarım var ve bu gerçekten her şeyi alt üst eder."

Ona gülümsedim ve "Onlara ilham verecek şeyi yapacağım, merak etme" dedim.

Kendi Değerinizi Yükseltin

  

"Bir insanın kaderini belirleyen ya da daha doğrusu gösteren, kendisi hakkında ne düşündüğüdür."

- Henry David Thoreau

 

BU DÜNYADA, nihayetinde tam olarak hak ettiğinizi düşündüğünüz şeyi alırsınız, ne eksik ne fazla.

Henüz 17 yaşındayken, hayatımı değiştiren 93 yaşında güçlü bir adamla tanıştım. Bunu, gerçek değerimi yükselten ve benim için neyin mümkün olduğuna dair inançlarımı değiştiren, kaderimin derin ve ilham verici bir vizyonunu benden çıkartarak yaptı. Bana şunu öğretti, sen onu gördüğün zaman, o olabilirsin. O olağanüstü adam bana "Ben bir dâhiyim ve dehamı kullanıyorum” olumlamasını verdi ve bunu hayatımın geri kalanında her gün söylememi söyledi. O zamanlar okuma yazma bilmeyen genç bir sörfçü olmama rağmen, ona güvendim ve rehberliğini özenle takip ettim. 31 yılı aşkın bir süredir bu olumlamayı bir gün bile kaçırmadan söyledim ve şu anda olduğum kişi ve yerde olmamın en önemli nedenlerinden birinin bu olduğunu biliyorum.



Neye inandığınız ve kendinize ne söylediğiniz, başınıza gelecekler ve nasıl bir hayat süreceğiniz üzerinde muazzam bir etkiye sahiptir. Kendi kaderinizin yaratıcısısınız. Her düşüncenizle hayatınızın senaryosunu yazıyorsunuz. Kendinize ne kadar çok saygı ve sevgi beslerseniz, hayatınız o kadar büyük ve finansal olarak daha fazla ödüllendirilecektir.

Evren olduğu sekliyle muhteşemdir

 

Evren olduğu sekliyle muhteşemdir. Büyük organize tasarım onu öyle tasarla mistir. Bizler kimi zaman onun nasıl olması gerektiği ile ilgili hayallere kapılıp, o bizim hayallerimize uymadığı için kendimize eziyet ederiz. Bu bizim kendi yarattığımız, cehennemdir. Bence cehennem, gerçekçi olmayan beklentilerimiz gerçekleşmeyince kendimize çektirdiğimiz ıstıraptır. Şükran duygusundan uzaklaştığımızda kimi din adamlarının cehennem diye adlandırdığı şeyi yaşarız. Şükranla doluyken ise içsel cennetimize kavuşuruz. 



Birçok kişi tek taraflı hayallerinin, fantezilerinin esiri olur. Onlara esrar gibi bağımlı olurlar. Bir kere bağımlı olduktan sonra da, imkânsız hayalleri gerçekleşmediğinde kaçınılmaz olarak yoksunluk sendromu yaşamaya başlarlar. Bazı kültürlerde çok fazla uyuşturucu kullanılıyor oluşunun sebebi budur. Onlar acı olmadan zevke, üzüntü olmadan mutluluğa, kötülük olmadan iyiliğe sahip olmak istiyorlar. Bu tarz ortamlarda insanlar eğer böyle davranmazlarsa kendilerinde bir tuhaflık olduğunu düşünmeye koşullanıyorlar. Size hiçbir tuhaflık yok. Zıt kutupların dengesi ile sizler mükemmelsiniz. Kendinize sarılın, bağımlılık yanılsamasından kurtulun ve kendinize Şükür Etkisi konusunda ustalaşma fırsatı tanıyın.


İçimizden Doğan Güç - Şükür Etkisi

John DEMARTİNİ


  *****************************


Daha fazla kişisel gelişim konusunda bilgi ve  yaratım aracı için kitaplarımı satın alabilirsiniz 







Kontrol Sende - Çekim Yasası ve Bilinçaltı Dönüşüm Rehberi Kitabı - 2019 - 2 nci Baskı


 KONTROL SENDE
İzin Ver GELSİN, İzin Ver OLSUN
Çekim yasası ve Bilinçaltı Kayıt Dönüşüm Rehberi

Düzenlemiş İkinci Baskı
Sayfa : 312

************************************************


Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabı


Daha İyi Bir yaşam için

BİLİNÇLİ YARATMA SANATI


Sayfa : 256


******************************

Kitapları Temin İçin : cekimyasasi@hotmail.com

Tel/Whatsapp : 0 553 06 00 464

Bütün zenginlikler zihinde başlar.

 

Bütün zenginlikler zihinde başlar, servet parada değil düşüncededir.

- Robert Collier

 

Kendilerini küçümseyen insanlar, sürekli verip fedakârlık yapmak isterler, vermenin almaktan daha kutsal olduğunu düşünürler. Diğer insanların kendilerinden daha önemli olduğunu ve daha fazlasını hak ettiğini düşünür ve diğerleri için daha çok çalışırlar. Kendini beğenmiş kişiler ise verdiklerinden daha fazlasını almak isterler, o yüzden insanlar ölesiye çalıştırırlar.







Her iki tarz insan da dünyaya bir hizmette bulunur. Bence en tatmin edici yer orta noktadır, o noktada fazla ya da az verme değil, adil takas mevcuttur. Bir hizmet verirsiniz, karşılığında para alırsınız bu iş bu kadar basit ve nettir.

Ayağa kalkıp kendi kıymetimizi bilene dek hayatimiz bizden para alan insanları çekeriz. Kendi değerimizi anlamadıkça bize sadece alıcılar gelir. Aslında onlara teşekkür etmemiz gerekir çünkü bize, "Ben bundan daha fazlasına değerim" demeyi öğretiyorlar. Kendini takdir etmeyi öğrenmek ise bu denklemin ilk adımıdır. ikinci adımı ise paranın sana sadece onu takdir edersen geleceğini anlamaktır. Takdir etmezseniz, neden yaşamınıza gelsin ki?

Borçlarınız İçin Şükran Duymak

 


Şimdiye kadar para kazanmak, takdir etmek, biriktirmek ve yatırım yapmak hakkında konuştuk, şimdi ise sıra daha çetrefilli bir konu olan "borç" konusuna geldi. Borçlarla başa çıkmanın özel bir metodu vardır, onu uyguladığınızda stresiniz sihirli bir şekilde ortadan kaybolur. Borç fikrini kafanızda yeniden şekillendirmeniz gerekir. Borçlu olduğunuz kişi ya da bankayı sizin yatırımcılarınız olarak düşünün ve size inanmış oldukları için şükran duyun. Belki onlar size sizin kendinize güvendiğinizden daha fazla güvendiler. Bu, şükran duygusunu hak etmiyor mu?



Bolluk, şükran duygusu ile ilgilidir. Yıllar evvel, Catherine Ponder'in yazdığı Bolluğun Dinamik Yasalar (The Dynamic Laws of Prosperity) isimli kitabı okumuştum. O kitaptan, her çek yazdığımda şükran duymayı öğrenmiştim. Eğer bir çek yazmaktaysam bu, çoktan bir ürün ya da hizmet almış olduğum anlamına gelmekteydi ve kendi deneyimlerim sonucunda, eğer şükran duyuyorsam o çeki yazmanın daha kolay olduğunu öğrendim. Çekin altına küçük bir teşekkür notu eklemek de güzel bir alışkanlıktır. Çeki alanlar büyük ihtimalle şaşırıp mutu olacaklardır. Belki onlar da aynı şeyi bir başkası için yaparlar, şükran duygusu bir domino etkisi yaratır. İşte buna Şükür Etkisi denir.

Şükran Duymak

 

 Gerçekler acı değildir, acı olan; gerçekler hakkındaki algımızdır.

- Anthony J. D'angelo


 Eğer her şeyi ve herkesi değiştirmeye çalışırsak, kendimize ve dünyaya karşı nasıl şükran duyabiliriz?

Tanrı hakkındaki beklentilerimizle ilgilidir ve kendi insani değerlerimizin dışında yaşayabileceğimiz fantezisidir.

Mekanik nesnelerin onlar kontrol eden fizik yasalarının ve kullanım amaçlarının dışına çıkabileceğine dair gerçekdışı beklentidir.

En büyük kesif; duyusal algılarımızı ve motor fonksiyonlarımızı değiştirebileceğimizi fark etmektir. Bu şekilde dünyayı algılama şeklimiz ve davranışlarımız değişir. Eğer hayatımızda olup biten şeyler bizi tatmin etmiyorsa, her zaman iki olasılık vardır. Hayatımız istediğimiz yönün aksine doğru gidiyormuş gibi görünürse, bize algımızı düzeltmemiz gerektiğine dair bir uyarı veriyordur. 





Amaçlarımızı evrensel yasalara ve değerlerimize göre belirlemek hayatimizin kontrolünü elimize alp kaderimizi kontrol edebilmek için yapılacak en akıllıca şeydir. Şundan eminim ki herkesin bir süper modele benzediği, bitmeyen bir balayı havasının estiği ve içinde hiç stres olmayan bir dünya ile ilgili kurduğumuz fanteziler bize mutluluk getirmeyecektir. Bu tarz fanteziler, bizim zihinsel acı ve depresyonumuzun ana sebebidir. Aslında ben mutluluk arayışımı çoktan bıraktım çünkü beni mutsuz etti.

Onun yerine Şükür Etkisinin gerçek ve dengeli gücünü tercih ediyorum.

En Sevdiğiniz Yalan Hangisi - 2

 Teksas’a kadar otostop çekerek gittim. Annemle babamın Teksas'taki evlerine döndüğümde, annemden bana bir sözlük almasını istedim. Okuyabilmeyi gerçekten çok çok istiyordum. İlk başlarda sadece bir iki kelime okuyabiliyordum. İlkönce hecelemeyi öğrenmem gerekti, sonra kelimelere geçtim. Sonra o kelimeler hakkında daha fazla şey öğrenebilmek için ansiklopedi okumaya başladım. Kendime olan güvenim hala çok düşüktü. Adım adım ilerlemem gerekiyordu.

Ne yapmam gerektiğini tam olarak bilmiyor, "Yapmak istiyorum" ile "Yapabilir miyim bilmiyorum" arasında gidip geliyordum.





Annem bana öğrenme yolculuğumda çok yardımcı oluyordu. Günde otuz kelime öğreniyordum ve o da bana bu kelimelerin anlamını soruyordu. Her gün ona bir liste veriyordum, o da benden onların ne anlama geldiklerini anlatmamı istiyordu.

Konuşabilmek, okuyabilmek ve iletişim kurabilmek müthiş bir duyguydu. Sürekli sözlük ile beraber yasamaya başlamıştım.

Onunla yatıyor, onunla kalkıyordum. Onunla beraber kelimeleri okuyup cümleler kurmaya başladım. Ayni zamanda annemin bana zaman ayırıp yardım ediyor olmasına da şükran duyuyordum. Okumaya Ask oldum, olağanüstü güzel bir şeydi.

En Sevdiğiniz Yalan Hangisi? - 1

 

 Her insan, kendi görüş sahasının sınırlarını, dünyanın sınırları olarak kabul eder.

- Arthur Schopenhauer

 

Pek çok kişi Şükür Etkisini uyandırmak yerine kendileri için sınırlayınca birtakım yalanlar üretmeyi seçer. "Benim kapasitem, bu kadar hatırlamaya, bu kadar hızlı okumaya, bu kadar öğrenmeye, bu kadar yapmaya yetiyor" diyerek kendilerini kandırırlar. Bu tarz bir yalan, kişilerin kendileri ile ilgili düşük bir algılarının olduğunun göstergesidir. Küçük bir çocukken ben de kendimi bir yalana inandırmıştım. Benim hikâyem, ben yedi yaşındayken ilkokul öğretmenimin aileme benim okuma ve yazma konusunda kısıtlılığım olduğunu söylemesi ile başladı.





O zamanlarda onun dediklerine inandım çünkü bir alternatifim olduğunu bilmiyordum. Sadece yedi yasındaydım ve benim gözümde o, ne dediğini bilen bir otorite simgesiydi.

O günden sonra bana, akademik açıdan başarılı olamayacak çok da zeki olmayan bir çocuk gözüyle bakılmaya başlandı.

Bana, öğrenme kapasitem yetersiz olduğu için enerjimi spora yönlendirmemin daha akıllıca olacağını söylediler. Bu olaydan on yıl sonra, büyük bir efor ve kararlılıkla bir kitabı bastan sona okuyabildiğimi gördüm ve bu durum beni gözyaşlarına boğdu.

Benim Kutum Seninkinden Daha Güzel

 

  Biraz da kutulardan bahsedelim. Bunun ruhaniyetle ne alakası var diyebilirsiniz. Çoğumuz, düşüncelerimizi ve maalesef ruhani prototiplerimizi küçük kutularımızın içinde depoluyoruz.

Sizlerle bir hikâye paylaşayım.

Seminerlerimden birinde bir kadın yanıma gelip “Benim kocam hiç ruhani değil" dedi.

"Ne demek istiyorsunuz?" diye sordum.

"Tanrıya inanmıyor ve kiliseye gitmiyor" diye yanıtladı.

"Sizce o bir ateist mi? Tanrı’yı. İnkâr mı ediyor?" dedim.

"Evet."



"Peki, size bir şey soracağım. Ruhani olmak sizin için ne anlam ifade ediyor? Size ruhaniyet nedir?"

“Bence Tanrıya inanmaktır. Buna mecburuz."

"Mecburiyet. " dedim.

"Genellikle kişiye dışardan dikte edilen bir şeyi ifade eder. Bu fikre nereden kapıldınız ?"

"Sanırım bunu bana öğrettiler."

Bilinç ve Birlik

 

İlişki gerçekten istediğiniz şey mi? 

Şahsen ben ilişkiyle ilgilenmiyorum. Bilinçle ilgileniyorum ve paylaşımla ilgileniyorum. Birlik, Pazar günü içtiğiniz gofret ya da şarap değildir; her şeyin farkındalığıdır ve hepimizin olduğu birliktir. Paylaşım hakkında konuştuğumda, her şeyle paylaşım içinde olmayı kastediyorum ama en önemlisi ... kendinle ve kendi bedeninle paylaşım içinde olmayı kastediyorum. Kendinizle birlik içinde olana kadar bir başkasıyla ilişki kurmaya başlayamazsınız ve birlik içinde olmak içinde bilinçli olmalısınız.

Bilinç ve maneviyat birbirini dışlamaz ama aynı şey de değildir. Pek çok insan maneviyatla uğraşır ama ona 'Ben haklıyım ve sen haksızsın' bakış açısıyla yaklaşırlar. Bu olduğunda, maneviyat başka bir din biçimi haline gelir ve birlik yerine ayrılık yaratır. Manevi arayışların çoğunun zorluğu, çok fazla yargılama yapmalarıdır. Bilinç, bu tür maneviyattan farklı olarak, her şeyi içerir ve hiçbir şeyi yargılamaz.




Bilinç maneviyat içerir mi? Cinsellik içerir mi? Evet öyle. Yargılamanın sorunu, verdiğiniz her yargının, bu yargıya uymayan herhangi bir şeyi almanızı engellemesidir. Örneğin, eşinizin mükemmel eş olduğuna karar verirseniz, size karşı bir şey yaptıklarında bunu görmek istemezsiniz. Eşinizin mükemmel olduğuna karar verdiğiniz an, algılamayı bırakırsınız.

Anlamaya Çalışmak

Soru şu, anlamanın değeri nedir?

Bu herhangi bir şeyi çözer mi?

Herhangi bir şeyi gerçekten değiştirir mi?

Yoksa bir tür sonuca ulaştığınızı düşününceye kadar sadece beyninize egzersiz mi yaptırırsınız?

 Bir şeyi anlamaya çalıştığınızda bunun nasıl olduğunu bilirsiniz, düşünür durursunuz ve bu sadece gittikçe daha fazla ağırlaşır. Neyin olup bittiğiyle ilgili hiçbir şeyi değiştirmez ya da herhangi bir netlik vermez. Sonuç hüsrandır. Düşünmek bir şeyi değiştirme girişimidir, bununla birlikte yaptığı tek şey, şu veya bu şekilde tatmin edici olması gereken bir sonucu bulmak için tavşan deliğinden aşağı daha fazla inmenizi sağlamaktır, ancak sonuç öyle değildir.





Şeylerin ve insanların neden oldukları gibi olduklarına ve davrandıkları şekilde davrandıklarına dair milyonlarca ve milyonlarca neden vardır. Bütün zamanınızı düşünerek, gerekçeler ve sebepler bulmak için harcayabilirsiniz ve daha fazlasını buldukça, daha fazlası yaratılır.