kişisel gelişim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yaşamımızda istek ve arzularımızın kaynağı olarak neleri tanımlıyoruz?


 Dün birisi Anka enerjisi ile istek ve arzularımıza ulaşmayı anlatan bir youtube video linki göndermişti. Video ismini gördüğümde ilginç bir şey hissettim. Kendimde dahil bu alandaki birçok kişi hep bir şeyler elde etmek için bir şeyler olma peşinde koşturuyordu.
Bunu yaparken yaşamla ilgili ana şeyi kaçırdığımı fark ettim; “kendim olmayı” kaçırıyordum. Sürekli istek ve arzularımızı elde edebilmek için birilerinin bize kim olmasını öğretmesinin peşinde geziyor, o enerjiden bir diğer enerjiye koşuyor ve bu şekilde yaşamımızdaki eksikliklerin tamamlanmasını bekliyoruz.





Bunu bende yaptım. Farklı enerjileri öğrenerek yaşamımdaki bir şeyleri değiştirme peşinde dolaştım. Ama hep bir şey eksik kaldı. Ne zaman bu tarz şeylerin temelinin ne olduğunu anlayıp yaratımlarımın kaynağı olarak kendimi tanımladığımda yaşamımı farklı kılmaya başladım.

Melankoli de Olmanın Nesini Seviyoruz?



“Melankoli, hüzünlü olma mutluluğudur.”
                 Victor Hugo
Birçok insanın yaşamında kendini sabote etmek için kullandığı davranış biçimlerinden biriside melankolik takılmaktır.  Çoğunlukla da bu duruma ben duygusalım diyerek kılıf bulmaktır.
Melankoli, derin bir keder içinde hüzünlü, acı çeken, yalnız, umutsuz bir insanın içinde bulunduğu durumdur.
Melankolik kişi bir yandan yalnızlığı seçmekten hoşnutken bir yandan da insanların içinde olamayışının hüznünü duyar. İnsanlarla ilişkilerinde genellikle sorun vardır. Anlaşılamaması, mizacı gereği farkındalığı, sosyal olmayı, diğerleri gibi olmayı becerememeleri onu insanlardan uzaklaştırır.
Melankolik takılmanın altında çoğunlukla kurban olduğunu, haksızlığa uğramış olduğunu düşünmek yatar.
Çoğunlukla melankolik durumu yaratmayı sağlayan şey yaşanan olay sonrasında geçmişteki bir duygu durumunu çağırıp bugünkü halimiz üzerine enerjitik olarak yüklemektir.

Bu genellikle 0-7 yaş arasında yaşamış olduğumuz duygusal durumlara o zaman verdiğimiz anlam ve tepkilerin yansıması şeklinde olur.

Beklentileri Uyumsuzluklarına Hangi Anlamları Yüklüyoruz?



Yaşamımızda, bizi yaşam boyunca etkileyen şey kendimizle ilgi sahip olduğumuz kim olduğumuz, ne olduğumuz nasıl birisi olabileceğimiz, neyi yapabileceğimiz, neyi yapamayacağımızla ilgili tanımlama ve düşüncelerimizdir. 

Bu bilgiler çocukluğumuzda dış dünyadan alıp içselleştirdiğimiz bilgilerden oluşur.
Dış dünyadan beş duyu organımızla aldığımız bilgileri genelleme, silme ve çarpıtma olarak adlandırılan üç tane içsel filtreden geçiririz.


Bilgiler bu filtrelerden geçirildikten sonra kendi dünya modelimizin bir yansıması olan kelimelerle bizim için anlamlı bir hale gelir.

Genelleme, silme ve çarpıtma yapmak birçok alanda yaşamımızı kolaylaştırırken birçok alanda ise sınırlama yaratır.

Genelleme, az ve sınırlı verilere dayanarak iddiada bulunmaktır. Genelleme, öğrenmenin bir sonucudur. Genelleme; tek bir olay veya sınırlı olaylarla evrensel kural çıkartmaktır. Genellemeler, istisnalara imkan tanımadıkları için kişiyi ve düşünceleri sınırlar.

Silme, belirli cümlelere odaklanma ve bunların ön plana çıkarılması sonucu oluşur. Diğer ayrıntılar anlatımda önemsizleşir.

Kaos'un İçinden Çıkmak


Yaşamınızda "kaos" olarak tanımladığınız alana bir bakın. Önce onunla ilgili düşünceleri, duyguları, enerjisini algılayın... Gözünüzün önüne arapsaçı gibi tuhaf şekiller, üzerinize almak istemediğiniz renkler, alanınızda yükselen duvarlar belirebilir. 
Ortaya çıkan her şeyi yıkıp yaratımlarını iptal edelim mi; POC & POD





Kendinize şunu sorun: Yaşamımda "karışıklık ve sıkışıklık" yaratmakla ilgili neyi seviyorum?

Birçok insan bu soru karşısında karışıklık ya da sıkışıklık yaratmayı neden seviyim ki der. Yaşamınızda aynı şeyi sürekli yaratıyorsanız ondan bir kazancınız vardır. Şöyle düşünün; sevmediğiniz bir yemek var; sürekli gidip onu yer misiniz? Sevmediğiniz yemeği tekrar tekrar gidip yemezsiniz. Sevdiğiniz yemeği tercih edersiniz.

O zaman neden sizi rahatsız ettiğini düşündüğünüz karışık ve sıkışık durumu hayatınızda yaratmaya devam ediyorsunuz?

Çünkü onun sizin hayatınıza bir katkısı var. Karışık ve sıkışık ruh halinde olmanız sizi bir şeyleri yapmaktan veya bir şeyleri olmaktan kurtarıyor. Yapmak istemediğiniz bir şeyler için geçerli bir mazeret oluyor. Mevcut durumdan bir kazancınız var. Buna psikolojide ikincil kazanç deniyor.

Yaşamımızda direnç yaratan hangi yanlış referanslara sahipsiniz


Geçen bir kırtasiyede para çalışması ile ilgili fotokopi çektirirken kâğıt üzerindeki sorular kırtasiyedeki kadının dikkatini çekti. Para ile üç duygu sorusuna takıldı ve bana dönüp para ile ilgili aklıma gelen ilk şey “Ondan nefret ettiğim. Ondan nefret ediyorum ama onun için çalışmak zorundayım. Çocuklarımın ihtiyacı var. “ dedi.

Şöyle bir durdum ve ona şunu sordum, “Nefret ettiğin bir şey hayatında olur mu? Sen senden nefret eden birinin hayatında kendine yer bulabilir misin?” diye sordum. 

“Eğer parayı hayatında istiyorsan onunla arkadaş olmalısın dost olmalısın ki seni hiçbir zaman terk etmesin.”

Şunu fark ettim ki yaşamda birçok kişi aynen o kırtasiyeci kadın gibi düşünüyordu. “Para için çalıştıklarını.” Kimse aslında olan şeyin nihayetinde istediğimiz hayatı gerçekleştirmeye hizmet ettiğinin farkında değildi. 

Gerçek şu ki yaşamımızda ne yapıyorsak hepsi gerçekleştirmek istediğimiz hayata hizmet için yapıyoruzdur. Para bize istediğimiz yaşamı gerçekleştirmeyi kolaylaştıran araçlardan birisidir.  Biz yaşamımızda para yaratma peşinde koşarken aslında gerçekleştirmek istediğimiz yaşam peşinde koşmaktayız. Para için çalıştığımızı düşünürken aslında yaptığımız şey kendimiz için çalışmak. 

Geçmiş Travmaların Anlamlarını Değiştirmek



Yaşamımızda bir şey olmaktan, bir şeye sahip olmaktan engelleyen en büyük şey geçmişte yaşadığımız travmalara verdiğimiz anlamdır.

Oradaki yaşananları algılama şeklimizdir.

Çocukluğumuzda olayları sağlıklı bir biçimde anlamlandıramadığımız için anne karnından itibaren anne ve babamızın bizim hakkımızdaki düşüncelerini referans alırız. Bir şeye anlam verirken onların bakış açılarından işlevsel oluruz.




Bu durumun yarattığı şeyse oradaki gerçeği görmek yerine varsayımda bulunmaktır.  Annemizin karnında iken annemizin davranışlarının kısıtlanması, annenin babayla ilgili yaşadıklarının duygusal etkileri aslında bizimle ilgili olmamasına rağmen bize ait sanır oradaki rahatsızlığın sorumlusunun kendimiz olduğunu düşünür ve bu durumu içselleştiririz.

Sonrasında ise anne ve babamızın duygu durumlarını düzeltme görevini üzerimize alırız. Onlar kendilerini her kötü hissettiğinde bir şeyler yapmak zorunda hissederiz. Veya diğer insanlarla bulunduğumuz ortamlarda kişilerin kendilerini kötü hissetmelerinden kendimiz sorumlu tutarız.

Buda bizi yorar.

Mevcut durumdan kurtulmak için referanslardaki yanlışımızı görmek durumdayız. Orada olan şeyi görmek durumundayız.

Servet Oluşturmanın Dört Elementi - Gary Douglas



Büyürken annem bana; “Şampanya zevkin ve bira bütçen var.” derdi. Ben de o zaman tamam, dedim, şampanya bütçesine sahip olacağım ve iyi bira içeceğim.

Çoğumuz çocukken, her şeyin bizim için mümkün olduğuna dair bir algıya sahiptik. Ailelerimiz bize bir şeyler verirken biz hala daha fazlasını istiyorduk. Çoğumuzun ailesi “Neden sadece sana verdiklerim için şükretmiyorsun?!” gibi şeyler söyledi. Bizim cevabımız da; “Çünkü daha fazlası var! Neden bana her şeyi vermiyorsun?” oldu.

Her şeye sahip olamayacağınız bahanesiyle kaç tane yalan satın aldınız? Ya eğer olabilseydiniz? Ya kendinize her şeye sahip olmak için izin verseydiniz? Ya yargı yapmak ve nerede yanlış yaptığınızı düşünmek yerine durup şöyle söyleseydiniz; “Oh! Burada farkında olduğum bir olasılık var. Bunu yaratmak için ne gerekir?”





Servet ve bolluk mümkün. Daha fazlası mümkün. Siz almaya istekli misiniz? Bunu seçmeniz için ne gerekir?

Servet Oluşturmanın 4 Elementi

1. Paraya SAHİP Olmaya İstekli Olun

Paraya sahip olmaya istekli misiniz? Yoksa sadece para harcamaya mı? Eğer sadece para harcamaya istekliyseniz elinize geçen her şeyi harcamak zorundasınız. Zengin insanlar paraya SAHİPtir ve paraya sahip olduğunuzda onu nerede ve ne zaman harcayacağınızı SEÇEBİLİRSİNİZ.
 

İstediklerimize Sahip Olmak konusunda Kendimize İzin Vermek

   Yaşamımızda çoğu zaman bir şeyler istediğimizi konuşuruz ve bol bol ona sahip olamama hikayeleri anlatırız.

    Sanırız ki ne kadar çok ona nasıl sahip olamadığımızı konuşursak yada nasıl sahip olamadığımız hikayesini anlatırsak istediklerimize sahip oluruz.


     Bir şeyi istediğimizi konuşup nasıl sahip olamayacağımız konusunda mazeretler uyduruyorsak aslında o şeyi gerçekten isteyen birisi değilizdir. Sadece hiç bir şey yapmayan olmak yerine zihnimizi rahatlatıcı bir durum yaratıyoruz demektir.

   Çünkü bir şey istemezseniz yada zihnimize egomuzu besleyecek bir şey vermezseniz kendimi değersiz ve yetersiz hissederiz.
Buda kendimizi kötü hissettirir.

   Kendimizi kötü hissetmemek adına kendimize hangi yalanları söylüyoruz?
Gerçekte sahip olmak istemediğimiz hangi şeyleri isteğimiz diye sahiplenip kendimizi kandırıyoruz?

Bütün bununla ilgili her şeyi iptal edelim mi?
Pod&Poc


Yaşadıklarınızın Arkasındaki Gerçekliğe Sahip Olmak


Yaşamımızda yaptığımız şeylerden biriside olan olayları olduğu gibi görmek yerine onlara farklı anlamlar yükleyerek görmektir.

Psikolojide bir terim vardır.
İnsanlar dünyayı olduğu gibi değil kendi oldukları gibi görürler.

   Yaptığımız şey olayı kendi zihinsel referanslarımıza göre anlamlandırmaya çalışmaktır.  Algılama dediğimiz durum böyle oluşur.

       Çok basit bir şey çok önemli hale gelebilirler önemli olan şey de kişi için öncelikli olmadığı için önemli olmayabiliyor.
     
     Bizim için önemli olan şey neyin olduğu değil bizim onu nasıl algıladığımızdır.





        Buradaki en büyük hatamız başka kişilerle yaşadığımız olaylardaki canımızı yakan durumları kişiselleştirip kendimizi suçlamak ve yargılamak eğiliminde olmaktır. Temel atıf hatası.

Örneğin, bir kişinin bizden ayrılmasını kişiselleştirip kendimizden kaynaklanan bir durum olarak değerlendirip kendimizi suçlamak ve devamında birde genelleme yaparak kendimizin sevilmeyen ve beğenilmeyen olduğuna karar vermek ki bunun yarattığı şey başarısız ilişkilerin devamıdır.
Buradaki en büyük ve yanlış referanslar çocukluktaki anne ve babanın davranışlarına yüklediğimiz anlamlardır.

Ancak bilmeniz gereken şey şudur ki anne babanızın davranışları onların kendilerine özeldir, size özel değildir.

Mutluluk Bir Seçimdir





Mutluluk bir seçimdir. 

Bir çoğumuz bunu seçmek yerine mutsuz durumda kalmayı seçiyoruz. 

Mutsuz olmak bu realitede mutlu olmaktan daha fazla müşteri buluyor. 

Kendimizi ifade etmek için mutsuzluğu kullanmanın değeri nedir?

Bununla ilgili herşeyi yıkıp yaratımını iptal ediyorum. 

POD & POC 

Bizi diğer seçeneklerden alıkoyan mutsuzluğa sahip olmakla ilgili neyi bu kadar hayati kıldık?

Bununla ilgili herşeyi yıkıp yaratımını iptal ediyorum. 

POD & POC

İşlevsel Olan Yaşamı Seçmek



Bizim için işlemediği ve işlevsel olmadığı halde etrafımızda gördüğümüz ve filmlerde seyrettiğimiz hayatların ne kadarını hayatımızda oluşturmaya çalışıyoruz?

Yaratamadığımız içinde kendimizi başarısız yetersiz ilan ediyoruz. 

Böyle olan her şeyi yıkıp yaratımlarını iptal edelim mi?
Evet 
Pod&Poc

   Her şeyin yapılmasının binlerce yolu vardır. 

   Bizim için işlevsel olan hayat bizim kolaylıkla yapabildiğimiz şeylerle oluşturduğumuz bir hayattır. 


   Kolaylıkla yapabildiğimiz hangi yetenek ve özelliklere sahibiz?

   Bunları kendimizi hizmet edecek şekilde nasıl kullanabiliriz?

Düşündüğün Şeyi Göreceksin


"Eski bir Hintli hikâyesi var:

 Hindu cennetinde kalpataru denen bir ağaç vardır. "Dilek ağacı" demektir. Tesadüfen bir gezginin yolu oraya düşer. Adam yorgundur, ağacın altına oturur. Ve aç olduğu için, "Burada biri olsaydı, yiyecek isterdim. Fakat kimse görünmüyor" diye düşünür.

Yiyecek fikri zihninde göründüğü anda, yiyecek aniden belirir. Adam çok aç olduğu için bu konuyu düşünmez bile; hemen yer. Sonra uykusunun geldiğini hisseder ve "Keşke şurada bir yatak olsaydı..." diye düşünür ve yatak belirir.




Fakat yatakta yatarken adamın içinde bir düşünce yükselir: "Neler oluyor?

 Burada kimseyi görmüyorum. Yiyecek geldi, yatak geldi belki hayaletler bana bir şeyler yapıyor!" Birden hayaletler belirir.

 O zaman korkar ve "Şimdi beni öldürecekler!" diye düşünür.

İzin Vermek


Olmak veya sahip olmak istediğimiz şeyle bizim aramızdaki en büyük engel o şeyle ve şeyin elde edilmesi ile ilgili tanımlarımız nasıl olacağı ile ilgili şablonlarımızdır. 
 Bir şeyi zor elde etmenin onu değerli yapacağını düşünürüz onun zor olmasından gizli bir mutluluk duyarız. 

 Bir diğer konuda kendimizle ilgili tanımlarımızla olmak istediğimiz şeyin tanımlarının örtüşmemesidir. 


Aradaki fark ne kadar büyükse istediğimiz şey bizden o kadar uzaktır. 

Burada farkında olunması gereken şey bütün bunların hepsinin bir düşünce ve fikir olduğu ve biz ona inanıp katı hale getirene kadarda öyle kalacağıdır. 

Para, onu gerçekten sevene gider



Para, onu gerçekten sevene gider

Bolluktan, zenginlikten bahsedilince doğal olarak herkesin aklına para geliyor. Peki para hakkında sayısız kötü düşünceye sahipken para kazanmak mümkün mü? İki günlük ‘yaratım ve bolluk semineri’ne katıldıktan sonra Kişisel Dönüşüm Koçu Banu Kalaycı ile para, zenginlik, yokluk ve bolluk bilinci üzerine konuştuk.


Hemen herkes çok parası olsun ve bolluk içinde yaşasın istiyor… Diyelim ki siz parasınız… Herkes sizi bekliyor, yanlarında yörelerinde olun istiyor. Tam birinin yanına gideceksiniz, birden olduğunuz yerde kalakalıyorsunuz. Çünkü sizi yanında görmek için can atan kişi “Ay o para yok mu, o para! İnsanı şımartıyor, baştan çıkarıyor! Başkalarına eziyet etmelerine neden oluyor” diyor. Oradan bir başkasına yönelecekken bu sefer kulaklarınıza “Para dediğin zor kazanılır” sesi geliyor. “Madem beni kazanmak zor. Ben seni haksız çıkaramam şimdi. Biraz daha zorlan bakalım o zaman” deyip başınızı bir başka yöne çeviriyorsunuz. 
Tam birinin koluna girecekken size “Biliyor musun, parası olanlar başkalarına karşı hiç nazik değil, hep üstten bakıyorlar” demesin mi! Yanındaki de “Para dediğin el kiri” deyince siz ne yapacağınızı, kime gideceğinizi şaşırıyorsunuz. Birden biraz ileride üstü başı, hali tavrı size benzeyen bir grubu görüyorsunuz. Yanlarına varıyorsunuz, oh içiniz biraz rahatladı değil mi? Bu arada sizi bir arada görenler de “Para parayı çeker” diye birbirini dürtüklüyor. Gülümseyerek, “Haklısınız, hepiniz haklısınız” demez miydiniz? Dönüşüm Koçu Banu Kalaycı’nın iki gün süren yaratım ve bolluk seminerinin ardından gözümde canlananlar işte buna benzer kısa film sahneleri gibiydi. Önce para ile ilişkimizi, onu nasıl gördüğümüzü sordu Kalaycı. Kimimiz para için özgürlük dedik, kimimiz esaret. Kimi sağlık için gerekli olduğunu düşünüyordu, kimi kötü alışkanlıklara yol açtığını… O iki gün boyunca bol bol meditasyon yapıp para, bolluk ve bereket üzerine düşünürken ihtiyacımız olan şeyin ‘o’ duygu olduğunu fark ettim bir kez daha… 

Bakış Açını Değiştir Yaşamın Değişsin.



Yaşamdaki her şey bir illüzyondan ibarettir.

Her şey bir bakış açısıdır. 

Bir şeyle ilgili bizim için geçerli olan gerçeklik onun ne olduğu ya da nasıl göründüğü değil bizim onun hakkında ki algılarımızdan oluşur. 


Yaşamınızdaki değiştirmek isteyipte değiştiremediğiniz şeylere bir bakın onunla ilgili hangi bakış açılarınız var? 

Bunların ne kadarını değişmez kılmışsınız?

Burada farklı bir sonuç almak için hangi bakış açılarını bırakıp yerine yeni hangi bakış açılarını kullanabilirsiniz?

Yaratım Soruları


Güne Gary Douglas’ın sorusu ile başlamaya ne dersiniz?

“Yaşamımda daha fazlasını yaratmak, kendimi daha iyi satmak, daha fazla para oluşturmak, hayatta daha fazla olasılığa sahip olmak için hayatımda neyi hareket ettirebilirim?

Benim sunduklarımı satın almak ve dinlemek isteyecek farklı kişilere farklı görünmek için kendimi ve hayatımı nasıl düzenleyebilirim?” 

Her gün gün de on kez, yüz kez bu soruları kendimize sorsak bu hayatımız da ne yaratırdı?

Bu soruların yaratacağı potansiyele sahip olmaya ve hedefinize ulaşmak için ne gerekirse yapmaya gönüllü olsaydık bu yaşamımızda ne yaratırdı?

Düşüncelerini değiştir yaşamın değişsin

Yaşamamızda ki olduğumuz, sahip olduğumuz şeylerin hepsi kendimizle ilgili sahip olduğumuz kim olduğumuz, kim olabileceğimiz, kim olamayacağımız, neyi yapıp neleri yapamayacağımız, nelere sahip olup nelere sahip olmayacağımız hakkındaki tanım ve bakış açılarının bir yansımasıdır.
Bütün bunların hepsi kimliğimizi oluşturur. Bir kimliğe sahip olmak bir çok alanda işimizi kolaylaştırırken bir çok alanda da bizim olmak yapmak sahip olmak istediklerimiz için engel olabilmektedir. 

Yaşamımızda olduğumuz ve sahip olduğumuz şeylerden farklı bir şey yaratmak istediğimiz de kimliğimizin sınırlamaları dışına çıkmamız gerekiyor.

Sınırlamaların Dışına Çıkmak



Topluma ve etrafa uyum sağlamayla ilgili neyi bu kadar hayati, değerli ve gerçek kıldık ki kendimizi geçersiz kılıyoruz?
Pod&Poc

Hayatımızda daha fazlası olmaktan, daha fazlasını yaratmaktan, daha fazlasına sahip olmaktan bizi alıkoyan kendimizle ilgili alıp kabul etmeye gönüllü olmadığınız şey nedir?
Pod&Poc

Ön plana çıkmamak ve başarılı olmamak için sahip olduğumuz sonsuz ve sınırsız yetenek ve kapasitemizi bastırabilmek adına hangi icatları kullanıyoruz?
Pod&poc

Gerçeklik Algını Değiştir Yaşamın Değişsin



Şu anda olduğun kişi ve sahip olduğun şeyler senin kendinle ilgili kim olduğun, ne olduğun, neye sahip olabileceğin, neye sahip olamayacağın konusunda almış olduğun kararların ve kendinle bakış açılarının bir yansımasıdır.
Yaşamındaki sahip olduğun şeylerden memnunsan o zaman zihnini bu düşünelerle beslenmeye devam et. Değilse o zaman bu düşünceleri değiştir.


Çünkü zihnimizin yaptığı şey ona verdiğimiz düşünceleri gerçek hayatımız ortaya çıkması için çalışmaktır. Gerçek hayatta bizim düşüncemize uygun durumlar yaratıp ne kadar haklı olduğumuzu bize göstermektir.
Bu bizim kendimizle ilgili yaşamla ilgili gerçeklik algılarımızı oluşturur.

Gerçeklik Algısı



Yaşamdaki her şey bir illizyondan ibarettir.
Her şey bir bakış açısıdır.
Bir şeyle ilgili bizim için geçerli olan gerçeklik onun ne olduğu yada nasıl göründüğü değil bizim onun hakkında ki algılarımızdan oluşur.
Bir şeyleri hak etmediğimizi sanan, kodlanmış, sabitlenmiş, daralmış, kısıtlanmış bilinçaltından işlev gören kaç tane bakış açımız var?
Bütün bunların hepsini POD&POC
Kendimizi gerçekte olduğumuz şey olan her şeyi olabilen, her şeyi yapabilen, her şeye sahip olabilen olma izni verseydik bu nasıl olurdu?
Kim olurduk? Nasıl bir hayatımız olurdu?
Bu izni gerçeklik algımız haline getirmek için ne gerekir?
Daha başka neler mümkün?

Halis Şahin

http://www.hls-cekimyasasi.com/2017/10/kontrol-sende.html