İletişim Yeteneğini geliştirme

iletişim kurma

Zaman takıntısı, hız ve iş konusundaki açgözlülük, insanlara ve değişime yönelik önyargı ve nefret, utangaçlık, sürekli ego tatmini peşinde koşmak, yalnız kendini düşünmek, kendi kendine yapılan negatif konuşmalar, had safhadaki seçenek sayısı, gelecek takıntılarının yanı sıra geçmişi eşeleyip durmak ve geçmiş yaşanmışlıkları ya da inançları sürdürebilmek için yoğun gayret içinde olmak, bu nedenle de bugüne ve her gün yeniden oluşmakta olana uygun davranmamak.
Bütün bunlar bizim birbirimizle bağ kurmamızı, birbirimizi anlamamızı ve uyum içinde yaşamamızı tehlikeye atan yanlış davranış kalıplarıdır ve sevgiyle, nezaketle yerlerine yeni davranış ve düşünüş kalıplarının yerleştirilmesi genel toplumsal ve bireysel sağlık için çok ama çok önemlidir.
Bu yüzden artık en iyiler sınıfına girmeli ve iletişim yeteneklerinizi en yüksek seviyeye taşımalısınız.

1- Sözcüklerinizi yönetin

İçinde bulunduğunuz durum ne olursa olsun daima saygı çerçevesi içinde iletişim kurun. Bu karşınızdakinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundururken, aynı zamanda ağır başlı olmanızı gerektirir. Aşağıdaki maddeleri uygulamayı deneyin: Konuşmakta olduğunuz kişinin neyi duymak istediğini belirleyin. Sadece gerçekleri mi istiyor? Anekdotlardan hoşlanır mı? Karşınızdaki kişinin duymak istediklerini söyleyerek yaptığınız bir konuşmada sözcükleriniz çok daha fazla değer kazanır. Karşınızdaki kişiye değil, sorunlara odaklanın. Siz veya o ne kadar kızgın olursanız olun, karşınızdaki kişi yerine sorunlara saldırmak başarılı olmanın tek yoludur. Aynı kişiyle gündelik hayatınızda çok sık iletişim kurmanız gerekiyorsa, bu kişinin e-mail’i mi, telefonu mu yoksa yüz yüze konuşmayı mı tercih ettiğini öğrenin. En kaprisli insanlar bile nasıl iletişime geçmekten hoşlandıklarının sorulmasından memnuniyet duyarlar.

2- Kültürler arası iletişim kurmayı öğrenin

Kültürel ve etimolojik bariyerler konuşmalarınızın gereğinden farklı olmasına yol açabilir ve iki tarafa da zarar verebilir. Başka kültürlerden olan kişilerle düzgün iletişim kurabilmek için aşağıdaki önerileri inceleyebilirsiniz: Yüksek sesle değil, yavaş konuşun. Sesinizi yükseltmek çok nadir durumlarda karşınızdakinin sizi daha iyi anlamasını sağlar. Karşınızdakinin hiçbir şey bilmediğini varsayın ve spesifik olun. Siz işlerin nasıl yürüdüğünü biliyor olabilirsiniz, fakat herkes bilmiyor. Bu yüzden konuşmanızın başarısını garantilemek için karşınızdaki kişiye her detayı verin. Yazılı iletişimi tercih edin. Bir e-mail daha iyi anlamak amacıyla tekrar tekrar okunmaya el verişlidir.
Eğer bu yolu seçerseniz karşınızdaki kişi ile periyodik olarak telefonda da iletişime geçin, böylece tavrınızı daha net ortaya koyabilirsiniz. En temel usulleri aklınızdan çıkarmayın. Her şey ters gittiğinde bile teşekkür etmeyi bilin ve gerektiği zaman özür dilemekten çekinmeyin.

3- Karmaşık fikirleri iletmeyi bilin

Her şeyi açıkça belirtmek veya vermeniz gereken bilgileri organize edip küçük gruplar halinde listeledikten sonra numaralandırmak işinizi çok kolaylaştıracaktır. Bu sayede dinleyicilerin beklentilerini karşılama ve iletmek istediğiniz bilginin anlaşılma ihtimali yükselir. Bu durumu şu örnekle açıklayabiliriz: Eğer bana ulaşmanızın 4 yolu mobil telefon, e- mail, otel telefonu ve ofis telefonu derseniz size ulaşmak isteyen kişiler bu 4 yoldan 3′ünde bile başarılı olsalar, size daha fazla seçenek sunduğunuzu ama sözünüzü yerinize getirmediğinizi hatırlatırlar. Bu yüzden bilgileri sıralamak ve organize etmek hem eksik bilgi vermenizi engeller, hem de anlaşılma ihtimalinizi arttırır. Sonuçların ne kadar etkili olduğunu görünce şaşıracaksınız!

4- Yüz yüze iletişim kurmayı tercih edin

E-mail sayesinde yüz yüze iletişime geçme zorunluluğu azalmıştır. Masanızda oturup telefon veya e-mail ile iletişime geçmenin daha verimli olduğunu düşünüyor olabilirsiniz, ancak bu durumun bazı dezavantajları vardır. Kendinizi izole etmek gerçek anlamda verimli iletişim kurma yeteneklerinizin kullanılmamasına yol açar. E-mail’den faydalanmanın sınırını aşmayın ve düzenli olarak yüz yüze toplantılar talep edin. Yüz yüze iletişime geçmek niçin bu kadar önemlidir? İlk olarak e-mail’de tavrınızı ortaya koymanız zordur. Ayrıca, insanlar konuşurken göz teması kurmayı ve karşılarındakinin vücut dilini anlamaya çalışmayı sever. Sonuç olarak doğal iletişim yönleri daha açık ve güçlü bir şekilde iletişim kurmanızı sağlar.

5- Görünümünüze dikkat edin

Görüntünüzün de en az sizin kadar konuştuğunu asla unutmayın. Kıyafetlerinizin sizin hakkınızda neler dediğini biliyor musunuz? Örneğin yaratıcı bir reklam ajansında çalışırken koyu ve yünlü bir takım elbise giyip eski bir saç kesimi yaptırarak Bay Tutucu olmanız aynı zamanda Bay İşten Çıkarılması Gereken olmanız anlamına gelir. Aynı durum bankada çalışan bir bayanın çok abartı giyinip gösterişli takılar takması örneği için de geçerlidir. Unutmayın ki konsept her şeydir.

6- Daha iyi iletişim kurmanın yararları

İletişim yeteneklerinizi geliştirmek çok ciddi bir avantajdır. Gelişme göstermeniz istediğiniz kariyere adım atmaya başlamanız anlamına da gelir. Daha iyi iletişim kurabilen kişiler daha başarılı ve sorumluluk almaya daha uygun kişiler olarak görülür ve bu kişiler genlikle zamlarla ve terfilerle ödüllendirilirler.

Kendini değiştir Hedefini 12 den vur!

Önce biz değişeceğiz. Ama geniş anlamda bir değişim ve paralelinde bir gelişim hedeflenmişse bu yetmez. Sağlam, aklı başında bir vizyon ve bu vizyon için enerji şarttır.
Değişimden, değişmekten söz açıldığında “Değişim, değişmeyen tek şeydir” ya da “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” şeklindeki ifadeleri pek çoğumuz hemen anımsarız. Değişimi en net ve en açık şekilde açıklayan bu söylemlerin ışığında rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bu eylem şarttır. Yani değişime, değişmeye mecburuz. Peki önemi sıklıkla vurgulanan bu değişim kavramı neden şart? Bu sorunun cevabı aslında çok açık. Çünkü değişmezsek, değiştirmezsek; yenilenemeyiz, gelişemeyiz, ilerleyemeyiz.
Bu hayatın çok güzel bir yerinde, çok özel şartlara sahip olmuş olabiliriz. Ancak zaman ilerledikçe bulunduğumuz noktada kalır ve daha ileriye gitmeyi hedeflemezsek ne kadar özel bir konumda olursak olalım, belli bir zaman sonra içinde bulunduğumuz durumumuzu da koruyamadığımızı görürüz. Bu gerçeği göz ardı etmemek çok önemlidir. Aslında bu gerçeği göz ardı etmemek ya da bir başka ifadeyle bu gerçeğin farkında olmak tek başına yeterli değildir. Çünkü harekete geçilmezse bu farkındalık hiçbir işe yaramaz. Değişim için hareket şarttır. Sonuç olarak şunu unutmamak önemli; olmamız gereken şeyi olduğumuz gibi kalarak olamayız (Max de Pree). Değişmesi gereken her şey değişmeli. Belki de ilk etapta kendimiz. Çünkü değişim sürecini gerçekleştirecek olan bireyin değişmeye ihtiyacı varsa ve bunu başaramıyorsa zaten yola çıkılamamıştır. Bu sürecin başarılı sonuçlar vermesi belli başlı şartlara bağlıdır. Evet, önce biz değişeceğiz. Ama geniş anlamda bir değişim ve paralelinde bir gelişim hedeflenmişse bu yetmez. Sağlam, aklı başında bir vizyon ve bu vizyon için enerji şarttır. Sahip olunan bu enerji ile harekete geçilmelidir. Çünkü eylem olmadı mı vizyon bir rüyadır. Vizyon bu eylemin sebebidir, yani vizyon olmazsa eylem zaman öldürmektir. Sadece eyleme sahip bir vizyon dünyayı değiştirebilir.
Hedefi Vurmak, Hedefe Ulaşmak
Değişmezsek, değiştirmezsek gelişemeyiz dedik. Vurguladığımız gibi, zaten değişimin asıl amacı da sürekli gelişimdir. Bu iki kavram birbirini tetikler niteliktedir. Bir kişi değişim ve gelişim sürecini yaşamaya başladığında, bu durumun devamı için de çalışmalarını aralıksız sürdürür. Çok geniş anlamda düşünebiliriz bu kavramları. Kişisel gelişim, sosyal gelişim, her türlü maddi ve manevi gelişim… Aslında, bir anlamda hayatın her alanında güçlü olabilmektir de diyebiliriz. Kişi değiştikçe geliştiğini görmüştür ve bu gelişim sürecinin durmasını, duraksamasını istemez. Değiştikçe gelişir, geliştikçe değişir. Bu durum kişisel başarısını artırmakla beraber çevresini de etkilemeye başlayacaktır; çünkü hem bu birey hem de çevre bu gelişim süreci için karşılıklı hareket etmeye başlayacaktır. Kişi çevresini değiştirmeye çalışırken, çevresi bu durum karşısında olumsuz bir duruş sergilemez, aksine bu değişim ve gelişim için isteklidir.



Keşfedilmeyeni Keşfet
  Pozitif değişim için sahip olmamız  fereken erdemlerin başında sabır gelir. İsteklerimizi bir anda elde edemeyebiliriz. Ve vurguladığımız istekler sıradan ve basit olmayan nitelikli düşüncelerin ürünüdür. Ayrıca değişim ve beraberindeki gelişim sürecinin sürekliliği, sürülen hayatın kalitesini ne denli artıracak, bu durum yaşandıkça idrak edilebilir. Öncelikle inanmalı, daha sonra yapılması gerekenleri büyük bir özenle yapmalıyız. En sonunda da sabırla gelişmeleri beklemeliyiz. Tüm bu hamlelerin ardından, her şeyin olumlu yönde değiştiğini izlemek, sürpriz olmayan sonuç olacaktır. Bu andan itibaren tek bir şey yapmanız gerekir; bu hazzın tadını çıkarmak…
     “Uzakdoğu’da yetişen bir bambu türü olan Moso, dikildikten sonra, 5 yıl boyunca en ideal şartlar altında dahi hiçbir gelişme göstermez. Sonra sihirli bir el dokunmuş gibi, birdenbire günde 40-45 cm kadar büyümeye başlar ve nihayet 6 hafta içinde yaklaşık 27 metrelik boyuna ulaşır. Aslında sihir değildir yaşanan. Moso ağacının duruyormuş gibi yapıp birdenbire büyümesinin sebebi, 5 yıl boyunca toprağa sabırla saldığı yüzlerce metrelik kökleridir.”
Farkını yansıt, değiş, geliş, keşfedilmeyeni keşfet, yücelerin içinde yüksel. Sonunda tek ol! Çünkü…
Bir sır daha var, çözdüklerinden başka
Bir ışık daha var, bu ışıklardan başka
Hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye
Bir şey daha var, bütün yapıtlardan başka…
(Ömer Hayyam)

Gülümse, Odaklan, Değiştir

Şu ana kadar anlamış olduğunuz gibi G.O.D. Gülümse, Odaklan, Değiştir anlamına gelmektedir.
   Size gereken üç basit cümledir (gülümse - odaklan - değiştir) hayat aslında bu kadar BASİTtir. Dikkat edin KOLAY demedim, basit dedim. Eğer oyunu kurallarına göre oynamıyorsanız, oyun oldukça ZOR bir hal alabilir. Kendinizi son derece kolay kapana kısılmış bir fare gibi hissedebilirsiniz.G.O.D. sistemi sizin kapandaki fare gibi aynı tekerleğin içinde dönüp durmanızı durdurmak için tasarlanmıştır.



Bakın hayat nasıl çalışır,

İlk olarak EGO oyunun ilk anından son anına kadar oyunun içindedir. Ego'nun işi elinden her geldiğinde bu oyunu yönetmektir. Ego oyunu yönettiği sürece sizler etrafınızda olup biteni "aynı filmi tekrar tekrar seyrediyormuşçasına" gözlemlemeye başlarsınız.

- Sürekli parasızlık, arada para gelse bile hemen gider. İki yakanız bir türlü bir araya gelmez.
- Sevgililerinizle hep aynı tür sorunlar yaşayıp durursunuz. Sonunda uzun yıllar sonra "üff bıktım bu heriflerden hepsi aynı bok" demeniz çok normal.
- Ailenizle hep aynı konularda problem yaşarsınız. Size göre suçlu onlar. Acaba gerçekten öyle mi???
- Kendinize güveniniz yoktur. Sürekli başka insanların sizi ONAYLAMASI ihtiyacı duyarsınız. Bir gün her şey harika giderken iki gün sonra birden her şey üstünüze üstünüze gelmeye başlar.
- Olan şu.. Ego size aynı filmi tekrar tekrar seyrettiriyor.
- Gelin size kendi hayatımdan bir örnek ile ne demek istediğimi daha basit bir şekilde anlatayım.

Hayatınızı Keyiflendirecek Öğütler

1. Vücudunuza dar gelen kıyafet giymeyin.
2. İlaçla yaşamaktan kaçının.
3. Randevularınızı önceden ayarlayın.
4. Hafızanıza güvenmeyin; mutlaka yazın.
5. Aracınızı, bozulmadan servise götürüp bakım yaptırın.

6. Her kilidin yedek anahtarını yaptırın ve belli yerlerde bulundurun.
7. Daha sık ’hayır’ deyin.
8. Yapacaklarınızı öncelik sırasına sokun.
9. Zamanınızı israf etmeyin.
10. Öğle ve akşam yemeklerini basitleştirin.

11. Kötümser insanlardan uzak durun.
12. Önemli evrakın birden fazla fotokopisini çektirin.
13. Evde çalışmayan ne varsa tamir ettirin.
14. Yapmaktan hoşlanmadığınız işler için yardım isteyin.
15. İhtiyaçlarınızı önceden belirleyin.

16. Bir defada yapılması zor büyük işleri, küçük parçalara ayırın.
17. Etrafı toplayın, dağınıklıktan kurtulun.
18. Gülümseyin.
19. Bebekleri gıdıklayın.
20. Dost bir kediyi veya köpeği okşayın.

21. Kendinizi, bütün soruların cevabını bilmekle yükümlü hissetmeyin. Bazı şeyleri de bilmeyin.
22. Karşılaştığınız insanlara, onların hoşuna gidecek bir şey söyleyin.
23. Yağmur yağmasını isteyin; yağınca yağmurda yürüyün.
24. Kendi kendinize, nerede eski günler, her şey daha güzeldi demekten vazgeçin
25. Verdiğiniz kararın ne anlama geldiğini iyi düşünün.

26. Kendinize güvenin.
27. Nüktedan olun.
28. Sizi mutlu edecek bir şey yapmayı yarına bırakmayın.
29. Hiç tanımadığınız insanlara yürekten bir merhaba deyin.
30. Eski bir arkadaşlarınızla karşılaşınca ona sıkıca bir sarılın.

31. Hava açıksa, gece yıldızları seyredin.
32. Bir şarkıyı ıslıkla çalmayı öğrenin.
33. Arada bir şiir okuyun.
34. Kendinize bir demet çiçek alın. Bir çiçek koklayın.
35. Yardım istem ekten çekinmeyin; alamazsanız üzülmeyin.

36. Görünüşünüze özen gösterin.
37. Her şeyi kararında yapın; ifrata kaçmayın.
38. Nerede gerekiyorsa, orada mutlaka gerekli emniyet tedbirini alın.
39. Daima daha iyisini yapmaya çalışın, ama mükemmeliyetçi olmayın.
40. Resim ve heykel sergilerini gezin.

41. Berbere gidin.
42. Kendi kendinize bir şarkı mırıldanın.
43. İyi bir müzik dinleyicisi olun.
44. Kendi kendinize yetmeyi öğrenin.
45. Her gün biraz idman yapın; her fırsatta yürüyün.

46. Dünyanın en yetenekli insanı olmadığınızı kabul edin gerekiyorsa elimden ancak bu kadar geliyor deyin.
47. Yeni moda birkaç şarkıların sözlerini ezberleyin.
48. İşe erken gidin.
49. İşe her gün aynı yoldan gitmeyin.
50. Kırlarda dolaşın.

51. Maça gidip bağırın.
52. Başkaları dilemeden, siz onlara iyi günler dileyin.
53. Teşekkür edin.
54. Evde kendi kendinize yemek pişirin, güzel bir sofra kurun, sonra da afiyetle yiyin.
55. Başkalarını adam etmekten vazgeçin.

56. Severken karşılık beklemeyin.
57. Sinemada film seyrederken patlamış mısır atıştırın.
58. Bir ağaç, olmazsa bir çiçek dikin.
59. Şişmanlamayın.
60. Hatıra defteri tutun.

61. Kağıttan bir uçak yapıp uçurun.
62. Bir derneğe veya kulübe girin, arkadaş edinin, toplantılara katılın.
63. Mutlaka yeterince uyuyun.
64. Az konuşun, çok dinleyin.
65. İş arkadaşlarınıza ve dostlarınıza iltifatı esirgemeyin.

66. Bir güne yapılacak çok şey tıkıştırmayın.
67. Acelesiz yaşayın; daha önünüzde yaşanacak çok güzel günler var.
68. Stresli davranmak, doğuştan gelen değil, sonradan kazanılan kötü bir huydur; bunu unutmayın.
69. Arabanıza güzel koku yayan bir alet koyun.
70. Son söz: Öfkeyi, kendinize zevk edinmeyin.

Yazan : Prof. Dr. İmer Okar

Mutsuzluklar EGO yoluyla gelir...

 Bir Zen üstadı sokak boyunca yürürken bir adam koşarak gelmiş ve sert bir şekilde ona vurmuş. Üstat yere düşmüş. Ayağa kalkmış ve önceden yürüdüğü yönde, geriye bile dönüp bakmadan tekrar yürümeye başlamış. Yanında bir öğrencisi varmış. Şoka uğramış. "Bu adam da kim? Bu nedir? Böyle birileri yaşıyorken, herhangi birisi gelip sizi öldürebilir. Ve siz adamın kim olduğunu, bunu neden yaptığını merak edip dönüp bakmadınız bile" demiş. Üstat da, "Bu onun sorunu, benim değil" demiş.

    Siz aydınlanmış birisiyle çatışabilirsiniz, ama bu sizin sorununuzdur, onun değil. Ve bu çatışmada incinirseniz o da sizin kendi sorununuzdur. O sizi incitemez. Bu bir duvarı yumruklamak gibidir canınız yanacaktır ama duvar değildir sizi inciten.

    Ego sürekli problem peşinde koşar. Neden? Çünkü kimse size ilgi göstermezse, ego acıkmış hisseder. O ilgi ile yaşar. Dolayısıyla, birisi size kızgın ve sizinle kavga ediyorsa, bu bile iyidir, çünkü en azından ilgisi üzerinizdedir. Eğer birisi severse, iyidir. Eğer kimse sizi sevmiyorsa, o zaman kızgınlık bile iyi olacaktır. En azında ilgi üzerinizde olacaktır. Fakat, kimse size hiç bir ilgi göstermezse, kimse sizin önemli birisi olduğunuzu düşünmezse, o zaman egonuzu nasıl besleyeceksiniz? Diğerlerinin ilgisine ihtiyaç vardır.

     Milyonlarca şekilde insanların ilgisini çekersiniz; belli bir tarzda giyinirsiniz, güzel görünmeye çalışırsınız, çok kibar olursunuz, roller edinirsiniz, değişirsiniz. Ne tür koşulların geçerli olduğunu sezinlediğinizde, hemen insanların size ilgi göstereceği yönde değişiverirsiniz. Bu çok derinden bir dilenciliktir  Gerçek bir dilenci ilgi arayan ve talep eden kişidir. Ve gerçek imparator da kendi içinde yaşayandır; onun kendi merkezi vardır, başka kimseye bağımlı değildir.

     Buddha bodhi ağacının altında oturuyor; o an dünya yok oluverse, Budha için bir şey fark edecek midir? Hiçbir şey. Hiçbir şey fark etmemiş olacaktır. Tüm dünya kaybolsa bir fark yaratmayacak çünkü o merkezine ulaşmıştır.

     Ya siz; şayet eşiniz kaçar, sizi boşar, başka birisine giderse tamamıyla dağılırsınız - çünkü o size ilgi gösteriyordu, özen gösteriyor, seviyor, etrafınızda dolaşıyor, sizin kendinizi birisi olarak hissetmenize yardım ediyordu. Tüm imparatorluğunuz kayboldu, siz dağılıverdiniz. İntihar etmeyi bile düşünmeye başlarsınız. Neden? Neden karınız sizi terk edince intihar edesiniz? ? Neden kocanız sizi terk edince intihar edesiniz? Çünkü kendinize ait bir merkeziniz yok. Karınız size merkezi veriyordu; kocanız size merkezi veriyordu.

     İnsanlar bu şekilde varolurlar. Böylelikle insanlar başkalarına bağımlı hale gelir. O çok derinden bir köleliktir. Ego bir köle olmak zorundadır... O başkalarına bağımlıdır. Ve sadece egosu olmayan kişi ilk defa olarak efendidir; artık o bir köle değildir. Bunu anlamaya çalışın. Ve egoyu kendi içinizde aramaya başlayın, başkalarında değil, bu sizin işiniz değildir.

     Kendinizin ne zaman mutsuz hissedecek olursanız hemen gözlerinizi kapayın bu mutsuzluğun nereden gelmekte olduğunu bulmaya çalışın ve her seferinde göreceksiniz ki, sahte merkeziniz başka biriyle çatışmakta. Siz bir şey umdunuz ve gerçekleşmedi. Siz bir şey beklediniz ve tam tersi oldu - egonuz sarsıldı, mutsuzsunuz. Yalnızca bakın; ne zaman mutsuz olursanız, neden olduğunu bulmaya çalışın.

    Sebepler sizin dışınızda değil. Temel neden içinizdedir ama siz her zaman dışarı bakarsınız, her zaman sorarsınız: Beni kim mutsuz ediyor? Benim kızgınlığımın sebebi kim? Beni kim hayata küstürüyor? Ve dışarı bakarsanız göremezsiniz. Sadece gözlerinizi kapayın ve her seferinde içe bakın. Tüm mutsuzluğunuzun, kızgınlığınızın, can sıkıntınızın kaynağı sizde, egonuzda gizli. Ve kaynağı bulursanız, onun ötesine geçmeniz kolaylaşacaktır. Eğer sizin başınıza dert açan şeyin kendi egonuz olduğunu görebilirseniz, ondan kurtulmayı tercih edersiniz çünkü hiç kimse mutsuzluğunun kaynağını anlayacak olduktan sonra onu taşıyamaz. Ve şunu unutmayın ki, egodan vazgeçmeniz için bir neden yoktur.

     Ondan vazgeçemezsiniz. Ondan kurtulmaya çalışırsanız, "Alçak gönüllü oldum" diyen, daha zor fark edilen türden bir egonuz olacaktır. Alçak gönüllü olmaya çalışmayın. Bu kendini gizleyen bir egodur ama ölü değildir. Alçak gönüllü olmaya çalışmayın. Alçak gönüllü olmayı kimse deneyemez, ve kimse kendi çabasıyla alçak gönüllülüğü yaratamaz, asla! Ego ortadan kaybolunca, alçak gönüllülük size gelir. O yaratılan bir şey değildir. O gerçek merkezin gölgesidir. Ve gerçekten alçak gönüllü bir adam ne alçak gönüllüdür ne de bencil. O sadece basittir. Hatta alçak gönüllü olduğunun bile farkında değildir. Eğer alçak gönüllü olduğunuzun farkındaysanız, orada ego vardır. Alçak gönüllü kimselere bakın. Kendilerinin gerçekten alçak gönüllü olduğunu düşünen milyonlarca insan vardır. Yerlere kadar eğilirler, ama izleyin onları en sofistike egoistlerdir onlar. Artık onların besinlerinin kaynağı alçak gönüllüktür. "Ben alçak gönüllüyüm" derler ve sonra da size bakıp sizin onları takdir etmenizi beklerler. Sizin onlara "Sen gerçekten alçak gönüllüsün" demenizi isterler. "Aslında sen dünyanın en alçak gönüllü kişisisin; hiç kimse senin kadar alçak gönüllü değil". Sonra da yüzlerine gelen gülümsemeye bakın. Ego nedir? Ego "Kimse benim gibi değil" diyen bir hiyerarşidir. Alçak gönüllülükle kendisini besleyebilir. "Kimse benim gibi değil, ben en alçak gönüllü kişiyim."

    Zamanın birinde: Sabahleyin hava henüz aydınlanmamışken fakir bir dilenci caminin birinde dua etmekteydi. Kutsal bir gündü ve o dua edip şöyle diyordu, "Ben bir hiçim. Ben fakirlerin en fakiriyim, günahkârların en büyüğüyüm" Birden. bir başka kişinin daha dua etmekte olduğunu fark etti. Adam ülkenin imparatoruydu ve bir başka kişinin daha dua etmekte olduğunun farkında değildi - karanlıktı ve imparator da, "Ben bir hiçim. Kimse değilim. Sadece kapındaki bir dilenciyim" diyordu. Başka birisinin daha aynı şeyleri söylediğini duyduğunda imparator dedi ki, "Durun! Beni geçmeye çalışan da kim? Sen kimsin? Bir imparator 'bir hiç olduğunu' söylerken, onun önünde aynı şeyi söylemeye nasıl cesaret edersin?"

     İşte ego böyle çalışır. Çok zor fark edilir. Onun çalışması çok kurnazca ve derindendir, çok çok uyanık olmalısınız, ancak o zaman onu görebilirsiniz. Alçak gönüllü olmaya çalışmayın. Yalnızca tüm mutsuzlukların, acıların ego yoluyla geldiğini görmeye çalışın. (OSHO)

Mutluluğun reçetesi var mı..

Mutluluğun reçetesi var mı..
Ya da bana mutluluğun reçetesini yazabilir misiniz???
Ernie E. Zelinski bilge kişilerin çağlar boyunca söylediklerinden yararlanıp bir mutluluk reçetesini oluşturmuş.
Kanımca bugüne kadar yazılmış en iyi reçetelerden biri bu.
Bu reçeteyi mutlaka bir kenara not edin. Kesip saklayın.
Mümkünse eşe, dosta, sevgiliye, arkadaşa fakslayın. E-posta veya telefon mesajı ile yollayın.
Ama en önemlisi mutlaka uygulayın.
 
İŞTE REÇETENİZ:
  1. Doyum sağlayacak kadar bir amaç
  2. Geçinebilecek kadar bir iş
  3. Temel ihtiyaçlara yetecek kadar zenginlik
  4. İş ve eğlenceyi dengeleyecek kadar sağlıklı bir akıl
  5. Birçok insanı beğenecek, bunlardan birazını da sevecek kadar şefkat
  6. Kendini sevecek kadar özsaygı
  7. Muhtaç olanlara verecek kadar iyilik duygusu
  8. Zorluklarla yüz yüze gelecek kadar cesaret
  9. Sorunları çözecek kadar yaratıcılık
  10. Her an gülecek kadar mizah duygusu
  11. İyi bir yarını bekleyecek kadar umut
  12. Hayatı bütün değerleri ile yaşayacak kadar bir sağlık
  13. Sahip oldukların için şükran duygusu
 
Reçetenizdeki 13 ilaçtan siz hangisini beğendiniz bilmiyorum ama benim favorim sonuncudur. SAHİP OLDUKLARINIZIN DEĞERİNİ BİLİN!!
"Sahip olduğunuz şeylere şükran duymak".
Bu her insanın kendi içinde bulabileceği çok eski ve güçlü bir ilaç!! Sahip olduğunuz her şeyi kaybettiğinizi sonra da bulduğunuzu düşünün. Nasıl da mutlu olurdunuz. Sahip olduğunuz şeylerin, sağlığınızın, eşinizin, çocuklarınızın, arkadaşlarınızın ve dostlarınızın değerini bilmek...
Mutluluğun peşine düşmek yerine, biraz da onun sizi bulmasını beklemek, kısacası bulduğunuz ve olduğunuzla yetinmek bu ilacın en önemli faydalarıdır.
Mark Twain yazmış: "Palamarı fırlatıp at. Güvenli limanlardan uzaklaş. Bırak alize yelkenleri şişirsin. Araştır, düşle ve keşfet".

Sevgi Özgürlüktür

Asla yanlış bir şeyi sevme çünkü o, seni dönüştürecektir. Hiçbir şey sevgi kadar dönüştürücü değildir. Seni yükseltecek, yüksek seviyelere çıkaracak şeyi sev. Kendinin ötesindeki bir şeyi sev. Dinin tüm gayreti budur: Sana Tanrı gibi bir sevgi objesi verir, böylece düşmene olanak kalmaz. Kişi yükselmelidir. Bir tür 'ben,' 'ben-o' olarak var olur.
   Diğer tür 'ben,' 'ben-sen' olarak var olur. Bir kişiyi sevdiğinde diğer tür bir 'ben' sende ortaya çıkar: 'ben-sen.' Birisini seversin, o kişi olursun. İyi ama ya öz sevgi? 'O' yoktur ve 'sen' yoktur. 'Ben' kaybolur. Çünkü 'ben' sadece iki bağlamda var olabilir: 'o' ve 'sen.' 'Ben' figürdür, 'o' ve 'sen' alan olarak iş görür. Alan kaybolduğunda 'ben' kaybolur. 'Sen' tek başına kaldığında, sen varsın ama bir 'ben'in yoktur, herhangi bir 'ben' hissetmezsin. Sen basitçe derin bir /oluşsun./ Normalde biz "ben varım" deriz. Bu haldeyken, kendini derinlemesine seviyorken 'ben' kaybolur. Sadece 'varım' kalır. Saf varoluş, saf varlık kalır. O seni muazzam bir saadetle dolduracaktır. O seni bir kutlamaya, bir sevince dönüştürecektir. Onlar arasında ayrım yapmak sorun olmayacaktır. Eğer sen giderek daha çok mutsuz oluyorsan, o zaman sen bir kendini beğenmişlik yoluna kapılmışsındır. Eğer sen giderek daha çok sakin, sessiz, mutlu, bir arada olursan, o zaman sen başka bir yolculuğa çıkmışsındır: öz sevgi yolculuğuna.
   Eğer sen ego yolculuğundaysan başkalarına karşı tahripkâr hale geleceksin çünkü ego 'sen'i yok etmeye çalışır. Eğer öz sevgiye doğru yol alırsan ego kaybolacaktır. Ve ego kaybolduğunda diğerine kendisi olması için izin verirsin; bütünüyle özgürlük tanırsın. Eğer herhangi bir egon yoksa, sevdiğin diğer kişiye bir hapishane yaratamazsın, bir kafes yaratamazsın. Diğerine yüksek cennetlerde bir kartal olması için izin verirsin. Diğerine kendisi olması için izin veriyorsun; bütünüyle özgürlük tanırsın. Sevgi tam özgürlük verir, sevgi özgürlüktür. Senin için özgürlük, sevginin nesnesi için özgürlük. Ego esarettir. Senin için esaret ve kurbanın için esaret.

OSHO

Kaderini sev belki seninki en iyisidir

 Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır.
Güneş onu yakıp kavurur.
O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye.
"Ol" der Tanrı. Güneş oluverir.
Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz.
Bulut olmak ister. "Ol" der Tanrı. Bulut olur.
Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur.
Rüzgar olmak ister bu kez. Ona da "Ol" der Tanrı.

Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur.
Herşey karşısında eğilir.
Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar.

Ordan esen burdan eser, kaya banamısın demez!
Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir.
Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı...
Sırtında bir acı ile uyanır....

Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. ..

" Nietzsche "

Her Şey Mümkün (The Meta Secret)

HER ŞEY MÜMKÜN
SECRET MUCİZESİ DEVAM EDİYOR!

The Secret ta saklı kalanların anahtarını The Meta Secretta bulacaksınız
THE META SECRET tüm sırların ötesindeki bir sırla alakalı bir kitap: Çekim Yasasını da kapsayan Evrensel Yasaları derinlemesine irdeliyor. Gerçek olaylara dayanan bu bilgelik kitabı dünya çapında tanınmış uzmanların kaleminden dökülen öğretilerle dolu. Her zaman hayalini kurduğunuz zenginlik, aşk ve mutluluğa ulaşmanıza yardımcı olacak tüm teknikleri THE META SECRETta bulacaksınız.

Meta Sır öğretmenleri Evrenin gizemli işleyişini tartışmak üzere buradalar. THE META SECRET onlardan size bir ARMAĞAN... Çekim Yasasının ötesinde çok az bilinen eski sırları çözmede bir ANAHTAR...


 The secret kitabında sadece çekim yasasından bahsedilmekte ancak the meta secret çekim yasasının 7 hermetik yasadan (Mentalizm yasasıritim yasasıkutupsallık yasasıbenzeşme yasasıtitreşim yasasıcinsiyet yasasıetki tepki yasası) sadece biri olduğunu belirtmekte.


Her zaman pozitif duygu durumunda pozitif cümlelerle,inançlı,kendinizden emin şekilde kullanın.

Olumlama 1
1. Hayal gücüm neye inanırsam onu yaratıyor.
2. Kolayca, zorlanmadan hedeflerime ulaşıyorum.
3. Her gün daha iyi oluyorum.
4. Her gün zihin kapasitemin yüzde yüzünü kullanıyorum.
5. Etrafımdaki bilgeliğe ve bilgilere açığım.
6. Her gün hedeflerime çok daha fazla yaklaşıyorum.
7. Sadece hedeflerimi destekleyen inançlara sahibim.
8. Hedeflerime çoktan ulaştığımı görüyorum ve bunu hissediyorum.
9. Her gün kendi şansımı yaratıyorum.
10. Hayatıma olumlu deneyimler çekiyorum.


Zengin Olumlamaları
1. Ben bir para mıknatısıyım.
2. Şu anda kendime ve etrafımdakilere fikirlerimle, enerjimle ve tutkumla zenginlik yaratıyorum.
3. Bütün yatırımlarım bana kar getiriyor.
4. İstediğim ve ihtiyacım olan paraya ulaşabiliyorum.
5. Harcadığım bütün para bana 3 katı olarak geri dönüyor.
6. Düşüncelerim finansal bolluğa dönüşüyor.
7. Paramın ne kadarını verirsem, param o kadar çoğalıyor.
8. Çaba harcamadan düşüncelerimle istediğim parayı kendime çekiyorum.
9. Diğerlerinin armağanlarını bunun onların bolluğunu artıracağını bilerek kabul ediyorum.
10. Zarif bir verici alıcıyım.


Sağlık Olumlamaları
1. Sağlığımı, canlılığımı ve enerjimi her gün artırıyorum.
2. Olumlu düşüncelerim istediğim bedeni yaratıyor.
3. Çabucak, kolay olumlu sağlık alışkanlıkları kazanıyorum.
4. Her gün daha çekici oluyorum.
5. Ben ince, güçlü, yağ yakan, kas yapan bir makineyim.
6. Kutsal hayat şu an her hücremi dolaşıyor, beni iyileştiriyor ve bana enerji veriyor.
7. Her gün bedenimi alkalileştiren ve bana enerji veren doğru yiyecekleri yiyorum ve doğru içecekleri içiyorum.
8. Her gün tam potansiyelime doğru iyileşiyorum ve ilerliyorum.
9. Bedenim sürekli yağ yakıyor ve çok fazla enerji, sağlık ve canlılık yaratıyor.
10. Ne kadar enerji yakarsam o kadar enerji üretiyorum.


İlişki Olumlamaları
1. Etrafımdaki iyiliği fark ediyorum.
2. Diğerlerini bana yardım etmeye şevk ediyorum, çünkü ben de onlara yardım etmeye hazırım.
3. Diğerlerinin söylediklerini bölmeden dinliyorum.
4. Adil, dürüst ve sağlıklı, sinerjik, olumlu ilişkiler yaratıyorum.
5. Bütün yüz ifadelerim hoş ve kendimi de diğer insanları da memnun ediyor.
6. Diğerleriyle konuşurken benimkinin yanında onların bakış açısını da anlayabiliyorum.
7. Sevgilim için gerçekten şükrediyorum ve bunu ona anlatmak için çaba gösteriyorum.
8. Sevgilim konuştuğunda ona bütün dikkatimi veriyorum.
9. Sevgilime ve insanlara kendime nasıl davranılmasını istiyorsam öyle davranıyorum.
10. Sevdiğim insanların içindeki iyiyi görüyorum ve olumlu davranışlarını takdir ediyorum.


Mutluluk Olumlamaları
1. Sürekli inanç, kesinlik ve kendime güven duyguları yaratıyorum.
2. Mutluyum çünkü kendime mutlu bir gerçeklik yaratıyorum.
3. Etrafımdaki dünyayı takdir ediyorum ve bana gelen her şeyi ders alabileceğim bir armağan olarak kabul ediyorum.
4. Her şeyde ve herkeste iyi bir yön bulabiliyorum.
5. Gerçekten de sahip olduğum her şey için müteşekkirim.
6. Bütün fırsatları fark ediyorum ve onları cesaretle takip ediyorum.
7. Kendi mutluluğumdan ben sorumluyum. Hayatımda değiştirmeyi seçtiğim her şeyi değiştirme yetisine sahibim.
8. İyiliğim aldığım her nefeste artıyor.
9. Hayal ettiğim her şey mümkün.
10. Kendimi susturup bilinçaltıma açıldığımda en iyi halimden bilgelik alıyorum. İhtiyacım olan her şeyin zaten içimde olduğuna güveniyorum.


************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN


***********************************************

Affetmek ne demektir?

Affetmek başkalarının yarattığı koşullardan ve yanlışlardan dolayı kendimize acı vermeye ya da başkasının bize acı vermesine izin vermemize son vermek demektir.

Affetmek bir keşiftir... Bir yanlısı silmek değil affettiğimiz kişiyle aramızdaki benzerliği keşfetmektir.

Affetmek unutmak değildir. Geçmiş unutulmaz. Unutmamalıyız da. Ama geçmişte yapılanların yıkıcı etkisini ortadan kaldırmaktır. Artik acıyı hissetmemektir.

Affetme sureci yas tutma surecidir. Kişi affetse de kaybetme duygusunun ve yaralanma duygusunun acısını hissedebilir. Onarım zaman gerektirir.

Affetmek yapılanları onaylamak hoş görmek değildir. Yapılanları önemsiz farz etmek örtbas etmek yapılanların kotu olduğunu geçersiz farz etmek ya da o kişinin hakli olduğunu zannetmek de değildir. Tam tersi "yapılanlar kotuydu. İncitti " diyerek ve yüzleşerek yola çıkılır.

Affetmek o kişiye kendimizi daha büyük hissettirerek onu bize karsı borçlu kılmak ta değildir. Bu bir ego oyunu olabilir ancak. Affetmeyi seçtiğimizde kimse bize borçlanmayacaktır. Diğer insanin da affetmesini özür dilemesini değişmesini ve bizim istediğimiz gibi olmasını beklemeyeceğiz. Çünkü biz ancak kendimizi kontrol etmeye muktediriz. Bir başkasının seçimlerini kontrol edemeyiz. Böyle bir gücümüz yok.
Affetmek fedakârlık değildir. Katlanmak hiç değildir. " İyilik perisini" oynamak ta değildir.

Affetmemiz için illa o kişiyi anlamamız gerekmez. Olayları illa hatırlamamız da gerekmez.

Affetmek o ana mahsus bir durum değildir. Bir süreçtir. Zaman içersinde sabırla yavaş yavaş olur.

Affetmek bir secimdir. Amaç bizim öz mutluluğumuz rahatlamamız özgürleşmemiz hastalanmamamız ve hayatimizi sağlıklı ve mutlu yasamamızdır.

Evrenin yasalarını Anlamak ve Refah İçerisinde Yaşamak-9

ETKİLİ BİR TEKNİK – AYNA GÖRÜNTÜSÜ – ÖNEMLİ TAVSİYE

Bilinçaltı, bilincin dikkat etmediği şeylere dikkat eden bir yapıya sahiptir. Bir partiye gittiğiniz zaman bilinciniz odadaki insanlara, konuşmalara, tanıdıklara odaklanırsa, bilinçaltı renklere, kokulara, seslere, halıya, duvarlardaki resimlere dair bilgileri kayıt etmeye başlayacaktır. Tam tersine siz bu ayrıntılara bilinçli olarak odaklanırsanız, bu defa bilinçaltınız, insanlara, tanıdıklara veya konuşmalara odaklanacaktır. İlginç bir şekilde, bilinçaltı, bilincin dikkat etmediği, konularla daha fazla ilgilenil' görünmektedir. Bu nedenle de bilincin fark etmediği şeyleri fark etme eğilimindedir. Bu noktada çok etkili bir teknikle bilinçaltımıza herhangi bir inancı kaydetmemiz mümkündür.

Bu teknikte öncelikle bilinçaltınıza girmek istediğiniz tekniği, bir kağıda doğru şekilde yazın. Örneğin; " Ben kolay bir şekilde para kazanıyorum ve refah içinde yaşıyorum" Daha sonra elinize bir ayna alın ve yazdığınız kağıdı aynaya doğru tutarak, aynada yazınızı okuyun, Yazının aynadaki görüntüsüne bakarak, bu görüntünün aynısını, beyaz bir kağıda yazın. Artık elinizdeki beyaz kağıtta Ben kolay bir şekilde para kazanıyorum ve refah içinde yaşıyorum afirmasyonu, ayna görüntüsü ile yazılmış şekilde var. Daha sonra bu kağıttan birkaç tane fotokopi çekin ve evde değişik yerlere asın. Özelikle sabah uyandığınız anda ilk gördüğünüz yere, banyoda, aynanın üzerine, yemek masanızda oturduğunuz yerden görebileceğiniz şekilde asmanız çok daha iyi olacaktır.

Tersten yazılmış bu yazı bilinç için bir şey ifade etmeyecektir. İşte bu noktada bilinçaltı devreye girecek ve yazıya dikkat edecektir. Bu çok etkili ve başarılı sonuçlar veren bir tekniktir.

PÜF NOKTASI: Bütün olumlamalarınızı cenin durumunda ( anne karnındaki gibi kıvrılarak) yapmanız çok daha etkili olacaktır. Bilinçaltı anne karnındayken gelişti ve anne karnında bilinç durumu yoktu. Bu nedenle cenin durumunda yapılan olumlamalar, bilinçaltı için daha kabul edilirdir. Yine aynı şekilde olumlamalarla çalışırken avuçların kapalı olması da etkilidir. Anne karnında bir çok bebek avuçlarını kapalı tutar ve bu pozisyonda bilinçaltını canlandırır, uyarır.

Evrenin yasalarını Anlamak ve Refah İçerisinde Yaşamak-8

BOLLUK BEREKET BİLİNÇALTI ÇALIŞMASI – MUTLAKA YAPIN

Bu bölümde bilinçaltınızdaki eski ve hatalı inancın yerine, doğru ve olumlu bir inanç oluşturmak için ne yapacağınızı öğreneceksiniz. Bu uygulamalar düzenli yapıldığı takdirde çok faydalı olacaktır. Lütfen tam olarak talimatlara uyarak çalışmalarınızı yapın.

Öncelikle bir çalışmayı tam 21 gün sürdürmelisiniz. Arada bir günlük boşluk bile olmamalı. Bilinçaltının yeni bir veriyi kabul etmesi için çoğu zaman bu süre gereklidir. Eğer arada gün atlarsanız tekrar sıfırdan başlamalısınız. Bilinçaltınızın bir inancını değiştirirken, sadece onunla çalışın. Aynı anda iki konuda çalışma yapmanız çalışmanızın verimini düşürür. Bunun yerine 21 günlük sürede tek konuda çalışmak, eğer isterseniz sonra ikincisine başlamak daha faydalıdır.

Her sabah 10 dakika erken uyanın. Ancak uyanınca yataktan kalkmayın. Bu zaman dilimi beyninizin hala alfa durumunda olduğu ve bilinçaltınıza etkili mesajlar gönderebileceğiniz bir zamandır. Bu 10 dakikalık sürede bilinçaltınıza bir olumlama ile veri göndereceksiniz. Bunun için aşağıdaki olumlamalardan birini ya da birkaçını seçebilirsiniz. Seçtiklerinizi ezberlemeniz ve hep aynı düzende olumlamanız önemlidir. Seçtiğiniz olumlama/olumlamaları sürekli olarak içinizden ya da sesli olarak 10 dakika boyunca tekrar edeceksiniz.
  • Evrenin Bolluk ve Bereketi bana akıyor.
  • Ben parayı kolaylıkla elde ediyorum ve para bana artarak geliyor.
  • Maddi ve manevi zenginliğim her geçen an artıyor ve ben zenginliğin tadını çıkartıyorum.
  • Para bana bildiğim ve bilmediğim yollardan artarak ve bol bol geliyor.  
Bu olumlamayı aynı şekilde yatağa girdiğinizde uyuyana kadar yapmalısınız. Bu zaman dilimi de yine bilinçaltımıza kolaylıkla veri girebileceğimiz diğer önemli zaman dilimidir. Özellikle tam uykuya dalmadan önceki anı yakalamanız çok önemlidir. Bu an sihirli bir andır ve bu anda bilinçaltınıza kolaylıkla yeni bir kayıt girebilirsiniz.

Ayrıca gün içinde aklınıza geldikçe içinizden olumlamanızı tekrarlayın. Ne kadar çok tekrar ederseniz bilinçaltınıza veri girmeniz o kadar kolay olacaktır.

Eğer çalışmanızda bir gün sabah yada akşam kaçırırsanız, tekrar başa dönmek ve 21 gün daha çalışmak zorundasınız. Aksi halde istenen sonuçları alma şansı çok düşük olacaktır. Bu kurala önemle uymalısınız.

Bilinçaltının bir diğer önemli fonksiyonu ise gerçek ile hayali ayırt edememesidir.

Örneğin siz bir film seyrederken bilinciniz bunun sadece film olduğunu bilir ama bilinçaltınız bunu gerçek kabul eder. Bu yüzden de kişiler yıllar önce seyrettikleri bir film ile ilintili bir rüyayı, yıllar sonra görebilmektedirler.

Bilinçaltının başka bir Fonksiyonu- PROGRAMLAMA- ÖNEMLİ TAVSİYE

Bilinçaltının bu önemli fonksiyonu bizim bilinçaltı programlama dediğimiz konuyu gündeme getirmektedir. Daha öncede söylediğim gibi bilinçaltımız mıknatıs gibidir. Kendi inançlarını yansıtan şeyleri çeker. Eğer bilinçaltınız çok zengin olduğunuza inanırsa bu zenginliği size çekecektir. Bilinçaltımızı kendi istediğimiz şeye inandırmanız ise BİLİNÇALTI PROGRAMLAMA dediğimiz işlemle mümkündür. Bu çalışmayı bilinçaltınızdaki hatalı inancı değiştirme çalışmasıyla birlikte yapabiliriz. Ancak bu çalışmada da kural aynı çalışmanın 21 gün boyunca aksatılmadan devam ettirilmesidir. Bunun için aşağıdaki önerilerden en az birini seçmelisiniz. Bir kaçını birden düzenli yapmanın çok daha fazla etkisini görürsünüz.

Özellikle sabahları ve akşamları fırsat bulabilirseniz yapacağınız küçük bir çalışmanın da çok büyük etkisini görürsünüz. Olumlamalarınıza destek olması açısından bunu da öneririm. Yatağa sırt üstü uzanın ve gözlerinizi kapatın. Şimdi derin nefesler almaya başlayın. Nefes alırken önce diyaframınız sonra göğsünüzün alt kısmı, daha sonra orta kısmı ve en son üst kısmı hava ile dolmalı. Nefesleriniz yavaş ve derin olmalı. Kafanızdan tüm düşünceleri uzaklaştırın ve sadece nefesinize konsantre olun. Eğer aklınıza farklı bir düşünce gelirse onu sadece izleyin. Bırakın beyninizden akıp gitsin siz nefesinize konsantre olmaya devam edin. Bu şekilde 1'den 10'a kadar nefes alın ve verin. Bu sırada gevşediğinizi ve tamamen rahatladığınız imgeleyin. Vücudunuzdaki tüm kaslar gevşesin ve hiç bir gerilim kalmasın. Kendinizi tamamen rahat bırakmanız ve gevşemeniz çok önemlidir. Ayrıca nefesi burnunuzdan alıp burnunuzdan vermenizde bir diğer önemli noktadır. Kesinlikle nefes alıp verirken ağzınızı kullanmayın. İyice gevşedikten sonra kendinizi pembe ışıkta bir balonun içinde imgeleyin. Daha sonra kendinizi istediğiniz durumda imgeleyin. Eğer bir ev sahibi olmak istiyorsanız evinizi gözünüzde canlandırın ve evinizin tapusunu elinize aldığınızı düşünün. Eğer araba sahibi olmak istiyorsanız aynı şeyi araba için yapın. Bu çalışmada her ne istiyorsanız imgeleyebilirsiniz. Ancak her gün aynı şeyi imgelemek önemlidir.

Bilinçaltını programlarken hayal ile gerçeği ayırt edememesi prensibi karşımıza bir çok farklı yöntemi çıkartmaktadır. Örneğin bir çok para resmi bulup bununla çekmecelerini dolduran bir insanın bilinci bunların gerçek olmadığını bilir. Ama bilinçaltı bunu anlamaz ve bir süre sonra bunu gerçek kabul etmeye başlar.

İstediğiniz şeyleri en küçük ayrıntısına kadar bir kağıda yazın. Bu kağıtta yazanları her gün okuyun ve bunlar olmuş gibi düşünerek, o anda neler hissedeceğinizi yaşamaya çalışın. Ancak yazarken çok zengin olmak istiyorum gibi bir ifade asla kullanmayın, çünkü bilinçaltı gelecekten yada geçmişten anlamaz. Bilinçaltı için sadece şu an vardır. Zengin olmak istiyorum diyen birinin bilinçaltı bunu yarma bırakır, yarın olunca kişi yine zengin olmak istiyorum diyecektir ve isteği başka bir yarma kalacaktır. Bunun yerine maddi ve manevi olarak zenginliğim her geçen an artıyor demek çok daha doğru olacaktır. Eğer bir araba istiyorsanız şöyle bir ifade yazabilirsiniz. " .... Model ... renk arabayı almak için gerekli olan paraya ve imkanlara sahibim"

Olumlamanızı bilgisayarınızda ekran koruyucunuza yazın. Bunu unuttuğunuz anlarda birden görmenizde bilinçaltınızda önemli etkiler yapacaktır.

Eger bir ev sahibi olmak istiyorsanız şimdiden gazetelerdeki ev ilanlarına bakmaya başlayın, Bunun için yeterli paranız olup olmadığını düşünmeyin, Size uygun olan evleri araştırın hatta sahiplerine telefon açıp bilgi alın. Ciddi bir araştırma içine girin ve yaptığınız şeye inanın. Bolluk bereket çalışmama katılan bir öğrencim diğer önerdiğim yöntemleri uygularken, bu yöntemi de ciddiyetle uyguladığını ve bu şekilde inancının gerçekten çok arttığını söylemişti. Gerçekten yıllardır maddi sorunlar nedeni ile ev alamamasına rağmen çalışmasının üzerinden bir hafta geçtikten sonra mucizevi bir şekilde ev aldığıyla ilgili mailini almak beni çok mutlu etmişti.

Kaynak : http://www.reikiturk.com/

Evrenin yasalarını Anlamak ve Refah İçerisinde Yaşamak-7

Çalışma-3 : İçinizdeki Sabatojcu ile yüzleşme
Sabotajcı Arketipi: Kabul etmenin zor olduğu arketiplerden biridir ama bu arketip herkeste vardır ve onun olumlu özelliklerini kullanmak için önce anlamak ve içimizdeki sabotajcı ile yüzleşmek lazımdır. Sabotajcının en net özelliği kendi kendimizi sabote etmek konusunda ortaya çıkar. Ne zaman bir karar verip, korkularımızdan dolayı vazgeçersek, ne zaman bir işi başarmak isterken kendimize engel olacak mazeretler üreterek işi bırakırsak yada yarı yoldan dönersek sabotajcı yönümüz bizi kontrol ediyor demektir. Sabotajcının silahı korkulardır ve bunları kullanarak sabote eder.  
  • Hangi korkulara sahibim?
  • Hangi korkum beni amaçlarıma ulaşmaktan alıkoyuyor?
  • İsteklerimin peşinden koşuyor muyum, yoksa bahaneler bulup erteliyor muyum?
  • Kendimi sabote ettiğimi fark ediyor muyum?
  • Övgüleri ve iltifatları kolaylıkla kabul ediyor muyum, yoksa bunları duymak ilk anda beni rahatsız ediyor mu?
 Sabotajcı olumlu yönlerinde ise kendimizi sabote ettiğimiz durumları görmemizi ve ayı hataları yapmamamızı sağlar. Artık hayatınızda bahaneler biter, isteklerinizin peşinden koşarsınız. Olumsuz anlamda sabotajcı korkuları kullanırken, olumlu anlamda ise sizi koruma görevi yapar. Örneğin diyet yapmaya karar verdiniz ve artık fazla kilolardan kurtulmaya kararlısınız. Diyetin ilk gününde komşunuz elinde böreklerle kapıyı çalıyor. Eğer sabotajcınızın farkında değilseniz muhtemelen diyeti bir sonraki hafta yaparım diyecek ve kendi kendinizi sabote edeceksiniz. Ama eğer sabotajcınızın farkında olsaydınız, muhtemelen komşunuz size hiç gelmeyecekti. Çünkü artık sizin kendi kendinizi sabote etmek için bir nedene ihtiyacınız yoktur.

Evrenin Yasalarını Anlamak ve Refah İçerisinde Yaşamak-6

Bu bölümde refahı hayatınıza daha fazla çekmeniz için gerekli uygulamalar verilmiştir.
Bu uygulamaları zorunlu olarak yapmanız gerekenler, yapılmasının önemle tavsiye edildiği çalışmalar ve, sevmeniz durumda yapmanızın faydası olacağı çalışmalar olarak üçe ayırarak vermeyi uygun gördüm. Özellikle mutlaka yapmanız gereken alıştırmaları kesinlikle yapmalısınız. Bunlar yazılarda "MUTLAKA YAPIN" ibaresiyle yer alacaktır. Hayatınıza daha fazla bolluk ve bereketi çekmeniz, refah içinde yaşamanız için bu çalışmaları kesinlikle, size anlatıldığı şekilde yapmalısınız. Eksik yada kendi isteğinizle değişim yaptığınız çalışmaların faydası olmama ihtimali çok yüksektir. Yapmanızın önemle tavsiye edildiği çalışmalar ise "ÖNEMLİ TAVSİYE" ibaresiyle başlıklarda yer alacaktır. Bu çalışmalar sonuç almanızı kolaylaştıracak ve hızlandıracak çalışmalardır. Bunların da yapılması başarınızı arttıracaktır. Sevmeniz durumda yapmanızın faydası olacağı çalışmalar içinse herhangi bir ibare yoktur.

REFAH PROGRAMINIZI BAŞLATMADAN ÖNCE BİR KERE BİLE OLSA YAPMANIZ GEREKEN ÇALIŞMALAR - ÖNEMLİ TAVSİYE

Meditasyon Pozisyonu

Çalışmalar öncesinde meditasyon pozisyonunuzu alın. Eğer yapabiliyorsanız lotus oturuşu buna çok uygundur. Ancak yeni deneyim kazananlar genelde bu pozisyonu tam olarak başaramazlar. Yere bağdaş kurup oturmak sizin için daha kolay olabilir. Ancak omurganız mutlaka dik olmalıdır ve kesinlikle rahat bir durumda olmalısınız. Meditasyon esnasında vücudunuzda oluşacak bir rahatsızlık meditasyondan istediğini etkiyi almanızı zorlaştıracaktır. Eğer yere oturmak zor geliyorsa bunu bir sandalye üzerinde de yapabilirsiniz. Ancak kesinlikle yatağa yada yere uzanmayın. Bu gevşeme için uygun bir pozisyon olabilir ancak meditasyon için kesinlikle uygun değildir.

Şimdi derin nefesler almaya başlayın. Nefes alırken önce diyaframınız sonra göğsünüzün alt kısmı, daha sonra orta kısmı ve en son üst kısmı hava ile dolmalı. Nefesleriniz yavaş ve derin olmalı. Kafanızdan tüm düşünceleri uzaklaştırın ve sadece nefesinize konsantre olun. Eğer aklınıza farklı bir düşünce gelirse onu sadece izleyin. Bırakın beyninizden akıp gitsin siz nefesinize konsantre olmaya devanı edin. Bu şekilde 1'den 10'a kadar nefes alın ve verin. Bu sırada gevşediğinizi ve tamamen rahatladığınız imgeleyin. Vücudunuzdaki tüm kaslar gevşesin ve hiç bir gerilim kalmasın. Kendinizi tamamen rahat bırakmanız ve gevşemeniz çok önemlidir. Ayrıca nefesi burnunuzdan alıp burnunuzdan vermenizde bir diğer önemli noktadır. Kesinlikle nefes alıp verirken ağzınızı kullanmayın.

Olaylara tepki vermek

    Çevremizde olan olaylar başımızın üzerinde esen rüzgarlar gibidir. Aklımızın yelkenleri, olayları yorumlama şeklimizdir. Aynı nehirde esen aynı rüzgar ile farklı gemiler farklı yönlere gidebilmektedir. Farkı yaratan, rüzgarın hangi yönden estiğinden çok, yelkenlerimizi nasıl tuttuğumuzdur.
  • Düşüncelerine dikkat et, söze dönüşür,
  • Sözlerine dikkat et, eyleme dönüşür,
  • Eylemlerine dikkat et, alışkanlık olur,
  • Alışkanlıklarına dikkat et, kişilğin olur,
  • Kişiliğine dikkat et, kaderini biçimlendirir.
     Motivasyon sigaradan çıkan dumana benzer, onu görebilirsiniz ama onu tutamaz, cebinize koyamaz, kontrol edemezsiniz. Hayatınızı kontrol altına almak istiyorsanız, işinizi motivasyon perisine bırakmak istemezsiniz.