Egoyu İkna Etme Çalışması ile Bakış Açımı Nasıl Değiştirdim-



Mailim üzerinden bana ulaşan birçok kişinin sorduğu bir konu var şimdiye kadar ne başardınız. Çünkü savunduğum bazı fikirler ve üzerinde fikir beyan ettiğim konular var. İnsanlar söylediklerimin doğruluğuna inanmak için elle tutulur kanıtlar görmek istiyorlar. Bugün bu soruya iyi bir örnek olacağını inandığım bir deneyimimi paylaşmak istiyorum. Kendimle ilgili olarak önemli bir bakış açısını nasıl değiştirdiğimi anlatmak istiyorum.
 Çekim yasası ile ilgilenmem yaklaşık 4 sene öncesine dayandığını daha önceki yazılarımda belirtmiştim. The Secret kitabını okumamla bu yolculukta ilk adımı attım.  Devamında konu ile ilgili neler yapabileceğimi araştırmaya başladım. Birileri başarıyorsa bende neden başarı olamıyordum. Başarılı olanlarla benim aramdaki fark nerdeydi. Bunun çözmeye çalışıyordum ama hep bir yerlerde bir şeyler eksik kalıyordu. Yani istiyorum ama istediklerimi elde etmede bir eksiklik olduğunu hissediyordum. Çekim yasası ve Kuantum ile ilgili piyasada bulunan birçok kitabı okudum. Halada ilgimi çeken kitapları alıp okumaya devam ediyorum.
 Çekim yasası evrenin yasalarından birisiydi ve insanlara istediklerini elde etmeyi vaat ediyordu. Kulağa oldukça hoş geliyordu. Buda diğer insanlar gibi beni de  cezbediyordu. Ama uygulamada bir eksiklik vardı. Çekim yasası düşünce gücüne dayanıyordu. Düşünceler istediklerimizi çekmeye yarayan mıknatıslarlar gibiydi. Ama sorun bizim o mıknatısı tam güçte çalıştıramamamda yatıyordu.  Mıknatısa zaman zaman yeterli gücü verdiğimde bir şeyleri hayatıma çekiyor ama sonrasında düşündüklerimizden farklı şeyler hayatıma gelmeye devam ediyordu.

Aşk mı? Bağımlılık mı?



Hepimiz aşk nedir diye sormuşuzdur ve eğer bir gün aşık olursak aşkı tanıyıp tanımayacağımızı merak etmiş, kaygılanıp durmuşuzdur.
Aşk, sevgilinin çarpık bacaklarını düz görmektir demiş şair. 
İşte büyük düşünürlere göre aşk nedir?
Aristo: "Sevmek acı çekmektir, sevmemek ölmek. Sevmek zevktir ama yalnız sevilmenin hiçbir zevki yoktur"
Augustinus: "Sevgi ruhun güzelliğidir."
François Bacon: "Büyük insanlarda, liyakat sahibi olanların kendilerini budalaca aska kaptırdıkları görülmez. Büyük ruhlar ve büyük isler askla uzlaşmaz"
Bailey: "Aşk dünyanın en tatlı mutluluğu ile en derin acısından yaratılmıştır"
Balzac: "Aşk yaşamında kadın, ancak hünerli bir çalgıcının elinde dile gelen bir lir gibidir. Kadınlar bizleri sevdikleri zaman her suçumuzu bağışlarlar"
Basta: "Erkek az fakat sık sever, kadın ise çok ancak bir kez sever"
Jeremy Bentham: "Aşk hazzı, dostlukla duyu hazlarından yoğrulmuştur"
Bulor: "Aşk cennetin dilinden bize kalan tek andır"
Antoine Bret: "Aşkın ilk soluğu mantığın son soluğudur"
Jacob Boehme: "İstek, hareket/genişleme, yön veren tezlere bilgelik eklendiğinde aşk olur"
 La Cordaire: "Aşk her şeyin başlangıcı, ortası ve sonudur"

Ya diğer insanlar nasıl tanımlamış;

·  Aşk, karşılıklı sevgidir. Acıyı tatlıyı paylaşmaktır.
·  Aşk, kırık kalp demektir.
·  Aşk, paylaşmaktır. Çünkü aşk paylaştıkça yücelir.
·  Aşk, sonsuz sevgidir. Aşk, birini sevip onunla olmaktır. Ölümüne sevgidir.
·  Aşk, tükenmez bir kalemdir. Dertleri yazmaya yarar.
·  Aşk, umutsuzca beklemek hem de hiç sevmeyecekmiş gibi.
·  Aşk, yaşanması gereken en güzel duygu ancak içinde yalan olmadığı sürece ve aşk bir insana verilebilecek en özel değer olarak adlandırıyorum.
·  Aşk, karşılıklı yaşan bir devrimdir.
·  Aşk, erişilemeyen erişildiği zamanda bitendir.

Aşk dediğimizde akan sular durduğu ve yaşanan en güzel duygu olarak algıladığımız için yaşamımızdaki birçok duyguyu aşkla ilişkilendirmişiz.
Ben bugün aşkı farklı bir açıdan incelemeyi düşünüyorum.  Yaşadığımızın doğal aşkmı yoksa bir bağımlılık olduğu yönünden incelemek istiyorum.

Hayatı Doya Doya Yaşamanın İpuçları


İNSANLARLA TANISMAK
İnsanların sorun yaşadığı konulardan biri başkaları ile tanışmaktır. Bu gezegende çok sayıda insan olmakla birlikte birbirine yakınlaşmayan çok sayıda insan olması çok şaşırtı­cı bir durumdur.
Teresa beni danışmanı olarak seçmişti. Büyük bir şirket­te çalışıyordu. Yöneticilik yapıyordu ve dünya çapında iyi bağlantıları olan çok sayıda insanın olduğu büyük bir şirket partisine gidebilmek istediğini, partiye gitmeye korktuğunu ve gidecek olursa oradaki kimse ile konuşamayacağına inan­dığını söyledi. Her zaman bir dereceye kadar sosyal fobilere sahip biri olduğunu bana söyledi.
Bu fobi onun sokağa çıkmasını ya da insanlarla konuş­masını engelleyecek ölçüde bir şey değildi ama ne zaman yö­netici olmaktan çıkıp kendisini sosyal bir olayın içinde bulsa kendisini tamamen rahatsız hissediyor, konuşacak olursa da kekeliyordu. Bana bu partiye gidip eğlenebilirse yükselmesine yardımcı olacak bağlantıları ve benzeri birçok şeyi elde ede­bileceğini söyledi. Ona şöyle sordum, "İlk olarak, partiye bulunmanı sağlayacak olan şey nedir; ikinci olarak da parti boyun­ca orada bulunmanı ve keyif almanı sağlayacak olan şey ne­dir?" Bunlar iki farklı şeydir çünkü Teresa tipik bir şekilde bu durumlardan kaçmıyordu. Yaptığım ilk şey onun yoğun bir şekilde istediği bir şeyi düşülmesini sağlamaktı.

Hayatı Doya Doya Yaşamak-2



SEVGİYE ERİSMEK
İnsanların sevdikleri kişilere, sevgilerini ifade etmek gi­bi konulan ertelemeleri bana çok garip geliyor. Örneğin in­sanlar genellikle çocuklarıyla zaman geçirme gibi konuları erteliyorlar. Bana her zaman "Yeterli zamanını yok," diyorlar ama ellerinden hiçbir şeyin gelmeyeceği konular üzerinde en­dişe duyarak geçirdikleri zaman çok büyük boyutlarda. Aslın­da keyif alabilecekleri ve yapabilecekleri şeyler var.
İnsanların önceliklendirme yapması gerekiyor. İşe gide­bilmek için yola belli bir süre ayırmak zorundalar ama işi dü­şünmeye ne kadar zaman ayıracaklarını düşünmüyorlar. Eğer "Şimdi araba kullanarak işe gideceğini, bu bir samimi alır, bu bir saati de oraya vardığında ne yapacağımı düşünerek kullanabilirim," diyecek olursanız daha fazla boş zamana sa­hip olursunuz. Evden ayrılmadan önceki bir saatinizi kafanız­dan o gün yapacağınız işleri geçirmeye harcamak yerine çocuklarınızla geçirebilirsiniz.

Hayatı Doya Doya Yaşamak


Hayatta karşıma çıkan insanların çoğu sorunları konu­sunda endişelenmeye çok fazla zaman ayırıyor ama eğlence­ye yeterince zaman ayırmıyor. Ben insanlara her zaman şöy­le soruyorum, "Sorunlarını çözdükten sonra tüm o boş zama­nında ne yapacaksın?" Daha fazla eğlenceye ulaşmak mutlu olmanın önemli bir parçasıdır.
Mutlu olmanın diğer bir parçası iyi ilişkilere sahip olma­nızdır. Hayatlarını köle gibi çalışarak geçiren ve hayattaki önemli şeylere odaklanmayı beceremeyen çok sayıda insan vardır. Sevgiye erişmek ailenizle özel zamanlar geçirebilmek ve hayatınızdaki özel kişiye zaman ayırmak demektir.
Sevdiğiniz birini bulabilmek için ya da hatta daha iyi bir sosyal iletişim ağına ve daha iyi bir arkadaş grubuna sahip olabilmek için daha fazla insanla tanışmak önemli bir nokta­dır. Bu gezegende milyarlarca insan yaşıyor, bu yüzden her­hangi birimizin kendisini yalnız hissetmesi için hiçbir neden yok. Kendinizden hoşlanmayı öğrenmek, başka insanların yanında kendinizi nasıl hissettiğiniz konusunu iyileştirmek ve nasıl flört edileceğini bilmek insanlarla tanışma konusun­da sahip olabileceğiniz iyi bilgilerin başındandır.
Önemli görevlere sahip olmak hepimizin ihtiyaç duydu­ğu bir şeydir. Bu ister vergi, ister okulda yapılan çalışmalar olsun hayatlarımızı iyi bir şekilde geçirebilmek için gerçek­leşmesi gereken bazı şeyler vardır. Bunları yapabilmek için kendinizi motive edebilmek sahip olunması gereken yararlı yeteneklerden biridir.

Ruhsallığın Egosu


 Bilmek OLMAK DEĞİLDİR
Ego kelimesini derinden incelemeye aldığımda iletişimde bulunduğum çevreye de ego ile ilgi­li araştırmaları çeker hale gelmiştim. İnsanların yaptığı her harekette altındaki egoyu görmeye çalışıyordum. Hatta ileri giderek onların egoları olduğunu söylüyordum. Çünkü öğrenmiştim. Onları egolarından vurmaya çalışmak fikri her ne kadar ego olsa da bilgimin arkasına sığınıp bunu silah olarak kullandığım durumlar oldu.

Tersini de yaşadım. İnsanlar benim egolarım olduğunu, bir şeyleri yenemediğimi söylediler. Bu canımı acıtan bir şey oldu zaman zaman. Yaptığımın karşılığını alıyordum. Ama bunu göremiyordum. Ego hakkındaki bilgilerim bile kendi egosunu oluşturmuş insanları egolarından vurmaya çalışıyordum. Ve biri beni vurmak istediğinde tepki veriyordum. Egolarımın olduğunun söylenmesi bana küfür gibi geliyordum. Yani aynı olayın iki zıt kutbuda beni tetikliyordu... Ne mutlu ki böyle şeylerim yok artık...

Affetmek En Asil İntikamdır


Affetmek En Asil İntikamdır
Nefreti aşmanın tek yolu var: Affetmek
Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz.
Nefret yaşamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını görmemizi engeller
Hiç kimse saf iyi ya da saf kötü değildir
Salt kötülükleri görmek bir süre sonra şüphe, depresyon ve umutsuzluk denizinde boğar insanı Nefret dolu bir yaşam, mutsuz bir yaşamdır.
Affetmek insanı derinleştirir.
Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir
Çünkü affetmek bir seçimdir
Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir
Affetmek bir süreçtir Birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür
Affetmeyi seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır Yani koşullu affetme yoktur
Diğer insanın da sizi affetmesini, değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin
Affetmek bir seçimdir. Amacı sizin rahatlamanızdır, sizin özgürleşmenizdir
Nefret duyduğunuz kişinin yaşıyor ya da ölmüş olması sizin affetme sürecinde duyduğunuz acıların yoğunluğunda bir farklılık yaratmayacaktır

Bir Başarı Hikayesi


Bir zenci.
Çocukluğu kötü geçmiş.
Babası onları terk etmiş, üvey babası çok kötü davranmış, onu ve kardeşlerini hırpalamış, annelerini dövmüş.
Daha yedi yaşındayken "çocuklarını asla bırakmayacağına" yemin etmiş.
Akıllı olduğu için arkadaşları buna "koca kafa" adını takmışlar.
Ama okumamış.
Gidip Deniz Kuvvetleri'ne yazılmış.
Sıhhiyeci olmuş.



Orada işleri çabuk öğrenmiş, doktorların ilgisini çekmiş.
Askerden sonra tıp okumayı düşünmüş.
Ordudan ayrılınca bir hastanede çalışmaya başlamış.
İşler iyi gidiyormuş.
Evlenmiş.
Sonra hastanede çalışmaktan vazgeçmiş.
Hastane malzemeleri satarak zengin olacağına karar vermiş.
Bu karar, onun felaketinin başlangıcı olmuş.
Bu arada bir de oğlu doğmuş.
Kapı kapı dolaşıp "tarayıcı" denilen bir alet satmaya uğraşıyormuş doktorlara.
Ama işler iyi gitmiyormuş.
Hayat gittikçe daha zorlaşıyormuş.
Parasızlık, çocuğun yuva masrafı, biriken faturalar, ödenemeyen kira, karısının çift vardiya çalışması, tarayıcıları kimsenin almaması.

Kötü İlişkilerin Üstesinden Gelmek

Kötü İlişkilerin Üstesinden Gelmek

İnternet üzerinden benden yardım isteyen birçok kişinin dile getirdiği ve ilişkiler sonrasında yaşanan terk edilmenin verdiği travmaları, sürüncemede kalan ilişkiler sonrası yaşanan duygusal durumu atlatma konusunda NLP yaratıcısı Dr. Richard Bandler’in Eskimeyen değişim kitabında yazmış olduğu bölümü paylaşmak istiyorum
Artık yapacak bir şey kalmamış bitmiş aşkların peşinde bir çok insan kendini heder ediyor üzüyor. Kendini kafese kapatıp, ayağından bağlayıp dışarıya çıkmaya korkuyor. Ama şunun  kafesin dışına çıkma cesareti gösteremezlerse, kendi ayaklarından kendilerini bağladığı ipi çözmedikleri için aynı yerde aynı şeyleri yaşayıp duruyorlar sonrada başkalrını suçluyorlar. Özgürlük istiyorsanız, ayağınızdaki bağı çözmeniz, kafesin dışına çıkmanız lazım. Yeni yaşamlara yelken açabilesiniz. Bir çoğunuz Tarzan filmini seyretmişsiniz yada belgesellerde maymunların ağaçlar arasında nasıl hızla bir daldan bir dala geçtiklerini görmüşsünüzdür. Aslında bizimde yapmamız gereken bu yeri geldiğinde tutunduğumuz dalı bırakıp yeni dalı tutmalıyız ki ilerleyebilelim.


Bazı insanların üstesinden gelmesi gereken diğer bir konu kötü ilişkilerdir. Konu kötü ilişkiler olduğunda her şeyden önce iyi bir hayatı hak ettiğinize ilişkin yeni bir inanç oluşturmaya karar vermenizi öneriyorum. Bu çok önemli bir şeydir ama birçok insan bunu yeterince yapmaz.

Affetmek ve Ego

Ego mutsuzlukla geçinir; ne kadar çok mutsuzluk varsa onun için o kadar beslenme vardır. Coşku dolu anlarda ego tamamen yok olur ve tam tersi: Şayet ego yok olursa coşku üzerine yağmaya başlar. Eğer egoyu istersen affedemezsin, unutamazsın; özellikle de acıları, yaraları, hakaretleri, aşağılanmaları, kâbusları. Unutamayacağından değil. Onları abartmaya devam edip duracaksın, onları vurgulayacaksın. Hayatında güzel olan şeyleri unutmaya meyledeceksin, yaşamındaki neşeli anları unutacaksın; onlar ego söz konusu olduğu sürece bir amaca hizmet etmezler. Neşe ego için zehir gibidir ve mutsuzluksa vitamin gibidir.
Egonun tüm mekanizmasını anlamak zorunda kalacaksın. Şayet affetmeye çalışırsan bu gerçek affediş değildir. Çaba ile sadece baskılayabilirsin. Sadece zihninin içinde sürüp giden aptalca oyunu anladığında affedebilirsin. Yeniden ve yeniden onun tüm saçmalığı görülmek zorundadır; aksi taktirde bir taraftan bastıracaksın ve o diğer taraftan gelmeye başlayacak. Bir şekliyle onu bastıracaksın; o ise kendisini başka bir biçimde gösterecek: Bazen o kadar zor fark edilir bir biçimde olur ki onun çok iyi yenilenmiş, yeniden dekore edilmiş ve dayanıp döşenmiş aynı eski yapı olduğunu fark etmek nerdeyse imkânsızdır, neredeyse yeniymiş gibi görünür.

Affetmekle ilgili Bir hikaye...

Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: ‘Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?’ Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. ‘O zaman’ der öğretmen. ‘Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin’ öğrenciler bunu da yaparlar.
Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır.
Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: ‘Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.’ Bazı öğrenciler torbalarına üçer beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine ‘Peki şimdi ne olacak?’ der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar: ‘Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde, hep yanınızda olacaklar.’
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar: ‘Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.’ ‘Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık. Hem sıkıldık, hem yorulduk?’
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir: ‘Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.

Kendiniz İçin Affetmeyi Seçin

Affetmekle ilgili yazı yazmaya karar verdiğimde AFFETMEKLE ilgili değişik tanımlara ulaştım. Tanımların hemen hemen tümünde ortak bir nokta olduğunu fark ettim. Affetmenin temel kazancı affeden kişiyedir. Belki bu yazıyı okuyan herkesin hayatında, geçmişe baktığında hala affedemediği birileri olabilir. Hala düşündüğünde öfkesini canlı tuttuğu bu olaylar kişiyi nasıl da tutsak eder. Bu tutsaklıktan kurtulmanın yolu var mıdır?
İnsanların fark edipte yön veremeyecekleri duygu yoktur. Yeter ki fark edelim, fark ettikten sonra temel olarak yapılması gereken şey düşünce şablonlarımıza bakmak, değişmesi gerekenleri değiştirmektir.
Örneğin; Affedersem tekrar yapar yanlış bir şablondur. Eğer bunu düşünüyorsanız hemen şunu da hatırlayın, affedin ama unutmayın. Affetmek unutmak demek değildir. Affetmek gerçeği unutmanızı değil onu çok iyi hatırlamanızı ve anlamanızı ister.
Affedersem ben kendimi değiştirmiş olurum halbuki onun değişmesi gerekiyor başka bir yanlış şablondur. Eğer başkasını değiştirebileceğinizi sanıyorsanız bu düşüncenizden vazgeçin, çünkü ne bir başkasını, ne de hayatı kontrol edemezsiniz, tek kontrol edebileceğiniz şey, kendi duygu ve düşüncelerinizdir.
Hayat adildir, kötüler her zaman cezalandırılır, iyiler ise her zaman ödüllendirilir şablonu size uyuyor mu?... Bunu çok istesek de hayat adil değildir. Hayatta farklı dengeler ya da doğrular olsa da adalet beklen­tiniz her zaman karşılanmaz. Bu beklentiyle hayata yaklaşıyorsanız hemen şu sözü bir okuyun. ‘ İyi bir in­san olduğunuz için dünyanın size adil davranmasını beklemek, vejetaryen olduğunuz için bir boğanın size saldırmamasını beklemek gibidir.’
Affetmek için işe yarar birkaç öneri belki birilerinin işine yarar düşüncesi ile burada paylaşmak istiyorum.

Hayat Olumlamalari-Özdeğer


Kendimi sevgiyle destekleyip olduğum gibi kabul ettikçe kendimi çok daha değerli hissediyorum. Daha değerli hissettikçe daha iyi oluyorum… Daha değerli hissettikçe daha da güvende oluyorum… Daha değerli hissettikçe daha değerli oluyorum…
Ben kendimi daha değerli hissettikçe gücüm ve yeteneklerim ortaya çıkıyor… Gücüm ve yeteneklerim ortaya çıktıkça ben kendimi daha değerli hissediyorum… Bütün bunlar bende eşsiz bir harmoni oluşturuyor. İşte ben bu harmoniyim…
Benim kendimi değerli hissetmem için dünyada belirli şartların oluşmasına gerek yok. Ben sadece nefes aldığım için bile kendimi değerli hissedebilirim. Ben kendimi olduğum gibi kabul edip değerli hissettiğimde bütün dış şartlar bana ayak uydururlar ve bana ne kadar değerli olduğumu kanıtlarlar… Ben kendimi olduğum gibi seviyorum ve kabul ediyorum… hayat benim için değerlidir… ve bende hayat için…
Geçmişte kendimi değerli hissetmemiş olabilirim. Ama buna bağlı yaşadığım tüm durumlarım sorumlusu benim. Tüm bu kararları sevgiyle değiştiriyorum… Bilirim ki özdeğer kişinin kendi iç dünyasında kazanılabilir bir olgudur. Şimdi içime dolan öz değerin ışığını hissediyorum…
Ben öylesine değerliyim ki, hayatın tüm güzel olasılıklarına açık ve layık olduğumu anlıyorum… Ben bunu anladıkça hayat tüm güzel olasılıklarını bana açıyor. Bu ne de güzel bir harmonidir…
Ben kendimi değerli hissedebilirim… Ben her an kendimi daha da değerli hissedebilirim… Ve bu benim için bir alışkanlıktır… kendimi sevmek ve değerli hissetmek benim en güzel alışkanlığımdır… Bu beni daha da değerli ve güvende kılar.
Ben kendimi öyle değerli hissederim ki, her ismimi duyduğumda kendime verdiğim değer iki kat artar. Ve iki kat daha… iki kat daha…
Ben kendimi değerli hissettikçe başkalarındaki değeri görmeyi de bilirim... Onlardaki bu değeri her an onlara hissettiririm. Onlardaki mükemmeli görmeyi seçerim… Çünkü onlardaki mükemmel, benim içimdeki mükemmeldir… Ben onları değerli buldukça, onlar beni fazlasıyla bulur bilirim... Bu harmoni ile bir bütün olurum…

Ben değerliyim, ve bunu deneyimlemeyi seçiyorum… Şimdi hızla değişiyorum....
Akın Berk Sürücü




************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN


***********************************************

Küçük Değişimler Büyük Değişimleri Getirir


Yaşamımızda önemli değişimler yapmak istiyorsak ancak bunu nasıl yapabileceğimizi bilmiyorsak ilk adım küçük değişimlerin büyük değişimlere yol açtığı ilkesini anlamak olmalıdır.
İnsan yaşamı genelde alışkanlıkların zinciri altında geçer. Her gün aynı saatlerde kalkarız, aynı şeyleri yaparız, aynı saatlerde yemek yeriz, aynı insanları görürüz, aynı yollardan geçeriz, akşam aynı dizileri seyrederiz ve aynı saatlerde yatarız. Bazen değişiklik olsun diye birşeyler yaparız ama aslında yaptıklarımız yine hep aynı şeylerdir.
Oysa yaşamımızda küçücük bir şeyleri değiştirerek çok önemli şeylerin değişimini sağlayabiliriz. Bir anda büyük bir değişim yapmak kolay değildir ama ufak şeyleri değiştirmek her zaman daha kolaydır. yogi Bhajan sadece yediklerinizi ve giydiklerinizi değiştirerek tüm yaşamınızı değiştirebilirsiniz der. Gerçektende sadece yediklerimizi ve giydiklerimizi değiştirmek bile yaşamımızda kelebek etkisi oluşturacaktır.
Bugünden itibaren yaşamınızda küçük bazı değişiklikler yapmaya başlayın.Her sabah 7′de kalkıyorsanız bu sabah saat 6′da kalkın. Her gün kahvaltıda ne yiyorsanız bir tarafa bırakın ve bugün meyve,kuruyemiş yada başka birşeyler yeyin. Dolabınızda sadece koyu renklerde giysiler mi var? Bugün kendinize canlı bir sarı,turuncu,mor renkte bir gömlek alın. Dışarı çıkarken hiç sevmediğiniz komşunuza içten bir şekilde gülümseyin ve hatırını sorun, yada bakkalla sohbet edin. İş yerinize kocaman bir gülümsemeyle girin yada iş arkadaşlarınızı şaşırtacak bir şeyler yapın. Bu akşam eşinize uzun zamandan beri davranmadığınız şekilde davranın, çocuklarızla oyun oynayın, gece yarısına kadar dans edin. Seçenekleriniz o kadar çok ki… Sadece küçük değişimler yapın. Evin eşyalarını yenileyemiyorsanız yerlerini değiştirin, uzun zamandır kullanmadığınız şeyleri evden atın, sabah koşusuna çıkın… Yapabileceğiniz bir çok şey var. Ama bunlar yeni bir şeyler olsun, yaşamınızda küçükde olsa yeni bir şeyler yapın. Her gün küçük bir şeyleri değiştirerek bir gün yaşamınızın tamamen değiştiğini göreceksiniz. Yapbileceğiniz küçük değişimler yaşamınızda bir domino etkisi ile önemli dğeişimleri oluşturacaktır. Denemekle bir şey kaybetmezsiniz, sadece kendinize biraz zaman verin ve yaşamınızı değiştirmek için kollarınızı sıvayın.
Berna Özcan Demir