Access Bars etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kendimizi Desteklemek - Bilinçli Yaratma Sanatı Kitrabından

 

Yaşamımızda eylemlerin psikolojik kökenlerine baktığımızda, üç şey görünür:

·     Hayatımız üzerinde hâkimiyet sahibi olmak,

·     Sevmek, sevilmek, ait olmak,

·     Benliğimizi değerli görmek.

Davranışlarımız aslında, hayatımızda bunlara sahip olmamıza hizmet eder. Buradaki kritik şeyse bunları nasıl elde edeceğimize dair inançlarımız ve onları elde etme yolları konusundaki şablonlarımızdır.




Doğru referans ve destekleyici düşünce ile kolaylıkla elde edebileceğimiz şeyleri, yanlış düşünce ve referanslarla kendimizden çok uzağa konumlandırabiliyoruz.

Özgüven sahibi olmak, hayatımız üzerindeki hâkimiyetimiz için en önemli etkendir. Bir şey için yapamam veya olamam tutumunda olduğumuzda o şeyin yapılma ve olma ihtimali sıfırlanırken yapabilirim veya olabilirim dediğimizde ise o şeyin yapılabilme yolunda, birçok seçenek ortaya çıkmaktadır.

Ne İstediğimizden Emin Olmak

 

İstediğimizi söylediğimiz şeylere sahip olmaya gerçekten ne kadar gönüllüyüz?

Ne istediğimizden emin miyiz?

İnsanlar, yaşamlarında ne yaratmak veya neye sahip olmak istediklerinden çoğunlukla emin değildir. Bir şeyler istediklerini söylerler ama ne yaratmak istedikleriyle ilgili bir fikirleri, arzuları veya çabaları yoktur.  




Birisi sohbet ederken; “Bir iş yerine sahip olduğu, arabası olduğu, kendisi ve çocukları güzel giyindiği için insanların onu zengin sandıklarından bahsetti. İnsanların onu bu şekilde görmesine rağmen işin aslının öyle olmadığını, kendisinin yeterli paraya sahip olmadığını ve borç içinde olduğunu ve iş yerinde ciddi görünmek için sürekli olarak asık suratlı davrandığını.” söyledi.

Kendi Önümüzden Çekilmek

 

Yaşamımızı zorlaştıran kişi, çoğunlukla kendimizden başkası değildir. Bunun farkında olmadığımız sürece, kısır bir döngünün esiri olarak kalırız.

Zihinsel bir dünyada yaşıyoruz. Yaptığımız şeyleri, bir duygu ya da hissi hissetmek için yapıyoruz. Aynı şekilde istek ve arzularımızı gerçekleştirmenin sonucunda da bir duygu ya da hissi elde etmek vardır. Çoğunlukla da bu duygu ve his, çocukluğumuzda eksikliğini hissettiğimiz bir duygu ve his oluyor. Peşinde koştuğumuz şeylerin sonucunda elde edeceğimiz duygunun farkında olmadığımızda; bu, bizi bazen uzun bir zamanı boşa harcama durumuyla karşı karşıya getirebiliyor.






Diş hekimliğinde okuyan biriyle birkaç kez sohbet ettik. İlk konuştuğumuzda, okulu bitirme konusunda sıkıntısı vardı. Değersizlik ve yetersizlik duyguları nedeniyle diş hekimi olmayı alıp kabul edemediği için okulu bitirmeye içsel bir direnç gösteriyordu. Bu yüzden okulda, kendini yeteneksiz olarak etiketlemek için oldukça çaba sarf ediyordu. Aynı zamanda, kendini haklı kılmak için yaptığı işlerde yetersiz olduğunu ve sürekli hata yaptığını kendisine telkin ediyordu. Aslında yaptığı tüm işlerde hatalı olması mümkün değildi. Öyle olsaydı, ne Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazanır ne de alt sınıflarını geçebilirdi. İlk konuşmamızda, oradaki yanlış düşünce kalıpları üzerinde çalışarak, okuldan mezun olmasını sağladık.

Soru Sormayı Anlamak

 

Soru; bir şey öğrenmek için birine yöneltilen ve karşılık gerektiren söz veya yazı, sualdir.

Düşüncelerimizi yönetmek ve sınırlamalarımızın dışına çıkıp olasılıkları hayatımıza davet etmek için soru sormak bize çok yardımcı olacaktır.

Ancak soruyu nasıl kullanacağımız bu konuda çok önemlidir. Soru sormayı bilinçli yapmak, hedeflerimize odaklanmamızı kolaylaştırır.

Bilmediğimiz şeyleri öğrenmenin en güzel yolu, soru sormaktır.



Sorular, hedeflenen amaca göre farklı form ve içeriklere sahip olabilir.

Kitap boyunca, iki farklı soru formuyla karşılaşacaksınız. Birincisi, hemen cevap verilmesi beklenen sorular, ikinci tür ise hemen cevap alınması beklenmeyen sorular.

Sorularla ilgili farkında olunması gereken ilk konu; soruların tek bir doğru cevabının olmadığıdır. Geçmişten gelen alışkanlığımızdan dolayı bir soruyla karşılaştığımızda en doğru, mantıklı ve genel kabul görecek cevabı bulup vermeye çalışırız.

Yaratım Nedir?

 

Yaratım, istek ve arzularımızın fiziksel yaşamda tezahür etmesi; yani kendini göstermesi ve ortaya çıkmasıdır.

Evrendeki her şey enerjiden oluşmuştur. Herhangi bir konuda istek ve arzu içeren bir durum olduğunda, evrendeki enerjiler hareket etmeye başlar ve istek ve arzumuzun oluşmasını sağlayacak şekilde tepkimeye girer ve birleşirler. İstek ve arzumuzun fiziksel yansımasının bir şekilde yaşamımızda ortaya çıkmasını sağlarlar. Önemli olan, bu durum gerçekleşene kadar istek ve arzumuzu destekleyecek düşünce yapısında kalmamızdır.






Bu, evrensel yasa olan çekim yasasının çalışma biçimidir.

Evrendeki her şeyin kaynağı olan bir yaratıcı vardır. Bizim yaptığımız şey, yaratıcının evrende kurduğu yaratım modeli üzerinden, istek ve arzularımızın fiziksel dünyada ortaya çıkmasını sağlamaktır. Bilinçli olarak, yaratıcının yaratım prensiplerini kullanarak, kendi yaşamımızı şekillendirmektir.

İstediğimiz Kişiyi, Hayatımıza Çekebilir miyiz?

 

Birçok insan, bunun peşinde. Bu mümkün mü? Hem mümkün hem de değil.

Çekim yasası ile yaydığınız enerjiye uygun nesneleri hayatınıza kolayca çekerken, konu insan olduğunda, olay biraz daha farklı bir boyutta gelişiyor. Bizim kendi enerjimiz olduğu gibi karşımızdaki insanda değişken bir enerjiye sahiptir. Eğer o kişinin enerjisi ile kendi enerjimiz uyumlu değilse bizim alanımıza yaklaşamayacaktır.






Bizim bu konuda yaptığımız en büyük hata, enerjiye değil, kişiye odaklanmamızdır. Burada, göz ardı edilmemesi gereken bir faktör, devreye giriyor.

İnsanların özgür iradesi.

İnsanların özgür iradesi onların enerjilerini yönlendiren ana etkendir.

Hayat bir seçimler sürecidir.

Bilinçli Yaratmayı Anlamak

 

“Tanrı her zihne, kişinin gerçeklik ile rahat bir yaşam arasında kendi tercihini yapması için bir imkân sunar. Bunlardan hangisini seçeceği, insana kalmış bir şeydir. Ama o, ikisini birden asla seçemez”

Ralph Waldo Emerson

 

Nasıl bir yaşama sahip olmak istiyorsunuz?

Nasıl bir yaşamın sizi mutlu edeceğini düşünüyorsunuz?

Her ne kadar fiziksel bir dünya içinde olduğumuzu düşünsek de zihinsel bir dünyada yaşıyoruz. Fiziksel dünyamız, zihinsel dünyamızın bir yansıması olarak ortaya çıkmaktadır.

Sahip olduğumuz düşünceler, neye sahip olup olamayacağımızın, neyi olup olamayacağımızın, neleri yapıp yapamayacağımızın ana belirleyicisidir. Bu nedenle, düşüncelerimizi akıllı bir şekilde yönettiğimizde, aslında yaşamda istediğimiz her şeyi olabilir, yapabilir ve her şeye sahip olabiliriz.

Düşüncelerimizi kolaylıkla yönetebilmek için ilk adım olarak, düşüncelerimizin yaratımımızın üzerindeki etkisini anlamak gerekir. Evrenin yaratım prensibini bilmek ve bu prensibi bilinçli kullanmak gerekir.

Yaratıcı, kâinattaki sistemi kurarken, her şeyi birbiriyle bağlantılı ve uyum içinde yaratmıştır. Bu bağlantıyı sağlayan şey ise enerjidir.

İsteklerimizi Sahip Olmayı Seçmek

 

Albert Einstein’ın güzel bir sözü vardır;

"Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir."

Aynı şeyleri yapıp bir şeylerin değişeceğini beklemek, sadece, kendimizi kandırmaktır. Kâinatta her şey, hareket halindedir. Evet, her şeyin temel taşı, atomun içindeki spark ve fotonlar, hareket halindedir. Bir saniye öncesi ile bir saniye sonrası bile her şey farklıdır. Dünya da, aynı çizgide dönmez. Hareketsiz şey, ölüdür. Ve enerjisi yoktur.





O nedenle, son adım olarak, zihninizi yoklayın ve kendinize; “bu isteğimi elde etmem için atmam gereken adımlar neler?” sorusunu sorun. İsteğinizin gerçekleşmesi veya ona sahip olmanız için atmanız gereken adımlar ve yapmanız gerektiğini düşündüğünüz işler, sizin, o istek için ödemeniz gerektiğini düşündüğünüz bedellerdir.

İstediğiniz Şeye Sahip Olan Kişi Olmayı Seçin.

 

      İstediğimiz şeye sahip olan kişi olmayı seçme aşaması, çekim yasasının, en kritik ve en can alıcı noktasıdır.

Hayattaki her şeyin yaratımı, zihinde başlar.

Zihinsel olarak, olmasına izin vermediğimiz hiçbir şeyi, fiziksel dünyamızda ortaya çıkartamayız.

Hayatımızda ne olmak, neye sahip olmak ve neyi yapmak istiyorsak, önce bunun olabilirliğine, zihinsel olarak izin vermemiz gerekiyor.



        Tüm icatların, yaratım noktası da budur

“Bir şeyin olabilirliğine zihninsel izin vermek. “

İstediğimiz şeyin, bu dünyada gerçekleşebileceğini, zihnimizde kabul ettiğimiz anda, enerji değişir. Enerji, o isteğin gerçekleşmesi için ihtiyaç duyulacak şeyleri önümüze çıkarır. Her şey, o durumun gerçekleşmesi için bir araya gelir. Daha önce hiç farkında olmadığımız bir şey, bir anda, gözümüzün önünde belirir. Birileri bize bir şey teklif eder.

Bir hedef belirleyin: “Ne istiyorsunuz?”

İnsanlara, “ne istediklerini” sorduğumda, cevap veremezlerken, “ne istemediklerini” sorduğumda ise çok şey anlatmaya başlıyorlar.



Aslında bu, doğal bir durum. İnsanlar, bilmedikleri ve üzerinde düşünmedikleri konu hakkında yorum yapamazlarken, bildikleri konuda daha rahat konuşurlar. Aynısını ben de yaşadım. 2013 yılında Hipnoz eğitiminde, ilk günlerdeki bilgi açlığıyla, hipnoz eğitmeni Ufuk beye zihnimdeki soruları peş peşe sorarken, ikinci gün o bana can alıcı soruyu sordu: “Ne istiyorsun? Halis, Ne istiyorsun?” dedi. Soruyu sorduğu an, ben ne cevap vereceğimi bilemedim. Dondum kaldım. Evet, bir şeyler istiyordum ama hiçbir zaman gerçek anlamda ne istiyorum diye hiç detaylı bir şekilde düşünmemiştim. Ve bir cevap veremedim.

Değişimi hangi kimliğinizle istiyorsunuz?

 

X.: Hayatım aynı gidiyor. İstediğim değişimleri gerçekleştiremedim.

H.Ş.: Gerçekten değişim istiyor musun?

X: Bilmiyorum. Eski heyecanım kayboldu. Belki de değişimi yeterince istemiyorum?

H.Ş.: Kaybolan heyecan kime ait? Yetişkin sana mı? Yoksa çocuk sana mı?

Büyük ihtimalle o heyecan çocuk sana ait bir heyecandır. Değişim için yetişkin heyecanına sahip olsaydın o değişimi gerçekleştirdin.



Çocuklar çoğunlukla çocukluklarındaki boşluğu dolduracak eksik ve yetersiz hissetmelerini giderecek hedefler arayışındadırlar. Hedeflerine sahip olduklarında ne yapacaklarına ve onu elde ettiklerinde ne yapmaları ne hissetmeleri gerektiğine dair aslında detaylı bir fikre sahip değillerdir. Haz ilkesi ön plandadır. Heyecan yaratan haz duygusudur. Ama aynı zamanda o isteğin arkası ve içi boştur. Orada sadece eksik ve mahrum bırakılmış bir duygu ya da hazzın gerçekleştirilme isteği vardır.

Kendimizi Hangi Konularda Küçültmeye Çalışıyoruz

 

Yaşamımızda en çok yaptığımız hatalardan biriside sahip olduğumuz yeteneklere sahip çıkmamak için birilerini kendimizden üstün yapmak için kendimizi küçültmektir.

Aslında bu bir anlamda birilerine saygı duymak adına yapılmış bir mütavizilik olarak görünse de kişilerin gelişimini olumsuz etkileyen bir durumdur. Birilerini olduğundan daha büyütürken kendimizi olduğumuzdan daha küçültmek kendi kalemize gol atmaktır.



Bu sahip olunan değersizlik inancın yansımasıdır. Kendimizi değersiz gördüğümüz için sahip olduğumuz her şeyin hatta yeteneğimizin de değersiz olduğuna karar veririz ve onun öyle olduğunu ispat etmek için elimizden geleni yaparız.

Geçenlerde bir öğretmenle konuşuyordum. Branşında ders verme konusunda sürekli bir direnç vardı. Kendini yeterli hissetmiyordu. Sürekli konu eksikliğinden bahsediyordu. Konu eksikliğine sahip olduğu içinde öğrenci karşısında soruları çözerken zorlanacağını düşünüyordu. Buda öğrenciye zayıf görünmekti. Varsayımlar üzerine kurulu güzel bir hikâye oluşturmuştu.

İstedikleriniz değil isterken hissettikleriniz gerçekleşir.

 

Evrendeki her şey enerjiden oluşur. Yaşam içerisindeki her şey enerjinin farklı formlarıdır. Farklı formları yaratan şey onları meydan getiren şeylersin farklı frekanslarda titreşmesidir. Yani her şeyin titreştiği bir frekans vardır. Aynı frekansta titreşen enerjiler birbirlerini çeker.






İnsan bedeninde enerjinin bir formu olan maddeden oluştuğu için bedenimizin de bir titreşim frekansı vardır. Diğer nesne ve canlılardan farklı olarak bedenimizin titreşim frekansını değiştirebilen varlıklarız. Bu değişimi düşüncelerimizle yapıyoruz. Düşüncelerimizle bedenimizin titreşim frekansını değiştirebiliyoruz. Düşüncelerimiz bedenimizde his olarak ortaya çıkar. Bu hisse yüklediğimiz anlam ise titreşimin frekansını belirler.

Bu olma halidir. Düşündüğünüz şeyin enerjisi ile uyumlu olmadır. Onun frekansında olmaktır.

O nedenle bir şeyi elde etmenin ilk adımı o şey olmaktır. O şey olmaktaki kasıt onun enerjisini bedenimiz için bilindik hale getirerek onun enerjisi ile aynı frekansta titremektir.

Yaşamınız Değiştirmek İçin Yeni VAROLUŞ Seçimleri Yapmalısınız.

 

Aynı frekansa sahip insanlar aynı katta yaşayan komşulara benzer. En sık birbirlerini görürüler, en çok birbirlerini duyarlar.

Bu bir VAROLUŞ seçimidir.

Var oluş seçimi kişinin, kim olduğu, ne olduğu, neyi yapıp neyi yapamayacağı, neye sahip olup neye sahip olamayacağı, neyi hak edip neyi hak etmeyeceği ve neye layık olduğu neye layık olmadığı kararlarının sonucunda oluşturmuş olduğu olma halidir.

Kim olmayı ve ne olmayı seçtiğidir.

Yaşamınızı değiştirmek istiyorsanız önce VAROLUŞ seçiminiz değiştirmeniz gerekiyor.





VAROLUŞ seçiminiz için ise kendinizle ilgili inandıklarınızı değiştirmeniz gerekiyor.

İşin en zor kı

Farkındalık, Bilinçlendirme, Güçlendirme ve Seçim

 

Daha İyi Bir Yaşam için BİLİNÇLİ YARATMA SANATI kitabımla ilgili kısa sürede güzel geri dönüşümler almak beni mutlu etti.

X: Günaydın, kitabı okurken parayla ilgili kendimde fark ettiğim bir inancı sizinle paylaşmak istedim. Kolay kazanılan para kolay harcanır. Örneğin: Bir ihaleden kazanılan yüklü miktarda para kolay harcanabilirken bir ay doktorluk yapılarak ki burada insan hayatı söz konusudur, emek yoğundur kazanılan para zor harcanır, hatta ileride rahat edebilmek için biriktirilir.

H.Ş.: Her şey birer bakış açısıdır.  İnanılan şeyler doğru ya da yanlış değil sadece yorumdur. Farkında olmamız gereken şey o inancın bizim yaşamımızı kolaylaştırıp kolaylaştırmadığıdır.

Ona anlam yükleyen ve önemli yapan bizim zihnimizdir.  O şeyi neden önemli yaptığımızı sorgularsak onun arkasındakini görebiliriz. 

X: Çok teşekkür ediyorum.



Kitabımı yazarken hedeflediğim şey onu okuyan kişilerde dört şeyin ortaya çıkartılmasıydı. FARKINDALIK, BİLİNÇLENDİRME, GÜÇLENDİRME ve SEÇİM.

Paylaştığım yazıları da genellikle bu dört şey üzerinden çerçeveleyerek yazıyorum. Biliyorum ki gerçek özgürlük kişinin kendi içinden gelen çözümleriyle oluşur.  

Yazılarda önce farkındalık yaratarak kişinin orada olan şeyi görmesine yardımcı oluyorum. Farkındalık ortada olan gerçeğin görülmesidir. Ne olduğunun bilinmesidir.

Kendimizi Kurtarıcı Yapmaya Çalışmak



Bakış Açılarınız Realitenizi Yaratır.

Geçenlerde birileri ile ilgili konuşuyordum. Para yaratmakla ilgili sıkışıklığı vardı. Para ortaya çıkmadıkça da kendini sıkışmış hissediyordu.
Ona şunu sordum;
“İstediğin miktarda parayı yarattın peki bir sonraki adımın ne olacak?”
O da, “Borçlarım var onları ödeyip almak istediğim kişisel gelişim eğitimi var onu alacağım. “ dedi.
Yeniden sordum; “O eğitimi alınca ne olacak?”
“Kendimi daha yetkin ve donanımlı yaparak bu alanda kişiler üzerinde daha rahat çalışma yapacağım. Onların sorunlarını daha kolaylıkla çözeceğim. Ama aynı zamanda korkuyorum ya çok sorunlu kişiler gelirse bendeki durumları tetiklerse? ” dedi.
Kişi para yaratmak için kendince bir plan yapmış ve onu uygulama peşindeydi. Ama aynı zamanda planını uygularken kendisindeki sorunların daha fazla kendini sıkıştırması sonucunda kendi dengesinin bozulmasından korkmaktadır. Bu ihtimalden dolayı bilinçaltı kendini korumaya alıp para yaratımını sabote ediyordu.

Gelecekten Yaratmak




İstek yaratım çalışmalarında yaptığımız yanlışlardan bir tanesi de yaratmak istediğimiz şey yerine atılması gereken ilk adıma odaklanmaktır.

Bu nedir?

Geçenlerde birileri ile para konusu ile ilgili konuşuyordum. Para yaratmakla ilgili sorular sormasını tavsiye ederken bir şey fark ettim. Kişi parasal alanda sıkışmıştı, soru soruyordu ama zihni nasıl para yaratacağı konusunda sıkışmıştı. Oradan çıkamıyordu. Sürekli cevap arıyordu. Para ortaya çıkmadıkça da bu durum onu aşağıya çekiyordu.





Ona şunu sordum;
“İstediğin miktarda parayı yarattın bir sonraki adımın ne olacak?” 
O da, “Borçlarım var onları ödemek” dedi.
Ona şunu söyledim; 
“Yaptığımız veya olmak istedimiz her şeyin sonunda bir duyguyu hissetmek vardır. 
Bir çuval para var ne olacak? 
Bir çuvalın paranın ortada olması tek başına bir duygu ortaya çıkartır mı? 

Bakış Açınız Sizin Gerçekliğinizi Yaratır


Bakış Açınız Sizin Gerçekliğinizi Yaratır

Gary:

Seçimlerimizin geleceğimizi her türlü şekilde nasıl yarattığının farkına varmadan seçimler yapıyoruz.
Yaptığımız her seçim yaratır. Uzun bir süredir yaratma olduğu konusunda konuşuyorum. Seçim doğruluk ya da yanlışlık değildir, ama bir yaratmadır. Dünya gezegenindeki her şey yaratım elemanıdır. Yaptığınız her seçim bir şey yaratır. 

Bakış açınız kendi gerçekliğini yaratır; gerçekliğiniz bakış açınızı yaratmaz.
Sizin için iyi olmayan bir ilişkiniz oldu mu hiç?


Salon Katılımcısı:

Bu konuda konuştuğunuzda seçmeye istekli olmadığım bir alan enerjisi ortaya çıkıyor bende. Alandan yaratmıyorum, çünkü hiç bir sebebim, gerekçem ya da fikrim bile yok bunun ne yaratacağı konusunda.

Gary:

Evet, çünkü olasılığı aramaya çalışıyorsun.

Bu Nedir?


Bu Nedir?

Salon Katılımcısı:

Erkekler ve kadınlar arasındaki ilişkilere bakıyorum. Tango yapmak için iki kişi lazım, değil mi? Eğer yargı varsa, yargılayan erkekler mi ya da kadınlar mı olduğu fark eder mi:
Eğer birisiyle ilişkim varsa ve bu yargıları ortaya çıkarıyorsa bu nasıl bir şeydir? Benim bunda rolüm ne?

Gary:
Çoğu insan, nasıl olması gerektiğinden değil, nedir'den yola çıkarak yaratmaları gerektiğini anlamıyor. "Bu nedir?" den hareket etmelisiniz, Bu konuda ne yargım var?" dan değil.


Bu yargılarla alakalı değildir; sizin hayatınızı genişleten şeyleri sevmekle alakalıdır. Pragmatik ilişkilerle alakalıdır..“
Bu tamamen başka bir evrendir. 

Pragmatik ilişki şudur;

+ Burada ne çalışır? 
+ Bunun benim için, diğer insan için ve alakalı herkes için işlemesini nasıl sağlarım?

Online Para Blokajları Çözme Atölyesi




Bir milyon dolarınızın veya elli sentinizin olması fark etmez, para sorunları herkes için zor meseledirler.”
                                                                                            Gary Douglas







Yeterince para kazanamıyor musunuz?

Borç içerisinde misiniz?

Ya da çok kazanıyorsunuz ancak kazandıkça daha mı fazla harcıyorsunuz?

Kazandığınız para geldiğinden çok daha hızlı bir şekilde sizi terk mi ediyor? Paranızın bolluğu bereketi mi yok?

Belki de neredeyse 12 saat çalışıyorsunuz yine de istediğiniz miktarda para kazanamıyor musunuz?